hazreti Ali efendimizin soyundan olan ve hazreti peygamber efendimizin torunlarından olan ve gavs ı sani olarak tesmiye edilen seyyid Abdulbaki el hüseyni efendi yakın bir zamanda vefat etmiş olup her ne kadar bu Salih zatın dünyada sevenleri çok olsa da kendisini hepimizden daha fazla sevenlerin ahirette olması hasebiyle ve takdiri ilahinin vagecilmez ve inkar dahi edilemez ecel çizgisinin kendi hayatının son merhalelerinde bulması neticesinde ahirete irtihal etmiştir.biz onu sevdik sevenlerini de sevdik Salih ecdad ve atalarını da sevdik sevenlere ne mutlu inna lillahi ve inna ileyhi raciun amin.
Yaşamak için kaç dirhem olmalı insan. Insan düşündükçe ne kadar çile çektiğini anlıyor. Mesela, şu sanal ortamda bile rahatlık yüzü göremiyoruz. Adama sorsan bir gusül abdesti nasıl alınır bilmez, dönüp sana islamiyetin kurucu ağ babası gibi nutuk atar. Éşinden bir bardak su isteyecek cesareti olmaz. Dönüp sana edilmeyecek küfürler eder.. Yaşarken dirhem dirhem olmayı anladık ama, bari burda rahat birakın.
Eminim ki soruyorsunuzdur neden insanın kendisiyle olan ilişkisi? diye. Bazı insanlara bazı şeyler öğretilmesi gerekir yoksa anlaşılmazlıklar insanları oldukça yıpratır. İlişkiden kastım sadece aşk değil aile ilişkisi, arkadaşlık ilişkisi belki de hiç yokmuş gibi görmezlikten gelinen tek taraflı düşünceler. Sizce de öyle değil mi? Bir insanın kendi içinde dertleşerek büyüttüğü düşünceleri kişiyle arasında olan bir ilişki sayılmaz mı? Belirsizlikler, tarif edilemez düşünceler, paylaşılamayan duygular aslında her birisi bizim kendi içimizde büyütüp beslediğimiz ilişkilerimiz. O ilişkileri şekillendirmek bizim elimizde. Aslında bizim görmediğimiz ya da görmek istemediğimiz daha tonlarca ilişki kaynağımız mevcut. Öfke, stres, mutluluk, heyecan, sevinç, hüzün, endişe, umutsuzluk...
Ortaya çıkarmak istediğim tek şey aslında hissedilen her şey. İnsan ömrü ne kadar kısa olduğunu savunan düşünürlere burada nokta koyarak kendi öznel düşüncemle buna katılmadığımı belirtmek isterim. Aslında ne demek istediğimi anlamış gibi değilsiniz o zaman şöyle düşünün; insan ömrü gerçekten kısa mı yoksa kısa olmasını isteyen insanlar tarafından ortaya atılmış bir düşünce mi? Tamam tamam çok karıştı düzeltiyorum. İnsan doğar, büyür ve ölür yaşam döngüsü bu olarak kodlanmıştır kafamıza ama bunun böyle olmadığına dair bariz gerçekler var. Demek istediğim şu neden buna odaklanmışız ki düşüncelerimiz yapabildiğimiz şeyler ölümle sınırlandırılmış ve yine bunu sınırlandıran biz insanlar olmuşuz. İşte tam olarak ilişki kavramının devreye girdiği yerde burası. İlişkimizi dünya üzerine kurmak yerine kendi içimizde adeta ona bir taht yaratmışız. Sizce de artık onları özgür bırakma vakti gelmedi mi? Kendimizle doğru düzgün kuramadığımız ilişkilerimizi bir başkasıyla sağlıklı bir biçimde kurabilmek oldukça zor. Bakın ne kadar öznel görülen bir düşünce tarzı olduğunun farkındayım fakat farklı bir pencereden bakıldığı zamanda aslında ne kadar da nesnel olduğunun farkına varırsınız. Benim baktığım pencere insanların doğum anından itibaren başlayan çevre ilişkisidir. Yeni doğan bir bebeğin ağlaması kurmaya başladığı ilk ilişkisidir. Gözlerini açmaya başladığında ise o ilişkinin devamı gelir. Toplumu etkileyen nokta ise burasıdır ilişkinin temeli düzgün atılmazsa o ilişki ilerisinde önümüze taş şeklinde bir engel yaratır. Temeli olmayan ilişkinin üzerine eklenenler ise o taş engelini kayaya dönüştürür ve toplumda uyuşmazlık, zıtlık, düşünce ifadesizliği gibi bir çok şey oluşur. Demem o ki toplumun ilişkisini bir birey olarak değil de bir toplum olarak ilerletmenin yollarını gelin beraber bulalım.
Bazı durumlarda sorgu gerekmez, çünkü mal ortadadır. Mesela bu örnekte sergilenen utanmazlığın, pişkinlliğin, yüzsüzlüğün, arsızlığın, rezilliğin nesini sorgulayabilirsiniz ki? Sorgulayamazsınız, çünkü neresinden tutsanız elinizde kalır, dökülür.
Ayın sonunu zor getiren emekçi memur Kemal efendiden değil, 13 yılda 13 seçim kaybettiği halde istifa sözcüğünü ağzına almayan ve koltuğa yapışan utanmaz memur Kemal efendiden söz ediyiruz.Sorguya gerek mi var? :))
Ben en çok, mesela ailece yemeğe oturduklarinda. memur Kemal efendi, çoluğunun çocuğunun yüzüne bakabiliyor mu, onu merak ediyorum. Ya da çoluk çocuğu memur Kemal efendinin yüzüne... Buyur?
İstifa Etmeyi Dahi Beceremedi! (Murat Muratoğlu / Sözcü, 11 Temmuz 2023)
Erdoğan'a yüzde yüz hak verdim. “Türkiye böyle bir muhalefet anlayışıyla yoluna devam edemez.” Helal olsun valla… On ikiden vurmuş doğru teşhis koymuş.
Ülkede doğru düzgün bir muhalefet olsaydı bu vergi zamları böyle fütursuzca yapılabilir miydi?
Koalanın okaliptüs ağacına sarıldığı gibi koltuğa yapışan Kemal Kılıçdaroğlu'nun vergi zamları hakkındaki yorumlarına bakayım dedim ve Twitter'da sayfasını açtım. Acıdım!
İnanılacak gibi değil ama inanmıyorsanız açın bakın Twitter'a… Ekonomi hakkında tek bir twit yok! Sorsan gemiyi limana yanaştırıyor.
Millete “Adam gibi tıpış tıpış sandığa gideceksiniz” diye akıl verdi, kendi adam olup tıpış tıpış istifa etmeyi dahi beceremedi!
İnsan biraz gurur yapar. İstifayı basar. Yani yapsaydı iyiydi… Artık geçti. Bu saatten sonra kimsenin arkasından iyi konuşmayacağı aşikar…
AKP ajanı olduğu iddiaları bile var. O denli nefret toplamayı becerdi.
Hele koltuğunu korumak için “tekrar seçim olacak, hazır olmalıyız” diye göz göre göre yalan söyleyerek rezil hale gelmesi…
Çıkıp bir miting yapsa da ağırlığı neymiş anlasa… Yerel seçimlerde Kılıçdaroğlu başta olduğu sürece başta İstanbul ve Ankara hep Erdoğan'da… Hatta İzmir bile belki potada…
Muhalefet bu olduktan sonra neden çekinecekler ki? Yapıştırsınlar zamları yükseltsinler vergi oranlarını… Adamlar az bile yaptı!
gerçi siz ve belli ki atasözü olarak ele aldığınız söz sahibiniz fecrin ve güneşin doğuşunun ve aydınlık ve nurun şahitleri olsaydınız tereddütsüz gecenin kör karanlığını insanlar için zevk ve safa ve mimsiz medeniyetinin ve zulüm planlarınızın kilo metre taşları olmak yerine insanlığa eşit olan dünyanın nurundan belki zulümle kör olmuş gözlerinize bir nebze olsun nur ışık ve aydınlık inerdi görülen o ki o nura layık gözler sizin gözleriniz değil hem hak etmiyorsunuz hem de ancak herşeyin farkına güneşin batmasıyla varıyorsunuz ki boy uzunluğu ile sabah göremediğin güneşin ancak batarken şahidi olabiliyorsunuz.:))
“Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri oluşuyorsa,orada güneş batıyor demektir.” Çin Atasözü
1-)çinlilerin boy ortalaması verilere göre 1,71 erkek 1,59 kadın 2-)güneş sadece batarken değil doğarken de fiziken insanların gölgesi uzun olur, 3) insanın fiziken küçük veya doğuştan kısa sen de olabilirdin
mecazi anlamda ise Zulmeden insanlar kavim ve devletlerin (filistin ve uygur zulmü gibi) eğer zulmü güneş kabul edersek o kara, vicdandan münezzeh gölgelerinizin ulaşmadığı kara parçası ve iş bu zulmünüze şahit bırkamadığınız bir canlı bir zihayat ve bir vicdan bırakmadınız.
Allah size güneş göstermesin amin.
çünkü siz güneşi bir aydınlık nur ve merhamet menbaı olarak görmeyen zalimlerdiniz zalimlersiniz zalim olarak anılacaksınız.
aman insanlar kırılmasın gücenmesin yeter ki hakikat sussun hatta o hakikati elimizden gelirse toprağa gömelim hem şu fani ve kısa ömürlük keyfimiz ve zevkimize halel gelmesin ve bu yapılanlar Allah ın katında yok sayılsın haşa haşa haşa yüz bin defa haşa hem mümin olarak başımızı kuma gömelim haşa haşa hem mümin olarak hiç bir hesap vermeden görmedik duymadık bilmiyoruz diyelim yani mevcut hal ve durumu örtülü de olsa inkar mahiyetinde susalım. haşa haşa haşa.Ya Rabbil alemin ey bizi yok iken var eden biri rızıklandıran ve bizi huzurunda inkarı mümkün olmayan hesaba çekecek olan amin.
bazen insan şu asırdaki bela musibet nifak fesat ikiyüzlülük namertlik ve ahlak ı rezilenin içinde deli olmayı bilerek kasten isteyerek tercih edebilme cesaretini arzu etmiyor değil .
CHP'yi bitirme projesi "eş başkanı" memur Kemal ve partide çıkarları gereği kendisine göbekten bağlı yardakcıları, gidici olduklarını anlayınca, koltuklarini bırakmamak için çamura yatmaya başladılar.
Son numaraları şu: Neymiş, genel başkanlık kimseye altın tepsiyle sunulmazmış. Be hey utanmazlar, kimsenin altın tepside genel başkanlık beklediği filan yok.
Gerek partide yumuşak da olsa direniş başlatanların ve gerekse CHP'li seçmenlerin tek beklentisi, Türk politika tarihinin gördüğü en yetersiz, en sığ, en aciz, en pişkin politikaci olan memur Kemal ile çetesinin ebediyen çekip gitmeleridir.
Utanmazlıkta sınır tanımıyorsunuz ama bu saptırmalarınız para etmeyecek ve kovularak gideceksiniz. Üstelik adlarınız CHP tarihine kara harflerle yazılarak gideceksiniz.
köylü millletin efendisidir :düstüru ise efendi seyyyid millet üçgeninde ve aşağıdaki hadis bağlamında baktığımızda efendiliğin sadece markasını köylüye vermek aynı zamanda mensup olduğu islama bir nevi en hafifiyle hürmetsiz bir şekilde bu dine beyni sulanmış hafızların dini denilmesi ben sizin efendinizi ve efendinizin düsturlarını tanımıyorum demektir.
biz efendimizi ve efendimizin düsturlarını hem tanıyoruz hem efendimiz ve efendimizin düstürlarını tanımayanları tanımıyoruz.
''seyyidül kavmil hadimin.''(acluni-keşfül hafa hadis no:1515) yani efendi milletinin hizmetkarıdır.
milletimiz ve milliyetimiz ırkçılıktan münezzeh islam milliyetidir. O halde islam milletine ve milliyetine ve düsturlarına muhabbet besleyen ve bu muhabbetin artması için peygamber efendimizin yukarıda belirtilen hizmet karlığı vazife bilen iş bu vazifeye riayet edenler bu hizmetleri kadar Allah nazarında ve rasullullah gözünde efendi olabilirler ki Allah nazarında ve rasulullah gözünde efendi olmayanlar bu düsturdan haberdar olan insan nazarında ise kuran ve sünnet ölçüsünde efendi olamazlar.
bugün ALLAH'tan kulluğunu isteyip gereğini yapmanızda yardım talep etmezseniz ve rahmetine talip olmazsanız yarın merhametinden mahrum kalırsınız zira dünyada rahmetine iltica etmeyen ve Allah'ın merhamet unsurlarını ve düsturlarını görmezden gelen yarın belki yarından da yakın Allah'ın merhamet kapılarından ve hiçbir insan eli değmeden dahi ( Allah'ın hiçbir şeye ve insana ve beşeri güce ihtiyacı olmadığından) kovulursunuz korkarım ki kovulacaksınız.
bu sevdanın muhbiri sadıkı olan efendimiz hazreti Muhammed sav e yani Allahu Teala'nın Habibi ekremine yani şerefi beni âdem efendimize yalnız rahman ve rahim olan Allah CC.nun sayabileceği kadar salât ve selâm olsun amin.
hazreti Ali efendimizin soyundan olan ve hazreti peygamber efendimizin torunlarından olan ve gavs ı sani olarak tesmiye edilen seyyid Abdulbaki el hüseyni efendi yakın bir zamanda vefat etmiş olup her ne kadar bu Salih zatın dünyada sevenleri çok olsa da kendisini hepimizden daha fazla sevenlerin ahirette olması hasebiyle ve takdiri ilahinin vagecilmez ve inkar dahi edilemez ecel çizgisinin kendi hayatının son merhalelerinde bulması neticesinde ahirete irtihal etmiştir.biz onu sevdik sevenlerini de sevdik Salih ecdad ve atalarını da sevdik sevenlere ne mutlu inna lillahi ve inna ileyhi raciun amin.
Nefes alıyorsan, hala umut var demektir. Tabi ki çaba göstermekle, umutlarını hayallerini....
Hiç birşey hakkında bildiğimiz herşey yalanmış meğer
Sonra dedi ki,
Yaşamak için kaç dirhem olmalı insan.
Insan düşündükçe ne kadar çile çektiğini anlıyor.
Mesela, şu sanal ortamda bile rahatlık yüzü göremiyoruz.
Adama sorsan bir gusül abdesti nasıl alınır bilmez, dönüp sana islamiyetin kurucu ağ babası gibi nutuk atar.
Éşinden bir bardak su isteyecek cesareti olmaz. Dönüp sana edilmeyecek küfürler eder..
Yaşarken dirhem dirhem olmayı anladık ama, bari burda rahat birakın.
Küfüsüz ve saygı dolu bir hayattı özlediğimiz.
İNSANIN KENDİSİYLE KURMAYA BAŞLADIĞI İLK İLİŞKİSİ
Eminim ki soruyorsunuzdur neden insanın kendisiyle olan ilişkisi? diye. Bazı insanlara bazı şeyler öğretilmesi gerekir yoksa anlaşılmazlıklar insanları oldukça yıpratır. İlişkiden kastım sadece aşk değil aile ilişkisi, arkadaşlık ilişkisi belki de hiç yokmuş gibi görmezlikten gelinen tek taraflı düşünceler. Sizce de öyle değil mi? Bir insanın kendi içinde dertleşerek büyüttüğü düşünceleri kişiyle arasında olan bir ilişki sayılmaz mı? Belirsizlikler, tarif edilemez düşünceler, paylaşılamayan duygular aslında her birisi bizim kendi içimizde büyütüp beslediğimiz ilişkilerimiz. O ilişkileri şekillendirmek bizim elimizde. Aslında bizim görmediğimiz ya da görmek istemediğimiz daha tonlarca ilişki kaynağımız mevcut. Öfke, stres, mutluluk, heyecan, sevinç, hüzün, endişe, umutsuzluk...
Ortaya çıkarmak istediğim tek şey aslında hissedilen her şey. İnsan ömrü ne kadar kısa olduğunu savunan düşünürlere burada nokta koyarak kendi öznel düşüncemle buna katılmadığımı belirtmek isterim. Aslında ne demek istediğimi anlamış gibi değilsiniz o zaman şöyle düşünün; insan ömrü gerçekten kısa mı yoksa kısa olmasını isteyen insanlar tarafından ortaya atılmış bir düşünce mi? Tamam tamam çok karıştı düzeltiyorum. İnsan doğar, büyür ve ölür yaşam döngüsü bu olarak kodlanmıştır kafamıza ama bunun böyle olmadığına dair bariz gerçekler var. Demek istediğim şu neden buna odaklanmışız ki düşüncelerimiz yapabildiğimiz şeyler ölümle sınırlandırılmış ve yine bunu sınırlandıran biz insanlar olmuşuz. İşte tam olarak ilişki kavramının devreye girdiği yerde burası. İlişkimizi dünya üzerine kurmak yerine kendi içimizde adeta ona bir taht yaratmışız. Sizce de artık onları özgür bırakma vakti gelmedi mi?
Kendimizle doğru düzgün kuramadığımız ilişkilerimizi bir başkasıyla sağlıklı bir biçimde kurabilmek oldukça zor. Bakın ne kadar öznel görülen bir düşünce tarzı olduğunun farkındayım fakat farklı bir pencereden bakıldığı zamanda aslında ne kadar da nesnel olduğunun farkına varırsınız. Benim baktığım pencere insanların doğum anından itibaren başlayan çevre ilişkisidir. Yeni doğan bir bebeğin ağlaması kurmaya başladığı ilk ilişkisidir. Gözlerini açmaya başladığında ise o ilişkinin devamı gelir. Toplumu etkileyen nokta ise burasıdır ilişkinin temeli düzgün atılmazsa o ilişki ilerisinde önümüze taş şeklinde bir engel yaratır. Temeli olmayan ilişkinin üzerine eklenenler ise o taş engelini kayaya dönüştürür ve toplumda uyuşmazlık, zıtlık, düşünce ifadesizliği gibi bir çok şey oluşur. Demem o ki toplumun ilişkisini bir birey olarak değil de bir toplum olarak ilerletmenin yollarını gelin beraber bulalım.
Bazı durumlarda sorgu gerekmez, çünkü mal ortadadır. Mesela bu örnekte sergilenen utanmazlığın, pişkinlliğin, yüzsüzlüğün, arsızlığın, rezilliğin nesini sorgulayabilirsiniz ki? Sorgulayamazsınız, çünkü neresinden tutsanız elinizde kalır, dökülür.
BAZEN HEP DERİZ HAYATI SORGULAMAK TA GEREKİR, ARADA BİR KENDİMİZİ DE SORGULAMAK GEREKİR DİYE DÜŞÜNÜRÜM HEP...
Ayın sonunu zor getiren emekçi memur Kemal efendiden değil, 13 yılda 13 seçim kaybettiği halde istifa sözcüğünü ağzına almayan ve koltuğa yapışan utanmaz memur Kemal efendiden söz ediyiruz.Sorguya gerek mi var? :))
Ben en çok, mesela ailece yemeğe oturduklarinda. memur Kemal efendi, çoluğunun çocuğunun yüzüne bakabiliyor mu, onu merak ediyorum. Ya da çoluk çocuğu memur Kemal efendinin yüzüne... Buyur?
İstifa Etmeyi Dahi Beceremedi!
(Murat Muratoğlu / Sözcü, 11 Temmuz 2023)
Erdoğan'a yüzde yüz hak verdim. “Türkiye böyle bir muhalefet anlayışıyla yoluna devam edemez.” Helal olsun valla… On ikiden vurmuş doğru teşhis koymuş.
Ülkede doğru düzgün bir muhalefet olsaydı
bu vergi zamları böyle fütursuzca yapılabilir miydi?
Koalanın okaliptüs ağacına sarıldığı gibi koltuğa yapışan Kemal Kılıçdaroğlu'nun vergi zamları hakkındaki yorumlarına bakayım dedim ve Twitter'da sayfasını açtım. Acıdım!
İnanılacak gibi değil ama inanmıyorsanız açın bakın Twitter'a… Ekonomi hakkında tek bir twit yok! Sorsan gemiyi limana yanaştırıyor.
Millete “Adam gibi tıpış tıpış sandığa gideceksiniz” diye akıl verdi, kendi adam olup tıpış tıpış istifa etmeyi dahi beceremedi!
İnsan biraz gurur yapar. İstifayı basar. Yani yapsaydı iyiydi… Artık geçti. Bu saatten sonra kimsenin arkasından iyi konuşmayacağı aşikar…
AKP ajanı olduğu iddiaları bile var. O denli nefret toplamayı becerdi.
Hele koltuğunu korumak için “tekrar seçim olacak, hazır olmalıyız” diye göz göre göre yalan söyleyerek rezil hale gelmesi…
Çıkıp bir miting yapsa da ağırlığı neymiş anlasa… Yerel seçimlerde Kılıçdaroğlu başta olduğu sürece başta İstanbul ve Ankara hep Erdoğan'da… Hatta İzmir bile belki potada…
Muhalefet bu olduktan sonra neden çekinecekler ki? Yapıştırsınlar zamları yükseltsinler vergi oranlarını… Adamlar az bile yaptı!
(Kısaltılarak alıntı yapıldı)
ya mevlana
gerçi siz ve belli ki atasözü olarak ele aldığınız söz sahibiniz fecrin ve güneşin doğuşunun ve aydınlık ve nurun şahitleri olsaydınız tereddütsüz gecenin kör karanlığını insanlar için zevk ve safa ve mimsiz medeniyetinin ve zulüm planlarınızın kilo metre taşları olmak yerine insanlığa eşit olan dünyanın nurundan belki zulümle kör olmuş gözlerinize bir nebze olsun nur ışık ve aydınlık inerdi görülen o ki o nura layık gözler sizin gözleriniz değil hem hak etmiyorsunuz hem de ancak herşeyin farkına güneşin batmasıyla varıyorsunuz ki boy uzunluğu ile sabah göremediğin güneşin ancak batarken şahidi olabiliyorsunuz.:))
“Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri oluşuyorsa,orada güneş batıyor demektir.”
Çin Atasözü
1-)çinlilerin boy ortalaması verilere göre 1,71 erkek 1,59 kadın
2-)güneş sadece batarken değil doğarken de fiziken insanların gölgesi uzun olur,
3) insanın fiziken küçük veya doğuştan kısa sen de olabilirdin
mecazi anlamda ise Zulmeden insanlar kavim ve devletlerin (filistin ve uygur zulmü gibi)
eğer zulmü güneş kabul edersek o kara, vicdandan münezzeh gölgelerinizin ulaşmadığı kara parçası ve iş bu zulmünüze şahit bırkamadığınız bir canlı bir zihayat ve bir vicdan bırakmadınız.
Allah size güneş göstermesin amin.
çünkü siz güneşi bir aydınlık nur ve merhamet menbaı olarak görmeyen zalimlerdiniz zalimlersiniz zalim olarak anılacaksınız.
beni hayatta tutan Hayy olan ve öldürecek olan Mümit olan Allah'a şükür amin.
şiddetli bir ölüm arzusunun eksikliğiyle beraber yaşam isteğine karşı da tamamen kayıtsızım
Allah mekanını cennet eylesin Ozkan Uğur.
Anladığım Kadarıyla bu dua değil. sadece Tanrı’ya başvurmak....
aman insanlar kırılmasın gücenmesin yeter ki hakikat sussun hatta o hakikati elimizden gelirse toprağa gömelim hem şu fani ve kısa ömürlük keyfimiz ve zevkimize halel gelmesin ve bu yapılanlar Allah ın katında yok sayılsın haşa haşa haşa yüz bin defa haşa hem mümin olarak başımızı kuma gömelim haşa haşa hem mümin olarak hiç bir hesap vermeden görmedik duymadık bilmiyoruz diyelim yani mevcut hal ve durumu örtülü de olsa inkar mahiyetinde susalım. haşa haşa haşa.Ya Rabbil alemin ey bizi yok iken var eden biri rızıklandıran ve bizi huzurunda inkarı mümkün olmayan hesaba çekecek olan amin.
ve orjinal ezan sesi
sonra dedimki uygun namaz edepsizlikten ve ahlaksızlıktan alıkoyar(ankebut 45)
bazen insan şu asırdaki bela musibet nifak fesat ikiyüzlülük namertlik ve ahlak ı rezilenin içinde deli olmayı bilerek kasten isteyerek tercih edebilme cesaretini arzu etmiyor değil .
CHP'yi bitirme projesi "eş başkanı" memur Kemal ve partide çıkarları gereği kendisine göbekten bağlı yardakcıları, gidici olduklarını anlayınca, koltuklarini bırakmamak için çamura yatmaya başladılar.
Son numaraları şu:
Neymiş, genel başkanlık kimseye altın tepsiyle sunulmazmış. Be hey utanmazlar, kimsenin altın tepside genel başkanlık beklediği filan yok.
Gerek partide yumuşak da olsa direniş başlatanların ve gerekse CHP'li seçmenlerin tek beklentisi, Türk politika tarihinin gördüğü en yetersiz, en sığ, en aciz, en pişkin politikaci olan memur Kemal ile çetesinin ebediyen çekip gitmeleridir.
Utanmazlıkta sınır tanımıyorsunuz ama bu saptırmalarınız para etmeyecek ve kovularak gideceksiniz. Üstelik adlarınız CHP tarihine kara harflerle yazılarak gideceksiniz.
Neyi özler insan ve niye özler?
köylü millletin efendisidir :düstüru ise efendi seyyyid millet üçgeninde ve aşağıdaki hadis bağlamında baktığımızda efendiliğin sadece markasını köylüye vermek aynı zamanda mensup olduğu islama bir nevi en hafifiyle hürmetsiz bir şekilde bu dine beyni sulanmış hafızların dini denilmesi ben sizin efendinizi ve efendinizin düsturlarını tanımıyorum demektir.
biz efendimizi ve efendimizin düsturlarını hem tanıyoruz hem efendimiz ve efendimizin düstürlarını tanımayanları tanımıyoruz.
''seyyidül kavmil hadimin.''(acluni-keşfül hafa hadis no:1515)
yani efendi milletinin hizmetkarıdır.
milletimiz ve milliyetimiz ırkçılıktan münezzeh islam milliyetidir.
O halde islam milletine ve milliyetine ve düsturlarına muhabbet besleyen ve bu muhabbetin artması için peygamber efendimizin yukarıda belirtilen hizmet karlığı vazife bilen iş bu vazifeye riayet edenler bu hizmetleri kadar Allah nazarında ve rasullullah gözünde efendi olabilirler ki Allah nazarında ve rasulullah gözünde efendi olmayanlar bu düsturdan haberdar olan insan nazarında ise kuran ve sünnet ölçüsünde efendi olamazlar.
bugün ALLAH'tan kulluğunu isteyip gereğini yapmanızda yardım talep etmezseniz ve rahmetine talip olmazsanız yarın merhametinden mahrum kalırsınız zira dünyada rahmetine iltica etmeyen ve Allah'ın merhamet unsurlarını ve düsturlarını görmezden gelen yarın belki yarından da yakın Allah'ın merhamet kapılarından ve hiçbir insan eli değmeden dahi ( Allah'ın hiçbir şeye ve insana ve beşeri güce ihtiyacı olmadığından) kovulursunuz korkarım ki kovulacaksınız.
bu sevdanın muhbiri sadıkı olan efendimiz hazreti Muhammed sav e yani Allahu Teala'nın Habibi ekremine yani şerefi beni âdem efendimize yalnız rahman ve rahim olan Allah CC.nun sayabileceği kadar salât ve selâm olsun amin.