Öylesine Umutsuz Yaşamak Kolay mı Sanıyorsun Umutsuzluğun Külleriyle Bölük Pörçük, Biz İnsanOğluna Güvenmemiz Gerektiğini Hep, Gerçek Hayatta Bizzat Yaşadık Gördük.
Dalgalar ne zaman hırçınlaşsa Diz çöküyorum ve sen Gülücüklerle geliyorsun Sonra deniz kıyıdan uzaklaşıyor Sen yüreğimden bir gelgit başlıyor ve bu aşkın adı medcezir oluyor bir kovalamaca Bazen gecikiyorsun, olman gerektiği anda Ne bekleniyor ne isteniyor Çok geç kaldın Arkamı dönüyorum bu aşka Kol kola gezen bir yaşama egemen olmak için Gülücüklerle çıkıveriyorsun çekim gücü Uzaklaşamıyorum Başa dönüyor döngü hiç bitmeyecek gibi medcezir Ben yine sende kayboluyorum
Zamandışılığa girişin mümkün alanı. Zamandan sıyrılıp, kaybolmak, anın sıçraması ve sonrasında gerçekliğe dönüş. - Dairemsi bir müddet iniyor ruhuma.- Dağlarca
Kimseler görmedi Ömür hanım, bu dünyadan ben geçtim. İçimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş ölüsü yüreğim içinde senin ve benim ağırlığım benim olmayan bir garip gülümsemeyle yüzümde, incelik adına, ben geçtim…Yerini bulmamış bir içtenlik, yanılmış bir saygı ve bir hüzün eğrisi olarak ilişkilerin gergefinde, ördüm ömrümün dokusunu ilmek ilmek. Beni cam kırıklarıyla anımsasın insanlar, savrulan bir yaprak hüznü ve dağınıklığı ile… Yükümü yanlış bedestanlara çözdüm. Ezilmiş bir gül hüznü var yüreğimde. Saatlerce dayak yemiş bir sanığın çözülmesi içindeyim. Ürperiyorum. Bir at kestanesi durmadan yaprak döküyor yalnızlığın sokaklarında, örtüyor ömrümün ilk yazını. İçimde bir çocuk, yalın ayak koşuyor yaşlılığa doğru, binlerce kez yenilmiş umut ölülerini çiğneyerek. Sahi yaşlılık, derin bir iç çekiş, yanılmış bir çocukluk olmasın Ömür hanım?
kendi günbatımıma doğru seni kutsuyorum yaşam, çünkü sen bana hiçbir zaman boş umutlar, adaletsizlikler, hak edilmemiş üzüntüler yaşatmadın. çünkü inişli çıkışlı yolumun sonunda gördüm ki kendi kaderimin mimarı bendim ve şeylerin içindeki tatlılığı ve acılığı ortaya çıkardıysam onları oraya koymuş olan yine ben olduğum içindi. gül ağacı ektiğimde açan her zaman güller oldu. elbette gençliğimin ardından kış gelecek ama sen zaten mayısın sonsuza dek süreceğini söylememiştin. şüphesiz acı dolu uzun gecelerim oldu ama sen zaten bana sadece mutlu geceler vaat etmemiştin. ve karşılığında huzur dolu gecelerim de oldu. sevdim, sevildim, güneş yüzümü okşadı.. yaşam, bana hiçbir şey borçlu değilsin. yaşam, küs değiliz,.
Kayda değmeyen kayıtsızlıkla yazılır mazi. Anlatılmamış hikayelerde de efsaneler vardır. Gündelik tarifelerde boğuktur istemler. Bir yaşamak ancak bu kadar yaşamaktır. Niyazlar içinden sıkılı kurşunlar değer hayra, Değer de, bir gün daha döner dünya. Geçti gittti dediler, ne geçti, ne gitti oysa. Israrcıyız hüzünde, mahzun kalplerle yoldaşız. Hisliyiz, hissetmekteyiz ki zerrelerimize kadar hayattayız. Ne dünde kaldık, ne de bilmekteyiz görecek günümüz mü var. Ölmekteyiz ki ölene kadar ayaktayız.
Ne hüzün, ne keder belli. Gark olup dolarken sahile umrum, sahiden ne yüzün belli ne yuvam. Taralı saçlardan, gözün akından hevesin içinden, kursağın ta kendisinden kurbanlar sunuyorum hatalarıma. Janus gibi ikiyüzlü bir tanrı egosuyum. Kuşatılmış bütün içtenliklerime kusuyorum,ikircikler ve kelebekler. Sarıldığım hikmet yanıyor avuçlarımda. Tutabiliyorum kor ateşleri, elim yanmazdan. Damarıma dolan kan alevden, hararet yol alıyor soluktan. Soluklan. Donukluğa sıkılı 3 kurşun geçer perçemden. Baldırıma saplanan kramptan saçlarım düşer dalından, beyazından. Yaş akıyor doluşuk kurgun dağlar gibi göz altlarımdan. Kapılmış yapraklar rüzgardan. Olunmaz aşk ölmekten. Varılmaz yar gitmekten. Var git vardan içeri. Ne keder belli ne hüzün belli. Kurumuş dallar gibi kırıldım. Layık görülen her hazin sonda bir hüzün böylesi. Bilsem hükmü geçer, hasret dağladı bizi. Dilimiz aşka döndü, yazımız kışa. Kalpler başka gördü bizi. Ne tebessüm saklar kesesini, ne sönmüş yıldızlar esirger dönüşünü. Kaynayan denizde bulmuşsam gözümü… Ne var belli ne yok belli. Düşmanım işte gözün gördüğüyle. Çarpışıyorum bakışı kalbe çarpan her ithamla. Bende uyanmayan her yücelikten çevirili şimdi yüzüm. Yuvama düşman bir kuşum. Dalına küskün çiçekler gibi, Belki düşmektir benim düşüm. Ne keder ne hüzün.
"Şiir, sanatın zirvesidir." (Ali Mahir Anafarta)
Şiir antideprasandır ve yazanı ele veren köstebektir
bence şiir dediğimiz şey tüm duygularımızın dışa vurulmuş halidir.
Umutsuz Yaşamak
Öylesine Umutsuz Yaşamak Kolay mı Sanıyorsun
Umutsuzluğun Külleriyle Bölük Pörçük,
Biz İnsanOğluna Güvenmemiz Gerektiğini Hep,
Gerçek Hayatta Bizzat Yaşadık Gördük.
Tuğba Dalgıç 8
Kayıt Tarihi : 4.5.2022 16:09:00
MEDCEZİR
Dalgalar ne zaman hırçınlaşsa
Diz çöküyorum ve sen
Gülücüklerle geliyorsun
Sonra deniz kıyıdan uzaklaşıyor
Sen yüreğimden
bir gelgit başlıyor
ve bu aşkın adı medcezir oluyor
bir kovalamaca
Bazen gecikiyorsun, olman gerektiği anda
Ne bekleniyor ne isteniyor
Çok geç kaldın
Arkamı dönüyorum bu aşka
Kol kola gezen bir yaşama egemen olmak için
Gülücüklerle çıkıveriyorsun
çekim gücü
Uzaklaşamıyorum
Başa dönüyor döngü hiç bitmeyecek gibi
medcezir
Ben yine sende kayboluyorum
“ bir sır daha var, çözdüklerimizden başka!
bir ışık daha var, bu ışıklardan başka “
“Bu fani alem için
Beklentiye giren
Kalbime de kırgınım”
Bana güzel bir siihir ???
Şiir, suçluların kendini affettirme çabasıdır. Ve şair de genellikle dil cambazı sahtekardır.
çıbanı sıkar gibi içini akıtmak
Çaresizce Susar İnsan
Çaresizce Susar İnsan,
Bilin ki Bazen,
Çoğunlukla Dil Tutuk,
Yürek İse Buruk,
Kalmıştır O Gün Sadece.
Susmak En Büyük Cezadır,
Bu Dünyada Unutmayın ki,
Canınızı Sıkanlara.
Yüreğimi Acılara,
Mahkum Ettiniz,
Beni İse Soktunuz Dara.
i
Ölmek İstiyorum
ölmek İstiyorum,
Artık Bildiğiniz Gibi,
Hayat İse,
Anlamını Yitireli,
Uzun Bir Zaman Olmuş,
Bundan Emin Olun ki.
Çekinmeden özgürce sinesindekini meydana dökmek.
duyguların duyguların dışa vurulmasıdır şiir bence
insan dertlenince şiir yazar dertsiz insan şiir yazamaz
duyguların dışa vurulmuş halidir şiir bence
Maruz kalmaktır.
Zamandışılığa girişin mümkün alanı. Zamandan sıyrılıp, kaybolmak, anın sıçraması ve sonrasında gerçekliğe dönüş. - Dairemsi bir müddet iniyor ruhuma.- Dağlarca
Bir yazılan şiir vardır, bir de yazdırılan. - Osho
şiir şairin kafa sesidir
Şiir duygulardan düşen şebnem.
Şiir en milli edebi türdür.
Yazıldığı dilde güzeldir.
Kimseler görmedi Ömür hanım, bu dünyadan ben geçtim. İçimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş ölüsü yüreğim içinde senin ve benim ağırlığım benim olmayan bir garip gülümsemeyle yüzümde, incelik adına, ben geçtim…Yerini bulmamış bir içtenlik, yanılmış bir saygı ve bir hüzün eğrisi olarak ilişkilerin gergefinde, ördüm ömrümün dokusunu ilmek ilmek. Beni cam kırıklarıyla anımsasın insanlar, savrulan bir yaprak hüznü ve dağınıklığı ile… Yükümü yanlış bedestanlara çözdüm. Ezilmiş bir gül hüznü var yüreğimde. Saatlerce dayak yemiş bir sanığın çözülmesi içindeyim. Ürperiyorum. Bir at kestanesi durmadan yaprak döküyor yalnızlığın sokaklarında, örtüyor ömrümün ilk yazını. İçimde bir çocuk, yalın ayak koşuyor yaşlılığa doğru, binlerce kez yenilmiş umut ölülerini çiğneyerek. Sahi yaşlılık, derin bir iç çekiş, yanılmış bir çocukluk olmasın Ömür hanım?
Şükrü Erbaş
kendi günbatımıma doğru seni kutsuyorum yaşam,
çünkü sen bana hiçbir zaman boş umutlar,
adaletsizlikler, hak edilmemiş üzüntüler yaşatmadın.
çünkü inişli çıkışlı yolumun sonunda gördüm ki
kendi kaderimin mimarı bendim ve şeylerin içindeki tatlılığı ve acılığı ortaya çıkardıysam
onları oraya koymuş olan yine ben olduğum içindi.
gül ağacı ektiğimde açan her zaman güller oldu.
elbette gençliğimin ardından kış gelecek ama
sen zaten mayısın sonsuza dek süreceğini söylememiştin.
şüphesiz acı dolu uzun gecelerim oldu ama
sen zaten bana sadece mutlu geceler vaat etmemiştin.
ve karşılığında huzur dolu gecelerim de oldu.
sevdim, sevildim, güneş yüzümü okşadı..
yaşam, bana hiçbir şey borçlu değilsin.
yaşam, küs değiliz,.
Amado Nervo
Her şiir bir sırdır
Aşk, ayrılık ve özlem şiiri:
Sevgi ve saygılarımla.
Notasız besteler...
Siir; en kısa tarih demektir. Sair de döneminin canlı tanığı.
BAHT
Kayda değmeyen kayıtsızlıkla yazılır mazi.
Anlatılmamış hikayelerde de efsaneler vardır.
Gündelik tarifelerde boğuktur istemler.
Bir yaşamak ancak bu kadar yaşamaktır.
Niyazlar içinden sıkılı kurşunlar değer hayra,
Değer de, bir gün daha döner dünya.
Geçti gittti dediler,
ne geçti, ne gitti oysa.
Israrcıyız hüzünde, mahzun kalplerle yoldaşız.
Hisliyiz, hissetmekteyiz ki zerrelerimize kadar hayattayız.
Ne dünde kaldık, ne de bilmekteyiz görecek günümüz mü var.
Ölmekteyiz ki ölene kadar ayaktayız.
UZUN GECE
Ne hüzün, ne keder belli.
Gark olup dolarken sahile umrum,
sahiden ne yüzün belli ne yuvam.
Taralı saçlardan, gözün akından
hevesin içinden, kursağın ta kendisinden
kurbanlar sunuyorum hatalarıma.
Janus gibi ikiyüzlü bir tanrı egosuyum.
Kuşatılmış bütün içtenliklerime kusuyorum,ikircikler ve kelebekler.
Sarıldığım hikmet yanıyor avuçlarımda.
Tutabiliyorum kor ateşleri, elim yanmazdan.
Damarıma dolan kan alevden, hararet yol alıyor soluktan.
Soluklan.
Donukluğa sıkılı 3 kurşun geçer perçemden.
Baldırıma saplanan kramptan
saçlarım düşer dalından, beyazından.
Yaş akıyor doluşuk kurgun dağlar gibi göz altlarımdan.
Kapılmış yapraklar rüzgardan.
Olunmaz aşk ölmekten.
Varılmaz yar gitmekten.
Var git vardan içeri.
Ne keder belli ne hüzün belli.
Kurumuş dallar gibi kırıldım.
Layık görülen her hazin sonda bir hüzün böylesi.
Bilsem hükmü geçer, hasret dağladı bizi.
Dilimiz aşka döndü, yazımız kışa.
Kalpler başka gördü bizi.
Ne tebessüm saklar kesesini,
ne sönmüş yıldızlar esirger dönüşünü.
Kaynayan denizde bulmuşsam gözümü…
Ne var belli ne yok belli.
Düşmanım işte gözün gördüğüyle.
Çarpışıyorum bakışı kalbe çarpan her ithamla.
Bende uyanmayan her yücelikten çevirili şimdi yüzüm.
Yuvama düşman bir kuşum.
Dalına küskün çiçekler gibi,
Belki düşmektir benim düşüm.
Ne keder ne hüzün.