Geçiyor anlar / Geçen de bir daha gelmiyor ki geri. Bir daha asla başlamayacak / Bir hikâyedir bu Yanıtsız bir soru gibi / Zamanın soğuk dudağına ilişen. ~ Resim,başka bir resmin peşinden gidiyor / Rengin üzerine kayıyor renk. Ömür gecesinde zamanın şaşkın saati / Çalıyor art arda.
Peygamberimiz kumun üzerine çizdiği şekli şöyle açıklar: ''Bu karenin ortasındaki şu çizgi insandır. Onun yanındaki küçük çizgiler, insanı her yönden saran musibetlerdir. Bunlardan birisi ona isabet etmezse diğeri isabet eder. Kareyi oluşturan kenar çizgileri, insanı kuşatan eceldir. Karenin dışında kalan çizgi ise insanın ümit ve hayalleridir.'' (İbn Mâce, Zühd, 27)
(Zehra Tuncel, 40 Hadiste Sosyal Hayat, s.121-122)
Bu sürgünde kendime bütün gökçe yazınların oyunlarını oynayabileceğim bir sahne kurdum, duyulmamış zenginlikler gösterecektim size, geçmişini gözlüyorum bulduğunuz gömülerin, arkasından ne gelecek biliyorum, bilgeliğim kaos kadar hor görülüyor, ama sizi bekleyen uyuşukluk yanında nedir benim hiçliğim, yüce yalnızlığımı geçirdim orada, mayaladım kanımı, ödevim bağışlandı, artık bunu düşünmemeli bile, öte dünyalığım ben gerçekten, göreceğim bir iş yok burada.
24 Ocak 1980 kararları Neo-liberalizmin en önemli ekonomik amaçları; devletin küçültülmesi, özelleştirmelerin gerçekleştirilmesi ve bunun sonucunda oldukça değerli olan 1takım kamusal alanların özelleştirilerek gerçek değerlerinin altında kamusal üretim alanlarından çıkarılmasıdır.
Şimdilik hissettiğim ağrılı yönü yaşamanın. Dedigin gibi elbet kalkıp devam edeceğim günler de gelecektir çırağım :) Bu arada farklı bakışlarınla zorluyorsun benii...emeklerimin boşa gitmediğini görmek güzel :))
Dağlık bir bölgede adam küçük oğluyla yürürken, oğlan ayağını taşa çarpar ve can acısıyla, 'AHHHH' diye bağırır. Dağdan, 'AHHHH' diye bir ses gelir ve bu sesi duyan çocuk hayret eder. Merakla, 'SEN KİMSİN? ' diye bağırır; ama aldığı tek yanıt, 'SEN KİMSİN? ' olur. Çocuk bu yanıta kızar ve, 'SEN BİR KORKAKSIN! ' diye bağırır. Dağdan aldığı yanıt, 'SEN BİR KORKAKSIN! ' dır. Babasına bakar ve 'BABA NE OLUYOR? ' diye sorar. 'Oğlum dikkat et! ' diyen baba, vadiye doğru, 'SANA HAYRANIM! ' diye bağırır. Ses, 'SANA HAYRANIM! ' diye yanıtlar. Baba, 'SEN HARİKASIN! ' diye yine bağırdığında, bu kez dağdan, 'SEN HARİKASIN! ' yanıtı gelir. Çocuk şaşırmıştır, ama hala ne olduğunu anlayamamıştır.
Babası açıklamasını yapıyor, 'İnsanlar buna 'Yankı derler, ama aslında bu 'Yaşamdır. Yaşam daima sana senin verdiklerini geri verir. Yaşam yaptığımız davranışların aynasıdır. Daha fazla sevgi istediğin zaman daha çok sev! Daha fazla Şefkat istediğinde, daha şefkatli ol! Saygı istiyorsan insanlara daha çok Saygı duy. İnsanların sabırlı olmasını istiyorsan sende daha sabırlı olmayı ÖĞREN.
Bu kural yaşamımızın bir parçasıdır, her kesiti için geçerlidir.' Yasam bir tesadüf değil, yaptıklarınızın aynada bir yansımasıdır.
Bir kutu dolusu yaşam gönderiyorum sana, sade bir kurdeleyle süslenmiş. Çöz kurdeleyi ve kaldır yavaşça kutunun kapağını... Kocaman bir fırça ve bin renk koydum kutuya bir cennet resmi yapıp içine gir diye... Düşler serpiştirdim gizlice, düş kurmayı unutma diye. Bir tanede elma şekeri yerleştirdim, içindeki çocuğu yeniden tadabil diye... Güneşin batışını, billur suyun sesini, kırmızıyı gelinciklerin saflığını, taze ekmeğin kokusunu ve bir gül sıcaklığını da sığdırdım. Ruhlarımız aç kalmasın diye... Kutuya biraz da sevecenlik koydum, güçlü ol diye, çünkü acımasız olan güçsüzdür. Beyaz bir güvercin uçup kendi kondu kutuya, barışı ve özgürlüğü sunmak için.... Bir buket sevgi, bir yudum aşk ve yarım bir elma da koymadan edemedim. Paylaşmayı anımsayalım diye... Sevdiklerimize onları sevdiğimizi söylemek için yarını beklemeyelim. Hemen şimdi bunu yapalım diye... İçtenliği, umudu neşeyi “Ben” in dışına çıkıp bize ulaşabilelim diye... Son olarak da bir kart iliştirdim kutuya bak bu kartta neler yazıyor. Bu kutunun kapağını her kaldırışında yaşamla ilgili yepyeni şeyler keşfedeceksin. Yaşamak için yarını bekleme, al yaşamı kollarının arasına ve sımsıkı sarıl yaşamdan yalnızca almak yerine ona bir şeyler ver. Kısacası bütünüyle 'İnsan' ol. Unutma (!) yaşam dokuması henüz tamamlanmamış, olağanüstü güzellikte bir duvar halısıdır Kimseyi kırmamak ve üzmemek şartıyla istediğin her şeyi dene, bir gün sonsuzluğun bulutlarına oturduğunda ne aklın kalsın ne de kırık bir yürek...
Benim için ara ara geçmişe dönüş,gelecek umursamazlığı,açlık(sadece sevgiye) ,nefret(yapabildiğim bana ait olmasını istediğim ama gerçekleşmesi imkansız olan isteklere) ,özlem(daha ne olduğunu çözemediğim karmaşık duygulara) ,aslında çok şey isteme ama aza kanat etme ve gariptir bu şekilde mutlu olma,tıpkı işleyen bir makinenin dişlileri arasına sıkışma ve daha sıralayacağım ama yazmak istemediğim şeydir.(Şu şey ne acaba? BİLMİYORUM :-)
Sürekli isteme,çalışma,birşey yapıyorum sanma,ruhsuzlaşma,robotluk(Günümüzde ve Türkiye'de) Ulen bir de diğer ülkelere çamur atar bu millet artık tamamen onlardan bir farkı olmadığını bilmeden.
Yaşam, iki bölümden oluşur; brüt yaşam ve net yaşam.
Brüt yaşam, doğumdan ölüme dek geçirdiğimiz süredir. Net yaşam ise, kendimizle ve sevdiklerimizle yaşayabildiğimiz, başkasının doğrularına uymadığımız, içimizdeki sesi dinlediğimiz ve kendi kanatlarımızla yükselip, çook uzaklara uçabildiğimiz süredir.
Lütfen yaşam vergilerini kaçırıp, net yaşamınızda, brüt rakamınızı yakalayın.
Geçiyor anlar / Geçen de bir daha gelmiyor ki geri.
Bir daha asla başlamayacak / Bir hikâyedir bu
Yanıtsız bir soru gibi / Zamanın soğuk dudağına ilişen.
~
Resim,başka bir resmin peşinden gidiyor / Rengin üzerine kayıyor renk.
Ömür gecesinde zamanın şaşkın saati / Çalıyor art arda.
~Sohrap Sepehrî
Peygamberimiz kumun üzerine çizdiği şekli şöyle açıklar: ''Bu karenin ortasındaki şu çizgi insandır. Onun yanındaki küçük çizgiler, insanı her yönden saran musibetlerdir. Bunlardan birisi ona isabet etmezse diğeri isabet eder. Kareyi oluşturan kenar çizgileri, insanı kuşatan eceldir. Karenin dışında kalan çizgi ise insanın ümit ve hayalleridir.'' (İbn Mâce, Zühd, 27)
(Zehra Tuncel, 40 Hadiste Sosyal Hayat, s.121-122)
Bir zaman kırılmasıdır, ve küllerini bırakır, çünkü göstermelik kavramlar, onu göstermez. gerçek kavramanın önünü açar.
dikkatimi dağıtıyor..
“ yaşam yaşadıklarındır
- yaşamaya ‘karar’ verdiklerin,
ya da yaşamak ‘istedik’lerin değil. "
.
" oruç aruoba - de ki işte_
Bu sürgünde kendime bütün gökçe yazınların oyunlarını oynayabileceğim bir sahne kurdum, duyulmamış zenginlikler gösterecektim size, geçmişini gözlüyorum bulduğunuz gömülerin, arkasından ne gelecek biliyorum,
bilgeliğim kaos kadar hor görülüyor, ama sizi bekleyen uyuşukluk yanında nedir benim hiçliğim, yüce yalnızlığımı
geçirdim orada, mayaladım kanımı, ödevim bağışlandı, artık bunu düşünmemeli bile, öte dünyalığım ben gerçekten, göreceğim bir iş yok burada.
Rimbaud, Fransız Mistik, 1891
https://pin.it/2fH9BPg
"Denize veya okyanusa degil,sizi anlayan birine kıyınız olursa hayat daha güzel olcaktır inanın."
" yaşam dediğin
nedir ki zaten ..
insan ;
doyasıya yıkanmalı önce ,
boğulmak için seçtiği ırmakta.."
24 Ocak 1980 kararları Neo-liberalizmin en önemli ekonomik amaçları; devletin küçültülmesi, özelleştirmelerin gerçekleştirilmesi ve bunun sonucunda oldukça değerli olan 1takım kamusal alanların özelleştirilerek gerçek değerlerinin altında kamusal üretim alanlarından çıkarılmasıdır.
Doğum tarihi ile ölüm tarihi arasındaki kısa çizgidir.
..
Ölmesinler diye çiçeklerin resmini yapıyorum
..
F K
Hazırlıksız yakalandık.
Şimdilik hissettiğim ağrılı yönü yaşamanın. Dedigin gibi elbet kalkıp devam edeceğim günler de gelecektir çırağım :)
Bu arada farklı bakışlarınla zorluyorsun benii...emeklerimin boşa gitmediğini görmek güzel :))
YAŞAMIN YANKISI
Dağlık bir bölgede adam küçük oğluyla yürürken, oğlan ayağını taşa çarpar ve can acısıyla, 'AHHHH' diye bağırır.
Dağdan, 'AHHHH' diye bir ses gelir ve bu sesi duyan çocuk hayret eder.
Merakla, 'SEN KİMSİN? ' diye bağırır; ama aldığı tek yanıt, 'SEN KİMSİN? ' olur.
Çocuk bu yanıta kızar ve, 'SEN BİR KORKAKSIN! ' diye bağırır. Dağdan aldığı yanıt, 'SEN BİR KORKAKSIN! ' dır.
Babasına bakar ve 'BABA NE OLUYOR? ' diye sorar.
'Oğlum dikkat et! ' diyen baba, vadiye doğru, 'SANA HAYRANIM! ' diye bağırır.
Ses, 'SANA HAYRANIM! ' diye yanıtlar.
Baba, 'SEN HARİKASIN! ' diye yine bağırdığında, bu kez dağdan, 'SEN HARİKASIN! ' yanıtı gelir.
Çocuk şaşırmıştır, ama hala ne olduğunu anlayamamıştır.
Babası açıklamasını yapıyor,
'İnsanlar buna 'Yankı derler, ama aslında bu 'Yaşamdır. Yaşam daima sana senin verdiklerini geri verir.
Yaşam yaptığımız davranışların aynasıdır.
Daha fazla sevgi istediğin zaman daha çok sev!
Daha fazla Şefkat istediğinde, daha şefkatli ol!
Saygı istiyorsan insanlara daha çok Saygı duy.
İnsanların sabırlı olmasını istiyorsan sende daha sabırlı olmayı ÖĞREN.
Bu kural yaşamımızın bir parçasıdır, her kesiti için geçerlidir.' Yasam bir tesadüf değil, yaptıklarınızın aynada bir yansımasıdır.
Doğan Cüceloğlu
Ruh zebilliği
Keşkeler kuşağı
Yaşam kalbini okuyacak
bir şarkıcı bulamazsa,
aklını konuşacak
bir filozof yaratır.
Halil Cibran
Yaşam;
her doğan güneş ile umutları
toprağa saçmak, akşam oluncada bir ertesi güne yeşermesini beklemektir... l.k
Gel seninle bir kez daha ağlayalım.
Yaşanmışlara, yaşanmamışlara, bir de hiç yaşanmayacaklara.
Oğuz Atay
öyle zengin bir sofradır ki yaşam, acılardan sonra tatlıları beklemelidir insan....
Yaşam Anamdır bana lay lay çalır
Yok Atamdır elimden gedir
Ne bilim belkede...
İçi boş ceviz Kargalar ağzında taşınır
Fə rzad Leysi
Bir yalnızlık okyanusundaki bir adadır Yaşam, kayaları umuttur Ada'nın, ağaçları düş; çiçekleri ıssızlıktır, dereleri özlem...
HaliL Cibran
uyanıkken gördüğümüz rüya...
sonu gelmeyen bir hayret hali
Bir kutu dolusu yaşam gönderiyorum sana, sade bir kurdeleyle süslenmiş. Çöz kurdeleyi ve kaldır yavaşça kutunun kapağını... Kocaman bir fırça ve bin renk koydum kutuya bir cennet resmi yapıp içine gir diye... Düşler serpiştirdim gizlice, düş kurmayı unutma diye. Bir tanede elma şekeri yerleştirdim, içindeki çocuğu yeniden tadabil diye... Güneşin batışını, billur suyun sesini, kırmızıyı gelinciklerin saflığını, taze ekmeğin kokusunu ve bir gül sıcaklığını da sığdırdım. Ruhlarımız aç kalmasın diye... Kutuya biraz da sevecenlik koydum, güçlü ol diye, çünkü acımasız olan güçsüzdür. Beyaz bir güvercin uçup kendi kondu kutuya, barışı ve özgürlüğü sunmak için.... Bir buket sevgi, bir yudum aşk ve yarım bir elma da koymadan edemedim. Paylaşmayı anımsayalım diye... Sevdiklerimize onları sevdiğimizi söylemek için yarını beklemeyelim. Hemen şimdi bunu yapalım diye... İçtenliği, umudu neşeyi “Ben” in dışına çıkıp bize ulaşabilelim diye... Son olarak da bir kart iliştirdim kutuya bak bu kartta neler yazıyor. Bu kutunun kapağını her kaldırışında yaşamla ilgili yepyeni şeyler keşfedeceksin. Yaşamak için yarını bekleme, al yaşamı kollarının arasına ve sımsıkı sarıl yaşamdan yalnızca almak yerine ona bir şeyler ver. Kısacası bütünüyle 'İnsan' ol. Unutma (!) yaşam dokuması henüz tamamlanmamış, olağanüstü güzellikte bir duvar halısıdır
Kimseyi kırmamak ve üzmemek şartıyla istediğin her şeyi dene, bir gün sonsuzluğun bulutlarına oturduğunda ne aklın kalsın ne de kırık bir yürek...
Benim için ara ara geçmişe dönüş,gelecek umursamazlığı,açlık(sadece sevgiye) ,nefret(yapabildiğim bana ait olmasını istediğim ama gerçekleşmesi imkansız olan isteklere) ,özlem(daha ne olduğunu çözemediğim karmaşık duygulara) ,aslında çok şey isteme ama aza kanat etme ve gariptir bu şekilde mutlu olma,tıpkı işleyen bir makinenin dişlileri arasına sıkışma ve daha sıralayacağım ama yazmak istemediğim şeydir.(Şu şey ne acaba? BİLMİYORUM :-)
Sürekli isteme,çalışma,birşey yapıyorum sanma,ruhsuzlaşma,robotluk(Günümüzde ve Türkiye'de) Ulen bir de diğer ülkelere çamur atar bu millet artık tamamen onlardan bir farkı olmadığını bilmeden.
Yaşam, iki bölümden oluşur; brüt yaşam ve net yaşam.
Brüt yaşam, doğumdan ölüme dek geçirdiğimiz süredir. Net yaşam ise, kendimizle ve sevdiklerimizle yaşayabildiğimiz, başkasının doğrularına uymadığımız, içimizdeki sesi dinlediğimiz ve kendi kanatlarımızla yükselip, çook uzaklara uçabildiğimiz süredir.
Lütfen yaşam vergilerini kaçırıp, net yaşamınızda, brüt rakamınızı yakalayın.
Net yaşamınızı da sonuna dek harcayın.
Bankalarda, buzdolaplarında, sandıklarda saklamayın.
Onu devretmeyin, ödünç vermeyin, ertelemeyin.
Sıfır kilometre kanatlarınız, bomboş bir bordroyla, arkanızda, denizleri, bulutları, ağaçları, müzikleri, aşkları, dostlukları, kavgaları, gözyaşlarını, o güzelim güneşi, kedileri, kuşlaeı, balıkları, dağları, fotoğrafları, Antep işi lahmacunu, damardan tuzlamayı bırakarak çekip gitmeyin.
Cenneti içinizde de, yanınızda da, az ötenizde de duyumsayın.
Hoparlörde, kâğıtta, bisikletin pedalında, pabucunuzun altında, sırtınızdaki çantada, termosta, küt küt ölünceye dek atacak kalbinizin tam ortasında.
Derleyen: Fatma Demiröven
Ruhuma sunduğun mukaddes günah,
Kanımda ateşten bir şarap oldu.
Sevdanın şimşeği çakınca gönlüm,
Nağmesi alevden bir rebap oldu.
Neyzen