Bir sohbet sırasında, Ârif Nihat Asya' ya: -Eğilir, bükülür, katlanır ve istenilen şekle kolayca sokulur bir cam keşfedilmiş derler. Ârif Nihat Asya şöyle cevap verir: -Desenize, eninde sonunda camı da kendimize benzettik!
ve insan.... toprağın altında daracık bir mekan belirsiz nefessiz bir geleceği unutan ölümsüz olduğuna inanan aldığı havayı iştahla soluyan ve unutan korkarım unutulacak olan...
Önce sorguladı.. Sorgulamaya başladı.. Kutsal saydığı her şeyi saygısızca, yıkmak pahasına sorguladı. Sonra mantığına yerleştirdi tek tek bütün 'değerler'in birer safsata olduğunu. Anlamazlıktan geldi; anlamadığını reddedecek kadar kandan müteşekkil beynine güvendi. kalbini aç, bîilaç bıraktı.. Kutsaldan kendini koparttı.. Boşluğa düştü. önüne gelen ilk ideolojiye 'tabiat boşluk kabul etmez' darb-ı meseli gereği sarıldı; abarttı sarılmayı ve yapıştı.. kendisine yeni kutsal platformlar aradı, kendi kendini yine kendi kendine icât ettiği narkozlarla sakinleştirdi.. Dinini diyânetini göremeyeceği bir yerlere sakladı, her gördüğünde ödü koptu, hurafe dedi ve hepsini reddetti.. Ve insan.. hurafe diyerek tekmelediği şeylerden çıkan hakikatin seslerini duymadı.. Ve insan.. ayırdı geçmişini şimdiden ve geleceğini öksüz, başıboş bıraktı.. Ve insan.. yolcuya bakıp yoldan vazgeçti.. ve insan.. ve insan.. ve insan..
... abarttı. .... trafikte tehlikeyi haber vermek için icâd edilen 'korna' yı amacının dışında her türlü işte kullandı..
- Uyuma, minibüs geldi, atla! - Boş taksi! - Yürüsene, önünde iki karış boşluk var! - Tependeyim, ona göre çabuk ol! - N'aber abi? ! - N'olsun bee, idare ediyoruz işte! - Cim - bom şampiyon! Fenerbahçe şampiyon! - Evlendik, evlendik! - Sünnet var, sünnet var! - En büyük as-ker bizim as-ker! - Arabama bakın cıs-tak, cıs tak! - Ben geldim! Ben geldim! ..
Yaşam bittiğinde anlaşılabilen masal
Ve insan özgürlüğünü, özgünlüğünü ve onurunu ciddiye aldı..
'' Yek katre-i hunest ve hezar endişe.''
Şirazi
mutlu olmak için, mutlu ermek yeter dedi...
'mende sıgar iki cihan, men bu cihâna sığmazam.'
Bir sohbet sırasında, Ârif Nihat Asya' ya:
-Eğilir, bükülür, katlanır ve istenilen şekle kolayca sokulur bir cam keşfedilmiş derler.
Ârif Nihat Asya şöyle cevap verir:
-Desenize, eninde sonunda camı da kendimize benzettik!
Aşk dediğin nedir ki
Tenden bedenden sıyrık
Çocukların içinde
Yaşadığı bir çığlık
ahmet hamdi
Cihan bağında ey zâhid budur makbÛl-i ins ü cinn
Ne senden kimse incinsin,ne sen bir kimseden incin
yaktı gemilerini, yanlış zamanda..
insan, gönül sahibi olan,,,
insan, verdiği sözü tutan,,
insan, kalp kırmayan,,,
ve insan; yaratana kurban...
İnsanın derdi yine insandır.
ve insan.... toprağın altında daracık bir mekan belirsiz nefessiz bir geleceği unutan ölümsüz olduğuna inanan aldığı havayı iştahla soluyan ve unutan korkarım unutulacak olan...
geçti ırzına bütün bakir ruhların! ! !
olgunlasamadan curumus bir meyve oldugunu idrak etti.
Ne çiçeğim, ne yaprağım, ne meyvem ne de gölgem var. Şuna hayret ediyorum ki çiftçi/bahçıvan beni niye dikti acaba.
İÇİNİZDEN KİM RUHUNUN SEÇTİĞİ KİŞİYİ BULMAK İÇİN UZAK DENİZLERE AÇILMAZ, ÇÖLLERİ AŞMAZ, DAĞLARIN DORUĞUNA TIRMANMAZ?
Fikrim bu benim, virdim ise her lahzada âh
Sen âh-ı ateş-sûzumu beyhude mi sandın
evrende bi nokta olduğunu unutuyor
İnsan,insanlık ne zaman insanları kutuplara ayırmaktan vazgçtiği çağa ulaşırsa,
insanlık onuru kurtulacaktır.
İnsan,bildiği şeyi bildiğini bilmeli,bilmediği şeyi bilmediğini bilmelidir.,gerçek bilgi budur.
ve insan
güzel olan çok şeyi
mahvetti...
En sonunda, kendi olmaya karar verdi ve insanlığa dönüş yaptı...
Hadi hayırlısı olsun...İyi bir hayal ama, olsun belki bir gün gerçekleşir... :)
Önce sorguladı..
Sorgulamaya başladı..
Kutsal saydığı her şeyi saygısızca, yıkmak pahasına sorguladı.
Sonra mantığına yerleştirdi tek tek bütün 'değerler'in birer safsata olduğunu.
Anlamazlıktan geldi; anlamadığını reddedecek kadar kandan müteşekkil beynine güvendi.
kalbini aç, bîilaç bıraktı..
Kutsaldan kendini koparttı..
Boşluğa düştü. önüne gelen ilk ideolojiye 'tabiat boşluk kabul etmez' darb-ı meseli gereği sarıldı;
abarttı sarılmayı ve yapıştı..
kendisine yeni kutsal platformlar aradı, kendi kendini yine kendi kendine icât ettiği narkozlarla sakinleştirdi..
Dinini diyânetini göremeyeceği bir yerlere sakladı,
her gördüğünde ödü koptu, hurafe dedi ve hepsini reddetti..
Ve insan..
hurafe diyerek tekmelediği şeylerden çıkan hakikatin seslerini duymadı..
Ve insan..
ayırdı geçmişini şimdiden ve geleceğini öksüz, başıboş bıraktı..
Ve insan..
yolcuya bakıp yoldan vazgeçti..
ve insan.. ve insan.. ve insan..
... abarttı.
.... trafikte tehlikeyi haber vermek için icâd edilen 'korna' yı
amacının dışında her türlü işte kullandı..
- Uyuma, minibüs geldi, atla!
- Boş taksi!
- Yürüsene, önünde iki karış boşluk var!
- Tependeyim, ona göre çabuk ol!
- N'aber abi? !
- N'olsun bee, idare ediyoruz işte!
- Cim - bom şampiyon! Fenerbahçe şampiyon!
- Evlendik, evlendik!
- Sünnet var, sünnet var!
- En büyük as-ker bizim as-ker!
- Arabama bakın cıs-tak, cıs tak!
- Ben geldim! Ben geldim! ..
herşey olabildi ama adam olamadı........
sözcüklerden ve anlamlarından sıyrılıp
düşünüp
düşündüğünü yazmaya başladı...
... kızmadı.
... kendini ciddiye almadı.
hikayesinin sonunu baştan yaşamaya çalıştı,kendisini ortada buldu..
..düşündü.