annem,benim çığırından çıkarmadığım karmaşayı,olayı çıkaranlarla konuşup düzeltmemi bekliyor. eğer insanlara nasıl davranmam gerektiğini bilmediğimi düşünüyorsam,oradan kaçarım.susarım.ölü taklidi yaparım.
kütüphanesi yıkılan kitapları çöplüğe atılan bir okulu vardı. bölümde okula gitmesine sınavlara derslere girmesine neden olan birkaç hoca da vardı. iyi ki vardılar. biri sokak kedilerine her gün ciğerler dalaklar getirip kapı önünde naylon kaplarda onlarla paylaştırır kolları sıvalı elleri kanlı koridorda dolaşırdı. bir başkası yoksul öğrencilere harçlık verir herkesin hukukunu gözetir alanıyla ilgili yeni yayınları izler birkaç dil bilir yaratıcı zekâya sahip üretken ve onurlu bir adam. onun da kedilerle sokak köpekleriyle başı hoştu o da mutat yiyecek getirirdi onlara. bir keresinde rektörlükten bir uyarı yazısı gelmiş 'bahse konu olan kedi köpek vesair sokak hayvanlarının ve onlara sunulan çeşitli tegaddi nesnelerinin bölümü ve bilhassa bölüm girişini kirlettiği buna sebebiyet verenler hakkında soruşturma açılacağı' belirtilmişti. hoca bunun üzerine özel kalem müdürünü aramış ve 'rektörünüze söyleyin bölüm girişindeki kedi ve köpekler başörtülü değil' demişti.
Ý nsan kendini arama bilincine vardý ð ý nda, toplumsal bir kuþ atma içinde olduð unu da gö- rür. Ürkütücü gelir bu. Dý þ ý ndaki deð erlerin kendi deð erlerini bastý rdý ð ý yerde yüzünü aydý nlý ð a çeviremedið ini görmenin tedirginlið ini yaþ ar. Bunun farký nda olan da var, elbette olmayan da. Toplumsal olaný tek yaþ am biçimi sanman ý n karanlý ð ý ný aydý nlatan edebiyat, insana içinde bulunduð u durumun farký nda olma bilincini kazandý rý r. Ben neredeyim? diye sorarken ilkin, uyaný þ ý n ta kendisiyle taný þ mý þ olur. Yaþ adý ð ý dünyan ý n gerçekleriyle yüz yüze kalmak insaný n benlið ini dý þ avurur, ama hâlâ kendinin deð ildir benlið i. Toplumsal deð erlerden, genel özelliklerden, bütüncül düþ ünme biçiminden kurtulup derine inmek, dolayý sý yla kendi gizlerini keþ fetmek, ancak hayatý n ayrý ntý larý ný yaþ amakla olas ý dý r. Ý nsan ayrý ntý larda bulur bireylið ini, ortalamaný n üstüne oradan çý kar, sý radanlý ktan kurtulup zenginleþ ir. Öykünün anlamý budur iþ te: hayatý n ayrý ntý larý ný n sanatý . Romaný n bütünüyle kavramasý olanaksý z ayrý ntý lar, öykünün asý l etmenleri olduð u gibi, insana iki düzeyde kazandý rý r: Kendini keþ fedip yaþ amaya baþ ladý kça zenginleþ en insan, dý þ ý ndaki hayatý n da görünürde olandan bambaþ ka bir derinlik, anlam, zenginlik taþ ý dý ð ý ný görmeye baþ lar. Virginia Woolf, öyküden söz ederken, Bu ký sa parçalarý n öyle bir özellið i vardý r ki, bunlar bütünlüð e ve kendisiyle uyum içinde olan bir zihne gereksinim duyar, diyor. Bu gözlemdeki duyarlý ð ý atlamayalý m. Öykü, hayata öyle ince bir ayarla yaklaþ ý r ki toplumun bütününü gözeten baký þ açý larý ný n ötesinde, insan zihnindeki karþ ý lý klarý ný , zihnin ký vr ý mlarý nda yaþ ayan sayý sý z ayrý ntý yla özdeþ lið ini bulur. Hangi insaný n zihni? sorusu gelir burada. Sürekli okuma kültürüyle eð itilmemiþ insaný n zihnindeki ayrý ntý hücrelerinin sayý sý , kuþ ku yok ki edebiyatla içli dý þ lý insaný nkinden azdý r. Demek ki öykü, ayrý ntý larla besledið i beynin düþ ünme iþ levini üst düzeylere çý karý r. Çok öyk ü okuyan çok düþ ünür.
-nün sonunda bir soru olacaktı, öncesinde de bir hatırlatma:
^^Hayatta bazı fırsatlar vardır, sadece bir kez elinize geçer ve değerlendirmezseniz uçup giderler. Hayatta bazı insanlar vardır, sadece bir kez karşınıza çıkar ve değerini bilmezseniz giderler. Ve asla geri gelmezler. Dikkatli olun.... Farkında olun..... Ve bir düşünün bakalım; Acaba siz bugüne kadar pencerenizden kaç kırlangıç kovaladınız? ^^
Kırlangıcın biri, bir adama aşık olmuş. Cesaretini toplayıp penceresine konmuş. Önce olabildiğince dik durmuş, Sonra gagasıyla cama vurmuş. '-Tık... tık tık...' Çok meşgulmüş adam... öfkeyle cama dönüp bakmış: '-Kimmiş onu işinden alıkoyan? ' Kırlangıcın minik kalbinde amansız bir heyecan Kırık sözcükler dökülmüş gagasından... '-Hey adam, seni nicedir izliyorum. Sorma nedenini, niçinini, Ama galiba seni seviyorum'.
Şaşırmış adam, '-Sen de nerden çıktın şimdi, Tam aklımı toplayacakken bozdun işimi...' Şöyle bir tüylerini kabartmış kırlangıç, ve aklındaki planı çıtlatmış: '-Aç pencereyi beni içeri al sen, birlikte yaşayalım ebediyen... hem sofrada ortağın olurum, hem evde eğlencen'. Parlamış adam: '-Şuna da bakın neler diyor bu... Haddini bil, hiç kuş insana aşık olur mu? ' '-Soğuklar başladı bak, üşüyorum dışarda. Alırsan içeri, deva olurum yanlızlığına da...' Hepten kızmış adam, kovmuş kırlangıcı camın önünden '-Yürü git işine, yalnızlığımdan memnunum ben' Bükmüş gagasını zavallı kırlangıç, Uçmuş semaya doğru, kanadı kırık
Gel zaman git zaman, kırlangıçın hemen ardından, bizim adamı pişmanlık basmış: '-Hay aptal kafam, ben ne halt ettim, ayağıma gelen fırsatı teptim'. Sonra teselli etmiş yalnız kalbini: '-Sıcaklar başlayınca gelir kırlangıcım. Onu içeri alır yalnızlığımı paylaşırım'. Kış geçip de yaz gelince, yalnız adam başlamış beklemeye... Ama sevdalısı uğramamış bile bir kere... Akın akın gelen sürülere sormuş, Onun kırlangıcından eser yokmuş. Öyle üzülmüş ki, gidip bilge kişiye danışmış. Hem kırlangıcı, hem kendi eşekliğini anlatmış Bilge kişi almış adamın mesajını, Lakin üzüntüyle sallamış başını: 'A benim yalnız oğlum. Ne kadar efkarlansan azdır. Çünkü kırlangıçların ömrü 6 aydır'.
Hayatımız...Evet sadece hayatımız! Yaşadığımız iyi kötü hayal gerçek herşey öyküdür.Yaşamın içinde veya dışında olsun herşey hikayedir.Gerisi yalan...Yani biz hepimiz birer öyküyüz.İtirazı olan veye buna katılmayana saygı duyarım ama hayatı öykü gibi görmeyenede bir çift lafım var:O zaman niye yaşıyorsun? Yaşamanın ne anlamı var o zaman? ? ? Sevgive saygı başarı sağlık mutluluk her zaman yanınızda olsun...
İnsanın kendi yaşamından yada diğer insanların yaşamından çıkardığı dersleri, başkalarına ilginç gelecek yaşamın ilginç noktalarını, ilginç bir dil kullanarak, başkalarına benzemeyecek şekilde kendine özgü bir biçimde anlatmasıdır. Öyle anlatmalıdır ki, dinleyenler sonunda titresinler, duygulansınlar, ağlasınlar veya gülsünler..Öykücü belki yaşamdan hareket eder ama aslında bir yalanı gerçek gibi anlatır. Öyle anlatır ki, dinleyen,okuyan heyecanlanır, gerçek sanır, öykücünün anlatmak istediği bütün duyguları tadar. Öykü iyi bir öykü olduğunda, öyküyü okuyan kişi,artık okumadan önceki kişi değildir. duyguları ve düşünce biçimi değişmiştir; dünyaya bakış açısı değişmiştir. Gerçek sanat ve edebiyatın insanı sarsma ve değiştirme rolü vardır. Bunu yapabilir. Yeter ki okuyan kişi, etki altında kalmaya hazır olsun, onu anlayacak dil ve kültür düzeyinde olsun.(Tanımlaması zor kavramlar ama hayat zor, sadece tanımlamaya çalışmak gerek.Başarılmasa bile bir başkası bizden daha iyi başarabilir,diye)
'yıldızlar kadar görünür ve görünmezdirler.onca yazar,onca kitap,onca sayfa arasında kaybolmayı,unutulmayı göze alarak, yalnızca kendi gücüyle var olur ve bize ışıklarını göndermeyi sürdürürler.'
Kucuk istavrit yiyecek bir sey sanip Hizla atildi capariye Once muthis bir aci duydu dudaginda Gumbur gumbur oldu yuregi Sonra hizla cekildi yukariya
Aslinda hep merak etmisti Denizlerin ustunu Neye benzerdi acep gokyuzu Bir yanda buyuk bir merak Bir yanda olum korkusu
'dudagi yariklar' denir,sanslidir onlar Hani gorupte gokyuzunu, insani Oltadan son anda kurtulanlar Ne care! balikcinin parmaklari hoyratca kavradi onu Kucuk istavrit anladi: YOLUN SONU!
Insanlar gelip gectiler onunden Bir kedi yalanarak baktigozunun icine Yavasca karardi dunya Basi da donuyordu Son kez dusundu derin maviyi Beyaz mercani bir de yesil yosunu
Iste tam o anda egilip aldim onu Yurudum deniz kenarina Bir opucuk kondurdum basina Iki damla gozyasindan ibaret Sade bir torenle saldim denizin sularina
Bir an oylece baka kaldi Sonra sevincle dibe daldi Gitti, tum kederimi sokup atarak Tesekkurude ihmal etmemisti Bir kac degerli pulunu elime, avuclarima birakarak
Balikci ve kedi saskin baktilar yuzume Sorar gibiydiler neden yaptin bunu diye ' bir gun dedim bulursam kendimi, yesil legendeki kucuk istavrit kadar caresiz, son ana kadar hep bir umudum olsun diye '
annem,benim çığırından çıkarmadığım karmaşayı,olayı çıkaranlarla konuşup düzeltmemi bekliyor.
eğer insanlara nasıl davranmam gerektiğini bilmediğimi düşünüyorsam,oradan kaçarım.susarım.ölü taklidi yaparım.
öykü bir bayan ismi değil mi aynı zamanda?
kütüphanesi yıkılan kitapları çöplüğe atılan bir okulu vardı. bölümde okula gitmesine sınavlara derslere girmesine neden olan birkaç hoca da vardı. iyi ki vardılar. biri sokak kedilerine her gün ciğerler dalaklar getirip kapı önünde naylon kaplarda onlarla paylaştırır kolları sıvalı elleri kanlı koridorda dolaşırdı. bir başkası yoksul öğrencilere harçlık verir herkesin hukukunu gözetir alanıyla ilgili yeni yayınları izler birkaç dil bilir yaratıcı zekâya sahip üretken ve onurlu bir adam. onun da kedilerle sokak köpekleriyle başı hoştu o da mutat yiyecek getirirdi onlara. bir keresinde rektörlükten bir uyarı yazısı gelmiş 'bahse konu olan kedi köpek vesair sokak hayvanlarının ve onlara sunulan çeşitli tegaddi nesnelerinin bölümü ve bilhassa bölüm girişini kirlettiği buna sebebiyet verenler hakkında soruşturma açılacağı' belirtilmişti. hoca bunun üzerine özel kalem müdürünü aramış ve 'rektörünüze söyleyin bölüm girişindeki kedi ve köpekler başörtülü değil' demişti.
sadık yalsızuçanlar
bütün öyküleri 2: hiç
Ý nsan kendini arama bilincine vardý ð ý nda, toplumsal bir kuþ atma içinde olduð unu da gö-
rür. Ürkütücü gelir bu. Dý þ ý ndaki deð erlerin kendi deð erlerini bastý rdý ð ý yerde yüzünü
aydý nlý ð a çeviremedið ini görmenin tedirginlið ini yaþ ar.
Bunun farký nda olan da var, elbette olmayan da. Toplumsal olaný tek yaþ am biçimi sanman
ý n karanlý ð ý ný aydý nlatan edebiyat, insana içinde bulunduð u durumun farký nda olma bilincini
kazandý rý r.
Ben neredeyim? diye sorarken ilkin, uyaný þ ý n ta kendisiyle taný þ mý þ olur. Yaþ adý ð ý dünyan
ý n gerçekleriyle yüz yüze kalmak insaný n benlið ini dý þ avurur, ama hâlâ kendinin deð ildir
benlið i. Toplumsal deð erlerden, genel özelliklerden, bütüncül düþ ünme biçiminden kurtulup
derine inmek, dolayý sý yla kendi gizlerini keþ fetmek, ancak hayatý n ayrý ntý larý ný yaþ amakla olas
ý dý r. Ý nsan ayrý ntý larda bulur bireylið ini, ortalamaný n üstüne oradan çý kar, sý radanlý ktan kurtulup
zenginleþ ir.
Öykünün anlamý budur iþ te: hayatý n ayrý ntý larý ný n sanatý . Romaný n bütünüyle kavramasý
olanaksý z ayrý ntý lar, öykünün asý l etmenleri olduð u gibi, insana iki düzeyde kazandý rý r: Kendini
keþ fedip yaþ amaya baþ ladý kça zenginleþ en insan, dý þ ý ndaki hayatý n da görünürde olandan
bambaþ ka bir derinlik, anlam, zenginlik taþ ý dý ð ý ný görmeye baþ lar.
Virginia Woolf, öyküden söz ederken, Bu ký sa parçalarý n öyle bir özellið i vardý r ki, bunlar
bütünlüð e ve kendisiyle uyum içinde olan bir zihne gereksinim duyar, diyor.
Bu gözlemdeki duyarlý ð ý atlamayalý m. Öykü, hayata öyle ince bir ayarla yaklaþ ý r ki toplumun
bütününü gözeten baký þ açý larý ný n ötesinde, insan zihnindeki karþ ý lý klarý ný , zihnin ký vr
ý mlarý nda yaþ ayan sayý sý z ayrý ntý yla özdeþ lið ini bulur.
Hangi insaný n zihni? sorusu gelir burada. Sürekli okuma kültürüyle eð itilmemiþ insaný n
zihnindeki ayrý ntý hücrelerinin sayý sý , kuþ ku yok ki edebiyatla içli dý þ lý insaný nkinden azdý r.
Demek ki öykü, ayrý ntý larla besledið i beynin düþ ünme iþ levini üst düzeylere çý karý r. Çok öyk
ü okuyan çok düþ ünür.
devamlı beraber olduğum insan,mahluk,yaratık vsvsvs
çöldeymişim...serabı görünce mataramdaki suyu yere dökmüşüm...bomboş ve uçsuz bucaksız çölde aldım mı başıma belayı... :))
binlercesini içimde gizliyorum...
hikaye
Sen
ve
Ben
Örüyoruz birlikte
Biz oluyoruz
ZuZu
öykü nedir
Bir ara yazardım ama kalemim kırıldı artık galiba...
Bir heyecandır. Hayal kırıklığı ya da aşktır. Çok basit: Bir andır. En güzel ifadesi Sait Faik'ten: Hişt Hişt!
zamani geldiğinde size bir öykü anlatacağim bi dudağiniz yerde diğeri havada kalacak....ağzınız açık kalacak yani sineklikleri taktırın :)
-nün sonunda bir soru olacaktı, öncesinde de bir hatırlatma:
^^Hayatta bazı fırsatlar vardır, sadece bir kez elinize geçer ve değerlendirmezseniz uçup giderler.
Hayatta bazı insanlar vardır, sadece bir kez karşınıza çıkar ve değerini bilmezseniz giderler. Ve asla geri gelmezler. Dikkatli olun....
Farkında olun..... Ve bir düşünün bakalım;
Acaba siz bugüne kadar pencerenizden kaç kırlangıç kovaladınız? ^^
Kırlangıcın biri, bir adama aşık olmuş.
Cesaretini toplayıp penceresine konmuş.
Önce olabildiğince dik durmuş,
Sonra gagasıyla cama vurmuş.
'-Tık... tık tık...'
Çok meşgulmüş adam... öfkeyle cama dönüp bakmış:
'-Kimmiş onu işinden alıkoyan? '
Kırlangıcın minik kalbinde amansız bir heyecan
Kırık sözcükler dökülmüş gagasından...
'-Hey adam, seni nicedir izliyorum.
Sorma nedenini, niçinini,
Ama galiba seni seviyorum'.
Şaşırmış adam,
'-Sen de nerden çıktın şimdi,
Tam aklımı toplayacakken bozdun işimi...'
Şöyle bir tüylerini kabartmış kırlangıç,
ve aklındaki planı çıtlatmış:
'-Aç pencereyi beni içeri al sen,
birlikte yaşayalım ebediyen...
hem sofrada ortağın olurum,
hem evde eğlencen'.
Parlamış adam:
'-Şuna da bakın neler diyor bu...
Haddini bil, hiç kuş insana aşık olur mu? '
'-Soğuklar başladı bak, üşüyorum dışarda.
Alırsan içeri, deva olurum yanlızlığına da...'
Hepten kızmış adam, kovmuş kırlangıcı camın önünden
'-Yürü git işine, yalnızlığımdan memnunum ben'
Bükmüş gagasını zavallı kırlangıç,
Uçmuş semaya doğru, kanadı kırık
Gel zaman git zaman,
kırlangıçın hemen ardından,
bizim adamı pişmanlık basmış:
'-Hay aptal kafam, ben ne halt ettim,
ayağıma gelen fırsatı teptim'.
Sonra teselli etmiş yalnız kalbini:
'-Sıcaklar başlayınca gelir kırlangıcım.
Onu içeri alır yalnızlığımı paylaşırım'.
Kış geçip de yaz gelince, yalnız adam başlamış beklemeye...
Ama sevdalısı uğramamış bile bir kere...
Akın akın gelen sürülere sormuş,
Onun kırlangıcından eser yokmuş.
Öyle üzülmüş ki, gidip bilge kişiye danışmış.
Hem kırlangıcı, hem kendi eşekliğini anlatmış
Bilge kişi almış adamın mesajını,
Lakin üzüntüyle sallamış başını:
'A benim yalnız oğlum. Ne kadar efkarlansan azdır.
Çünkü kırlangıçların ömrü 6 aydır'.
yaşanmış veya yaşanmaya yakın olayları anlatanyazılardır...
ÖYKÜ BİR İNSANIN BAŞINDAN GEÇMİŞ VEYA GEÇMEMİŞ YER VE ZAMANI BELİRTİLEN YAZILARA DENİR.
Hayatımız...Evet sadece hayatımız! Yaşadığımız iyi kötü hayal gerçek herşey öyküdür.Yaşamın içinde veya dışında olsun herşey hikayedir.Gerisi yalan...Yani biz hepimiz birer öyküyüz.İtirazı olan veye buna katılmayana saygı duyarım ama hayatı öykü gibi görmeyenede bir çift lafım var:O zaman niye yaşıyorsun? Yaşamanın ne anlamı var o zaman? ? ? Sevgive saygı başarı sağlık mutluluk her zaman yanınızda olsun...
İnsanın kendi yaşamından yada diğer insanların yaşamından çıkardığı dersleri, başkalarına ilginç gelecek yaşamın ilginç noktalarını, ilginç bir dil kullanarak, başkalarına benzemeyecek şekilde kendine özgü bir biçimde anlatmasıdır. Öyle anlatmalıdır ki, dinleyenler sonunda titresinler, duygulansınlar, ağlasınlar veya gülsünler..Öykücü belki yaşamdan hareket eder ama aslında bir yalanı gerçek gibi anlatır. Öyle anlatır ki, dinleyen,okuyan heyecanlanır, gerçek sanır, öykücünün anlatmak istediği bütün duyguları tadar. Öykü iyi bir öykü olduğunda, öyküyü okuyan kişi,artık okumadan önceki kişi değildir. duyguları ve düşünce biçimi değişmiştir; dünyaya bakış açısı değişmiştir. Gerçek sanat ve edebiyatın insanı sarsma ve değiştirme rolü vardır. Bunu yapabilir. Yeter ki okuyan kişi, etki altında kalmaya hazır olsun, onu anlayacak dil ve kültür düzeyinde olsun.(Tanımlaması zor kavramlar ama hayat zor, sadece tanımlamaya çalışmak gerek.Başarılmasa bile bir başkası bizden daha iyi başarabilir,diye)
bir kaç öykülük kendime öykündüm. sus payı vermeyi unuttuğumdan parmaklığı düşüme ördüm.
Öykü bence hikayenin kısa olanıdır.
Beni hayata farklı bakmaya zorlayan insan...
'yıldızlar kadar görünür ve görünmezdirler.onca yazar,onca kitap,onca sayfa arasında kaybolmayı,unutulmayı göze alarak, yalnızca kendi gücüyle var olur ve bize ışıklarını göndermeyi sürdürürler.'
murathan mungan
teoman kokusu :)
Bir öyküydüm...
Anlatıldım.
KUCUK ISTAVRITIN OYKUSU
Kucuk istavrit yiyecek bir sey sanip
Hizla atildi capariye
Once muthis bir aci duydu dudaginda
Gumbur gumbur oldu yuregi
Sonra hizla cekildi yukariya
Aslinda hep merak etmisti
Denizlerin ustunu
Neye benzerdi acep gokyuzu
Bir yanda buyuk bir merak
Bir yanda olum korkusu
'dudagi yariklar' denir,sanslidir onlar
Hani gorupte gokyuzunu, insani
Oltadan son anda kurtulanlar
Ne care! balikcinin parmaklari hoyratca kavradi onu
Kucuk istavrit anladi: YOLUN SONU!
Koca denizlere sigmazdi yuregi
Oysa simdi yuzerken
Kucucuktu yesil legende
Cansiz uzanivermis
Dostlarina degiyordu minik yuzgeci
Insanlar gelip gectiler onunden
Bir kedi yalanarak baktigozunun icine
Yavasca karardi dunya
Basi da donuyordu
Son kez dusundu derin maviyi
Beyaz mercani bir de yesil yosunu
Iste tam o anda egilip aldim onu
Yurudum deniz kenarina
Bir opucuk kondurdum basina
Iki damla gozyasindan ibaret
Sade bir torenle saldim denizin sularina
Bir an oylece baka kaldi
Sonra sevincle dibe daldi
Gitti, tum kederimi sokup atarak
Tesekkurude ihmal etmemisti
Bir kac degerli pulunu elime, avuclarima birakarak
Balikci ve kedi saskin baktilar yuzume
Sorar gibiydiler neden yaptin bunu diye
' bir gun dedim bulursam kendimi, yesil legendeki kucuk istavrit kadar
caresiz, son ana kadar hep bir umudum olsun diye '
ÖYKÜ İŞTE BUDUR
Öykü bilinen anılardan bilinmeyene yolculuk demek. Her öykünün içinde bulduğumuz anları kendimize uyarlamak ve bunun tadını çıkarmak demek.