Korlar, kırağı boralarıyla yağan - tatlı dem - elmas yeli yağmuruyla savrulan bu ateşler, yerin bizim için artık kömürleşmiş yüreğinden, - Ey Dünya - İşitilen, koklanan o eski yas boruları, ve eski alevlerden uzakta, korlarla köpükler, musiki, burgaçların dönüşü, buz parçalarının çarpışı yıldızlara. - ey tatlı dem - , ey dünya, ey musiki, dalgalanan biçimler, ter damlaları, saçlarla gözler, orada, ak gözyaşları kaynayan - ey tatlı dem - o kadın sesi yanardağların, kutup mağaralarının dibine inen. Sancak. Tartıştığınız sabah Onunla ikiniz, bu kar pırıltıları, bu yeşil dudaklar, aynalar, kara bayraklarla mavi ışınlar ve kutup güneşinin bu kıpkızıl kokuları içinde - gücün.
Dünya karanlığını kendin için aydınlatmanın biricik yolu, rehberi tavizsiz izleyerek, bıkmadan usanmadan, ve yenilsen bile gene aynı yolda ısrar etmektir, bu sınavın kolay olduğunu falan söylemiyor o işine geliyor, sonrası daha feci karara zorluyor, ondan ipime sıkı sarılın diyor, yoksa bataklık çekip kaybedecek, kalabalık içinde fark yaratacak olan, işte bu samimi ısrar, ve vazgeçmeyen katlanmanın sonunda ancak, tekrar varlık hakkının devamını bahşediyor.
Benimle mücadele edenlerden bahşettiklerimi de geri alırım. - KURAN, KENDİ.
Dinler çağlar boyunca, başından beri özünde aynı şeyi söyler, değişen, farklılaşan, şekil, ve teferruattır, bir yararı da yoktur, ama, özü şeklini değiştirir, dikkat edilmesi gereken o, ve ilk ve son kez konuştuğu kendi ağzından çıkan, bağlayıcıdır, karar da sizin. Hep söyledim, aklı yatmayan kendi yoluna, bulaşmadan.
Felaket okulundan mezun olmak. - TAPTUK EMRE, YUNUSUN HOCASI, 13. YÜZYIL, ve Moğollar altmış milyon insanı katletti, Tarihin ilk Hitleri, o günkü nüfusla kıyasla, dinleri yoktu, ordunun yarısı Türk tü, ve onlar Muslümanlaşınca Dünyanın Osmanlı Barışını kurdular, işte o Kurandır. Yani barış, sevinç, iyi yaşam, huzur, ve hakkını verisen ebedisi.
Doğrunun tırnak kadar yeri yoktur, sadece tırnaklanır, ama, sonsuzluk vaadi de önünde durur, o ortada hiçbir şey yokken kararını vermiştir, ısrarı da kendine yaramıştır, ve herkes ısrar etmekte eşittir. Dünyada ki tek eşitliği kendi lehine kullanabilen, artık herkesten öndedir. Burda katıksız ziyani göze alan, katıksız açıklıkta kendi ülkesini kurar.
Her taraf biterken, başlayan ülke. - DAĞLARCA, 1940
Şiirler görüyorum, şiirler ki oranın silik fotoğrafları. - DAĞLARCA, 1940
Durduk yerde bir vaat te ben bilmiyorum, milyar dolarlar ödediğiniz uzmanlar mutlaka biliyorlardır, gayet rahat olduklarına göre, beni aşar, kime taşar, senelerce anlattım, bana değil herhalde.
Onca doyumsuz gün ortasının darbeleriyle sertleşmiş ve gölgelerle benekli, ışığı öyle bir ulutmuştu ki çakalı, yıkmıştı uyuyan dağların sütununu kumlara, bekleyişin sert rüzgarlarında cılız suskun sıçrayış ve bekleyişin ardından yine suskunluk ve boşluk artık tüten ışınların akşamı değildi. ne de çekingen ağzın tanımaya çalışanı. Uyuşuk akşam ipeksi ışıltısıyla yayılıyordu, ve gece balçığı baykuşlarla kaplıydı, üzerimize çullandılar, alev alev taşkıran çiçeklerinin, servilerin, akağaçların. Artık sahilin yıpranan halısına sere serpe yayılmış akşam değildi, diri girdaplarıyla ağırlaşmış okyanus ufku kucaklıyor, okyanus tepetaklak dağlarıyla kaynıyor. Ölüm sonrası bir halk tırmanıyor köpük zirvelerine, güneşin saatlerimizin darlığına ilelebet bağlı gölgesinin vurduğu kör sabır, kör paçavra çıkınları, çakan bir gözün rehberliğinde iple çekiliyordu, düzenbaz denizyıldızlarının, yıldızlardan çaldığı yol boyunca, faniliğimizin nafileliğinde yalnızca düşleri biliriz, nurun bereketli hasadını ise asla.
Dünya insana kurulmuş mükemmel bir tuzaktır. - Jean BAUDRİLLARD,
Evet kovuldunuz ve istenmiyorsunuz siz çırpınacaksınız milyarlarcası arasında beni de gör diye, harcar geçer, yani hayvansı yanını, güdüleri ezip, insana doğru giderek ve sonsuz iyiye kendini benzeterek, ipine sıkı sarılarak, esaslara, bu parkuru salimen tamamlayabilirsen, artık gerisi bitmez, önce emilere sadakat, çalıyı dolandın mı, o da u dolanır ve kaybeder, izine bir daha raslanmaz, bir acı çukurunda. Bu konular ciddi konular, yanılmaya ve yanıltmaya gelmez.
Bize değer vermediği aşikar, - DAĞLARCA, 1940
İşte sana düşen, ömür parkurunda, gözüne girmek, - Allah yaptıklarınızdan haberdardır. - KURAN, Kendi. - Kolay gelsin.
“İçinde yaşadığımız şu dünyaya bak. Başka bir insanı öldürmemiş ne kadar az insan yaşıyor Avrupa’da... Ve bir başkasının öldürmek istemediği ne kadar az insan var!” Tadeusz Borowski (Polonyalı yazar ve düşünür)
Dünya da yaşıyoruz lâkin değerini bilmiyoruz bir de lanet okuyoruz... hilkatiyle muhteşem insan lakin kendi değerini bilmez. Yaratıcıyı tanımaz bilmez görmez . Bir uyanış muştusuyla uyanmak yoksa sonsuz uykuya dalıp uyanmadan
nasıl bir rüya bu… her gün gördüğümüz, yeniden yaşamak dediğin...
anadan üryan bir yalan gibi serildi aramıza nicedir yeryüzü örtüsü... boşluğundaki çocukluğuna döne döne kavuşamayan salıncağını çoktan duaların arasında unutmuş avcumuzdan geçen yaşam çizgisinin üstüne savruldu alnımızın harflerinin külü duydun mu, yönsüzüz... kendi ömürlerimizin sahte medyûnuyuz, ah dostum, kaldır yüzündeki küflü tebessümü... ki ben gözümü açtığım her sabah cam küreme bir yaşam ekleyerek eksiliyorum, ey hayat senden... bağrıma bir akasya ek n'olur...; garibem, ve kalbimde bir kürek mahkumu saklanır, vişne ve nar ağaçlarının arasında… işte sesleniyor bana, hışırdayan kavakların içinden…; üşürsen..., içinden orman geçen şiirlerimden kozalaklar topla, sonra yak bir bir ruhunun hirasında, patlasın çıtırdayarak ateş böcekleri ısınırsın... ..... ... .
“ artık ,
pek yarattığın gibi değil dünya.."
.
" turgut uyar _
Körler sağırlar birbirini ağırlar.
Korlar, kırağı boralarıyla yağan - tatlı dem - elmas yeli
yağmuruyla savrulan bu ateşler, yerin bizim için artık
kömürleşmiş yüreğinden, - Ey Dünya - İşitilen, koklanan
o eski yas boruları, ve eski alevlerden uzakta, korlarla
köpükler, musiki, burgaçların dönüşü, buz parçalarının
çarpışı yıldızlara. - ey tatlı dem - , ey dünya, ey musiki,
dalgalanan biçimler, ter damlaları, saçlarla gözler, orada,
ak gözyaşları kaynayan - ey tatlı dem - o kadın sesi
yanardağların, kutup mağaralarının dibine inen. Sancak.
Tartıştığınız sabah Onunla ikiniz, bu kar pırıltıları, bu yeşil
dudaklar, aynalar, kara bayraklarla mavi ışınlar ve kutup
güneşinin bu kıpkızıl kokuları içinde - gücün.
Arthur RİMBAUD, Fransız Mistik ŞAİR, 1891
Çev. Can ALKOR.
Dünya karanlığını kendin için aydınlatmanın biricik yolu, rehberi tavizsiz izleyerek, bıkmadan usanmadan, ve yenilsen bile gene aynı yolda ısrar etmektir, bu sınavın kolay olduğunu falan söylemiyor o işine geliyor, sonrası daha feci karara zorluyor, ondan ipime sıkı sarılın diyor, yoksa bataklık çekip kaybedecek, kalabalık içinde fark yaratacak olan, işte bu samimi ısrar, ve vazgeçmeyen katlanmanın sonunda ancak, tekrar varlık hakkının devamını bahşediyor.
Benimle mücadele edenlerden bahşettiklerimi de geri alırım. - KURAN, KENDİ.
Dinler çağlar boyunca, başından beri özünde aynı şeyi söyler, değişen, farklılaşan, şekil, ve teferruattır, bir yararı da yoktur, ama, özü şeklini değiştirir, dikkat edilmesi gereken o, ve ilk ve son kez konuştuğu kendi ağzından çıkan, bağlayıcıdır, karar da sizin. Hep söyledim, aklı yatmayan kendi yoluna, bulaşmadan.
Felaket okulundan mezun olmak. - TAPTUK EMRE, YUNUSUN HOCASI, 13. YÜZYIL, ve Moğollar altmış milyon insanı katletti, Tarihin ilk Hitleri, o günkü nüfusla kıyasla, dinleri yoktu, ordunun yarısı Türk tü, ve onlar Muslümanlaşınca Dünyanın Osmanlı Barışını kurdular, işte o Kurandır. Yani barış, sevinç, iyi yaşam, huzur, ve hakkını verisen ebedisi.
Doğrunun tırnak kadar yeri yoktur, sadece tırnaklanır, ama, sonsuzluk vaadi de önünde durur, o ortada hiçbir şey yokken kararını vermiştir, ısrarı da kendine yaramıştır, ve herkes ısrar etmekte eşittir. Dünyada ki tek eşitliği kendi lehine kullanabilen, artık herkesten öndedir. Burda katıksız ziyani göze alan, katıksız açıklıkta kendi ülkesini kurar.
Her taraf biterken, başlayan ülke. - DAĞLARCA, 1940
Şiirler görüyorum, şiirler ki oranın silik fotoğrafları. - DAĞLARCA, 1940
Durduk yerde bir vaat te ben bilmiyorum, milyar dolarlar ödediğiniz uzmanlar mutlaka biliyorlardır, gayet rahat olduklarına göre, beni aşar, kime taşar, senelerce anlattım, bana değil herhalde.
Dünya ,gözyaşlarının biriktiği bir yerdir..
Çürümenin Kitabı..
,
Kime kalacak bu dünya
Bitecek bir gün bu rüya
Onca doyumsuz gün ortasının darbeleriyle sertleşmiş
ve gölgelerle benekli, ışığı öyle bir ulutmuştu ki çakalı,
yıkmıştı uyuyan dağların sütununu kumlara, bekleyişin
sert rüzgarlarında cılız suskun sıçrayış ve bekleyişin
ardından yine suskunluk ve boşluk artık tüten ışınların
akşamı değildi. ne de çekingen ağzın tanımaya çalışanı.
Uyuşuk akşam ipeksi ışıltısıyla yayılıyordu, ve gece
balçığı baykuşlarla kaplıydı, üzerimize çullandılar,
alev alev taşkıran çiçeklerinin, servilerin, akağaçların.
Artık sahilin yıpranan halısına sere serpe yayılmış
akşam değildi, diri girdaplarıyla ağırlaşmış okyanus
ufku kucaklıyor, okyanus tepetaklak dağlarıyla kaynıyor.
Ölüm sonrası bir halk tırmanıyor köpük zirvelerine, güneşin
saatlerimizin darlığına ilelebet bağlı gölgesinin vurduğu kör
sabır, kör paçavra çıkınları, çakan bir gözün rehberliğinde
iple çekiliyordu, düzenbaz denizyıldızlarının, yıldızlardan
çaldığı yol boyunca, faniliğimizin nafileliğinde yalnızca düşleri
biliriz, nurun bereketli hasadını ise asla.
Tristan TZARA, Rumen ŞAİR,
Çev. Deniz KURT.
Dünya insana kurulmuş mükemmel bir tuzaktır. - Jean BAUDRİLLARD,
Evet kovuldunuz ve istenmiyorsunuz siz çırpınacaksınız milyarlarcası arasında beni de gör diye, harcar geçer, yani hayvansı yanını, güdüleri ezip, insana doğru giderek ve sonsuz iyiye kendini benzeterek, ipine sıkı sarılarak, esaslara, bu parkuru salimen tamamlayabilirsen, artık gerisi bitmez, önce emilere sadakat, çalıyı dolandın mı, o da u dolanır ve kaybeder, izine bir daha raslanmaz, bir acı çukurunda. Bu konular ciddi konular, yanılmaya ve yanıltmaya gelmez.
Bize değer vermediği aşikar, - DAĞLARCA, 1940
İşte sana düşen, ömür parkurunda, gözüne girmek, - Allah yaptıklarınızdan haberdardır. - KURAN, Kendi. - Kolay gelsin.
Kararsızlıkla işi yoktur, kararı kendi verir.
“İçinde yaşadığımız şu dünyaya bak. Başka bir insanı öldürmemiş ne kadar az insan yaşıyor Avrupa’da... Ve bir başkasının öldürmek istemediği ne kadar az insan var!”
Tadeusz Borowski (Polonyalı yazar ve düşünür)
İnsana kurulmuş, mükemmel bir tuzaktır. - Baudrillard, Fransız Filozof, 2007,
Rehber onun için vardı, samimisi, - Allahın ipine sıkı sarılın. - Kendi, Yok dedin, şimdi.
insan olma süreci için düşünülen özel yer, ya da sürgün yeri, sınırsız özgürlükle, ama, doğrusunu yapan, devam edecek. Sınav.
Dünya onun aracılığı ile varoldu, ama, dünya onu tanımadı. - Yuhanna İncili,
Özgür irade, tanıma istersen, o bir şey kaybetmez.
Dünya
Bize kalmayacak dünya için çok yorulduk...
.
(Rabia Durna)
Dünya da yaşıyoruz lâkin değerini bilmiyoruz bir de lanet okuyoruz... hilkatiyle muhteşem insan lakin kendi değerini bilmez. Yaratıcıyı tanımaz bilmez görmez . Bir uyanış muştusuyla uyanmak yoksa sonsuz uykuya dalıp uyanmadan
kendine dask sigortanı yaptır,
erken çökme riskin yüksek çocuk...
bkz: https://tr.wikisource.org/wiki/Bu_D%C3%BCnyan%C4%B1n_Devran%C4%B1na
.
...
.....
ah dünya…,
nasıl bir rüya bu…
her gün gördüğümüz,
yeniden yaşamak dediğin...
anadan üryan bir yalan gibi serildi aramıza
nicedir yeryüzü örtüsü...
boşluğundaki çocukluğuna döne döne kavuşamayan
salıncağını çoktan duaların arasında unutmuş
avcumuzdan geçen yaşam çizgisinin
üstüne savruldu alnımızın harflerinin külü
duydun mu,
yönsüzüz...
kendi ömürlerimizin sahte medyûnuyuz,
ah dostum,
kaldır yüzündeki küflü tebessümü...
ki ben gözümü açtığım her sabah
cam küreme bir yaşam ekleyerek
eksiliyorum, ey hayat senden...
bağrıma bir akasya ek n'olur...;
garibem,
ve kalbimde bir kürek mahkumu saklanır,
vişne ve nar ağaçlarının arasında…
işte sesleniyor bana,
hışırdayan kavakların içinden…;
üşürsen...,
içinden orman geçen şiirlerimden
kozalaklar topla,
sonra yak bir bir ruhunun hirasında,
patlasın çıtırdayarak ateş böcekleri
ısınırsın...
.....
...
.
sen albenisi ile
kullarına tanrıyı unutturan
değil misin ey dünya
yanılgı saatleri…
nurullah genç
" Zarif ve
görgülü ruhlar ,
bu dünyaya ait
değillerdir.. "
" Virginia Woolf _
En iyisi hiç gelmemek gelmişsen de hemen gitmek - Sofokles
En iyisi hiç gelmemek, gelmişsen de hakkını verip, bayrağı göndere dikmek.
Dünya insanların cehenneme çevirdiği gezegen
En iyisi hiç gelmemek, gelince de hemen gitmek - Sofokles.
En iyisi hiç gelmemek, gelmişsen de hakkını vermek, ebediyet bayrağını göndere dikmek. Hayatın anlamı olur.
Lady Macduff,
nasıl bir dünyada yaşadığımızı hatırlatıyor Macbeth'de..
"Ama unutma ki
bu aşağılık dünyadasın:
Çoğu zaman kötülüğü baş tacı edip,
İyiliği çılgınlık sayan dünyada.."