gör can çekişiyor yer, sema, arz sararır yüz çekilir damarda kan gün bitip, inerken gece tavan yapar nabız kafa yorup soru sor Sahi; Neden önce kılınır Farz-ı akşamın?
şimdi muhtemelen bu kör saatlerde dönüp durmaktasındır ranzanda belki elli kişilik koğuşta benden de muhtaçsındır bir tek candan dost sarılışına zaman ektiğini biçme zamanıdır
pişmanlığın sivri ucu bükmektedir kitapların belini kesmektedir şakaların dilini elini eteğini de çekmiştir çoktan hayallerin zaman sigara dakikalarını artırma zamanıdır
yine muhtemelen düşünce odalarında ben gezinmekteyim yine muhtemelen gamsız, uçarı bir görüntü çizmekteyim onca sevgimi nasıl erittiğini gözlerine savurmaktayım zaman beni suçlama zamanıdır
şu an ne yaptığımı düşünüyor olabilirsin muhtemelen isabettir tahminlerin yine de uzaktan şöyle bir “acaba? ” içini kıyıyordur zaman hesaplaşma zamanıdır
pazar görüşlerini çoktan çıkardın da aklından epeydir mektuplarım da gelmiyor değil mi? yüzdesiz bir umuttasın bir zamanlar bana verdiğin gibi gözlerin bakamasa da gardiyana yüreğinden sesleniyorsun kendi adını alışkanlığına son mektuba kadardır sabrın ve başlamışsındır çoktan küfretmeye ya kadere ya bana ya aşka bu sevgi kendi başladı kendi kendini bitirdi sen yine günahsızsın zaman bahtına kahretme zamanıdır
sana hiç beklemeyi öğretmemiştim her zaman vardım değil mi? sevgimde savurgandım öfkemde cimri... hala da öyleyim ama ne öfkem kaldı sana ne sevgim çoktan geçmişti bitirme zamanı da zaman erteleme zamanıydı
Bütün mevsimleri severim de sonbaharı bir başka şarkıları da severim türlü türlü diyecekleri olur insana ama eskileri bir başka akşamı da başka türlü severim mesela vanilya kokulu mumlar bir fincan kahve ortasından başlanmış bir kitap yakın gözlükleri çiçekli pazen gecelikler bir hırka bir çift kısa çorap taşralı tarafım yani şehirden fersah fersah uzak uzanırım içime doğru kanatlarımı okşayarak
Seninle uzun bir yaz geçirmeli Yaslanıp dut ağacının terli bedenine Yaz boyu koyun koyuna dut ağacı gibi terlemeli
Sevgili,seninle eski bir Rum köyünde bir konakta Ahşabın kokusuna kokumuz karışa karışa Kulağına usuldan Bitez Yalısı'ndan türküler söylemeli
Ayrı geçen yaza inat seninle uzun uzun bir yazdan geçmeli Kuru ot kokulu keçi yollarından elele Şehre deli dolu serkeş çocuklar gibi inmeli
Tam da bu demde,bu havada Ege'den geçmiş gitmiş yazlar anısına... Bir yudum nar şarabı bir yudum sen derken... Ah,saçları gümüş kırmalı sevgili Bütün bir yazı boynunun kuytusunda uykuda geçirmeli...
Şiir dağının eteklerine tırmanmaya çalışan TIRTILIZ
Bütün güzel insanlar Galatasaraylıdır
Her aşk bir intihardır, zira beni öldürüp bize varır aşık.
sen albenisi ile
kullarına tanrıyı unutturan
değil misin ey dünya
gör can çekişiyor yer, sema, arz
sararır yüz çekilir damarda kan
gün bitip, inerken gece tavan yapar nabız
kafa yorup soru sor
Sahi;
Neden önce kılınır
Farz-ı akşamın?
Hala nasıl olduğumu merak eden birinin varlığını tabiki, sami yada değil ama soruyor ya oda yeter.
GÖRÜŞ BİTTİ
şimdi muhtemelen
bu kör saatlerde
dönüp durmaktasındır ranzanda
belki elli kişilik koğuşta
benden de muhtaçsındır
bir tek candan dost sarılışına
zaman ektiğini biçme zamanıdır
pişmanlığın sivri ucu
bükmektedir kitapların belini
kesmektedir şakaların dilini
elini eteğini de çekmiştir
çoktan hayallerin
zaman
sigara dakikalarını artırma zamanıdır
yine muhtemelen
düşünce odalarında
ben gezinmekteyim
yine muhtemelen
gamsız, uçarı bir görüntü çizmekteyim
onca sevgimi nasıl erittiğini
gözlerine savurmaktayım
zaman beni suçlama zamanıdır
şu an ne yaptığımı düşünüyor olabilirsin
muhtemelen isabettir tahminlerin
yine de uzaktan şöyle bir “acaba? ”
içini kıyıyordur
zaman hesaplaşma zamanıdır
pazar görüşlerini çoktan çıkardın da aklından
epeydir mektuplarım da gelmiyor değil mi?
yüzdesiz bir umuttasın
bir zamanlar bana verdiğin gibi
gözlerin bakamasa da gardiyana
yüreğinden sesleniyorsun
kendi adını alışkanlığına
son mektuba kadardır sabrın
ve başlamışsındır çoktan küfretmeye
ya kadere
ya bana
ya aşka
bu sevgi kendi başladı
kendi kendini bitirdi
sen yine günahsızsın
zaman bahtına kahretme zamanıdır
sana hiç beklemeyi öğretmemiştim
her zaman vardım değil mi?
sevgimde savurgandım
öfkemde cimri...
hala da öyleyim ama
ne öfkem kaldı sana
ne sevgim
çoktan geçmişti bitirme zamanı da
zaman erteleme zamanıydı
masum hatam
çekildim artık hayatından
görüş bitti....
Reşide Sarıkavak
Bütün mevsimleri severim de
sonbaharı bir başka
şarkıları da severim
türlü türlü
diyecekleri olur insana
ama eskileri bir başka
akşamı da
başka türlü severim mesela
vanilya kokulu mumlar
bir fincan kahve
ortasından başlanmış bir kitap
yakın gözlükleri
çiçekli pazen gecelikler
bir hırka bir çift kısa çorap
taşralı tarafım yani
şehirden fersah fersah uzak
uzanırım içime doğru
kanatlarımı okşayarak
Arzu Eşbah
KUYTUDA BİR YAZ
Seninle uzun bir yaz geçirmeli
Yaslanıp dut ağacının terli bedenine
Yaz boyu koyun koyuna dut ağacı gibi terlemeli
Sevgili,seninle eski bir Rum köyünde bir konakta
Ahşabın kokusuna kokumuz karışa karışa
Kulağına usuldan Bitez Yalısı'ndan türküler söylemeli
Ayrı geçen yaza inat seninle uzun uzun bir yazdan geçmeli
Kuru ot kokulu keçi yollarından elele
Şehre deli dolu serkeş çocuklar gibi inmeli
Tam da bu demde,bu havada
Ege'den geçmiş gitmiş yazlar anısına...
Bir yudum nar şarabı bir yudum sen derken...
Ah,saçları gümüş kırmalı sevgili
Bütün bir yazı boynunun kuytusunda uykuda geçirmeli...
25.07.2008/Kuşadası-Davutlar
Ceyda Çarpan Kutlucan
Hayat yaşadığın andan ibaret, yarının garantisi yok o yüzden de anın tadını çıkarmalı insan