İngiltere’de, kralın sonsuz olan yetkilerini, din adamları ve halk adına sınırlanması 39.Madde:Özgür hiç kimse benzeri tarafından ülke kanunlarına göre,hüküm giymeden tutuklanmayacak,hapsedilmeyecek.kanun dışı ilan edilmeyecek,sürgün edilmeyecek.Mal ve mülkünden yoksun bırakılmayacak.
Batıda daha 1215 Magna carta anlaşmasına kadar uzanan hak ve hukuk kavramlarının oluşumuna karşılık Doğuda bundan 262 yıl sonra bile taht varislerinin siyaseten katli gibi bir kültürle karşı karşıyayız.Magna Carta’nın benzerine 600 yıl sonra 1808’de Sened-i İttifak anlaşmasında rastlayacağız.Fakat ömrü 1815’e kadar sürecek 2:Mahmut’un gücünü toparlar toplamaz feodelleri ezmesiyle son bulacaktır.
Sömürgesi cezayirde canlı insan bırkmamacasına kan döken fransa,on bin polonyalı subayı katin ormanlarına gömen rusya,keza,macar milli gururunu kanla boğan sovyet vahşeti,amerikanın vietnam faciaları,nazi almanyasının musevi cemaatine reva gördüğü zulüm ve şenaat'en iyi kızılderili ölü kızılderilidir'atasözünün sahibi olan amerikalıların kızılderililerin topraklarına,altın gümüşlerine sahip olmak için yaptıkları zulüm,ermenilerin birinci dünya savaşında Türkler'e yaptıkları kıyım hep batının görmezden geldiği gerçekler değilde nedir
bütün bu facialar tarih sahnesinde boy gösterirken 'batı' nasıl bir yılışıklık ve utanmazlıkla,mazlum ve masum milletlerden hesap sormakta,böylece de kendi gözündeki merteği görmezlikten gelip başkalarının gözündeki çöpe takılmaktadır.
Yıldırım Bayezid zamanında 1300 lü yıllarda şifahanelerde akıl hastaları ve psikolojik rahatsızlıkları olanlar tedavi edilirken Batı'da ; 'bunun içine şeytan girmiş..çıkaralım' diyerek ayaklarından tavana asıp üzerine vurarak içine girdiğini düşündükleri şeytanı çıkarmaya çalışırken pek çok insanın canını çıkardılar...
'Batı Medeniyeti' diyoruz, bu tabirle içinde bulunduğumuz, ama benimsemek istemediğimiz sosyo-kültürel çevreyi vurgulamış oluyoruz. Ne var ki bu tabiri kullanmakla 'biz' ve 'onlar' ayırımı yapmaya yetecek bir olguya işaret etmiş olmuyoruz. Şu noktada hataişlemeyelim: Batı Medeniyeti bizim Ülkemizin dışında yaşanan bir gerçeklik değil. Türkiyede okuma-yazma bilmeyenlerde dahil olmak üzere bu medeniyetin anlayış tarzına yabancı kalmış insan yok artık. Eskimoların bile çelik zıpkınlar kullandığı, Siyah Afrikalı köylülerin elinde Danimarka malı çapaların bulunduğu zamanımızda Batı Medeniyeti dışında kalmak New York'ta ne kadar mümkünse Çorum'da da o kadar mümkündür.
Batı Medeniyetinin yaygınlaşıp egemenlik elde etmesine varan gelişmenin tek sorumlusu Batı (Kolonyalizm, emperyalizm, süper-emperyalizm) değildir. 12. yüzyıldan bugüne kadar batılı (isterseniz burjuva deyin) kafa yapısını kökünden inkar eden, kabul edilemez sayan kültürler kökten yokoldular. Bugün yaşayan kültürler batı medeniyetiyle uzlaşarak, çatışarak yahut yarışarak onunla aynı ölçüleri bir alt basamakta paylaşmış olan kültürlerdir.
Bütün bunları gözönüne alalım ve Müslüman oluşumuzu normatif bir kafa yapısıyla kavramaya yeltenmeyelim. Uzun bir geçmişten getirdiğimiz Müslümanlığımızın değerini küçültmeksizin yani O'nu 'atalarımızın dini' mesabesine indirmeden, Allah'ın dinini herbirimiz kendinde tazeleme, bir bakıma yeniden bulmak, bulduğumuzu 'sen'de yeniden bulmak ve nihayet bu mihveri esas almak suretiyle yaygınlaştırmak mecburiyetindeyiz.
Yerkürenin bütününü kapsayan şartlar içinde bulunuşumuz bizleri kendi sorumuluğunu yüklenir yüklenmez dünyanın sorumluluğunuda omuzlarına alan insanlar durumuna getirmiştir. Böylesi bir sorumluluk 'üstün birey' anlayışının tamamen dışıonda ve derinlemesine bir sorumluluktur. Bu, namazı ikâme eden, zikr eden, dua eden insan sorumluluğudur.
Müslümanlığımızı nevrotik bir muhalefet olarak değil, her adımını kendimiz için kazanç olan bir mücahede süreci olarak kavrayabiliriz. O kadar ki; geriye attığımız adım bile hakkı ve hakikati savunmada müslümanların kâr hanesine yazılabilsin. Sahip olacağımız yerküre bilinci, kozmik bilinç; bizlerin günlük hayatımız ve yalın insan ilişkileri alanında edineceğimiz bilinçle kaynaşarak bizi o duruma getirmelidir ki müşahhas başarılar özlemi içinde değil an be an edinmiş olduğumuz başarının doygunluğu içinde ölebilelim.
dünya yuvarlaksa eer niye bi yerlere batı bi yerlere doğu derizki, e o zaman ortası niresi? amerika en batı derler ya e gardaşım amerikaya gittiğin uçaktan inmeyip biras daa devam etsen dünyanın en doğusu denen japonyaya varmıcanmı varacan o zaman yok böle bişi yok yok...
Manga Carta(Büyük sözleşme,1215)
İngiltere’de, kralın sonsuz olan yetkilerini, din adamları ve halk adına sınırlanması
39.Madde:Özgür hiç kimse benzeri tarafından ülke kanunlarına göre,hüküm giymeden tutuklanmayacak,hapsedilmeyecek.kanun dışı ilan edilmeyecek,sürgün edilmeyecek.Mal ve mülkünden yoksun bırakılmayacak.
Batıda daha 1215 Magna carta anlaşmasına kadar uzanan hak ve hukuk kavramlarının oluşumuna karşılık Doğuda bundan 262 yıl sonra bile taht varislerinin siyaseten katli gibi bir kültürle karşı karşıyayız.Magna Carta’nın benzerine 600 yıl sonra 1808’de Sened-i İttifak anlaşmasında rastlayacağız.Fakat ömrü 1815’e kadar sürecek 2:Mahmut’un gücünü toparlar toplamaz feodelleri ezmesiyle son bulacaktır.
Yıllardır üzerimize giydirilmeye çalışılan elbise “batılılık”..
Batı’yı küçümsemek değil maksadım ama hamurumuzda “doğululuk” var..
Medeniyetin eşiğidir Doğu.. Sayısız kültür sayılabilir.
Peki Batı’da..
Bir Helenistik dönem vardır birde Endülüs dönemi.
Batı Helenist'i kucaklarken Endülüs’ü görmezden gelir, niçin?
oğlumun adı.
Ortaçağda, Okyanuslarda canavar hikayesine inanıp, denize bile giremeyen mahluklar.. :)
Ama Osmanlı denizlere açılmış, büyük buluşlara imza atmıştır.. :)
Araçlarda zengin, amaçlarda yoksul..
Sömürgesi cezayirde canlı insan bırkmamacasına kan döken fransa,on bin polonyalı subayı katin ormanlarına gömen rusya,keza,macar milli gururunu kanla boğan sovyet vahşeti,amerikanın vietnam faciaları,nazi almanyasının musevi cemaatine reva gördüğü zulüm ve şenaat'en iyi kızılderili ölü kızılderilidir'atasözünün sahibi olan amerikalıların kızılderililerin topraklarına,altın gümüşlerine sahip olmak için yaptıkları zulüm,ermenilerin birinci dünya savaşında Türkler'e yaptıkları kıyım hep batının görmezden geldiği gerçekler değilde nedir
bütün bu facialar tarih sahnesinde boy gösterirken 'batı' nasıl bir yılışıklık ve utanmazlıkla,mazlum ve masum milletlerden hesap sormakta,böylece de kendi gözündeki merteği görmezlikten gelip başkalarının gözündeki çöpe takılmaktadır.
Seni aldatmasın batı denilen
Onun mayasıdır katı denilen
Onun iç yüzüdür kötü denilen
Odur öz suyunu sömüren kene...
Sen uyan onu da uyandır gene...
Uyan haydi uyan uyumak nene...
N. Y. Gençosmanoğlu
Yıldırım Bayezid zamanında 1300 lü yıllarda şifahanelerde akıl hastaları ve psikolojik rahatsızlıkları olanlar tedavi edilirken Batı'da ;
'bunun içine şeytan girmiş..çıkaralım' diyerek ayaklarından tavana asıp üzerine vurarak içine girdiğini düşündükleri şeytanı çıkarmaya çalışırken pek çok insanın canını çıkardılar...
Adı üstünde işte...BATMAK'dan...Batı!
Türk-İslâm ülküsünü yok etmek için çabalayan zihniyet
'Batı Medeniyeti' diyoruz, bu tabirle içinde bulunduğumuz, ama benimsemek istemediğimiz sosyo-kültürel çevreyi vurgulamış oluyoruz. Ne var ki bu tabiri kullanmakla 'biz' ve 'onlar' ayırımı yapmaya yetecek bir olguya işaret etmiş olmuyoruz. Şu noktada hataişlemeyelim: Batı Medeniyeti bizim Ülkemizin dışında yaşanan bir gerçeklik değil. Türkiyede okuma-yazma bilmeyenlerde dahil olmak üzere bu medeniyetin anlayış tarzına yabancı kalmış insan yok artık. Eskimoların bile çelik zıpkınlar kullandığı, Siyah Afrikalı köylülerin elinde Danimarka malı çapaların bulunduğu zamanımızda Batı Medeniyeti dışında kalmak New York'ta ne kadar mümkünse Çorum'da da o kadar mümkündür.
Batı Medeniyetinin yaygınlaşıp egemenlik elde etmesine varan gelişmenin tek sorumlusu Batı (Kolonyalizm, emperyalizm, süper-emperyalizm) değildir. 12. yüzyıldan bugüne kadar batılı (isterseniz burjuva deyin) kafa yapısını kökünden inkar eden, kabul edilemez sayan kültürler kökten yokoldular. Bugün yaşayan kültürler batı medeniyetiyle uzlaşarak, çatışarak yahut yarışarak onunla aynı ölçüleri bir alt basamakta paylaşmış olan kültürlerdir.
Bütün bunları gözönüne alalım ve Müslüman oluşumuzu normatif bir kafa yapısıyla kavramaya yeltenmeyelim. Uzun bir geçmişten getirdiğimiz Müslümanlığımızın değerini küçültmeksizin yani O'nu 'atalarımızın dini' mesabesine indirmeden, Allah'ın dinini herbirimiz kendinde tazeleme, bir bakıma yeniden bulmak, bulduğumuzu 'sen'de yeniden bulmak ve nihayet bu mihveri esas almak suretiyle yaygınlaştırmak mecburiyetindeyiz.
Yerkürenin bütününü kapsayan şartlar içinde bulunuşumuz bizleri kendi sorumuluğunu yüklenir yüklenmez dünyanın sorumluluğunuda omuzlarına alan insanlar durumuna getirmiştir. Böylesi bir sorumluluk 'üstün birey' anlayışının tamamen dışıonda ve derinlemesine bir sorumluluktur. Bu, namazı ikâme eden, zikr eden, dua eden insan sorumluluğudur.
Müslümanlığımızı nevrotik bir muhalefet olarak değil, her adımını kendimiz için kazanç olan bir mücahede süreci olarak kavrayabiliriz. O kadar ki; geriye attığımız adım bile hakkı ve hakikati savunmada müslümanların kâr hanesine yazılabilsin. Sahip olacağımız yerküre bilinci, kozmik bilinç; bizlerin günlük hayatımız ve yalın insan ilişkileri alanında edineceğimiz bilinçle kaynaşarak bizi o duruma getirmelidir ki müşahhas başarılar özlemi içinde değil an be an edinmiş olduğumuz başarının doygunluğu içinde ölebilelim.
İsmet Özel / Zor Zamanda Konuşmak (s.99-100)
West...and the Rest...
Gail'in kedilerinin isimleri..
Güneşin gittiği yön.
Dünyanın kendi ekseninde döndüğü yönün tersi.
Kuzeyi gösteren manyetik demirin sol tarafta 90 derecede gösterdiği yön.
dünya yuvarlaksa eer niye bi yerlere batı bi yerlere doğu derizki, e o zaman ortası niresi? amerika en batı derler ya e gardaşım amerikaya gittiğin uçaktan inmeyip biras daa devam etsen dünyanın en doğusu denen japonyaya varmıcanmı varacan o zaman yok böle bişi yok yok...