bir haber duyuyoruz ki güneş doğuyor yüzlerine, barış geliyor.... bir yanımız yaprak döker bir yanımız bahar bahçe..... bir haber duysak da oh desek sonunda, bitti.!
Düşünsenize 3+1 bir eviniz var 6 kişilik bir aile. Birden iki kişi gelip sizi küçük odaya tıkıştırıyor. Odadan çıkmanız yasak. Banyo tuvalet ve mutfağa gitmeniz kısıtlı. İşte Israilin uğruna Osmanlıyı parçalayıp filistine çökme hikayesi tam olarak bu.
Barışın,kardeşliğin yerleşeceği ve kabul göreceği -DÜNYA TARİHİNDE- İLK YERLEŞİM BÖLGESİ olacak bölge..GELECEK; ETNİK GURUPLAR ARASINDAKİ GERÇEK UZLAŞIYI aynen böyle yazacak..ÜÇ DİN BARIŞI...Kardeşliğin buluştuğu yer..Kıyamete kadar barışın yerleşip süreceği yer...
Buyrun size yepyeni bir süpriz daha...İsrail devlet başkanı TV programı sunuculuğuna soyundu bugün! Çıplak Kral görmeye meraklı sözümona siyesetbilimci, BOP araştırıcıları, Caren Fogh yanlısı,Rice hayranı TÜRK DÜŞMANI herkes ekran başına. Müthiş bir rezalete tanıklık edeceğiz diyorum. Kral Çıplak! Ali Fuat ÇOŞKUN Antoloji-AFC
ah çok acı çok ama çok ya böyle köpeklik görmedim o bebeklerin ne suçu var neniye böyle tüm insanlar ya niye böyleyiz elbet bir gün ölecegiz bu kargasa nedir kime dir ya
Ben kim miyim? Hani Seni Seviyorum ya Hani gıpta ediyorum ya ashabına Hani Hz.Fatıma'yı anam, Hz.Hasan Hüseyin'i kardeşim olarak görüyorum ya
Hani ne zaman hüzünlensem, Sen geliyorsun ya aklıma Görmeden hayranım Ya cemaline Kalbin kadar güzel yüzünün hayalini kuruyorum ya...
Hani ne zmaan çok gülsem Sen'in hafif kızgın bana baktığını görüyorum ya Hani bana diyorsun ya' Yerinde olsam, az güler çok ağlardım ' diye
Sonra nerede bir yetim görsem Sen'i buluyorum ya yanımda Hani bana diyorsun ya 'Beni istiyorsan onun başını okşa
Hani hep bir özlem var ya içimde Hep vuslat varya hayalimde Hani gözyaşları içinde, yeşil kubbenin resmine bakıyorum ya Hani hayal ediyorum ya hep Efendim Safa-Merve arasında, önümde Sen varmışsın gibi koştuğumu..
Hani uzun boylu, siyah saçlı, beyazlar içinde birine Sen diye sesleniyorum ya Sonra adam arkasını dönünce Senin olmadığını görüyorum da eğiyorum ya başımı, Sevincim yerini hüzne bırakıyor ya
Hani Sana gidecek her yolcuyla selam yolluyorum ya Sonra da selamımı almışsın gibi seviniyorum ya Hani kalbimin bir yanı 'Ümit' derken, Bir yanı korkuyla atıyor ya
Hani Seni Seviyorum Ya Efendim Hani günahlarımı unutup, Seninde beni sevdiğini düşünüyorum ya! Duyuyorum ya 'ÜMMETİ' diye seslenişini
Ne zaman bir yüzük alsam elime Senin yüzüğün geliyor ya aklıma Hani üzerinde Muhemmedun ResulAllah (c.c.) yazılı olduğunu düşünüp, Ebu Bekir ve ashabına selam yolluyorum ya
Sonra hep hayal ettim ya Efendim, arkanda namaz kıldığımı
Hani anam, babam, canım Sana feda olsun dedim ya
Hani ben varım ya Seni Seviyorum ya Çok Seviyorum ya Selat, Selam üzerine olsun Ya ResulAllah (c.c.)
Ben kim miyim? 1400 yıl öncesinde Selam ettin ya Kardeş belledin ya Seni çok Seviyorum ya canım Peygamberim
Filistinlik kardeşlerim bana sabr edmek çok güzel bir şey oldugunu anlatti Allah onlara rahmet eylesin Cennetin en güzel bahçelerinde olsun onlarin yerleri Peygamberimiz hepimize şefaat eylşesin gunahlarimizi Allah affeylesin! Assalomu alekum ve rahmatullohi ve barakotuh! ! !
haksızlıgın kol gezgedıgı yer olrak gelıyor bana, hıcbır sekılde ısraıl yaptıgı kabul edılemez kendını dunyanın hakımı olrak goren ısraıl degır taraftanda haklı oldugunu ve her savas olusunda bınlerse masum ınsanın olumunu aldırıs etmeyen hamas, yıllardır mahas elfettıye arasında olan kardes kavgası, bu ınsanlara yapılan katlıyamın sorumluları ısraıl ve her sekılde kendını haklı cıkartan hamas, YUCE AAALLLAAAHH fılıstınlı kardeslrımızın yanıda olsun, not: bu sıteyı kuran sevgılı cahıt aybar abımıze mınnetarlıgımı sunuyorum. basarılarının devamını dılerım
Dindaşlarımız Filistin'li kardeşlerimize müslüman alemi sahip çıkmazken, İsrail'e karşı verdikleri savaşlarda onlarla omuz omuza savaşan 68 kuşağının yiğit yoldaşlarına selam olsun. Bir selam da İsrail zındanlarında uzun seneler yatan sevgili Faik Bulut yoldaşa...
Sırt çantasının verdiği ağırlıkla gününün ne kadar berbat geçtiğini düşünüp sövüyordu canını sıkan nedenlere. Hiç istememesine rağmen gözünü önünde kare kare geçiyordu görüntüler, en baştan, yeniden… Sabaha kadar süren anlamsız rüyalar silsilesinden gözünü açar açmaz, penceresinin dışında şehri saran yağmur yüklü bulutlardan anlamıştı gününün tatsız geçeceğini. Haklı da çıkmıştı… Daha apartmandan çıkar çıkmaz annesinin eline tıkıştırdığı ekmek arasının düşmesine neden olan asık suratlı, siyah paltolu, kalın çerçeveli gözlüklerinden dünyaya salakça bakan adamla çarpışmış, kendisi özür dilemesine rağmen adam oralı olmayıp hiçbir şey söylemeden yoluna devam etmişti. Oldum olası nefret etmişti aybaşından başka bir derdi olmayan, hayattan zevk almasını bilmeyen memur tiplemesinden. Adam uzaklaştıktan sonra durağa yönelmiş vardıktan 5 dk. sonra da otobüsü ağzına kadar yolcuyla dolu bir halde gelmişti. Otobüsün boğucu havası nefesini kesecek gibi olmuş, yanındaki adamın ter kokusuyla katmer katmer ağırlaşmıştı. ‘Niye alıyorlardı ki böyle hayvanları toplu taşıma araçlarına! ’ Nihayetinde uzun sürmeyen otobüs çilesinden sonra okula varmış, kendisinden olabildiğince nefret eden hocasının dersine geç kaldığı için özür diledikten sonra sınıf arkadaşlarının bakışları arasında yerine oturmuştu. ‘Ne olurdu yani bir kere de; hiç öğrenci olmamışta derslere geç kalmamış gibi davranan ooo Uğur beyler teşrif etmiş, isterseniz dersi baştan anlatalım Beyefendi gibi cümleler kuran hocanın alaycı tavırlarıyla karşılaşmasaydı.’ Bu hocadan da nefret ediyordu, yalanlarına inanacak yeni bir enayi bulmuş olan eski kız arkadaşından da. Evin kapısına vardığında düşünmeyi bıraktı. Her bastığında kuş gibi ötüp sinirlerini bozan bu zil sesi olmasaydı küfür etmeyi de bırakacaktı… Annesinin kapıyı açıp hoş geldin demesine asabi bir mırıldanmayla karşılık verip çantasını yere atarak doğruca televizyon karşısında ki kanepeye uzanmıştı. Açık olan televizyondan o gıcık enkırmenin kendinden emin sesiyle sunduğu haberleri dinlemişti istemeden de olsa. Haber; İsrail in bombalı saldırılarına bugün de devam ettiğini, bugün ölenlerle birlikte, bilinen toplam ölü sayısının 340 olduğunu söylüyordu. Gayriihtiyarî ekrana dönüp baktığında meydanın ortasında paramparça cesetlerle etrafta koşuşup duran insanlar gördü. Habere ilgisi arttığında kumandayı eline alıp sesi yükselttikten sonra izlemeye devam etti. Ekrandaki görüntüler dönüp duruyordu. Hele bir görüntü vardı ki içine dokunmuştu. Babası beton yığınları arasında sevdiklerini ararken onu izleyerek ağlayan küçük kızın görüntüsü… Dumanını gökyüzüne salan ateşler, yıkık binalar altında tanıdıklarını arayan insanlar görmek, dahası onlardan biri olmak…, Tanrım! Korkunç bir durum olmalıydı… Kendini kızın yerine koymaktan bile ürktü zihni… Mutfaktan seslenen annesinin ‘aç mısın’ sorusuna boş midesiyle ‘tokum’ diyerek yalan söyledikten ve ekrana öylece birkaç dakika baktıktan sonra kumandayı sehpaya bırakıp odasına çekildi. Yalan da söylemiş sayılmazdı hani; sinirliyken bir şeyler atıştırmayı severdi ama artık sinirli değil tam tersi sayılabilecek dingin bir ruh haline sahipti. Yatağına uzanıp iki elini başının altına alarak düşünmeye başlamıştı. Önce T.V de gördüğü yaşam mücadelesi veren insanların durumunu sonra basit zevklerin hâkim olduğu, küçük bir kederle kararabilecek, felsefeden, sanattan dahası gerçek anlamda bir yaşamdan uzak, tarih ve insanlar için hiçbir anlam ifade etmeyecek sıradan yatını… Biran utandı kendinden, her şeyiyle tastamam odasından, evinden, gece gündüz kendisini mutlu etmek için uğraşan ailesinden ve en çok ta kitaplarından utandı. Genellikle aşk romanları okumayı severdi o.Ne de farklıydı oradaki yaşamlar, çekilen aşk acılarının sonunda mutluluğa erişen ya da birleşemeden ölen âşıklar ne de farklıydı. Aşkı için mecnun olan Kays lar, Babailin esmer tenli, uzun saçlı güzel kızları ne kadar da uzaktı televizyondaki o yaşamdan. Bir tek sesleniş bir tek dua yükselirdi o kitaplardan, sevgiliye kavuşmak için dizilen aşk şiirleri sadece… Aşk kitapları, basit arkadaşlık ortamları, modaya uygun Converse ayakkabı modelleri ve alışverişlerine bir türlü yetmeyen harçlık dertleri arasında gerçek dünyanın sıkıntılarından uzak ve habersiz kalmıştı demek… Düşüncelerinin verdiği yorgunlukla uyuyakalmıştı uyuduğunun farkında olmadan, rüyaya dalmıştı gözleri, zihni rüyada olduğunu bilmeden… Yıkık binalar ve kara dumanların hâkim olduğu insan kanıyla kızıla boyanmış meydanın ortasında küçük bir kız görüyordu. Kız ona doğru bakıyor, ona sesleniyor gibiydi… Yüzü iyice yakınlaştığı zaman duymaya başladı kızın sesini… ‘Sevgili’ diyordu kız..
Sevgili sana sesleniyorum, duymuyor musun? İçimde kırık, eksik bir yere bombalar düştü, Bak ellerde kan, evler yıkık, oyunlar yarım, Ve artık yakıcı şarkılar, Gülüşler bizden uzak… Yüzümüz karanlığa döndü, kirpiklerde hüzün, yanaklar ıslak… Sesimiz çıkmaz oldu Sevgili! Çocuklar ürkek şimdi… Görmüyor musun? Katilin şerrine kurban oldu duruşumuz, Bosna da, Keşmir de, Bağdat ve Filistin de, Yalnızlığın en acısını tattı gönlümüz Halepçe de… Sevgili diyorum sana! Sevgili sana sesleniyorum, Dur gitme! İçinden kopup ta geldim diyorum, İyi bak yaslı yüzüme… Beni tanıyor olmalısın! Sevgili… Gitme…
Karanlığın aydınlanmasıyla açtı gözünü… Göğü saran bulutlar şehri terk etmemişti hala… Sevmese de kapalı havaları, canı sıkılmadı bu defa… Değişeceğini anlamıştı baştan… Evet değişecekti, uzaklaşacaktı artık. İyi gün dostlarından, saçma moda takıntısından, yalancı sevgililerden, Sade hayal dünyasını anlatan bu kitaplardan uzaklaşacaktı ilk önce Soluduğu havayı, bastığı toprağı anlatan kitaplara dönecekti gözleri, dünyaya bir kez daha ve yeniden bakacaktı, Küçük kızın gözlerinden, gerçekliğin penceresinden, Yeniden yaşayacaktı…
Geçtiğimiz hafta ekrana gelen 'Cenin Cenin' belgeseli, istek üzerine tekrar yayınlanıyor. Tarih sayfalarına Cenin katliamı olarak kanlı harflerle not edilen bir sürgünün anlatıldığı belgeselde, Filistin'de yaşanan insanlık dramı ekrana geliyor.
Rabbim sebeb olanların elbet hesabını soracaktır.. Kardeşlerimizin bu şekilde muamelede bulunması derinden yaralıyor bizleri.. gün bugünden ibaret değildir, bugünün yarını da var şüphesiz.. dileğimiz hakettikleri cezayı Mevlam versin.. Ne diyeceğimi bilemiyorum.. Allah yardımcı olsun..
Dünya'ya yıllardır kan kusturan her savaşın, her katliamın, her vahşetin arkasından yine ve yeniden çıkan İsrail ve siyonizmi ve onun iri cüsseli abileri, koruyucuları ve kodamanları... Kendi yaşadıklarının acısını nasıl unutup da, bir avuç daha tüyü bitmemiş Filistinli çoluk çocuktan öfkelerini çıkarmaya çalışıyorlar. Orantısız güç kullanımı ile kahpece vurduğu topraklarda akan kanda bir gün gelecek kendisi ve onun ortakları boğulacak. İnsanlık asla bu kanlı günleri unutmayacak. İsrail'in Gazze'de yaptığı katliamı şiddetle kınıyorum bende... Saygılarımla.
Filistin'i sevmek birbaşka oluyor kardeşlerimle ölmek birbaşka hayat ne çabuk geçiyor dünya saati kısa ölüm yakın geliyor küçük Muhammat bunu biliyor gökyüzünü özlemiş belli yetiş anne kardeşim ölüyor
Savaş herzaman soğuk ve ürkütücür ama kocaman tankların içindeki adamlara bir taşla savaşan küçük çocuk bence kanları dondurur israil herzaman aşağılık bir ulus rolünü üstlenmiştir tarihtede bugündede.... vicdanlarımızla oynuyo resmen gözlerimizin içine baka baka dalga geçiyo ve biz yine susuyoruz yine susuyoruz suskunluk yenilmişliktir bence ben bu yenilgiyle artık kalbime karşı çok utanıyorum bence hiç adil değil israilin teknolojisi o küçük çocukların titrek ellerineki küçük taşa eşit değil olamazda
bir haber duyuyoruz ki güneş doğuyor yüzlerine, barış geliyor.... bir yanımız yaprak döker bir yanımız bahar bahçe..... bir haber duysak da oh desek sonunda, bitti.!
Kör olan gözler değil sinelerdeki kalplerdir.
Topraksız, neler çekiyorlar, insanın içi eziliyor.
Çok zulüm gördü...El uzatmadılar...Lafa gelince Türkiye Müslüman...Müslüman kardeşlerine neden yardım etmediler birkaç yıl önce?
Düşünsenize 3+1 bir eviniz var 6 kişilik bir aile. Birden iki kişi gelip sizi küçük odaya tıkıştırıyor. Odadan çıkmanız yasak. Banyo tuvalet ve mutfağa gitmeniz kısıtlı.
İşte Israilin uğruna Osmanlıyı parçalayıp filistine çökme hikayesi tam olarak bu.
dünya filistine insanlığı borçlu
Zalimlerin pençesi altında inleyen,Osmanlının yetimi.Arap devletlerinin uyuduğu sürecede gözyaşlarının dinmeyeceği yer.
Barışın,kardeşliğin yerleşeceği ve kabul göreceği -DÜNYA TARİHİNDE- İLK YERLEŞİM BÖLGESİ olacak bölge..GELECEK; ETNİK GURUPLAR ARASINDAKİ GERÇEK UZLAŞIYI aynen böyle yazacak..ÜÇ DİN BARIŞI...Kardeşliğin buluştuğu yer..Kıyamete kadar barışın yerleşip süreceği yer...
Allah (c.c.) selamet versin
Siyasal oyunlarlarla can çekişen 'biçare' insanlar
allahım filistinde ölen kardeşlerimizin intikamını alacak orduya beni nefer eyle yarabbim. hz mehdinin ordusunda banada yer ver yarabbim
Buyrun size yepyeni bir süpriz daha...İsrail devlet başkanı TV programı sunuculuğuna soyundu bugün! Çıplak Kral görmeye meraklı sözümona siyesetbilimci, BOP araştırıcıları, Caren Fogh yanlısı,Rice hayranı TÜRK DÜŞMANI herkes ekran başına. Müthiş bir rezalete tanıklık edeceğiz diyorum. Kral Çıplak!
Ali Fuat ÇOŞKUN
Antoloji-AFC
ah çok acı çok ama çok ya böyle köpeklik görmedim o bebeklerin ne suçu var neniye böyle tüm insanlar ya niye böyleyiz elbet bir gün ölecegiz bu kargasa nedir kime dir ya
Yüreğimden kan damlıyor. Baksana!
İstedim zatına bir hediye sunam
Doğum günün kutlu olsun ya Resulallah diye
Çiçekçiye dedim bir buket yap
Dedi hangisinden ister isen bak
Sordum laleye seni götüreyim
Dedi ben ona layık değilim
İstedim zatına bir hediye sunam
Doğum günün kutlu olsun ya Resulallah diye
Hangisine sordu isem büktü boynunu
Gül’e rica ettim bari sen deyu
Ben ondan almışım zaten kokuyu
Dedi ben ona layık değilim
İstedim zatına bir hediye sunam
Doğum günün kutlu olsun ya Resulallah diye
Ben kim miyim?
Hani Seni Seviyorum ya
Hani gıpta ediyorum ya ashabına
Hani Hz.Fatıma'yı anam, Hz.Hasan Hüseyin'i kardeşim olarak görüyorum ya
Hani ne zaman hüzünlensem, Sen geliyorsun ya aklıma
Görmeden hayranım Ya cemaline
Kalbin kadar güzel yüzünün hayalini kuruyorum ya...
Hani ne zmaan çok gülsem
Sen'in hafif kızgın bana baktığını görüyorum ya
Hani bana diyorsun ya' Yerinde olsam, az güler çok ağlardım ' diye
Sonra nerede bir yetim görsem Sen'i buluyorum ya yanımda
Hani bana diyorsun ya 'Beni istiyorsan onun başını okşa
Hani hep bir özlem var ya içimde
Hep vuslat varya hayalimde
Hani gözyaşları içinde, yeşil kubbenin resmine bakıyorum ya
Hani hayal ediyorum ya hep Efendim
Safa-Merve arasında, önümde Sen varmışsın gibi koştuğumu..
Hani uzun boylu, siyah saçlı, beyazlar içinde birine Sen diye sesleniyorum
ya
Sonra adam arkasını dönünce
Senin olmadığını görüyorum da eğiyorum ya başımı,
Sevincim yerini hüzne bırakıyor ya
Hani Sana gidecek her yolcuyla selam yolluyorum ya
Sonra da selamımı almışsın gibi seviniyorum ya
Hani kalbimin bir yanı 'Ümit' derken,
Bir yanı korkuyla atıyor ya
Hani Seni Seviyorum Ya Efendim
Hani günahlarımı unutup, Seninde beni sevdiğini düşünüyorum ya!
Duyuyorum ya 'ÜMMETİ' diye seslenişini
Ne zaman bir yüzük alsam elime
Senin yüzüğün geliyor ya aklıma
Hani üzerinde Muhemmedun ResulAllah (c.c.) yazılı olduğunu düşünüp,
Ebu Bekir ve ashabına selam yolluyorum ya
Sonra hep hayal ettim ya Efendim, arkanda namaz kıldığımı
Hani anam, babam, canım Sana feda olsun dedim ya
Hani ben varım ya
Seni Seviyorum ya
Çok Seviyorum ya
Selat, Selam üzerine olsun Ya ResulAllah (c.c.)
Ben kim miyim?
1400 yıl öncesinde Selam ettin ya
Kardeş belledin ya
Seni çok Seviyorum ya canım Peygamberim
Filistinlik kardeşlerim bana sabr edmek çok güzel bir şey oldugunu anlatti Allah onlara rahmet eylesin Cennetin en güzel bahçelerinde olsun onlarin yerleri Peygamberimiz hepimize şefaat eylşesin gunahlarimizi Allah affeylesin!
Assalomu alekum ve rahmatullohi ve barakotuh! ! !
haksızlıgın kol gezgedıgı yer olrak gelıyor bana, hıcbır sekılde ısraıl yaptıgı kabul edılemez kendını dunyanın hakımı olrak goren ısraıl degır taraftanda haklı oldugunu ve her savas olusunda bınlerse masum ınsanın olumunu aldırıs etmeyen hamas, yıllardır mahas elfettıye arasında olan kardes kavgası, bu ınsanlara yapılan katlıyamın sorumluları ısraıl ve her sekılde kendını haklı cıkartan hamas, YUCE AAALLLAAAHH fılıstınlı kardeslrımızın yanıda olsun,
not: bu sıteyı kuran sevgılı cahıt aybar abımıze mınnetarlıgımı sunuyorum. basarılarının devamını dılerım
Dindaşlarımız Filistin'li kardeşlerimize müslüman alemi sahip çıkmazken, İsrail'e karşı verdikleri savaşlarda onlarla omuz omuza savaşan 68 kuşağının yiğit yoldaşlarına selam olsun. Bir selam da İsrail zındanlarında uzun seneler yatan sevgili Faik Bulut yoldaşa...
SİL BAŞTAN
Sırt çantasının verdiği ağırlıkla gününün ne kadar berbat geçtiğini düşünüp sövüyordu canını sıkan nedenlere. Hiç istememesine rağmen gözünü önünde kare kare geçiyordu görüntüler, en baştan, yeniden…
Sabaha kadar süren anlamsız rüyalar silsilesinden gözünü açar açmaz, penceresinin dışında şehri saran yağmur yüklü bulutlardan anlamıştı gününün tatsız geçeceğini.
Haklı da çıkmıştı…
Daha apartmandan çıkar çıkmaz annesinin eline tıkıştırdığı ekmek arasının düşmesine neden olan asık suratlı, siyah paltolu, kalın çerçeveli gözlüklerinden dünyaya salakça bakan adamla çarpışmış, kendisi özür dilemesine rağmen adam oralı olmayıp hiçbir şey söylemeden yoluna devam etmişti. Oldum olası nefret etmişti aybaşından başka bir derdi olmayan, hayattan zevk almasını bilmeyen memur tiplemesinden.
Adam uzaklaştıktan sonra durağa yönelmiş vardıktan 5 dk. sonra da otobüsü ağzına kadar yolcuyla dolu bir halde gelmişti. Otobüsün boğucu havası nefesini kesecek gibi olmuş, yanındaki adamın ter kokusuyla katmer katmer ağırlaşmıştı.
‘Niye alıyorlardı ki böyle hayvanları toplu taşıma araçlarına! ’
Nihayetinde uzun sürmeyen otobüs çilesinden sonra okula varmış, kendisinden olabildiğince nefret eden hocasının dersine geç kaldığı için özür diledikten sonra sınıf arkadaşlarının bakışları arasında yerine oturmuştu.
‘Ne olurdu yani bir kere de; hiç öğrenci olmamışta derslere geç kalmamış gibi davranan ooo Uğur beyler teşrif etmiş, isterseniz dersi baştan anlatalım Beyefendi gibi cümleler kuran hocanın alaycı tavırlarıyla karşılaşmasaydı.’
Bu hocadan da nefret ediyordu, yalanlarına inanacak yeni bir enayi bulmuş olan eski kız arkadaşından da.
Evin kapısına vardığında düşünmeyi bıraktı. Her bastığında kuş gibi ötüp sinirlerini bozan bu zil sesi olmasaydı küfür etmeyi de bırakacaktı…
Annesinin kapıyı açıp hoş geldin demesine asabi bir mırıldanmayla karşılık verip çantasını yere atarak doğruca televizyon karşısında ki kanepeye uzanmıştı. Açık olan televizyondan
o gıcık enkırmenin kendinden emin sesiyle sunduğu haberleri dinlemişti istemeden de olsa.
Haber; İsrail in bombalı saldırılarına bugün de devam ettiğini, bugün ölenlerle birlikte, bilinen toplam ölü sayısının 340 olduğunu söylüyordu. Gayriihtiyarî ekrana dönüp baktığında meydanın ortasında paramparça cesetlerle etrafta koşuşup duran insanlar gördü. Habere ilgisi arttığında kumandayı eline alıp sesi yükselttikten sonra izlemeye devam etti. Ekrandaki görüntüler dönüp duruyordu. Hele bir görüntü vardı ki içine dokunmuştu.
Babası beton yığınları arasında sevdiklerini ararken onu izleyerek ağlayan küçük kızın görüntüsü… Dumanını gökyüzüne salan ateşler, yıkık binalar altında tanıdıklarını arayan insanlar görmek, dahası onlardan biri olmak…, Tanrım! Korkunç bir durum olmalıydı…
Kendini kızın yerine koymaktan bile ürktü zihni…
Mutfaktan seslenen annesinin ‘aç mısın’ sorusuna boş midesiyle ‘tokum’ diyerek yalan söyledikten ve ekrana öylece birkaç dakika baktıktan sonra kumandayı sehpaya bırakıp odasına çekildi. Yalan da söylemiş sayılmazdı hani; sinirliyken bir şeyler atıştırmayı severdi ama artık sinirli değil tam tersi sayılabilecek dingin bir ruh haline sahipti.
Yatağına uzanıp iki elini başının altına alarak düşünmeye başlamıştı.
Önce T.V de gördüğü yaşam mücadelesi veren insanların durumunu sonra basit zevklerin hâkim olduğu, küçük bir kederle kararabilecek, felsefeden, sanattan dahası gerçek anlamda bir yaşamdan uzak, tarih ve insanlar için hiçbir anlam ifade etmeyecek sıradan yatını…
Biran utandı kendinden, her şeyiyle tastamam odasından, evinden, gece gündüz kendisini mutlu etmek için uğraşan ailesinden ve en çok ta kitaplarından utandı.
Genellikle aşk romanları okumayı severdi o.Ne de farklıydı oradaki yaşamlar, çekilen aşk acılarının sonunda mutluluğa erişen ya da birleşemeden ölen âşıklar ne de farklıydı.
Aşkı için mecnun olan Kays lar, Babailin esmer tenli, uzun saçlı güzel kızları ne kadar da uzaktı televizyondaki o yaşamdan. Bir tek sesleniş bir tek dua yükselirdi o kitaplardan, sevgiliye kavuşmak için dizilen aşk şiirleri sadece…
Aşk kitapları, basit arkadaşlık ortamları, modaya uygun Converse ayakkabı modelleri ve alışverişlerine bir türlü yetmeyen harçlık dertleri arasında gerçek dünyanın sıkıntılarından uzak ve habersiz kalmıştı demek…
Düşüncelerinin verdiği yorgunlukla uyuyakalmıştı uyuduğunun farkında olmadan, rüyaya dalmıştı gözleri, zihni rüyada olduğunu bilmeden…
Yıkık binalar ve kara dumanların hâkim olduğu insan kanıyla kızıla boyanmış meydanın ortasında küçük bir kız görüyordu. Kız ona doğru bakıyor, ona sesleniyor gibiydi… Yüzü iyice yakınlaştığı zaman duymaya başladı kızın sesini…
‘Sevgili’ diyordu kız..
Sevgili sana sesleniyorum, duymuyor musun?
İçimde kırık, eksik bir yere bombalar düştü,
Bak ellerde kan, evler yıkık, oyunlar yarım,
Ve artık yakıcı şarkılar,
Gülüşler bizden uzak…
Yüzümüz karanlığa döndü, kirpiklerde hüzün, yanaklar ıslak…
Sesimiz çıkmaz oldu Sevgili!
Çocuklar ürkek şimdi…
Görmüyor musun?
Katilin şerrine kurban oldu duruşumuz,
Bosna da, Keşmir de, Bağdat ve Filistin de,
Yalnızlığın en acısını tattı gönlümüz Halepçe de…
Sevgili diyorum sana!
Sevgili sana sesleniyorum,
Dur gitme!
İçinden kopup ta geldim diyorum,
İyi bak yaslı yüzüme…
Beni tanıyor olmalısın!
Sevgili…
Gitme…
Karanlığın aydınlanmasıyla açtı gözünü…
Göğü saran bulutlar şehri terk etmemişti hala…
Sevmese de kapalı havaları, canı sıkılmadı bu defa…
Değişeceğini anlamıştı baştan…
Evet değişecekti, uzaklaşacaktı artık.
İyi gün dostlarından, saçma moda takıntısından, yalancı sevgililerden,
Sade hayal dünyasını anlatan bu kitaplardan uzaklaşacaktı ilk önce
Soluduğu havayı, bastığı toprağı anlatan kitaplara dönecekti gözleri, dünyaya bir kez daha ve yeniden bakacaktı,
Küçük kızın gözlerinden, gerçekliğin penceresinden,
Yeniden yaşayacaktı…
/Yalnızlığımdan Notlar…/
Uğur Geleç
2QQ9
siyasi kararlar yüzünden acı çeken zavallı insanlar...
acının zülmün yeri
herkesin sustuğu ama hesabın diğer tarafta alınacağı yer
Refik Durbaş'ın ADAK şiirini tavsiye ediyorum...
filistin, acının yeni mekanı.sabredin kardeşlerim acı sık sık yer değiştiriyor zamanla oradanda sıkılr.Dua yolunuza ışık tutacak inşallah
Televizyon
Filistin'de acı dinmez
Geçtiğimiz hafta ekrana gelen 'Cenin Cenin' belgeseli, istek üzerine tekrar yayınlanıyor. Tarih sayfalarına Cenin katliamı olarak kanlı harflerle not edilen bir sürgünün anlatıldığı belgeselde, Filistin'de yaşanan insanlık dramı ekrana geliyor.
Rabbim sebeb olanların elbet hesabını soracaktır..
Kardeşlerimizin bu şekilde muamelede bulunması derinden yaralıyor bizleri..
gün bugünden ibaret değildir, bugünün yarını da var şüphesiz..
dileğimiz hakettikleri cezayı Mevlam versin..
Ne diyeceğimi bilemiyorum.. Allah yardımcı olsun..
Dünya'ya yıllardır kan kusturan her savaşın, her katliamın, her vahşetin arkasından yine ve yeniden çıkan İsrail ve siyonizmi ve onun iri cüsseli abileri, koruyucuları ve kodamanları...
Kendi yaşadıklarının acısını nasıl unutup da, bir avuç daha tüyü bitmemiş Filistinli çoluk çocuktan öfkelerini çıkarmaya çalışıyorlar. Orantısız güç kullanımı ile kahpece vurduğu topraklarda akan kanda bir gün gelecek kendisi ve onun ortakları boğulacak. İnsanlık asla bu kanlı günleri unutmayacak.
İsrail'in Gazze'de yaptığı katliamı şiddetle kınıyorum bende...
Saygılarımla.
Filistin'i sevmek birbaşka oluyor
kardeşlerimle ölmek birbaşka
hayat ne çabuk geçiyor
dünya saati kısa
ölüm yakın geliyor küçük Muhammat bunu biliyor
gökyüzünü özlemiş belli yetiş anne kardeşim
ölüyor
Müslüman Din kardeşlerimiz.ALLAH(C.C) her zaman yardımcınız olsun.
Savaş herzaman soğuk ve ürkütücür ama kocaman tankların içindeki adamlara bir taşla savaşan küçük çocuk bence kanları dondurur israil herzaman aşağılık bir ulus rolünü üstlenmiştir tarihtede bugündede....
vicdanlarımızla oynuyo resmen gözlerimizin içine baka baka dalga geçiyo ve biz yine susuyoruz yine susuyoruz suskunluk yenilmişliktir bence ben bu yenilgiyle artık kalbime karşı çok utanıyorum bence hiç adil değil israilin teknolojisi o küçük çocukların titrek ellerineki küçük taşa eşit değil olamazda