İnsan, vardığı yerin kaçtığı yerden daha güzel olmadığını bilmez, bilemez. Hayat sadece koşarken güler insanın yüzüne. Kara bulutlar koşarken dağılır, hayaller sadece koşarken pembeleşir. İpi göpüslerken değil.
Silenos yakalanır ve kral Midas’ın huzuruna çıkarılır. Midas ona ‘’İnsan için en iyi şey nedir?’’ diye sorar. Silenos hemen cevap verir: ‘’İnsan için en iyisi hiç doğmamış olmaktır.’’. ‘’İkinci en iyi şey nedir?’’ diye sorar kral Midas. Silenos bu soruya ise: ‘’Hemen ölmektir.’’ diye cevap verir.
İnsanın en büyük sorunu, kendi yasaları ile doğa yasalarının çatışmasından kaynaklanan sancıyı gelişiminin bir parçası sanmasıdır. Bu şekilde yaşamak, sadece yerinde saymaktır.
Günde 200 kelime ile dünyada söz sahibi olmak mümkün değildir. Ancak kişi onu kendi kapasitesine göre betimlemiş olur. Bu betimleme ise akvaryumdaki balığın betimlemesinden farksız olur.
Az gelişmiş ülkelerde sosyal bilimcinin meslek bilinci oluşmamaktadır. Bu da kurumsallığı engellemektedir. Nihayetinde sosyal bilimlerin gelenekselleşmesini engellemektedir. Az gelişmiş ülkelerde siyaset dışında gelenek oluşturmak kolay değildir.
Ethos, Hatibin karizması ile birlikte dinleyicide uyandırdığı hissiyattır. Konuşmanın bizzat kendisinin dinleyicide uyandırdığı hissiyat ise pathos’tur. Bu ikisi birbirini bütünler. Cahil bir dinleyici için birincisi kafidir lakin aklı selim dinleyicileri ikna etmek için ikisi de lazımdır.
İngiltere'de herhangi bir işadamına hayattan zevk almasına en fazla neyin engel olduğunu sorarsanız yaşamak için mücadele cevabını alırsınız. Koşuşturmak ve sürekli bir üretme kaygısı taşımak yaşamı unutturur. Aslında yaşamak için değil başarı için mücadele eder bu insanlar. Başkalarıyla kendini kıyaslayıp sürekli daha iyi olmak için verilen mücadele kendini parçalamaktan başka şey getirmez. Nitekim iflas edenler temel ihtiyaçlarını karşılayamayacakları için değil, sosyal statülerini kaybettikleri için acı çekerler. (Bertrand Russell-Mutluluk yolu)
Bir insanı tanımak istiyorsanız onun kimleri eleştirdiğine, hangi davranışlar karşısında hassaslaştığına, tepki gösterdiğine odaklanın. Bu eleştiriler ve tepkiler o kişinin kendi kırılganlığı ve yüzleşmekten korktuğu kendi gölgesidir. (Jacques Lacan)
İsteğinizin doğal mı yoksa kör mü olduğunu anlamak mı istiyorsunuz? O zaman o isteğin bitip bitmediğine bakın. Eğer dur durak bilmiyorsa o istek kördür. (Ahlak mektupları-Seneca)
İnsan düşüncesindeki yer merkezli dünya imajı ben merkezli imaj lehine ortadan kalkmıştır. Artık evrenin merkezinde, sonuçta diğer bütün insanlardan tamamen bağımsız bir birey olarak tekil insan vardır. (Norbert Elias-Uygarlık tarihi)
İnsan hastalanınca doktor teşhis ve tedavi eder. Toplum hastalanınca sosyolog teşhis eder, siyasetçi tedavi eder. Az gelişmiş devletlerde toplumsal sıkıntılara teşhis koyma işi sosyologlara değil siyasetçilere bırakılır. Bu uygulama, sıkıntıları düzeltmediği gibi zamanla kronik hale getirir.
Televizyondaki temsiller dünyada yaşanan anlamlı şeyleri bir projeksiyon gibi topluma yansıtmazlar. Medyadaki temsiller anlamı inşa ederler. Temsilden önce bir oluş yoktur. Her zaman olan, bir anlamın kurulduğu ve bir şekilde toplumlara empoze edildiğidir. Temsillerin içini dolduran, yani anlamları inşa eden bir kurucu aktör olmalıdır. Bu aktör de ticaret ve sanayi burjuvazisidir. (Stuart Hall-Kültürel temsiller ve anlamlandırma uygulamaları)
Parmak bütüne ait olduğunda, bütünün içinde olduğunda parmaktır. Bir şey bütünün içinde bir şeydir. Parmak koptuğunda parmak özelliğini yitirir. Ölü bir parmaktır artık. Canlılık bütün, fiziksel unsurlar o bütüne uydukları için beden oluyorlar. (Aristoteles-Nikomakhos’a etik)
Arzu ve ihtiyaç arasındaki fark arzunun giderilememesidir. Arzuyu gidermeye çalıştıkça arzu provoke olur. Bu kısırdöngüye girince çıkamaz pek çokları. Kapitalist ekonomi, bir tür libidinal ekonomidir. (Gilles Deleuze)
Sadrazam, Muhsin Çelebi’nin niçin devlet memurluğuna girmediğini sormuştu. Muhsin Çelebi: ‘’Ben boyun eğmem, el etek öpmem, oysa zamanın devletleri mevkilere hep el etek, hatta ayak öpüp bin türlü yaltaklanma ile, dalkavuklukla, ikiyüzlülükle çıktıklarından çevrelerine hep bu gevşek hareketleri tekrarlayanları toplarlar. Yiğit, doğru, kendine saygılı, hür vicdanının sesine kulak veren birini gördüler mi hemen kin bağlarlar, yıkmaya çalışırlar. (Ömer Seyfettin- Pembe incili kaftan)
Sevgiler, saygılar sayın Sergül. Duygu ve hayal dünyanızı şiirlerle, düşünce dünyanızı da bu tarz tespitlerle gayet güzel ifade ediyorsunuz. Yazılarınız kıymetli.
Kapı duvar çok güzel bir cümle bulmuşsunuz. Onlarca sahte mahlas altında ,içindeki ejderhayı susturup, ejderhayı büyütmüş olanları hasetlenmek birinci vazifesi Zamanın gerisinde (!) olan Hakiki Tosun Paşa'nın sahtekar Ses'leri ! Bu zamanın en çok da din iddiası olanları ürkütücü. Zira onlar Tanrı'ya müptela değil, tanrısallıkla savaştalar ve bunu yaparken de altı delik kovaya su doldurup niçin dolmuyor diye üzülen akıl noksanı takımdırlar! Ve kaldırmadıkları yegane varlık dürüst insanlardır. Kapı Duvara sevgiler
Ejderha, mitoslarda korkuyu, gerginliği, erteleneni, kaçınılanı sembolize eder. İnsan ejderhayı yenebilmek için son büyük darbeyi kendine vurmalıdır. (Carl Gustav Jung-Liber Novus)
Türkiye’de gençler defter görmeden muhasebe mezunu, tornavida görmeden mühendislik mezunu, arazi görmeden jeoloji mezunu, çocuk görmeden çocuk gelişimi mezunu oluyor. Yakında kokusu çıkar demeyeceğim çünkü zaten ortalık leş vaziyette.
Bir ülkede doğruları söyleyenler uyarılıyor ise, doğruları söyleyenin başı yanıyor ise güç yalan söyleyenlerde demektir.
Alan Watts: Tercih ettiğiniz bir spiritüel uygulama var mı?
Joseph Campbell: Kitaplarda hoşuma giden cümlelerin altını çizmek.
İnsan, vardığı yerin kaçtığı yerden daha güzel olmadığını bilmez, bilemez. Hayat sadece koşarken güler insanın yüzüne. Kara bulutlar koşarken dağılır, hayaller sadece koşarken pembeleşir. İpi göpüslerken değil.
Umut bir strateji değildir.
Silenos yakalanır ve kral Midas’ın huzuruna çıkarılır. Midas ona ‘’İnsan için en iyi şey nedir?’’ diye sorar. Silenos hemen cevap verir: ‘’İnsan için en iyisi hiç doğmamış olmaktır.’’. ‘’İkinci en iyi şey nedir?’’ diye sorar kral Midas. Silenos bu soruya ise: ‘’Hemen ölmektir.’’ diye cevap verir.
İnsanın en büyük sorunu, kendi yasaları ile doğa yasalarının çatışmasından kaynaklanan sancıyı gelişiminin bir parçası sanmasıdır. Bu şekilde yaşamak, sadece yerinde saymaktır.
Günde 200 kelime ile dünyada söz sahibi olmak mümkün değildir. Ancak kişi onu kendi kapasitesine göre betimlemiş olur. Bu betimleme ise akvaryumdaki balığın betimlemesinden farksız olur.
Az gelişmiş ülkelerde sosyal bilimcinin meslek bilinci oluşmamaktadır. Bu da kurumsallığı engellemektedir. Nihayetinde sosyal bilimlerin gelenekselleşmesini engellemektedir. Az gelişmiş ülkelerde siyaset dışında gelenek oluşturmak kolay değildir.
Ethos, Hatibin karizması ile birlikte dinleyicide uyandırdığı hissiyattır. Konuşmanın bizzat kendisinin dinleyicide uyandırdığı hissiyat ise pathos’tur. Bu ikisi birbirini bütünler. Cahil bir dinleyici için birincisi kafidir lakin aklı selim dinleyicileri ikna etmek için ikisi de lazımdır.
İngiltere'de herhangi bir işadamına hayattan zevk almasına en fazla neyin engel olduğunu sorarsanız yaşamak için mücadele cevabını alırsınız. Koşuşturmak ve sürekli bir üretme kaygısı taşımak yaşamı unutturur. Aslında yaşamak için değil başarı için mücadele eder bu insanlar. Başkalarıyla kendini kıyaslayıp sürekli daha iyi olmak için verilen mücadele kendini parçalamaktan başka şey getirmez. Nitekim iflas edenler temel ihtiyaçlarını karşılayamayacakları için değil, sosyal statülerini kaybettikleri için acı çekerler. (Bertrand Russell-Mutluluk yolu)
Varlığından memnun olmayanla halinden memnun olmayan arasında fark vardır. Halinden memnun olmayan, biraz çabayla kendini daha üst boyuta taşıyabilir.
Bir insanı tanımak istiyorsanız onun kimleri eleştirdiğine, hangi davranışlar karşısında hassaslaştığına, tepki gösterdiğine odaklanın. Bu eleştiriler ve tepkiler o kişinin kendi kırılganlığı ve yüzleşmekten korktuğu kendi gölgesidir. (Jacques Lacan)
Matbaanın Anadoluya geç gelmesinin sebeplerinden biri de makinedeki o latin harflerinin günah sayılmasıdır.
Bilim adamları yarasanın, kartalın ya da köpeğin teknik olarak ne yaptığını bilir ama bu canlıların iç algısını bilemez.
İsteğinizin doğal mı yoksa kör mü olduğunu anlamak mı istiyorsunuz? O zaman o isteğin bitip bitmediğine bakın. Eğer dur durak bilmiyorsa o istek kördür. (Ahlak mektupları-Seneca)
Felsefe tarihi büyük oranda insan mizaçlarının çatışmasının tarihidir. (William James)
Kapitalizm bir ehlileştirme kültürüdür.
İnsan düşüncesindeki yer merkezli dünya imajı ben merkezli imaj lehine ortadan kalkmıştır. Artık evrenin merkezinde, sonuçta diğer bütün insanlardan tamamen bağımsız bir birey olarak tekil insan vardır. (Norbert Elias-Uygarlık tarihi)
İnsan hastalanınca doktor teşhis ve tedavi eder. Toplum hastalanınca sosyolog teşhis eder, siyasetçi tedavi eder. Az gelişmiş devletlerde toplumsal sıkıntılara teşhis koyma işi sosyologlara değil siyasetçilere bırakılır. Bu uygulama, sıkıntıları düzeltmediği gibi zamanla kronik hale getirir.
Televizyondaki temsiller dünyada yaşanan anlamlı şeyleri bir projeksiyon gibi topluma yansıtmazlar. Medyadaki temsiller anlamı inşa ederler. Temsilden önce bir oluş yoktur. Her zaman olan, bir anlamın kurulduğu ve bir şekilde toplumlara empoze edildiğidir. Temsillerin içini dolduran, yani anlamları inşa eden bir kurucu aktör olmalıdır. Bu aktör de ticaret ve sanayi burjuvazisidir. (Stuart Hall-Kültürel temsiller ve anlamlandırma uygulamaları)
Parmak bütüne ait olduğunda, bütünün içinde olduğunda parmaktır. Bir şey bütünün içinde bir şeydir. Parmak koptuğunda parmak özelliğini yitirir. Ölü bir parmaktır artık. Canlılık bütün, fiziksel unsurlar o bütüne uydukları için beden oluyorlar. (Aristoteles-Nikomakhos’a etik)
Yoksulluk aslında para sahibi olmamak değil imkansızlıklar ülkesinde yaşamaktır. Zenginlik de para sahibi olmak değil güvenceler ülkesinde yaşamaktır.
Arzu ve ihtiyaç arasındaki fark arzunun giderilememesidir. Arzuyu gidermeye çalıştıkça arzu provoke olur. Bu kısırdöngüye girince çıkamaz pek çokları. Kapitalist ekonomi, bir tür libidinal ekonomidir. (Gilles Deleuze)
Sadrazam, Muhsin Çelebi’nin niçin devlet memurluğuna girmediğini sormuştu. Muhsin Çelebi: ‘’Ben boyun eğmem, el etek öpmem, oysa zamanın devletleri mevkilere hep el etek, hatta ayak öpüp bin türlü yaltaklanma ile, dalkavuklukla, ikiyüzlülükle çıktıklarından çevrelerine hep bu gevşek hareketleri tekrarlayanları toplarlar. Yiğit, doğru, kendine saygılı, hür vicdanının sesine kulak veren birini gördüler mi hemen kin bağlarlar, yıkmaya çalışırlar. (Ömer Seyfettin- Pembe incili kaftan)
Sizde öyle Kapı Duvar çok değerli bir düşünür ve aydınsınız..
Sevgiler, saygılar sayın Sergül. Duygu ve hayal dünyanızı şiirlerle, düşünce dünyanızı da bu tarz tespitlerle gayet güzel ifade ediyorsunuz. Yazılarınız kıymetli.
Kapı duvar çok güzel bir cümle bulmuşsunuz. Onlarca sahte mahlas altında ,içindeki ejderhayı susturup, ejderhayı büyütmüş olanları hasetlenmek birinci vazifesi Zamanın gerisinde (!) olan Hakiki Tosun Paşa'nın sahtekar Ses'leri ! Bu zamanın en çok da din iddiası olanları ürkütücü. Zira onlar Tanrı'ya müptela değil, tanrısallıkla savaştalar ve bunu yaparken de altı delik kovaya su doldurup niçin dolmuyor diye üzülen akıl noksanı takımdırlar! Ve kaldırmadıkları yegane varlık dürüst insanlardır. Kapı Duvara sevgiler
Canan SERGÜL
Ejderha, mitoslarda korkuyu, gerginliği, erteleneni, kaçınılanı sembolize eder. İnsan ejderhayı yenebilmek için son büyük darbeyi kendine vurmalıdır. (Carl Gustav Jung-Liber Novus)
Türkiye’de gençler defter görmeden muhasebe mezunu, tornavida görmeden mühendislik mezunu, arazi görmeden jeoloji mezunu, çocuk görmeden çocuk gelişimi mezunu oluyor. Yakında kokusu çıkar demeyeceğim çünkü zaten ortalık leş vaziyette.
Aklın gücü karşısında doğa, bütün sırlarını ifşa etmek zorunda kalır.