Kültür Sanat Edebiyat Şiir

varlık sizce ne demek, varlık size neyi çağrıştırıyor?

varlık terimi Özge tarafından tarihinde eklendi

  • Gökhan Oflazoğlu
    Gökhan Oflazoğlu

    Bir amaçtır.

  • Gökhan Oflazoğlu
    Gökhan Oflazoğlu

    Eksik parçanı bulup yerine koyunca.

  • Gökhan Oflazoğlu
    Gökhan Oflazoğlu

    Dışındadır, sende de olabilirdi, sınav.

  • Gökhan Oflazoğlu
    Gökhan Oflazoğlu

    Varlık bir çıkış olarak var dır, ama, aslında hiç çıkamamıştır, ondan varlıktır.

  • Gökhan Oflazoğlu
    Gökhan Oflazoğlu

    Varlık olmak dünyada ki en güç ve ağır rotayı izlemektir, yani sınavı geçmek, dünyaya gelen düşünebilen canlı aslında nesnel bir figürdür sadece, o rotada göstereceği nitelik becerisi onu varlık yapacaktır, ya da nesne olarak kalacak ve tüketim malzemesi olacaktır, daha önce anlattığım şantiye de bir Brezilyalı işçi ölünce isyan eden o bizim eski kültürde yetişmiş boomer dedikleriniz, X Kuşağıda öncesi insanlar, mühendise sizde hiç insana saygı yok mu diyordu, bir gün işe gitmeyip, mühendiste ne var onda, bir tane daha yaparsın, batı anlayışını tercüme ederek, halbuki yüksek kültürde daha hasletlerini yitirmemiş o adamlar, tam da nasıl varlık olunuru anlatıyordu herşeyini yitirmişlere, çünkü o sürecin sonunda insan olup ipi göğüslemek önce iyiliği ve güzelliği insanda korumak ve davam ettirmek ten geçiyordu, ve dedelerin Allahın emri diyerek o uğurda savaşmıştı, yani insan olanı korumak yaşamdan mikropları hayatı kirletenleri kovmak, cennet ehlinin önünü açmak için, bu son temsilciler de onu dillendiriyordu, siz den insana saygı yok mu, çok var diyorlardı, hatta sabun bile yapabiliyoruz, her yerde kullanılabiliri var bizde, halbuki insan biricikti, her yerde de kullanılamazdı, ve nasıl kullanılacağına da yaptıklarının dökümü, çikınca o karar verebilirdi. Ondan Kuran da Allahın verdiği canı ancak gene o alır der, - nefsi müdafaa dışında - işte ailelerinden öğrendikleri o yüksek bilinçle mühendisi azarlıyorlardı.

  • Gökhan Oflazoğlu
    Gökhan Oflazoğlu

    Varlık bir süreklilik değil, bir süresizliktir daha çok, yani başlangıç ve son birlikte ve eş zamanlı aktiftir, arada zaman farklılıkları da oluştuğu zamanlara raslanırsa, bu eksiğin tepkimesinden ortaya çıkar varlığı varlıksıza iter, içinden çıkılmaz değildir, yeniyi eskiye tahvil ederek, ki aslında asıl yeni odur, yani bitirdim dediğin önünde durmaktadır, işte bir oluş hali daha kazandın, bu zihinsel süreçler, aynı zaman da cismin devinimine eklenti halinde havasal karmaşayla bütünleşik seyir halinin imkansızla tanışıp geri çekilmesini içerir, artık dönen, hiç gitmediği yerlerin yakın uzmanı olarak şimdiyi eskiden yeniye boyut dışı taramış, ve sessizlikle vardığı sonuç, gene başlangıç olunca aslında hiçbir şeye de başlayamamıştır, ondan varlık, hep sürpriz olarak kalacaktır.

  • Gökhan Oflazoğlu
    Gökhan Oflazoğlu

    Yapısal hesaplar insan varlığı ile ilgili daha çok şey ortaya çıkarır. Her ne durumda olursa olsun bu özsel olan gelecekteki sonuçlara uygundur, eğer kişi onlara aldırmazsa veya mevcut yetersiz değerlendirmeler tarafından ezilmesine izin verirse, sağduyusuz olarak yargılanır.


    Thomas NAGEL, Amerikalı Filozof, 1937

    Yani görünür olman bir varlık hakkı doğurmuyor, bu hakedilmeyle oluşan bir deneyim, yani görüntüde kalan seni sağlam bir zemine bırakmıyor, nedir o zemin, zaten çökerttiğin tutumunla, son dakikaya kalanın, dakikası yoktur. Bütün rıski de senelerce herkese karşı benim taşımam eşyanın tabiatına aykırı, o zaman tabiatta bir kayma başlar, yeni haberdi, dünyanın eksenin de kayma var diye, yok benimkide kaysın bir hele, sen bilirsin.

  • Gökhan Oflazoğlu
    Gökhan Oflazoğlu

    Her varlığın nedeni kendi içinde saklıdır, birbirinden bağımsız gelişir, bağıntı içinde bağ dan uzaklaşırken, bağ olur. Bu aynının zaman oluşunda etken olan çekilmenin tekrar varlığı kapsamasıyla sonuçlanır.

  • Gökhan Oflazoğlu
    Gökhan Oflazoğlu

    Kimse kimsenin sömürgesi değildir, eşit varlıklardır, İslam Kültürü,


    Erkeklerin kadınlar üzerinde ne kadar hakları varsa, kadınlarında o kadar hakları vardır. - KURAN. Kendi.

  • Gökhan Oflazoğlu
    Gökhan Oflazoğlu

    Varlığın varlıksızlığı ortaya çıkış nedeninin temelini oluşturur, bir ifadesizliğe sıkışmış olan kendi açılımını sözün böldüğü zamanı ele geçirerek varlık olma hakkı kazanır, önce davranırız ama, sözle egemenlik kurarız, ulaşacağımız biri yoksa, biz de yok hükmündeyizdir çünkü, söz çıkınca biz de varlık hakkı kazanırız, onun için eşlik eden bir işitme olması gerekliliktir, iyi de kimse kimseyi işitmez ki, nasıl oluyor bu varoluş, işte olmadığı için oluyor, zaten hep yoktun, bugün varsan, ona borçlusun, yani bu varlı - yoklu geçişlilik hali birbirinin üreticisi, bunun yakalanabileceği tek imkan söz, ama nasıl, olmayanın sözü nasıl oluyor, ifadesizlikte içkin olanın kendinden taşma ihtiyacının ortaya çıkmasıyla, bir taşma haliyle, oluş birbirinin tercümesi gibi işlev görüyor, ne kadarı bize ait ne kadarı bizden öte, orda ne olacaksa senle olacak, ona kapasite diyoruz, iyi de kaynağı ne, işte o olmamışın olmayışı, dayanılmaz bir ihtiyaç halinde akıyor ve kendini var ediyor, susmak bunun neresinde. en gevezesi o.

  • Osman Aslan
    Osman Aslan

    Başbakan Saracoğlu'nun, 5 Ağustos 1942'de okuduğu hükümet programında 'Biz Türküz, Türkçüyüz ve daima Türkçü kalacağız. Bizim için Türkçülük bir kan meselesi olduğu kadar ve laakal o kadar bir vicdan ve kültür meselesidir... Biz ne sarayın, ne sermayenin, ne de sınıfların saltanatını istiyoruz. İstediğimiz sadece Türk milletinin hakimiyetidir.' diyerek Türkiye'deki gayrimüslim vatandaşlarımıza özel çıkarttıkları insanlık dışı vergi sisteminin adıdır..

  • Gamze Aydın
    Gamze Aydın

    Var olmanın dayanılmaz hafifliğini hisseden :)

  • Sedat Karakaya
    Sedat Karakaya

    Varolan her şey sonludur (fânî’dir) , sonlu olan her şey ise ortadan kalkacaktır (küllü men aleyha fan) . Ancak, Varlık sonsuzdur ve kalıcıdır (bâkî’dir) .

  • Didem Zorlu
    Didem Zorlu

    Varlık, bütün varolanları kapsar, her şey (her beliriş) ondan, onda ve onun yoluyla vardır.

  • Hatice Kaya
    Hatice Kaya

    var olan.

  • Senin İçin Çok Güzel Rüyalar Gördüm
    Senin İçin Çok Güzel Rüyalar Gördüm

    ...
    ışık kuşları hiç varolmadılar.
    sen var mıydın ki bir zamanlar?

    gittiğine göre, vardın diyorum
    ancak varolanlar gidebilir.
    yok olanlar için tam aksi
    yok olanlar günün birinde
    bakarsın ki, çıkagelir.

    sen vardın, sis renginde giyinerek
    ve çekilir gibi bir imbikten
    gittin, bazı kimseler sordu
    yönünü yöreni -onlara ne-

    ben, özü gitmiş ve kararmış
    dibe çökmüş bir tortu
    suskun, kalakaldım çaresiz.

    yokluk, ayrılık, gitmek, bu sözler...
    sevilmez en azından;
    benim için böyle değil
    bunlar senin vedâından
    yadigar sayılırlar artık.

    yokluk, gitmek ve ayrılık
    seni düşündürürse bana
    daha ne isterim ki çocuk?

    ____ Hüsrev Hatemi

  • Birgül Meral
    Birgül Meral

    Varlığım, Türk varlığına armağan olsun! ..

  • Cansu Elmasçıgil
    Cansu Elmasçıgil

    bence varlık dünyada var olan herhangi bir nesnedir unutmayalımki hepimiz bir varlığız

  • Kemal Kan
    Kemal Kan

    Anti



    Karşı kıyının hikayesi
    Sen ve ben
    Gece saçların
    Suda yanar ışıl ışıl
    Ben bu kıyıda
    Sana hasretle
    Cayır cayır

    Varlığına özlem yokluğunda
    Karanlık zindanlar
    Prangalar ve zincirlere
    Yokluğunun gölgesinde
    Beni ancak içimde yatan anlar
    Beni ancak çocuk kalbin yaralar
    Anlattıklarım kıyının bu yanı
    Ya senin tarafın

    Bekir Tekoğlu




    Eyvallah dostum....İşte bu benim dostum.

  • Serseri
    Serseri

    bir akşam sensizliğim eriyip aktı bende
    gözlerinin cemresi karanfildir bedende
    kirpiklerin kuşattı bütün mevsimlerimi
    şimdi varsın; sızın var duranda, yürüyende
    kollarım gül kokulu bir baharı sarıyor
    acılar ki, önümde diz çöküp yalvarıyor
    ayrılık yapayalnız bir ülkedir evrende
    hüzün, terk edilmişlik duygusuyla çaresiz
    şimdi varsın; hayatım sende, ölümüm sende

  • Ant Dede
    Ant Dede

    Aşkın İlk sözü
    erkek - Ben sana inandım ve güvendim
    kız - Varlıgım senindir
    erkek - Seviyorum çünkü seninim herşeyimle
    kız - yoklugumda senin olacaktır.....
    ...............................................
    ...............................................
    Varlık oyunevi (1955 SSCB)

  • Onder
    Onder

    her şey belli sınırlar içinde doğrudur.
    nesnel geçekliğin ve yerelliğin ortadan kalkması kadar insan aklını sarsacak ne olabilir hher şeyin bir olasılıktan ibaret olması gerçeğini anlamak aç aslanlara güvenerek yaşamaktır. Duadan başka sansımız yok. :)

  • Özge
    Özge

    VAR NEDİR VE BİRTEK VARDAN BAŞKA VAR VAR MIDIR?
    “Var olan, varlığını ispat edendir. Var olan, varlığını gösterendir.'

    Varın varlığını isbatı, kendisini bir yandan göstermesi ve etkilemesi ile olur. Kendimize ve çevremize baktığımız zaman, bir varın var olduğunu ve çevremizi altı yönden kuşattığını apaçık görürüz. Ayrıca gördüğümüz varı ve Onun belirtileri olan nesneleri, gökte ve yerde olan nesneleri hem görür, hem düşünürüz. Demek ki bir varın var olduğunu hem görüyoruz, duyuyoruz, hem de düşünüyoruz. Mesele Varı kabul etmemizdir. Varın var olduğu güneş gibi meydandadır. Var vardır ve sonsuzdur. Öyleyse yok yoktur. Çünkü yoktan var olmaz, var da yok olmaz. Var olursa yok olmaz, yok olursa var olmaz. Varın varlığı isbatlı olduğuna göre, yok diye bir şey yoktur. Yok kelimesi gramerlerde vardır ve âlet bir kelimedir. Varı, daha kuvvetli belirtmek için bu kelime icat edilmiştir.

    “Nefsini bilen, Rabbini bilir.” “Ya Rabbi, bana eşyanın mahiyetini- cevherini, aslını göster' Peygamber sözü, konumuza ışık tutar ve bizi gerçeğin özüne iletir. Eşya - şeyler, taayyünler -beliren nesnelerin aslı nedir? Yüce Peygamberimiz, “Ya Rabbi! Bana eşyanın aslını göster' diye dua edince, Yüce Tanrı Ona “yukarı bak' dedi. Peygamber yukarı baktığında; Melekût bir daire, Ceberut bir daire ve varlığın kaynağı Lahut bir daire olarak kendine göründü. O zaman, o çok anlayışlı Peygamber anladı. Yerden bir taş aldı, kırdı. İyice kırdı, ufaladı, avucunun içine koydu baktı. O taşın küçük küçük daire şeklinde zerreciklerden meydana geldiğini gördü ve gerçeği Rabbının yardımı ile öğrendi. Bunun üzerine her şeyin aslının olduğu gibi, insanın da küçük birer daire şeklindeki zerreciklerden- atomlardan- meydana geldiğini anladı. Bunun üzerine: “Kendini bilen, Rabbini bilir” dedi. Yani aslını. O büyük Peygamber, her nesnenin O büyük var, her yöne yayılan, sonsuz varın belirtileri olduğunu ve eşyanın aslının Tanrı olduğunu kesinlikle bildi. Bu bilgiyi sözü edilen Hadis ile beşeriyete açıkladı. Demek ki; küçük veya büyük her nesnenin asli cevheri daire şeklindeki küçük zerreciklerden meydana geliyor ve cevher mutlak var Tanrı oluyor.

    Daire 360 derece, başı sonu yok. Büyür, sonsuza gider, küçülür sonsuza gider. Şimdi çevremize bir bakalım: Kâinatı büyük bir daire olarak görürüz. Öyleyse nokta da küçük bir dairedir. Demek ki daire büyük bir nokta, nokta da küçük bir dairedir. Pi sayısı da bunun isbatıdır. En küçük daire olan noktanın ve en büyük nokta olan dairenin, hatta evren’in çevresini çapa bölsek aynı pi sayısını verir.

    Atom en küçük parça. Bu çok önemli. Atomu ilk sebep kabul eden Eflatun ve onun etkisinde kalan Maturidi ve Eş’arinin yanılmış olduklarını, Muhiddin-i Arabi, Abdülkadir Geylâni, Seyyid Ahmed er Rufai, Celaleddin-i Rumi ve tüm Tasavvufçular iddia etmişler ve bugün atomun bölünmesi ile bu ilk sebep teorisi ve dolayısıyla Maturidi - Eş’ari felsefesi, ekolu iflas etmiştir. Çağın bilimi, İslâm Tasavvufçularını haklı çıkarmış ve ilk sebebin atom olmadığını isbatlamıştır. Gerçek su yüzüne çıkmıştır. İslâm bilginleri ilk sebebin Tanrı’nın ilk belirtisi, Tanrı’nın Yüzünün Nurundan, yani Zâtından peyda ettiği büyük Muhammedi Ruh olduğunu açıklamış ve isbatlamışlardır. En küçük parça atom bölününce, Maturidi ve Eş’ari’nin iddia ettiği gibi yok olmamış, tersine büyümüş ve sonsuza açılmıştır. Bu da; hiçbir şeyin “adem” yokluktan yaratılmadığını ve nesnelerin aslının Nur - Işık, elektrik olduğunu isbatlamıştır.

    Varın kenarı olmaz, var sonsuzdur. Eğer varın kenarı olsa, onun bittiği yerde yokluk düşünülür ki, yokluğu akıl mantık ve bilim kabul etmez. Yok yoktur. Bunun en güzel ifadesi şudur: “Var vardır, yok yoktur”. Lâ İlâhe İllallah’tan maksat da budur. Lâ, yok’u, nefi, illa varı isbat eder. Onun için bu güzel kelimeye nef-i isbat denir.

    Daire bir bütündür, dairenin başladığı ve bittiği nokta olmaz. Dairenin her noktası hem başlangıç, hem de bitim noktasıdır. Bunun gibi, varın da başı sonu olmaz. İlk de O vardır, son da. Var ezeli ve ebedidir. Varın kenarı olmaz. Kenarı olsa yokluk başlar, yokluğu bilim kabul etmez. Öyleyse var eşsiz birdir. Mutlaktır ve sonsuzdur. Birdir, çünkü varın kenarı olmadığı gibi, bölünmesi de mümkün değildir. Var bir bütündür, bölünse yine sınırlanır, sınırlanırsa yokluk kabul edilir. Yani yokluk başlar. Yokun olmadığı isbatlı olduğundan, var bütündür, kenarsız, sonsuz ve eşsizdir, bir tektir.

    Şeyler -nesneler-, bir tek varın içinde, ondan ayrılmadan ve onun üstünde görülen geçici varlıklardır. Denizin üstündeki köpükler gibi. Köpükler sınırlı, büyük ve küçük hallerde boldur. Ancak, hepsi denizdendir ve deniz onları çepeçevre kaplamıştır. İki köpüğün arasında onları birleştiren ve onları yaratan deniz vardır. Bizi şaşırtan, nesneler ve şekillerdir. Bunlar, hep O varın (bir tek) çeşitli belirtileridir. Hiç bir şey yoktur ki onların arasında yokluk olsun. Biz boşluğu yokluk zannederiz. Aslında, boşluk dediğimiz yerde illa bir şey vardır. Hava kürecikleri, gözle görülmeyen gazlar ve benzeri gibi…

    Var birdir, eşsiz birdir, yani bir tektir. Örneği: her şeyin bir benzeri, eşiti veya eşdeğerlisi vardır. İnsan birdir, ağaçlar ve nesneler birer birerdir. Fakat başka insan, ağaç ve başka nesneler de vardır. Ama kenarsız var olan Tanrı’nın eşi yoktur. Tanrı hem birdir, hem de eşsiz, benzersiz tektir. Nesneler çoktur, fakat nesneleri kendinden kendi nefsinden peyda edip, şekil ve suret veren mutlak ve sonsuz var olan Tanrı tek’dir, birdir.

    Yukarıda; daire bir nokta, nokta ise küçük bir dairedir denildi. Geometride de nokta ile dairenin formülü aynıdır. Pi sayısı bunun delilidir. Vücut bir noktadır, büyür sonsuza gider, küçülür sonsuza gider. Yok olmaz. Çünkü yok yoktur. Nesnelerde bir kapanıp açılma, yumulup çözülme vardır. Düz bir yere bir bardak su döksek, açılır geniş bir sahayı kaplar. Toplasak, yine bir bardak sudur. Varlığında büyüyüp küçülmesi ile artma ve eksilme olmaz. Sıkleti aynıdır. Yoktan da var olmaz ve var yok olmaz. Varın varlığı isbatlı olduğuna göre, öyle ise yok yoktur. Çünkü varın kenarı olmaz. Kenar kabul etsek, sonra yokluk başlar ki; yoku akıl kabul etmez.Yok diyoruz, ötesi kaldı mı? ...

    Yok denen şey olur mu? Yok denen şey olsa, o da bir şey, yani var olur. Demek ki ne varsa varda var. Bir varlık var ki; düşünüyoruz ve konuşuyoruz. Yok olsaydı, ne varlık olurdu ve ne de biz olurduk, ne düşünen, ne düşünülen, ne konuşan, ne de konuşulan… Bu hareketler, bu renkler, bu hayat, bu ses seda, bu düşünüş, bu heyecan ve zevkler olmazdı. Yoku kabul etmek, ikinci bir var aramaktır ki; bu imkânsızı imkânlı kılmaya kendini zorlamak olur. Bir nevi delilik, şaşkınlıktır. İki var olmaz. Var ikiliği red eder. Çünkü varın kenarı olmaz, var sonsuzdur. Var bölünmeyi de kabul etmez. Bölünse sınırlanır. Mutlak varın, nesnelerin özü mutlak çekirdeğin kenarı olmaz.

    Sonsuzluk… İşte bu Ulûhuyettir, Tanrılıktır. Her nesne, tek tek noktalardan meydana gelmiştir. Deniz binlerce su damlalarından, madde binlerce atomdan, insan binlerce hücrelerden ve benzeri… meydana gelmiştir. Hangi şeyi zerrelerine ayırsak, teker teker hep birer noktadır. Yağmur birer birer yere düşer, her yağmur damlası bir daire çizer ve sonsuza gider. Yıldızlar dediğimiz zaman, onlarda bir birlik görürüz ve yıldız âlemi akla gelir. Ev, hayvan, insan, ağaç dediğimizde onlarda bir birlik görürüz, birerden hep küme küme...

    Bir insan, evine “bu benim evim” der. Halbuki; evin çocukları da evin hanımı da “benim evim” der, hizmetçiler de “evim” der, o evdeki kedi de “evim”, fare de “evim” der. Tanrı da öyledir. O hiç kimsenin değil, herkesin, her nesnenin Tanrı’sıdır. Hepsi onun Rahmet kubbesinin altındadır. Herkesi görüp gözetir, herkese niyetine göre verir, esirger, yardım eder. Biz biribirimize düşeriz, kötülük ederiz. O hiçbir yaratığından vazgeçmez. Nasıl vazgeçer ki, onlar ister ulvi, ister süfli olsunlar hep kendisinin Cemâli ve Celâli tecellileri, taayyün -belirti-leridirler.
    KAZIM YARDIMCI/VARLIK İSİMLİ KİTABINDAN
    http://www.varliktanveriler.com/new/kitap/varlikyeni/

  • Odesserai
    Odesserai

    L'etre et le Neant

  • Tuba Koçak
    Tuba Koçak

    varlığım türk varlığına armağan olsun...

    andımız ı hatırladım.. artık okutmuyorlarmış galiba..

  • Ayşe Barki
    Ayşe Barki

    Varlık: Kazim Yardımcı'nın bir kitabının adı.

  • Halime Kara
    Halime Kara

    yokluk..