Çanakkale turistlerinin İstanbul'a yolu düşerse Galatasaray Lisesi'ne gitmelerini öneririm.Oradaki şehit resimlerine baksınlar ve şaşırsınlar.Orada azımsanmayacak sayıda Rum,Ermeni,Yahudi olduğunu görecekler.
Türkiye'nin mimarı, Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, Çanakkale Zaferi'nden sonra düşman askerlerini saygıyla anmış ve Çanakkale Şehitleri için yapılan anıta şu sözleri yazdırmıştır: ' Bu memlekette kanlarını döken kahramanlar, burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur içinde uyuyunuz. Sizler mehmetçiklerle koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar, göz yaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık evlatlarımız olmuşlardır.' Türk Ulusu olarak, Atatürk'ün vatanımızda yendiği uluslara karşı gösterdiği insani duyguların ifadesini taşıyan bu sözlerle ne kadar övünsek azdır... Saygı ile... Ömürlü Aksoy-Kayseri
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına, Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem; Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem; Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana... Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana...
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i... Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi. Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? 'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın...
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördü beşi, -Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya- Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya, Ne hayâsızca tahaşşüt ki ufuklar kapalı! Nerde -gösterdiği vahşetle 'bu, bir Avrupalı' Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi! Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer, Kaynıyor kum gibi... Mahşer mi, hakikat mahşer, Yedi iklimi cihanın duruyor karşında; Ostralya'yla beraber bakıyorsun Kanada! Çehreler başka, lisanlar, deriler, rengârenk. Sâde bir hadise var ortada: Vahşetler denk. Kimi Hindû, kimi Yamyam, kimi bilmem ne belâ.. Hani tâûna da züldür bu rezil istîlâ... Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-u asil Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyla sefil, Kustu Mehmed'ciğin aylarca durup karşısına; Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına. Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz... Medeniyet denilen kahpe, hakikat, yüzsüz. Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb, Öyle müthiş ki: eder her bir mülkü harab. Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı; Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı: Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin; Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin. Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam; Atılan her lâğımın yaktığı yüzlerce adam. Ölüm indirmede. gökler, ölü püskürmede yer; O ne müthiş tipidir: savrulur enkaaz-ı beşer... Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak; Boşanır sırtlara, vadîlere sağnak sağnak. Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller. Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere, Sürü halinde gezerken sayısız tayyâre. Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler... Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler! .. Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından; Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman? Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrından râm? Çünkü te'sis-i ilâhî o metîn istihkâm. Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler, Beşerir azmini tevkîf edemez sun-u beşer; Bu gögüslerse Hüdâ'nın ebedî serhaddi; 'O benim sun-u bedîim, onu çiğnetme! ' dedi. ÂSIM'ın nesli.. diyordum ya... Nesilmiş gerçek; İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek, Şühedâ gövdesi, baksan a, dağlar, taşlar O, rükû olmasa dünyâda eğilmez başlar, Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor; BİR HİLÂL uğruna, yâ Rab, ne GÜNEŞLER batıyor! Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! .. Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer. Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor TEVHÎDİ... BEDR'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi... Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın? 'Gömelim gel seni târîhe! ' desem, sığmazsın. Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb... Seni ancak ebediyyetler eder istiâb. 'Bu, taşındır' diyerek KÂBE'yi diksem başına; Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına; Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ nâmiyle, Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmiyle, Ebr-i nîsânı açık türbene çatsam da tavan, Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan; Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına, Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına, Türbedârın gibi tâ haşre kadar bekletsem; Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem; Tüllenen mağribi, akşamları, sarsam yarana... Yine birşey yapabildim diyemem hâtırana. Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini; Şarkın en sevgili sultânı SELÂHADDÎN'i, KILIÇ ARSLAN gibi iclâline ettin hayran... Sen ki, İslâmı kuşatmış, boğuyorken husran; O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın; Sen ki rûhunla berâber gezer ecrâmı adın; Sen ki a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât! Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat... Ey şehid oğlu, isteme benden makber, Sana âğûşunu açmış duruyor PEYGAMBER.
Çanakkale savaşı, bir ulusun yokluk içinde, devrin emperyalist ve eğemen güçlerine karşı nasıl başarılı olunabileceğinin bir canlı isbat belgesidir. Tüm Çanakkale şehitlerimizden Allah razı olsun....
dedelerim çanakkalede şehit düştü.metrekareye 6.000 mermi düştü...yerlerden kemik fışkırdı.dereler kan ağladı.boğaz kızıla boyandı. ne için? VATAN için bunlar yaşandı.M.Kemal anafartalarda parladı.askerlere ölmeyi emretti,düşman çanakkale kaldı...
Bir haziran sabahı bindim anka kuşuma Gönlümü seriverdim Çanakkale Yolu'na! ..................1 Kaf Dağı'nın ardına uçar gibi yol aldım Avrupa kıtasından Asya'ya kanatlandım!
Korudağ'dan geçerken içtim çam kokusunu Adilhan'ın yanında Saroz'un dokusunu......................2 Koruköy Çeşmesi'nden su içtim doya doya Saroz'un mavisini gönlümde duya duya!
Bolayır'ın içinde biraz tarih topladım! Burdaki yiğitlere bir kaç dua yolladım! Açıldım dolu dizgim Şehitler Diyarı'na.....................3 Gözlerimi bıraktım Saroz'un koylarına!
Baktım ki yol boyunca diz çökmüş papatyalar Sarı bir dantel gibi denize sarkmaktalar Saçları zümrüt yeşil karakucak gür çamlar..............4 Birbirinin üstünden boynunu uzatmışlar.
Süzülen kuğu gibi geçişirken vapurlar Yemyeşil gözleriyle onlara bakmaktalar.................5 Bir anda çocuk oldum, hayat doldu içime! Doyamadım Boğaz'ın mavi-yeşil rengine
Atatürk'ün evine selam verip te geçtim. Dönüşte geleceğim diye haber ilettim......................6 Hayalimde canlandı Conkbayır...Kocaçimen İstedim ki bir anda orda olayım hemen!
Bayıldım kıyılara oturmuş yazlıklara! Uzatmışlar elini Boğaz'ın sularına! .............................7 Boğaz'ın mavi suyu böyle miydi hep bilmem Beyaz bir martı olup uçmak geldi içimden!
Durdurdum Toros'umu Marmara eteğinde! Boyadım ellerimi mavinin göbeğinde! Bir kaç tane taş atıp izledim halkaları..........................8 Gönlümü alıverdi denizin dalgaları!
Gönlüm söz dinlemiyor, dalgalarla ilerler 'Kilitbahir önünde feribottayım 'gel! ' der.....................9 Bir yarış pisti gibi uzayıp giden yoldan. Geçtim normal bir hızla Eceabat Bulvarı'ndan.
Sol yanım mavi deniz, sağ yanıp Kilitkale Karşımda destan destan o güzel Çanakkale! ...........10 Yüzyıllar öncesinden bir selam verir gibi 'Dur yolcu! ' dizeleri bir tepenin üstünde
Birdenbire köpürdü denizin dalgaları! Beynimde şekillendi bir devrin anıları:.........................11 Boğaz'a dizilince düşman donanmaları Nasıl da eritmiştik o demirden dağları!
Sonra mart! .. sonra nisan! .........................................12 915'in tüm ayları.. Cennetten bir bahçeye çevirdik buraları!
Conkbayır...Mustafa Kemal.........................................13 57.piyade alayı... Yahya Çavuş! ..Seyit'ler Ve tüm kahraman Mehmetler.. Canlandılar gözümde, herbiri birer birer!
Seni anlamak için bir kere görmek yeter! Senin için boşuna can vermemiş Mehmetler! Düşüncelerim gibi akarken ak köpükler.......................14 Arkamda kalıverdi destanlaşmış tepeler!
Vapur gider su gider, vapurda ben giderim Boğaz'ın sularında dillenir türkülerim. Meltemlerinde tüter iki kıta kokusu..............................15 Dağlarda-bayırlarda yeşilin en koyusu
Marmara'dan Ege'ye akarken mavi deniz Bir tarih nasıl kokar ah! bir görmeliydiniz! ....................16 Cennetten bir bahçeydi Boğaz ve Çanakkale! Böyle kutsal bir diyar verilir mi ellere!
Her zerre toprağına gülleler yağsa yine Bu millet kurban olur sana ey Çanakkale! ....................17 O kadar haklıymış ki sana canını veren Bir değil bin can olsa verir seni her gören! ................................[].............................
Bir bakarım Mecidiye Tabyası'ndayım! Edremitli onbaşı, Seyit Mehmet'in yanındayım! Kaldırıp kaldırıp dev gülleleri Bouvet'i..Agemomnon'u vurmaktayım!
Ne zaman Saros'dan baksam Gelibolu'ya Kanlısırt'ta Tekçam Tepesi'ndeyim! Oturmuşum tek çamın altına memleket türküleri söylemekteyim!
İşte böyle, her yaz ben, Gümüş yaldızlı bu sahillerden bakarken Gelibolu'ya O destan günlerinde gezerim!
Ve ikiyüz ellibin şehidin kabirlerini okşarken bronz tenli ellerim 'Dünya' denen bu bahçede Tek tek çamların orman olduğu savaşsız günleri özler Katmer katmer gonca bir gül gibi mavi denize bakan çılgın gözlerim!
Eşref-i mahlukatın o çirkin- kirli yüzü Yıl 1915'te düştü yine Boğaz'a! Anadolu Türkü'nü toptan yok etmek için Saldırdı hayvan gibi düşman Gelibolu'ya!
Yok etmek istediği sanki insan değildi Halı kadar toprağa düştü binlerce mermi Doğduğu topraklarda yeniden doğmak için Göğsünü kalkan yaptı Anadolu Mehmet'i
Binlerce mermi düştü bir günde topraklara Bir günde, bin destan yazıldı bu sırtlara! 0rtalama bir güne bin tane şehit düştü 0nbeşliler 0nbeşte toprağa böyle düştü!
Kimi Yahya Çavuş'tu, kimi Seyit Onbaşı Çoğunun düşmemişti gözüne sevda yaşı Kimini oğlunu bekler, kimini sevdalısı Biçilecek buğdaylar beklerdi kimini de..
Göz kırpmadan verdiler canlarını vatana Yazdıkları mektubu atamadan gittiler Hayatın baharına veda ederken erken Bizlere bu vatanı bırakan yiğittiler.
Conkbayır...Bombatepe...Kanlısırt.. demediler Her tepenin önünde dev gibi dikildiler. Bu vatana adanmış kınalı keklik gibi 'Öl! ' emriyle tarihe yeni bir yön verdiler.
Her biri aslan idi! Her biri melektiler! Kanatsız gelmişlerdi, kanatsız yükseldiler!
Dünyaya sen gösterdin nasıl korunur vatan! İmanlı göğüslerle; çelikten daha sağlam Aşılmaz bir duvarı nasıl örermiş insan! Bu cennet vatan için nasıl verilirmiş can!
Dünyaya sen gösterdin şehit olmak ne demek! Yar'e candan bir buse verir gibi can vermek! Canını versen bile hiç ölmemek ne demek! 'Ölümlerden öteye ölmeye koşan Mehmet! '
Dünyaya sen öğrettin, Mehmet demek ne demek! Komutanın emrine nasıl uyar bir Mehmet! Kıpkızıl akşamların o ölüm sağnağında 'Ölümlerden öteye nasıl uçar bir Mehmet! '
Yıl 1915' ti... Bademler açmaktaydı... Zaman Boğaz'da durmuş, Mehmet'e bakmaktaydı! Vatan için Mehmet'e onur veren o ölüm Emperyal gemilerden o yıl sırıtmaktaydı!
Kırkında..otuzunda..onbeşinde gençtiler. Emperyal orduları kovmaya gelmiştiler. Kimi muvazzaf asker, kimi gönüllü bir er Bir öğretmen...öğrenci...ya da bir rençberdiler. Düşmanı durdurmaya birlikte and içtiler!
Zamanı deler gibi düştü gökten mermiler! Sanki kıyamet idi, ölüm kustu gemiler! Kırlarda bahar söndü! İnsanlık burda öldü! Boğaz'ın sularına pis salyalar döküldü!
Kudurmuş kurtlar gibi saldırdılar bir anda 0 gümüşi sahili kirlettiler kanlarla Bu bir savaş değildi, vallahi bir soykırım. Yılar mı Mehmetçik'im, haykırdı: 'Hücum! Hücüm! '
'Allah, Allah! ' sesiyle inledi yerler gökler! Boğaz'da matem vardı, ölüm kusarken günler! Hangi düşman dayanır imanlı göğüslere Mehmetçik'in önünde dümdüz oldu tepeler!
Bir kere sarsılmadan atıldılar ileri Düşmanın üzerine göz kırpmadan gittiler. Şaşırdı kaldı düşman! ..Açıldı gözbebekler! Dere-tepeyi aşıp, uçarken Mehmetçik'ler!
Bu ne harb idi ya Rab! Bu nasıl bir harb idi! Çarığı- çapasıyla Mehmet şahlanmaktaydı! Vatana, ekmeğine göz diken düşmanını Denize dökmek için kanatsız uçmaktaydı!
Ceplerinde ya mektup, ya da bir mendil vardı. Burada mağlup olmak onlar için bir ar'dı! Ya şehit olacağız, ya gazi demiştiler Alay alay gelmişler bir avuç dönmüştüler!
İmanlı göğüslerle tarihe yön verdiler İşte bu Mehmetlere 'onbeşliler' dediler!
Vatan nasıl korunur gösterdin be Mehmet'im! Mertliğini sunarken bir gül gibi dünyaya! Yarım kalan işleri bırakıp torunlara Ebedi bir yaşama kanatlandın Mehmet'im!
O kadar güzel şeyler yazılmışki, bir Çanakkale'li olarak ayrıca gurur duydum. Onlar bizim için canlarını verdiler, çok şey borçluyuz onlara. Lütfen arkadaşlar, özellikle son zamanlarda birlik ve beraberliğe çok ihtiyacımız var. Tek yürek olabilmemiz için böyle savaşların yeniden yaşanması mı gerekiyor? . BİZ HEPİMİZ KARDEŞİZ...
Bu savaşı kurtuluş savaşı zamanında yapılan savaşlarla bir kıyaslayarak, bu savaşta gözle görülen ' iman ' kuvvetini bertaraf etmeye çalışanlar, analiz yeteneğinden mahrum, biçâre insanlardır ancak...
Çünkü......
Bu savaşla, son bir boynuz darbesi vurmaya çalışan batı, Haçlı zihniyeti ile tekrardan harekata geçmiş, ama ' müslüman ' genç kuşak sayesinde çil yavrusu gibi dağıtılmışlardır..
Eğer ki.......
Bu savaş kaybedilmiş olsaydı, Anadolu Topraklarında ' ezan ' yerine ' çan ' sesleri duyulacak
Mustafa isminin yerine ' Tony ' isimleri konulacaktı...
Oğlu’nun saçına kınayı yakıp alayına gönderen anayı; kardeşini, abisini, sevgilisini, eşini, oğlunu gözünü kırpmadan Çanakkale’ye, Trablusgarb’a gönderen anaları, ablaları, kardeşleri, sevgilileri, eşleri düşünüp ben neden bu kadar cesur değilim diye kendi halinize ağladığınız oldu mu? Bana oldu, Günlerce ağladım… Dünya’ya, geride kalan kadınlara en çok da kendime ağladım…
çanakkale de onlarca insan evladı sadece vatanına yabancı eli değmesin diye hak yolunda şehit oldu ama şimdi herşeyimiz yabancı elinde torunları bilumum yarışmlara koşuyor kimi soyunup dans ediyor kimi çığırtkanlık yapıyor acaba onlar boşuna mı koşa koşa gittiler şehit olmaya
Ruhları şâd olsun ancak bugün sorgulanması gereken verdiğimiz 250 bin kaybın gerçekten gerekli olup olmadığı. Çanakkale savaşının kazanılması gerçekten önemli sonuçlara yol açtımı... Bağımsız tarihçilere göre maalesef hayır... Bu cephede verilen bu denli büyük kayıp daha sonra işimizi çok zorlaştırmıştır zaten. Verilen yetişmiş insan kaybını ise ancak onlarca yıl sonra yavaş yavaş telafi edebilmeye başladık oda ayrı bir mevzu tabi...
Türk Kürt Çerkez Laz hepimiz tek yürek yüreğimizdeki iman vatan sevgimizle hep beraber aldık bu memleketi.Allah ÇANAKKALE 'de Allah Allah diyenlerin,o yüreği taşıyanların dirliğine birliğine zeval vermesin.Amin.bir Türk olarak duam budur.vatan hepimizin.
https://twitter.com/tariharsivi/status/1637128966887677956?s=20
Okuyorum; "Çanakkale Savaşında on beş yaşında çocuk asker yoktu"!
Biz çocuk asker değiliz aslında sene 1923 yazıyor. Bunu Çanakkale kahramanı olarak paylaşanlar şehitlerimizin hakkına girenler utansın!!!
Emanetiniz Onurumuzdur.............
Çanakkale turistlerinin İstanbul'a yolu düşerse Galatasaray Lisesi'ne gitmelerini öneririm.Oradaki şehit resimlerine baksınlar ve şaşırsınlar.Orada azımsanmayacak sayıda Rum,Ermeni,Yahudi olduğunu görecekler.
KENDİSİYLE SAVAŞAN ASKERLERİ ÖVEN KAHRAMAN
Türkiye'nin mimarı, Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, Çanakkale Zaferi'nden sonra düşman askerlerini saygıyla anmış ve Çanakkale Şehitleri için yapılan anıta şu sözleri yazdırmıştır:
' Bu memlekette kanlarını döken kahramanlar, burada bir dost vatanın toprağındasınız. Huzur içinde uyuyunuz. Sizler mehmetçiklerle koyun koyunasınız.
Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar, göz yaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler. Onlar bu toprakta canlarını verdikten sonra artık evlatlarımız olmuşlardır.'
Türk Ulusu olarak, Atatürk'ün vatanımızda yendiği uluslara karşı gösterdiği insani duyguların ifadesini taşıyan bu sözlerle ne kadar övünsek azdır...
Saygı ile...
Ömürlü Aksoy-Kayseri
Çanakkale ruhunu özümsemişler.
57 nci Alay
Seyid Onbaşı
Yahya Çavuş
İsimsiz binlerce Mehmet'ler
.
.
.
.
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana...
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın...
RABBİM CÜMLEMİZİ ŞEHİDLERİN ŞEFÂATLERİNE NÂİL EYLESİN..
ÇANAKKALE,
Yeniden varoluşun destanı
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİ
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,
Ne hayâsızca tahaşşüt ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle 'bu, bir Avrupalı'
Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!
Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi... Mahşer mi, hakikat mahşer,
Yedi iklimi cihanın duruyor karşında;
Ostralya'yla beraber bakıyorsun Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler, rengârenk.
Sâde bir hadise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi Yamyam, kimi bilmem ne belâ..
Hani tâûna da züldür bu rezil istîlâ...
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-u asil
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyla sefil,
Kustu Mehmed'ciğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyet denilen kahpe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müthiş ki: eder her bir mülkü harab.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı:
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lâğam;
Atılan her lâğımın yaktığı yüzlerce adam.
Ölüm indirmede. gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müthiş tipidir: savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak;
Boşanır sırtlara, vadîlere sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sînelere,
Sürü halinde gezerken sayısız tayyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdîde güler! ..
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrından râm?
Çünkü te'sis-i ilâhî o metîn istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerir azmini tevkîf edemez sun-u beşer;
Bu gögüslerse Hüdâ'nın ebedî serhaddi;
'O benim sun-u bedîim, onu çiğnetme! ' dedi.
ÂSIM'ın nesli.. diyordum ya... Nesilmiş gerçek;
İşte çiğnetmedi nâmûsunu, çiğnetmeyecek,
Şühedâ gövdesi, baksan a, dağlar, taşlar
O, rükû olmasa dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor;
BİR HİLÂL uğruna, yâ Rab, ne GÜNEŞLER batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker! ..
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor TEVHÎDİ...
BEDR'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi...
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni târîhe! ' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek KÂBE'yi diksem başına;
Rûhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ nâmiyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmiyle,
Ebr-i nîsânı açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvîzenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ haşre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları, sarsam yarana...
Yine birşey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salîbin kırarak savletini;
Şarkın en sevgili sultânı SELÂHADDÎN'i,
KILIÇ ARSLAN gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslâmı kuşatmış, boğuyorken husran;
O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki rûhunla berâber gezer ecrâmı adın;
Sen ki a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât!
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...
Ey şehid oğlu, isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor PEYGAMBER.
Mehmed ÂKİF ERSOY
Çanakkale savaşı,
bir ulusun yokluk içinde,
devrin emperyalist ve eğemen güçlerine karşı nasıl başarılı olunabileceğinin bir canlı isbat belgesidir.
Tüm Çanakkale şehitlerimizden Allah razı olsun....
İsim şan şöhret için değil,
Allah ve vatan için şehid oldu.
Çanakkale şehitleri.
dedelerim çanakkalede şehit düştü.metrekareye 6.000 mermi düştü...yerlerden kemik fışkırdı.dereler kan ağladı.boğaz kızıla boyandı. ne için? VATAN için bunlar yaşandı.M.Kemal anafartalarda parladı.askerlere ölmeyi emretti,düşman çanakkale kaldı...
...............
Çanakkale Yolu'nda!
Bir haziran sabahı bindim anka kuşuma
Gönlümü seriverdim Çanakkale Yolu'na! ..................1
Kaf Dağı'nın ardına uçar gibi yol aldım
Avrupa kıtasından Asya'ya kanatlandım!
Korudağ'dan geçerken içtim çam kokusunu
Adilhan'ın yanında Saroz'un dokusunu......................2
Koruköy Çeşmesi'nden su içtim doya doya
Saroz'un mavisini gönlümde duya duya!
Bolayır'ın içinde biraz tarih topladım!
Burdaki yiğitlere bir kaç dua yolladım!
Açıldım dolu dizgim Şehitler Diyarı'na.....................3
Gözlerimi bıraktım Saroz'un koylarına!
Baktım ki yol boyunca diz çökmüş papatyalar
Sarı bir dantel gibi denize sarkmaktalar
Saçları zümrüt yeşil karakucak gür çamlar..............4
Birbirinin üstünden boynunu uzatmışlar.
Süzülen kuğu gibi geçişirken vapurlar
Yemyeşil gözleriyle onlara bakmaktalar.................5
Bir anda çocuk oldum, hayat doldu içime!
Doyamadım Boğaz'ın mavi-yeşil rengine
Atatürk'ün evine selam verip te geçtim.
Dönüşte geleceğim diye haber ilettim......................6
Hayalimde canlandı Conkbayır...Kocaçimen
İstedim ki bir anda orda olayım hemen!
Bayıldım kıyılara oturmuş yazlıklara!
Uzatmışlar elini Boğaz'ın sularına! .............................7
Boğaz'ın mavi suyu böyle miydi hep bilmem
Beyaz bir martı olup uçmak geldi içimden!
Durdurdum Toros'umu Marmara eteğinde!
Boyadım ellerimi mavinin göbeğinde!
Bir kaç tane taş atıp izledim halkaları..........................8
Gönlümü alıverdi denizin dalgaları!
Gönlüm söz dinlemiyor, dalgalarla ilerler
'Kilitbahir önünde feribottayım 'gel! ' der.....................9
Bir yarış pisti gibi uzayıp giden yoldan.
Geçtim normal bir hızla Eceabat Bulvarı'ndan.
Sol yanım mavi deniz, sağ yanıp Kilitkale
Karşımda destan destan o güzel Çanakkale! ...........10
Yüzyıllar öncesinden bir selam verir gibi
'Dur yolcu! ' dizeleri bir tepenin üstünde
Birdenbire köpürdü denizin dalgaları!
Beynimde şekillendi bir devrin anıları:.........................11
Boğaz'a dizilince düşman donanmaları
Nasıl da eritmiştik o demirden dağları!
Sonra mart! .. sonra nisan! .........................................12
915'in tüm ayları..
Cennetten bir bahçeye
çevirdik buraları!
Conkbayır...Mustafa Kemal.........................................13
57.piyade alayı...
Yahya Çavuş! ..Seyit'ler
Ve tüm kahraman Mehmetler..
Canlandılar gözümde, herbiri birer birer!
Seni anlamak için bir kere görmek yeter!
Senin için boşuna can vermemiş Mehmetler!
Düşüncelerim gibi akarken ak köpükler.......................14
Arkamda kalıverdi destanlaşmış tepeler!
Vapur gider su gider, vapurda ben giderim
Boğaz'ın sularında dillenir türkülerim.
Meltemlerinde tüter iki kıta kokusu..............................15
Dağlarda-bayırlarda yeşilin en koyusu
Marmara'dan Ege'ye akarken mavi deniz
Bir tarih nasıl kokar ah! bir görmeliydiniz! ....................16
Cennetten bir bahçeydi Boğaz ve Çanakkale!
Böyle kutsal bir diyar verilir mi ellere!
Her zerre toprağına gülleler yağsa yine
Bu millet kurban olur sana ey Çanakkale! ....................17
O kadar haklıymış ki sana canını veren
Bir değil bin can olsa verir seni her gören!
................................[].............................
Saros'dan Gelibolu'ya Bakarken!
Ne zaman
Saros'dan baksam Gelibolu'ya
Gelincik gelincik tepeler görürüm!
Düşünürüm Çanakkale Savaşları'nı
Mehmetçik'imle övünürüm!
Ne zaman Saros'dan baksam;
güneşe, aya..
Mart ayında, nisanda, mayısta, ağustosta..
Kanlısırt'ta.. Kocaçimen'de.. Bombatepe'de...
Uçan şahinler görürüm!
Ve öğretmen Ethem'in armut ağacında,
gamlı bülbülleri dinlerim!
Binerim martıların kanatlarına!
Gülle gibi ağır günlere giderim!
Kumkale'de..Anafartalar'da.. Arıburnu'nda...
Siperlerde gülleler eritirim!
Yahya Çavuş olurum Seddülbahir'de!
Bir avuç askerle üç alay düşmana direnirim..
Mustafa Kemal'le birlikte,
Conkbayırı'nda;
Bir ölür bin dirilirim!
Ne zaman Gelibolu'ya baksam
Saros Kıyıları'ndan;
Mecidiye'den..Erikli'den..Yayla'dan...
Tek tek koylarında gezerim Gelibolu'nun!
Kirte'de,Sığındere'de...Alçıtepe'de
Düşmanla göğüs göğüse cenk ederim!
Bir bakarım Mecidiye Tabyası'ndayım!
Edremitli onbaşı,
Seyit Mehmet'in yanındayım!
Kaldırıp kaldırıp dev gülleleri
Bouvet'i..Agemomnon'u vurmaktayım!
Ne zaman Saros'dan baksam Gelibolu'ya
Kanlısırt'ta Tekçam Tepesi'ndeyim!
Oturmuşum tek çamın altına
memleket türküleri söylemekteyim!
İşte böyle, her yaz ben,
Gümüş yaldızlı bu sahillerden
bakarken Gelibolu'ya
O destan günlerinde gezerim!
Ve ikiyüz ellibin şehidin kabirlerini okşarken
bronz tenli ellerim
'Dünya' denen bu bahçede
Tek tek çamların orman olduğu
savaşsız günleri özler
Katmer katmer gonca bir gül gibi
mavi denize bakan
çılgın gözlerim!
Ali Koç Elegeçmez
Çanakkale Kahramanları!
Eşref-i mahlukatın o çirkin- kirli yüzü
Yıl 1915'te düştü yine Boğaz'a!
Anadolu Türkü'nü toptan yok etmek için
Saldırdı hayvan gibi düşman Gelibolu'ya!
Yok etmek istediği sanki insan değildi
Halı kadar toprağa düştü binlerce mermi
Doğduğu topraklarda yeniden doğmak için
Göğsünü kalkan yaptı Anadolu Mehmet'i
Binlerce mermi düştü bir günde topraklara
Bir günde, bin destan yazıldı bu sırtlara!
0rtalama bir güne bin tane şehit düştü
0nbeşliler 0nbeşte toprağa böyle düştü!
Kimi Yahya Çavuş'tu, kimi Seyit Onbaşı
Çoğunun düşmemişti gözüne sevda yaşı
Kimini oğlunu bekler, kimini sevdalısı
Biçilecek buğdaylar beklerdi kimini de..
Göz kırpmadan verdiler canlarını vatana
Yazdıkları mektubu atamadan gittiler
Hayatın baharına veda ederken erken
Bizlere bu vatanı bırakan yiğittiler.
Conkbayır...Bombatepe...Kanlısırt.. demediler
Her tepenin önünde dev gibi dikildiler.
Bu vatana adanmış kınalı keklik gibi
'Öl! ' emriyle tarihe yeni bir yön verdiler.
Her biri aslan idi! Her biri melektiler!
Kanatsız gelmişlerdi, kanatsız yükseldiler!
Ali Koç Elegeçmez
Onbeşliler! (Çanakkale)
Dünyaya sen gösterdin nasıl korunur vatan!
İmanlı göğüslerle; çelikten daha sağlam
Aşılmaz bir duvarı nasıl örermiş insan!
Bu cennet vatan için nasıl verilirmiş can!
Dünyaya sen gösterdin şehit olmak ne demek!
Yar'e candan bir buse verir gibi can vermek!
Canını versen bile hiç ölmemek ne demek!
'Ölümlerden öteye ölmeye koşan Mehmet! '
Dünyaya sen öğrettin, Mehmet demek ne demek!
Komutanın emrine nasıl uyar bir Mehmet!
Kıpkızıl akşamların o ölüm sağnağında
'Ölümlerden öteye nasıl uçar bir Mehmet! '
Yıl 1915' ti...
Bademler açmaktaydı...
Zaman Boğaz'da durmuş, Mehmet'e bakmaktaydı!
Vatan için Mehmet'e onur veren o ölüm
Emperyal gemilerden o yıl sırıtmaktaydı!
Kırkında..otuzunda..onbeşinde gençtiler.
Emperyal orduları kovmaya gelmiştiler.
Kimi muvazzaf asker, kimi gönüllü bir er
Bir öğretmen...öğrenci...ya da bir rençberdiler.
Düşmanı durdurmaya birlikte and içtiler!
Zamanı deler gibi düştü gökten mermiler!
Sanki kıyamet idi, ölüm kustu gemiler!
Kırlarda bahar söndü! İnsanlık burda öldü!
Boğaz'ın sularına pis salyalar döküldü!
Kudurmuş kurtlar gibi saldırdılar bir anda
0 gümüşi sahili kirlettiler kanlarla
Bu bir savaş değildi, vallahi bir soykırım.
Yılar mı Mehmetçik'im, haykırdı: 'Hücum! Hücüm! '
'Allah, Allah! ' sesiyle inledi yerler gökler!
Boğaz'da matem vardı, ölüm kusarken günler!
Hangi düşman dayanır imanlı göğüslere
Mehmetçik'in önünde dümdüz oldu tepeler!
Bir kere sarsılmadan atıldılar ileri
Düşmanın üzerine göz kırpmadan gittiler.
Şaşırdı kaldı düşman! ..Açıldı gözbebekler!
Dere-tepeyi aşıp, uçarken Mehmetçik'ler!
Bu ne harb idi ya Rab! Bu nasıl bir harb idi!
Çarığı- çapasıyla Mehmet şahlanmaktaydı!
Vatana, ekmeğine göz diken düşmanını
Denize dökmek için kanatsız uçmaktaydı!
Ceplerinde ya mektup, ya da bir mendil vardı.
Burada mağlup olmak onlar için bir ar'dı!
Ya şehit olacağız, ya gazi demiştiler
Alay alay gelmişler bir avuç dönmüştüler!
İmanlı göğüslerle tarihe yön verdiler
İşte bu Mehmetlere 'onbeşliler' dediler!
Vatan nasıl korunur gösterdin be Mehmet'im!
Mertliğini sunarken bir gül gibi dünyaya!
Yarım kalan işleri bırakıp torunlara
Ebedi bir yaşama kanatlandın Mehmet'im!
Ali Koç Elegeçmez
der ki bir türküde:
vatan bugün bizden razı olacak nefer şehit ordu gazi olacak....
mekanları cennet, ruhları şad olan ve asla unutulmayacak olan vatanı için gövdesini,ailesini,geleceğini siper etmiş olan kahramanlar.
O kadar güzel şeyler yazılmışki, bir Çanakkale'li olarak ayrıca gurur duydum.
Onlar bizim için canlarını verdiler, çok şey borçluyuz onlara. Lütfen arkadaşlar, özellikle son zamanlarda birlik ve beraberliğe çok ihtiyacımız var. Tek yürek olabilmemiz için böyle savaşların yeniden yaşanması mı gerekiyor? . BİZ HEPİMİZ KARDEŞİZ...
Vurulmuş Alnından uzanmış yatıyor...
Bir hilal uğruna ya rab ne güneşler batıyor....
Sana dar gelecek bu makberi kimler kazsın...
Gel gömelim seni tarihe desem sığmazsın....
Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker...
Gökten ecdad inip öpse o pak alnı değer...
Ne büyüksünki kanın kurtarıyor tevhidi...
Bedrin aslanları ancak bu kadar şanlı idi...
YORUMSUZ...
Ziyaretinize geleceğiz şanlı dedelerimiz....! ! !
Şimdiden bir sabırsızlık başladı bende, yolculuğa çıkmadan 10 gün boyunca bu telaşe içerisinde bulunurum..
Ve Çanakkale ' ye ilk ziyaretim... :)
Bu savaşı kurtuluş savaşı zamanında yapılan savaşlarla bir kıyaslayarak, bu savaşta gözle görülen ' iman ' kuvvetini bertaraf etmeye çalışanlar, analiz yeteneğinden mahrum, biçâre insanlardır ancak...
Çünkü......
Bu savaşla, son bir boynuz darbesi vurmaya çalışan batı, Haçlı zihniyeti ile tekrardan harekata geçmiş, ama ' müslüman ' genç kuşak sayesinde çil yavrusu gibi dağıtılmışlardır..
Eğer ki.......
Bu savaş kaybedilmiş olsaydı, Anadolu Topraklarında ' ezan ' yerine ' çan ' sesleri duyulacak
Mustafa isminin yerine ' Tony ' isimleri konulacaktı...
daha iyi anlamak icin bu linke bakin
Oğlu’nun saçına kınayı yakıp alayına gönderen anayı; kardeşini, abisini, sevgilisini, eşini, oğlunu gözünü kırpmadan Çanakkale’ye, Trablusgarb’a gönderen anaları, ablaları, kardeşleri, sevgilileri, eşleri düşünüp ben neden bu kadar cesur değilim diye kendi halinize ağladığınız oldu mu? Bana oldu,
Günlerce ağladım… Dünya’ya, geride kalan kadınlara en çok da kendime ağladım…
Bu savas icin istanbulda cogu lise o yil mezun veremedi cunku
ogrencisi kalmamisti hepsi cephede sehit dusmustu,
savastanda ote, herseyden ote apayri bir destan,keske bu destani
anlatabilecek kelimeler olsaydi
çanakkale de onlarca insan evladı sadece vatanına yabancı eli değmesin diye hak yolunda şehit oldu ama şimdi herşeyimiz yabancı elinde torunları bilumum yarışmlara koşuyor kimi soyunup dans ediyor kimi çığırtkanlık yapıyor acaba onlar boşuna mı koşa koşa gittiler şehit olmaya
imanlı bir yürekle neler yapilabileceğini tüm dünyaya ispatlayan.. kahramanlar..
ruhları şad olsun... mekanları cennet olsun......
din düşmanlarına itina ile şokuşturulur..
yiğit insanlarmış atalarımız canla başla nasıl da mücadele etmişler...
ruhları şad olsun.....şimdi yattıkları yerden kalkıp görseler
halimizi...
özgürce yaşayalım diye mücadele ettiler bu topraklar için... bize emanet
ettiler ama gorsünler torunları nasıl da girmiş birbirine bu emanet
topraklarda.....
bize neler oldu böyle....................
Ruhları şâd olsun ancak bugün sorgulanması gereken verdiğimiz 250 bin kaybın gerçekten gerekli olup olmadığı. Çanakkale savaşının kazanılması gerçekten önemli sonuçlara yol açtımı... Bağımsız tarihçilere göre maalesef hayır... Bu cephede verilen bu denli büyük kayıp daha sonra işimizi çok zorlaştırmıştır zaten. Verilen yetişmiş insan kaybını ise ancak onlarca yıl sonra yavaş yavaş telafi edebilmeye başladık oda ayrı bir mevzu tabi...
Türk Kürt Çerkez Laz hepimiz tek yürek yüreğimizdeki iman vatan sevgimizle hep beraber aldık bu memleketi.Allah ÇANAKKALE 'de Allah Allah diyenlerin,o yüreği taşıyanların dirliğine birliğine zeval vermesin.Amin.bir Türk olarak duam budur.vatan hepimizin.
Türk akıl ve gücle zafere ulaşırken,cennete giden askerlerimiz.Hatta cennetin üst katlarına giden askerlerimiz.