bu nedenle biz seçilmeyiz sadece sevdiklerimizi seçeriz sevdiklerimizin sevdiklerine bakarız öyle seçeriz.inkardan ve yalandan dolandan hoşlansaydık Muhsin diye yazılan ve adam diye okunan beyefendi yerine diğerlerini ve düstürlarını tercih ederdik.
bu bir insanlık dersidir adamlık dersidir bu dersin piri rahmetin temsilcisi hazret-i Muhammaed sav efendimizdir ki onu baş tacı yaptığını gösteden dersin o zaman ki siyasi kürsü başkanı sayın beyefendi -tariften dahi aciz kaldığımız güzel insan ve hem de evlatlarıdır- Allah'ın selamı rahmeti ve bereketi ebeden daima onun ve evlatlarının üzerine olsun amin.
bu vesile ile o zaman ki zihniyetinizi ve temsilcilerinin zihniyetini deşifre etme imkanı bulup asıl medeniyetin takdire şayan bir iyilik yapan kişi ve kişiler ile temsilcilerinin kendisine iyilik yapılan kişinin bu iyiliği hem ilan hem itirafı ile memleketin huzursuzluğundan nemalanmak ve ayrılığından nemalanmak farklılığından nemalanmak yerine birlikten yana olmayı rahmetten yana olmayı doğrudan yana olmayı ilke ve prensip edinebilme kabiliyetidir ki ve gördük ki bu kabiliyet yetenek bu arzu ve istek ve iradeyi kullanmak sizin ve o zamanki malum temsilcilerinizin düstüru değilmiş.
inkarı mümkün olmayan bir şey varsa aziz nesini yangından kurtaran muhsin yazıcıoğlunun talimat emir irade ve tavsiyesi neticesiyle ve manen evlatları sayılan o zamanki müdahillerin eliyle kurtarılmış ve kendisine adeta hayat üstüne hayat verilmiş olmasıdır ki yediremediğiniz sindiremediniz budur.Bu tarihi vaka tam gerçeğin ta kendisidir ki aziz nesin ve o zaman ki yangından bu ellerle kurtarılan zaatlar birinci elden ve birinci ağızdan bunumedeni bir insan gibi televizyonlarda dillendiremeyip hatta temsilcileri dahi gizliden gizliye ancak korka korka ürke ürke adeta kimse duymadan bu itirafı saklarcasına yapmış olmalarıdır ki bu da göstermektedir ki aman kimse doğruyu bilmesin ya da az kişi duysun ki etrafımızdaki o zaman ki kalabalık ve bu kalabalıktan nemalandığımız adeta onları kullandığımız ortaya çıkmasın demektir.üstü kalsın..selametle.
aziz nesin sığındığı yer olan BBP teşkilatına Muhsin yazıcı oğlunun izin irade ve hem emir ve tavsiyesi ile ve rahmet nazarıyla alınarak çıkıp televizyona medeni bir insan gibi teşekkür dahi edemeyen tarifi imkana sığmayan bir canlıdır. hala yaşıyorsa tabii.
Şimdi kentlerin yalın-kılıç yalnızlığındasın Geçtiğin kırmızı, durduğun yeşil… Unutulmasın Dimdik önündesin bir fotoğraf karesinin O fotoğrafta hiç sarı kullanılmasın
Aziz Nesin 11 yaşında hafızdı, Kuran'ı ezbere biliyordu ve sağlam bir din eğitimi almıştı...
1935'de Kuleli Askeri Lisesini, 1937'de Ankara'da Harp Okulunu bitirip asteğmen oldu, üsteğmen rütbesindeyken "görev ve yetkisini kötüye kullandığı.." suçlamasıyla askerlikten uzaklaştırıldı... Çünkü ordu malzemesini ihtiyacı olan bir köylüye vermişti.
12 Ağustos 1947'de 10 ay ağır hapis ve 3 ay 10 gün de Bursa'da "emniyet-i umumiye nezareti" altında bulundurulma cezasına çarptırıldı...
Çok aç kaldı, hatta Bursa'ya sürgüne gönderildiğinde geceleri çöp karıştırıp sebze meyve bulmaya çalıştığı zamanlar bile oldu, bir zaman geldi dünyanın en çok kazanan yazarları arasına girdi.
Hiç çalmadı, hiç arabası olmadı...
Şehirde bir minibüs ya da bir belediye otobüsünde görebilirdiniz onu...
Yaşadığı süre içerisinde yüzlerce çocuğa; yeme, içme, barınma, giyinme, okuma vs. tüm ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde baktı...
Yazdığı kitaplar sayesinde, devletten hiç destek almadan bir vakıf kurdu ve o vakıf halen devam etmekte.
Oğlunun gemisi, uçağı yoktur...
Yetiştirdiği çocuklara hiç bir şekilde tacizde bulunmamıştır, mezarı vakfın bahçesindedir... Üstünde çocuklar oynasın diye yeri belli değildir.
şu zamanda dürüstlük imkansızsa biz bu imkansızı yaşar güler geçeriz zira imkansıza aşığız.
dürüstlük bir markadır her omuz taşıyamaz.
bu nedenle biz seçilmeyiz sadece sevdiklerimizi seçeriz sevdiklerimizin sevdiklerine bakarız öyle seçeriz.inkardan ve yalandan dolandan hoşlansaydık Muhsin diye yazılan ve adam diye okunan beyefendi yerine diğerlerini ve düstürlarını tercih ederdik.
bu bir insanlık dersidir adamlık dersidir bu dersin piri rahmetin temsilcisi hazret-i Muhammaed sav efendimizdir ki onu baş tacı yaptığını gösteden dersin o zaman ki siyasi kürsü başkanı sayın beyefendi -tariften dahi aciz kaldığımız güzel insan ve hem de evlatlarıdır- Allah'ın selamı rahmeti ve bereketi ebeden daima onun ve evlatlarının üzerine olsun amin.
bu vesile ile o zaman ki zihniyetinizi ve temsilcilerinin zihniyetini deşifre etme imkanı bulup asıl medeniyetin takdire şayan bir iyilik yapan kişi ve kişiler ile temsilcilerinin kendisine iyilik yapılan kişinin bu iyiliği hem ilan hem itirafı ile memleketin huzursuzluğundan nemalanmak ve ayrılığından nemalanmak farklılığından nemalanmak yerine birlikten yana olmayı rahmetten yana olmayı doğrudan yana olmayı ilke ve prensip edinebilme kabiliyetidir ki ve gördük ki bu kabiliyet yetenek bu arzu ve istek ve iradeyi kullanmak sizin ve o zamanki malum temsilcilerinizin düstüru değilmiş.
inkarı mümkün olmayan bir şey varsa aziz nesini yangından kurtaran muhsin yazıcıoğlunun talimat emir irade ve tavsiyesi neticesiyle ve manen evlatları sayılan o zamanki müdahillerin eliyle kurtarılmış ve kendisine adeta hayat üstüne hayat verilmiş olmasıdır ki yediremediğiniz sindiremediniz budur.Bu tarihi vaka tam gerçeğin ta kendisidir ki aziz nesin ve o zaman ki yangından bu ellerle kurtarılan zaatlar birinci elden ve birinci ağızdan bunumedeni bir insan gibi televizyonlarda dillendiremeyip hatta temsilcileri dahi gizliden gizliye ancak korka korka ürke ürke adeta kimse duymadan bu itirafı saklarcasına yapmış olmalarıdır ki bu da göstermektedir ki aman kimse doğruyu bilmesin ya da az kişi duysun ki etrafımızdaki o zaman ki kalabalık ve bu kalabalıktan nemalandığımız adeta onları kullandığımız ortaya çıkmasın demektir.üstü kalsın..selametle.
sizin itiraftan dahi utandığınız(!) gerçek budur .
Kenan bey ;
Aziz Nesin hakkın da bildiklerinizle bizi şaşırtmaya devam ediyorsunuz ...
Uyanınca uyuduğunu anlıyor insan
ŞEHADET YKUSU
HAMD,ŞÜKÜR VE GÜZEL İSİM MUHAMMED SAV.
JANANIM
LE İLAHE İLLALLAH LE İLAHE İLLALLAH LE İLAHE İLLALLAH
MÜNTAKİM
BİZ YERYÜZÜNE İNDİKÇE SİZ KÜFFAR EHLİ AĞZI AÇIP GÖKYÜZÜNE BAKACAKSINIZ.
EL YEVMU TENŞÜRU SADEKEL KÜFFARİ
KERKUK İÇİMİZDE KUDÜS İÇİMİZDE BİZ KAYYBETMEDİK SADECE MOLA VERDİK:))
KUDUS VE KUDDÜS
evvel ahir dünya Türkün OLACAK
aziz nesin sığındığı yer olan BBP teşkilatına Muhsin yazıcı oğlunun izin irade ve hem emir ve tavsiyesi ile ve rahmet nazarıyla alınarak çıkıp televizyona medeni bir insan gibi teşekkür dahi edemeyen tarifi imkana sığmayan bir canlıdır. hala yaşıyorsa tabii.
Şimdi kentlerin yalın-kılıç yalnızlığındasın
Geçtiğin kırmızı, durduğun yeşil… Unutulmasın
Dimdik önündesin bir fotoğraf karesinin
O fotoğrafta hiç sarı kullanılmasın
İyi çocuk ol, acınla büyü… Unutulmasın…
Ahmet Erhan
Aziz Nesin 11 yaşında hafızdı, Kuran'ı ezbere biliyordu ve sağlam bir din eğitimi almıştı...
1935'de Kuleli Askeri Lisesini, 1937'de Ankara'da Harp Okulunu bitirip asteğmen oldu, üsteğmen rütbesindeyken "görev ve yetkisini kötüye kullandığı.." suçlamasıyla askerlikten uzaklaştırıldı...
Çünkü ordu malzemesini ihtiyacı olan bir köylüye vermişti.
12 Ağustos 1947'de 10 ay ağır hapis ve 3 ay 10 gün de Bursa'da "emniyet-i umumiye nezareti" altında bulundurulma cezasına çarptırıldı...
Çok aç kaldı, hatta Bursa'ya sürgüne gönderildiğinde geceleri çöp karıştırıp sebze meyve bulmaya çalıştığı zamanlar bile oldu, bir zaman geldi dünyanın en çok kazanan yazarları arasına girdi.
Hiç çalmadı, hiç arabası olmadı...
Şehirde bir minibüs ya da bir belediye otobüsünde görebilirdiniz onu...
Yaşadığı süre içerisinde yüzlerce çocuğa; yeme, içme, barınma, giyinme, okuma vs. tüm ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde baktı...
Yazdığı kitaplar sayesinde, devletten hiç destek almadan bir vakıf kurdu ve o vakıf halen devam etmekte.
Oğlunun gemisi, uçağı yoktur...
Yetiştirdiği çocuklara hiç bir şekilde tacizde bulunmamıştır, mezarı vakfın bahçesindedir...
Üstünde çocuklar oynasın diye yeri belli değildir.
titanik 2 zenginler 0
parasıyla ava atanların sonları ep aynı biter.....