Berkeley in ikinci sağlaması, taşın varlık kazanma hakkını canlılık sağlıyor, Novalisin bir mistik olarak çok genç yaşta söylediği gibi bilimsel kafanın işi değil bu, aşkınlık mantığı başka türlü işliyor, bilimsel mantık Gödel gibi, sadece zehirlenerek ölebileceğini düşünebiliyor, aristo dan beri ender raslanan bir mantıkçı zihin böyleyken, hangisi daha güvenilir, Novalis mi nerdeyse çocuk yaşta, nasıl oluyorsa, yoksa yetmişine gelmiş Gödel mi, ben gene de sizin yeriniz de olsam Celal Hocamızdan şaşmam, bize yer açılır, tarih boyunca nerdeyse 100 milyar, az mı.
Taşta bir görüntü uyuklar, görüntülerimin görüntüsü. - Nietzsche.
Yani Berkeley i doğruluyor, ancak benim görüntülerim orda ve gerçek madde benim, taş sadece geçiçi, test mekanımın maddesi, ben devam edicem, edebilirsem, taş zaten hayal olduğu için silinecek görünümden. 1883 -1884 yılında Nietzsche nerde olduğunu kendi bile bilmiyor, - benim 2004, 2005 lerim gibi - ayrıntılı Karl Jaspersin kitabında, bu konunun iyi bir uzmanı ve Psikiyatr-Filozof, herhangi biri denemez, Türkçede var. İyi bir fizikçi kuantum bilgisayarından öteye taşır, ekonomi de para basar o da artık onların uzmanlığı, Türkçe şiir yabana atılmaz.
Bu aralar doğadaki doğal taşlar ile ilgileniyorum. Onları öğreniyorum. Yeni şeyler öğrenmeyi seviyorum. Çok çeşitli ve güzeller. Bir sürü güzel taş topladım. Onları izlemek keyif veriyor. Muhteşemler. Allah'ım ne kadar güzel yaratmışsın diyorum. İçim sevinç doluyor. Özellikle içinden ışık geçirenleri ışık altında bakınca çok güzel, etkileyici gözüküyorlar. Parlak beyazlar, sarılar, turuncular, pembeler, kırmızılar, yeşiller. Adeta bir renk cümbüşü. Doğayı, doğada olmayı seviyorum. İnsan pozitif enerji ile doluyor. :))
Genç bir Yönetici, yeni Jaguarı içinde kurulmuş, biraz da hızlıca, bir mahalleden geçiyordu. Park etmiş arabaların arasından yola fırlayan bir çocuk olabilir düşüncesiyle dikkatini daha çok yol kenarına vermişti. Bir şeyin yola fırladığını görünce hemen fren yaptı ama aracı durana kadar geçen mesafede yola çocuk fırlamadı. Bunun yerine, yepyeni arabasının yan kapısına büyükçe bir taş çarptı. Adam hızlıca frene yüklendi ve taşın fırlatıldığı boşluğa doğru geri geri gitti.
Sinirlenmiş olan genç adam arabasından fırladı ve taşı atan çocuğu kaptığı gibi yakında park etmiş olan bir arabanın gövdesine sıkıştırdı. Bunu yaparken de bağırıyordu: Sen ne yaptığını sanıyorsun serseri? Bu yaptığın ne demek oluyor? O gördüğün yepyeni ve pahalı bir araba ve attığın o taşın mahvettiği yeri düzelttirmek için kaportacıya bir sürü para ödemek zorunda kalacağım. Neden yaptın bunu?
”Küçük çocuk üzgün ve suçlu bir tavır içindeydi. “Lütfen, amca, lütfen kızmayın. Ben çok üzgünüm ama başka ne yapabilirdim, bilemedim. Taşı attım çünkü işaret etmeme rağmen diğer arabalar durmadı. Çocuk, gözlerinden süzülen yaşları elinin tersiyle silerek park etmiş bir aracın arkasına işaret etti. “abim orada. Yokuştan aşağı yuvarlandı ve tekerlekli sandalyesinden düştü ve ben onu kaldıramıyorum.”
Çocuğun şimdi hıçkırıklardan omuzları sarsılıyordu ve şaşkın adama sordu: “Onu kaldırıp tekerlekli sandalyesine oturtmama yardım edebilir misiniz? Sanırım abim yaralandı ve benim için çok ağır. Ne diyeceğini bilemez halde, genç yönetici boğazındaki düğümden yutkunarak kurtulmaya çalıştı. Yerde yatan sakat çocuğu kaldırıp tekerlekli sandalyesine oturttu, cebinden temiz ve ütülü mendilini çıkartıp, çeşitli yerlerinde oluşmuş ve kanayan yara ve sıyrıkları dikkatlice silmeye çalıştı.
Bir şeyler söyleyemeyecek kadar duygulanmış olan genç adam, abisinin tekerlekli sandalyesini iterek yavaş yavaş uzaklaşan çocuğun ardından bakakaldı. Jaguar marka arabasına geri dönüşü yavaş yavaş oldu ve yol ona çok uzun geldi. Arabanın yan kapısında taşın bıraktığı iz çok derin ve net görülür şekildeydi ama adam orayı hiçbir zaman tamir ettirmedi. Oradaki izi, şu mesajı hiç unutmamak için sakladı:
Hiçbir zaman yaşamın içinden, seni durdurmak ve dikkatini çekmek için birilerinin taş atmasına mecbur kalacağın kadar hızlı geçme. Yaratıcı ruhumuza fısıldar ve kalbimizle konuşur. Bazen, onu dinlemek için vaktimiz olmuyorsa, bize taş fırlatmak zorunda kalır.
nietsrche insan nasıl taşlaşmalı sorusuna verdiği yanıt gibi yavaş yavaş sertleşmeli bi mücehver gibi ve sonunda sessiz ve sonsuzluğun sevincinde yatıp kalkmalı
İslamiyet öncesi arap toplumlarında da görülmekle beraber, daha çok teknoloji, sanayi devi japon'ların değer verdiği bir şeydir. Taşlar ve bakımları hakkında herşeyi onlardan öğrenebilirsiniz.
Taş taşlığını biz de anlamalı. - gökhan, 2004
Berkeley in ikinci sağlaması, taşın varlık kazanma hakkını canlılık sağlıyor, Novalisin bir mistik olarak çok genç yaşta söylediği gibi bilimsel kafanın işi değil bu, aşkınlık mantığı başka türlü işliyor, bilimsel mantık Gödel gibi, sadece zehirlenerek ölebileceğini düşünebiliyor, aristo dan beri ender raslanan bir mantıkçı zihin böyleyken, hangisi daha güvenilir, Novalis mi nerdeyse çocuk yaşta, nasıl oluyorsa, yoksa yetmişine gelmiş Gödel mi, ben gene de sizin yeriniz de olsam Celal Hocamızdan şaşmam, bize yer açılır, tarih boyunca nerdeyse 100 milyar, az mı.
Taşta bir görüntü uyuklar, görüntülerimin görüntüsü. - Nietzsche.
Yani Berkeley i doğruluyor, ancak benim görüntülerim orda ve gerçek madde benim, taş sadece geçiçi, test mekanımın maddesi, ben devam edicem, edebilirsem, taş zaten hayal olduğu için silinecek görünümden.
1883 -1884 yılında Nietzsche nerde olduğunu kendi bile bilmiyor, - benim 2004, 2005 lerim gibi - ayrıntılı Karl Jaspersin kitabında, bu konunun iyi bir uzmanı ve Psikiyatr-Filozof, herhangi biri denemez, Türkçede var. İyi bir fizikçi kuantum bilgisayarından öteye taşır, ekonomi de para basar o da artık onların uzmanlığı, Türkçe şiir yabana atılmaz.
Bu aralar doğadaki doğal taşlar ile ilgileniyorum. Onları öğreniyorum. Yeni şeyler öğrenmeyi seviyorum. Çok çeşitli ve güzeller. Bir sürü güzel taş topladım. Onları izlemek keyif veriyor. Muhteşemler. Allah'ım ne kadar güzel yaratmışsın diyorum. İçim sevinç doluyor. Özellikle içinden ışık geçirenleri ışık altında bakınca çok güzel, etkileyici gözüküyorlar. Parlak beyazlar, sarılar, turuncular, pembeler, kırmızılar, yeşiller. Adeta bir renk cümbüşü. Doğayı, doğada olmayı seviyorum. İnsan pozitif enerji ile doluyor. :))
Attığınız her küçük taş,bir gün size kaya parçası olarak geri dönebilir.
' Kim günahsızsa o taş atsın'H.z İsa
Bu söz dizginler her zaman öfkelerimi...
bir taş gelip oturdu kalbimin üzerine...eziyor biriktirdiklerimi...
sonun başlangıcı mı demeli...yolun sonu mu..bir bilsem...
Efendim..
Bilirsiniz elbet..Taşların dahî kaderde/n hissesi vardır..
Taifte taş olmak başka..
Kâbede başkacadır..
Yâr gerdanında olanlar cennet taşları mıdır..?
..
Derinin rengini değiştiren taşlar:W
Taşın Hikayesi
Genç bir Yönetici, yeni Jaguarı içinde kurulmuş, biraz da hızlıca, bir mahalleden geçiyordu. Park etmiş arabaların arasından yola fırlayan bir çocuk olabilir düşüncesiyle dikkatini daha çok yol kenarına vermişti. Bir şeyin yola fırladığını görünce hemen fren yaptı ama aracı durana kadar geçen mesafede yola çocuk fırlamadı. Bunun yerine, yepyeni arabasının yan kapısına büyükçe bir taş çarptı. Adam hızlıca frene yüklendi ve taşın fırlatıldığı boşluğa doğru geri geri gitti.
Sinirlenmiş olan genç adam arabasından fırladı ve taşı atan çocuğu kaptığı gibi yakında park etmiş olan bir arabanın gövdesine sıkıştırdı. Bunu yaparken de bağırıyordu: Sen ne yaptığını sanıyorsun serseri? Bu yaptığın ne demek oluyor? O gördüğün yepyeni ve pahalı bir araba ve attığın o taşın mahvettiği yeri düzelttirmek için kaportacıya bir sürü para ödemek zorunda kalacağım. Neden yaptın bunu?
”Küçük çocuk üzgün ve suçlu bir tavır içindeydi. “Lütfen, amca, lütfen kızmayın. Ben çok üzgünüm ama başka ne yapabilirdim, bilemedim. Taşı attım çünkü işaret etmeme rağmen diğer arabalar durmadı. Çocuk, gözlerinden süzülen yaşları elinin tersiyle silerek park etmiş bir aracın arkasına işaret etti. “abim orada. Yokuştan aşağı yuvarlandı ve tekerlekli sandalyesinden düştü ve ben onu kaldıramıyorum.”
Çocuğun şimdi hıçkırıklardan omuzları sarsılıyordu ve şaşkın adama sordu: “Onu kaldırıp tekerlekli sandalyesine oturtmama yardım edebilir misiniz? Sanırım abim yaralandı ve benim için çok ağır.
Ne diyeceğini bilemez halde, genç yönetici boğazındaki düğümden yutkunarak kurtulmaya çalıştı. Yerde yatan sakat çocuğu kaldırıp tekerlekli sandalyesine oturttu, cebinden temiz ve ütülü mendilini çıkartıp, çeşitli yerlerinde oluşmuş ve kanayan yara ve sıyrıkları dikkatlice silmeye çalıştı.
Bir şeyler söyleyemeyecek kadar duygulanmış olan genç adam, abisinin tekerlekli sandalyesini iterek yavaş yavaş uzaklaşan çocuğun ardından bakakaldı. Jaguar marka arabasına geri dönüşü yavaş yavaş oldu ve yol ona çok uzun geldi.
Arabanın yan kapısında taşın bıraktığı iz çok derin ve net görülür şekildeydi ama adam orayı hiçbir zaman tamir ettirmedi. Oradaki izi, şu mesajı hiç unutmamak için sakladı:
Hiçbir zaman yaşamın içinden, seni durdurmak ve dikkatini çekmek için birilerinin taş atmasına mecbur kalacağın kadar hızlı geçme.
Yaratıcı ruhumuza fısıldar ve kalbimizle konuşur. Bazen, onu dinlemek için vaktimiz olmuyorsa, bize taş fırlatmak zorunda kalır.
Fısıltıyı dinle… veya taşı bekle.
Seçim senin.
böyle emretti melekler
böyle emretti yaradan
bir taşa verdim adımı
adsız girdim bu kapıdan...................
dünün yakan sıcak magması
bugünün soğuk başyaran nesnesi
ve
yarının elde ufalanabilen toprağı..
Agır bir kütledir
Bakınız; Kartaltepe'den Sarıgri ye atılan can yakıcı nesne :))
bir taş da ben yuvarladım uçuruma.
Ben çakıl taşıyım; küçük
Ben kaldırım taşıyım; yorgun
Ben sabır taşıyım; pare pare
Ve ben!
Ah! mezar taşıyım; ne çare....
se@y kadar başına taş düşsün emi...........................? .
erol...
MEHMET ALAGAŞ IN BİR KİTABI
nietsrche
insan nasıl taşlaşmalı sorusuna verdiği yanıt gibi
yavaş yavaş sertleşmeli bi mücehver gibi
ve sonunda sessiz ve sonsuzluğun sevincinde yatıp kalkmalı
yuh ağır ol yarmayı niyet etmişsin parçalandı
unufak oldu....
msjı kaptım. rpş hnm...
İslamiyet öncesi arap toplumlarında da görülmekle beraber, daha çok teknoloji, sanayi devi japon'ların değer verdiği bir şeydir. Taşlar ve bakımları hakkında herşeyi onlardan öğrenebilirsiniz.