Dilersen hiç konuşma.Ben kelamlarmı çürüttüm yolunda.Çarpsada bir tokat gibi yüzüme,her harfi yoluna heceledim.Ve bilesin üstüne aşkı giydirdiğim,Söz verdim ben bu yüreğe,Hiçbir harfi sensiz bir cümleye kurban etmedim.
SABIR TAŞI: Selçuklu devrinde Anadolu'nun Türkleştirme çağında, ilk gelenler Hoca Ahmet Yesevi'nin 'eğsi'sini atıp görev verdiği dervişler idi. Esilerini buldukları yerlere tekkelerini kurdular. Eğitime başladılar. Tekkelere öğrenci geldiği zaman onun sabrını ölçmek için tekkenin avlusuna bir kaya parçası koyuluyor, şeyh öğrenciden bu kayadan bir birine geçmiş iki, üç zincir halkası çıkarmasını istiyordu. Öğrenci hem ders alıyor, hem de boş zamanında bu taş üzerinde çalışıyordu. Öğrencinin tahammül ve sabrı bitince taşa balyozu haşin vuruyor, taşı çatlatıyordu. Görev burada sonlandırılıyordu. Bu kayaya SABIR TAŞI deniyordu. Öğrenci taşı parçalışınca da SABIR TAŞI ÇATLADI deriyordu. Bu kadar zorluğa rağmen taştan zincir halkalarını çıkaranlar oluyor, onlara şeyh tarafından himmet veriliyordu. Taş zincir, sonra gelenlere ibret olsun, cesaret versin diye Tekke'nin önüne asılıyordu. Orta çağda Anadoluda dolaşan seyyahlar bu türlü taşlar gördüklerini yazıyor.
SABIR TAŞI: Selçuklu devrinde Anadolu'nun Türkleştirme çağında, ilk gelenler Hoca Ahmet Yesevi'nin 'eğsi'sini atıp görev verdiği dervişler idi. Esilerini buldukları yerlere tekkelerini kurdular. Eğitime başladılar. Tekkelere öğrenci geldiği zaman onun sabrını ölçmek için tekkenin avlusuna bir kaya parçası koyuluyor, şeyh öğrenciden bu kayadan bir birine geçmiş iki, üç zincir halkası çıkarmasını istiyordu. Öğrenci hem ders alıyor, hem de boş zamanında bu taş üzerinde çalışıyordu. Öğrencinin tahammül ve sabrı bitince taşa balyozu haşin vuruyor, taşı çatlatıyordu. Görev burada sonlandırılıyordu. Bu kayaya SABIR TAŞI deniyordu. Öğrenci taşı parçalışınca da SABIR TAŞI ÇATLADI deriyordu.
Bingöl'ün Kığı ilçesindeki Keşişin Bağı ziyaretinde bir niyet tutulur ve ziyaret taşına herhangi bir taş ıslatılarak yapıştırılır.Yapışıp kalırsa tutulan niyetin geçekleşeceğine inanılır.Buna dilek tai adı verilir.Bir de Satı taşı vadır.Çocuğu olmayan ya da olup da yaşamayan aileler bir yatıra adakta bulunurlar.Yaşayan erkek çocuklarına Satılmış,kızlarına Satı adını koyarlar.Çocuk yatıra satılmış olur.
Babam çok kullanır bu sözü.. 'Ben sabır taşı mıyım? ' bu arada ismi Sabri babamın.. :) bazen -Evet sabır taşısın! demek istesemde sabrını taşırmamak için sükûtu tercih ediyorum..
boyle bir tas varmis kizin biri gidip anlatirmis derdini bu tasa kimsecigi olmadigi icin ya da guvenemedigi icin tas catlamis yani o derece buyukmus derdi
Ben iyi bir sabır taş oldum
SABIR TAŞI
sabırtaşı nedir
bu dünyada kac sınıf dul karı cocuğu var insanda dayanma güçü kalmıyor sabı taşınca ne yapmalı.
Zaman zaman sabır taşımızı çatlatıyoruz da farkında değiliz.
Dilersen hiç konuşma.Ben kelamlarmı çürüttüm yolunda.Çarpsada bir tokat gibi yüzüme,her harfi yoluna heceledim.Ve bilesin üstüne aşkı giydirdiğim,Söz verdim ben bu yüreğe,Hiçbir harfi sensiz bir cümleye kurban etmedim.
SABIR TAŞI:
Selçuklu devrinde Anadolu'nun Türkleştirme çağında, ilk gelenler Hoca Ahmet Yesevi'nin 'eğsi'sini atıp görev verdiği dervişler idi. Esilerini buldukları yerlere tekkelerini kurdular. Eğitime başladılar.
Tekkelere öğrenci geldiği zaman onun sabrını ölçmek için tekkenin avlusuna bir kaya parçası koyuluyor, şeyh öğrenciden bu kayadan bir birine geçmiş iki, üç zincir halkası çıkarmasını istiyordu. Öğrenci hem ders alıyor, hem de boş zamanında bu taş üzerinde çalışıyordu.
Öğrencinin tahammül ve sabrı bitince taşa balyozu haşin vuruyor, taşı çatlatıyordu. Görev burada sonlandırılıyordu. Bu kayaya SABIR TAŞI deniyordu. Öğrenci taşı parçalışınca da SABIR TAŞI ÇATLADI deriyordu.
Bu kadar zorluğa rağmen taştan zincir halkalarını çıkaranlar oluyor, onlara şeyh tarafından himmet veriliyordu. Taş zincir, sonra gelenlere ibret olsun, cesaret versin diye Tekke'nin önüne asılıyordu. Orta çağda Anadoluda dolaşan seyyahlar bu türlü
taşlar gördüklerini yazıyor.
SABIR TAŞI:
Selçuklu devrinde Anadolu'nun Türkleştirme çağında, ilk gelenler Hoca Ahmet Yesevi'nin 'eğsi'sini atıp görev verdiği dervişler idi. Esilerini buldukları yerlere tekkelerini kurdular. Eğitime başladılar.
Tekkelere öğrenci geldiği zaman onun sabrını ölçmek için tekkenin avlusuna bir kaya parçası koyuluyor, şeyh öğrenciden bu kayadan bir birine geçmiş iki, üç zincir halkası çıkarmasını istiyordu. Öğrenci hem ders alıyor, hem de boş zamanında bu taş üzerinde çalışıyordu.
Öğrencinin tahammül ve sabrı bitince taşa balyozu haşin vuruyor, taşı çatlatıyordu. Görev burada sonlandırılıyordu. Bu kayaya SABIR TAŞI deniyordu. Öğrenci taşı parçalışınca da SABIR TAŞI ÇATLADI deriyordu.
Bingöl'ün Kığı ilçesindeki Keşişin Bağı ziyaretinde bir niyet tutulur ve ziyaret taşına herhangi bir taş ıslatılarak yapıştırılır.Yapışıp kalırsa tutulan niyetin geçekleşeceğine inanılır.Buna dilek tai adı verilir.Bir de Satı taşı vadır.Çocuğu olmayan ya da olup da yaşamayan aileler bir yatıra adakta bulunurlar.Yaşayan erkek çocuklarına Satılmış,kızlarına Satı adını koyarlar.Çocuk yatıra satılmış olur.
Ya sabır.
sevgili mod; sabahtan beri yazdıklarımın 1 cümlesini bile aktiflemedin helal olsun sana...
sabır taşı oldum sayende.
çatlaması hayra alamet olmayan taş...
valla tek sabır tası vardır o da peygamberimizdir hz. muhammete canım feda
sabırtaşı olmayan ama olduğuna inandığımız zamanın geçmesinde kendimizi teskin ettiğimiz rüya gibi birşey olsa gerek
''benimki çatırdıyor...ha çatladı ha çatlayacak..'
Babam çok kullanır bu sözü..
'Ben sabır taşı mıyım? '
bu arada ismi Sabri babamın.. :)
bazen
-Evet sabır taşısın!
demek istesemde sabrını taşırmamak için sükûtu tercih ediyorum..
boyle bir tas varmis
kizin biri gidip anlatirmis derdini bu tasa
kimsecigi olmadigi icin ya da guvenemedigi icin
tas catlamis
yani o derece buyukmus derdi
ama kizimiz hala tas gibi :))
Taş, sabredemediğinden elbet çatlar...
İnsan sabrederse üstünden atlar...
KIRILAMAYAN DAHA ÇETİN BİR TAŞ
kim demiş kırılmaz.. Yeter ki daha çetin bi taşa rastlasın... :))
Çatlamaz sanmak büyük yanılgı.. yeter ki daha sert bir taşa çarpsın... :))