Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? sizce ne demek, Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? size neyi çağrıştırıyor?
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
Geceye dokun gözlerinle sayha sayha, yıkılır mı istinad duvarları gökyüzünün. Yıkılır karanlıklar sabaha. Ya o bir sıkımlık dünyaların görünmez duvarları, onlar da yıkılır mı?
Aslı Birer
Çek bir başım, karanlık kuyulardan bakracı, belki bir yudum su bulursun da yeşerir umutların.
Aslı Birer
Kadim bir ayrılış öyküsünün gönül kıran dalgalarından yüreğine yalnızlığımdan bahis açmayacağım…
Yanaklarımda derin hüzün vadileri oluşturan gözyaşlarımın sevinç olmadığını ıstırap katresinden süzüldüğünü sözünü bırakmayacağım dudaklarına
Kerbela lisanı ile konuşup filizlenmiş umutlarına düşürmeyeceğim ahımdan dualar
Sükuta yeminler bağlayarak dil ve yüreğimi aşındıran kelimeleri genzimde tutacağım
Saklayacağım bir ömür çöl rengi gözlerini gönül vahamda
Ve birer birer seni isimlendirdiğim umutlarımı terk edeceğim avuçlarına.
Bazen haketmediği halde övmek, insana yapılan en büyük kötülüktür. Ve ben hiçbir zaman bu kadar kötü olamadım.
Aslı Birer
Ve bazen övgüyü hakkettiği halde yermek insana yapılan en büyük kötülüktür!
Ben hiç bu kadar kötü olamadım.
Çünkü her iki durum da gerçekleri gizlemek için yapılır.
Ardı kesilmeyen eyvahlar doğuruyor güneş
Dudaklarımda sana söylenmek üzere bekletilen sözcükler üzeri yamalı
Penceremde mevsim aralık
Yüreğine aralıklı yüreğim solmak üzere gül kokunu bekler
Nasır tuttu aklım ve fikrim düşlerini sevmekten
Hadi bekletme nakış nakış ile beni mendiline
Kına kokulu avuçlarına yüreğim amade
Biliyorum yüreğim kırılgan yanı
Artık ne sen uğrayacaksın yüreğim çoraklığına
Ne de ben döneceğim gül kokuna ...
İçinde bir yerlerde bilmediğin ormanlar var.
Hayata tutunmanı sağlayan ırmaklara giden yolların,
Keşfedilmemiş kıtalarında seni bekliyor belki de kendin!
Aslı Birer
Sadece birkaç saatliğine bütün kapıları kapatıp dış dünya ile bütün bağlarımızı koparıp, sadece kendi içimize dönmek…
Materyalizmi dillerine dolayıp ondan sonra da neymiş efendim yabancı filozofları güncelliyor muşuz. İnsan önce neyi savunduğunu bilmeli bence.
Materyalizmin tarihi Antik Yunan'a uzanmaktadır. Kurucuları arasında Demokritos, Empedokles ve Leukippos gösterilir. Bu düşünürlerin kurduğu ''Atom Felsefesi''
İnsan kombin yapacak kadar ustaysa neyi neyle harmanladığını da bilir değil mi?
Birilerine sürekli giydirmek abesle iştigaldir bence de. Erdem ise yetkinlikleri kıskançlık ve egolara teslim etmeden kabul etmektir. Diplomaları boş laflarla boşa çıkarınca etkinliğini kaybetmiyor. O yetkinliği almak için altı yılınızı feda ederken insanlığınızı da kaybetmiyorsunuz efendim. Yaş’ a gelince ; aklın yaşla hiçbir alakası yok! Ataerkil bir anlayışla, özellikle de kadınların aşağılanmasını asla kabul edemem kim için olursa olsun. İki lafın başı ahlaktan bahsedecek ne yetkiye ne de yetkinliğe sahip değilken. Bu pervasızca söylemlerin bir dayanağı yok ise herkes hakkını farklı mecralarda da delil ve ispatıyla arayabilir! Bu da unutulmasın. Kadınlar da fikir sahibi ve yazmak özgürlüğüne sahiptir. Erdem ve ahlak felsefesini her daim savunurum ama bunu birilerinin üzerinden yapmam. Yapanı da affetmem! Herkes birilerini hedef gösterirken bütün bunları göze alsın ve düşünsünler isterim. Hiçbir kadın buraya, kendisine “ahlaksız” yakıştırması yapılsın diye gelmiyor. Zira bu ahlaksızlık her ne ise ispatını da istemek hakkı doğar.
Mistik şiirlerde hayat bulup, materyalist bir pencereden bakmanın içinde bulunduğu beyin mi? yoksa göz mü? yanlış bakıyor! Hayır yani ikisi de öyle farklı ki! Biri ruhlarla dans ediyor! Diğeri ruhların varlığını bile kabul etmiyor! Bu ne yaman çelişki Allahım(!) bir şey değil şaşı olacaklar. Herkes filozof kesildi başıma.
bir soru da t\aksim kitabından...
.
...
.....
anladım ki;
umut insanın en karmaşık güzelliğidir,
peki o halde dahi,
içimdeki şeytanın yollarına,
kırmızı halılar seren kim…
.....
...
.
https://www.dr.com.tr/kitap/taksim/edebiyat/siir/turk-siiri/urunno=0002052614001
Eğer, siyah göklerde geceyse, kalplerdeki krizantem bahçeleri ne?
Aslı Birer
Güzelim can çıkıp gidince bedenimizden
Birkaç kerpiç olacak mezarımızı örten;
Gün gelecek, mezar yapmak için başkasına
Kerpiç dökecekler kalacak toprakla bizden.
Ömer Hayyam
Kapı açılır, sen yeter ki vurmayı bil. Ne zaman bilmem, sen yeter ki o kapıda durmayı bil.
Mevlânâ
Dostlukta böyle değil midir? Yanında olmasa bile düşüncesindedir.
Saygılarımla
Hayırlı geceler sevgili Atakızı.
Gözlerime gölgeler düştü, farkındalıkları kör, aldanmış kadınların göremedikleri nüanslar ve dışlarında yansıyan ama içlerine bir türlü yansımayan aynalardaki karanlık gölgeler.
Eğer akvaryumdaki su hasta ise, içindeki balıklar da eninde sonunda hasta olurlar.
Der, Doğan Cüceloğlu
Bütünlüğün önemini görebilme çabası içine girmeli tüm dünya, aksi halde kimse nefes alamayacak ve tüm canlıları içine çekecek kadar güçlü bir girdap bekliyor dünyayı.
?si=5kWchpv7zQ0ZQePW
“Gerçekler acı ama zalim değil. Gerçek zulmetmez.” Z.Merdan
Hem de nasıl doğru söylemiş. Sevgili Nilüfer; yara, gerçeklikte değil, gerçekleri görememekte. Ne güzel ifade etmişsiniz;” bilmek, uygulamadıkça hiçbir işe yaramaz.
İyikilerimizin, keşkelerimize galip gelmesini diliyorum.
Güzel ve sağlıklı bir hafta sonu dileklerimle size ve okuyan herkese.
Hangisi hangisiyle boy ölçüşebilir ki, neresinden tutarsan tut hep bir ‘olmamışlık’ hep bir ‘eksiklik’
hep bir ‘yarımlık.’
.
“Gerçekler acı ama zalim değil. Gerçek zulmetmez.” Z.Merdan
.
Bir şeylerin ayırdına varamamak,susmak canının yanmasın giden yol. Gerçeğin üstüne örtülen yalan,haksızlık, çirkinlik,kötülük.(…)Katlanmayı biliyoruz da üstesinden gelmeyi bilmiyoruz. ‘Bilmek,uygulamaktır.’
Okuyana da düşünmek düştü,sese ses vermek düştü. İyilikleri,güzellikleri yaşatmak ve çoğaltmak adına…
Sevgiyle…))
Hangisi hangisiyle boy ölçüşebilir ki, Neresinden tutarsan tut hep bir ‘olmamışlık’ hep bir ‘eksiklik’ hep bir ‘ yarımlık’
~
“Gerçekler acı ama zalim değil.Gerçek zulmetmez.” Z.Merdan
~
Gerçeklerin üstüne örtülen yalanlar,haksızlıklar,çirkinlikler,kötülükler.
Canımızı yakan,acıtan bunlar değil de nedir.?
Okuyana da düşünmek düşer.Ses vermek düşer. Güzellikleri,iyilikleri yaşatmak ve çoğaltmak adına…
Sevgiyle, merhaba…:)
Herkesin beklediği bir eylül vardır:)
?si=LNWWYmwKiA-vFQdO
Her şeye rağmen yaşamak güzel. Ama herkes için eşit olsa güzellikler daha da güzel olurdu. Türkiyede yaşadığımız bir anı geldi aklıma bir gün sahil yolunda gezerken yaya geçidini kullanıp karşıya geçmek isteyen yaşlı bir teyzeye denk geldim, kadıncağız tam yolu ortalamıştı bir araba kadını görünce yol vermek için durdu. Daha sonra ne mi oldu? yaşlı teyze karşıya daha varmadan arkadan gelen bir araba, teyzeye yol vermek için duran arabaya vurdu.
Ve zaman akıp giderken…
Sonra yurtdışında çok işlek bir yoldayım ve karşıya geçmem gerekiyor. Işık da yok, eee nasıl geçeceğim? derken, yaya geçidine geldim, geldim de tırstım yani! Ne mi oldu? Ben yaya geçidine geldiğim an bütün arabalar durdu.
:))))
O an kendimi mısır kraliçesi gibi hissettim. Görmedik ki böyle saygı!
O gün çok güldüm, bir yandan da üzüldüm neden dedim? Neden benim ülkemde insana böyle saygı duyulmuyor? Bizim onların halklarından ne eksiğimiz var? Bu beni çok düşündürdü ve üzdü.
Bu örnekte olduğu gibi birçok eksik kaldığımız yerden incitiliyor, kırılıyoruz. Oysaki devletten insani haklarımızı istemek kadar doğal bir protesto yoktur! Bizler haklarımıza sahip çıkmayı değil, çıkmamayı saygı diye yanlış öğrenmişiz. Halbuki hakkına sahip çıkmak kadar saygıdeğer başka bir davranış yoktur. Her şey kendi hakkına ve, ve başkalarının hakkına saygıyla hayat bulur.
Ve şu atasözü çok karşılığını bulur;
“ağlamayan çocuğa meme vermezler”
Yaşanılası güzel bir ülke istiyorum ve düşlüyorum işte hepsi bu:)
Aydınlık olsun gününüz…
Okuyan kişiler… Sevgilerimle.
Kırıldığı yerden filizlenir dallar ama bunun için çok yağmurlar yağmalı.
Aslı Birer
Ihlamur kokulu sokaklarda kaldı sevgiler ??
https://youtube.com/shorts/yZ7UiUDnPx8?feature=share
Ona belki gideriz yarın,
Gören gözlü kör güzele,
Çılgın gülüşlü bebeğe,
Yüreği, sızlanan ruhunun göğü
yavrucağa-
Nilgün Marmara
Hani ıhlamur kokusuydu yüreklerimizi şenlendiren…
?si=vQekZ09dsA7fHWMn
Tavrın, halis olsun ki; sözün gümüş, sükutun altın olsun.
Konuşurken bülbüller kıskansın, susunca güller,
Öyle bir sükun yerleşsin ki gözbebeklerine,
günde mihre
gecede mah, huzur bulsun içinde.
Aslı Birer
Boşuna biçme çalıları elin bağında
Bağbozumunu kendi özünde
Gönül bahçende ara dilbaz şair,
Akisleri aklına vuran, kalbinde ayna!
Aslı Birer
Kapılar kapanmıyor yüreğim tüneğine konan hasretine
Dokundukça dumansız tütüyorum
Bardaktan boşanırcasına hüznün vuruyor yüzüme, ben dilsizin
Bitmiyor sensiz yürünen yolların çilesi
Ah sevgilim, önce güzel günler geçti
Sonra soldu içimde biriktirdiğim güllerim...
Yüreği bahar bahçe olanın sözünde çiçekler açarken, zoraki olumlanan bir hayatın akışına ayak uydurmak zorunda kalmış kişilerin en ortak özellikleri sürekli kusur arayıp başkalarını aşağıya çekmek gibi davranışlar sergilemektir. Bir kişiyle olan olumsuz durumlarda hedef alınan kişilerin etrafındaki insanların aklı karışır ve acaba mı? Soruları oluşur. Fakat bu kavga olumsuz kişilerin kendisiyle olduğu için, karşılarındaki aktörler değişir ama olumsuz kişilerin tavrı değişmez. Aslında bu insanların kavgaları kendileriyledir. Fakat unutulmaması gereken bir gerçek var; herkes psikolog ya da psikiyatrist olmadığı için, sağlıklı insanların etkilenmesi ihtimali olduğundan, mümkün olduğunca bu tür kişilerden uzaklaşmak gerekir. En büyük özelliklerinden birisi de bu kişiler ustalıkla yansıtırlar! Yani; Kendilerinde olan biten içsel rahatsızlıklarını sanki seçtikleri insanlar yapıyormuş gibi göstermeyi zaman içinde başarabilirler. Tabii ki bu tamamen uydurdukları senaryo olduğu için. Yine zaman her şeyi tüm çıplaklığıyla ortaya serer. Toplumda maalesef olmadan olmuş gibi yapan çok fazla insan var. Bunun sebeplerinden biri de kalıtımsal faktörlerin haricinde sosyolojik bir sorundan da bahsetmek mümkün. Çok hızlı değişimden kaynaklanan ayak uydurma çabası. Ve mükemmel yaşam standartlarında olmadığımız halde sanki öyle yaşamaya çalışırken herkesin birbirinden çok fazla beklentisi olması ve insanların belli guruplara dahil olabilmek için olduğundan farklı görünmeye zorlanması. Bu çok önemli toplum sosyolojisi açısından gözlemlediğimiz sorunun hem genel uygulamalar hem de bireysel çabalarımızla farkında olarak çözümlenmesi gerekir. Aksi halde bu toplumsal yozlaşmanın da Türk aile yapısını bozacağını, hatta kırılmaların çoktan başladığını şahsen görüyorum.
Bu yazı uzar ve söylenecek daha çok şeyler var. Keşke bolca zamanım olsa da daha çok yapabilsem.
Saygıyla ve sevgiyle okuyan kişiler. :)
Yeter ki adil olsun bakışlar ve niyetler…