Başlayalım adıyla Tanrının, pirimizi yadederek. Şevke gelen duvarlar boy atsın zafer murad ederek. Ellerimizle yükselen duvarlar üstünde küçücük kalırız biz duvarcılar, Ama, bir yapı tamamlanıp övüldüğünde sevincimiz dünyalar kadar. Bizim üst üste koyduğumuz taşlar, hayalin boşlukta yer almasıdır, vücudumuz göçüp gidince bir gün ruhumuzun burda kalmasıdır. Her her nefes adıyla Tanrının duaya döner işimiz. Taş taş dile gelmesi duvarların göğe yükselişimiz.
Turan OFLAZOĞLU, Duvarcılar Korosu, Sultanahmet Camii İnşa ediliyor.
hiç kimseler içinde, iki kişilik ama çok kalabalık bir hayat yaşarken, biraz daha büyütmek için kendimizi, gözden uzak olsun diye, karsız yollarda ayağımız kaymasın diye yollara kül dökerken, beni anlasaydın, şimdi dört duvar arasında değildin belki. iyi yönünden bakmaya çalışmalısın bence. dört duvar arasında olmak, sınırısız iki duvar arasında olmaktan daha iyidir. -söylesene hangimizin işi daha zor? -
duvarlar bazen yüksek ve kalındır yıkmaya çalıştıkça yıkılırsın en iyisi hemen dibinden yürümektir etrafında ne kadar uzun olsada sonu vardır böylece geçilir
Yılmaz Güney'in çektiği bir filmin adı.cezaevinde çocuk koğuşunda geçen olayları anlatıyor,koşullar o kadar sarsıcı ele alınmış ki etkilenmemek mümkün değil...Keşke Yılmaz Güney yaşasaydı da daha nice böyle güzel senaryolara imzasını atsaydı...............Seni Özlüyoruz YILMAZ GÜNEY.....
'Bilmiyorum,' dedi; dili yarı felç olmuş gibiydi. 'Hayır. Harika değil. Çirkin bir dünya. Bu dünyaya benzemiyor. Anarres sadece tozdan ve kuru tepelerden oluşuyor. Her şey az, her şey kupkuru, insanlar da güzel değil. Hepsinin koca elleri ve ayakları var, benimkiler ve buradaki garsonunkiler gibi. Ama koca göbekleri yok. Çok kirlenirler, birlikte yıkanırlar, burada kimse bunu yapmaz. Kentler çok küçük ve sönüktür, sıkıcıdır. Hiç saray yoktur. Yaşam sıkıcıdır, çok çalışılır. Her zaman istediğinizi alamazsınız, hatta bazen gereksindiğinizi bile, çünkü yeterince yoktur. Siz Urras’lılann her şeyi yeterince var. Yeterince hava, yeterince yağmur, çimen, okyanuslar, yiyecek, müzik, yapılar, fabrikalar, makineler, kitaplar, giysiler, tarih. Siz zenginsiniz, siz sahipsiniz. Biz yoksuluz, biz yoksunuz. Sizde var, bizde yok. Burada her şey çok güzel. Güzel olmayan yalnızca yüzler. Anarres’te hiç bir şey güzel değildir, yalnız yüzler güzeldir. Diğer yüzler, erkek ve kadın yüzleri. Bizim onlardan başka bir şeyimiz yok, birbirimizden başka bir şeyimiz yok. Burada siz mücevherleri görüyorsunuz, orada gözleri görürsünüz. Gözlerde de görkemi, insan ruhunun görkemini görürsünüz. Çünkü bizim erkeklerimiz ve kadınlarımız özgürdür, hiç bir seye sahip olmadıkları için özgürdürler. Siz sahipler ise sahiplisiniz. Hepiniz hapistesiniz. Herkes yalnız, tek basma, sahip olduğu yığınla birlikte. Hapiste yaşıyor, hapiste ölüyorsunuz. Gözlerinizde görebildiğim yalnızca bu— duvar, duvar! ' (Ursula K.LeGuin Mülksüzler kitabından)
Yılmaz Güney'in yurt dışında çevirdiği sinema filiminin ismi. bu filimi izlediğinizde insan olmaktan utanırsınız. utanır mısınız? bence cidden utanırsınız. izlerseniz sartre'nın bir sözünü anımsarsınız. sanatçı çağına tanıklık eder.
bu filmi izleyenlere sesleniyorum... dünyada şimdi şu anda biryerlerde benzer şeyler yaşanıyor olabilir mi?
boş bir ev bir hayaletle randevum vardı takvim bu günü gösteriyordu kendi kendime konuşuyorum 'duvarlar şahit olun ve sizler de tüm zamansız anlarım sizlerin kırıklarını toplamaya geldim anılarım ve ansızlıklarım vs vs...'
'duvarlar, ah o büyük duvarlar yanlızlıgın en büyük eserleri...
önümde gölgesiyle danseder duman üzerinde durmuş bir saat, saate inat akıp gider zamaan, benden başka kimse adım atmaz içeri, pencerem çarpmaz hiç rüzgardan
uykusuzluguma eşlik etmez damlayan su yanlızım bendende yanlız bir odada
duvarlar, yanlızlıgın en büyük eserleri,
bazen bir elimde bira, bir elimde sigara bazen elim kolum bağlı, kafam karışık, gözlerim yorgun
bazen sadece yazarım duvarları...
duvarlar, aziz şahitlerim benim konuşun duvarlar sizde söyleyin!
her an içinizde yaşattığınız, çoğu zaman sizin siz olduğunuzu fısıldayan, hazineyi değersizlerden gizleyen, uğraş isteyen en değerli şeyiniz, ne kadar kalınsa duvar bilinki mükafat o kadar büyükdür keza değerli şeyler sıkı korunur... sorgusuz sualsiz giren tek şey sevgidir, çıkmasıda en az girmek kadar zordur.
- kalın duvarlarım vardır benim.. - iyi içerde kal o zaman ne uraşcam onlarla, duvarcımıyım ben - ama şazimet bi jönlük yaptık... - sus sana kaç kere türk filmi izleme dedim dimi - şazimett.. - mecnuuun..
onlar erdi muradına biz çıkalım kiremitlere (çocukken böle derdim hep :)
Başlayalım adıyla Tanrının, pirimizi yadederek.
Şevke gelen duvarlar boy atsın zafer murad ederek.
Ellerimizle yükselen duvarlar üstünde küçücük kalırız biz duvarcılar,
Ama, bir yapı tamamlanıp övüldüğünde sevincimiz dünyalar kadar.
Bizim üst üste koyduğumuz taşlar, hayalin boşlukta yer almasıdır,
vücudumuz göçüp gidince bir gün ruhumuzun burda kalmasıdır.
Her her nefes adıyla Tanrının duaya döner işimiz. Taş taş dile gelmesi
duvarların göğe yükselişimiz.
Turan OFLAZOĞLU, Duvarcılar Korosu, Sultanahmet Camii İnşa ediliyor.
. .
bir
duvardan başka
kim dinlerdi ki beni
bunca zaman ?
. .
kitap yazamayanlar içindir :))))))) ..
Utancı ve ağlamayı bir araya getiren terim hümanizmde.
Ayrıca barınmak kadar tutsak etmek maksatlı da kullanılır.
kerpiç, briket, ateş tuğlası...
duvara tutku. yirmi bilmem kaç senedir duvar özlemi. sırtını dayayacak sağlam bir duvar sadece.
ve taş duvara aşinalık. zindan ehliyiz sanki.
duvarın üstünde şaşırıyorum
rüzgar esse düşebilirim
duvarlar varlar
ah muhsin
@..
Senelere yenik düşmüş,yıpranmış bir duvarın altından bir tuğla çekildiğinde o duvar çöksün ki; yeni ve yeniden duvarlar örmeye başlasın insan.
duvara sığındım bugün,korktum,heycanlandım daha bir sürü şey
göremedim ama...
hâlâ göremedim......
bilen bilir..
insan etrafındaki duvarı kendi eliyle örmüştür..
peki bu yakınma niye? ? ?
hiç kimseler içinde, iki kişilik ama çok kalabalık bir hayat yaşarken,
biraz daha büyütmek için kendimizi,
gözden uzak olsun diye,
karsız yollarda ayağımız kaymasın diye yollara kül dökerken,
beni anlasaydın,
şimdi dört duvar arasında değildin belki.
iyi yönünden bakmaya çalışmalısın bence.
dört duvar arasında olmak, sınırısız iki duvar arasında olmaktan daha iyidir.
-söylesene hangimizin işi daha zor? -
duvarlar bazen yüksek ve kalındır
yıkmaya çalıştıkça yıkılırsın
en iyisi hemen dibinden yürümektir etrafında
ne kadar uzun olsada sonu vardır
böylece geçilir
Yılmaz Güney'in çektiği bir filmin adı.cezaevinde çocuk koğuşunda geçen olayları anlatıyor,koşullar o kadar sarsıcı ele alınmış ki etkilenmemek mümkün değil...Keşke Yılmaz Güney yaşasaydı da daha nice böyle güzel senaryolara imzasını atsaydı...............Seni Özlüyoruz YILMAZ GÜNEY.....
dîvâr... farsça kökenli sözcük... doğru yazmışımdır umarım... istitar bilir en iyisini... :)
e hâzâ cidârun?
elde değil, tekerleme gibi bu geliyor duvar deyince aklıma sonra üretiyorum da üretiyorum...
çok şükür ki allah aklımı koruyor:p
'Bilmiyorum,' dedi; dili yarı felç olmuş gibiydi. 'Hayır. Harika değil. Çirkin bir dünya. Bu dünyaya benzemiyor. Anarres sadece tozdan ve kuru tepelerden oluşuyor. Her şey az, her şey kupkuru, insanlar da güzel değil. Hepsinin koca elleri ve ayakları var, benimkiler ve buradaki garsonunkiler gibi. Ama koca göbekleri yok. Çok kirlenirler, birlikte yıkanırlar, burada kimse bunu yapmaz. Kentler çok küçük ve sönüktür, sıkıcıdır. Hiç saray yoktur. Yaşam sıkıcıdır, çok çalışılır. Her zaman istediğinizi alamazsınız, hatta bazen gereksindiğinizi bile, çünkü yeterince yoktur. Siz Urras’lılann her şeyi yeterince var. Yeterince hava, yeterince yağmur, çimen, okyanuslar, yiyecek, müzik, yapılar, fabrikalar, makineler, kitaplar, giysiler, tarih. Siz zenginsiniz, siz sahipsiniz. Biz yoksuluz, biz yoksunuz. Sizde var, bizde yok. Burada her şey çok güzel. Güzel olmayan yalnızca yüzler. Anarres’te hiç bir şey güzel değildir, yalnız yüzler güzeldir. Diğer yüzler, erkek ve kadın yüzleri. Bizim onlardan başka bir şeyimiz yok, birbirimizden başka bir şeyimiz yok. Burada siz mücevherleri görüyorsunuz, orada gözleri görürsünüz. Gözlerde de görkemi, insan ruhunun görkemini görürsünüz. Çünkü bizim erkeklerimiz ve kadınlarımız özgürdür, hiç bir seye sahip olmadıkları için özgürdürler. Siz sahipler ise sahiplisiniz. Hepiniz hapistesiniz. Herkes yalnız, tek basma, sahip olduğu yığınla birlikte. Hapiste yaşıyor, hapiste ölüyorsunuz. Gözlerinizde görebildiğim yalnızca bu— duvar, duvar! ' (Ursula K.LeGuin Mülksüzler kitabından)
Yılmaz Güney'in yurt dışında çevirdiği sinema filiminin ismi.
bu filimi izlediğinizde insan olmaktan utanırsınız.
utanır mısınız?
bence cidden utanırsınız.
izlerseniz sartre'nın bir sözünü anımsarsınız.
sanatçı çağına tanıklık eder.
bu filmi izleyenlere sesleniyorum... dünyada şimdi şu anda biryerlerde benzer şeyler yaşanıyor olabilir mi?
boş bir ev
bir hayaletle randevum vardı
takvim bu günü gösteriyordu
kendi kendime konuşuyorum
'duvarlar şahit olun
ve sizler de tüm zamansız anlarım
sizlerin kırıklarını toplamaya geldim
anılarım
ve ansızlıklarım
vs vs...'
duvarlar hep duvarlar..sıkıştım annemin rahminde
kaynak göster boş kova gıbı tıngırdama kaynak! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! !
duvara laf anlatmak zordur anlatılmaz benım malesef böyle bır mezıyetım olmadıgı için duvarla konuşmam! ! ! ! ! ! ! !
duvar duvar diye nicesine çarptım
benim sadık yarim kara üzümdür
beyhude geçti tostu tostu boşa yedim
benim sadık diye bi arkadaşım yok
en geçilmezi, iki insan arasında görünmez olanı...
seninle bi daha aynı yolda yürümem,
seninle yürüyene yolda tuzakların var!
bir daha asla dokunmam tenine,
senin teninden önce duvarların var...
we don't need your cruise cotrol
ben o duvarlara çarpa çarpa nasır tuttum..
'duvarlar,
ah o büyük duvarlar
yanlızlıgın en büyük eserleri...
önümde gölgesiyle danseder duman
üzerinde durmuş bir saat,
saate inat akıp gider zamaan,
benden başka kimse adım atmaz içeri,
pencerem çarpmaz hiç rüzgardan
uykusuzluguma eşlik etmez damlayan su
yanlızım bendende yanlız bir odada
duvarlar,
yanlızlıgın en büyük eserleri,
bazen bir elimde bira,
bir elimde sigara
bazen elim kolum bağlı,
kafam karışık,
gözlerim yorgun
bazen sadece yazarım duvarları...
duvarlar,
aziz şahitlerim benim
konuşun duvarlar sizde söyleyin!
haykırın sizde yanlızlığımı,
konuşun haydi konuşun,
konuşunda adalet yerini bulsun.'
hepsi ama hepsi duvarın içindeki bir tuğlaydı
- Bak şimdi Berlin Duvarı yıkılsın okulu bitireceğim..
(yıllar sonra) Berlin Duvarı yıkıldı, okul ne alemde :))
- mmmmm! ? Rusya'da kominizm çöksün okulu bitireceğim..
:))) Rusyada perestroika oldu heh heh he... okul ne alemde :))
! ? :)
her an içinizde yaşattığınız, çoğu zaman sizin siz olduğunuzu fısıldayan, hazineyi değersizlerden gizleyen, uğraş isteyen en değerli şeyiniz, ne kadar kalınsa duvar bilinki mükafat o kadar büyükdür keza değerli şeyler sıkı korunur...
sorgusuz sualsiz giren tek şey sevgidir, çıkmasıda en az girmek kadar zordur.
- kalın duvarlarım vardır benim..
- iyi içerde kal o zaman ne uraşcam onlarla, duvarcımıyım ben
- ama şazimet bi jönlük yaptık...
- sus sana kaç kere türk filmi izleme dedim dimi
- şazimett..
- mecnuuun..
onlar erdi muradına biz çıkalım kiremitlere (çocukken böle derdim hep :)
:))
duvar cok, mesela sporda ''Tırmanma Duvarı''
Internet Güvenlik duvarı (firewall) da var...