Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? sizce ne demek, Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? size neyi çağrıştırıyor?
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
Ah bir bilsen
Bir bilsen ben seni
Öyle çok severdim ki
Avanos kilinden
Kolyeye işlerdim sevdamı
İçimin yangınlarında pişerdi toprak
Asardın da beni koynuna
Yürek boylarında gezerdim
.......
Geçmiş olsun İstanbul ve tüm kardeşlerimize..
Tüm kalbimle tekrarı'nın yaşanmamasını umut ediyorum..
Sevgi, saygı ve dua ile..
"Bütün insanları dostun bil, kardeşin bil kızım
Sevincin ürünüdür insan, nefretin değil kızım
Zulmün önünde dimdik tut onurunu
Sevginin önünde eğil kızım"
Ataol Behramoğlu / Sevginin Önünde
Elleri yoktu siz anlamazsınız
‘onlar çoktular, ben ise kalabalıktım.’
marttan sarkan bir sabahın ucuydu sanki her pencere
bir kâğıt gibi yırtılmıştı içimizden geçen şehirler
şehrin suçu büyüktü
suç nereye gömülür şimdi
kardeşini uykusunda kıskanırken
ağlayınca bebek
düşerken uçurumlara değil,
yastıklara çarpıyorduk
ve kanamıyordu kimse, sadece susuyorduk
Annesizliğin tam ortasında
herkes annesine dönüyordu
büyümek dedikleri
bir türlü olmuyordu içimizde
Kırmızı ışıkta durmadan geçmek gibi
ya da sokakta, yere düşen bir eldiveni
hiç giymemiş gibi bırakmak.
Ne bileyim işte;
büyümek dedikleri
bir çocuğun susmayı öğrenmesiydi belki
ya da sırasını beklemek,
canı yanarken bile
“iyiyim” diyebilmekti büyümek
ellerini unutmak sonra
elini ilk tutanı da
ve kimseye anlatamamak
o gece çok üşüdüğünü.
Aslı Birer
Ağla artık
Benim için de ağla
Herkesi almışsın arkana
beni buraya getiren de kim
Sen ne demeyeceksin
Ben "ben" demeyeceğim
Battı balık yan gider
Kimseye anlatamayacağım artık
Ama sen ağla
Ladesim Lades Olsun mu?
Unuttuğumu sanma
Yürüdüğün bütün caddeler
Sokaklar, evler, kuşlar
Her gün yolunu kesen
Şu çınar ağacı mesela, aklımda
Diyelim ki şimdi sen
Dertleşiyorsun
Sahipsiz bir kediyle bahçende
Ocaktaki tencerenin
Dibi tutmuşsa ne olmuş
Boş ver şiir ısmarlarız şuradan
Sen bir türküye başlarsın sonra
Tutar kasketimi asarım sesine
Biliyorum iki gözüm biliyorum
Çok gülersin bu hallerime
Gülme, bir düşün bakalım
Ben yanındayken başladığın
Bir türküyü hiç bitirebildin mi sen?
Gel, dağ kekiklerini serelim şimdi güneşe
Yıkanmış çamaşırları ipe dizelim
Birleştir uçlarını tek mandalla
Benim keten pantolonumla
Senin şu çıldırtan eteğin, tutuşsun
Uzat hadi, unutmadım aklımda
Kız gözü kör olmayasıca, bu ne?
Yazık değil mi?
Bunca ağır yükü taşıyacak mandala?
Bırak, ar eder güneş
Saklanır bulutların ardına
Hadi ver şunu
Tespih sallar gibi kuruturum
Ben onu parmaklarımın arasında
Nasıl oldu da gece çöktü birden gözlerime
Uzansam elimle dokunacakmış gibi sanki yıldızlar
Hadi uzat yüzünden bir tutam ay ışığı
Bir gülüş uzat hadi, bir bakış uzat
Boşuna uğraşma kandıramazsın
Unutmayacağım işte
Aklımdasın
“Suç
büyüyünce
şiir
Saçların
çözülünce
ihanet olur
tutamam kendimi....cinayet olur!”
Küçük İskender
Dicle kenarındaki kilimin deseninde kaldı sevmek
Hazın damına saklanan üzüm gibi
Yine sonbahar mevsimi
Vicdan kırıntılarıyla
Dağlar seren önüme
Ölüm
Beni yaratan sizler
övünmeyin boşuna
doğan ben olmayınca
şimdi taşım sekizde
sek sek oynardım hayatla
basmadan
çizgilere
yanınca
oyun biter
ilerlemek hayata
basmadan
çizgilere
kızım ne tatlı rüya
haydi çocuk
uykuya
biri çıkarsa cama
de ki taşım sekizde
Hayat bir papatya olsa
Ruhumla büyüyen
Aşkımla yücelen
En küçük yaprağını
Hak eden biri olsa
Çoktan ölse de o yaprak
İçimden koparınca
Sen
Dere, karşıya geçmek için suyun akışını durdurmaz, ancak aptallar kader diye durmasını beklerler. Oysa kader aklın işlemesini hiç engellemez. Ömür geçer köprü kurmayı akllarına bile getirmezler. Sadece suyun akışına aşık olup ölmeyi beklerler. Kader dedikleri şeyleri bile yaşayamazlar. Çünkü hayat köprüyü geçenlerindir.
Aslı Birer
Zamanın içindeki durumumuz;
Bilinçli sınırlanmışlık sendromu…
Elbette bu durumların yer aldığı toplumsal analizleri konu alan yazılarımız da var.
Aslı Birer
İSKELE ALABANDA
Biliyorum
İnanmayacaksın ama
Dün gece
Asırlar sonra ilk defa
Seni gördüm rüyamda
Hatırladığım
Eğreti duran beyaz kıyafetler
Ve hafif yana kaykılmış
Siperliği sırmalı şapkamla
Acemi bir kaptanmışım rüyamda
Ve hatta
Yine inanmayacaksın
İskele alabanda nidaları
Ve bin bir çabayla
Demir atıyormuşum güya
Gözlerinin rıhtımına
Hay Allah!
İskele alabanda: Gemi dümenin iskele yönüne çevrilmesi
İskele: Denizcilik terminolojisinde geminin “sol” yanı.
Bilinçsiz özgürlük kurguları.
Bu başlığın altına neler neler sığar.
Yalnızsın artık
Birlikte çıktığınız bu yolda
Durma, sür şimdi
Çıkmaz sokaklara kavganı
Bırak pusuya düşsün sevdan
Korkma, bekle!
Ve sonra
Gelip bulsun diye ömrünü
Öğret adresini
Serseri bir kurşuna
Şükür Kavuşturana
Hiç ummazsın
Diyelim ki Temmuz’dur aylardan
Birden kararır gökyüzü
Bulutlanır ya sevdan
Ve sonra
Bir tufan gibi yürür
Üzerine sağanak yağışlar
Sonra kar, soğuklar ve boran
Hiç ummazdın değil mi?
Ne gidecek bir yerin vardır artık
Ne de sığınabilecek bir sevdan
Ey sevgili!
Söyle hadi
Ne vakit büyüttün ki?
Gönlünün arka bahçelerinde
“Unutma beni” çiçeklerini
Karadeniz’in sesi sustu ama yankısı dağlardan eksilmeyecek.
– Bir ozan gitti ama şarkıları rüzgârlarla esecek.
Hüzün,
Onun melodileriyle büyüyen herkesin yüreğine oturdu bugün,
Nasıl kalkar bilmiyorum kuzeyin, oğul,
Havada güneş var yüreğin gibi
Benimki buz kesiği
Vakit çok erken şimdi…
Aslı Birer
Allah o güzel yüreğin gibi güzel cennetini nasip etsin sana, koca yürekli adam.:(
?si=GPRwTtNPfo5-gvbj
Bu mevsimlerde göl biraz durgundur
Ağaçlar yorgundur
Hüzün çöker insana
Ki zaten ölümlüdür
Özgün bir sanatçıydı
Mekanı cennet olsun.
Aşık Hatuni Semiha Oğuz
“Analık” günün şiiri.
Okudum ve ön yargının insanları ne kadar adaletten uzaklaştırdığını ve hatta okuyanların da ne kadar esir olduklarını bir kere daha gördüm.
Evet Semiha Oğuz, hani bir atasözü var ya, “adım çıkmış dokuza inmez sekize” işte çok güzel bir örneği bu sizin yazdıklarınız.
Ve ben de belki daha akademik bir lisanla şöyle bir açıklama ekleyeyim.
Şiirin mesajı, üvey annelere karşı toplumun geliştirdiği önyargıları ve bu önyargıların bir bireyin yaşamını nasıl zorlaştırdığını ele alıyor şöyle ki:
Önyargının Kıskacında Bir Kimlik: Üvey Annelik Algısı Üzerine
Toplumsal yargılar, bireylerin kimliklerini şekillendirmede güçlü bir role sahiptir. Ancak bu yargılar, çoğu zaman gerçeklikten kopuk, nesnel olmaktan uzak ve bireyleri ötekileştirici bir nitelik taşır. Şiir, tam da bu noktada, üvey annelik kavramına karşı toplumun sergilediği önyargıları ele almakta ve bu önyargıların bir bireyin yaşamını nasıl zorlaştırdığını gözler önüne sermektedir.
Metinde tekrar eden “Analıktır, kötü olur dediler.” dizesi, toplumun üvey anne figürüne bakış açısını sorgulayan bir leitmotif olarak öne çıkmaktadır. Annelik kavramı biyolojik bağ üzerinden kutsanırken, üvey anneler ise çoğu zaman “eksik”, “soğuk” ya da “kötü” olarak kodlanmaktadır. Şair, bu genel kanının adaletsizliğini eleştirerek, üvey annenin de bir birey olarak duyguları, emekleri ve fedakârlıkları olduğuna dikkat çekmektedir.
Şiirde kullanılan imgeler, bu haksız algının birey üzerindeki baskısını somutlaştırmaktadır. “Sanki nikâhsız, azadlı bir köle” dizesi, üvey annenin ev içindeki konumunu; sorumluluklarıyla baş başa bırakılan ancak hiçbir zaman tam anlamıyla kabul edilmeyen biri olarak var oluşunu çarpıcı bir şekilde gözler önüne sermektedir. “Tavuk oldum, kapatıldım kümese” benzetmesi ise, bireyin özgürlük alanının daraldığını ve toplumsal etiketler nedeniyle kısıtlandığını ifade etmektedir.
Bütün bu anlatı, toplumun önyargılarının bireyin ruhunda yarattığı kırılmaları ve yorgunluğu gözler önüne sererken, aynı zamanda sessiz bir isyan da içermektedir. Üvey annelere biçilen rollerin adil olup olmadığı sorgulanmakta ve toplumun bu yargıları yeniden gözden geçirmesi gerektiğine dair bir çağrı yapılmaktadır.
Sonuç olarak, şiir, önyargının bireyi nasıl haksız bir yük altına soktuğunu güçlü bir anlatımla ortaya koymaktadır. Üvey annelik, annelikten farklı bir kategoriye itilirken, aslında aynı fedakârlık ve emeği gerektiren bir rol olduğu göz ardı edilmektedir. Şair, bu algının yarattığı çelişkilere dikkat çekerek, üvey annelere yönelik adaletsiz toplumsal bakış açısının sorgulanması gerektiğini vurgulamaktadır.
Bana da tebrik etmek düşer…
Sevgilerimle…
Bazı insanlar o kadar kendi içlerinde bile paradoks ki, başlarıyla ayakları birbirinden bağımsız hareket ediyor.
Dünyanın işine bak ki! Atatürk’ün öğretmeni baş tacı ettiği cumhuriyette; öğretmen ol! Ondan sonra da o ilkelere sahip çıkacağına yerden yere vur!
Ben bunu vicdanlara bırakıyorum.
Bu sabah bir şiire yazdığım yorumdur.
“Gerçek polis insanın kendi vicdanıdır. Belki de aynaya sormalı; “adalet nerede”? Diye.”
Aslı Birer
Yarın adalet, hak, hukuk kazanacak! O gün sakın bu yazdıklarını unutupta o güzel insanların safına gireyim deme! Seni o zaman rezil rüsva ederim!
Gel, tarih yazalım
Harfleri altın, adı özgürlük olsun.
Yoksunluklarımızı ısıtıp avuçlarımızda,
Göğe mavi bir güneş yapalım.
Karanlığın gölgesi düşse de üstüne,
Gözlere ışık, seslere yankı olur
Her şafak vakti yüreğimizde.
Hangi dağ kapatabilir ki onu?
O, her zerreyi deler de geçer,
Ve her sabah ışırken bir halk doğurur.
Aslı Birer
Hayat bitse ne çıkar
Zulüm gelse ne çıkar
Kavgamızın şehrinde
Ölüm yağsa ne çıkar
İstanbul benim sevdamdı
Süleymaniye…
O köklü o sağlam o vakur
O dingin halin…
Nerdesin?
Ayasofya…
Nasıl savruluşlar öyle rüzgarda
Bi oraya bi buraya
Kız kulesi
Kuleli
Hele boğaz, hele boğaz
Ne desem az
Ah Vefa…
Neden bu veda?
Bekir Şahin
Benim suretime biçtiğin gölge, ancak kendi zihnindeki bulanıklığın eseri.
Kişi kendinden bilirmiş işi;
Zira göz, görmek istediğini seçer, dil, içindeki zehri döker.
Bil ki insan, bilmediğine düşmandır;
Ve anlamadığına saldırır.
Sözde bir terazide tartmaya kalktığın şeyi,
Önce zihnindeki eğrilikten geçirdin.
O yüzden ölçtüğün ben değilim,
Sadece kendi içindeki kırık yansıma.
Değerimi, kendi varlığım belirler.
Yolumu bulmak için ne bir sürüye
Ne de bir iz sürücüye ihtiyacım var.
Ve unutma,
Şair, terazisinde kendini tartar.
Adam olan aynaya bir kez de başka açıdan bakar.
Ayinesi iştir kişinin
Lafına bakılır mı hadsiz kişinin
Yayık ayran gibi süzme sözlerin
Ne ayıp biliyor ne de bir edep
Aslı Birer
Şimdilerde
Damgalanmış taşlar değildir
Ebabil kuşlarının ağzındaki
Parçalanmış bedenleridir
Filistinli çocukların
Ve yağar gökyüzünden
Zulmedenlerin üzerine
Bazen de direnmenin diğer bir adıdır ölmek, sadece ölmek.