Kültür Sanat Edebiyat Şiir

çanakkale şehitleri sizce ne demek, çanakkale şehitleri size neyi çağrıştırıyor?

çanakkale şehitleri terimi Seu Kuyt tarafından tarihinde eklendi

  • Erkan Çelebi
    Erkan Çelebi

    Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı
    Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı
    Sen şehit oğlusun incitme yazıktır atanı
    Verme dünyaları alsanda bu cennet vatanı


    M.Akif Ersoy

  • Boran
    Boran

    'Çanakkaleyi yazmayan romancı, romancı mıdır? Çanakkaleyi çekmeyen yapımcı, yapımcı mıdır? ' M.Niyazi

  • Yusuf Gül
    Yusuf Gül

    şehitlik ulaşmak istediğim en yüksek mertebe.
    vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor
    bir hilal uğruna ya rab ne güneşler batıyor

    m.akif

  • Filiz Turan Ağaoğlu
    Filiz Turan Ağaoğlu

    Vatan müdafaası için hayatlarını feda eden ve kanlarıyla, canlarıyla 'ÇANAKKALE GEÇİLMEZ' destanını yazan ecdadımızın aziz ve şerefli ruhları şad olsun.. Hayatlarının baharında Allah için, Vatan ve hürriyet için şehadet şerbetini içen tüm şehitlerimizi Allah Rahmet eylesin nur içinde yatsınlar...
    bu gün ferah ve özgür bir ülkede yaşıyorsak bunu şehitlerimize borçluyuz Allah gani gani Rahmet eylesin..

  • Cay Keyfi
    Cay Keyfi

    BEDELİ ÇANAKKALE'DE
    Askerlik vazifesi yaparken vatan uğrunda şehadet mertebesine ermek veya gazi olmak her Türk için tabii bir şeydir. Ancak bu 45 şehit ve 150 gazinin durumu başkadır. Zira bunların istisnasız hepsi(1909 ve 1914 Askeri Mükellefiyet Kanunu gereğince) askerlik vazifesinden ya muaf ya da maksureli(tecilli) tutulmuş gençlerdir. Bu iki kanun sultani mektepleri talebe ve mezunları askerlik vazifesinden ' maksureli' ettiği gibi, Balkan Harbi sırasında mer'i olan 1909 kanunu da üstelik bütün İstanbul halkını askerlik vazifesinden azade kılmaktadır.

    bu şehit ve gazilerin hepsi 17-22 yaşındayken ve bir kısmı henüz mektebin lise ve orta kısmında, bir kısmıysa mezun ve İstanbul Darülfünunu veya Avrupa üniversitelerinde tahsildeyken, birbirleriyle yarış edercesine askerlik şubelerine koşmuşlar ve gönüllü olarak askere yazılmışlardı. Hatta içlerinden Irak Cephesi'nde şehit düşen 646 Celal İbrahim seferberliğin ilanıyla beraber geceden gidip askerlik şubesinin kapısında sabahlamış ve ' 1 Numaralı Gönüllü' yazılmak şerefini elde emiştir.

    Galatasaraylıların bu şüheda menkıbeleri arasında dünyada eşi bulunamayan bir tanesini (Mehmet Muzaffer'in Destanını) Gazeteci Ziyad Ebuzziya şöyle dile getiriyor:

    ****



    Üç aylık bir talimden sonra Mehmet Muzaffer 'zabit namzedi' olarak Çanakkale'de idi. (Mart 1916) müttefik İngiliz ve Fransız kuvvetleri, Çanakkale' de uğradıkları mağlubiyetlerden ve verdikleri yüzellibin zayiattan sonra Boğaz 'ı aşamayacaklarını anlamışlar, 1915'in son haftasıyla 1916'nın ilk haftasında bütün hatları tahliye edip çıkıp gitmişlerdi.

    Galatasaray Lisesi öğrencisi iken gönüllü Çanakkale cephesine giden zabit (subay) adayı Mehmet Muzaffer Bey'in alayının otomobillerine lastik satın almak için bir gecede (1916 yılı baharı) yaptığı sahte 100 liranın ön yüzü. Paranın altında 'bedeli Çanakkale'de altın olarak ödenecektir' yazılıdır. Teğmenliğe yükselen bu vatanseverimiz, 1917 yılında Gazze'de şehit düşmüştür.



    Sahte 100 Lira



    Muzaffer Çanakkale'ye vardığında harp durmuştu. Zaman zaman İmroz ve Bozcaada'da üslenmiş düşman gemileri ve uçakları bombardımanda bulunuyorlarsa da 1915 Nisan 'ın da Aralık sonuna kadar sekiz ay süren kanlı boğuşmalarla kıyasla bu bombardımanlar ' hiç mesabesindeydi.' Çanakkale'de ki birliklerin büyük bir kısmı Kafkas, Irak, ve Filistin cephelerine sevk edeceklerdi. Hazırlanma ve noksanlarına ikmal emri aldılar. Muzaffer birliğinin alay karargahında görevliydi. Alay 'ın kamyon ve otomobil lastiği ile diğer bir takım malzemeye ihtiyacı vardı. Bunlar ise ancak İstanbul'dan sağlanabilirdi. O devirlerde bu gibi basit mübayalar için arttırma yapmak ilanlarda bulunmak ne adetti, ne de bunları kaybedilecek vakit vardı. Her şey 'itimat' ile yürürdü. Muzaffer açıkgözlü ve becerikli İstanbul çocuğu olduğundan Karargah, gerekli malzemenin temin ve mübayaasına onu memur etti. İcabeden paranın kendisine itası içinde Erkan-ı Harbiye Riyaseti'ne hitaben yazılı bir tezkereyi eline verdiler.

    O yıllarda İstanbul'da otomobil ve kamyon nadir rastlanan vasıtalardı. Bunların lastikleri de yok denecek kadar azdı ve karaborsaydı. Muzaffer aradı,uğraştı,nihayet Karaköy' de bir Yahudi de istediklerini buldu. Fiyatlar pek fahişti, ama yapacak başka bir şey yoktu. Anlaşmaya vardı. Lazım gelen parayı almak üzere Erkan-ı Harbiye'ye gitti. Elindeki tezkereyi tediye merciine havale ettiler. Muzaffer az sonra yaşlı b,r kaymakam Yarbay 'ın huzurundadır. Kaymakam uzatılan tezkereyi okudu. Karşısında hazırol da duran ihtiyat zabitine baktı. İsteyeceği paranın miktarını sormadan,'Ne alınacak' dedi. ' Oto kamyon lastiği' cevabını verilince bir an durdu. Sonra Muzaffer'e dik dik baktı:

    ' bana bak oğlum! Ben askerin ayağına postal sırtına kaput alacak parayı bulamıyorum. Sen otomobil lastiğinden bahsediyorsun. Haydi yürü git,insanı günaha sokma para mara yok! ...

    Muzaffer selamı çaktı dışarı çıktı. Harbiye Nezareti'nin (bugünkü hukuk fakültesi binası) bahçesinden dışarıya ağır ağır yürürken ne yapacağını düşünüyordu. Malzemelere Alay 'ın ihtiyacı vardı. Elindeki(Almanların verdiği) iki Mercedes-Benz kamyon ve iki binek arabası lastiksizdi. Diğer malzemelerde mutlaka lazımdı. Kendisi bulur alır diye görevlendirilmişti. Malzemeyi bulmuştu fakat para yoktu. Eli boş dönemezdi,bir çaresini bulmak lazımdı...

    Muzaffer bunları düşüne düşüne Beyazıt Meydanı'na vardı birden durdu. Kendi kendine gülmüştü aradığı çareyi bulmuştu.

    Doğru tüccar Yahudi' nin yanına gitti:

    ' Paranın tediye muamelesi akşamüstü bitecek,ezandan sonra gelip malları alamam. gece kaldıracak yerim yok. Yarın öğleden evvel vapur Çanakkale'ye kalkıyor, yetiştirmem lazım. Onun için sabah ezanında geleceğim malları mutlaka hazır edin...'

    Tüccar 'peki' dedi. Muzaffer tam ayrılırken ilave etti.

    'Altın para vermiyorlar kağıt para verecekler'

    yahudi yine 'peki' dedi. Ertesi sabah Muzaffer Merkez Kumandanlığından sağladığı araba ve neferlerle ezan vakti Yahudi'nin kapısındaydı. Ortalık henüz ışıyordu. Tüccar malları hazırlamıştı. Hava gazı fenerinin yarım yamalık aydınlattığı loşlukta mallar arabaya yüklendi. Muzaffer bir yüzlük kaime (yüz liralık kağıt para) verdi. Araba dörtnal Sirkeci 'ye yollandı. Malzeme şat'a oradan dubada bağlı gemiye aktarıldı. Az sonra da gemi Çanakkale yolunu tutmuştu.

    Üç gün sonra Yahudi elindeki yüzlük kaimeyi bozdurmak üzere Osmanlı Bankası'na gitti. Bozmadılar zira elindeki para sahte idi.

    Muzaffer, evrak-ı nakdiyelerin basımında kullanılan kağıtın aynını Karaköy kırtasiyecilerinden tedarik etmiş bütün gece oturmuş çini mürekkebi ve boya ile gerçeğinden bir bakışta ayırt edilemeyecek nefasette taklit bir para yapmıştı. Tüccara verdiği ve yutturduğu para buydu. O devrin hakiki paralarının üzerindeki yazılar arsında bir de şu ibare bulunuyordu: ' Bedeli Dersaadet'te altın olarak tesviye olunacaktır.'Muzaffer yaptığı taklit paradaki bu ibareyi değiştirerek şöyle yazmıştı:

    ' Bedeli Çanakkale 'de altın olarak tesviye olunacaktır.'

    Onun burada altın dediği Çanakkale'de Mehmetçiğin akıttığı, altından daha kıymetli kanı idi.

    Sahte paraya gelince...

    Yahudi tüccar bunu mesele yapmadı. Yapmak mı istemedi, yapmaktan mı çekindi bilinemez. Ancak olay bütün İstanbul'da yayıldı. Dünyada emsali olmayan ve olmayacak olan bu hadise Şehzade Halim Efendi 'nin kulağına kadar gitti. Şehzade hemen lalasını göndererek Yahudi tüccarı buldurdu. Yüzlük taklit evrak-ı nakdiyeyi bedelini altın olarak ödeyip aldı. Çok zarif sedef kakmalı, içi kadifeli bir mücevher çekmecesine yerleştirip, İstanbul polis okulundaki emniyet müzesine hediye etti. Bu emsalsiz parça müzede şeref mevkiinde muhafaza olundu.



    canakkale.gen.tr


    Hoşça bakın zatınıza

  • Oktay Karaca
    Oktay Karaca

    Birde 57. alay vardır bundan bahsetmeden geçmemeli tarihte tamamen yok edile bilmiş tek türk alayıdır ve savaşın en zor bölgesinde görev yapmıştır.
    alayin sancagi bugun melbourne muzesinde bulunmaktadir.

    halen bu şehitler alayının sancağı avustralya’da melbourn müzesi'nde bir vitrinde sergilenmekte, altındaki levhada şu yazı yer almaktadır:

    'bu alay sancağı, gelibolu savaş alanından getirilmiştir. ama esir edilmemiştir. çünkü, türk ordusu'nun milli geleneklerine göre bir alayın sancağı, alayın son eri ölmeden teslim edilemez. bu sancak, sonuncu muhafızının da altında ölü olarak yattığı bir ağacın dalına asılı olarak bulunmuştur. kahramanlık timsali olarak karşınızda duran bu türk alayı sancağını selamlamadan geçmeyin.'

  • Boran
    Boran

    1914’ün kasım ayında İngiltere ve müttefikleri Osmanlı İmparatorluğuna savaş açtı.Britanya İmparatorluğu, Avustralya ve Yeni Zellanda’nın Anzak birliklerini de savaşa çağırdı. Bunun üzerine kıtanın dört bir yanına gençleri cepheye davet eden afişler asıldı.

    1914 yılı sonunda on binlerce anzak gemilere doluşup yola koyuldular.Hiç bilmedikleri bir ülkeye, hiç tanımadıkları yaşıtları ile savaşa gidiyorlardı.İşte o günlerde Osmanlı padişahı ve Halife Sultan Reşat, imparatorluğa savaş açan düşmanlara karşı dünyanın her yanındaki müslümanlara cihat çağrısı yaptı. Bu çağrı okyanuslar aşarak, Avustralya’da yaşayan iki müslüman’a kadar ulaştı ve feci bir katliama yol açtı. 1915 yılının ilk günü bir cuma idi. O gün Afgan kökenli iki Müslüman, Halife’nin çağrısına uyup Avustralya’ya cihat kararı aldılar. Biri 40 yaşlarındaki Gül Badsha Muhammet’ti. Diğeri ise 60 yaşındaki Molla Abdullah... Avustralya’ya İngiliz Hindistan’ının kuzeybatısından yani bugünkü Pakistan’dan yıllar önce göçmüşlerdi. Molla Abdullah ‘helel’ et satan bir kasap dükkanı açmış, Gül Muhammet ise dondurma satıcılığına soyunmuştu. Yaşadıkları yer, Avustralya’nın maden bölgesiydi.

    Genç Avustralyalıların yola çıktığı günlerde, onlar da savaş hazırlığına giriştiler. Gül’ün dondurma tezgahının kırmızı kumaşından ay yıldızlı bir Osmanlı bayrağı hazırladılar. Fişekliklerini boyunlarına asıp, bir dua kitapçığını göğüslerine yerleştirdiler ve Broken Hill kasabasının 4 kilometre dışında, savaşa sevk edilen askerleri taşıyan trenin geçeceği yola pusu kurdular. Sabah saat 10.00 da kalkan tren az sonra ufukta belirdi. Trendekilerden bir kısmı uzaktan ay yıldızlı bayrağı gördüler. Sonra da üzerlerine dom dom kurşunu yağmaya başladı. Bunlar 1.Dünya Savaşı’nın Avustralya’daki ilk kurşunlarıydı. Birkaç dakika içinde biri kadın biri erkek 2 sivil ölmüş, 3’ü kadın, biri genç kız, 22 si erkek, biri 14 yaşında bir delikanlı olmak üzere toplam 7 kişi de yaralanmıştı. Üstelik bu insanların hiçbiri savaşa giden askerler değildi. Tren yeni yıl kutlaması için Broken Hill’den Silverton’a pikniğe giden 1.200 sivili taşıyordu. Silah sesleri üzerine tren durdu,saldırganlar kaçmıştı. Olay yerine gelen polis ekipleri iki saldırgan için bir sürek avı başlattılar. Bir süre sonra iki Afganlı kasabanın batı eteklerindeki alçak tepeliklerde kuşatıldı. Çatışma tam üç saat sürdü. Saat 13.00 ‘te Molla Abtullah bir sivilin tüfeğinden ateşlenen kurşunla can verdi. Gül Muhammed ise açılan ateşte yaralandı ve kaldırıldığı Broken Hill hastanesinde öldü.

    Olay yerinde yapılan incelemelerde iki saldırganın orada karalayıp bıraktıkları iki not bulundu. Muhammet’in bıraktığı notta: “Bunu yaptık, çünkü sizin halkınız benim ülkemle savaşıyor ' diye yazıyordu.

    Osmanlı tebası herkes Türk sanıldığından ve saldırganlar Türk bayrağı taşıdıkları için olay, ertesi günkü gazetelerin manşetine, 2 Türk’ün katliam ateşi’ başlığıyla yerleşti.

    Olaydan sonra yükselen milliyetçi duygular, çok sayıda gencin savaşmak üzere orduya katılmasına neden oldu.


    http://www.gallipolidigger.com/broken%20hill.htm

  • Boran
    Boran

    Bizim için yardan geçenler, candan geçenler...

  • Kadir Erdem
    Kadir Erdem

    Çanakkale şehitleri dünyada eşi benzeri olmayan biz türk milletinin ne kadar vatanperver olduğumuzu en güzel şekilde anlatan övünç kaynağımızdır.Çanakkale savaşı hala tüm dünyaya bi örnek ve ibrettir.Her türlü ırktan her türlü milletten insanlar kapımıza dayanmış ve kahraman ordumuz karşısında erimişlerdir.Dünyada eşi olmayan bu savaşı Allah bu millete bidaha yaşatmasın tüm şehitlerimize Allahtan rahmet diliyorum.

  • Oktay Karaca
    Oktay Karaca

    Winston Corchilin 'Dünyaya böyle liderler yüzyıldabir gelir oda türklere geldi' dediği ATATÜRKÜN zaferden sonra hisarlık tepesine çıkıp (Troya kalıntılarının olduğu tepe) 'Öcünü aldık' dediği rivayet edilir aynı rivayet Fatih Sultan Mehmet İstanbulu aldığındada Edilir Ak Şemseddinle hisarlık tepesine çıkan Fatih 'Öcünü aldık atam rahat uyu' dediği rivayetedilir. (Troya tarihteki ilk anadolu yunan savaşıdır ve anadolulular yıllar süren savaştan yenik ayrılmışlardır, Troyanın yerine Bizanslıların İstanbulu kurduğuda söylenir)

  • Ayda Pehlivan
    Ayda Pehlivan

    Onlar sayesinde Rusya'da 1917 devriminin yolu açıldı. Dünya değişti.

  • Murat Dalgın
    Murat Dalgın

    Çanakkale'de yurdu için,halki için emperyalizme karsi savasan MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ve halkçi Türk neferlerini çok seviyoruz. Unutmayacagiz.

  • Murat Dalgın
    Murat Dalgın

    EMPERYALIZME KARSI BÜYÜK DIRENIS. YANI SIMDI IHTIYACIMIZ OLAN. ANAFARTALAR KAHRAMANI MUSTAFA KEMAL ATATÜRK IZINDEYIZ.

  • Murat Dalgın
    Murat Dalgın

    Anafartalar kahramani Mustafa Kemal ATATÜRK'ün aklina,emegine ve yüregine saglik. ÇANAKKALE GEÇILMEZ.

  • Yücel Taş
    Yücel Taş

    Ne kadar büyük bir borcum olduğunu!

  • Murat Dalgın
    Murat Dalgın

    ÇANAKKALE GEÇILMEZ. Bütün hainlere,emperyalizmin isbirlikçilerine ragmen.

  • Adsa Dasda
    Adsa Dasda

    candan erçetinden bir avuç toprak için yor kendini şarkısı....

  • Resul Cengiz
    Resul Cengiz

    Çanakkale’de 534 Uşak’lının Şehidin olduğu belirlendi

    Türk tarihinin altın sayfalarından biri olan Çanakkale savaşında 534 Uşak’lının şehit olduğu tespiti bildirildi. Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Tarih Eğitimi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Nuri Köstüklü yaptığı araştırmada Uşak merkez ilçeden 118, Eşme’den 224, Banaz’dan 27, Karahallı’dan 14, Sivaslı’dan 1 şehit verildiğinin tespitinin yapıldığı kaydetti.

    Çanakkale’de şehit olan Uşaklılarla üzerine yaptığı inceleme neticesinde Uşaklıların önemli bir mevkide olduğunu gösterdiğini ifade eden Köstüklü “Uşaklı şehitlerin isimlerine baktığımızda en fazla Mehmet isminin olduğunu görüyoruz(68 kişi) . Mehmet’ten sonra Ali(49) , Mustafa (47) , Ahmet (35) isimleri daha yoğun bir şekilde görülmektedir.” Dedi.

    İsimler Türk kültür ve topluluğunun tercihlerini yansıttığının altını çizen Köstüklü bu isimlere bakarak Tazimatla başlayan batılaşma sürecinin bir etkisi olarak sivilizasyon tesirlerinin Uşakta fazla görülmediğini rahatlıkla söyleyebileceğini kaydetti.

    Uşaklı şehitlerin baba adıyla aynı adı taşımasının dikkatini çektiğini vurgulayan Köstüklü “Türk toplumunda babası sağ iken çocuğa aynı ismi adeti koyma adeti yok denecek kadar azdır. Genellikle çocuk doğmadan babası ölmüş ise babasının hürmetine aynı ad çocuğa verilir. Buradan anlaşılıyor ki Çanakkale’de şehit olanların babalarının da daha önce ki Osmanlı Rus savaşı, Trablusgarb ve balkan savaşlarında şehit olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle bu şehitlerimize ‘şehit oğlu şehit’ ifadesini kullanabilir” dedi.

    Uşaklı şehitlerin yaş durumuna bakıldığında 17 yaşından 46 yaşına kadar hemen hemen her yaşta şahadet mertebesine ulaşıldığını rastlandığını kaydeden Köstüklü bunların yazılı kaynaklar olduğunu, gönüllülerin ve kayda geçmeyenleri düşünülecek olunursa bu yaş sınırının altında ve üstünde örneklere rastlamanın mümkün olduğunu vurguladı.

  • Murat Dalgın
    Murat Dalgın

    Çanakkale Sehitleri'ni yani Çanakkale Kahramanlarini bir düsünün bir de 11 askerimizin basina çuval geçirilirken Kayseri'ye manti yemeye,Samsun'a açilisa giden ve keyifleri gayet yerinde olan hükümet mensuplarini düsünün. 211.000 sehit niçin sehit oldu bunlar için mi? Yeni bir Mustafa Kemal Pasa ve 212.000 Çanakkale sehidinin torunlari çikacak hainlerden hesap soracaktir.

  • Ahmet Dinler
    Ahmet Dinler

    bedrin arslanları ancak o kadar şanlı idi


    savunmadan bile ümidin kesildiği bir anda taarruz edbilen bir milletin destanlarından birisi

  • Boran
    Boran

    Konuşabilselerdi, İmam-Hatipleri yobaz okulu olarak görenlere; Türbanlı kızlarımıza vebalı muamelesi yapanlara ne derlerdi acaba?

  • Seu Kuyt
    Seu Kuyt

    Talha Ugurluel in Canakkale Sehitleri ve Gezi Rehberi adinda bir kitabi var. Atalarimizn nasil orda carpistiklarini gorebilirsiniz..

  • Doktor Civanım
    Doktor Civanım

    ey ankara,ey siyasiler bakın onlarada ders alın.onlara haksızlık yapmayın.utanın.veya hesap vermeye hazırlanın.korkmayın,kaçmayın,amerikaya uşaklık etmeyin,ülkeyi satmayın.bilinki onlar gerçek birer kahraman,cesaret ibaresi,vatansever,insanlardı.birde aynaya bakın siz nasılsınız...

  • Doktor Civanım
    Doktor Civanım

    delikanlıyım derler ya racondan,bazılarıda kitap yazmış delikanlıgın hesapta :-))) çanakkale şehitlerine baksın herkeste ögrensin deli kanlı olanları.BU ÜLKEDE,EMPERYALİZME,KARŞI DİRENENLERİ,GÖRSÜN..... şu kokuşmuşluğa baksın soyguna baksın DERSLER ÇIKARSINLAR.onların kemikleri sızlayacak oralarda.onların bizlere emanet ettiği ülke ne hallere geldi.medya,iktidar,patronlar herkes amerikan emperyalistlerine bu ülkeyi peşkeş çekmekle meşğül...

  • Ahmed Çetin
    Ahmed Çetin

    O erler ki gönül fezasındalar...

  • Periru Gogen
    Periru Gogen

    Canakkale'den haber geldi,
    >kardesin bayrak ugruna can verdi<
    kirildi o an elimde ki testi,
    göz yasi yerine kan akar gözlerimden simdi,

  • Tarhan Tekelioglu
    Tarhan Tekelioglu

    Toplam 500.000'den fazla insanin öldügü bir cehenneme, vatn icin, din icin, millet icin ölecegini bile bile gönüllü giden ve sehit olanlara her seyimizi borcluyu´z...
    Onlarin sirtindan kahraman olanlar.... Zaten sehit felan da olmadilar... Sadece kahraman oldular...

  • Cem Nizamoglu
    Cem Nizamoglu

    ÇANAKKALE ŞEHİDLERİNE

    Su boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi? En kesif orduların yükleniyor dördübeşi,
    -Tepeden yol bularak geçmek için Marmara' ya-
    Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
    Ne hayasızca tahassüd ki ufuklar kapalı! Nerde-gösterdiği vahşetle ' bu, bir Avrupalı
    Dedirir- yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi, Varsa gelip açılıp mahpesi, yahut kümesi
    Eski Dünya, Yeni Dünya, bütün akvam-i beşer,
    Kaynıyor kum gibi... mahşer mi, hakikat mahşer.Yedi iklimi cihanın duruyor karşısında
    Ostralya' yla beraber bakıyorsun: Kanada! Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk;
    Sade bir hadise var ortada: Vahşetler denk.
    Kimi hindu, kimi yamyam, kimi bilmem ne bela...Hani, taunada züldür bu rezil istila!
    Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-u asil,
    Ne kadar gözdesi mevcud ise hakkiyle sefil,
    Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına; Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına.
    Maske yırtılmasa hala bize afetti o yüz...Medeniyyet denilen kahpe, hakikat, yüzsüz.
    Sonra mel' undaki tahribe müvekkel esbab,
    Öyle müthiş ki: eder her biri bir mülkü harab.Öteden saikalar parçalıyor afakı;
    Beriden zelzeleler kaldırıyor a' makı; Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin:
    Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
    Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam;
    Atılan her lağamın yaktığı yüzlerce adam.
    Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
    O ne müthiş tipidir: savrulur enkaz-i beşer...
    Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak;
    Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.Saçıyor zırha bürünmüş de o namerd eller,
    Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
    Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.Top tüfekten daha sık, gülle yağanmermiler..
    Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
    Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından; Alınır kal' a mı göğsündeki kat kat iman?
    Hangi kuvvet onu, haşa, edecek kahrına ram?
    Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkam.Sarılır, indirilir mevk-i müstahkemler,
    Beşerin azmini tevkif edemez sun'-u beşer; Bu göğüslerse Huda' nin ebedi serhaddi;
    'O benim sun'-u bediim, onu çiğnetme! ' dedi.
    Asım’ın nesli.diyordum ya.nesilmiş gerçek; İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek
    Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
    O, rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar, Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor;
    Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!
    Ey, bu topraklar için toprağa düsmüs, asker! Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid' i
    Bedr' in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi...
    Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın? '
    Gömelim gel seni tarihe! 'desem, sığmazsın.
    Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitap..Seni ancak ebediyyetler eder istiab.
    'Bu, taşındır' diyerek Kabe' yi diksem başına;
    Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
    Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namiyle, Kanayan lahdine çeksem bütün ecramiyle;
    Ebr-i nisani açık türbene çatsam da tavan, Yedi kandilli Süreyya' yı uzatsam oradan;
    Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına,
    Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,
    Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem; Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;
    Tüllenen mağbiri, akşamları, sarsam yarana.Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.
    Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini; Şark’ın en sevgili sultanı Selahaddin' i,
    Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran..Sen ki, İslam’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
    O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın; Sen ki, ruhunla beraber gezer ecrami adin
    Sen ki, a'sara gömülsen taşacaksın...Heyhat! ..
    Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihat...
    Ey sehid oğlu sehid, isteme benden makber, Sana aguşunu açmış duruyor Peygamber.

    Mehmed Akif Ersoy

  • Seu Kuyt
    Seu Kuyt

    Herkes ölüme yürüyemez ve herkes onlar gibi ölemez...
    Mermiye, topa tüfeğe karşı vücutla yapılan bir muharebedir o...
    Her vucut mukavemet edemez o mermilere, o toplara tüfeklere..
    ...
    Onların da bir annesi, babası, sevdikleri, sevenleri vardı...
    Onların da bizim gibi kolları, bacakları, gözleri, burunları, gövdeleri vardı;
    Onların da bizler gibi bir bayrağı, vatan sevgileri, dinleri, imanları vardı...

    Onlar bunların hepsini bir bir döktüler cephede: kolunu-kanadını, gözünü, başını; sevdiğini, anasını...
    Kanla buladılar, alladılar alın yazılarını, sevdiklerini, duygularını, isteklerini, özlemlerini...
    Vatan için, bayrak için, kutsal olan tüm değerler için feda ettiler, üzerlerine emanet olanı...
    Emaneti layıkıyla teslim ettiler, Aziz ve Baki sahibine...
    ...
    Onlar kahramandı, onlar ulustu, onlar orduydu, onlar bizdi, onlar bizim atalarımız, bizim çocuklarımızdı, onlar bizim şehit ve gazilerimizdi, onlar feda etmek denilen şeyi en iyi uygulayanlardı, onlar kanlarıyla çizgi çekenlerdi, onlar uğurda ölenlerdi, onlar...
    ...
    Yağmur yerini demir parçalarına bıraktığı zaman; düşman düşmanının gözlerinin içinde küçük bir gedik aradığı zaman, ölüm siperlerr arasında tırıs gezdiği zaman, ruhla maddi olan yer değiştirdiği zaman, beyindeki albümler bir bir gözönünden geçtiği zaman, toplar tüfekler patladığı zaman, omuzdaşın yanıbaşında can verdiği zaman, keşmekeş tüm muharebeye hakim olduğu zaman, toprak keşke toprak olmasaydım diye haykırdığı zaman, yağmur ağlamak için sebep aramadığı zaman, güneş olanları görmemek için kaçacak delik aradığı zaman, ay kanla bulananı gecenin içinde kaybetmek isteyip her zamankinden daha az aydınlandığı zaman, ağaçlar topraktaki kanı içmemek için ölmek pahasına da olsa köklerini yerden çektiği zaman, çiçeklerin renkleri kırmızıya çaldığı zaman, arı herzaman yaptığı balı yapamadığı zaman, karınca karınca oluşundan iğrendiği zaman, kuşlar cıvıldamamak için ağaçlardan yere düştükleri zaman..
    .İşte o zaman geldiğinde kanlar bir derya olup akar...

    Çanakkale muharebesi Tarihle yapılan bir akiittir ve yazılan herşey kanla yazılmıştır...

    O kanla imzalanan bir Bağımsızık Akti dir