BİR ZAMANLAR AMERİKA / 2 (Once Upon a Time in America)
FİLM HAKKINDA: Birlikte büyüyen bir grup Yahudi arkadaşın, gangster dünyasına adım atmasıyla geçirdiği aşamaları ve sonrasını konu edinen film, Spagetti Western'lerle ünlü Sergio Leone'nin çoğu İtalyan bir ekiple, bir çok sahnesini Avrupa'da çektiği bir yapımdır.
Sinema tarihinin en önemli yapıtlarından biri olan ve Hollywood'un yazılı olmayan kurallarının işlemediği, ahlak muhasebesi ve dersler içermeyen, duygusal olabildiği kadar sert de olabilen, 12 adaylık ile 12 ödül sahibi film, konusunun yanısıra unutulmaz müzikleri ve Dünya sinemasının usta oyuncularından oluşan kadrosuyla çoktan klasikler arasında yerini almış bulunmaktadır.
Senaryosunun yazılması 10 yılı aşkın bir süre sonunda tamamlanan filmin orijinal uzunluğu 3 saat 40 dakikadır. Yapımcılar bu sürenin uzun olduğu ve bazı sahnelerinin çıkarılması konusunda yönetmen Sergio Leone'yi ikna etmiştir. Lakin kesilen sahneler yüzünden film ABD'de gereken ilgiyi görmemiştir.
Sergio Leone'nin son filmi olan Bir Zamanlar Amerika'nın müziklerini İtalyan müzisyen Ennio Morricone yapmış olup, dünyanın en iyi soundtrack (film müziği) albümlerinden biri olarak görülmektedir
BİR ZAMANLAR AMERİKA / 3 (Once Upon a Time in America)
YORUMLAR (Derlemedir): "Bir gangster destanı... Dört sıkı arkadaşın, gangster dünyasında yükseliş ve düşüş hikayelesinin efsanevi anlatımı... Leone ustanın kamera arkasında adeta şov yaptığı bu sinema harikasında De Nironun da en iyi oyunculuklarından birisini ortaya koyduğu rahatlıkla söylenebilir.. Sonuçta farklı kurgusal yapısı, muazzam oyunculukları ve hayli ilginç finali ile gerçek bir başyapıt bu film."
"Sahip olduğu tüm unsurlarıyla bir sinema tarihi klasiği olan ve ortalama bir gangster filmine göre dram yönü daha ağır basan "Once Upon a Time in America" gangster klasiklerinin arasındaki yerini sonuna kadar hak ediyor."
..........
"Robert de Niro ve James Woods başta olmak üzere neredeyse tümünün döktürdüğü muhteşem oyuncu kadrosu, muhteşem bir soundtrack, kostümleri ve geçtiği dönemlerin mükemmel atmosferi, mekanlarıyla muhteşem bir dönem filmi."
..........
"Neredeyse her açıdan kusursuz olan ve dostluğun, aşkın, ihanetin ardı ardına ve çarpıcı bir dille sergilendiği bir film..."
..........
"Çocukluk, gençlik ve yaşlılık olmak üzere 3 farklı dönemin suç dünyasının iç içe geçmiş şekilde anlatıldığı efsanevi bir yapıt..."
..........
"Sergio Leone ustanın başyapıtı olarak kabul edilen ve her sahnesiyle sinema dersi verdiği muhteşem klasik..."
........
"Ennio Morricone imzalı, dostluğun destansı ağıtına vurgu yapan gelmiş geçmiş en hüzünlü müzikler..."
..........
SONUÇ (aGa' nın önerisi): İndirin ve izleyin. Mutlaka.
"Şimdi vakit Senli bir şiirdir doğan günde. Bayram sabahı telaşlarımdır Sana gelen yollarda. Toplayıp en çocuksu yanlarımı Mavi patiskalar içinde Uzak hayaller kurmaktır Gözlerine dair. ....."
Sendikal hakların henüz olmadığı, sömüren bir azınlığın sömürülen çoğunluğa hükmettiği... işçinin, bilinci olmayan bir makine olarak görüldüğü, kölelik düzeninin hüküm sürdüğü yıllar Amerikası...
Jurgis, ailesiyle birlikte Litvanya’dan Şikago’ya daha iyi bir hayat için gelmiş bir emekçidir. İlk bulduğu iş, bir et şirketinde sığır bağırsaklarını süpürmektir...
Yeni evlendiği karısı Ona ile yaşadıkları sonu mutsuz biten sarsıcı aşk öyküsüne koşut olarak, kapitalist sömürünün içinde kapitalizmin sınırsız vahşetine karşı yılmadan yaşam mücadelesi veren Jurgis'in yavaş yavaş bilinçlenmesini ve karşı mücadeleye geçmesini okuyucunun kafasına vura vura anlatan muhteşem bir roman...
Bu romanı gerçekçi ayrıntılara inerek yazmak amacıyla mezbahada kimliğini gizleyerek çalışan yazar Upton Sinclair, ağır ve kasvetli bir kurgu fakat harika bir anlatımla gerçeğin en sert halini bir tokat gibi suratlarımıza çarpıyor.
Sanayi toplumu içindeki gelir uçurumu ile derin ve çaresiz yoksulluğu gözler önüne sererken, toplumsal bunalım, kitlesel yoksullaşma dönemlerinde az gelişmiş veya gelişmekte olan ullelerin ne olacağını da gösteren bir ayna işlevi gören Şikago Mezbahaları, her emekçinin okuması gereken çarpıcı bir Upton Sinclair romanı.
Kimya hanim merhaba :)) "Hikayenin konusu kişinin kendi algılamasına göre değişiyor" demişsiniz, yani farklı algilamalar olabileceğini ima etmişsiniz. Ama bu filmde sadece bir algıyı kabul edebilirim. O da şu: "Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır."
İlginç bir öykü anlatmışsınız Kimya Hanım... Okumayı bitirdiğimde düşündüm de, hayvan da olsa hiçbir canlı rasgele ellere teslim edilmemelidir. Belki abartı olacak ama, hayvan edinmek.isteyenler belli bir eğitimden geçmelidirler.
Konusu: Ulusal Bağımsızlık Savaşımız yıllarında geçen bu yol hikayesinde, Mustafa Kemal yanlısı Yüzbaşı Nazmi Bey (Eşref Kolçak), İstanbul'dan Ankara'ya yapılacak silah sevkiyatlarının planlarını içeren gizli belgeleri Ankara’ya bizzat iletmek için görevlendirilir.
Bu yolculukta kendisine Makbule Hanım (Nurhan Nur) ve İdris bey (Sadri Alışık) eşlik edecektir. Üçlü, tehlike ve tuzaklarla dolu yola çıkarlar.
Yolculuk sırasında Nazmi Bey'le Makbule Hanım arasında bir yakınlık oluşmaya başlarken, İdris Bey davranışlarıyla, düşmanla işbirliği içindeki İstanbul hükümetinin ajanı olduğu kuşkusu uyandıracaktır...
Yorum: Sadri Alışık'ın alışılmışın dışında bir rolü üstlendiği ve ozellikle de efsane köprü sahnesi ile akıllarda yer eden, döneminde pek önemsenmese de zamanla değeri anlaşılan filmlerden biri olan Düşman Yolları Kesti, Ulusal Bağımsızlık Savaşımız üzerine yapılan filmler arasında bir klasiktir.
Hem teknik açıdan hem içerik yönünden Türk Sineması'nın gelecekteki bütün türlerini etkileyen gurur kaynağı filmlerinden biri olan Düşman Yolları Kesti, Ulusal Bağımsızlık Savaşımız'dan kesitler vermekle kalmıyor, emperyalizmin o günlerdeki sinsi yayılmasına alegorik* bir anlatımla imalar göndererek, usta oyuncuların sergilediği kişiliklerin kapsamını da genişletiyor.
Gerilim ve heyecanın ulaştığı üst noktanın yanısıra duygusallığın da ustaca işlendiği, yönetim ve oyunculuğun zirve yaptığı, oyuncu kadrosu dönemin önde gelen isimlerini barındıran film, Türk Sineması'nın yüz akı klasiklerinden birisi olmayı fazlasıyla hakkediyor.
İndirin, izleyin. Öneririm.
* Alegorik: Gerçek olay ve karakterleri çağrıştıran.
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ve MÜCADELE ARKADAŞLARI, Cuma dualarında ONLARI yok sayan ulusal onurdan yoksun karanlık türlerin inadına her Cuma bu başlıkta anılmaktadır. Herkes davetlidir.
Olay bir havayolunun Hamburg -İstanbul seferini yaparken oluyor. Almanya'dan binen bir bayan köpeğini inince almak için pet sepet içinde kargoya veriyor. 2 saat sonra uçak inince önce kargo açılıyor ve köpeğin ölmüş olduğu ortaya çıkıyor. Sorumlu müdür " Ne yapalım; kargoya binen hayvan ölürse çok büyük cezası var!" diye düşünürken oradan biri atılıyor ve " Bu köpeğin bir benzeri bizim mahalle de var, kadını 15 dakika bekletin, onu getirip değiştirelim" diyor. Nitekim öyle yapılıyor, ölü köpeğin tasması da yenisine takılıyor. Bu arada kadın, "Köpeğim nerede?" diye sabırsızlanıyor. 5 dakika sonra kargodan çıkan köpeği gören kadın düşüp bayılıyor. Alandakiler herhalde kendi köpeği olmadığını anladı da bayıldı diye düşünüyorlar. Kadın kendine gelince olay ortaya çıkıyor. Kadın zaten Almanya'dan köpeğinin ölüsünü getiriyormuş! ..
Cemal SÜREYA'dan... "Öperek uyandırdım bu sabah ayrılığı. Fırından yeni çıkan bekleyişler satın aldım. Kırmızı mavi ekoseli yalnızlığımı serdim masaya. Manzaraysa ayrılığa sıfır! İşte her şey hazır. Acılarımla iki lafın belini kırdık. Yokluğunda bir kuş sütü eksik. Yalnızlığım ve ben; seni çok bekledik…"
BAK ALLAH'IN İŞİNE! Mahzun Kırmızıgül yeni çektiği bir film icin "Bu, tanrının yazdığı bir senaryo aslında...Benim kalem oynattığım yer çok azdır" demiş. (Haberler)
Ne denebilir ki, rüzgarın estiği yöne göre eğilip bükülmek moda olmuş.
Oralarda hatırla beni, sahil yolunda mesela, asma katında köşedeki pastanenin ya da ayak üstü çay içtiğimiz küçük bahçelerde... Ve illaki o yerde, seviştiğimiz.
Yakaladığında küçük mutlulukları, bir bebeği öpüş gibi, veya günbatımlarına karşı, beni hatırla gülüşlerinde, kısacık bir düş gibi.
Kederli bulutları izlerken yalnız hissettiğin anlarda, acı tatlı geçmiş zamanlarda, dünmüşcesine beni hatırla.
BİR ZAMANLAR AMERİKA / 2
(Once Upon a Time in America)
FİLM HAKKINDA:
Birlikte büyüyen bir grup Yahudi arkadaşın, gangster dünyasına adım atmasıyla geçirdiği aşamaları ve sonrasını konu edinen film, Spagetti Western'lerle ünlü Sergio Leone'nin çoğu İtalyan bir ekiple, bir çok sahnesini Avrupa'da çektiği bir yapımdır.
Sinema tarihinin en önemli yapıtlarından biri olan ve Hollywood'un yazılı olmayan kurallarının işlemediği, ahlak muhasebesi ve dersler içermeyen, duygusal olabildiği kadar sert de olabilen, 12 adaylık ile 12 ödül sahibi film, konusunun yanısıra unutulmaz müzikleri ve Dünya sinemasının usta oyuncularından oluşan kadrosuyla çoktan klasikler arasında yerini almış bulunmaktadır.
Senaryosunun yazılması 10 yılı aşkın bir süre sonunda tamamlanan filmin orijinal uzunluğu 3 saat 40 dakikadır. Yapımcılar bu sürenin uzun olduğu ve bazı sahnelerinin çıkarılması konusunda yönetmen Sergio Leone'yi ikna etmiştir. Lakin kesilen sahneler yüzünden film ABD'de gereken ilgiyi görmemiştir.
Sergio Leone'nin son filmi olan
Bir Zamanlar Amerika'nın müziklerini İtalyan müzisyen Ennio Morricone yapmış olup, dünyanın en iyi soundtrack (film müziği) albümlerinden biri olarak görülmektedir
BİR ZAMANLAR AMERİKA / 3
(Once Upon a Time in America)
YORUMLAR (Derlemedir):
"Bir gangster destanı... Dört sıkı arkadaşın, gangster dünyasında yükseliş ve düşüş hikayelesinin efsanevi anlatımı... Leone ustanın kamera arkasında adeta şov yaptığı bu sinema harikasında De Nironun da en iyi oyunculuklarından birisini ortaya koyduğu rahatlıkla söylenebilir.. Sonuçta farklı kurgusal yapısı, muazzam oyunculukları ve hayli ilginç finali ile gerçek bir başyapıt bu film."
"Sahip olduğu tüm unsurlarıyla bir sinema tarihi klasiği olan ve ortalama bir gangster filmine göre dram yönü daha ağır basan "Once Upon a Time in America" gangster klasiklerinin arasındaki yerini sonuna kadar hak ediyor."
..........
"Robert de Niro ve James Woods başta olmak üzere neredeyse tümünün döktürdüğü muhteşem oyuncu kadrosu, muhteşem bir soundtrack, kostümleri ve geçtiği dönemlerin mükemmel atmosferi, mekanlarıyla muhteşem bir dönem filmi."
..........
"Neredeyse her açıdan kusursuz olan ve dostluğun, aşkın, ihanetin ardı ardına ve çarpıcı bir dille sergilendiği bir film..."
..........
"Çocukluk, gençlik ve yaşlılık olmak üzere 3 farklı dönemin suç dünyasının iç içe geçmiş şekilde anlatıldığı efsanevi bir yapıt..."
..........
"Sergio Leone ustanın başyapıtı olarak kabul edilen ve her sahnesiyle sinema dersi verdiği muhteşem klasik..."
........
"Ennio Morricone imzalı, dostluğun destansı ağıtına vurgu yapan gelmiş geçmiş en hüzünlü müzikler..."
..........
SONUÇ (aGa' nın önerisi):
İndirin ve izleyin. Mutlaka.
YİNE SANA DAİR
Sende, ben,
kutba giden bir geminin sergüzeştini,
sende, ben,
kumarbaz macerasını keşiflerin,
sende uzaklığı,
sende, ben,
imkansızlığı seviyorum.
Güneşli bir ormana dalar gibi
dalmak gözlerine
ve kan ter içinde, aç ve öfkeli,
ve bir avcı istihasıyla etini dişlemek senin.
Sende, ben,
imkansızlığı seviyorum,
fakat asla ümitsizliği değil…
NAZIM HİKMET RAN
UNUTULMAYAN FİLM MÜZİKLERİ
Deborah's Theme (Beste: Ennio Morricone)
("Once Upon a Time in America" filminden, 1984)
"Şimdi vakit
Senli bir şiirdir doğan günde.
Bayram sabahı telaşlarımdır
Sana gelen yollarda.
Toplayıp en çocuksu yanlarımı
Mavi patiskalar içinde
Uzak hayaller kurmaktır
Gözlerine dair.
....."
(Fatih Şahin IŞIK'tan...)
"Usandım bu canımdan, aman, DERDINLE geze geze..." (Türküden)
GEÇMİŞTEN ESİNTİLER
(Babamın top 10'inden)
"Bilinmedik bir hüzün var içimde, bir yalnızlık... Anlıyorum ki, ya ben fazlayım bu kentte, ya da BİRİ eksik."
KİTAPLIĞIMDAN
ŞİKAGO MEZBAHALARI / Upton SINCLAIR
Sendikal hakların henüz olmadığı,
sömüren bir azınlığın sömürülen çoğunluğa hükmettiği... işçinin, bilinci olmayan bir makine olarak görüldüğü, kölelik düzeninin hüküm sürdüğü yıllar Amerikası...
Jurgis, ailesiyle birlikte Litvanya’dan Şikago’ya daha iyi bir hayat için gelmiş bir emekçidir. İlk bulduğu iş, bir et şirketinde sığır bağırsaklarını süpürmektir...
Yeni evlendiği karısı Ona ile yaşadıkları sonu mutsuz biten sarsıcı aşk öyküsüne koşut olarak, kapitalist sömürünün içinde kapitalizmin sınırsız vahşetine karşı yılmadan yaşam mücadelesi veren Jurgis'in yavaş yavaş bilinçlenmesini
ve karşı mücadeleye geçmesini okuyucunun kafasına vura vura anlatan muhteşem bir roman...
Bu romanı gerçekçi ayrıntılara inerek
yazmak amacıyla mezbahada kimliğini gizleyerek çalışan yazar Upton Sinclair,
ağır ve kasvetli bir kurgu fakat harika bir anlatımla gerçeğin en sert halini bir tokat gibi suratlarımıza çarpıyor.
Sanayi toplumu içindeki gelir uçurumu ile
derin ve çaresiz yoksulluğu gözler önüne sererken, toplumsal bunalım, kitlesel yoksullaşma dönemlerinde az gelişmiş veya gelişmekte olan ullelerin ne olacağını da gösteren bir ayna işlevi gören Şikago Mezbahaları, her emekçinin okuması gereken çarpıcı bir Upton Sinclair romanı.
Edinin, okuyun. Öneririm.
BİR UNUTULMAYAN MAHUR BESTE...
Peki Kimya hanım, kızmayın lütfen:))
Turhan bey kendi yazdığım yazı ile ilgiliydi algılama konusu :)
Tabi ki; Söz konusu vatansa, dünyanın şah damarını keseriz..
Muhsin Yazıcıoğlu
Kimya hanim merhaba :))
"Hikayenin konusu kişinin kendi algılamasına göre değişiyor" demişsiniz, yani farklı algilamalar olabileceğini ima etmişsiniz. Ama bu filmde sadece bir algıyı kabul edebilirim. O da şu: "Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır."
Saygılar.
Film önerisi için teşekkür ederim Turhan bey.
Hikayenin konusu kişinin kendi algılamasına göre değişiyor..
Hayvanların maruz kaldığı durumlar konusunda haklısınız.
İRAN KADINININ ZEKA ÜRÜNÜ EYLEMİ
Bir insanın yaşayıp yaşamadığını anlamak için nabzına değil, onuruna bakın; onuru yerindeyse yaşıyordur. (Ernesto Che Guevara)
İlginç bir öykü anlatmışsınız Kimya Hanım... Okumayı bitirdiğimde düşündüm de, hayvan da olsa hiçbir canlı rasgele ellere teslim edilmemelidir. Belki abartı olacak ama, hayvan edinmek.isteyenler belli bir eğitimden geçmelidirler.
DÜŞMAN YOLLARI KESTİ / 1
Yönetmen: Osman F. Seden
Senarist : Tarık Dursun K.
Yapımcı : Osman F. Seden
Tür : Dram, Macera, Tarih
Yıl : 1959
Renk: : Siyah Beyaz
Süre: : 94 Dk
Oyuncular:
Esref Kolçak
Nurhan Nur
Sadri Alışık
Esen Görkmen
Kadir Savun
Yılmaz Gruda
Hulusi Kentmen
NubarTerziyan
Asım Nipton
Konusu:
Ulusal Bağımsızlık Savaşımız yıllarında geçen bu yol hikayesinde, Mustafa Kemal yanlısı Yüzbaşı Nazmi Bey (Eşref Kolçak), İstanbul'dan Ankara'ya yapılacak silah sevkiyatlarının planlarını içeren gizli belgeleri Ankara’ya bizzat iletmek için görevlendirilir.
Bu yolculukta kendisine Makbule Hanım (Nurhan Nur) ve İdris bey (Sadri Alışık) eşlik edecektir. Üçlü, tehlike ve tuzaklarla dolu yola çıkarlar.
Yolculuk sırasında Nazmi Bey'le Makbule Hanım arasında bir yakınlık oluşmaya başlarken, İdris Bey davranışlarıyla, düşmanla işbirliği içindeki İstanbul hükümetinin ajanı olduğu kuşkusu uyandıracaktır...
DÜŞMAN YOLLARI KESTİ / 2
Yorum:
Sadri Alışık'ın alışılmışın dışında bir rolü üstlendiği ve ozellikle de efsane köprü sahnesi ile akıllarda yer eden, döneminde pek önemsenmese de zamanla değeri anlaşılan filmlerden biri olan Düşman Yolları Kesti, Ulusal Bağımsızlık Savaşımız üzerine yapılan filmler arasında bir klasiktir.
Hem teknik açıdan hem içerik yönünden
Türk Sineması'nın gelecekteki bütün türlerini etkileyen gurur kaynağı filmlerinden biri olan Düşman Yolları Kesti, Ulusal Bağımsızlık Savaşımız'dan kesitler vermekle kalmıyor, emperyalizmin o günlerdeki sinsi yayılmasına alegorik* bir anlatımla imalar göndererek, usta oyuncuların sergilediği kişiliklerin kapsamını da genişletiyor.
Gerilim ve heyecanın ulaştığı üst noktanın yanısıra duygusallığın da ustaca işlendiği, yönetim ve oyunculuğun zirve yaptığı, oyuncu kadrosu dönemin önde gelen isimlerini barındıran film, Türk Sineması'nın yüz akı klasiklerinden birisi olmayı fazlasıyla hakkediyor.
İndirin, izleyin. Öneririm.
* Alegorik: Gerçek olay ve karakterleri çağrıştıran.
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
ve
MÜCADELE ARKADAŞLARI,
Cuma dualarında ONLARI yok sayan ulusal onurdan yoksun karanlık türlerin inadına her Cuma bu başlıkta anılmaktadır. Herkes davetlidir.
Olay bir havayolunun Hamburg -İstanbul seferini yaparken oluyor. Almanya'dan binen bir bayan köpeğini inince almak için pet sepet içinde kargoya veriyor. 2 saat sonra uçak inince önce kargo açılıyor ve köpeğin ölmüş olduğu ortaya çıkıyor. Sorumlu müdür " Ne yapalım; kargoya binen hayvan ölürse çok büyük cezası var!" diye düşünürken oradan biri atılıyor ve " Bu köpeğin bir benzeri bizim mahalle de var, kadını 15 dakika bekletin, onu getirip değiştirelim" diyor. Nitekim öyle yapılıyor, ölü köpeğin tasması da yenisine takılıyor. Bu arada kadın, "Köpeğim nerede?" diye sabırsızlanıyor. 5 dakika sonra kargodan çıkan köpeği gören kadın düşüp bayılıyor. Alandakiler herhalde kendi köpeği olmadığını anladı da bayıldı diye düşünüyorlar. Kadın kendine gelince olay ortaya çıkıyor. Kadın zaten Almanya'dan köpeğinin ölüsünü getiriyormuş! ..
Cemal SÜREYA'dan...
"Öperek uyandırdım bu sabah ayrılığı.
Fırından yeni çıkan bekleyişler satın aldım.
Kırmızı mavi ekoseli yalnızlığımı serdim masaya.
Manzaraysa ayrılığa sıfır! İşte her şey hazır.
Acılarımla iki lafın belini kırdık.
Yokluğunda bir kuş sütü eksik.
Yalnızlığım ve ben; seni çok bekledik…"
"YASTADIR DA DELİ GÖNÜL YASTADIR"
(Çiki Çiki Ba Ba!)
Bektaşi ile İranlı molla yan yana dua ediyorlarmış.
Molla:
"Yarabbi, bana din iman nasip eyle!"
Bektaşi:
"Yarabbi, bana bir şişe şarap..."
Molla köpürmüş:
"Behey zındık, utanmıyor musun Allah’tan şarap istemeye... İman istesene!"
Bektaşi:
"Ağır ol molla" demiş, "herkes kendinde olmayanı ister; sen din iman istedin, ben de şarap..."
BAK ALLAH'IN İŞİNE!
Mahzun Kırmızıgül yeni çektiği bir film icin "Bu, tanrının yazdığı bir senaryo aslında...Benim kalem oynattığım yer çok azdır" demiş. (Haberler)
Ne denebilir ki, rüzgarın estiği yöne göre eğilip bükülmek moda olmuş.
AğŞAMA NE bİŞİREk?
Buharda deniz levreği
(Siyah fasülye sos ve trüf yağı ile)
Tosunum
(Kütahya usulü mercimekli, soğanlı böreği)
Mamalika
(İrmik, şeker, yağ ve fındıkla hazırlanan Karadeniz usulü tatlı)
Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunmaz. (Uğur MUMCU)
BENİ HEP ÖYLE HATIRLA
Sevgilim,
beni hep
eskimeyen heyecanımla
kıskançlığımla hatırla,
bir de çocuksu yanımla,
seninleyken.
Döndüğünde mevsimler,
yağmurda karda hatırla
gecelerde gündüzlerde
buluştuğumuz
sabahlarda
hatırla.
Oralarda hatırla beni,
sahil yolunda mesela,
asma katında köşedeki pastanenin
ya da ayak üstü çay içtiğimiz
küçük bahçelerde...
Ve illaki o yerde,
seviştiğimiz.
Yakaladığında
küçük mutlulukları,
bir bebeği öpüş gibi,
veya günbatımlarına karşı,
beni hatırla gülüşlerinde,
kısacık bir düş gibi.
Kederli bulutları izlerken
yalnız hissettiğin anlarda,
acı tatlı geçmiş zamanlarda,
dünmüşcesine
beni hatırla.
Beni
vedasız ayrılıklarda hatırla,
canımı yakan,
ve sırtımdan vuran ihanetlerde,
geride depremler bırakan.
Unutma,
bir insanım ben
kemiğimle etimle...
Beni onurumla hatırla,
öfkem, korkularımla,
sevgim ve nefretimle.
Yine de,
sevgilim,
ne yaşamış olursak olalım,
beni hep öyle,
ilk günkü gibi,
elimde gülle
hatırla.
GÜVEN ANKARA
Hikayesi:
Eylül 2007...