Kadına şiddetin son adresi İstanbul oldu. Olay, önceki gece Esenyurt Pınar Mahallesi'nde meydana geldi.
İddiaya göre, sokak üzerinde bir kadın, yanındaki erkeği göstererek "Telefonumu çaldı" diye bağırmaya başladı. Şahıs, bağıran kadının ağzını kapatarak susturmaya çalıştıktan sonra defalarca tokat atarak darbetti.
KİMSE MÜDAHALE ETMEDİ Olaya tanık olan çevredeki yurttaşların tepki vermeyişi görenleri hayrete düşürdü.
Yaşanan o anlar cep telefonu kamerasıyla saniye saniye kaydedildi. (Cumhuriyet)
"..... Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için, Diyelim ki, cephedeyiz. Daha orda ilk hücumda, daha o gün Yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün. Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu, Fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz Belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu. ....." (NAZIM HİKMET'in "Yaşamaya Dair" şiirinden)
MOLLA REJİMLERİNİN DEĞİRMENİNE BİLEREK YA DA BİLMEYEREK SU TAŞIYAN KADINLARA KISSADAN HİSSELER ! İran'daki molla rejiminde idama mahkûm edilen kadınlar, bakire olmaları durumunda tecavüz edilerek öldürülürler. Çünkü kadın bakire ölürse cennete gideceğine inanılır. Oysa karanlık beyinli yobaz mollalara göre, idama mahkum ettikleri kadın, cehenneme gitmelidir. (Kaynak: Mustafa BALBAY)
Bektaşi, Cuma namazına gider. O günkü vaazında içkinin kötülüklerinden bahseden cami imamı uzun bir girişten sonra cemaate bir örnek verir, "Ey cemaat eşeğin önüne bir kova su, bir kova da rakı koysanız hangisini içer?"
Bektaşi elini kaldırarak yanıtlar, "Suyu içer." İmam, "Tabii suyu içer" der, "peki neden?"
Bektaşi sırıtır, "Neden olacak hocam, eşekliğinden!"
YORUMSUZ AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçenlerde Konya’da katıldığı bir toplu açılış töreninde, ilde 4 yeni üniversite açtıklarını söylemiş.
Saymışlar, Konya’da toplam 3 devlet üniversitesi varmış. Üstelik bunlardan Selçuk Üniversitesi 1975 yılında kurulmuş... imiş. (Haberler)
aGa diyor ki: Ülen "memur Kemal" hep senin işin bunlar!
ESKİ BİR TAPINAK DUVARINDAKİ YAZIT'TAN "Gürültü, patırtının ortasında sükunetle dolaş; sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma.
Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe, herkesle dost olmaya çalış. Ama kimseye teslim olma.
Telaşsız, açık ve seçik konuş. Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları; çünkü dünyada herkesin bir hikayesi vardır.
Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış. Ne kadar küçük olursa olsun işinle ilgilen; hayattaki dayanağın odur.
Olduğun gibi görün. Sevmediğin zaman sever gibi yapma.
Aşka burun kıvırma sakın; o çöl ortasında çimenli bir yerdir.
Yılların geçmesine öfkelenme; gençliğe yakışan şeyleri gülümseyertek teslim et geçmişe.
Ara sıra isyana yönelecek olsan bile, hatırla ki kainatı yargılamak imkansızdır. Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendinle barışık ol.
Görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen dünya yine de güzeldir." (ALINTI)
aGa diyor k: Yukarıdaki metnin MÖ IX. Yüzyıl'dan günümüze kalan bir yazıt mı yoksa Max Ehrmann'a (1872-1945) ait bir şiir mi olduğu henüz açıklığa kavuşmadığı gibi, yazıttaki Xsentius adının bir filozofa mı, yoksa Antik Likya kenti Ksantos'a mı ait olduğu da henüz çözülmemiştir.
"..... Bir gün sabah sabah kapıyı vursam, -Kim o ? dersin uykulu sesinle içerden. Saçların dağınıktır, mahmursundur. Kimbilir ne güzel görünürsün sevgilim, Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam, Uykudan uyandırsam seni, Ki, daha sisler kalkmamıştır Körfez’den. Fabrika düdükleri ötmededir."
İRAN KADINININ ONUR ZAFERİ! İran'da 22 yaşındaki Mahsa Amini'nin "ahlak polisi" (irşad devriyeleri) tarafından öldürülmesinin ardından İranlı Kadınların ölümü dahi göze alarak başlattığı başkaldırı ilk meyvesini verdi.
İran başsavcısı Muhammed Cafer Muntazeri, ülkede "ahlak polisi" olarak bilinen ve adının tersine tam bir ahlaksızlık, işkence, ölüm teşkilatı olan irşad devriyelerinin kaldırıldığını açıkladı. (Haberler)
aGa diyor ki: İki adım ötede Onurlu Kadınlar özgürlük uğruna ölüm kalım savaşı verirken, tam bir umursamazlık içinde nasıl da iki dirhem bir çekirdek olduklarını sergileyip piyasa yapan hemcinslerinin yüzü birazcık da olsa kızarsa bari... I ıh, sanmam.
Süleyman Demirel, 1970’li yıllarda sabah akşam ağır şekilde eleştirdiği en büyük siyasi rakibi Bülent Ecevit’in elini Anıtkabir’deki bir tören sırasında sıkar.
Bir gazeteci Demirel’e “Efendim, inanılır gibi değil, sayın Ecevit’in elini sıktınız” diyecek olur...
Ama Demirel o meşhur gülüşüyle gazetecinin sözünü keser; “Ya neresini sıkacaktım?!”
05 Aralık 1934 Türk Kadını Seçme Ve Seçilme Hakkına Kavuştu.
Atatürk ve mücadele arkadaşlarının çabaları sonucunda tüm haklarından yoksun olan sadece binde dördü okuma yazma bilen Türk Kadını böylece Cumhuriyetin eşit bir yurttaşı ve saygın bir bireyi haline geldi.
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ve MÜCADELE ARKADAŞLARI, Cuma dualarında ONLARI yok sayan ulusal onurdan yoksun karanlık türlerin inadına her Cuma bu başlıkta anılmaktadır. Herkes davetlidir.
İRAN KADIN DİRENİŞİ'NİN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI "Dünyanın dört bir yanındaki hemcinslerinin İran kadınına desteğinden" söz edilirken, kendilerinin nasıl da "iki dirhem bir çekirdek" veya nasıl da "güzel, hoş" ya da ne kadar da "tatlı" olduklarını belirterek piyasa peşinde koşan kadınlar(!) kastedilmiyor elbette...
Görünen o ki, İran'da özgürlük için ölümüne mücadele veren yürekli kadınlar da, Dünya'da saat başı öldürülen kadın sayısının 5 (beş) gibi vahşi bir rakama ulaşması da, Ülkemiz kadınlarının uğradığı cinayete kadar varan şiddet de azınlıktaki bu kadın(!) türünü ilgilendirmiyor.
Yani belli ki, kadınlar için "can pazarı" olarak niteleyebileceğimiz ortam, yarınlarda daha da güzel, hoş olacakları vurgulamasını sürdürüp sağa sola göz kırparak "ortalarda dolanan" bu tür'ün hiç ama hiç umurunda değil.
Ismarlama akıl olmayacağına göre, "vah vah"tan başka ne denilebilir ki, hiç!..
İran kadını ölümü bile göze alıp onurlu direnişini sürdürüyor ve Dünya'nın dört bir yanındaki hemcinslerinden peşpeşe destek etkinlikleri sergileniyor.
İran'da, 22 yaşındaki Mahsa Emini'nin gözaltına alındıktan sonra hayatını kaybetmesi üzerine kadınların başlattığı direniş, Orta Çağ kalıntısı molla rejiminin tüm kanlı faşizan baskılarına karşın devam ediyor.
TARIHTE BUGÜN
Apostol'ların Yorgo'dan olma, Marlin'gilin Eleni'den doğma Penelope dünyaya geldi. (MÖ 7 Aralik 703)
KADINA ŞİDDETİN BİR UTANÇ GÖRÜNTÜSÜ DAHA !
Kadına şiddetin son adresi İstanbul oldu. Olay, önceki gece Esenyurt Pınar Mahallesi'nde meydana geldi.
İddiaya göre, sokak üzerinde bir kadın, yanındaki erkeği göstererek "Telefonumu çaldı" diye bağırmaya başladı. Şahıs, bağıran kadının ağzını kapatarak susturmaya çalıştıktan sonra defalarca tokat atarak darbetti.
KİMSE MÜDAHALE ETMEDİ
Olaya tanık olan çevredeki yurttaşların tepki vermeyişi görenleri hayrete düşürdü.
Yaşanan o anlar cep telefonu kamerasıyla saniye saniye kaydedildi. (Cumhuriyet)
".....
Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için,
Diyelim ki, cephedeyiz.
Daha orda ilk hücumda, daha o gün
Yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün.
Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu,
Fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
Belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu.
....."
(NAZIM HİKMET'in "Yaşamaya Dair" şiirinden)
MOLLA REJİMLERİNİN DEĞİRMENİNE BİLEREK YA DA BİLMEYEREK SU TAŞIYAN KADINLARA KISSADAN HİSSELER !
İran'daki molla rejiminde idama mahkûm edilen kadınlar, bakire olmaları durumunda tecavüz edilerek öldürülürler. Çünkü kadın bakire ölürse cennete gideceğine inanılır. Oysa karanlık beyinli yobaz mollalara göre, idama mahkum ettikleri kadın, cehenneme gitmelidir. (Kaynak: Mustafa BALBAY)
Bektaşi, Cuma namazına gider.
O günkü vaazında içkinin kötülüklerinden bahseden cami imamı uzun bir girişten sonra cemaate bir örnek verir, "Ey cemaat eşeğin önüne bir kova su, bir kova da rakı koysanız hangisini içer?"
Bektaşi elini kaldırarak yanıtlar, "Suyu içer."
İmam, "Tabii suyu içer" der, "peki neden?"
Bektaşi sırıtır, "Neden olacak hocam, eşekliğinden!"
BÖĞÜN NE YİYECÜZ YİNGE?
Analı kızlı çorbası (Adana usulü)
Portakallı likörle fırınlanmış beygir kebabı
Hıyar turşusu
Gelin bohçası (Şebinkarahisar usulü tatlı)
YORUMSUZ
AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan geçenlerde Konya’da katıldığı bir toplu açılış töreninde, ilde 4 yeni üniversite açtıklarını söylemiş.
Saymışlar, Konya’da toplam 3 devlet üniversitesi varmış. Üstelik bunlardan Selçuk Üniversitesi 1975 yılında kurulmuş... imiş. (Haberler)
aGa diyor ki:
Ülen "memur Kemal" hep senin işin bunlar!
ESKİ BİR TAPINAK DUVARINDAKİ YAZIT'TAN
"Gürültü, patırtının ortasında sükunetle dolaş; sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma.
Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe, herkesle dost olmaya çalış. Ama kimseye teslim olma.
Telaşsız, açık ve seçik konuş. Başkalarına da kulak ver. Aptal ve cahil oldukları zaman bile dinle onları; çünkü dünyada herkesin bir hikayesi vardır.
Yalnız planlarının değil, başarılarının da tadını çıkarmaya çalış. Ne kadar küçük olursa olsun işinle ilgilen; hayattaki dayanağın odur.
Olduğun gibi görün.
Sevmediğin zaman sever gibi yapma.
Aşka burun kıvırma sakın;
o çöl ortasında çimenli bir yerdir.
Yılların geçmesine öfkelenme;
gençliğe yakışan şeyleri gülümseyertek teslim et geçmişe.
Ara sıra isyana yönelecek olsan bile, hatırla ki kainatı yargılamak imkansızdır. Onun için kavgalarını sürdürürken bile kendinle barışık ol.
Görmeye çalış ki, bütün pisliğine ve kalleşliğine rağmen dünya yine de güzeldir."
(ALINTI)
aGa diyor k:
Yukarıdaki metnin MÖ IX. Yüzyıl'dan günümüze kalan bir yazıt mı yoksa Max Ehrmann'a (1872-1945) ait bir şiir mi
olduğu henüz açıklığa kavuşmadığı gibi,
yazıttaki Xsentius adının bir filozofa mı,
yoksa Antik Likya kenti Ksantos'a mı ait olduğu da henüz çözülmemiştir.
GEÇMİŞTEN GELEN
(Babamın plakları)
".....
Bir gün sabah sabah kapıyı vursam,
-Kim o ? dersin uykulu sesinle içerden.
Saçların dağınıktır, mahmursundur.
Kimbilir ne güzel görünürsün sevgilim,
Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
Uykudan uyandırsam seni,
Ki, daha sisler kalkmamıştır Körfez’den.
Fabrika düdükleri ötmededir."
(Turgut UYAR'ın "Bir Gün Sabah Sabah" şiirinden)
"Sen evrendeki sayısız
galaksilerden birinin içindeki bir
gezegende ortalama 60 veya 70 yıl
yaşayan bir canli formusun.
Senden önce 110 milyar insan
yaşayıp öldü. Hayatındaki üç beş
kişi dışında da kimsenin
umurunda değilsin.
Hani o kaprislerin egoların falan
boşuna yani, bilesin istedim."
İRAN KADINININ ONUR ZAFERİ!
İran'da 22 yaşındaki Mahsa Amini'nin "ahlak polisi" (irşad devriyeleri) tarafından öldürülmesinin ardından İranlı Kadınların ölümü dahi göze alarak başlattığı başkaldırı ilk meyvesini verdi.
İran başsavcısı Muhammed Cafer Muntazeri, ülkede "ahlak polisi" olarak bilinen ve adının tersine tam bir ahlaksızlık, işkence, ölüm teşkilatı olan irşad devriyelerinin kaldırıldığını açıkladı. (Haberler)
aGa diyor ki:
İki adım ötede Onurlu Kadınlar
özgürlük uğruna ölüm kalım savaşı
verirken, tam bir umursamazlık içinde
nasıl da iki dirhem bir çekirdek olduklarını
sergileyip piyasa yapan hemcinslerinin yüzü birazcık da olsa kızarsa bari... I ıh, sanmam.
DOĞACAK BEBEĞİNİZE AD SEÇİN
Erkek: Şehr
Kız : Şehriye
Erkek: Pişman
Kız : Pişmaniye
KISKANÇ GAVUR :((
İngiltere'de enflasyon son 40 yılın zirvesine tırmanarak % 10'a çıkmış.
Bizde ise, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) , yıllık enflasyonu % 85,51 olarak açıkladı.
Bağımsız akademisyenlerin oluşturduğu Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG) ise artışın % 185,34 olduğunu iddia ediyor. (Haberler)
aGa diyor ki:
TÜİK veya ENAG farketmez, hangisi doğru olursa olsun, şimdi bu İngiltere bizi kıskanmakta haksız mı yani?.. Hi ho ha!
"Garı gısmının sırtından Zopayı, gaĞnından Zıpayı... ehhe öhhö!" ("ABDÜL MORON'UN ZULASI"ndan alıntıdır.)
Süleyman Demirel, 1970’li yıllarda sabah akşam ağır şekilde eleştirdiği en büyük siyasi rakibi Bülent Ecevit’in elini Anıtkabir’deki bir tören sırasında sıkar.
Bir gazeteci Demirel’e “Efendim, inanılır gibi değil, sayın Ecevit’in elini sıktınız” diyecek olur...
Ama Demirel o meşhur gülüşüyle gazetecinin sözünü keser; “Ya neresini sıkacaktım?!”
Sevildiği için güzel olduğunun farkında değildi.
... Sonrası çirkin.
Bir muammadır AŞK;
kiminin vicdanına atılan taş,
kiminin fakir gönlüne katılan aş,
kiminin de gözünden akıtılan yaştır.
(ŞEMSİ TEBRİZİ)
YORGUNLUK
Kuşlar vardır, cana benzer havalarda
Soğuksa kar, baharsa yaprak
Bir başına büyür toprakta ömrümüz
Güneşle yeşil elleriyle çıplak.
-Uslu ayaklarla başlamış yolculuk-
Yürünmez öyle, bazen durulur
Ve iner erenler katına yorgunluk
Kapanır sükun üzre kitaplar.
Nefeslerle sürüp giden yaşamamız
Bir su kenarına gelir durur
Ekmekten şaraptan öte nimetler vardır
Yürünmez öyle hep, bazen susulur.
CAN YÜCEL
05 Aralık 1934
Türk Kadını Seçme Ve Seçilme Hakkına Kavuştu.
Atatürk ve mücadele arkadaşlarının çabaları sonucunda tüm haklarından yoksun olan sadece binde dördü okuma yazma bilen Türk Kadını böylece Cumhuriyetin eşit bir yurttaşı ve saygın bir bireyi haline geldi.
Kutlu Olsun.
Teşekkür ederim Yasemin hanım ;))
Atatürk'e olan ilginiz içinse kutlarım.
Saygılar..
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
ve
MÜCADELE ARKADAŞLARI,
Cuma dualarında ONLARI yok sayan ulusal onurdan yoksun karanlık türlerin inadına her Cuma bu başlıkta anılmaktadır. Herkes davetlidir.
İRAN KADIN DİRENİŞİ'NİN ÇAĞRIŞTIRDIKLARI
"Dünyanın dört bir yanındaki hemcinslerinin İran kadınına desteğinden" söz edilirken, kendilerinin nasıl da "iki dirhem bir çekirdek" veya nasıl da "güzel, hoş" ya da ne kadar da "tatlı" olduklarını belirterek piyasa peşinde koşan kadınlar(!) kastedilmiyor elbette...
Görünen o ki, İran'da özgürlük için ölümüne mücadele veren yürekli kadınlar da, Dünya'da saat başı öldürülen kadın sayısının 5 (beş) gibi vahşi bir rakama ulaşması da, Ülkemiz kadınlarının uğradığı cinayete kadar varan şiddet de azınlıktaki bu kadın(!) türünü ilgilendirmiyor.
Yani belli ki, kadınlar için "can pazarı" olarak niteleyebileceğimiz ortam, yarınlarda daha da güzel, hoş olacakları vurgulamasını sürdürüp sağa sola göz kırparak "ortalarda dolanan" bu tür'ün hiç ama hiç umurunda değil.
Ismarlama akıl olmayacağına göre, "vah vah"tan başka ne denilebilir ki, hiç!..
Abdül Moron'un Zulasından Döküntüler:
"Garının sırtısından Zopayı, garnısından Zıpayı eNsik etmeecen usta... Aynen!"
İran Kadını'nın direnişi sürüyor 2
İran kadını ölümü bile göze alıp onurlu direnişini sürdürüyor ve Dünya'nın dört bir yanındaki hemcinslerinden peşpeşe destek etkinlikleri sergileniyor.
İran Kadını'nın direnişi sürüyor 1
İran'da, 22 yaşındaki Mahsa Emini'nin gözaltına alındıktan sonra hayatını kaybetmesi üzerine kadınların başlattığı direniş, Orta Çağ kalıntısı molla rejiminin tüm kanlı faşizan baskılarına karşın devam ediyor.
Çocuklarımızı kuzu gibi büyütmeyelim ki ileride koyun gibi güdülmesinler. (Sadi Şirazi)