Arkadaşlar, Acaba Ülkemizde böyle bir siyasi kuruluş ya da sivil toplum örgütü varmıdır? Hem müslüman, hem milliyetçi ve de sosyalist işte böyle bir ülke istiyorum. Sosyal adaleti olan, halkların kardeşlik içerisinde yaşaması fakat yaşadığı vatana ülkeme (asla ihanet etmeyen bir halk) . Zaten Yüce Kitabımız Kuran-ı Kerim e görede İslam anlayışı bu değil mi?
sultan galiyevin ülkemizde yeterince bilinmemesi tanınmaması bizim eksikligimizden deyil amerikanın istedigi milliyetçilikve islam anlayışına uymamasından ne yazıkki bizim ülkemizde milliytçileride dincileride solcularıda amerika yetiştirmiştir kendi istedigi ölçüler içerisinde tutmayı başarmıştır
sultan galiyev gönümüzde tabiki önemini koruyacaktır galiyev batılı emperyalistlerin sosyalist olması halindede sömürmeye devam edecegini savunmuş gene sovyetlerin çökeceginide söylemiştir müslüman birligi başkanlıgı sırasında mustafa suphi ve neriman nerimanovla kurtuluş savaşımıza verdigi muazzam destekte onun ne kadar türk dünyasının birleşmesini istediginin açık göstergesidir gönümüze gelince avrasyanın hakimi dünyanın hakimi söylemini kabul ederek aynı dili konuştugumuz kardeş cumhuriyetlerle ortak hareket noktasını bulmanın gene açık adresi galiyevdir gene galiyevin dedigi gibi emperyalist batının hammadde kaynaklarını kesmenin tek yolu gene galiyevle olacaktır bu söylemleri eyleme geçirecek bir oluşuma derhal gidilmelidir geçmişin devrimcilerini ve milliyetçilerini bu görüş altında toplanması çokda kolay olacaktır
kelimeleri iyi anlamdırmadan hakkında fikir yürütülen türk önderi rusya türk müslümanlarının kendi dönemi içinde kurtuluşu ve birliği için hayatını harcamış gerçek türk milli devrimcisi ruhu şad olsun aklın ve müslümanlığın birlikteliğinin yegane önderi
Sultan GALİYEV; Bilimsel Sosyalizmin 'Karakutusu'dur. Bütün sebep ve sonuçların cevabı ondadır...O nu herkes bulunduğu yerden bakarak tanımlamaya çalışmaktadır. Bilimsel olmayan her yaklmaşım yanıltıcıdır.
Galiyevle cevap bulacak sorular sorular kısaca şunlardır.: 1-Devrim Ezilenlerin Başkaldırısı,örğütlülerin İktidar fırsatıdır. 2-Sosyalizm Ulusal Bağımsızlık olmadan kurulamaz 3-Toplumsal Kültür ile örtüşmeyen Devrim Kurucu olmaz! 4-Ümmeti,Ulusu,Sınıfı ve Şahsiyeti ayıran bir sistem 'ayakları kırık masa gibidir' 5-Emperyalizme karşı mücadele kapitalizme karşı mücadeleyle bir bütündür. 6-Bilği,beceri, birlik ve bütünleyicilik 'Bir zincirin halkaları gibi sıralı ve içiçedir' AYRICA.' Tek Ülkede Sosyalizm', 'Bağımsızlıkçı Sosyalizm' 'Toplumsal Kültür ve Bireysel Karekter' 'Üretimden gelen Yönetim' ' Ulusal Bağımsızlık Sınıfsal Birlikle' Kavramlarının doğruluğunu ve yaşadığını göstermektedir.
hem milliyetçiliğin hem komunistliğin hemde muhafazakarlığın dünyada beraber buluştuğu belkide tek şahıs... tek bir amacı vardı o da asya türklerini emperaylizm den kurtarıp gerçek anlamda sosyalizm ile tanıştırmaktı.... gerçek bir dava adamıydı sevelim sevmeyelim dava adamlarına karşı her zaman saygılıyımdır... türkiyede mahir çayan deniz gezmiş hüeyin inan alparslan türkeş abdullah çatlı korkut dava adamlarıydılar...hepsine saygım sonsuz... yutdışında ise che guavera yaser arafat aslan mashadov şamil basayev fidel castro hugo chavez...
sultan galiyev'in fikirlerini bir kaç satırda özetlemek mümkündür, bugün 'galiyevizm' de denilen doktrin şudur: 'doğulu halklar, amerika, avrupa ve rus emperyalizminden korunmak için kendi konfederasyonlarını, sosyalizmlerini kurmak zorundadır! ... bunu tamamlayan görüş şudur: 'sanayi devrimini yaşamamış doğulu türk, fars, arap, müslüman halklar, milli ve islami değerleri korunarak sömürgeler enternasyonalizmini kurmalıdır! ..
Attila ilhan yazılarıyla, halit kakınç kitaplarıyla sultan galiyev'ı türkiye'nın gündemine taşıdılar, ikisine de sonsuz teşekkürler... ancak ülkemizde sultan galiyev'in fikirlerini en güzel özetleyen kitap, hürriyet yayınları'ndan 1981 yılında çıkmış: sultan galiyev ve sovyet müslümanları adlı kitaptır. iki yazarlıdır: alexandre bennigsen-chantal ouelquejay..
Türkçü ülkücülerle 'milliyetçi solcuların' üzerinde birleştiği nadir isimlerden biri Sultangaliyev. nasıl oluyor bu?
- türkiye'de sizin kastettiğiniz anlamda sol da, sağ da bir travma yaşıyor. neyi, nerede ve nasıl yanlış yaptıklarını irdeliyorlar. tek kutuplu, tek başat güçlü bir dünyada fikir çıkmazlarını aşmaya çalışıyorlar. ‘‘millet bir olsun, milletler eşit olsun’’ sloganını kullanan sultangaliyev, acaba her iki taraf için çağa uyarlanabilecek bir umut olabilir mi diye geçiyor kafalarından.
sizin kitabınızın ismi de 'milli komünizm.' bu iki kavramın yanyana gelmesi, eşyanın tabiatına aykırı değil mi?
- niye olsun ki? tersine, gecikmiş de olsa, suların kendi doğal yataklarına dönmesi. ben, şu söyleme şiddetle katılıyorum: ilk türkçüler solcu, ilk solcular türkçü idi. türkçülük derken, yusuf akçura türkçülüğünü kastediyorum. asla ırkçı olmayan, ilerici ve demokratik bir ulus sevgisi. solculuktan muradım da mustafa suphi solculuğu. ulusçu ve yurtsever. akçura sonrası türkçülük, hayalperest bir romantizme, zamanla sağ bir şovenizme, mustafa suphi sonrası solculuk ise istisnalar dışında, dış mihrakların güdümüne giriyor.
sovyetler dağılıp komünizm çöktükten sonra anlaşıldı ki, orta asya cumhuriyetleri de o kadar milliyetçi filan değil. dolayısıyla, günümüzde sultangaliyev'i yeniden diriltmeye çalışmak beyhûde bir çaba değil mi?
- birincisi, bu cumhuriyetlerin milliyetçi filan olmaları gerekmiyor. üstelik, elçibey dışında, el'an hepsi sovyetler birliği'nde yetişmiş tiranlar ve kadrolar tarafından yönetiliyorlar. daha sıradan ve olağan bir demokrasiyi bile tatmadılar. milliyetçilikleri, mütegallibe rus yöneticilere tepki şeklinde idi. şimdi kimliklerini ve geleceklerini arıyorlar. bu eski kadrolar zaman içinde tasfiye olacak ki, her şey yerli yerine oturmaya başlasın. ikincisi, sultangaliyev'i diriltmeye çalışan filan yok. en azından benim çabam, tarih zincirindeki kopuk bir halkayı yerine eklemek. haaa, batının despotik yaptırımcılığı ve bu egoist aymazlığı devam ederse...
dünya nüfusunun yüzde 15'i, toplam yeryüzü servetinin yüzde 85'ini paylaşırken, yüzde 85'lik kitle yüzde 15'lik dilim ile yetinir ve bunun önü alınamazsa, ileride neler olur, onu bilemem!
sultangaliyev’in söyledikleri bir bir çikiyor
sultangaliyev bugün hálá önemini koruyor. geleceğe yönelik projeksiyonları, inanılmaz derecede sağlıklı. daha 1928'lerde ‘‘sscb mutlaka yıkılacak, çünkü yüzyılın en namuslu fikrinin yerine ırkçılığı, rus milliyetçiliğini koydular’’ diyor. stalin'in 'tek ülkede sosyalizm' fikrine karşı çıkıyor. Troçki ile yolları da 'devrim batı’ya ihraç edilmeli' yaklaşımına katılmadığı için ayrılıyor. sultangaliyev, batı'nın asla sosyalist olamayacağını, emperyalist mirasını terk edemeyeceğini söylüyor.
Gerçek bir türk devrimcisi.Kemalist Türkiyenin bağımsızlık mücadelesini savunan tek rus vatandaşı.Amacı rusyanın bolşevizminden sıyrılıp Bir müslüman sosyalist Türk birliği kurmayı amaçlayan,kurtuluşun batılı sosyalistlerde değilde,dünyanın sömürülen doğulu sosyalistlerinde olduğunu savunan bir lider.Aslında savunduğun tek sosyalist fikir adamıdır.
Devrimin itici gücünün Doğuda olduğunu haykırdı ve görüşlerinin bedelini hayatıyla ödedi. Onun kanında ellerini yıkayanlar tarihten silinerek gittiler. Yarım kalan umutları tazelemek ona kaldı.
Rusya, çok uluslu bir devlet ve Rus devleti olarak, kaçınılmaz olarak parçalanmaya ve bölünmeye doğru gitmektedir. Sonuçta iki şeyden birisi olacaktır YA RUSYA KENDİ ULUSAL PARÇALARINA AYRILARAK BİRKAÇ YENİ VE ULUSAL DEVLET OLUŞACAK.. YA DA RUSYA'DAKİ RUS HAKİMİYETİ'NİN YERİNE ULUSLARIN ORTAK HAKİMİYETİ GELECEKTİR. DİĞER BİR DEYİŞLE, RUS HALKI'NIN TÜM DİĞER HALKLAR ÜZERİNDEKİ DİKTATÖRYASININ YERİNE, BU HALKLARIN RUS HALKI ÜZERİNDE DİKTATÖRYASI GERÇEKLEŞECEKTİR!
Pan-Rusist'ler, SSCB'nin kurulması ile fiilen tek ve bölünmez Rusya'yı yeniden ihya etmek, diğer halkların üzerinde Velikorus egemenliğini yeniden temin etmek istediler.
Aradan bir yıl bile geçmemişti ki, tüm halklar, Moskova'nın Pan-Russist merkeziyetçi eğilimleri karşısında itiraz seslerini yükselttiler. (Sovyetler Birliği Merkez idare Kurulunun son Genel Kurulun da Millletler Sovyeti toplantısında olduğu gibi.)
Moskova Türkistan'ı ekonomik ve siyasi yönden zayıflatmak için Turan halklarını muhtelif küçük kabilelere bölmektedir.
Fakat en geç iki yıl içersinde, Turan'ın bu bölünmüş parçaları yeniden bütünleşme konusunu gündeme getirecek: daha güçlü, kudretli ve düzenli bir devlet kuracaklardır.
Türkiye: Bu ülkede olup bitenler, çilekeş Türk Ulusu'nun en azılı düşmaniarınca dahi yakından bilinmektedir. Bu ülkede yeni baştan sağlıklı bir ulusal canlanma başlamaktadır. Bu sürece inanmayanlar veya kuşku ile bakanlar, sonuçlarını kendi içlerinde denemiş oldular.Türkiye'nin ulusal kalkınmasına gönül vermiş olan Türk işçi ve köylülerinin, ilerici Türk aydılarının süngüleri gereken kişilere gereken derslerini vererek nasıl düşünmek gerektiğini öğrettiler
. Eğer 400 yıl önce Rus Çarları, Kazan'ı, Kuzey Türklüğünün bu kalesini düşürmeyi ve yalnız Tatar savaşçılarının üzerinden geçerek Doğu'ya ilerlemeyi başarmışlarsa, bugün için de Batı Avrupalı emperyalistler yine Doğuya doğru doğru kendilerine yol açabilmek için Güney Türkler- Osmanlıları yenmek zorundalar.
Batılı Halkların doğuya yayılmaları öncesinde, Türkiye, onların çılgınca saldırılarına maruz kalmadımı? Batılı halklar, Asya ve Afrika'daki durumu gerçek anlamda kontrol altına alabilmek için Türk- Osmanlı savaşçılarının cesetleri üzerinden geçmek zorundalar.
Kazan'ın Rus saldırıları karşısında düşü şu de bir gün içersinde gerçekleşmiş değildir. Ruslar buraya onlarca kez saldırdılar. Tataristan'ın işgaline kadar, dönemin iki kuzeyli devi; Moskova ile Kazan arasındaki mücadele, on yıllar boyunca sürüp gitti. Bu zaferi sağlama almak, galip taraf için pek kolay olmadı. Yenilenler ile yeneler arasında acımasız katliamlar ve kıyımlarla dolu bir gerilla savaşı, on yıllarca devam etti. Bundan sonra, yenilenlerin azimleri kırıldı.
Türkler'i zayıflatmak: Balkanlar'ı, Mısır'ı, Arabistan'ı, Mezopatamya'yı Türklerin ellerinden almak için mücadele vermek zorunda kaldı. Avrupalı hükümdarlara Türkiye'yi sindirmek nasip olmadı. Olmayacaktırda..
Türkiye yaşıyor ve yaşayacaktır.
Türkiye yalnız yalnızca kendisi yaşamakla yetinmeyecek ve Avrupa tarafından zorla kopartılmış olan kendi eski parçalarına ve geri kalan tüm Orta Doğu'ya da hayat verecektir.
Sultan Galiyev, Pravda Gazetesi'nin haberine göre, Batı Avrupalı işçilerin 21 Haziran 1919 günü beklenen grevi, başarılı olamadı, ihtimaldir ki, Avrupalı işçiler, bu konuda kendi menşeviklerini dinlemiş ve grevden vazgeçmişlerdir. Avrupalı işçilerin kendi burjuvaları ile aynı yolu takip ettiklerini zaten biz eskiden beri biliyoruz. Gerçekten de... İngiliz, Fransız, Amerikan ve italyan burjuvazileri, herkesin gözlerinin önünde Almanya, Türkiye ve Avusturya'yı talan etmekle uğraşıyor. Rusya'daki devrimi bastırmak için de Rus burjuvazisine ve Rus toprak ağalarına açıkça destek veriyor. Kolçak'ın, Denikin'in alçaklıklarını görerek Sovyet Hükümeti'ne karşı mücadele etmeleri için onlara silah ve para yardımında bulunuyor. Fakat, bütün bunlara rağmen İngiliz, Fransız ve italyan işçiler, bugüne kadar kendi burjuvalarının gırtlaklarına sarılamadılar. Onları, dünya devrimine karşı mücadeleyi durdurmaya zorlayamadılar. Evet... Avrupalı işçilerin bir kısmı mücadele ediyor, grev de yapıyor. Fakat, bu grevlerin büyük bir çoğunluğu ücret artışı veya bıyık bırakma izni gibi konularla ilgili. Bu isteklerin yerine getirilmesi de İngiliz ve Fransız burjuvazileri için hiç de zor bir şey değil. Çünkü, bununla hiçbir şey kaybetmiyorlar. Yeter ki Hindistan, Küçük Asya, Arap ülkeleri, Mısır, Marakeş, İran ve diğer sömürgelere bir şey olmasın! ... Buna göre de hiçbir şey değişmiyor. Görüyoruz ki, Bukharin'in, rahmetli Sverdlov'un ve Avrupa devriminin hemen başlayacağını ümit eden ve bekleyen diğer 'sol' bolşeviklerin dikkat odağı olan Batı Avrupa, herşeye rağmen kendi yoluna devam ediyor. Rusya devriminin hayatiyet kazandırmasını Batı Avrupalı işçilerin devrim hareketine koşullandıran 'Avrupalı' komünistlere bunu anlatıyoruz. Elbette ki, Avrupalı işçilerin ezilenlerin devrimsel hareketine entegre edilmelerine diğer bir deyişle İngiltere, Fransa, Amerika ve İtalya'daki işçilerin sınıfsal mücadelesine büyük önem verilmesi gerekmektedir. Ne var ki, tüm dikkatlerin bu noktalarda yoğunlaştırdması yanlıştır. Bizce, başlıca dikkatin Doğu'ya, Avrupa sermayesinin baskısı altında inleyen ve bir türlü kurtulamayan ülkelere odaklanması gerekmektedir. Doğu ülkelerine yaklaşımlarda, Parti'nin VII. Kongresi'nin eskiden bu yana ezilmekte olan Doğulu halkların kurtuluşu doğrultusunda göstermiş olduğu olanakların genişletilmesi zorunludur. Kendi ayaklarının üzerine basabilmeleri için Tatarlara, Başkurtlara, Kırgızlara, Türkistan ve Kafkas müslümanlanna bir an önce yardım edilmesi gerekmektedir. Bu halkları organize ederek, bütünleştirerek ve silahlandırarak İran ve Afganistan üzerinden, . onların devrimci güçleri ile birarada, Türkiye'ye Arap ülkelerine Hindistan'a yönlendirmek gerekir ki, buraları Avrupa sermayesinin elinden kurtarsınlar. Dünya devriminin bir tek yolu vardır. Biz Doğulu Bolşevikler, bu yolu gösteriyoruz. Daha net bir şekilde ifade edecek olursak, herşeyden önce Doğu ülkelerini kudretli Avrupa sermayesinin elinden kurtarmak ve bu sermayeyi hammaddeden mahrum bırakmak gerekir. Ancak bundan sonra İngiltere, Fransa ve diğer Avrupa ülkelerinin işçileri kendi burjuvazilerinin gırtlaklarına sarılabilecekler ve ancak bundan sonra bu ülkelerde devrim başlayabilecektir. Avrupa sermayesinin istismar etmekte olduğu ulusları ayağa kaldıramazsak, onlara ruh veremezsek ve bu sermayenin bizzat da kendisine karşı mücadele etmeleri için silahlandıramazsak, dünya devrimi başlayamayacaktır. Emperyalizmi, yani bir halkın diğer bir halk tarafından istismar edilmesini ve kapitalizmi bitirmek tüm dünyada sosyalizmi kurabilmek için ilk önce ezilen Doğulu halkları silahlandırmak gerekmektedir. Devrimi uluslararası kılabilmek için tek bir sloganı rehber edinmişiz ve bugün bunu herkes iyice işitsin diye yüksek sesle haykınyoruz: RUSYA'DA BAŞLATILMIŞ OLAN DEVRiM CEPHESÎNÎ BiR AN ÖNCE DOĞU ÜLKELERİNE KAYDIRMAK GEREKiR, ZiRA ONUN ESAS YERi ORASIDIR! SOVYET HAKİMİYETI'NİN AVRUPA'YA UZANAN DOĞRUDAN YOLU, DOĞU DÜNYASI'NDAN GEÇMEKTEDİR*
(Kızıl Armiya gazetesi,28 Temmuz 1919, sayı 10 (Halit Kakınç bu makaleyi KGB/ Arşivlerinden çıkartmış ve Türkçeye çevrilmesini sağlamıştır.) Alıntı ULUSAL DERGİSİ 5/6 KIŞ/BAHAR 1988 Sayısından alınmıştır.
Arkadaşlar,
Acaba Ülkemizde böyle bir siyasi kuruluş ya da sivil toplum örgütü varmıdır?
Hem müslüman, hem milliyetçi ve de sosyalist işte böyle bir ülke istiyorum. Sosyal adaleti olan, halkların kardeşlik içerisinde yaşaması fakat yaşadığı vatana ülkeme (asla ihanet etmeyen bir halk) .
Zaten Yüce Kitabımız Kuran-ı Kerim e görede İslam anlayışı bu değil mi?
sultan galiyevin ülkemizde yeterince bilinmemesi tanınmaması bizim eksikligimizden deyil amerikanın istedigi milliyetçilikve islam anlayışına uymamasından ne yazıkki bizim ülkemizde milliytçileride dincileride solcularıda amerika yetiştirmiştir kendi istedigi ölçüler içerisinde tutmayı başarmıştır
sultan galiyev gönümüzde tabiki önemini koruyacaktır galiyev batılı emperyalistlerin sosyalist olması halindede sömürmeye devam edecegini savunmuş gene sovyetlerin çökeceginide söylemiştir müslüman birligi başkanlıgı sırasında mustafa suphi ve neriman nerimanovla kurtuluş savaşımıza verdigi muazzam destekte onun ne kadar türk dünyasının birleşmesini istediginin açık göstergesidir gönümüze gelince avrasyanın hakimi dünyanın hakimi söylemini kabul ederek aynı dili konuştugumuz kardeş cumhuriyetlerle ortak hareket noktasını bulmanın gene açık adresi galiyevdir gene galiyevin dedigi gibi emperyalist batının hammadde kaynaklarını kesmenin tek yolu gene galiyevle olacaktır bu söylemleri eyleme geçirecek bir oluşuma derhal gidilmelidir geçmişin devrimcilerini ve milliyetçilerini bu görüş altında toplanması çokda kolay olacaktır
kelimeleri iyi anlamdırmadan hakkında fikir yürütülen türk önderi rusya türk müslümanlarının kendi dönemi içinde kurtuluşu ve birliği için hayatını harcamış gerçek türk milli devrimcisi ruhu şad olsun aklın ve müslümanlığın birlikteliğinin yegane önderi
Sultan GALİYEV; Bilimsel Sosyalizmin 'Karakutusu'dur. Bütün sebep ve sonuçların cevabı ondadır...O nu herkes bulunduğu yerden bakarak tanımlamaya çalışmaktadır. Bilimsel olmayan her yaklmaşım yanıltıcıdır.
Galiyevle cevap bulacak sorular sorular kısaca şunlardır.:
1-Devrim Ezilenlerin Başkaldırısı,örğütlülerin İktidar fırsatıdır.
2-Sosyalizm Ulusal Bağımsızlık olmadan kurulamaz
3-Toplumsal Kültür ile örtüşmeyen Devrim Kurucu olmaz!
4-Ümmeti,Ulusu,Sınıfı ve Şahsiyeti ayıran bir sistem 'ayakları kırık masa gibidir'
5-Emperyalizme karşı mücadele kapitalizme karşı mücadeleyle bir bütündür.
6-Bilği,beceri, birlik ve bütünleyicilik 'Bir zincirin halkaları gibi sıralı ve içiçedir'
AYRICA.' Tek Ülkede Sosyalizm', 'Bağımsızlıkçı Sosyalizm' 'Toplumsal Kültür ve Bireysel Karekter' 'Üretimden gelen Yönetim' ' Ulusal Bağımsızlık Sınıfsal Birlikle' Kavramlarının doğruluğunu ve yaşadığını göstermektedir.
GALİYEV AVRASYANIN BİLİMSEL AYDINLANMA ALEVİDİR! ! ! ! !
türkiye deki komunistlerin taptığı stalin tarafından işine gelmeyince öldürüldü...
hem milliyetçiliğin hem komunistliğin hemde muhafazakarlığın dünyada beraber buluştuğu belkide tek şahıs...
tek bir amacı vardı o da asya türklerini emperaylizm den kurtarıp gerçek anlamda sosyalizm ile tanıştırmaktı....
gerçek bir dava adamıydı sevelim sevmeyelim dava adamlarına karşı her zaman saygılıyımdır...
türkiyede mahir çayan deniz gezmiş hüeyin inan alparslan türkeş abdullah çatlı korkut dava adamlarıydılar...hepsine saygım sonsuz...
yutdışında ise che guavera yaser arafat aslan mashadov şamil basayev fidel castro hugo chavez...
Türkiye'de devrimin yolunu gösterdi ama bizim bilimsel sosyalistler! hala onu anlayamadı.
sultan galiyev'in fikirlerini bir kaç satırda özetlemek mümkündür, bugün 'galiyevizm' de denilen doktrin şudur: 'doğulu halklar, amerika, avrupa ve rus emperyalizminden korunmak için kendi konfederasyonlarını, sosyalizmlerini kurmak zorundadır! ...
bunu tamamlayan görüş şudur: 'sanayi devrimini yaşamamış doğulu türk, fars, arap, müslüman halklar, milli ve islami değerleri korunarak sömürgeler enternasyonalizmini kurmalıdır! ..
Attila ilhan yazılarıyla, halit kakınç kitaplarıyla sultan galiyev'ı türkiye'nın gündemine taşıdılar, ikisine de sonsuz teşekkürler...
ancak ülkemizde sultan galiyev'in fikirlerini en güzel özetleyen kitap, hürriyet yayınları'ndan 1981 yılında çıkmış: sultan galiyev ve sovyet müslümanları adlı kitaptır. iki yazarlıdır: alexandre bennigsen-chantal ouelquejay..
HALİT KAKINÇ'in hurriyetteki roportajindan:
Türkçü ülkücülerle 'milliyetçi solcuların' üzerinde birleştiği nadir isimlerden biri Sultangaliyev. nasıl oluyor bu?
- türkiye'de sizin kastettiğiniz anlamda sol da, sağ da bir travma yaşıyor. neyi, nerede ve nasıl yanlış yaptıklarını irdeliyorlar. tek kutuplu, tek başat güçlü bir dünyada fikir çıkmazlarını aşmaya çalışıyorlar. ‘‘millet bir olsun, milletler eşit olsun’’ sloganını kullanan sultangaliyev, acaba her iki taraf için çağa uyarlanabilecek bir umut olabilir mi diye geçiyor kafalarından.
sizin kitabınızın ismi de 'milli komünizm.' bu iki kavramın yanyana gelmesi, eşyanın tabiatına aykırı değil mi?
- niye olsun ki? tersine, gecikmiş de olsa, suların kendi doğal yataklarına dönmesi. ben, şu söyleme şiddetle katılıyorum: ilk türkçüler solcu, ilk solcular türkçü idi. türkçülük derken, yusuf akçura türkçülüğünü kastediyorum. asla ırkçı olmayan, ilerici ve demokratik bir ulus sevgisi. solculuktan muradım da mustafa suphi solculuğu. ulusçu ve yurtsever. akçura sonrası türkçülük, hayalperest bir romantizme, zamanla sağ bir şovenizme, mustafa suphi sonrası solculuk ise istisnalar dışında, dış mihrakların güdümüne giriyor.
sovyetler dağılıp komünizm çöktükten sonra anlaşıldı ki, orta asya cumhuriyetleri de o kadar milliyetçi filan değil. dolayısıyla, günümüzde sultangaliyev'i yeniden diriltmeye çalışmak beyhûde bir çaba değil mi?
- birincisi, bu cumhuriyetlerin milliyetçi filan olmaları gerekmiyor. üstelik, elçibey dışında, el'an hepsi sovyetler birliği'nde yetişmiş tiranlar ve kadrolar tarafından yönetiliyorlar. daha sıradan ve olağan bir demokrasiyi bile tatmadılar. milliyetçilikleri, mütegallibe rus yöneticilere tepki şeklinde idi. şimdi kimliklerini ve geleceklerini arıyorlar. bu eski kadrolar zaman içinde tasfiye olacak ki, her şey yerli yerine oturmaya başlasın. ikincisi, sultangaliyev'i diriltmeye çalışan filan yok. en azından benim çabam, tarih zincirindeki kopuk bir halkayı yerine eklemek. haaa, batının despotik yaptırımcılığı ve bu egoist aymazlığı devam ederse...
dünya nüfusunun yüzde 15'i, toplam yeryüzü servetinin yüzde 85'ini paylaşırken, yüzde 85'lik kitle yüzde 15'lik dilim ile yetinir ve bunun önü alınamazsa, ileride neler olur, onu bilemem!
sultangaliyev’in söyledikleri bir bir çikiyor
sultangaliyev bugün hálá önemini koruyor. geleceğe yönelik projeksiyonları, inanılmaz derecede sağlıklı. daha 1928'lerde ‘‘sscb mutlaka yıkılacak, çünkü yüzyılın en namuslu fikrinin yerine ırkçılığı, rus milliyetçiliğini koydular’’ diyor. stalin'in 'tek ülkede sosyalizm' fikrine karşı çıkıyor. Troçki ile yolları da 'devrim batı’ya ihraç edilmeli' yaklaşımına katılmadığı için ayrılıyor. sultangaliyev, batı'nın asla sosyalist olamayacağını, emperyalist mirasını terk edemeyeceğini söylüyor.
Gerçek bir türk devrimcisi.Kemalist Türkiyenin bağımsızlık mücadelesini savunan tek rus vatandaşı.Amacı rusyanın bolşevizminden sıyrılıp Bir müslüman sosyalist Türk birliği kurmayı amaçlayan,kurtuluşun batılı sosyalistlerde değilde,dünyanın sömürülen doğulu sosyalistlerinde olduğunu savunan bir lider.Aslında savunduğun tek sosyalist fikir adamıdır.
Sultangaliyev'i size biraz anlatabildiysem ne mutlu bana..
MİRseyitSULTANgaliyev
gök tengri istersen sana anlatabilirim Sultagaliyev'i... O bizim babamız...
Kazanlıydı galiba.. Kuzeyli... TÜRK! ! !
ben de merak saldım bu adama.. İlgilenenler için: 'Sultangaliyev ve Milli Komünizm' yazan: Halit Kalkınç
Anti-Emperyalist; vatanperver-marksist TÜRK
Devrimin itici gücünün Doğuda olduğunu haykırdı ve görüşlerinin bedelini hayatıyla ödedi. Onun kanında ellerini yıkayanlar tarihten silinerek gittiler. Yarım kalan umutları tazelemek ona kaldı.
Rusya, çok uluslu bir devlet ve Rus devleti olarak, kaçınılmaz olarak parçalanmaya ve bölünmeye doğru gitmektedir. Sonuçta iki şeyden birisi olacaktır YA RUSYA KENDİ ULUSAL PARÇALARINA AYRILARAK BİRKAÇ YENİ VE ULUSAL DEVLET OLUŞACAK.. YA DA RUSYA'DAKİ RUS HAKİMİYETİ'NİN YERİNE ULUSLARIN ORTAK HAKİMİYETİ GELECEKTİR. DİĞER BİR DEYİŞLE, RUS HALKI'NIN TÜM DİĞER HALKLAR ÜZERİNDEKİ DİKTATÖRYASININ YERİNE, BU HALKLARIN RUS HALKI ÜZERİNDE DİKTATÖRYASI GERÇEKLEŞECEKTİR!
SULTANGALİYEV
Pan-Rusist'ler, SSCB'nin kurulması ile fiilen tek ve bölünmez Rusya'yı yeniden ihya etmek, diğer halkların üzerinde Velikorus egemenliğini yeniden temin etmek istediler.
Aradan bir yıl bile geçmemişti ki, tüm halklar, Moskova'nın Pan-Russist merkeziyetçi eğilimleri karşısında itiraz seslerini yükselttiler. (Sovyetler Birliği Merkez idare Kurulunun son Genel Kurulun da Millletler Sovyeti toplantısında olduğu gibi.)
Moskova Türkistan'ı ekonomik ve siyasi yönden zayıflatmak için Turan halklarını muhtelif küçük kabilelere bölmektedir.
Fakat en geç iki yıl içersinde, Turan'ın bu bölünmüş parçaları yeniden bütünleşme konusunu gündeme getirecek: daha güçlü, kudretli ve düzenli bir devlet kuracaklardır.
SULTANGALİYEV
SULTANGALİYEV'İN TÜRKİYE HAKKINDAKİ GÖRÜŞLERİ:
Türkiye: Bu ülkede olup bitenler, çilekeş Türk Ulusu'nun en azılı düşmaniarınca dahi yakından bilinmektedir. Bu ülkede yeni baştan sağlıklı bir ulusal canlanma başlamaktadır. Bu sürece inanmayanlar veya kuşku ile bakanlar, sonuçlarını kendi içlerinde denemiş oldular.Türkiye'nin ulusal kalkınmasına gönül vermiş olan Türk işçi ve köylülerinin, ilerici Türk aydılarının süngüleri gereken kişilere gereken derslerini vererek nasıl düşünmek gerektiğini öğrettiler
. Eğer 400 yıl önce Rus Çarları, Kazan'ı, Kuzey Türklüğünün bu kalesini düşürmeyi ve yalnız Tatar savaşçılarının üzerinden geçerek Doğu'ya ilerlemeyi başarmışlarsa, bugün için de Batı Avrupalı emperyalistler yine Doğuya doğru doğru kendilerine yol açabilmek için Güney Türkler- Osmanlıları yenmek zorundalar.
Batılı Halkların doğuya yayılmaları öncesinde, Türkiye, onların çılgınca saldırılarına maruz kalmadımı? Batılı halklar, Asya ve Afrika'daki durumu gerçek anlamda kontrol altına alabilmek için Türk- Osmanlı savaşçılarının cesetleri üzerinden geçmek zorundalar.
Kazan'ın Rus saldırıları karşısında düşü şu de bir gün içersinde gerçekleşmiş değildir. Ruslar buraya onlarca kez saldırdılar. Tataristan'ın işgaline kadar, dönemin iki kuzeyli devi; Moskova ile Kazan arasındaki mücadele, on yıllar boyunca sürüp gitti. Bu zaferi sağlama almak, galip taraf için pek kolay olmadı. Yenilenler ile yeneler arasında acımasız katliamlar ve kıyımlarla dolu bir gerilla savaşı, on yıllarca devam etti. Bundan sonra, yenilenlerin azimleri kırıldı.
Türkler'i zayıflatmak: Balkanlar'ı, Mısır'ı, Arabistan'ı, Mezopatamya'yı Türklerin ellerinden almak için mücadele vermek zorunda kaldı. Avrupalı hükümdarlara Türkiye'yi sindirmek nasip olmadı. Olmayacaktırda..
Türkiye yaşıyor ve yaşayacaktır.
Türkiye yalnız yalnızca kendisi yaşamakla yetinmeyecek ve Avrupa tarafından zorla kopartılmış olan kendi eski parçalarına ve geri kalan tüm Orta Doğu'ya da hayat verecektir.
Sultan Galiyev,
Pravda Gazetesi'nin haberine göre, Batı Avrupalı işçilerin 21 Haziran 1919 günü beklenen grevi, başarılı olamadı, ihtimaldir ki, Avrupalı işçiler, bu konuda kendi menşeviklerini dinlemiş ve grevden vazgeçmişlerdir. Avrupalı işçilerin kendi burjuvaları ile aynı yolu takip ettiklerini zaten biz eskiden beri biliyoruz. Gerçekten de... İngiliz, Fransız, Amerikan ve italyan burjuvazileri, herkesin gözlerinin önünde Almanya, Türkiye ve Avusturya'yı talan etmekle uğraşıyor. Rusya'daki devrimi bastırmak için de Rus burjuvazisine ve Rus toprak ağalarına açıkça destek veriyor. Kolçak'ın, Denikin'in alçaklıklarını görerek Sovyet Hükümeti'ne karşı mücadele etmeleri için onlara silah ve para yardımında bulunuyor. Fakat, bütün bunlara rağmen İngiliz, Fransız ve italyan işçiler, bugüne kadar kendi burjuvalarının gırtlaklarına sarılamadılar. Onları, dünya devrimine karşı mücadeleyi durdurmaya zorlayamadılar. Evet... Avrupalı işçilerin bir kısmı mücadele ediyor, grev de yapıyor. Fakat, bu grevlerin büyük bir çoğunluğu ücret artışı veya bıyık bırakma izni gibi konularla ilgili. Bu isteklerin yerine getirilmesi de İngiliz ve Fransız burjuvazileri için hiç de zor bir şey değil. Çünkü, bununla hiçbir şey kaybetmiyorlar. Yeter ki Hindistan, Küçük Asya, Arap ülkeleri, Mısır, Marakeş, İran ve diğer sömürgelere bir şey olmasın! ... Buna göre de hiçbir şey değişmiyor. Görüyoruz ki, Bukharin'in, rahmetli Sverdlov'un ve Avrupa devriminin hemen başlayacağını ümit eden ve bekleyen diğer 'sol' bolşeviklerin dikkat odağı olan Batı Avrupa, herşeye rağmen kendi yoluna devam ediyor. Rusya devriminin hayatiyet kazandırmasını Batı Avrupalı işçilerin devrim hareketine koşullandıran 'Avrupalı' komünistlere bunu anlatıyoruz. Elbette ki, Avrupalı işçilerin ezilenlerin devrimsel hareketine entegre edilmelerine diğer bir deyişle İngiltere, Fransa, Amerika ve İtalya'daki işçilerin sınıfsal mücadelesine büyük önem verilmesi gerekmektedir. Ne var ki, tüm dikkatlerin bu noktalarda yoğunlaştırdması yanlıştır. Bizce, başlıca dikkatin Doğu'ya, Avrupa sermayesinin baskısı altında inleyen ve bir türlü kurtulamayan ülkelere odaklanması gerekmektedir. Doğu ülkelerine yaklaşımlarda, Parti'nin VII. Kongresi'nin eskiden bu yana ezilmekte olan Doğulu halkların kurtuluşu doğrultusunda göstermiş olduğu olanakların genişletilmesi zorunludur. Kendi ayaklarının üzerine basabilmeleri için Tatarlara, Başkurtlara, Kırgızlara, Türkistan ve Kafkas müslümanlanna bir an önce yardım edilmesi gerekmektedir. Bu halkları organize ederek, bütünleştirerek ve silahlandırarak İran ve Afganistan üzerinden, . onların devrimci güçleri ile birarada, Türkiye'ye Arap ülkelerine Hindistan'a yönlendirmek gerekir ki, buraları Avrupa sermayesinin elinden kurtarsınlar. Dünya devriminin bir tek yolu vardır. Biz Doğulu Bolşevikler, bu yolu gösteriyoruz. Daha net bir şekilde ifade edecek olursak, herşeyden önce Doğu ülkelerini kudretli Avrupa sermayesinin elinden kurtarmak ve bu sermayeyi hammaddeden mahrum bırakmak gerekir. Ancak bundan sonra İngiltere, Fransa ve diğer Avrupa ülkelerinin işçileri kendi burjuvazilerinin gırtlaklarına sarılabilecekler ve ancak bundan sonra bu ülkelerde devrim başlayabilecektir. Avrupa sermayesinin istismar etmekte olduğu ulusları ayağa kaldıramazsak, onlara ruh veremezsek ve bu sermayenin bizzat da kendisine karşı mücadele etmeleri için silahlandıramazsak, dünya devrimi başlayamayacaktır. Emperyalizmi, yani bir halkın diğer bir halk tarafından istismar edilmesini ve kapitalizmi bitirmek tüm dünyada sosyalizmi kurabilmek için ilk önce ezilen Doğulu halkları silahlandırmak gerekmektedir. Devrimi uluslararası kılabilmek için tek bir sloganı rehber edinmişiz ve bugün bunu herkes iyice işitsin diye yüksek sesle haykınyoruz: RUSYA'DA BAŞLATILMIŞ OLAN DEVRiM CEPHESÎNÎ BiR AN ÖNCE DOĞU ÜLKELERİNE KAYDIRMAK GEREKiR, ZiRA ONUN ESAS YERi ORASIDIR! SOVYET HAKİMİYETI'NİN AVRUPA'YA UZANAN DOĞRUDAN YOLU, DOĞU DÜNYASI'NDAN GEÇMEKTEDİR*
(Kızıl Armiya gazetesi,28 Temmuz 1919, sayı 10 (Halit Kakınç bu makaleyi KGB/ Arşivlerinden çıkartmış ve Türkçeye çevrilmesini sağlamıştır.) Alıntı ULUSAL DERGİSİ 5/6 KIŞ/BAHAR 1988 Sayısından alınmıştır.
tüm Türklerin öğrenmesi, özümsemesi gereken bir insan...
1920lerden Sovyetler Birliğinin yıkılacağını söyleyebilecek kadar ileri görüşlü; doğru saptamalı insan..
Sultangaliyev'in düşünce yapısını oluşturn 3 unsur vardır:
1-Türkçülük
2-Marksizm
3-Yenilikçilik
Türklüğüyle gurur duyup; her milletin eşit olduğunu söyleyen kişi..
Batı emperyalizmini durdurmak için tüm Türklerin birleşmesini savunan Türk politikacı-öğretmen-bilim adamı
Türkçülerle marksistlerin kesişim noktası
Türkiye'de çok bilinmemesi ne ayıp! ...
o bizim; tüm tatarların, başkırtların tüm tatarların babası...