Ses Mecmuası'nın ilk sayısı 25 Kasım 1961 tarihinde çıktı. "Haftalık Sinema Tiyatro Mecmuası" alt başlığını taşıyordu. Hayat Yayınları'nın çıkardığı derginin imtiyaz sahibi ve neşriyat müdürü Şevket Rado'ydu. Diğer Hayat yayınları gibi o da tifdruk sistemle yüksek kalitede kâğıda basılıyordu ve kaliteli bir baskı ile çıkıyordu. 1961 yılının son aylarında yayına başladığı için o yıl sadece 6 sayı çıktı ve 1962 yılına 7'inci sayı ile başladı. O yıl sonunda 57. sayı çıktı. 1963'ten başlayarak her yıl fasikül sayısı 1'den başlayıp 52'ye kadar devam etti (bazı yıllar 53 sayı). 1961 yılında haftalık sinema ve tiyatro mecmuası olarak yayınlanmaya başlayan Ses, 60'lı yılların ikinci yarısından sonra müziğe de ağırlık vermeye başlamıştır. 80'li yıllarda bir magazin dergisine dönüşerek yayın dünyasından çekildi. Ses Mecmuası'nın önemli bir işlevi de artist yarışmaları düzenleyerek Türk sinemasına sayısız oyuncu kazandırmış olmasıdır.*
* İnternet bilgilerinin çok iyi kontrol edilerek kabullenilmesi gerektiğine son bir örnek: Maalesef Türkçe Vikipedi'de Ses Mecmuası'nın 1956'da çıkmaya başladığı şeklinde yazılmış yanlış bilgi kes yapıştır yöntemiyle tüm internete yayılmış. Hatta akademik yayınlara bile! Oysa 1961 öncesi tek bir sayının resmine bile rastlamadım şahsen. Muhtemelen 1956'da yayınlanmaya başlayan Hayat Mecmuası ile karıştırıp bu bilgiyi aktardılar.
Ses iç alemimizin kelimelerle vücut bulmasıdır. Sözlerinize dikkat edin...... Herşey bittiğinde geriye kalan ses olacaktır ve İsrafil (as) Sur'a üflediğinde....
Bir ses bir filizdir....... .....sessizlik çölünde bir filizdir veya bir izdir samanyolunca beyaz bestenin, kızıl bestenin,yeşil bestenin yolcularına.......
sesim sesimden geçtii bir boğaz iltihabı gibi ses tellerimle kavgalı üstelik yorgunum hastayım kelimelerim enfekte suskunluğum bir salgın gibi bulaşıyor seslere
bazen ararız... bazende kaybetmek isteriz bir derenin kenarında,medeniyetten uzakta.... çok olduğunda ortadaki harfini o ya çeviririz.... s.o.s veririz amerikancı bi edayla... zira artık sıkmışsındır... yardım bekleriz.... birinden bir ses bekleriz.... arada sırada (bak arada sırada diyom hemen şişme) ... muhtacızdır.... depremde birini arayan görevli gibi bağırırız.... 'sesimi duyan var mı'... karşıdan bir ses gelmesini bekleriz.... o kadar umutluyuzdur senden..... ve o kadar mutluyuzdur senle....
sana uzun uzadıya bir mektup yazabilirim iç ses eline karlı yollardan geçerek gelecek. glene kadar lisanım değişecek sen değişecek lisanıma benzeyecek hem de ne kadar da çok benzeyecek...
Cahilliğimi yüzüme vurmasaydın böyle..
Sesinle öğret unuttuğum ne varsa..
Adımı önce!!!
Ses Mecmuası'nın ilk sayısı 25 Kasım 1961 tarihinde çıktı. "Haftalık Sinema Tiyatro Mecmuası" alt başlığını taşıyordu. Hayat Yayınları'nın çıkardığı derginin imtiyaz sahibi ve neşriyat müdürü Şevket Rado'ydu. Diğer Hayat yayınları gibi o da tifdruk sistemle yüksek kalitede kâğıda basılıyordu ve kaliteli bir baskı ile çıkıyordu. 1961 yılının son aylarında yayına başladığı için o yıl sadece 6 sayı çıktı ve 1962 yılına 7'inci sayı ile başladı. O yıl sonunda 57. sayı çıktı. 1963'ten başlayarak her yıl fasikül sayısı 1'den başlayıp 52'ye kadar devam etti (bazı yıllar 53 sayı). 1961 yılında haftalık sinema ve tiyatro mecmuası olarak yayınlanmaya başlayan Ses, 60'lı yılların ikinci yarısından sonra müziğe de ağırlık vermeye başlamıştır. 80'li yıllarda bir magazin dergisine dönüşerek yayın dünyasından çekildi. Ses Mecmuası'nın önemli bir işlevi de artist yarışmaları düzenleyerek Türk sinemasına sayısız oyuncu kazandırmış olmasıdır.*
* İnternet bilgilerinin çok iyi kontrol edilerek kabullenilmesi gerektiğine son bir örnek: Maalesef Türkçe Vikipedi'de Ses Mecmuası'nın 1956'da çıkmaya başladığı şeklinde yazılmış yanlış bilgi kes yapıştır yöntemiyle tüm internete yayılmış. Hatta akademik yayınlara bile! Oysa 1961 öncesi tek bir sayının resmine bile rastlamadım şahsen. Muhtemelen 1956'da yayınlanmaya başlayan Hayat Mecmuası ile karıştırıp bu bilgiyi aktardılar.
ses ne
ses nedir
Bazen insan yabancı bir sese ihtiyaç duyuyor kendi sesinin daha çok çıkmasına yardımcı olacak bir sese....
'Milyonlarca ses tonu var ama yalnızca birini duyduğunda aptallaşırsın...'
sessizlikten doğar, tekrar sessizliğe karışır. sessizliğin, nefessizliğin ruhu üflenmiştir kendisine..
Ses duvarını aşan ilk icat kırbaçtır.saatte 11.84 km. Apollo 39.897km
Çocukluğumda evde okunan magazin dergisi.. 1984-85 sezonunda verdiği Galatasaray posteri odamı süslemişti..
Sessizliğin sesi
Belkıs Özener Hanımefendi.
Hâsseten... boş kalan çerçeve.
Su ses/l/i...
Gizli hüzün sesi diyorum ben bu sese...
.
Türkçe de dahil pek çok dilde akan bir nehir..
Urduca bile... İranlı…Kadın sesi
Azam ali
Niyaz
Kadife bir kumaşa dokunmak isteyenler için
.
'Bu ses öyle benim öyle yabancı...' Şairim'den
Ses iç alemimizin kelimelerle vücut bulmasıdır. Sözlerinize dikkat edin......
Herşey bittiğinde geriye kalan ses olacaktır ve İsrafil (as) Sur'a üflediğinde....
Bir ses bir filizdir.......
.....sessizlik çölünde bir filizdir
veya bir izdir samanyolunca
beyaz bestenin, kızıl bestenin,yeşil bestenin yolcularına.......
sessizliği saklayan
kimilerinin hafızasında yüzden daha fazla iz bırakır.
kimilerinin sesi de kulakta yoğun bir is bırakır...
seslerine göre bir tasnife tabi tutsak insanları:
-hayatlarında hiçbir zaman albüm teklifi alamayacak olanlar
-çok dinlenen albümlere imza atanlar
-dost meclislerinde 'benim güzel manolyam' ı gönül rahatlığıyla söyleyebilecek olanlar
-tahammül edilebilir bir sese sahip olanlar
-sesini en az bir kişinin zevkle dinleyeceği insanlar
-sesi etraftaki kulakları ikinci bir sessizliğe kadar kaçıranlar
-sesi bir genç kız olmasına rağmen çocuk gibi olanlar (bahtsızlar)
-sesi huşu içinde dinlenesi insanlar
böyle sürer gider...
sesim sesimden geçtii
bir boğaz iltihabı gibi
ses tellerimle kavgalı
üstelik yorgunum
hastayım
kelimelerim enfekte
suskunluğum bir salgın gibi
bulaşıyor seslere
SİBEL SEZAL....................fikret kızılok un talebesiyken muhtesem bir albüm yapmıştı(çok eskiden) ,soona sıçtı maalesef.....o güzelim sese yazık oldu.............
sesime kibrit çaksan
...tutuşacağııım
sesimizi duyan var mı? ...sorun varrrrr...:(
al sesini vur sesimin gümbürtüsüne
zamanıdır dağları delmenin ferhat
nusrat fateh
ilkay akkaya
zeki müren
funda arar..
ses'in çağırıştırdıkları..
seda
bazen ararız...
bazende kaybetmek isteriz bir derenin kenarında,medeniyetten
uzakta....
çok olduğunda ortadaki harfini o ya çeviririz....
s.o.s veririz amerikancı bi edayla...
zira artık sıkmışsındır...
yardım bekleriz....
birinden bir ses bekleriz....
arada sırada (bak arada sırada diyom hemen şişme) ...
muhtacızdır....
depremde birini arayan görevli gibi bağırırız....
'sesimi duyan var mı'...
karşıdan bir ses gelmesini bekleriz....
o kadar umutluyuzdur senden.....
ve o kadar mutluyuzdur senle....
sessizliğe tahammülsüz
sesliliği kaldıramaz
bir haldeyim..
aynı anda
sessizlikler ve
sesler
içerisinde;
dışarısında
-yım..
Gündüz gözüyle duyulacak ses kalmadı artık...
anne karnındaki bebek 22 haftalık olunca babasının sesini tanırmış..
küfürbaz
baba adaylarına duyrulur...
sana uzun uzadıya bir mektup yazabilirim iç ses
eline
karlı yollardan geçerek gelecek.
glene kadar lisanım değişecek
sen değişecek
lisanıma benzeyecek
hem de ne kadar da çok benzeyecek...
içinde kabuğuna bürünmüş deniz
durmadan
uğuldar
iyot kokar
dalga kıyıya sakin de vursa
içinde bir fırtına patlar.