Kendi adima konusacak olursam aslinda sanirim birazda sosyoloji bilmem gerekir. Bu konu zayif alanim. Ilerleyen yillarda bu konu uzerinede okumalar yapmak istiyorum. Tarihe baktigimizda kisaca iki olaya deginmek isterim. Baba Ilyas isyani sirasinda (1240); Baba Ilyas'in idamindan sonra halifesi olan Baba İshak, " Şeyhinin kendilerine yardim etmek üzere melekleri getirmek için gittiğini, onunla Konya'da buluşacaklarını" söyleyerek Babailer Konya'ya doğru yürümeye teşvik etmişti.
Aradan 300 yil gecmesine rağmen baska bir ornekte Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u kusatmasi sirasinda Istanbul halkinin moralinin bozulmamasi icin Meryem Ananin resmi sokaklarda dolastirilmistir. Ayrica Ayasofya'ya siginan Bizanslilara gore duvarlarindan meleklerin cikacagi ve Istanbul'u kurtaracagi inanci vardi. Insanlik tarihi bircok buna benzer doktirinlerle karsi karsiya kalmis..Dediginiz gibi bilimin bir ust duzeyi olan ilim Islamin en onemli ogretisidir. Ve ilahi duzende cok muntazam bir olcude her insana kendine oz bir akil yada kaynak verilmistir. Ve biz insanoglu her daim calismalarimizda bu kaynaktan besleniyoruz. Bizden beklenende bunu her daim en iyiye insanlik adina goturmektir. Ve biz insanoglu birbirimize gorunmeyen bir sistem ile baglayiz. ( Prof. Dr. Ilker Turker'in bu konuda cok guzel calismalari var.)
Meyve veren agac taslanirmis. Bence onemli olan her turlu geri donusu iyi analiz edip, bir sonraki calismalarimiza odaklanmaktir.
Konu derin derken o an icin fazla vaktimin olmamasi uzerine oyle bir ifade kullandim. Uzerinde konusulmasi gereken bir cok nokta vardi ve dusundukce konu konuyu aciyordu. Umarim yanlis anlasilmamisimdir. Insanligin en cok torpilemesi gereken noktalardan biri ego. Bircok tasarimci arkadasima baktigimda tasarladigi urunlerin sonucunda ister istemez farkina varmadiklari bir ego olusuyor. Ve insanlik kendi ic dehlizlerine daldigi surece kendini torpuleyip gelistirdigi surece gelisimini tamamlayacaktir.
"Tüm güller solsa bile, Senin yanında olacağım ! Sonu gelinceyedek, Bu sonsuzluğun !"
Haziran ayı geldi. Uzun günlerin, Gül, Hanımeli, Manolya, Lotus çiçeklerinin açtıği ay geldi. İtalyan Heavy Metal grubu Nostra Morte grubu Perséfone parçasındaki söz ettiği gibi gülleriniz solsa bile yarına olan umutlarınız hiç solmasın.
İnsanlığın var oluşunu toplumbilimi açısından değerlendirdiğimizde avcı toplayıcı zamanından itibaren kendilerini var edebilmek için mitlerin iletişimsel gücünü kullanrak kuşaklar boyu iletişim aracı olarak kullanmışlardır. Bu yöntemle, yaşamı ve doğayı kontrol edilebilir bir ilişki sürmeye çalışmıştır. Zamanla bu mitler ve kadim anlatılar olarak kültüre dönüşmüştür…
Kendi anlamını ve var oluşunu sorgulayan insan çoğu zaman cevabını yaşadığı toplumda bulmuştur…Hikaye anlatıcılığıda kültürümüzde önemli bir yere sahiptir… “Yüz yaşını geçmiş ihtiyar ölüp gidince olup biteni sadece kitaplardan öğreneceksin. Ama hiç bir kitap, sorularına su gibi saf ve temiz cevaplar vermeyecek…” (Niğdeli Kadı Ahmet) Sanırım insan oğlu “Kişi bütün bilgiyi inançlarından arınarak analiz etme potansiyeline “ ulaşamıyacak gibi duruyor. Konu çok derin Sn. Canan Sergül.
Avrupa Hun İmparatoru Attila, 453 ilkbaharında öldüğünde “Batı Roma” Türk boyunduruğu altına alınmıştı. 1453 ilkbaharına gelindiğindeyse “Doğu Roma” tarihe karıştı. Roma’nın son başkenti İstanbul Türklerin olmuştu. Eski dünya toprakları Orta Çağ boyunca Türk soylu hükumdarların elinde şekillendi. Türkler, Sibirya’dan Kuzey Afrika’ya uzanan devasa bir kara parçasını kontrolleri altına aldılar. Orta Çağ bir anlamda, Asya’nın derinliklerinden çıkan bu atlı savaşçıların çağı olmuştu. Türkler tarafından başlatılan ve yine onlar tarafından son verilen bir çağ...
Şamanın kehaneti gerçek oluyor
Kehanette bulunan bir Şamanın Attila’ya “devletini en küçük oğlun kurtaracak” dediği söylenir. Attila belki de bu sebeple en çok Ernak’ın üstüne titremişti. Bizans elçisi Priskos, “Attila Ernak’a ayrı bir sevgiyle bakıyordu” diye yazmıştır. Fakat Hunların dağılmasına Ernak da mani olamamıştır. Ancak hikaye burada bitmiyor... Kurtarıcı Prens Arpad’ın efsaneleri, Macar geleneğinde bugün halen yaşamaktadır. Arpad Karadeniz’in kuzeyindeki Macarları bir araya toplar ve onları Attila’nın eski ülkesine getirir. Bu topraklar üstünde Macar devletini kuran Arpad (Sözcük kökeni Türkçe “Arpa”, mecazen tohum anlamı da olmalı) Attila’nın kanını taşıdığını, onun doğrudan torunu olduğunu ilan eder. Hala ayakta olan modern Macaristan Arpad’ın eseridir. Şamanın kehaneti doğru çıkmış, son oğul Ernak’ın nesli ata topraklarını kurtarmıştır.
Fatih ve Urban Usta
II. Theodosius, Hun akınlarından o denli çekiniyordu ki İstanbul’u adeta yapay bir dağ ile kuşatmış, aşılması imkansız surlar inşa ettirmişti. Teşebbüsler ve kısmi başarılar olsa da; Bu surlar Hunlara, Avarlara, Bulgarlara, Peçeneklere yüzyıllarca geçit vermedi. Mutlak başarıyı Attila’nın ölümünden tamı tamına bin yıl sonra, uzak torunu Fatih elde etti.
Fatih, Macar Urban ustanın döktüğü büyük şahi topları ile Theodosius’un bin yıl direnen surlarını yıktı. Attila’nın oğlu Dengizik’in kesilen başı, vaktiyle bu surlarda teşhir edilmişti ve o surlarda artık Osmanlı sancağı dikiliydi. Hasılı 29 Mayıs yalnız İstanbul’un fethi değil; Türk’ün Bizans’a karşı verdiği bin yıllık mücadelenin zaferle sonuçlandığı gün oldu...
"Evliya Çelebi, Cuma namazında hutbeyi bizzat Fatih'in okuduğunu kaydeder ve yapılanları şöyle anlatır: "Bütün Müslüman gaziler hazır olup, selalar okunup, müezzinler Ahzab Suresi'nin 'Şüphesiz Allah ve melekleri' âyetini okuyunca Akşemseddin ve Sivasî Kara Şemseddin kalkıp Sultan Mehmed'in koltuğuna girdi. Akşemseddin imamesini Fatih'in başına giydirip, imamesi üzerine bir turna teli sokup eline bir kılıç verdi. Sağ tarafında Akşemseddin, sol tarafında Kara Şemseddin olduğu halde tazimle Mehmed Han'ı minbere çıkarıp davudî bir sesle 'Elhamdü lillâhi Rabbi'l-âlemin' deyince bütün Müslüman gaziler feryat etti. Sultan, âdet olduğu gibi hutbeyi eda ettikten sonra Akşemseddin Sultan Mehmed Han'dan izin alıp imamlık yaptı." Akşemseddin'in kıldırdığı Cuma namazından sonra Osmanoğulları'nın devletinin daim olması ve Fatih Sultan Mehmed'in zaferlerinin devamı için dualar edildi. Artık İstanbul bir İslam şehri, Ayasofya da bir İslam mabedi olmuştu."
AYASOFYA'DA İLK NAMAZ "İstanbul tamamen ele geçirilin ce artık Fatih ünvanını kazanmış olan İkinci Mehmed, askerleri ve devlet adamlarıyla birlikte şehre girdi. Genç sultan çevreyi seyrederek Ayasofya'ya kadar atı üzerinde ilerledi. Ayasofya'nın önünde atından indi ve içeriye girdi. Ayasofya'nın içine girdiğinde burada bir askerin duvarlardaki mermerlere zarar verdiğini gördü. Duruma müdahale edip askeri sert bir şekilde cezalandırdı ve Ayasofya'nın yağmasını yasakladığını ilan etti. Daha sonra Ayasofya'nın içini gezdi. Ayasofya'nın kubbesine çıkıp şehri seyreden padişahın şu mısraları söylediği duyulmuştu: "Kisra'nın sarayında örümcek perdedârlık ediyor, Efrasiyab'ın kalesinde baykuş nevbet vuruyor." Ardından Ayasofya içinde fetih ezanı okuttu ve mabedin "apsis" kısmına geçerek burada şükür namazı kıldı. Fatih'in Ayasofya'da şükür namazı kılması Hristiyanlar arasında büyük bir acı olarak kaydedildi. Sultanın emri üzerine üç gün içinde Ayasofya Cuma namazı kılınacak hâle getirildi. Cuma namazı vakti geldiğinde şehrin fatihleri akın akın Ayasofya'ya geldi. Binlerce kişi Ayasofya'yı doldurdu. Bu sırada hafızlar aşr-ı şerif okuyor, müezzinler de tekbir getiriyordu. Ardından müezzinler ezan okudu. Bu sırada Fatih de Ayasofya'ya girdi. Tekrar Ayasofya'yı gezip kubbesinin büyüklüğü karşısında Hâfız'ın şu beytini söyledi: "Şükür Allah'a! Ne dilediysem ondan, Her isteğim yerine geldi, mutlu oldum."
Yeşil Ay yıldızlı bayrağımız Osmanlı devletinin batı kanadını oluşturan Rumeli Beylerbeyi'nin bayrağıdır. Protokolde Rumeli Beylerbeyi, Anadolu Beylerbeyi'nin her daim önündeydi tüm savaşlarda al bayraktan her daim önde giderdi. Ay yıldızlı yeşil bayrak Rumeli topraklarını temsil ederdi. Düşman üzerine ilk hücüm eden Rumeli akıncılarıdır.
Bir Avusturyalı general 16.yüzyılda Rumeli akıncıları için şu ifadeyi kullanmıştır ; "Üzerimize koşan atlar üzerinde Ayyıldızlı yeşil bayrağı görmek, gökyüzünün üstüme çöktüğünü görmek gibi birşeydir." diyordu
Tuna'nın koruyucusu, sınırın kuzey bekçisi Rumeli Beylerbeyliği için 1683 bozgunundan sonra Avrupalı resamlar Balkanların yeşil sancakları eline veya ayaklarına almış Avrupalı komutanları resim etmişlerdir.
Almanlar dahi, çizimlerinde Türkleri en sık gördükleri Yeşil Bayrakları ile sembolize etmişlerdi. Türk kıyafeti ile resmedilmiş kişinin Boşnak veya Bulgaristan Türklerinin giysisini giymekte oluşu bir tesadüf değildir. Rumeli düşmana karşı Kuvva-i Milliye'den çok önceleri, savaşa savaşa, kendini yok etme pahasına direniş göstermişlerdir.
1974 Kıbrıs Barış Harekatında Bulgaristan Deliorman'da o zaman Bulgaristan'da komünizm yönetim şekli olmasina rağmen Türkiye'nin zafer sevinci ile coşan Türkler, cami minaresine Yeşil Ayyıldızlı Bayrağımızı çekmişler ve ezanlar okuyarak kutlamışlardı.
"Araplar deveyi yediler, deveden kıskançlığı ve kini aldılar. Türkler atı yediler, attan sertliği ve kuvveti aldılar. Frenkler domuzu yediler, domuzdan pisliği ve deyyusluğu aldılar."
İbn-î Haldun
19. yüzyıl Alman materyalizminin ilk düşünürü olan Ludwig Andreas Feuerbach, Hegel'in nesnel idealizmini benimseyerek başlamış, fakat daha sonra tinselcilik-maddecilik karşıtlığında, maddeciliğin tarafını savunmuştur. Feuerbach, Marx üzerindeki etkisi ve hümanist ilahiyat görüşleri ile ünlenmiştir. Aynı şekilde toplumun beslenme alışkanlıklarının genele büyük etki ettiğini, o yüzden bu konuya dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizmiştir.
Ay’ın ismi eski Türkçeden gelmektedir. Antik Yunan’da Ay’a "Selene", Roma’da ise "Luna" olarak adlandırılmıştır. Bu isimlerin yanı sıra ay ve ay tanrıçası için kullanılan Artemis ve Diana isimleride yer alır.
23-24 Mayıs tarihleri arası Hilal ve Venüs'ün buluşması gözlemlendi. Ancak bu buluşmaya dün akşam izleme şansım oldu. Polluks ve Kastor yıldızlarını net göremedim.: ))… İnsana inanılmaz bir huzur veriyor. Böyle anlarda 7 ayetel kürsi ve 7 inşirah süresi okurum ve mucizevi bir tılsımı olduğuna inanırım. Neil deGrasse Tyson dediği gibi “ Tüm insanlar biyolojik olarak birbiriyle, kimyasal olarak Dünya’yla, atomik ölçekte ise tüm evrenle bağlantılıdır.”
Anadolu-Türk sehirlerinin kurulus ve gelismesinde, halkin dini inanclarinin temsilcisi olan dervislerin, gelisme mekanigi ile yakin ilgisi olmustur. Wittek, Koprulu ve baskalari, Anadolu fethinde gazilerin, abdallarin, bir baska deyimle Horasan erenlerinin onemli bir rolu oldugunu gostermislerdir. Osmanlilarin erken devirlerinde, dervis zaviyelerinin bir cok koyun cekirdegini teskil ettigini ve bu dervislerin fetihin onculeri olarak onemini, Barkan zengin belgelerle belirtmistir.
...Ahiler ve dervisler yerlesme surecini gocebelige karsi koruyan elemanlar oluyor...
Degerli Dogan Kuban hocamizin Sanat, Mimarlik, Toplum Kulturu Uzerine Makaler, 2016
Yöneticilerin, politikacıların bileğinde taşıdıkları kol saatleri bir ev değerinde zaman zaman daha fazla edere sahip olan bu saat tutkusu nereden gelmektedir? Tarihe baktığımızda Onaltıncı yüzyıldan itibaren Osmanlıda yaşamış paşaların (çeşitli uluslardan), ağaların ve yönetici sınıfın İtalyan elçilerine ısmarladıkları ve sahip olmak istedikleri saat tutkusu nereden gelmektedir?
Fransa Başkanı E. Macron canlı televizyon programında hararetli bir şekilde konuşurken saatini masaya çarpıyor ve masa altında saatine bir şey olmaması için bir yandan konuşurken bir yandan da kol saatini çıkarıp bir kenara fark edilmeden bırakmaya çalışıyor.
Çok merak ediyorum Onaltıncı yüzyıldan beri var olan bu akımda (dünya geneli) milletvekili yada üst düzey yönetici olduğunuzda kullandığınız kol saatinin ederi mi sizin yaptığınız işleri değerleştiriyor.
Ve hâlâ soruyor musun, kalbinin Niçin sıkıştığını korkuyla göğsünde? Ve anlasilmaz bir aci nicin Butun hayat heyecanlarini engellemekte? Tanri'nin icinde insani yarattigi Canli tabiat yerine, cevrende Olu kemikleri ve hayvan kaburgalari Yanliz duman ve kuf var sadece.
Firla! Kalk! Disari cik, su genis tabiata! Şu sirlarla dolu kitabin rehberliği, Nostradamus'un yazdiği kendi eliyle, Rehber olarak sana yetmez mi? Sonra anlayacaksin seyrini yildizlarin, Ve eger tabiat sana kilavuzluk ederse, O vakit acilacak ruh kudretin, Cozersin ruhlarin hitabini birbirine. Oyle beyhude dusuncelere dalma, Ilahi işaretler izah eder sana: Ey ruhlar, süzülüyorsunuz etrafimda; Duyuyorsaniz, cevap verin bana!
"İnsan oğlu için düşünmek hayli zor bir keyfiyet.. Ama daha da zor, hattâ beşeriyetin başına bin bir zorluk çıkaran asıl keyfiyet, dünyâya ne için geldigini düşünmemek ve bilmemek.Kendini ikrar, kendini inkârdan her zaman daha güç... Bunun gibi, Allah fikrini inkârda arayanlar serisi, îmanda arayanlar zümresinden her zaman daha kalabalık."
Gece olunca insanin ozleme dair sancilari baslar bu alemde..
455 yilinda Vandallarin Roma sehrini yağmalaması sonucunda vandalizm ortaya cikmistir. Bu olayin sonuncunda sebepsiz yere zarar verme eylemine vandalizm denmeye başlanmıştır. Vandallar, Roma'da feoderati olarak konumlarini kabul ettirdikten sonra despotizme dayali bir rejim olusturdular. Gunumuzde despotizim diktatorlukle es anlamda kullanilmaktadir. Bu goruse yakin kavramlar ise totaliteryanizm ve otokrasi gibi yonetim bicimleridir.
sevgide (aşkta) iyilik başlı başına kâr etmiyor ne yazık ki.! ve Dostoyevski'nin o sözü gelir aklıma.. İyi adamlar yalnızlıktan ölüyor, İyi kadınlar ise kötü adamların balkonundan gökyüzüne bakarken…
Eros'u bir iç çamaşırı markası yaptığımızdan beri kıçımızda..ne aşk kaldı ne sevgi dünyada.. malesef sevgiye kıçını dönen insanlar yada kıçı kadar değer vemeyen mahluklar olduğu sürece... ne leyla olacak artık ne de mecnun hikayelerde.. Yazık.!!!
Ruhum sonsuz bir evrenin içinde küçük bir oyun parkına (göğüs kafesime) oyalanması için bırakılmış gibiyim. Her daim sonsuzluğa akmak isteyen bir yaramaz çocuk gibi ruhum.
Yuna mitolejesinde Prometheus öngörü ve ateş tanrısıdır. İnsanları çamurdan yaratmıştır. ilk insanları dört kol, dört bacak ve iki yüzü olan bir başla yaratmıştır. Onların bu güçlü halinden korkan Zeus insanları ikiye bölüp, hayatları boyunca diğer yarılarını aramaya mahkum etmiştir. Bu inanca göre öteki yarınızı bulursanız aşk tanrısı Eros sizi sonsuza dek birleştirecektir.
Çünkü kisi, Ölçüsüz ve sınırsız bir deniz gibidir. 'Tek doğruyu buldum' değil, 'Bir dogruyu buldum' deyin. 'Ruha giden yolu buldum' değil, 'Kendi yolumda yürürken ruhu buldum' deyin. Çünkü ruh, her yolda yürür. Ruh, ne bir çizgi üzerinde yürür; Ne de dümdüz büyür. Ruh, sayısız taç yapraklari olan Bir lotus çiçegi gibi açilir.'
Kendi adima konusacak olursam aslinda sanirim birazda sosyoloji bilmem gerekir. Bu konu zayif alanim. Ilerleyen yillarda bu konu uzerinede okumalar yapmak istiyorum. Tarihe baktigimizda kisaca iki olaya deginmek isterim. Baba Ilyas isyani sirasinda (1240); Baba Ilyas'in idamindan sonra halifesi olan Baba İshak, " Şeyhinin kendilerine yardim etmek üzere melekleri getirmek için gittiğini, onunla Konya'da buluşacaklarını" söyleyerek Babailer Konya'ya doğru yürümeye teşvik etmişti.
Aradan 300 yil gecmesine rağmen baska bir ornekte Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u kusatmasi sirasinda Istanbul halkinin moralinin bozulmamasi icin Meryem Ananin resmi sokaklarda dolastirilmistir. Ayrica Ayasofya'ya siginan Bizanslilara gore duvarlarindan meleklerin cikacagi ve Istanbul'u kurtaracagi inanci vardi. Insanlik tarihi bircok buna benzer doktirinlerle karsi karsiya kalmis..Dediginiz gibi bilimin bir ust duzeyi olan ilim Islamin en onemli ogretisidir. Ve ilahi duzende cok muntazam bir olcude her insana kendine oz bir akil yada kaynak verilmistir. Ve biz insanoglu her daim calismalarimizda bu kaynaktan besleniyoruz. Bizden beklenende bunu her daim en iyiye insanlik adina goturmektir. Ve biz insanoglu birbirimize gorunmeyen bir sistem ile baglayiz. ( Prof. Dr. Ilker Turker'in bu konuda cok guzel calismalari var.)
Meyve veren agac taslanirmis. Bence onemli olan her turlu geri donusu iyi analiz edip, bir sonraki calismalarimiza odaklanmaktir.
Guzel bir cumartesi keyfini cikarin.
Canan Hanim,
Konu derin derken o an icin fazla vaktimin olmamasi uzerine oyle bir ifade kullandim. Uzerinde konusulmasi gereken bir cok nokta vardi ve dusundukce konu konuyu aciyordu. Umarim yanlis anlasilmamisimdir. Insanligin en cok torpilemesi gereken noktalardan biri ego. Bircok tasarimci arkadasima baktigimda tasarladigi urunlerin sonucunda ister istemez farkina varmadiklari bir ego olusuyor. Ve insanlik kendi ic dehlizlerine daldigi surece kendini torpuleyip gelistirdigi surece gelisimini tamamlayacaktir.
Iyi hafta sonlari dileklerimle
"Tüm güller solsa bile,
Senin yanında olacağım !
Sonu gelinceyedek,
Bu sonsuzluğun !"
Haziran ayı geldi. Uzun günlerin, Gül, Hanımeli, Manolya, Lotus çiçeklerinin açtıği ay geldi. İtalyan Heavy Metal grubu Nostra Morte grubu Perséfone parçasındaki söz ettiği gibi gülleriniz solsa bile yarına olan umutlarınız hiç solmasın.
İnsanlığın var oluşunu toplumbilimi açısından değerlendirdiğimizde avcı toplayıcı zamanından itibaren kendilerini var edebilmek için mitlerin iletişimsel gücünü kullanrak kuşaklar boyu iletişim aracı olarak kullanmışlardır. Bu yöntemle, yaşamı ve doğayı kontrol edilebilir bir ilişki sürmeye çalışmıştır. Zamanla bu mitler ve kadim anlatılar olarak kültüre dönüşmüştür…
Kendi anlamını ve var oluşunu sorgulayan insan çoğu zaman cevabını yaşadığı toplumda bulmuştur…Hikaye anlatıcılığıda kültürümüzde önemli bir yere sahiptir… “Yüz yaşını geçmiş ihtiyar ölüp gidince olup biteni sadece kitaplardan öğreneceksin. Ama hiç bir kitap, sorularına su gibi saf ve temiz cevaplar vermeyecek…” (Niğdeli Kadı Ahmet) Sanırım insan oğlu “Kişi bütün bilgiyi inançlarından arınarak analiz etme potansiyeline “ ulaşamıyacak gibi duruyor. Konu çok derin Sn. Canan Sergül.
Saygılarımla,
SERGEN ÇİRKİN
Türk Çağı: 453-1453
Avrupa Hun İmparatoru Attila, 453 ilkbaharında öldüğünde “Batı Roma” Türk boyunduruğu altına alınmıştı. 1453 ilkbaharına gelindiğindeyse “Doğu Roma” tarihe karıştı. Roma’nın son başkenti İstanbul Türklerin olmuştu. Eski dünya toprakları Orta Çağ boyunca Türk soylu hükumdarların elinde şekillendi. Türkler, Sibirya’dan Kuzey Afrika’ya uzanan devasa bir kara parçasını kontrolleri altına aldılar. Orta Çağ bir anlamda, Asya’nın derinliklerinden çıkan bu atlı savaşçıların çağı olmuştu. Türkler tarafından başlatılan ve yine onlar tarafından son verilen bir çağ...
Şamanın kehaneti gerçek oluyor
Kehanette bulunan bir Şamanın Attila’ya “devletini en küçük oğlun kurtaracak” dediği söylenir. Attila belki de bu sebeple en çok Ernak’ın üstüne titremişti. Bizans elçisi Priskos, “Attila Ernak’a ayrı bir sevgiyle bakıyordu” diye yazmıştır. Fakat Hunların dağılmasına Ernak da mani olamamıştır.
Ancak hikaye burada bitmiyor... Kurtarıcı Prens Arpad’ın efsaneleri, Macar geleneğinde bugün halen yaşamaktadır. Arpad Karadeniz’in kuzeyindeki Macarları bir araya toplar ve onları Attila’nın eski ülkesine getirir. Bu topraklar üstünde Macar devletini kuran Arpad (Sözcük kökeni Türkçe “Arpa”, mecazen tohum anlamı da olmalı) Attila’nın kanını taşıdığını, onun doğrudan torunu olduğunu ilan eder. Hala ayakta olan modern Macaristan Arpad’ın eseridir. Şamanın kehaneti doğru çıkmış, son oğul Ernak’ın nesli ata topraklarını kurtarmıştır.
Fatih ve Urban Usta
II. Theodosius, Hun akınlarından o denli çekiniyordu ki İstanbul’u adeta yapay bir dağ ile kuşatmış, aşılması imkansız surlar inşa ettirmişti. Teşebbüsler ve kısmi başarılar olsa da; Bu surlar Hunlara, Avarlara, Bulgarlara, Peçeneklere yüzyıllarca geçit vermedi. Mutlak başarıyı Attila’nın ölümünden tamı tamına bin yıl sonra, uzak torunu Fatih elde etti.
Fatih, Macar Urban ustanın döktüğü büyük şahi topları ile Theodosius’un bin yıl direnen surlarını yıktı. Attila’nın oğlu Dengizik’in kesilen başı, vaktiyle bu surlarda teşhir edilmişti ve o surlarda artık Osmanlı sancağı dikiliydi. Hasılı 29 Mayıs yalnız İstanbul’un fethi değil; Türk’ün Bizans’a karşı verdiği bin yıllık mücadelenin zaferle sonuçlandığı gün oldu...
https://www.karar.com/attila-453-fatih-1453-1565945?s=09
Sevgili Canan Sergül,
Değerli eşliğiniz ve katkınız için teşekkür ederim. Hepimiz insanız ve her anlamda tamamlanmadık .
"Evliya Çelebi, Cuma namazında hutbeyi bizzat Fatih'in okuduğunu kaydeder ve yapılanları şöyle anlatır: "Bütün Müslüman gaziler hazır olup, selalar okunup, müezzinler Ahzab Suresi'nin 'Şüphesiz Allah ve melekleri' âyetini okuyunca Akşemseddin ve Sivasî Kara Şemseddin kalkıp Sultan Mehmed'in koltuğuna girdi. Akşemseddin imamesini Fatih'in başına giydirip, imamesi üzerine bir turna teli sokup eline bir kılıç verdi. Sağ tarafında Akşemseddin, sol tarafında Kara Şemseddin olduğu halde tazimle Mehmed Han'ı minbere çıkarıp davudî bir sesle 'Elhamdü lillâhi Rabbi'l-âlemin' deyince bütün Müslüman gaziler feryat etti. Sultan, âdet olduğu gibi hutbeyi eda ettikten sonra Akşemseddin Sultan Mehmed Han'dan izin alıp imamlık yaptı." Akşemseddin'in kıldırdığı Cuma namazından sonra Osmanoğulları'nın devletinin daim olması ve Fatih Sultan Mehmed'in zaferlerinin devamı için dualar edildi. Artık İstanbul bir İslam şehri, Ayasofya da bir İslam mabedi olmuştu."
AYASOFYA'DA İLK NAMAZ
"İstanbul tamamen ele geçirilin ce artık Fatih ünvanını kazanmış olan İkinci Mehmed, askerleri ve devlet adamlarıyla birlikte şehre girdi. Genç sultan çevreyi seyrederek Ayasofya'ya kadar atı üzerinde ilerledi. Ayasofya'nın önünde atından indi ve içeriye girdi. Ayasofya'nın içine girdiğinde burada bir askerin duvarlardaki mermerlere zarar verdiğini gördü. Duruma müdahale edip askeri sert bir şekilde cezalandırdı ve Ayasofya'nın yağmasını yasakladığını ilan etti. Daha sonra Ayasofya'nın içini gezdi. Ayasofya'nın kubbesine çıkıp şehri seyreden padişahın şu mısraları söylediği duyulmuştu: "Kisra'nın sarayında örümcek perdedârlık ediyor, Efrasiyab'ın kalesinde baykuş nevbet vuruyor." Ardından Ayasofya içinde fetih ezanı okuttu ve mabedin "apsis" kısmına geçerek burada şükür namazı kıldı. Fatih'in Ayasofya'da şükür namazı kılması Hristiyanlar arasında büyük bir acı olarak kaydedildi. Sultanın emri üzerine üç gün içinde Ayasofya Cuma namazı kılınacak hâle getirildi. Cuma namazı vakti geldiğinde şehrin fatihleri akın akın Ayasofya'ya geldi. Binlerce kişi Ayasofya'yı doldurdu. Bu sırada hafızlar aşr-ı şerif okuyor, müezzinler de tekbir getiriyordu. Ardından müezzinler ezan okudu. Bu sırada Fatih de Ayasofya'ya girdi. Tekrar Ayasofya'yı gezip kubbesinin büyüklüğü karşısında Hâfız'ın şu beytini söyledi: "Şükür Allah'a! Ne dilediysem ondan, Her isteğim yerine geldi, mutlu oldum."
Tarihte bügün
https://m.sabah.com.tr/yazarlar/erhan-afyoncu/2023/05/28/son-hucum
Yeşil Ay yıldızlı bayrağımız Osmanlı devletinin batı kanadını oluşturan Rumeli Beylerbeyi'nin bayrağıdır. Protokolde Rumeli Beylerbeyi, Anadolu Beylerbeyi'nin her daim önündeydi tüm savaşlarda al bayraktan her daim önde giderdi. Ay yıldızlı yeşil bayrak Rumeli topraklarını temsil ederdi. Düşman üzerine ilk hücüm eden Rumeli akıncılarıdır.
Bir Avusturyalı general 16.yüzyılda Rumeli akıncıları için şu ifadeyi kullanmıştır ; "Üzerimize koşan atlar üzerinde Ayyıldızlı yeşil bayrağı görmek, gökyüzünün üstüme çöktüğünü görmek gibi birşeydir." diyordu
Tuna'nın koruyucusu, sınırın kuzey bekçisi Rumeli Beylerbeyliği için 1683 bozgunundan sonra Avrupalı resamlar Balkanların yeşil sancakları eline veya ayaklarına almış Avrupalı komutanları resim etmişlerdir.
Almanlar dahi, çizimlerinde Türkleri en sık gördükleri Yeşil Bayrakları ile sembolize etmişlerdi. Türk kıyafeti ile resmedilmiş kişinin Boşnak veya Bulgaristan Türklerinin giysisini giymekte oluşu bir tesadüf değildir. Rumeli düşmana karşı Kuvva-i Milliye'den çok önceleri, savaşa savaşa, kendini yok etme pahasına direniş göstermişlerdir.
1974 Kıbrıs Barış Harekatında Bulgaristan Deliorman'da o zaman Bulgaristan'da komünizm yönetim şekli olmasina rağmen Türkiye'nin zafer sevinci ile coşan Türkler, cami minaresine Yeşil Ayyıldızlı Bayrağımızı çekmişler ve ezanlar okuyarak kutlamışlardı.
"Araplar deveyi yediler, deveden kıskançlığı ve kini aldılar. Türkler atı yediler, attan sertliği ve kuvveti aldılar. Frenkler domuzu yediler, domuzdan pisliği ve deyyusluğu aldılar."
İbn-î Haldun
19. yüzyıl Alman materyalizminin ilk düşünürü olan Ludwig Andreas Feuerbach, Hegel'in nesnel idealizmini benimseyerek başlamış, fakat daha sonra tinselcilik-maddecilik karşıtlığında, maddeciliğin tarafını savunmuştur. Feuerbach, Marx üzerindeki etkisi ve hümanist ilahiyat görüşleri ile ünlenmiştir. Aynı şekilde toplumun beslenme alışkanlıklarının genele büyük etki ettiğini, o yüzden bu konuya dikkat edilmesi gerektiğinin altını çizmiştir.
Ay’ın ismi eski Türkçeden gelmektedir. Antik Yunan’da Ay’a "Selene", Roma’da ise "Luna" olarak adlandırılmıştır. Bu isimlerin yanı sıra ay ve ay tanrıçası için kullanılan Artemis ve Diana isimleride yer alır.
23-24 Mayıs tarihleri arası Hilal ve Venüs'ün buluşması gözlemlendi. Ancak bu buluşmaya dün akşam izleme şansım oldu. Polluks ve Kastor yıldızlarını net göremedim.: ))… İnsana inanılmaz bir huzur veriyor. Böyle anlarda 7 ayetel kürsi ve 7 inşirah süresi okurum ve mucizevi bir tılsımı olduğuna inanırım. Neil deGrasse Tyson dediği gibi “ Tüm insanlar biyolojik olarak birbiriyle, kimyasal olarak Dünya’yla, atomik ölçekte ise tüm evrenle bağlantılıdır.”
Yerleşme ajanları olarak dervişlerin rolü;
Anadolu-Türk sehirlerinin kurulus ve gelismesinde, halkin dini inanclarinin temsilcisi olan dervislerin, gelisme mekanigi ile yakin ilgisi olmustur. Wittek, Koprulu ve baskalari, Anadolu fethinde gazilerin, abdallarin, bir baska deyimle Horasan erenlerinin onemli bir rolu oldugunu gostermislerdir. Osmanlilarin erken devirlerinde, dervis zaviyelerinin bir cok koyun cekirdegini teskil ettigini ve bu dervislerin fetihin onculeri olarak onemini, Barkan zengin belgelerle belirtmistir.
...Ahiler ve dervisler yerlesme surecini gocebelige karsi koruyan elemanlar oluyor...
Degerli Dogan Kuban hocamizin Sanat, Mimarlik, Toplum Kulturu Uzerine Makaler, 2016
Ajan :)
Yöneticilerin, politikacıların bileğinde taşıdıkları kol saatleri bir ev değerinde zaman zaman daha fazla edere sahip olan bu saat tutkusu nereden gelmektedir? Tarihe baktığımızda Onaltıncı yüzyıldan itibaren Osmanlıda yaşamış paşaların (çeşitli uluslardan), ağaların ve yönetici sınıfın İtalyan elçilerine ısmarladıkları ve sahip olmak istedikleri saat tutkusu nereden gelmektedir?
Fransa Başkanı E. Macron canlı televizyon programında hararetli bir şekilde konuşurken saatini masaya çarpıyor ve masa altında saatine bir şey olmaması için bir yandan konuşurken bir yandan da kol saatini çıkarıp bir kenara fark edilmeden bırakmaya çalışıyor.
Çok merak ediyorum Onaltıncı yüzyıldan beri var olan bu akımda (dünya geneli) milletvekili yada üst düzey yönetici olduğunuzda kullandığınız kol saatinin ederi mi sizin yaptığınız işleri değerleştiriyor.
Merhaba Semiramis hanım...
(12 05 2023, 16:37 mesajınız)
Mekan'a ilginiz için tşk ederim. Ama forum gibi konuyu da kapattım artık. Dönüş yok.
Saygılar.
“İşte senin dünyan! Güya dünya buymuş!
Ve hâlâ soruyor musun, kalbinin
Niçin sıkıştığını korkuyla göğsünde?
Ve anlasilmaz bir aci nicin
Butun hayat heyecanlarini engellemekte?
Tanri'nin icinde insani yarattigi
Canli tabiat yerine, cevrende
Olu kemikleri ve hayvan kaburgalari
Yanliz duman ve kuf var sadece.
Firla! Kalk! Disari cik, su genis tabiata!
Şu sirlarla dolu kitabin rehberliği,
Nostradamus'un yazdiği kendi eliyle,
Rehber olarak sana yetmez mi?
Sonra anlayacaksin seyrini yildizlarin,
Ve eger tabiat sana kilavuzluk ederse,
O vakit acilacak ruh kudretin,
Cozersin ruhlarin hitabini birbirine.
Oyle beyhude dusuncelere dalma,
Ilahi işaretler izah eder sana:
Ey ruhlar, süzülüyorsunuz etrafimda;
Duyuyorsaniz, cevap verin bana!
Faust, Goethe
"Sapare Aude"
"İnsan oğlu için düşünmek hayli zor bir keyfiyet..
Ama daha da zor, hattâ beşeriyetin başına bin bir zorluk çıkaran asıl keyfiyet, dünyâya ne için geldigini düşünmemek ve bilmemek.Kendini ikrar, kendini inkârdan her zaman daha güç... Bunun gibi, Allah fikrini inkârda arayanlar serisi, îmanda arayanlar zümresinden her zaman daha kalabalık."
Sâmiha Ayverdi
Bir Dünyâdan Bir Dünyâya
"Ayın bahtı karanlık
Urungu'nun karadır."
özlem ki bir başkasının özlemine tutkunluksa
bir yerde hep aynı şeyi özlüyoruz
Edip Cansever
Özlemek bir oyunsa, bu oyunu oynamanın kaçıncı perdesindeyiz ey insan hiç düşündün mü?
Siyah da beyazın zıttıdır ama yanına en çok o yakışır..
Özlem olmasa insanlar birbirinin kıymetini bilir miydi?
Teşekkür ederim Amarna güzel cevabın için.
Sevgili Tugbacim,
Gece olunca insanin ozleme dair sancilari baslar bu alemde..
455 yilinda Vandallarin Roma sehrini yağmalaması sonucunda vandalizm ortaya cikmistir. Bu olayin sonuncunda sebepsiz yere zarar verme eylemine vandalizm denmeye başlanmıştır. Vandallar, Roma'da feoderati olarak konumlarini kabul ettirdikten sonra despotizme dayali bir rejim olusturdular. Gunumuzde despotizim diktatorlukle es anlamda kullanilmaktadir. Bu goruse yakin kavramlar ise totaliteryanizm ve otokrasi gibi yonetim bicimleridir.
Geceyi yine özlemler yıkıyor.
Eve geç geldim Amarna yeni bakıyorum paylaşımına.
Dinleyeceğim şimdi teşekkür ederim.
sevgide (aşkta) iyilik başlı başına kâr etmiyor ne yazık ki.!
ve Dostoyevski'nin o sözü gelir aklıma..
İyi adamlar yalnızlıktan ölüyor, İyi kadınlar ise kötü adamların balkonundan gökyüzüne bakarken…
Eros'u bir iç çamaşırı markası yaptığımızdan beri kıçımızda..ne aşk kaldı ne sevgi dünyada..
malesef sevgiye kıçını dönen insanlar yada kıçı kadar değer vemeyen mahluklar olduğu sürece...
ne leyla olacak artık ne de mecnun hikayelerde..
Yazık.!!!
:) Sevgili Melek,
Ruhum sonsuz bir evrenin içinde küçük bir oyun parkına (göğüs kafesime) oyalanması için bırakılmış gibiyim.
Her daim sonsuzluğa akmak isteyen bir yaramaz çocuk gibi ruhum.
Yuna mitolejesinde Prometheus öngörü ve ateş tanrısıdır. İnsanları çamurdan yaratmıştır. ilk insanları dört kol, dört bacak ve iki yüzü olan bir başla yaratmıştır. Onların bu güçlü halinden korkan Zeus insanları ikiye bölüp, hayatları boyunca diğer yarılarını aramaya mahkum etmiştir. Bu inanca göre öteki yarınızı bulursanız aşk tanrısı Eros sizi sonsuza dek birleştirecektir.
Çünkü kisi,
Ölçüsüz ve sınırsız bir deniz gibidir.
'Tek doğruyu buldum' değil,
'Bir dogruyu buldum' deyin.
'Ruha giden yolu buldum' değil,
'Kendi yolumda yürürken ruhu buldum' deyin.
Çünkü ruh, her yolda yürür.
Ruh, ne bir çizgi üzerinde yürür;
Ne de dümdüz büyür.
Ruh, sayısız taç yapraklari olan
Bir lotus çiçegi gibi açilir.'
Halil Cibran
Amarna :)