Büyük şahsiyet...Şimdi benzerlerinden nadir bulunan belki de bulunmayan sanatçı. Allah'a kul,Habibine(AS) ümmet olmanın gereklerini yerine getirmek için uğraşmış bir mümin. Ölçü Müjdecim, Kurtarıcım, Efendim, Peygamberim; Sana uymayan ölçü, hayat olsa teperim! N.F.K.
Kafiye Mantigi O mantik, Hediye Sandigi Bu sandik. O mantik Bu sandik- ta sandik. Sanatsiz Papagan Neden cok? Ve atsiz Kahraman Nicin yok? Türbeler Meleksiz. Tövbeler Gerceksiz. Cübbeler Yüreksiz. Cezbeler Simseksiz. Ve o nur Bulunur. Iste iz, Geliniz! Toprak post, Allah dost...
necip fazıl o benim için anlatılamaz bir ifadeyi temsil eder.sultanüş-şüara dır şairlerin sultanıdır.şiiri o sevdirdi bana.. keşke aramızda olsa idi.....'insan bu su misali akarya..bir yanda akan benim di ğer yanda sakarya.'....nur gölünde yatsın..
Hece ölçüsünün kıt olanaklarıyla neredeyse imkansızı başarmış bir şair. Kullandığı ölçüye göre değerlendirecek olursak çok büyük şair. Hece gibi çok sıradan bir ölçekle Kaldırımlar, Sakarya Türküsü gibi mükemmel şiirler yazabilmiştir. Ancak kişiliğini çok beğendiğim bu şairin çok büyük bir şairmiş gibi gösterilmesi hata olur. O, hecenin en büyük şairidir...
bekleyen ve beklenen şiirleriyle bir idol olmuş, lise öğrencilerinin sevdikleri kızlara bi kağıt koparıp akıldan yazdıkları ve bazen saçmaladıkları (kendimden biliyorum) bu iki şiirin babası,ustası ve herşeyi...o bizim herşeyimiz eğer son dönemlerinde kafayı yiyip(belki de yemeyip) allah yoluna doğru dönmesi ve şiirlerinin vıcık vıcık din kokması dışındaki dönemi araya katmazsak....
Sairligim on iki yasimda basladi Bahanesi tuhaftir: Annem hastahanedeydi.Ziyaretine gitmistim...Beyaz yatak örtüsünde, siyah kapli,kücük ve eski bir defter..Bitisikte yatan veremli genc kizin siirleri varmis defterde...Haberi veren annem, bir an gözlerimin icini tarayip: -Senin dedi: sair olmani ne kadar isterdim! Annemin dilegi bana, icimde besleyip de on iki yasima kadar farkinda olmadigim bir sey gibi göründü.Varlik hikmetimin ta kendisi...Gözlerim, hastahane odasinin penceresinde, savrulan kar ve uluyan rüzgara karsi,icimden kararimi verdim. -Sair olacagim! Ve oldum
Necip fazıl,ilginç kafiyelerin içinde, işlediği konu ile ilgili derin bilgiler aktarırken okuyucuyla kağıt üzerinde muhabbet eden ve önemli meselelerin kabuğunu kıran bir şair.Hocam.Gerçi o bilmio ama olsun.
başta bişeyin farkında değilmiş ama sonradan gözleri açılmış ki muhteşem eserler vermiş herkes okumalı bence özellikle çile yi benden size tavsiye eğer okumadıysanız :)
GÜNÜMÜZ AYDINLARININ GÖZÜYLE ÜSTAD NECİP FAZIL M.NİHAT MALKOÇ
Son Sultanü’ş-Şuara olarak kabul edilen Necip Fazıl Kısakürek, günümüzden yüzyıl evvel dünyamızı şereflendirmişti.1905 senesinde İstanbul’da dünyaya gelmişti.Maraşlı Kısakürek sülâlesindendir.İlk ve ortaöğreniminden sonra Bahriye mektebini bitirdi.Bir ara İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünde okuduysa da bitirmeden ayrıldı.Paris’te Sorbon Üniversitesi’ne kısa süre devam etti.Türkiye’de bankalarda çalıştı. Ağaç dergisini 1936 yılında çıkarmaya başladı.Onu 1943’te Büyük Doğu mecmuası takip etti.Yüzlerce eser vücuda getirdi. Şiir kitapları arasında Örümcek Ağı,Kaldırımlar,Ben ve Ötesi,Sonsuzluk Kervanı,Çile ve Esselâm; tiyatro eserleri arasında Tohum,Bir Adam Yaratmak,Künye,Sabırtaşı,Para,Namı Diğer Parmaksız Salih,Reis Bey,Ahşap Konak,Ulu Hakan Abdülhamit Han,Siyah Pelerinli Adam,Yunus Emre,Kanlı Sarık,Mukaddes Emanet,İbrahim Ethem; hikâyeleri arasında Birkaç Hikâye Birkaç Tahlil,Ruh Burkuntularından Hikâyeler,Aynadaki Yalan(tek romanı): biyografi eserleri arasında Namık Kemal,Ulu Hakan Abdülhamit Han,Vahidüddin,Menderes; dinî,tasavvufî ve siyasî eserleri arasında Çerçeve,Halkadan Pırıltılar,Çöle İnen Nur,101 Hadis,Cinnet Mustatili,At’a Senfoni,Büyük Doğuya Doğru,Büyük Kapı,Büyük Mazlumlar,Peygamber Halkası,İdeolocya Örgüsü,Tanrı Kulundan Dinlediklerim,Türkiye’nin Manzarası,1001 Çerçeve (4 cilt) ,Müdafaalarım,O ve Ben,Abdülhak Hamit,Hazreti Ali,Her Cephesiyle Komünizma,Hacdan Çizgiler,Başbuğ Velilerden 33 Altun Silsile,Babıâli,O ki O Yüzden Varız,Komünizma ve Materyalizma,Külhanî Edipler,Rapor(6cilt) ,Senaryo Romanları,Veliler Ordusundan 333,Yolumuz Hâlimiz Çaremiz,Son Devrin Din Mazlumları,Sahte Kahramanlar,Saraylarda Mecnunlar,Türkiye’de Komünizma ve Köy Enstitüleri,Tarihimizde Moskof,İman ve Aksiyon,,İhtilâl…vb. sayılabilir. Bu kadar çok ve kıymetli eserleri kütüphanelerimize kazandıran bu büyük mütefekkir hakkında günümüzün aydınları neler düşünüyor? Bu hususta Rasim Özdenören,Mustafa Miyasoğlu,şâir Erdem Beyazıt,tiyatrocu Üstün İnanç’ın Üstat Necip Fazıl Kısakürek hakkındaki değerlendirmelerini dikkatinize sunuyorum: RASİM ÖZDENÖREN: “ Şiiri entelektüelleştirdi. Necip Fazıl Kısakürek, heceyi kentleştirmiştir. Ondan önceki şairler, taşradaki halkın diliyle şiir yazarken, o, şiirini kentli diliyle yazmıştır. Bu anlamda Necip Fazıl, şiiri entelektüelleştirmiştir. Bu da Türk şiiri için bir devrim olmuştur. Topluma ışık tutmuştur. Şiiriyle, dini bilgisiyle, ideolojisiyle, tarih ve edebiyat yelpazesiyle büyük bir şahsiyettir. O, yönlendiren, öncü bir kişidir. Her zaman bir gençlik yetiştirmek istemiştir.” MUSTAFA MİYASOĞLU: “ O yüzyılın dahisiydi Toplumların dönüşümü için, fikirleriyle katkıda bulunan kimseler için dahi tanımlaması yapılır. 20. Yüzyıl'da İslâm dünyasında ondan daha öne geçen kimse çıkmamıştır. Bu yüzden, Necip Fazıl yüzyılın dahisidir. Ancak onu ve fikirlerini henüz anlayabilmiş değiliz. Gerek İslâm dünyası, gerekse biz siyasî istikrarsızlıktan ve baskılardan ötürü Necip Fazıl gibi düşünemiyoruz. İslâm dünyası, geçen yıllar içinde kendi kültürüne yabancı kaldı.” ŞÂİR ERDEM BEYAZIT: “Bir nesli yetiştirdi.Necip Fazıl'ı yaşadığı zamanda değerlendirmek lâzım. Onun hayatını, önce 1930'ların ortasına kadar şâir ve ondan sonra dava adamı olarak iki dönemde anlamalıyız. Şiiri ve tiyatro oyunları dışında, tarihe yönelen bir Necip Fazıl da karşımıza çıkıyor. O, Osmanlı hanedanını suçlamak adına, Ermeniler'ın ağzıyla 'Kızıl Sultan' olarak anlatılan Abdülhamit Han'ın gerçek kişiliğini ortaya koydu. Onu anlayan ve davasını savunan bir nesil yetişti.” TİYATROCU ÜSTÜN İNANÇ: “ Tiyatroda da çakı taşı...Necip Fazıl sadece şiir alanında değil, tiyatro ve öyküde de çakı taşı gibidir. Şu anda bile 'Bir Adam Yaratmak' isimli eserine yaklaşabilmiş tek bir yerli oyun yoktur. Ne var ki ideolojik kamplaşmaların saf sanatı boğması yüzünden o güzelim eserler remp ışıklarına kavuşamamaktadır. İdam cezası kamuoyunda tartışılırken, aynı konuyu işleyen Reis Bey'den tiyatro dünyasının mahrum kalması ayrı bir acıdır.” Günümüzün aydınları bu büyük dâhî şâir,yazar,tiyatrocu ve mütefekkiri henüz hakkıyla tanıyamadığımız,onun fikirlerinden yeterince istifade edemediğimiz ve onu anlayamadığımız noktasında birleşiyorlar.Al benden de o kadar! ...Zaten onu gerektiği gibi okuyup anlayabilseydik bu noktada olmazdık. Necip Fazıl bir irfan mektebidir.Ne mutlu bu mektebin talebesi olma şerefine erişenlere! ... e-mektup: [email protected]
Bundan tam yüzyıl evvel doğan Üstad Necip Fazıl Kısakürek,Türk şiirinin zirvesine postunu seren bir gönül eriydi.Ölümden asla korkmayan ve “Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber? ” diyen bu Allah dostunu,çok üzdüler bu dünyada.Atalarımız: “Meyve veren ağacı taşlarlar “ demiş…O da meyve veren bir ağaçtı.Koca bir nesli sırtında taşıyordu.Allah’ın davasını,ateşten gömlek misali giyinmişti bir kere.Bütün zevkleri elinin tersiyle geri çevirerek çileye talip olmuştu.İki cihan saadetini temin etmek için böyle gerekiyordu.O da öyle yaptı. Üstad Necip Fazıl,çok sessiz ve kendi hâlinde yaşayan bir insan olmasına rağmen,şöhreti Türkiye’yi çoktan aşmıştı.Bu onun fâni teninden değil,davasına sadakatle bağlılığından kaynaklanıyordu.Tarihî,dinî ve millî değerlerimizi onun kadar sahiplenen sanatkâr az yetişir.Ömrü boyunca kendini,mensup olduğu davadan daha öncelikli görmemiştir.Asla “ben” davası gütmemiştir.Fakat büyük bir sanatkâr olduğunu,her fırsatta dile getirmekten geri kalmamıştır.Bu biraz da kendisinin ve davasının izzetini korumak içindir. Necip Fazıl’ın hayatı,iki ayrı döneme ayrılarak incelenebilir.1904 senesinde doğan şair,1934 yılına kadar dağınık bir ömür sürmüştür.Henüz beklenen manevî atmosferi yakalayamamıştır bu süre içerisinde.1934’te Esseyyid Abdülhâkim Arvasî Hazretleriyle tanışınca hayatının çizgisi değişmiştir.İslâmın nurlu iklimine ayak basınca bütün dünyası değişmiştir.O güne kadar pek çok eserler yazmıştı.Fakat yazdıkları Hakk ve hakikat çizgisinden uzaktı.Allah’ın kime,ne zaman hidayet nasip edeceği hiç belli olmaz.Demek ki onun kaderi de böyle yazılmıştı. İslâm dairesine dahil olduktan sonra,eski arkadaşları onun için: “Necip Fazıl sanatını ve kendini mahvetti.” demişlerdir.Oysa o yapılması gerekeni yapmıştı.İnsanoğlunun fıtratı Hakk’a meyillidir.Üstad,İslâm’dan habersiz geçen yılları için şu veciz beyti söylemiştir: “Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum.” “Büyük Doğu” isimli dergiyi aylık,haftalık ve bazen de günlük periyotlarla çıkarmıştır.Söz konusu dergi çok kere kapatılır.Bunun yanında “Ağaç” adlı bir dergi çıkarır.Okuyucunun ilgisizliği yüzünden ancak 17 sayı yayınlanabilir. “Borazan” adlı bir mizah dergisini ancak üç sayı çıkartabilmiştir.En uzun ömürlü yayın organı Büyük Doğu’dur.Koca bir nesil,bu dergiden süzülen maneviyat damlalarıyla hayat bulmuştur.Öyleki,zaman gelmiş söz konusu mecmua 15 bin gibi astronomik bir miktarda basılıp dağıtılmıştır. 27 Mayıs İhtilâli’nde evi basılarak didik didik aranır.Evde tehlikeli olarak addedilen sadece Marks ve Engels’in “Manifest Komünist-Komünist Beyannamesi” isimli eserler bulunur.Bu durum iç basında,muhaliflerince kullanılır.Gazeteler: “Süper Mürşid’in evinde komünistliğe ait kitaplar bulundu.” diye yaygara koparırlar.Üstad bu lâfın altın da kalır mı? Buna karşılık şu ilginç cevabı yetiştirir: “Bir bakteriyoloğun laboratuvarında mikrop şişeleri bulunmasından daha tabiî ne olabilir? ” Söz konusu ihtilâlle ilgili olarak da şu değerlendirmeyi yapar: “Yoğurttan bir hükümete mukavvadan bir hançer saplandı.Hükümet teneke olsaydı hançer kırılırdı.” Ömrü hapishane hücrelerinde geçen Necip Fazıl,kendisine yapılan zulüm ve işkencelere rağmen,davasından taviz vermemişti.Ömrünün önemli bir kısmının hapishanelerde geçmesi onu İslâma hizmetten alıkoymamıştır.Pek çok eserini hapishane ortamında yazmıştır.Merhum Üstad’ı doğumunun yüzüncü yılında rahmet ve minnetle anıyoruz.Ruhu şad olsun.
hak yolunu seçmeden önceleri... üstadla, nazım çok iyi arkadaş o zamanlar. lakin bir süre sonra üstad doğruyu bulur. nazımla arası açılır. bir gün sorarlar Nazım'a: Necip Fazıl için ne düşünüyorsun? Nazım cevap verir: necip fazıl benim gözümde koca bir sıfır. Bu sözler üstada ulaştırılır.Nazım'ın 'Necip Fazıl benim gözümde koca bir sıfırdır' ifadesi söylenir üstada. Üstadın cevabı da aynen şudur: Nazım da benim gözümde çift sıfırdır. :))
necip fazılı es geçen insanlar ben şiirden anlıyorum demesin. onun gibi bir üstad daha zor gelir. bu ülkede anlam ve biçimi en güzel biçimde yoğuran, bir şiiri okunur yapan, anlaşılır kılan tek şair.
Müslümanlıktan önceki hayatını:' otuz üç yıl saatim çalışmış ben uymuşum, gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum' diye tarif eden şair...
Büyük şahsiyet...Şimdi benzerlerinden nadir bulunan belki de bulunmayan sanatçı.
Allah'a kul,Habibine(AS) ümmet olmanın gereklerini yerine getirmek için uğraşmış bir mümin.
Ölçü
Müjdecim, Kurtarıcım, Efendim, Peygamberim;
Sana uymayan ölçü, hayat olsa teperim!
N.F.K.
Kafiye
Mantigi
O mantik,
Hediye
Sandigi
Bu sandik.
O mantik
Bu sandik-
ta sandik.
Sanatsiz
Papagan
Neden cok?
Ve atsiz
Kahraman
Nicin yok?
Türbeler
Meleksiz.
Tövbeler
Gerceksiz.
Cübbeler
Yüreksiz.
Cezbeler
Simseksiz.
Ve o nur
Bulunur.
Iste iz,
Geliniz!
Toprak post,
Allah dost...
BENİM BİRTANECİK ŞAİRİM..Yazmak istediğimi bir türlü dillendiremedim senin gibi ve senin şiirlerinde buldum onları..
necip fazıl o benim için anlatılamaz bir ifadeyi temsil eder.sultanüş-şüara dır şairlerin sultanıdır.şiiri o sevdirdi bana.. keşke aramızda olsa idi.....'insan bu su misali akarya..bir yanda akan benim di
ğer yanda sakarya.'....nur gölünde yatsın..
Hece ölçüsünün kıt olanaklarıyla neredeyse imkansızı başarmış bir şair. Kullandığı ölçüye göre değerlendirecek olursak çok büyük şair. Hece gibi çok sıradan bir ölçekle Kaldırımlar, Sakarya Türküsü gibi mükemmel şiirler yazabilmiştir. Ancak kişiliğini çok beğendiğim bu şairin çok büyük bir şairmiş gibi gösterilmesi hata olur. O, hecenin en büyük şairidir...
onunla sevdim şiiri ,sabırsız hallerim onunla sevdi belkide beklemeyi,çileyide anlayabildim duyduğum her ayak seslerinide...
bekleyen ve beklenen şiirleriyle bir idol olmuş, lise öğrencilerinin sevdikleri kızlara bi kağıt koparıp akıldan yazdıkları ve bazen saçmaladıkları (kendimden biliyorum) bu iki şiirin babası,ustası ve herşeyi...o bizim herşeyimiz eğer son dönemlerinde kafayı yiyip(belki de yemeyip) allah yoluna doğru dönmesi ve şiirlerinin vıcık vıcık din kokması dışındaki dönemi araya katmazsak....
Aşk korkuya peçedir,korku da aşka perde
Allah'tan nasıl korkmaz,insan O'nu sever de...
Ben, kimsesiz seyyahı,meçhuller caddesinin;
Ben,yankısından kaçan çocuk,kendi sesinin.
Son gün olmasın dostum,çelengim,top arabam
Alıp beni götürsün tam dört inanmış adam
Tutuşturanlar, lugat kitabını elime,
Bilsin Allah'tan başka bilmiyorum kelime
Dünyanın En Büyük Şairi. Şairlerin Sultanı.Örnek Alınabilecek mükemmel bir insan.
Sairligim on iki yasimda basladi
Bahanesi tuhaftir:
Annem hastahanedeydi.Ziyaretine gitmistim...Beyaz yatak örtüsünde, siyah kapli,kücük ve eski bir defter..Bitisikte yatan veremli genc kizin siirleri varmis defterde...Haberi veren annem, bir an gözlerimin icini tarayip:
-Senin dedi: sair olmani ne kadar isterdim!
Annemin dilegi bana, icimde besleyip de on iki yasima kadar farkinda olmadigim bir sey gibi göründü.Varlik hikmetimin ta kendisi...Gözlerim, hastahane odasinin penceresinde, savrulan kar ve uluyan rüzgara karsi,icimden kararimi verdim.
-Sair olacagim!
Ve oldum
ne hasta berler sabahı
ne taze ölüyü mezar
ne de şeytan bir günahı
seni beklediğim kadar
üstadların üstadı
çöle inen nur....okumak gerek..
hayatın en uç iki noktasını da yaşamış
ve
sağ uç nokta da karar kılmış bir hakikat eri
'küçük pencere..
ufak daracık
dünyaya kapalı
Allah'a açık..'
Anti-semitist kişilik.
HAZIR CEVAP karakterli saır
zaman bendedir,mekan bana aittir şuurunda bir gençlik isteyen üstad ne kadarda haklı...üstadı arıyoruz..ruhu şad olsun
Necip fazıl,ilginç kafiyelerin içinde, işlediği konu ile ilgili derin bilgiler aktarırken okuyucuyla kağıt üzerinde muhabbet eden ve önemli meselelerin kabuğunu kıran bir şair.Hocam.Gerçi o bilmio ama olsun.
Hazir cevabda üstüne yok üstadin...
başta bişeyin farkında değilmiş ama sonradan gözleri açılmış ki muhteşem eserler vermiş herkes okumalı bence özellikle çile yi benden size tavsiye eğer okumadıysanız :)
Necip Fazıl'ın dar anlamda bir siyasî görüşü yoktur; hayatî görüşü, hayatı görüşü vardır.
Al eline bir değnek,
Tırman dağlara, söyle!
Şehir farksız olsun tek,
Mukavvadan bir köyle.
Uzasan, göğe ersen,
Cücesin şehirde sen;
Bir dev olmak istersen,
Dağlarda şarkı söyle!
GÜNÜMÜZ AYDINLARININ GÖZÜYLE ÜSTAD NECİP FAZIL
M.NİHAT MALKOÇ
Son Sultanü’ş-Şuara olarak kabul edilen Necip Fazıl Kısakürek, günümüzden yüzyıl evvel dünyamızı şereflendirmişti.1905 senesinde İstanbul’da dünyaya gelmişti.Maraşlı Kısakürek sülâlesindendir.İlk ve ortaöğreniminden sonra Bahriye mektebini bitirdi.Bir ara İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümünde okuduysa da bitirmeden ayrıldı.Paris’te Sorbon Üniversitesi’ne kısa süre devam etti.Türkiye’de bankalarda çalıştı.
Ağaç dergisini 1936 yılında çıkarmaya başladı.Onu 1943’te Büyük Doğu mecmuası takip etti.Yüzlerce eser vücuda getirdi.
Şiir kitapları arasında Örümcek Ağı,Kaldırımlar,Ben ve Ötesi,Sonsuzluk Kervanı,Çile ve Esselâm; tiyatro eserleri arasında Tohum,Bir Adam Yaratmak,Künye,Sabırtaşı,Para,Namı Diğer Parmaksız Salih,Reis Bey,Ahşap Konak,Ulu Hakan Abdülhamit Han,Siyah Pelerinli Adam,Yunus Emre,Kanlı Sarık,Mukaddes Emanet,İbrahim Ethem; hikâyeleri arasında Birkaç Hikâye Birkaç Tahlil,Ruh Burkuntularından Hikâyeler,Aynadaki Yalan(tek romanı): biyografi eserleri arasında Namık Kemal,Ulu Hakan Abdülhamit Han,Vahidüddin,Menderes; dinî,tasavvufî ve siyasî eserleri arasında Çerçeve,Halkadan Pırıltılar,Çöle İnen Nur,101 Hadis,Cinnet Mustatili,At’a Senfoni,Büyük Doğuya Doğru,Büyük Kapı,Büyük Mazlumlar,Peygamber Halkası,İdeolocya Örgüsü,Tanrı Kulundan Dinlediklerim,Türkiye’nin Manzarası,1001 Çerçeve (4 cilt) ,Müdafaalarım,O ve Ben,Abdülhak Hamit,Hazreti Ali,Her Cephesiyle Komünizma,Hacdan Çizgiler,Başbuğ Velilerden 33 Altun Silsile,Babıâli,O ki O Yüzden Varız,Komünizma ve Materyalizma,Külhanî Edipler,Rapor(6cilt) ,Senaryo Romanları,Veliler Ordusundan 333,Yolumuz Hâlimiz Çaremiz,Son Devrin Din Mazlumları,Sahte Kahramanlar,Saraylarda Mecnunlar,Türkiye’de Komünizma ve Köy Enstitüleri,Tarihimizde Moskof,İman ve Aksiyon,,İhtilâl…vb. sayılabilir.
Bu kadar çok ve kıymetli eserleri kütüphanelerimize kazandıran bu büyük mütefekkir hakkında günümüzün aydınları neler düşünüyor? Bu hususta Rasim Özdenören,Mustafa Miyasoğlu,şâir Erdem Beyazıt,tiyatrocu Üstün İnanç’ın Üstat Necip Fazıl Kısakürek hakkındaki değerlendirmelerini dikkatinize sunuyorum:
RASİM ÖZDENÖREN: “ Şiiri entelektüelleştirdi. Necip Fazıl Kısakürek, heceyi kentleştirmiştir. Ondan önceki şairler, taşradaki halkın diliyle şiir yazarken, o, şiirini kentli diliyle yazmıştır. Bu anlamda Necip Fazıl, şiiri entelektüelleştirmiştir. Bu da Türk şiiri için bir devrim olmuştur. Topluma ışık tutmuştur. Şiiriyle, dini bilgisiyle, ideolojisiyle, tarih ve edebiyat yelpazesiyle büyük bir şahsiyettir. O, yönlendiren, öncü bir kişidir. Her zaman bir gençlik yetiştirmek istemiştir.”
MUSTAFA MİYASOĞLU: “ O yüzyılın dahisiydi Toplumların dönüşümü için, fikirleriyle katkıda bulunan kimseler için dahi tanımlaması yapılır. 20. Yüzyıl'da İslâm dünyasında ondan daha öne geçen kimse çıkmamıştır. Bu yüzden, Necip Fazıl yüzyılın dahisidir. Ancak onu ve fikirlerini henüz anlayabilmiş değiliz. Gerek İslâm dünyası, gerekse biz siyasî istikrarsızlıktan ve baskılardan ötürü Necip Fazıl gibi düşünemiyoruz. İslâm dünyası, geçen yıllar içinde kendi kültürüne yabancı kaldı.”
ŞÂİR ERDEM BEYAZIT: “Bir nesli yetiştirdi.Necip Fazıl'ı yaşadığı zamanda değerlendirmek lâzım. Onun hayatını, önce 1930'ların ortasına kadar şâir ve ondan sonra dava adamı olarak iki dönemde anlamalıyız. Şiiri ve tiyatro oyunları dışında, tarihe yönelen bir Necip Fazıl da karşımıza çıkıyor. O, Osmanlı hanedanını suçlamak adına, Ermeniler'ın ağzıyla 'Kızıl Sultan' olarak anlatılan Abdülhamit Han'ın gerçek kişiliğini ortaya koydu. Onu anlayan ve davasını savunan bir nesil yetişti.”
TİYATROCU ÜSTÜN İNANÇ: “ Tiyatroda da çakı taşı...Necip Fazıl sadece şiir alanında değil, tiyatro ve öyküde de çakı taşı gibidir. Şu anda bile 'Bir Adam Yaratmak' isimli eserine yaklaşabilmiş tek bir yerli oyun yoktur. Ne var ki ideolojik kamplaşmaların saf sanatı boğması yüzünden o güzelim eserler remp ışıklarına kavuşamamaktadır. İdam cezası kamuoyunda tartışılırken, aynı konuyu işleyen Reis Bey'den tiyatro dünyasının mahrum kalması ayrı bir acıdır.”
Günümüzün aydınları bu büyük dâhî şâir,yazar,tiyatrocu ve mütefekkiri henüz hakkıyla tanıyamadığımız,onun fikirlerinden yeterince istifade edemediğimiz ve onu anlayamadığımız noktasında birleşiyorlar.Al benden de o kadar! ...Zaten onu gerektiği gibi okuyup anlayabilseydik bu noktada olmazdık.
Necip Fazıl bir irfan mektebidir.Ne mutlu bu mektebin talebesi olma şerefine erişenlere! ...
e-mektup: [email protected]
DOĞUMUNUN 100. YILINDA ÜSTAD NECİP FAZIL KISAKÜREK
M.NİHAT MALKOÇ
Bundan tam yüzyıl evvel doğan Üstad Necip Fazıl Kısakürek,Türk şiirinin zirvesine postunu seren bir gönül eriydi.Ölümden asla korkmayan ve “Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber? ” diyen bu Allah dostunu,çok üzdüler bu dünyada.Atalarımız: “Meyve veren ağacı taşlarlar “ demiş…O da meyve veren bir ağaçtı.Koca bir nesli sırtında taşıyordu.Allah’ın davasını,ateşten gömlek misali giyinmişti bir kere.Bütün zevkleri elinin tersiyle geri çevirerek çileye talip olmuştu.İki cihan saadetini temin etmek için böyle gerekiyordu.O da öyle yaptı.
Üstad Necip Fazıl,çok sessiz ve kendi hâlinde yaşayan bir insan olmasına rağmen,şöhreti Türkiye’yi çoktan aşmıştı.Bu onun fâni teninden değil,davasına sadakatle bağlılığından kaynaklanıyordu.Tarihî,dinî ve millî değerlerimizi onun kadar sahiplenen sanatkâr az yetişir.Ömrü boyunca kendini,mensup olduğu davadan daha öncelikli görmemiştir.Asla “ben” davası gütmemiştir.Fakat büyük bir sanatkâr olduğunu,her fırsatta dile getirmekten geri kalmamıştır.Bu biraz da kendisinin ve davasının izzetini korumak içindir.
Necip Fazıl’ın hayatı,iki ayrı döneme ayrılarak incelenebilir.1904 senesinde doğan şair,1934 yılına kadar dağınık bir ömür sürmüştür.Henüz beklenen manevî atmosferi yakalayamamıştır bu süre içerisinde.1934’te Esseyyid Abdülhâkim Arvasî Hazretleriyle tanışınca hayatının çizgisi değişmiştir.İslâmın nurlu iklimine ayak basınca bütün dünyası değişmiştir.O güne kadar pek çok eserler yazmıştı.Fakat yazdıkları Hakk ve hakikat çizgisinden uzaktı.Allah’ın kime,ne zaman hidayet nasip edeceği hiç belli olmaz.Demek ki onun kaderi de böyle yazılmıştı. İslâm dairesine dahil olduktan sonra,eski arkadaşları onun için: “Necip Fazıl sanatını ve kendini mahvetti.” demişlerdir.Oysa o yapılması gerekeni yapmıştı.İnsanoğlunun fıtratı Hakk’a meyillidir.Üstad,İslâm’dan habersiz geçen yılları için şu veciz beyti söylemiştir:
“Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum
Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum.”
“Büyük Doğu” isimli dergiyi aylık,haftalık ve bazen de günlük periyotlarla çıkarmıştır.Söz konusu dergi çok kere kapatılır.Bunun yanında “Ağaç” adlı bir dergi çıkarır.Okuyucunun ilgisizliği yüzünden ancak 17 sayı yayınlanabilir. “Borazan” adlı bir mizah dergisini ancak üç sayı çıkartabilmiştir.En uzun ömürlü yayın organı Büyük Doğu’dur.Koca bir nesil,bu dergiden süzülen maneviyat damlalarıyla hayat bulmuştur.Öyleki,zaman gelmiş söz konusu mecmua 15 bin gibi astronomik bir miktarda basılıp dağıtılmıştır.
27 Mayıs İhtilâli’nde evi basılarak didik didik aranır.Evde tehlikeli olarak addedilen sadece Marks ve Engels’in “Manifest Komünist-Komünist Beyannamesi” isimli eserler bulunur.Bu durum iç basında,muhaliflerince kullanılır.Gazeteler: “Süper Mürşid’in evinde komünistliğe ait kitaplar bulundu.” diye yaygara koparırlar.Üstad bu lâfın altın da kalır mı? Buna karşılık şu ilginç cevabı yetiştirir: “Bir bakteriyoloğun laboratuvarında mikrop şişeleri bulunmasından daha tabiî ne olabilir? ” Söz konusu ihtilâlle ilgili olarak da şu değerlendirmeyi yapar: “Yoğurttan bir hükümete mukavvadan bir hançer saplandı.Hükümet teneke olsaydı hançer kırılırdı.”
Ömrü hapishane hücrelerinde geçen Necip Fazıl,kendisine yapılan zulüm ve işkencelere rağmen,davasından taviz vermemişti.Ömrünün önemli bir kısmının hapishanelerde geçmesi onu İslâma hizmetten alıkoymamıştır.Pek çok eserini hapishane ortamında yazmıştır.Merhum Üstad’ı doğumunun yüzüncü yılında rahmet ve minnetle anıyoruz.Ruhu şad olsun.
e-mektup: [email protected]
hak yolunu seçmeden önceleri... üstadla, nazım çok iyi arkadaş o zamanlar. lakin bir süre sonra üstad doğruyu bulur. nazımla arası açılır. bir gün sorarlar Nazım'a: Necip Fazıl için ne düşünüyorsun? Nazım cevap verir: necip fazıl benim gözümde koca bir sıfır. Bu sözler üstada ulaştırılır.Nazım'ın 'Necip Fazıl benim gözümde koca bir sıfırdır' ifadesi söylenir üstada. Üstadın cevabı da aynen şudur: Nazım da benim gözümde çift sıfırdır. :))
necip fazılı es geçen insanlar ben şiirden anlıyorum demesin.
onun gibi bir üstad daha zor gelir. bu ülkede anlam ve biçimi en güzel biçimde yoğuran, bir şiiri okunur yapan, anlaşılır kılan tek şair.
üstadımız...