Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? sizce ne demek, Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? size neyi çağrıştırıyor?
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
Aşkmış, neymiş ki o ?
Öyle severim ki “aşk” olmaktan utanır.
Aslı Birer
Seni özlemek bile çok hoşuma gidiyor, bütün dünya sevgiden atkı olup boynuma dolansa kış ayazında seni özlemek kadar ısıtmaz beni…
Aslı Birer
Tutabilseydim seni yüreğimle, saçlarımı parmaklık yapsaydım, gözlerimi hapishane, dudaklarımla vursaydım mührümü müebbet kararının… sen kalsaydın! herkes gitseydi.
Yağmur yüreklim.
?si=3MU4FVuFIyuE50mL
Suskunluğumda dil susar,
-içimdeki çağlayan daha da coşar,
birikir gümüş renkli güneşler içinde binbir zerrenin.
Yansıyacağı gündür bahçeyi cennete çevirecek içimdeki gözden sızan şavk.
Belki de bir kağıt bir kalem yeter sevdama…
Bilgiye akla aşık yüreğimi dökünce hamur sayfalara,
Kitaptan dünyamı görmek tıpkı gökyüzüne çıkıp öyle bakmak gibi oradan kendime.
Aslı Birer
Düşüncelerde o kadar yanlışlarla dolu nüanslar yakalıyorum ki ama herkes uyarılmaya layık değil! Ve susmak istiyorum ta ki doğa kanunlarını işletene kadar.
Adını koyamadığım şiirimi seslendiren Saygıdeğer insan Niyazi Gedik çok teşekkür ederim.
?si=IxTBSLE6zOv74hlx
Saçları sararmaya başlamış, durgun mavinin gölgesinde has ipekten halı işlemeye durmuş yaşlıca anam, dönüp dururken etrafında sarı kız… biraz mağrur az da hüzünlü ama her daim vakur. Gözleri fettan güzel beklenen damlaların kokusuyla karışmış kahve. Sılası yürek, sılası gelmeyen vuslat, sılası ekmek kimilerinin, kimilerinin ki sevda anamın bağrında binlerce umut. Binlerce sancı var doğmayı bekleyen.
ey sevgili! hüzün kokulu anam,
Sararmış saçlarını
Altın rengi tarağınla mı taradın?
Gözlerinde duygular birbirine karışmış
Yeşilini yeller savurmuş,
Hüzün süzülmekte dalların arasından
Gölgelenmeye bile gelen yok gibi
Bağrında dünden kalan yazların sıcağı
Beklenen beyaz tanelerin ayazına karışmış…
Adın baharmış öyle mi?
Bazı insanlar bazı şeyleri sadece başkaları için düşünebiliyorlar, aynaya sık sık bakmak bu yüzden önemlidir.
Dışı oldukça yansıtan aynalar iyidir elbette ama mesele içimizi götebilmek ki! Kendimizi gördüğümüzde başka akıllara, karakterlere vakit ayıramayacak kadar revizyona ihtiyacımız olduğunu görebiliyoruz… ancak bu şekilde hatalarımızı düzeltmek mümkün
Ve gereklidir.
İyikilerim var ve iyi ki varlar.
Gün aysın tüm karanlıklara artık…
?si=KqApq9JVx-1C14h1
Hayat kitabını gerçekten okuyabiliyor muyuz?
Ruhum, nihavent durağında, rast perdesi seyrinde. Kah çıkarım bugün dağın zirvesine, kah inerim “yarin” dizine
Kah ağlarım yiten zamanın peşine
Kah gülerim geleceğin seyrine…
Aslı Birer
Bir kumruya mesken olmadıysa dalların, ömrün bahar olsa ne olur
Ömrün yüzyıllar sürse
Kanat çırpmadıysan özgürce gökyüzüne
Koşsan nefes nefese ne olur
Aslı Birer
Kolaydır insanın insanı sırtından vurması… işte bundandır herkese kolayca sırtını yaslamamak… kolay olmayan insan denen canlıya güvenmektir. Bazen en küçük şeyde anlarsınız bunu. Ve bir iyi ki daha eklenir ömrünüze.
Her zaman diyorum ya! Okumak farklı, anlamak farklı bir şey! Anlatmak ise bambaşka yetenek ister.
Müjdat gezen çok güzel bir tekerleme söylemiş; hani demiştim ya ! Haddini bilmek her şeyden daha evladır. Hiçbir zaman ustamın ya da hocamın yanında üste çıkmaya çalışmadım. Onların bana açtığı yolu kendi başarımmış gibi gösterip ukalalık yapmak gafletine düşmedim.
“Çırak ustayı sollamazsa sanat ölür, hatalı sollarsa çırak ölür” Behzat Uygur
Bu söze katılmamak mümkün değil. Mevzu boynuzun kulağı geçme meselesi değil. Edep meselesi! Ki henüz bir sollama da mevcut değilken!
Çok sevdiğim bir tekerleme var;
ser sesi ser sesi, uzaktan gelir keser sesi. sizin gibi ustalar meclisinde benim gibi çıraklar keser sesi".
Demiş Müjdat gezen… keşke herkes bu sözün anlatmak istediği olgunluğa erişebilse de en azından haddini bilse. Ve susmak hakikaten sanattır..! Diyorum ve nice susuşlarıma birini daha ekliyorum.
Aslı Birer
30 Ağustos zafer bayramımız kutlu olsun.
Kendi düşüncesi olamadan ya da olgunlaşmadan sağa sola fikir ayrılıklarından dolayı cahillik suçlamaları yapan insanlar cehaletlerini gizlermek için bu yolu seçerler. Oysa fikir ayrılığı değil, hadsizlik ve edepsizlik cehaletten kaynaklanır.
Adil olmak için önce yeterli zekaya sahip olmak gerekir. Çünkü halk arasındaki adaletsizliğin temelinde düşünme yetisinde eksiklik ve buna bağlı gerçek cehalet yatar.
Ata kızı
…ve demiş ki Mandela;
“Yoksulluğu bitirmek hayır işi değildir. Bir adalettir.”
Adil kişiler tanıdı dünya, ve bunlardan biri de M.Kemal Atatürk’ tür.
“Yapılana dek, her zaman imkansız gözükür.”
N.m
Öyledir uzaktan bakmak, uzak bakmak her şeye.
Ata kızı
Bilge insanlar sessizken aptallar çoğalır.
Bugünkü kitap tavsiyem;
Mandela
Aforizmalar
Bir gün Hz. Ali’nin taraftarlarının yoğun olduğu Küfe’den, bir Arap, devesiyle Şam’a gelmiş. Şam sokaklarında dolaşırken biri ona yanaşmış:
– Ver o dişi deveyi bana! demiş. Tartışma büyümüş, Küfe’den gelen adam, “Bu deve benimdir, üstelik dişi değil, erkektir” diye itiraz etmişse de anlaşamamışlar. Konu Muaviye’ye yansımış.
Halk meydanda toplanmış… Muaviye, Küfe’den gelenle Şam’da deveye sahip çıkan yerliyi dinledikten sonra, kararını açıklamış:
– Bu dişi deve Şamlınındır!
Sonra toplananlara dönmüş ve sormuş:
– Ey cemaat, bu dişi deve kimindir?
Cemaat hep birlikte bağırmış:
– Şamlınındır!
Küfeli şaşkın bir vaziyette devesinin ardından bakakalırken, Muaviye onu yanına çağırmış:
– Ey Küfeli, dinle! Sen de ben de biliyoruz ki, bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. Ama sen Küfe’ye dönünce gördüklerini Ali’ye anlat ve de ki: “Ey Ali, Muaviye’nin, dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen 10 bin adamı var! Ayağını denk al!”
Bugünkü durumu ne güzel anlatıyor bu hikaye.
Hadi gidiyorsun
Yürekten kan gidiyor
Sen gidiyorsun
Herşey gidiyor
Gökte bulut, dağda kar,
Düzde kervan gidiyor
Solgun bir gül oluyor insan
Bir demet kır çiçeği ölüyor
Sen, sen gidiyorsun
İ.Sadri
Nar ağacı ektim bahçeme, herbir dalında binlerce tane var. Okuyana bir, anlayana bin. Bu bahçeden binlerce tane saçılır, işleyene, satır satır biçilir. Suyu abı hayat, bilgisi içilir. Herbirinden tane tane hayat saçılır.
Ata kızı
Söndümüydü Sırça köşkün ışığı, içi boş
Düşüncemsiler yoldaş olur yadına…
Ata kızı
Köşedeki kiraz ağacı da olmasa hiç çekilmez bu bahçe.
Gün, ah! Eder kimyon kokulu zirvesinden güneşe
Seslenir feryat figan tanrıya pür meşe
Sincap Mağfur ama fit olmuş ceviz yerine kuzgun leşe…
Ata kızı
“Kağıt ve kalem” kimileri için geçmiş, kimileri için gelecek…
…ve zerdali renginde tatlı baharlara benziyorsun demişti yüreğinden gözlerime esen kavak yelleri. Sesin diyorum sevgilim, kulaklarıma öyle çarptı ki çok sevdiğim keman utandı çalmaya sustu.
Sustuk severken
Severek sustuk biz…
Baba yazmış kitabın ortasından
?si=LSJR31XTrW8Iz-9j
sımsıcak bir merhaba diyecektim
başımı usulca dizine koyacaktım
dört gün dört gece susacaktım
Attila İlhan