Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? sizce ne demek, Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? size neyi çağrıştırıyor?
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
Bazı insanlar bazı şeyleri sadece başkaları için düşünebiliyorlar, aynaya sık sık bakmak bu yüzden önemlidir.
Dışı oldukça yansıtan aynalar iyidir elbette ama mesele içimizi götebilmek ki! Kendimizi gördüğümüzde başka akıllara, karakterlere vakit ayıramayacak kadar revizyona ihtiyacımız olduğunu görebiliyoruz… ancak bu şekilde hatalarımızı düzeltmek mümkün
Ve gereklidir.
İyikilerim var ve iyi ki varlar.
Gün aysın tüm karanlıklara artık…
?si=KqApq9JVx-1C14h1
Hayat kitabını gerçekten okuyabiliyor muyuz?
Ruhum, nihavent durağında, rast perdesi seyrinde. Kah çıkarım bugün dağın zirvesine, kah inerim “yarin” dizine
Kah ağlarım yiten zamanın peşine
Kah gülerim geleceğin seyrine…
Aslı Birer
Bir kumruya mesken olmadıysa dalların, ömrün bahar olsa ne olur
Ömrün yüzyıllar sürse
Kanat çırpmadıysan özgürce gökyüzüne
Koşsan nefes nefese ne olur
Aslı Birer
Kolaydır insanın insanı sırtından vurması… işte bundandır herkese kolayca sırtını yaslamamak… kolay olmayan insan denen canlıya güvenmektir. Bazen en küçük şeyde anlarsınız bunu. Ve bir iyi ki daha eklenir ömrünüze.
Her zaman diyorum ya! Okumak farklı, anlamak farklı bir şey! Anlatmak ise bambaşka yetenek ister.
Müjdat gezen çok güzel bir tekerleme söylemiş; hani demiştim ya ! Haddini bilmek her şeyden daha evladır. Hiçbir zaman ustamın ya da hocamın yanında üste çıkmaya çalışmadım. Onların bana açtığı yolu kendi başarımmış gibi gösterip ukalalık yapmak gafletine düşmedim.
“Çırak ustayı sollamazsa sanat ölür, hatalı sollarsa çırak ölür” Behzat Uygur
Bu söze katılmamak mümkün değil. Mevzu boynuzun kulağı geçme meselesi değil. Edep meselesi! Ki henüz bir sollama da mevcut değilken!
Çok sevdiğim bir tekerleme var;
ser sesi ser sesi, uzaktan gelir keser sesi. sizin gibi ustalar meclisinde benim gibi çıraklar keser sesi".
Demiş Müjdat gezen… keşke herkes bu sözün anlatmak istediği olgunluğa erişebilse de en azından haddini bilse. Ve susmak hakikaten sanattır..! Diyorum ve nice susuşlarıma birini daha ekliyorum.
Aslı Birer
30 Ağustos zafer bayramımız kutlu olsun.
Kendi düşüncesi olamadan ya da olgunlaşmadan sağa sola fikir ayrılıklarından dolayı cahillik suçlamaları yapan insanlar cehaletlerini gizlermek için bu yolu seçerler. Oysa fikir ayrılığı değil, hadsizlik ve edepsizlik cehaletten kaynaklanır.
Adil olmak için önce yeterli zekaya sahip olmak gerekir. Çünkü halk arasındaki adaletsizliğin temelinde düşünme yetisinde eksiklik ve buna bağlı gerçek cehalet yatar.
Ata kızı
…ve demiş ki Mandela;
“Yoksulluğu bitirmek hayır işi değildir. Bir adalettir.”
Adil kişiler tanıdı dünya, ve bunlardan biri de M.Kemal Atatürk’ tür.
“Yapılana dek, her zaman imkansız gözükür.”
N.m
Öyledir uzaktan bakmak, uzak bakmak her şeye.
Ata kızı
Bilge insanlar sessizken aptallar çoğalır.
Bugünkü kitap tavsiyem;
Mandela
Aforizmalar
Bir gün Hz. Ali’nin taraftarlarının yoğun olduğu Küfe’den, bir Arap, devesiyle Şam’a gelmiş. Şam sokaklarında dolaşırken biri ona yanaşmış:
– Ver o dişi deveyi bana! demiş. Tartışma büyümüş, Küfe’den gelen adam, “Bu deve benimdir, üstelik dişi değil, erkektir” diye itiraz etmişse de anlaşamamışlar. Konu Muaviye’ye yansımış.
Halk meydanda toplanmış… Muaviye, Küfe’den gelenle Şam’da deveye sahip çıkan yerliyi dinledikten sonra, kararını açıklamış:
– Bu dişi deve Şamlınındır!
Sonra toplananlara dönmüş ve sormuş:
– Ey cemaat, bu dişi deve kimindir?
Cemaat hep birlikte bağırmış:
– Şamlınındır!
Küfeli şaşkın bir vaziyette devesinin ardından bakakalırken, Muaviye onu yanına çağırmış:
– Ey Küfeli, dinle! Sen de ben de biliyoruz ki, bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. Ama sen Küfe’ye dönünce gördüklerini Ali’ye anlat ve de ki: “Ey Ali, Muaviye’nin, dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen 10 bin adamı var! Ayağını denk al!”
Bugünkü durumu ne güzel anlatıyor bu hikaye.
Hadi gidiyorsun
Yürekten kan gidiyor
Sen gidiyorsun
Herşey gidiyor
Gökte bulut, dağda kar,
Düzde kervan gidiyor
Solgun bir gül oluyor insan
Bir demet kır çiçeği ölüyor
Sen, sen gidiyorsun
İ.Sadri
Nar ağacı ektim bahçeme, herbir dalında binlerce tane var. Okuyana bir, anlayana bin. Bu bahçeden binlerce tane saçılır, işleyene, satır satır biçilir. Suyu abı hayat, bilgisi içilir. Herbirinden tane tane hayat saçılır.
Ata kızı
Söndümüydü Sırça köşkün ışığı, içi boş
Düşüncemsiler yoldaş olur yadına…
Ata kızı
Köşedeki kiraz ağacı da olmasa hiç çekilmez bu bahçe.
Gün, ah! Eder kimyon kokulu zirvesinden güneşe
Seslenir feryat figan tanrıya pür meşe
Sincap Mağfur ama fit olmuş ceviz yerine kuzgun leşe…
Ata kızı
“Kağıt ve kalem” kimileri için geçmiş, kimileri için gelecek…
…ve zerdali renginde tatlı baharlara benziyorsun demişti yüreğinden gözlerime esen kavak yelleri. Sesin diyorum sevgilim, kulaklarıma öyle çarptı ki çok sevdiğim keman utandı çalmaya sustu.
Sustuk severken
Severek sustuk biz…
Baba yazmış kitabın ortasından
?si=LSJR31XTrW8Iz-9j
sımsıcak bir merhaba diyecektim
başımı usulca dizine koyacaktım
dört gün dört gece susacaktım
Attila İlhan
İÇİNDEYİM ZAMANIN
Şimdi anladım ki; avutucu bir zamanın eşiğindeyim. Sözlerimi sakındım, edemedim düşlere salınanları…
Gün kapandı, duygular sündü.
Ben yazmaya verdim kendimi.
Tıpkı bugünkü gibi.
Ama o zaman eşiğindeydim her şeyin.
Şimdiyse içindeyim zamanın. Burada, benim sarsılmaz sığınağım olan bu evde bu bahçede önce toprak gelir aklınıza, sonra rüzgarı…
Bağlardan gelen hışırtılar…
Asmaların gölgesinden seyre daldığınız gökyüzü çekip alır içine sizi…
Kavuşma zamanını en çok hissettirendir burası.
Burada, varmak istediğiniz her kıyı aynı mesafededir…
Bir yerden bir yere taşamazsınız.
Burası özlemdir, yaşanmış ve yaşanacak her şeye. BİR GECE VAKTİ
KİRAZ AĞACIM, PİYANOM VE BEN
Zamanı dönüştüren bir bakışın tutulması benimkisi. Çıkıp buraya geldiğim her mevsimde kiraz ağacımın altında yaşama düşüncesinin kapılarını açarım önüme. Hangisinden girmem gerektiğine bakarım. Çünkü karşımda duran dönüşmenin labirentleridir.
Eşikteyimdir hep.
Selamlarım da öyle, sohbetlerim de.
Duru bir mevsimde; insanların çekildiği, zamanın süzülüp günün en kısa anlarına teslim olduğu bir günde çıkıp geldim.
Ömrümün yarısını buldu bu serüven.
Tutkuyla örülen zamanlar silinmiş akıp ‘’geçen zaman’’a dönüşmüştü.
Hep bu evde yazdım, okudum, düşündüm
Ve piyanomla
Ve kiraz ağacımla hep birlikte. BİR GECE VAKTİ
Hayat, avuçlarımda kum gibi ne kadar sıksam o kadar çabuk akıyor boşluğa.
Ata kızı
Gelişimin bağlamsallığı, mesela; gelişebilmek için aynı ortamları kullanırız; okul gibi, dini binalar gibi, akran gurupları gibi, mahalleler, ülkeler gibi benzer ortamlarda yetişir ve gelişiriz.
Bağlamlar da bireyler gibi değişir.
Normal olarak:)
Normatif etkileri üçe ayırabiliriz .
Yaşa bağlı etkiler; aynı yaş grubunda benzer etkiler, işte bunlar nelerdir?
Menopoz, osteoporoz gibi.
Tarihsel etkileri vardır.
Aynı yaştaki insanlar belli tarihsel olaylara tanıklık etmişlerdir. Mesele Türkiye’den örnek vereyim. 80 kuşağı siyasi, askeri darbelere tanıklık etmişlerdir. Bu deneyimleri paylaşırlar.
Bir de normatif olmayan etkinlikleri vardır.
Bunlar bireyin kendisini bağlayan ve sadece bireyi ilgilendiren etkilerdir.
Bir çocuğun tacize uğraması, çocuklukta yaşanan ebeveyn kayıpları, vs.
Aslında anlatmak istediğim bunlar değildi ama madem örnek istedin arkadaş az da olsa seni fikir sahibi yapacak nitelikte olduğunu düşünüyorum.
Yazının ana fikri ise; bu kadar ortak yaşadığımız dünyayı kolaylaştırmak varken, neden birbirimizi rencide ederek yaşamayı zorlaştırıyoruz!? İdi:)
Ata kızı
Aşağıda yazdığım yazı için biri; şu yazdığına örnek verebilir misin ki? Demiş.
Arkadaş; onları kendim yazıyorum fırsat bulduğum zaman örneklendiririm. Normatif yaşam şekillerini anlamamış olabilirsin. Bunu sormanın daha doğru yolları vardır.
Yazacağım merak etme.
Gelişimimizin bağlamsal olduğu ve normatif yaşam şekilleriyle birbirimize bu kadar benzer koşullarda yaşarken, birbirimizi ötekileştirme çabası içinde olmak çok mantıksız geliyor bana.
Ata kızı
Nedir bu kıyamet?
Sanki ruhlar kıyımı
Ne zaman sebat edecek arzular
Berrak sularda?
Taşkın seller ile emsal kör karanlığı
Hangi ışık anlatır kararan yüreklere?
Hangi güneş ısıtır kin ve nefret ayazını?
Işık tutar mı ay, cehaletin gölgesine?
Güler mi dersin üstat! küskün dudaklar?
Köhne masama yaren olmuş
vazodaki karanfil,
ağlıyor savrulan yapraklarına!
Çelikten kalemi kırabilir mi
-kahpe esaretin kirli elleri?
Celal’i Ekber ruhumda, hangi beşer
Hüküm sürebilir?
Hangi ferman
-eğdirebilir başımı?
Vallahi öpmem kimsenin eteğini!!
Secde etmişken hüdaya tevekkül ile
Hangi kula minnet eder bu asi başım?