Melek hanım merhaba, ama yanlış bir sayfaya girdiniz sanıyorum, cunku ne demek istediginizi anlayamadim.Sözlerinizi ve sorunuzu açarsanız size cevap verebilirim.Teşekkürler peşinen.
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçimler yaklaşırken yıllardır iktidar etkinliklerine çağırılmayan gazetecilere davette bulundu.
“Türkiye Yüzyılı” başlıklı toplantıya davet edilenler arasında Nevşin Mengü, İsmail Saymaz, Özlem Gürses, Çağlar Cilara, İsmail Küçükkaya, Fatih Portakal ve Taha Akyol gibi sıkı muhalif isimler yer alıyor. (Haberler)
...............
Şimdi gel de, "Ahhh seçim, sen nelere kadirsin" deme.
Merhaba Sule hanim, Bağımsızlık Savaşı'nın hangi şartlarda kazanildiginin güzel örneklerinden birini sunmussunuz. Okurken duygulandım.Teşekkür ederim paylaşım için., (Bu mesajınızı silmeyin lütfen.)
O dönemi en hakkkini vererek anlatan kitaplardan biri de Hasan İzzettin Dinamo'nun yazdigi belgssel roman niteligindeki Kutsal Isyan'dir. Babamin kitapliginda bas kosede tutulurdu. 8 ciltten olusuyordu Sonra ordan buraya, burdan oraya tasinmalar sırasında kayboldular. O dönemle ilgileniyorsanız edinmenizi öneririm. 8 cilt sizi korkutmasın,, çünkü bir solukta okunuyorlar.
Gunaydin Elif hanim, Epeydir yoktunuz, uyeliginiz de silinmişti. Nerdeyse kayip olani verecektim :) Neyse, hos geldiniz.
Sarkinizi buruk bir keyifle dinledim, sozleri huzunluydu cunku... Ben de moral olarak size Ahmet Arif'ten bir direniş alintisi gönderiyorum. Direne direne okuyun :)
"Öyle yıkma kendini, Öyle mahzun, öyle garip… Nerede olursan ol, İçerde, dışarda, derste, sırada, Yürü üstüne üstüne, Tükür yüzüne celladın, Fırsatçının, fesatçının, hayının… Dayan kitap ile Dayan iş ile. Tırnak ile, diş ile, Umut ile, sevda ile, düş ile..."
Kadınların sadece doğurma makinası olarak eve kapatılması için karanlık adımların atıldığı bu dönemde bir kadın avukatı başkan seçen İstanbul Barosu üyelerini de kutluyorum.
Doktor hastasına: - İdrar tahlili yapmamız gerekiyor, dedi, şu kabı kullanabilirsiniz. Hasta sordu: - Hepsini doldurayım mı? Doktor cevap verdi: - Yok, biraz dudak payı bırakın.
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, kadınlar için uygun gördüğü "kariyeri", partisine üye olan Mehmet Ali Çelebi'ye rozet takma töreninde yinelemiş.
“Senin çocuk kaç tane?” diye sormuş. Çelebi, “Bir tane efendim” diye cevap verip, yanındaki eşini işaret ederek, “Doktora, kariyer..." diyerek "kem küm" etmiş.
Erdoğan itiraz etmiş: “Olmaaaz, bu işin kariyeri çocuk doğurmak. Sayıları artırmak lazım, Allah’tan isteyelim, devam. Çocuk çok önemli. Bak PKK’nın beş tane, on tane, on beş tane var.” (Haberler)
...........
Artık "arabada 5, evde 15" mi olur, nasıl olur bilinmez ama emir bÖYYÜk yerden geldiğine göre Celebi'yi fazla mesai bekliyor demektir. Eee, kolay mı iktidara(!) ortak olmak?!
AKILDIR TEK İMAM Ömürlerden ömür seçtiniz ey krallar Ve hâlâ ömür ekliyorsunuz ömürlere insafsızca Neden görmezsiniz ki yüceliğin yollarını Bir kadın avcı da gidebilir savaşa
Fakat kimileri istiyor ki çıksın bir imam Nutuk atsın dursun sağır dilsiz kıtalara Beyhude! Tek bir imamı var insanın O da akıldır yol gösteren sabah akşama
EBUL ALA el MAARRI Çeviri: Prof. Dr. Mehmet Hakkı Suçin
Bilgi: Ebul-Alâ el-Maarri, hicri 363 yılında bugünkü Suriye’de bulunan Maarrat en-Nu’man beldesinde doğdu. Çocukluğunda geçirdiği çiçek hastalığı nedeniyle kör olan Maarri 11 yaşında şiir yazmaya başladı.
Başlıca eserleri arasında Bağışlanma Risalesi, Gereksizliğin Gerekliliği, Fasıllar ve Gayeler ile Kavın Kıvılcımı sayılabilir. Hicri 449 yılında vefat etti. Ölümünden bu yana 1573 yıl geçmesine karşın çağımızın çağdaşı bir şairdir.
Gazetecilerle bir sohbeti sırasında laf, şu veya bu nedenle Erdal İnönü'ye gelince Turgut Özal, İnönü'nun zayıf vücuduna deginerek; - Yurt dışına çıksa yabancılar ülkemizde kıtlık var sanırlar, diye şaka yollu gönderme yapar.
Bunu bir baska sohbet sirasinda duyan Erdal İnönü şu cevabı verir: - Sayın Özal'ı görünce de kıtlığın nedenini anlarlar herhalde.
Adamın biri eski bir evde eski bir lamba bulmuş. Orasıyla burasıyla oynarken lambadan bir cin çıkıvermiş ve adamın önünde eğilip: - Dile benden ne dilersen, demiş.
Adam, ilk şaşkınlığı atlatıp cevap vermiş: -Bir otoban yapmanı istiyorum. Evimin önünden başlayıp Ay'a kadar gitsin. Hafta sonlarında arabamla gidip çay içebileyim.
Cin, adamı terslemiş: - Bu ne biçim dilek bey amca?! Adam gibi bir şey iste!
Adam, biraz düşünüp cevap vermiş: - Peki, öyleyse bana kadınları anlama yeteneği ver.
Cin, birkaç kez yutkunduktan sonra adama dönmüş ve: - Abicim, demiş, otoban kaç şeritli olsun ?
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ve MÜCADELE ARKADAŞLARI, Cuma dualarında ONLARI yok sayan ulusal onurdan yoksun hainlerin inadına her Cuma bu başlıkta anılacaktır.
Ve sen beyaz çocuk; Doğduğunda pembesin, Büyürken beyazsın, Güneş’e çıktığında kırmızı, Üşüdüğünde mor, Korktuğunda sarı, Hastayken yeşil, Öldüğünde de grisin! Sen şimdi bana “RENKLİ” mi diyorsun hala?"
- BİLGİ: Afrikalı siyahi bir çocuğun bu şiiri, 2005'te "Dünyanın En İyi Şiiri" seçildi.
MADEN CEHENNEMİNDE PATLAMA ANI "Bugünlerde sabah akşam grizu anlatılıyor ama yerin yüzlerce metre derininde alev topunun önünde savrulanlardan, o anlarda yaşananlardan pek söz eden olmuyor.
Gelin, bizzat yaşayan Salih Kılavuz'dan dinleyelim o anları: 'Bir alev topu ocağın koridorlarını sardı. Yakıcı rüzgar beni yaprak gibi savurdu. Sağa sola çarpa çarpa düştüm bir yere… Kaçacak yer yoktu. Toparlanma imkanımız yoktu.
Ayağa bile kalkamadan ikinci patlama oldu! Bu kez her yanı toz bulutu sardı… Göz gözü görmüyordu, zaten gözlerimi açabilecek durumda da değildim. Boğulacak gibiydim, ölüyorum diye düşündüm… Kendimden geçmişim.
Birinin beni dürttüğünu dürttüğünü hissettim. Öldüm, mezardayım dedim, sorgu meleği geldi bana sual soracak! Açmadım gözlerimi korkudan… Neden sonra, ‘artık ne soracaksa sorsun da ben de gideceğim yere gideyim' deyip gözlerimi araladım.
Yaşıyordum… Madenci arkadaşlardan birinin üzerine düşmüşüm. Koridordaki sitim borusundan sızan temiz hava üzerine düştüğüm arkadaşın uyanmasını sağlamış, o beni uyandırmaya çalışıyormuş meğer.
Orada çaresizce yerde yatan arkadaşlarıma baktım. Ellerimi kaldırıp, ‘Allah'ım, şurası yarılsa da kuş olup yükselsem. Gökyüzüne çıksam buradan, çocuklarıma kavuşsam' diye yalvardım.
Bulunduğumuz noktada 35-36 madenciydik. Çoğu orada can verdi. Ben faciadan kurtulan 18 kişiden biriydim. Bir arkadaşım vardı, Ali. Kazadan dakikalar önce madenin içinde kafasının üzerinde bulunan bir direği göstererek, ‘Ali oradan çekil başına maşına düşer' demiştim. O da bana, ‘Aman be Salih, nasıl olsa öleceğiz, ha bugün ha yarın' demişti. Ali o gün madenden çıkamadı!'
7 Mart 1983'te Zonguldak Armutçuk'ta, tıpkı Amasra'da olduğu gibi grizu patlamıştı. 103 canımızı yitirdik. O gün 27 yaşında olan Salih Kılavuz yıllar sonra 2014'te grizuda yaşananları ve yana yana ölümü bu cümlelerle özetlemişti Ereğli Bülten gazetesine."
ALLAHA EMANET..... Mİ? Hemen hemen her doğal afette veya ihmaller sonucu toplu ölümlere yol açan maden kazaları ve benzeri olaylarda olduğu gibi, 41 cana mal olan Bartın faciasında da yetkili ve etkililer “kader”den, “fıtrat” tan, "şehit edebiyatı"ndan dem vurarak, “hesap sorulacak” yaygaralarıyla toplumun gazını almaya çalışıyorlar.
Devletler, kömür madenleri, tersaneler, inşaatlar başta olmak üzere tüm iş yerlerinde güvenlik önlemleri alınmasını sağlamakla sorumlu ve yükümlüdürler.
Güvenlik önlemi alınmayan iş yerlerinde meydana gelen ölümlerden dolayı Allah’a, kadere, fıtrata ve benzeri kavramlara sığınılamaz.
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti bir "molla devleti" değildir ve asla olmayacaktır.
Melek hanım merhaba, ama yanlış bir sayfaya girdiniz sanıyorum, cunku ne demek istediginizi anlayamadim.Sözlerinizi ve sorunuzu açarsanız size cevap verebilirim.Teşekkürler peşinen.
Katılıyorum... "Ne kadar kötü kokarsak, o kadar iyi".
Bu mekan tek "kişilik" mi?
Seçim yaklaşırken sus payı???
AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, seçimler yaklaşırken yıllardır iktidar etkinliklerine çağırılmayan gazetecilere davette bulundu.
“Türkiye Yüzyılı” başlıklı toplantıya davet edilenler arasında Nevşin Mengü, İsmail Saymaz, Özlem Gürses, Çağlar Cilara, İsmail Küçükkaya, Fatih Portakal ve Taha Akyol gibi sıkı muhalif isimler yer alıyor. (Haberler)
...............
Şimdi gel de,
"Ahhh seçim, sen nelere kadirsin"
deme.
Merhaba Sule hanim,
Bağımsızlık Savaşı'nın hangi şartlarda kazanildiginin güzel örneklerinden birini sunmussunuz. Okurken duygulandım.Teşekkür ederim paylaşım için., (Bu mesajınızı silmeyin lütfen.)
O dönemi en hakkkini vererek anlatan kitaplardan biri de Hasan İzzettin Dinamo'nun yazdigi belgssel roman niteligindeki Kutsal Isyan'dir. Babamin kitapliginda bas kosede tutulurdu. 8 ciltten olusuyordu Sonra ordan buraya, burdan oraya tasinmalar sırasında kayboldular. O dönemle ilgileniyorsanız edinmenizi öneririm. 8 cilt sizi korkutmasın,, çünkü bir solukta okunuyorlar.
Hiçbir şey insan kadar yükselemez ve onun kadar da alçalamaz. (Friedrich Holderlin)
Girdiği her secimi kaybeden bir muhtar adayi, kahvehanedeki bir grupla havadan sudan sohbet ediyormuş.
Bir ara, söz seçimlere gelmiş.
Aday, “Beni bu yıl da secmezsiniz vallahi beynime bir kurşun sıkacagım” demiş.
Gruptakilerden yaşlı biri gulumsemis:
“İmkanı yok başaramazsın.”
Aday somurtup sormuş:
“Neden başaramazmışım?”
“Çünkü" demiş yaşlı adam, "sen daha beynin nerde olduğunu bilmiyorsun ki...”
(Sözüm fırıldaklardan dışarı!)
Gunaydin Elif hanim,
Epeydir yoktunuz, uyeliginiz de silinmişti. Nerdeyse kayip olani verecektim :) Neyse, hos geldiniz.
Sarkinizi buruk bir keyifle dinledim, sozleri huzunluydu cunku... Ben de moral olarak size Ahmet Arif'ten bir direniş alintisi gönderiyorum. Direne direne okuyun :)
"Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip…
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının…
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile..."
ISTANBUL BARO BASKANLIGINA FILIZ SARAC SECILDI!
Kendisini kutluyor ve basarilar diliyorum.
Kadınların sadece doğurma makinası olarak eve kapatılması için karanlık adımların atıldığı bu dönemde bir kadın avukatı başkan seçen İstanbul Barosu üyelerini de kutluyorum.
Doktor hastasına:
- İdrar tahlili yapmamız gerekiyor, dedi, şu kabı kullanabilirsiniz.
Hasta sordu:
- Hepsini doldurayım mı?
Doktor cevap verdi:
- Yok, biraz dudak payı bırakın.
Önemli olan hayata yıllar değil, yıllara hayat katmaktır. (Çin Atasözü)
AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan,
kadınlar için uygun gördüğü "kariyeri",
partisine üye olan Mehmet Ali Çelebi'ye
rozet takma töreninde yinelemiş.
“Senin çocuk kaç tane?” diye sormuş.
Çelebi, “Bir tane efendim” diye cevap verip, yanındaki eşini işaret ederek, “Doktora, kariyer..." diyerek "kem küm" etmiş.
Erdoğan itiraz etmiş:
“Olmaaaz, bu işin kariyeri çocuk doğurmak. Sayıları artırmak lazım, Allah’tan isteyelim, devam. Çocuk çok önemli. Bak PKK’nın beş tane, on tane, on beş tane var.” (Haberler)
...........
Artık "arabada 5, evde 15" mi olur, nasıl olur bilinmez ama emir bÖYYÜk yerden geldiğine göre Celebi'yi fazla mesai bekliyor demektir. Eee, kolay mı iktidara(!) ortak olmak?!
Sanat dünyayı yansıtan bir ayna değil,
dünyayı şekillendiren bir araçtır. (Bertolt BRECHT)
AKILDIR TEK İMAM
Ömürlerden ömür seçtiniz ey krallar
Ve hâlâ ömür ekliyorsunuz ömürlere insafsızca
Neden görmezsiniz ki yüceliğin yollarını
Bir kadın avcı da gidebilir savaşa
Fakat kimileri istiyor ki çıksın bir imam
Nutuk atsın dursun sağır dilsiz kıtalara
Beyhude! Tek bir imamı var insanın
O da akıldır yol gösteren sabah akşama
EBUL ALA el MAARRI
Çeviri: Prof. Dr. Mehmet Hakkı Suçin
Bilgi:
Ebul-Alâ el-Maarri, hicri 363 yılında bugünkü Suriye’de bulunan Maarrat en-Nu’man beldesinde doğdu. Çocukluğunda geçirdiği çiçek hastalığı nedeniyle kör olan Maarri 11 yaşında şiir yazmaya başladı.
Başlıca eserleri arasında Bağışlanma Risalesi, Gereksizliğin Gerekliliği, Fasıllar ve Gayeler ile Kavın Kıvılcımı sayılabilir. Hicri 449 yılında vefat etti. Ölümünden bu yana 1573 yıl geçmesine karşın çağımızın çağdaşı bir şairdir.
- Kaynak: Ozdemir INCE
Bir köpeğin dostluğu, bir dostun köpekliğinden iyidir. (Yılmaz GUNEY)
Gazetecilerle bir sohbeti sırasında laf, şu veya bu nedenle Erdal İnönü'ye gelince Turgut Özal, İnönü'nun zayıf vücuduna deginerek;
- Yurt dışına çıksa yabancılar ülkemizde kıtlık var sanırlar, diye şaka yollu gönderme yapar.
Bunu bir baska sohbet sirasinda duyan Erdal İnönü şu cevabı verir:
- Sayın Özal'ı görünce de kıtlığın nedenini anlarlar herhalde.
Adamın biri eski bir evde eski bir lamba bulmuş. Orasıyla burasıyla oynarken lambadan bir cin çıkıvermiş ve adamın önünde eğilip:
- Dile benden ne dilersen, demiş.
Adam, ilk şaşkınlığı atlatıp cevap vermiş:
-Bir otoban yapmanı istiyorum. Evimin önünden başlayıp Ay'a kadar gitsin. Hafta sonlarında arabamla gidip çay içebileyim.
Cin, adamı terslemiş:
- Bu ne biçim dilek bey amca?! Adam gibi bir şey iste!
Adam, biraz düşünüp cevap vermiş:
- Peki, öyleyse bana kadınları anlama yeteneği ver.
Cin, birkaç kez yutkunduktan sonra adama dönmüş ve:
- Abicim, demiş, otoban kaç şeritli olsun ?
İzahı olmayan şeylerin mizahı olur.
(Aziz NESİN)
Temel yolunun üstünde muz kabuğu görmüş, “Eyvah, yine düşeceğim” demiş.
Parmak, Ay"ı gösterdiği zaman parmağa değil, Ay'a bakmak lazımdır. (Maya Atasözü)
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
ve
MÜCADELE ARKADAŞLARI,
Cuma dualarında ONLARI yok sayan ulusal onurdan yoksun hainlerin inadına her Cuma bu başlıkta anılacaktır.
"Bazen rüzgarın saçımı dağıtmasına, yağmurun yüzümü ıslatmasına, birilerinin kalbimi kırmasına izin veririm. Sonra; saçımı toplarım, şemsiyemi açarım ve kalbimi kaparım. Hepsi bu…" (Can YÜCEL)
"Doğduğumda siyahtım,
Büyürken siyahtım,
Güneşe çıktığımda siyahtım,
Korkunca siyahtım,
Hastayken siyahtım,
Öldüğümde hala siyahım!
Ve sen beyaz çocuk;
Doğduğunda pembesin,
Büyürken beyazsın,
Güneş’e çıktığında kırmızı,
Üşüdüğünde mor,
Korktuğunda sarı,
Hastayken yeşil,
Öldüğünde de grisin!
Sen şimdi bana “RENKLİ” mi diyorsun hala?"
- BİLGİ:
Afrikalı siyahi bir çocuğun bu şiiri,
2005'te "Dünyanın En İyi Şiiri" seçildi.
MADEN CEHENNEMİNDE PATLAMA ANI
"Bugünlerde sabah akşam grizu anlatılıyor ama yerin yüzlerce metre derininde alev topunun önünde savrulanlardan, o anlarda yaşananlardan pek söz eden olmuyor.
Gelin, bizzat yaşayan Salih Kılavuz'dan dinleyelim o anları:
'Bir alev topu ocağın koridorlarını sardı. Yakıcı rüzgar beni yaprak gibi savurdu. Sağa sola çarpa çarpa düştüm bir yere… Kaçacak yer yoktu. Toparlanma imkanımız yoktu.
Ayağa bile kalkamadan ikinci patlama oldu! Bu kez her yanı toz bulutu sardı… Göz gözü görmüyordu, zaten gözlerimi açabilecek durumda da değildim. Boğulacak gibiydim, ölüyorum diye düşündüm… Kendimden geçmişim.
Birinin beni dürttüğünu dürttüğünü hissettim. Öldüm, mezardayım dedim, sorgu meleği geldi bana sual soracak! Açmadım gözlerimi korkudan… Neden sonra, ‘artık ne soracaksa sorsun da ben de gideceğim yere gideyim' deyip gözlerimi araladım.
Yaşıyordum…
Madenci arkadaşlardan birinin üzerine düşmüşüm. Koridordaki sitim borusundan sızan temiz hava üzerine düştüğüm arkadaşın uyanmasını sağlamış, o beni uyandırmaya çalışıyormuş meğer.
Orada çaresizce yerde yatan arkadaşlarıma baktım. Ellerimi kaldırıp, ‘Allah'ım, şurası yarılsa da kuş olup yükselsem. Gökyüzüne çıksam buradan, çocuklarıma kavuşsam' diye yalvardım.
Bulunduğumuz noktada 35-36 madenciydik. Çoğu orada can verdi. Ben faciadan kurtulan 18 kişiden biriydim. Bir arkadaşım vardı, Ali. Kazadan dakikalar önce madenin içinde kafasının üzerinde bulunan bir direği göstererek, ‘Ali oradan çekil başına maşına düşer' demiştim. O da bana, ‘Aman be Salih, nasıl olsa öleceğiz, ha bugün ha yarın' demişti. Ali o gün madenden çıkamadı!'
7 Mart 1983'te Zonguldak Armutçuk'ta, tıpkı Amasra'da olduğu gibi grizu patlamıştı. 103 canımızı yitirdik. O gün 27 yaşında olan Salih Kılavuz yıllar sonra 2014'te grizuda yaşananları ve yana yana ölümü bu cümlelerle özetlemişti Ereğli Bülten gazetesine."
- KAYNAK+ ALINTI: Yücel ARI
Yüreğinde yeşil bir dal saklarsan, şarkı söylemeye bir kuş gelecektir. (Çin Atasözü)
ALLAHA EMANET..... Mİ?
Hemen hemen her doğal afette veya
ihmaller sonucu toplu ölümlere yol açan maden kazaları ve benzeri olaylarda olduğu gibi, 41 cana mal olan Bartın faciasında da yetkili ve etkililer “kader”den, “fıtrat” tan, "şehit edebiyatı"ndan dem vurarak, “hesap sorulacak” yaygaralarıyla toplumun gazını almaya çalışıyorlar.
Devletler, kömür madenleri, tersaneler, inşaatlar başta olmak üzere tüm iş yerlerinde güvenlik önlemleri alınmasını sağlamakla sorumlu ve yükümlüdürler.
Güvenlik önlemi alınmayan iş yerlerinde meydana gelen ölümlerden dolayı Allah’a, kadere, fıtrata ve benzeri kavramlara sığınılamaz.
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti bir "molla devleti" değildir ve asla olmayacaktır.
"Elim sanata düşer usta
Dilim küfre, yüreğim acıya
Ölüm hep bana
Bana mı düşer usta?
Sevda ne yana düşer usta
Hicran ne yana
Yalnızlık hep bana
Bana mı düşer usta?
Gurbet ne yana düşer usta
Sıla ne yana
Hasret hep bana
Bana mı düşer usta?"
REFİK DURBAŞ