Siyonizmin ve yahudi yerlesiminde geriye sayim basladi. Artik hicbir sey eskisi gibi olmayacak onlar icin. Amma velakin, Yahudileri ve siyonizmi bitirecek olan kendilrine faydasi olmayan, Allahin ayetlerini ucuza bir cuval komure bir paket makarnaya satan munafik karekterli, korkak, mefaatci, muslumanlar degil... Yollardir siyonist dikta altinda ezilen amerikalilar ve siyonist diktaya karsi ayaklanan dunyadaki samimi hiristiyanlar ve samimi yahudiler bitirecek siyonist yahudi zulmunu butun dunyayi felakete suruklenmeye niyetlenmis bu seytanin evlatlarini. Koyunlastirilmis, uyusturulmus, uyutulmus muslumanlar hic heveslenmesin.
Allah bu zamanda cemaat ve topluluk liderlerine yardım etsin hem lideri önderi ve imamı hem bir nevi temsilde hata olmasın çobanı oldukları yani sorumlulukları altında bulundukları cemiyetlerin efradları ile beraber sıratı müstakimden ayırmasın.Zira bir topluluğa girmek isteyen tabiri caizse her telden her neviden her niyyetten insan bulunabilir zira o kudsiyette olan kapılar cami kapısı gibi her insana açık olduğundan hem de nasıl ki şeytanın dahi kendisinden kaçtığı kahraman Ömer efendimiz dahi namaz kılar iken yani insanlara karşı en savunmasız halde iken hançerlenmesi ve neticede vefat etmesi gösteriyor ki bu Kudsi hizmet ve liderlik hem zahiren çok tehlikeli olsa da hem ahiret namına tabiri caizse Allah ile kul arasında yalnız ihlas ve samimiyet karşılığında çok karlı bir alış veristir.Allah bu gibi lider imam ve önderleri cemiyetlerinde bulunan mümin ve müslümanlarla beraber nihayetinde gerçek sahili selamet olan selam ve esenlik yurduna idhalini nasip eylesin amin.
Ya Rahim münafık ve kâfirlerin dostluğundan sana sığınırız ve lütfundan imanda devamlı ve istikrarlı bir kuvvet ve sebat İslam'da ise senden dirayet isteriz..amin.
Sûr’a bir defa üfürülünce, yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine bir çarptırılınca, işte o gün olacak olmuş (kıyâmet kopmuş)tur. Gök de yarılmış ve artık o gün, o da çökmeye yüz tutmuştur.” (el-Hâkka, 13-16)
“Yerin ve dağların sarsılacağı ve dağların akıp giden kum yığını olacağı günü (kıyâmeti) hatırla.” (el-Müzzemmil, 14)
“Yıldızların ışığı söndürüldüğü, gök kubbe yarıldığı, dağlar ufalanıp savrulduğu ve peygamberlerin (ümmetleri hakkında şahitlik) vakti tayin edildiği zaman (artık kıyâmet kopmuştur).” (el-Mürselât, 8-11)
“O gün yer başka bir yere, gökler de (başka göklere) dönüştürülür…” (İbrahim, 48)
“(Düşün o) günü ki, yazılı kâğıtların tomarını dürer gibi göğü toplayıp düreriz. Tıpkı ilk yaratmaya başladığımız gibi onu tekrar o hâle getiririz. (Bu,) üzerimize aldığımız bir vaad oldu. Biz, (vaad ettiğimizi) yaparız.” (el-Enbiyâ, 104)
“(Rasûlüm!) Sana dağlar hakkında soruyorlar. De ki: Rabbim onları ufalayıp savuracak. Böylece yerlerini dümdüz, bomboş bırakacak! Orada ne bir iniş, ne de bir yokuş görebileceksin
Saman yolu galaksisi dunya gunesin etrafinda gunes de butun yorungesindeki gezegenlerle birlikte samanyolu galaksi etrafinda donup duruyor. Zannımca kiyamet, sadece samanyolu galaksinde bir kara delikle kopacak. Karadelik gunes sitemimiz toz bulutu halinde puskurtecek **** Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Size arşı taşıyan meleklerden bahsetmem konusunda bana izin verildi. Onlardan her birisinin kulak memesi ile boynunun arasındaki mesafe yedi yüz yıldır" (Ebû Dâvûd Sünne,18): Abdullah b. Amr "Arş`ı taşıyan melekler sekiz tanedir" der. Sa`id b. Cübeyr âyetteki "sekiz melek" ifadesini sekiz saf melek olarak tefsir etmiştir. Bu meleklere Allahu Teâlaya yakın ve meleklerin efendileri olmalarından dolayı Kerûbiyyûn melekleri denilir. İbn Abbâstan nakledilen bir rivâyete göre Kerûbiyyûn melekleri, sekiz bölümdür. Onlardan her bir cinsinin insan, cin, şeytan ve melek gücü kadar gücü vardır (İbn Kesîr, Tefsiru`l-Kur`âni`l-Azîm, VIII, 239). Burada madde belki de icine dogru cokecek, atom alti parcaciklarina bolunecek. Bir tek maddenin icindeki Allahin makami etkilenmeyecek. Bugun bir atomu parcalayinca muazzam bir enerji aciga cikiyor. Atom parcalanabilir ama her ne elementin atomu olursa olsun, atomun icindeki Allahin makami hic bir kuvvet hic bir guc zarar veremez. Icimizden disimiza rabbimizle cevriliyiz. Bir birinden bagimsiz Atomlarimizin ( ortalama 10 uzeri 28 kadar)bir araya gelip birlesip molekullerimizi olusturmasi (5, 6 trilyon)molekullerimizin bir araya gelip bedenimizi olusturmasinda ki tutkal, ayni yildizlari bir arada tutan tutkal gibi... Simdi kiyamette madde icine dogru cokerken etkilenmeyecek teksey icimizde ve disimizda ki Allahin makami, singularity denilen hersyin ona donustugu o makam... Kiyameti gokyuzunun butun yildizlarin milyarlarca galaksiler ile birbirine girmesini dusunmek ve bu gok yuzunun ustunde bir yerde de Allahin mekaninin oldugunu dusunmek Allaha mekan tayin etmektir ki Allah cc. Mekandan münezzehtir. Allahin mekani hersey Allahin mekaninin icinde oldugundan herseyin mekani vardir ama Allahin mekana ihtiyaci yoktur. Bir bardagi, bir dagi paramparca edebilirsiniz ama Allahin onun icindeki makamina hic birsey yapamamis olursunuz. Herkes Efendimiz s.a.v mirac yolculugunu uzayin sonuna gittigini dusunur. Ama efendimiz mescidi aksada kildigi namazdan sonra Allah cc ile uzaya veya uzayin sonuna ciktigini dusunmek Allaha mekan tayin etmektir. Demek oluyor ki hasa uzayin sununda Allahin mekani var. Oysa efendimiz kendi icindeki aleme dogru yolculuga cikmis olabilir. Yani uzayin derinkilerine burak ile yada refref ile ciktigini dusunmek yerine kendi icindeki alemde rabbinin makami var. O aklindan gecenleri bile bilecek kadar senin icinde olan bir rabbi, Allahi uzakta gorusmeye gittigini dusunmek izaha muhtac geliyor. Butun Alemler ayni. Mesela isik ile gorusmek istesen gunese gitmene gerek yok. Isiga cikman yeterli. Ve bu tek isik seni kapladigi gibi butun alemi ayni anda kapliyor. Cunku icin disin isik. O yuzden namaz muminin miraci. Cunku namaz aslinda icindeki Allahin makanina yaptigin yolculuk. O yuzden bence mirac efendimize en yuksek derecede nasip olmus. Ama herkes kendi icinde bu miraci aramali. Unutmayin bir saat tefekkur bir yil ibadetten evladir. ALLAH CC ne buyuruyor kudsi hadiste. Ben bir hazineydim bilinmek ve sevilmek istedim. O yuzdsn Alemi yarattim. O ozaman bir yerde bir hazine oldugunu bilmenin hazinenin mi daha cok bilinmeye ihtiyaci var. Yoksa o hazineye ohtiyaci olanlarinmi o hazineyi bilmeye ihtiyaci var. Namaz oruc ibadet Allahin insan kulunun kimligi. ALLAHIN insan kullari ibadetlerle kendilerini tanitiyorlar sevrelendikleri esyalara alemlere. Allahin kulu, Allahin sevgili kulu, Allahin sevmedigi kulu, Allaha isyankar kul... gibi yani ibadetinde itaatinde olan kul itaatkar kul kimligi ile taniniyor kendini cevreyeleyn elbisesindsn arabasina, evinkn duvarlarina hersey onu o seyle taniyip seviyorlar. ALLAHin bizden istedigi en onemli sey onu kesfetmek. Her gun onu daha cok kesfe tanimaya cikamak... kulluk olmadan bu kesif kapilari acilmaz. Ibadetler bir amac degiller. Amac Allahi daha iyi tanimak kesfetmek, ibadetler Allahi kesfetme yolculugunda karsilasacagin kontrol noktalarinda cikarip gosterdigin kimligin...
Allah haşa yaratmada israf etmez zira insan soyundan sülalesinden olanlara ırsi olarak benzeyebilir ancak Allah israfı sevmediğinden her canlı bir birinden farklılık gösterir .
Mesuliyet. Ölüm odaklı yaşıyorum sevgili bir an aklımdan çıkmıyor bu aralar gözlerim hep bu nihayette Zira elestüden başlayıp tanrıya bugüne gelene kadar çok sözverdim.
Senden isteğim sözlerimi tutabilmek için bana dua et,mesuliyet büyük.
Şu zamanın en büyük karı evlatları arasında Yusuf aleyhisselam da bulunan Yakup aleysselamın evlatlarına yalnızca müslüman olarak can verin öğüdüdür.mana olarak Bakara 132.ayetidir.
Tanrı yani Allah insanları kullanmaz zira Tanrı yani Allah'ı n kulları kullanmaya ihtiyacı yok ve bundan münezzehtir sadece iradesiyle iman edenler tanrının yani Allah'ın emrine itaat ederler itaatin gereklerini halis bir niyetle hayatlarında devam ettirirler ve inananlar yalnız Allah'a ibadet ve itaatle huzur bulurlar zira huzur İslam'da olduğunu bilirler cahiller bilmese de.
Sanırım yıl 2001 civarı idi İstanbul hukuk fakültesinin bir final sınavında teklerin anfisi diye tabir edilen yerde bir garip aşk içinde evet dersten kalmayı göze alarak monarosadan bir kıta yazmıştım.ve dersten kalıp kalmadığını hatırlamıyorum ama Sezai Karakoç ve monarosa benim için yüksek bir değerdedir rahmetle anıyorum Allah rahmet ve mağfiret etsin amin.
Reklamı Kapat 17 Kas 2023 - 04:30- Kültür-Sanat Sezai Karakoç ABONE OL Google News Sayfamız İslam dünyasının yeniden dirilişini amaç edinen ve hayatı boyunca "diriliş" kavramı çevresinde zinde bir bilinç uyandırmaya çalışan fikir adamı, başta şiir, siyaset ve düşünce olmak üzere, dünya Müslümanlarının uyanışını amaç edindi.
Sezai Karakoçmask Büyütmek için resme tıklayın
Sezai Karakoç'un, Müslümanların uyanışı düşüncesiyle yoğurduğu Diriliş dergisinde İslam klasiklerine, çağdaş İslam düşünür ve edebiyatçıların eserlerinden çevirilere yer verildi. Bunun yanı sıra Batı klasiklerinden ve çağdaş Batı edebiyatı ve düşüncesinden birçok metnin tercümesi yayımlandı.
Müslümanların yeniden bütünleşmesini hayat memat meselesi olarak gören, bunun için millet, ülke, devlet ve medeniyet kavramlarına özel bir önem atfeden ve bu kavramları, İslam inanç ve düşüncesi ışığında ayrıntılı bir şekilde yazıp anlatan şair, yazar ve mütefekkir Sezai Karakoç'un vefatının üzerinden 2 yıl geçti. Hayatını "Diriliş Nesli" dediği, yeni bir gençliğin yetişmesine adayan, tam adı Ahmet Sezai Karakoç olan usta edebiyatçı, 22 Ocak 1933'te, Birinci Dünya Savaşı'nda Kafkas cephesinde çarpışırken Ruslara esir düşen tüccar Yasin Bey ile Emine Hanım'ın oğlu olarak Diyarbakır Ergani'de dünyaya geldi. Çocukluğunu Ergani, Maden ve Piran'da (Dicle) geçiren Karakoç, ilkokulu 1944'te Ergani'de tamamladı. Parasız yatılı kaydolduğu Maraş Ortaokulunu 1947'de bitiren şair, 1950'de Gaziantep Lisesinden mezun oldu.
HENÜZ KÜÇÜK YAŞLARDA OKUMA MERAKI BAŞLADI Sezai Karakoç, ilkokulda Battal Gazi kitaplarını, Ahmediye ve Muhammediyeleri okuyup, dinledi, ortaokulda ise Namık Kemal, Ziya Paşa, Tevfik Fikret ve Ziya Gökalp'in eserlerini okudu. 20. yüzyıl İslamcılık düşüncesi içinde yazdığı kitaplar, şiirler ve kurduğu parti, düşünce ve hareketi ile ayrı bir yere sahip olan Karakoç, okumaya büyük bir sevgi besledi ve lise yıllarında Batı klasiklerine başladı. Mütefekkir Karakoç, Necip Fazıl Kısakürek'in çıkardığı Büyük Doğu dergisinin tutkulu bir okuyucusu oldu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinin (SBF) sınav sonuçlarını beklerken, Necip Fazıl ile tanışmak üzere yanına giden Karakoç, Kısakürek ile tanıştıktan sonra bir daha hiç ayrılmadı. Karakoç, 1950'li yıllarda Büyük Doğu'nun sanat edebiyat sayfalarını yönetti, 1955'te ise üniversitenin maliye bölümünden mezun oldu. Maliye Bakanlığında Hazine Genel Müdürlüğü Dış Tediyeler Muvazenesi bölümünde 1955'te çalışmaya başlayan edebiyatçı, girdiği sınavı kazanarak 11 Ocak 1956’da maliye müfettiş yardımcısı oldu. Karakoç, 1959'da gelirler kontrolörü olarak İstanbul'a atandı, görevi gereği yurdun birçok yerini görme imkanı buldu. Usta edebiyatçı, askerlik vazifesini ise 1960-1961'de Ankara ve Ağrı'da yaptı.
İLK YAZILARI BÜYÜK DOĞU'DA YAYIMLANDI İlk yazılarını 1950'li yıllarda Büyük Doğu'da yayımlayan Karakoç, 1963'ten itibaren Yeni İstanbul gazetesinde "Karakoç" imzasıyla günlük yazılar kaleme aldı. Diriliş dergisinden önce ve derginin yayına ara verdiği dönemlerde A Dergisi, Akpınar, Büyük Doğu, Düşünen Adam, Hilal, Hisar, İslam Düşüncesi, Mülkiye, Papirüs, Pazar Postası, Soyut, Şiir Sanatı, Türk Dili, Türk Yurdu gibi dergilerde deneme ve şiirleri yayımlandı. Yazar Karakoç, aralarında Yeni İstiklal, Babıalide Sabah ve Millî Gazete'nin de bulunduğu gazetelerde günlük yazılar yazmaya devam etti ve 1975'ten itibaren kendi çıkardığı "Diriliş" dergisi dışında hiçbir yerde yazmadı. Türk edebiyatının en sevilen şiirlerinden biri haline gelen "Mona Rosa" şiiriyle okuyucunun kalbinde taht kuran Karakoç, "Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine" şiirini ise çok sevdiği İstanbul'a yazdı. Şiir ve yazılarında, dergilerinde, kitaplarında ortaya koyduğu dünyayı gerçekleştirmek üzere 1990'da Diriliş Partisini kurdu. Karakoç, 7 yıl partinin genel başkanlığı görevini yürüttü. Diriliş Partisi, 19 Mart 1997'de kapatıldı.
MÜSLÜMANLARIN UYANIŞINA ESERLERİYLE EMEK VERDİ Dünya savaşlarından yenik çıkan İslam dünyasının yeniden dirilişini amaç edinen ve yazı hayatı boyunca "diriliş" kavramı çevresinde zinde bir bilinç uyandırmaya çalışan mütefekkir Karakoç, eserleriyle dünya Müslümanlarının uyanışını sağlamayı amaçladı. Düşünce dünyasını sistematize eden diriliş kavramını ilk kez 1954'te kullanan Karakoç'un Tunus ve Cezayir’deki bağımsızlık savaşlarını konu alan "Bir Milletin Basübadelmevti" yazısının yer aldığı ilk dergi girişimi Yeni Ay, savcılığın izin vermemesi sebebiyle dağıtıma çıkmadan toplatıldı. Sezai Karakoç, ikinci dergi girişimini ise üniversite son sınıftayken iki sayı çıkan "Şiir Sanatı" dergisiyle yaptı. Garip akımının yalınlaştırdığı şiir ortamına bir lirizm aşısı yapan dergide Karakoç'un yanı sıra Cemal Süreya, Gülten Akın, Orhan Duru, Muzaffer Erdost, Rami Ayas, Seyfettin Başçıllar, Erdal Öz, Nuri Pakdil, Güner Başar, Nahit Güçlü, Baha Galip Tunalıgil, Abdullah Rıza Ergüven ve Şahinkaya Dil'in şiirleri yer aldı.
DİRİLİŞ DERGİSİYLE BİR NESLİN FİKİR DÜNYASINI YOĞURDU Yayımlandığı yıllarda içerdiği yazılar nedeniyle defalarca kapatılan ve toplatılan Diriliş dergisi, bir edebiyat ve sanat dergisi olmasının yanı sıra, İslam düşüncesi ve siyasetinin şekillendiği bir yayın organı da oldu. Karakoç, 1960'ta Diriliş Dergisi’nin ilk sayısını çıkardı. Gazete formatında da yayımlanan Diriliş Dergisi’nin yayımını aralıklı olarak 1992 yılına kadar sürdürdü. Dergide İslam klasiklerinden, çağdaş İslam düşünür ve edebiyatçıların eserlerinden çevirilere yer verildi. Bunun yanı sıra Batı klasiklerinden ve çağdaş Batı edebiyatı ve düşüncesinden birçok metnin tercümesi yayımlandı. Dergide, bir taraftan Seyyid Kutub, Malik bin Nebi, Muhammed Hamidullah, Malcolm X, Muhammed İkbal, Seyyid Hüseyin Nasr Türk okuyucuyla tanıştırılıp, çağdaş Afrika edebiyatı tercüme edilirken, bir taraftan da başta Mesnevi olmak üzere Kuşeyri, İbni Hazm, Niyazi Mısri, Muhyiddin Arabi, Firdevsi, Aziz Mahmut Hüdayi'nin eserleri tercüme edildi. Doğu kadar Batı düşüncesi ve edebiyatına da açık olan Diriliş'te, Kierkegaard, Heidegger, Rene Guenon, Erich Fromm, Goethe, Rimbaud, Rilke, Ezra Pound, Virginia Wolf ve Faulkner'in de aralarında bulunduğu çok sayıda edebiyatçının yazı ve şiirleri okuyucuya sunuldu. Sezai Karakoç, yazın hayatı boyunca kendi adının yanı sıra Mehmet Leventoğlu, Zülküf Canyüce, Sait Yeni, M. Cemil, Mehmet Yasin, M. Yasin, Mehmet Yasinoğlu, Zafer Karip, M.B.Y., S.K., S.Y., M.L., M.Y., M.S. Karakoç, Mehmet C. Güneş müstearlarını kullandı. Usta edebiyatçı, 1968'de "MTTB Milli Hizmet Armağanı", 1970'te sürgündeki Macar yazarlarının takdir ve şükranlarının nişanesi olarak "Gümüş Hürriyet Madalyası", 1982'de "Türkiye Yazarlar Birliği Hikaye Ödülü", 1988’de "Üstün Hizmet Ödülü", 1991'de ise 22. Dünya Şairleri Kongresinde "World Academy of Art and Culture Ödülü"ne layık görüldü. Diyarbakır'da bir bulvara adı verilen Karakoç, 16 Kasım 2021'de İstanbul'daki evinde, kendi ifadesiyle "dünya sürgünü"nü tamamladı. Karakoç'un cenazesi "Şehzadebaşı'nda Gün Doğmadan" şiirinde "Yerleşecek yer aramamak, caminin avlusunda, soğuk bir taşa oturmak, gün doğmadan Şehzadebaşı'nda" mısrasıyla yer verdiği Şehzadebaşı Camii Haziresi'ne defnedildi. Karakoç'un şiirleri Büyük Doğu, Hisar (1951-54), Mülkiye (1952-53), İstanbul (1953-57) Şiir Sanatı (1955), Hamle (1955), Pazar Postası (1957-58), Türk Yurdu (1959), Hür Söz (1961), Soyut (1965), Hilal (1965) ve Diriliş (1960-92) dergilerinde yayımlandı.
SEZAİ KARAKOÇ'UN ESERLERİ: Şiir: Körfez (1959), Şahdamar (1962), Hızırla Kırk Saat (1967), Sesler (1968), Taha’nın Kitabı (1968), Gül Muştusu (1969), Şiirler I (Hızırla Kırk Saat) (1974), Şiirler II (Taha’nın Kitabı, Gül Muştusu) (1974), Şiirler III (Körfez, Şahdamar, Sesler) (1974), Şiirler IV (Zamana Adanmış Sözler) (1975), Şiirler V (Ayinler) (1977), Şiirler VI (Leylâ ile Mecnun) (1980), Şiirler VII (Ateş Dansı) (1987), Şiirler VIII (Alınyazısı Saati) (1989), Şiirler IX (Monna Rosa) (1998), Gün Doğmadan (Bütün Şiirleri) (2000).
Hikaye: Hikayeler I (Meydan Ortaya Çıktığında) (1978), Hikâyeler II (Portreler) (1982).
İnceleme-Araştırma: Yunus Emre (1965), Mehmet Akif (1968), Mevlana (1996).
Eleştiri: Edebiyat Yazıları I (1982), Edebiyat Yazıları II (1986), Edebiyat Yazıları III (1996).
Tiyatro: Piyesler I (1982), Armağan (1997)
Düşünce: İslam’ın Dirilişi (1967), İslâm Toplumunun Ekonomik Strüktürü (1967), Dirilişin Çevresinde (1967), Yazılar (1967), İslam (1967), Kıyamet Aşısı (1968), Mağara ve Işık (1969), Allah’a İnanma ve İnsanlık (1970), Ölümden Sonra Kalkış (1970), Ruhun Dirilişi (1974), Çağ ve İlham I (1974), Yitik Cennet (1976), İnsanlığın Dirilişi (1976), Diriliş Neslinin Amentüsü (1976), Çağ ve İlham II (1977), Gündönümü (1977), Çağ ve İlham III (1980), Makamda (1980), Diriliş Muştusu (1980), Çağ ve İlham IV (1986), Düşünceler I (1986), Fizik Ötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi I (1995), Fizik Ötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi II (1995), Fizik Ötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi III (1995), Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı I (1996), Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı II (1996), Unutuş ve Hatırlayış (1996), Varolma Savaşı (1997), Düşünceler II (Kurumlar) (1997), Samanyolunda Ziyafet (2004).
Günlük Yazılar: Sütun I (1967), Farklar (1967), Sütun II (1969), Sûr (1975), Gün Saati (1986). Milli gazeteden alıntıdır rahmetle monarosanın şairi.
Ya ilahel alemin emaneten sahip olduğumuz nimetlerine karşı şükürden aciz kaldığımız zamanlar oluyor bari bu zamanlarda bizi tevbe-i istiğfar dan bizi ayırma amin.
Allah diyor ki sen buluş ve keşif yapmakla ilimden sadece deryada bir kuşun okyanusa gagasını batırmakla gagasındaki su kadar ilim öğrendin hem öğreneceğin çok şey var daha neler öğreneceksin hem çok cahilsin.hem daha yaşlanacaksın unutmakla malülsün hem de yaşlanmana izin verirsem belki bunayacaksın.vaktin kıymetini bil malikini bil tanı sahibini tanı.
bilim maddesel olarak keşif yapar buluş yapar ilerler hatta daha ilerler ilerler
Ancak keşif buluş ilerleme dediği şey bu manada evrende kâinatta Allah'ın kendine verdiği maddesel malzemelerle buldum keşfettim zanneder halbuki evren yaratılalı beri o malzemeleri zaten insanın önüne sergi yapan zat sadece bilim adamlarının b keşif yaptığında keşfettim dediğinde veya buluş yaptığında zaten vardı sen sadece sana verdiğim aklı gereğince kullanmadın ve bulma işlemini yaparken de zaten ben bunu kâinatta sana malzemeleriyle sundum sadece bu zamana kadar sen adeta kör gözlerle etrafa bakıyordun der gibi.Ve Allah diyor ki sana verdiğim malzemelerle bunu ben buldum ben keşfettim benim aklım erdi deme benim verdiğim akıl ile buldun benim verdiğim göz ile gördün benim verdiğim maddelerle keşfettin ve sana verdiğim bu imkanları senden almaya elbette Kadir'im ahmaklığı bırak sahibini malikini herşeye kadir olan Allah'ın kudretini tanı bir daha tabiri caizse şebeklik etme.hadi ilerle ilerle.
Siyasal islami hic bir zaman islamdan gormedim. Erbakani hic bir zaman samimi bulmadim. Nedenmi Ryazis salihinden bu hadis
Ebû Mûsâ el–Eş’arî radıyallahu anh şöyle dedi: Amcamın oğullarından ikisiyle Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in huzuruna girmiştim. Onlardan biri: – Yâ Resûlallah! İdaresini Cenâb–ı Hakk’ın sana verdiği görevlerden birine bizi âmir tayin et! dedi. Öteki amca oğlu da benzeri bir şey söyledi. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Vallahi biz isteyeni veya görev hırsı bulunanı yönetici yapmıyoruz.”
Peki simdi gel de, secilmek hirsiyla bide miting yapani, miting miting iftira atani, dezanfarnosyon yapani, yalan soyleyen, yalan vaadde bulunana, secim rusveti dagitan kendini tekrar tekrar sectirmek icin her halti yiyene musluman de bu hadisi serif isiginda...
ya ilahi kudret ve kuvveti sonsuz ve külli şeyin Kadir olan Allah'ım bizi aşağıda nihayetinde dercettiğim manada yardımınla şükürden aciz bırakma sayimizde ihtiyarımızda ifamızda ölene kadar kuvvetli ve devamlı ihlas nasip eyle amin.
vatanını seven vatana karşı görevlerini en iyi yapandır diye bir söz var ben de diyorum ki en evvel sana bu toprakları çeşitli sebepler çerçevesinde yurt eden zat ve hem seni yok iken var eden zat hem seni bu topraklara malik ve sahip kılan zat olan n Allah'a karşı görevlerini gereği gibi ifa etmezsen hem de bu vatan topraklarına sahip olduğun için şükretmezsen vatanı emaneten senin tasarrufuna bırakan zat olan Allah tüm emaneti senden alacağı gibi vatanı dahi senden almaya Kadirdir.Neticede bu kudret ve kuvvetten rahatsız olup başka ölümlü fani suni mahlukatın Allah'a nisbeten yok hükmünde olan kudret(!) ve kuvvete (!)sığınmak ahmakane bir tutumdur.
Filistin meselesi benim açımdan her türlü iç ve dış siyasetin üstünde olduğunu inancım gereği bildirmek isterim ancak iç ve dış siyaset kim olursa olsun 75 yıldır inkarı imkansız devam eden yahudi-israil zulmünün karşısında olmak kaydıyla yanında olurum.
nasib kelimesi olumlu cümleler için kullanılır musibet kelimesi ise olumsuz anlamda kullanılır.zulum ile nasib kelimesini yan yana kullanmak benim açımdan zuldür.filistin meselesine gelince Filistinli masum ve mazlumların 75 yıldır zulüm görmesi 75 yıldır aralıksız fasılasız devam eden bir musibettir.musibetlerin defi noktasında her mümin bu musibetin def i ve refi için kendi gücü oranında mücadele edebilir.Ancak Allah'ın bu 75 yıldır aralıksız fasılasız süren zulüm neticesinde biz müminlere Yahudilerin yahudi zihniyetinin dünya labotuarinda nesil bir nifak nasıl bir mikrop olduğunu gösteriyor tabiki biz mümin olarak bunu idrak edebiliyoruz.Ancak İslam coğrafyasındaki gücü erki elinde bulunduran şahıs ve şahısların bu manada ancak koltuk makam ve seçim mücahidi olduklarını da gösteriyor bu aşamada biz yine Allah'ın kitabina ve Allahın gösterdiği rotaya Allah'ın yardımıyla itibar ediyoruz zira Allah'a ve rotasına gücü oranında itibar etmeyen Allah'ın yarattığı mahluklara itibar eder ki bu da En evvel itibar edilmesi gerekenden çıkıp rotasız bir gemide seyrüsefer etmeye benzer.Ne zaman ki Allah'ı aradan çıkarıp haşa kullara itibar ettiniz o zaman zaten zulme dahi gerek kalmadan Kur'an'ın deyimiyle kendinize zulmetmiş oldunuz demektir.Allah da kitabında hem en evvel kendisine itaat edilmesini hem de rasulune itaat edilmesini emrediyor.Bu minvalde hiç bir kul Allah ve rasulunü en evvel ve önce itaat edilecek olarak görmeden yukarıda bahsi geçen diğer kulları itibara layık görürse ve tercihini o yönde kullanırsa tercihine katlanır.
vatanını seven vatana karşı görevlerini en iyi yapandır diye bir söz var ben de diyorum ki en evvel sana bu toprakları çeşitli sebepler çerçevesinde yurt eden zat ve hem seni yok iken var eden zat hem seni bu topraklara malik ve sahip kılan zat olan n Allah'a karşı görevlerini gereği gibi ifa etmezsen hem de bu vatan topraklarına sahip olduğun için şükretmezsen vatanı emaneten senin tasarrufuna bırakan zat olan Allah tüm emaneti senden alacağı gibi vatanı dahi senden almaya mutlak kudrette Kadirdir.
Maria hanim, anladigim kadari ile benim soyledigim islam memleketinden siz islam ulkesi anlamissiniz. Malesef dunyada anladiginiz sekilde bir islam ulkesi yok. Benim islam memleketinden kastim, islam medeniyetinin hukum surdugu islam cografyasi. Islam cografyasinda 1500 yildir, yunan, yunan olarak, bulgar bulgar olarak, kipti kipti olarak, kurt kurt olarak turk turk olarak yahudi yahudi olarak, kisacasi butun milletler dilleri ile kulturleri ile dinleri ile kalabilmis islamin hosgorusu sayesinde... yalanmi, Oysa Avrupalilar gittikleri her yerde ne soykirimlar yapmislar. Ne soykirimlar... Bizzat amerika kitasinda yasayan biri olarak soyluyorum sadece amerika kitasinda en guneyinden en kuzeyine bugun konusulan resmi dillerin hepsi avrupa dilleri. inglizce, fransizca, ispanyolca, portekizce... sadece 4 yuz yilda avrupalilar, yerli medeniyetlerin sadece dillerini degil, soylarini medeniyetleri irklarini silmis supurmusler. Gececeksin bilimi ilimi. Bugun irailde soykirim yapiliyor. Medeni bati devleti erkaninin, halki tenzih ediyorum, giki cikiyormu. Okadar medeniler madem... Ayrica Benim dinim guzel ahlaki emrediyor. aynizamanda benim dinim ilimi/bilmi de emrediyor. Bundan haberin yokmu yoksa... Her dindar ahlakli olmadigi gibi her dinsiz de ahlaksiz degil. Her ahlakli dinsiz olamadigi gibi her dindarda ahlaksiz degil. Ama sana sunu da soyleyeyim, bugun ahlakli bir ataist, ahlaksiz bir muslumandan Allaha daha yakindir. Zira munafik kafirden asagidadir. Gercek musluman olayina gelince, Maria hanim benim bildigim, ve anladigim kadari ile siz de muslumansiniz. Ben gercek musluman gosteremem, cunku ben kendimin bile nekadar mumin oldugumu bilmezken baskasini nasil bileyim size gostereyim. Siz musluman degilmisiniz. Kurani kerim okudugunuzu da soylemisti bir arkadas. gormek istemektense bence gercek musluman olmak istesin, siz dahil herkes... Sizi gosteriyorum gunumuz muslumanlarina ornek olarak. Siz nekadar gercek muslumansaniz herkes kendince o kadar gercek musluman... o halde muslumanlardan sikayet ederken once herkes kendinden baslasin. Islam tabiki bir yasayis bicimidir. Zaten herkesin islami hakkiyla yasadigi yerde toplum ona gore sekillenir. Dinden bir haber idareciler tarafindan ustten inme, empoze edilen islam, sahsi munafikligin kurumsal munafikliga evrilmesinden baska birsey olamaz ki bu da katmerli munafikliktir. Bugun senin seriatla idare ediliyor dedigin yerlerin hepsi sahsi munafikligin kurunsal munafikliga evrilmis sekli.... Seninle benim aramdaki fark sen islam medeniyetini son 3 yuz yilini batinin son ucyuz yili ile karsilastiriyorsun. Oysa islam 1400 yildir parliyor. Islam medeniyetinin, ilimde bilimde, yasamda pasparlak ilk 11 yuzyulini ne yapalim. Gormezdenmi gelelim. Ayrica yahudiler, Ulus millet dedigin adamlar 3000 senedir ulus millet alcak surunmesindeydiler. Katliam ustune katliam yasadi ulus milletleri avrupada. Sirf ulus olduklari icin cografyadan cografyaya surulduler. Su iki yuz senedir, hatta yuz senedir, hatta 70 senedir ingilizlerin eteklerinin altinda, haksiz kazancla, ahlaksizca kazandiklari paralarla , yaptiklari gizli teskilatlanmalarla, iclerine girdikleri milletleri arkadan vurarak yapmaya calistiklari zorbaliklari basari diye bana sunuyorsan, tesekkur ederim. Benim bunyem bu kadar assagiligi kaldirmaz. almayayim. kuranda, onlarin bu ahlaksiz tavirlarindan insanlik bikmis olacakki, ulus devletleri ile ahir zamanda dunya sahnesinden kazinacaklarini soyluyor. Vatan sevgisi, irk sevgisi dinini din kardesini sevmeye saymaya neden engel olsun. Neden ben turkum. Ama kurtten hic bir ustun yanim olamaz. Aslinda ben sana soyleyeyim bugun turkiyede musluman bir turk turkun her turlusunu musluman gayri muslim kucaklar. Bagrina basar. Saygi duyar. Ama bugun ne kadar ataist turk varsa hepsi muslumandan nefret eder. Orumcek kafali der hakaret eder, bila istisna en egitimlisine bile orumcek kafali der. Yillarca gorduk bunu....
Örnek olması açısından Dünyanın neresinde İslam hukuku ile yönetilen ve sizin tabirinizle kurtulmuş, aydınlanmış bir ülke var. Ahlak dinle ilgili ise, eğitim, uygarlık, bilimle pek ilgisi yok ise neden Kanada da yaşayıp çocuk büyütüyorsunuz? Ben Haçlı savaşları barbarlık değildir demiyorum da siz kıyas yaptınız. Sürekli gerçek Müslüman deniyor ama yakın tarihe baktığımızda ben bir örnek göremedim. Varsa siz gösteriniz.
İslam bir yönetim değil yaşayış biçimi olmalı ve tüm inançlar da öyle. Dinle devlet yönetimi yapılırsa örnekleri ortada.
Milliyetçilik bir ilkedir. İlkesiz toplumlar sadece kalabalıktır. Bir milliyet aidiyeti olmazsa ulus olunamaz. Buna en iyi örnek yine Ortadoğudur. Devlet olmuş ama millet olamamış onca Ortadoğu ülkesi ümmet vicdanı ile ancak Arabistan da festival yapar. Ancak İsrail gibi millet olmuş ve aidiyet duygusu gelişmiş bir toplum da işte böyle koca Ortadoğuyu tek ayak üstünde bekletir.
Vatan sevgisi olmazsa, ırk sevgisi olmazsa sonuçları ortadadır.
Siyonizmin ve yahudi yerlesiminde geriye sayim basladi. Artik hicbir sey eskisi gibi olmayacak onlar icin.
Amma velakin, Yahudileri ve siyonizmi bitirecek olan kendilrine faydasi olmayan, Allahin ayetlerini ucuza bir cuval komure bir paket makarnaya satan munafik karekterli, korkak, mefaatci, muslumanlar degil...
Yollardir siyonist dikta altinda ezilen amerikalilar ve siyonist diktaya karsi ayaklanan dunyadaki samimi hiristiyanlar ve samimi yahudiler bitirecek siyonist yahudi zulmunu butun dunyayi felakete suruklenmeye niyetlenmis bu seytanin evlatlarini.
Koyunlastirilmis, uyusturulmus, uyutulmus muslumanlar hic heveslenmesin.
Sevgili bilemezsin bazen insanın derdini,
Bazen insan sadece mümin yüzü görmek ister.
Allah bu zamanda cemaat ve topluluk liderlerine yardım etsin hem lideri önderi ve imamı hem bir nevi temsilde hata olmasın çobanı oldukları yani sorumlulukları altında bulundukları cemiyetlerin efradları ile beraber sıratı müstakimden ayırmasın.Zira bir topluluğa girmek isteyen tabiri caizse her telden her neviden her niyyetten insan bulunabilir zira o kudsiyette olan kapılar cami kapısı gibi her insana açık olduğundan hem de nasıl ki şeytanın dahi kendisinden kaçtığı kahraman Ömer efendimiz dahi namaz kılar iken yani insanlara karşı en savunmasız halde iken hançerlenmesi ve neticede vefat etmesi gösteriyor ki bu Kudsi hizmet ve liderlik hem zahiren çok tehlikeli olsa da hem ahiret namına tabiri caizse Allah ile kul arasında yalnız ihlas ve samimiyet karşılığında çok karlı bir alış veristir.Allah bu gibi lider imam ve önderleri cemiyetlerinde bulunan mümin ve müslümanlarla beraber nihayetinde gerçek sahili selamet olan selam ve esenlik yurduna idhalini nasip eylesin amin.
Ya Rahim münafık ve kâfirlerin dostluğundan sana sığınırız ve lütfundan imanda devamlı ve istikrarlı bir kuvvet ve sebat İslam'da ise senden dirayet isteriz..amin.
Sûr’a bir defa üfürülünce, yeryüzü ve dağlar kaldırılıp birbirine bir çarptırılınca, işte o gün olacak olmuş (kıyâmet kopmuş)tur. Gök de yarılmış ve artık o gün, o da çökmeye yüz tutmuştur.” (el-Hâkka, 13-16)
“Yerin ve dağların sarsılacağı ve dağların akıp giden kum yığını olacağı günü (kıyâmeti) hatırla.” (el-Müzzemmil, 14)
“Yıldızların ışığı söndürüldüğü, gök kubbe yarıldığı, dağlar ufalanıp savrulduğu ve peygamberlerin (ümmetleri hakkında şahitlik) vakti tayin edildiği zaman (artık kıyâmet kopmuştur).” (el-Mürselât, 8-11)
“O gün yer başka bir yere, gökler de (başka göklere) dönüştürülür…” (İbrahim, 48)
“(Düşün o) günü ki, yazılı kâğıtların tomarını dürer gibi göğü toplayıp düreriz. Tıpkı ilk yaratmaya başladığımız gibi onu tekrar o hâle getiririz. (Bu,) üzerimize aldığımız bir vaad oldu. Biz, (vaad ettiğimizi) yaparız.” (el-Enbiyâ, 104)
“(Rasûlüm!) Sana dağlar hakkında soruyorlar. De ki: Rabbim onları ufalayıp savuracak. Böylece yerlerini dümdüz, bomboş bırakacak! Orada ne bir iniş, ne de bir yokuş görebileceksin
Saman yolu galaksisi dunya gunesin etrafinda gunes de butun yorungesindeki gezegenlerle birlikte samanyolu galaksi etrafinda donup duruyor. Zannımca kiyamet, sadece samanyolu galaksinde bir kara delikle kopacak. Karadelik gunes sitemimiz toz bulutu halinde puskurtecek
****
Hz. Peygamber (s.a.s) şöyle buyurmuştur: "Size arşı taşıyan meleklerden bahsetmem konusunda bana izin verildi. Onlardan her birisinin kulak memesi ile boynunun arasındaki mesafe yedi yüz yıldır" (Ebû Dâvûd Sünne,18): Abdullah b. Amr "Arş`ı taşıyan melekler sekiz tanedir" der. Sa`id b. Cübeyr âyetteki "sekiz melek" ifadesini sekiz saf melek olarak tefsir etmiştir. Bu meleklere Allahu Teâlaya yakın ve meleklerin efendileri olmalarından dolayı Kerûbiyyûn melekleri denilir. İbn Abbâstan nakledilen bir rivâyete göre Kerûbiyyûn melekleri, sekiz bölümdür. Onlardan her bir cinsinin insan, cin, şeytan ve melek gücü kadar gücü vardır (İbn Kesîr, Tefsiru`l-Kur`âni`l-Azîm, VIII, 239).
Burada madde belki de icine dogru cokecek, atom alti parcaciklarina bolunecek. Bir tek maddenin icindeki Allahin makami etkilenmeyecek. Bugun bir atomu parcalayinca muazzam bir enerji aciga cikiyor. Atom parcalanabilir ama her ne elementin atomu olursa olsun, atomun icindeki Allahin makami hic bir kuvvet hic bir guc zarar veremez. Icimizden disimiza rabbimizle cevriliyiz. Bir birinden bagimsiz Atomlarimizin ( ortalama 10 uzeri 28 kadar)bir araya gelip birlesip molekullerimizi olusturmasi (5, 6 trilyon)molekullerimizin bir araya gelip bedenimizi olusturmasinda ki tutkal, ayni yildizlari bir arada tutan tutkal gibi...
Simdi kiyamette madde icine dogru cokerken etkilenmeyecek teksey icimizde ve disimizda ki Allahin makami, singularity denilen hersyin ona donustugu o makam...
Kiyameti gokyuzunun butun yildizlarin milyarlarca galaksiler ile birbirine girmesini dusunmek ve bu gok yuzunun ustunde bir yerde de Allahin mekaninin oldugunu dusunmek Allaha mekan tayin etmektir ki Allah cc. Mekandan münezzehtir. Allahin mekani hersey Allahin mekaninin icinde oldugundan herseyin mekani vardir ama Allahin mekana ihtiyaci yoktur. Bir bardagi, bir dagi paramparca edebilirsiniz ama Allahin onun icindeki makamina hic birsey yapamamis olursunuz.
Herkes Efendimiz s.a.v mirac yolculugunu uzayin sonuna gittigini dusunur. Ama efendimiz mescidi aksada kildigi namazdan sonra Allah cc ile uzaya veya uzayin sonuna ciktigini dusunmek Allaha mekan tayin etmektir. Demek oluyor ki hasa uzayin sununda Allahin mekani var. Oysa efendimiz kendi icindeki aleme dogru yolculuga cikmis olabilir. Yani uzayin derinkilerine burak ile yada refref ile ciktigini dusunmek yerine kendi icindeki alemde rabbinin makami var. O aklindan gecenleri bile bilecek kadar senin icinde olan bir rabbi, Allahi uzakta gorusmeye gittigini dusunmek izaha muhtac geliyor. Butun Alemler ayni. Mesela isik ile gorusmek istesen gunese gitmene gerek yok. Isiga cikman yeterli. Ve bu tek isik seni kapladigi gibi butun alemi ayni anda kapliyor. Cunku icin disin isik.
O yuzden namaz muminin miraci. Cunku namaz aslinda icindeki Allahin makanina yaptigin yolculuk. O yuzden bence mirac efendimize en yuksek derecede nasip olmus. Ama herkes kendi icinde bu miraci aramali.
Unutmayin bir saat tefekkur bir yil ibadetten evladir. ALLAH CC ne buyuruyor kudsi hadiste. Ben bir hazineydim bilinmek ve sevilmek istedim. O yuzdsn Alemi yarattim.
O ozaman bir yerde bir hazine oldugunu bilmenin hazinenin mi daha cok bilinmeye ihtiyaci var. Yoksa o hazineye ohtiyaci olanlarinmi o hazineyi bilmeye ihtiyaci var.
Namaz oruc ibadet Allahin insan kulunun kimligi. ALLAHIN insan kullari ibadetlerle kendilerini tanitiyorlar sevrelendikleri esyalara alemlere. Allahin kulu, Allahin sevgili kulu, Allahin sevmedigi kulu, Allaha isyankar kul... gibi yani ibadetinde itaatinde olan kul itaatkar kul kimligi ile taniniyor kendini cevreyeleyn elbisesindsn arabasina, evinkn duvarlarina hersey onu o seyle taniyip seviyorlar.
ALLAHin bizden istedigi en onemli sey onu kesfetmek. Her gun onu daha cok kesfe tanimaya cikamak... kulluk olmadan bu kesif kapilari acilmaz. Ibadetler bir amac degiller. Amac Allahi daha iyi tanimak kesfetmek, ibadetler Allahi kesfetme yolculugunda karsilasacagin kontrol noktalarinda cikarip gosterdigin kimligin...
Allah haşa yaratmada israf etmez zira insan soyundan sülalesinden olanlara ırsi olarak benzeyebilir ancak Allah israfı sevmediğinden her canlı bir birinden farklılık gösterir .
Allah ona da rahmet eylesin amin.
Mesuliyet.
Ölüm odaklı yaşıyorum sevgili
bir an aklımdan çıkmıyor bu aralar
gözlerim hep bu nihayette
Zira elestüden başlayıp tanrıya bugüne gelene kadar çok sözverdim.
Senden isteğim sözlerimi tutabilmek için bana dua et,mesuliyet büyük.
Allah bize bu öğüde tevbe-i istiğfarla uymayı nasip eylesin amin.
Şu zamanın en büyük karı evlatları arasında Yusuf aleyhisselam da bulunan Yakup aleysselamın evlatlarına yalnızca müslüman olarak can verin öğüdüdür.mana olarak Bakara 132.ayetidir.
yalnız Allah'a ibadet etmekle mükellef müminlerin bayramı kutlu olsun amin
Tanrı yani Allah insanları kullanmaz zira Tanrı yani Allah'ı n kulları kullanmaya ihtiyacı yok ve bundan münezzehtir sadece iradesiyle iman edenler tanrının yani Allah'ın emrine itaat ederler itaatin gereklerini halis bir niyetle hayatlarında devam ettirirler ve inananlar yalnız Allah'a ibadet ve itaatle huzur bulurlar zira huzur İslam'da olduğunu bilirler cahiller bilmese de.
Sanırım yıl 2001 civarı idi İstanbul hukuk fakültesinin bir final sınavında teklerin anfisi diye tabir edilen yerde bir garip aşk içinde evet dersten kalmayı göze alarak monarosadan bir kıta yazmıştım.ve dersten kalıp kalmadığını hatırlamıyorum ama Sezai Karakoç ve monarosa benim için yüksek bir değerdedir rahmetle anıyorum Allah rahmet ve mağfiret etsin amin.
Milli Gazete
Reklamı Kapat
17 Kas 2023 - 04:30- Kültür-Sanat
Sezai Karakoç
ABONE OL
Google News Sayfamız
İslam dünyasının yeniden dirilişini amaç edinen ve hayatı boyunca "diriliş" kavramı çevresinde zinde bir bilinç uyandırmaya çalışan fikir adamı, başta şiir, siyaset ve düşünce olmak üzere, dünya Müslümanlarının uyanışını amaç edindi.
Sezai Karakoçmask
Büyütmek için resme tıklayın
Sezai Karakoç'un, Müslümanların uyanışı düşüncesiyle yoğurduğu Diriliş dergisinde İslam klasiklerine, çağdaş İslam düşünür ve edebiyatçıların eserlerinden çevirilere yer verildi. Bunun yanı sıra Batı klasiklerinden ve çağdaş Batı edebiyatı ve düşüncesinden birçok metnin tercümesi yayımlandı.
Müslümanların yeniden bütünleşmesini hayat memat meselesi olarak gören, bunun için millet, ülke, devlet ve medeniyet kavramlarına özel bir önem atfeden ve bu kavramları, İslam inanç ve düşüncesi ışığında ayrıntılı bir şekilde yazıp anlatan şair, yazar ve mütefekkir Sezai Karakoç'un vefatının üzerinden 2 yıl geçti. Hayatını "Diriliş Nesli" dediği, yeni bir gençliğin yetişmesine adayan, tam adı Ahmet Sezai Karakoç olan usta edebiyatçı, 22 Ocak 1933'te, Birinci Dünya Savaşı'nda Kafkas cephesinde çarpışırken Ruslara esir düşen tüccar Yasin Bey ile Emine Hanım'ın oğlu olarak Diyarbakır Ergani'de dünyaya geldi. Çocukluğunu Ergani, Maden ve Piran'da (Dicle) geçiren Karakoç, ilkokulu 1944'te Ergani'de tamamladı. Parasız yatılı kaydolduğu Maraş Ortaokulunu 1947'de bitiren şair, 1950'de Gaziantep Lisesinden mezun oldu.
HENÜZ KÜÇÜK YAŞLARDA OKUMA MERAKI BAŞLADI
Sezai Karakoç, ilkokulda Battal Gazi kitaplarını, Ahmediye ve Muhammediyeleri okuyup, dinledi, ortaokulda ise Namık Kemal, Ziya Paşa, Tevfik Fikret ve Ziya Gökalp'in eserlerini okudu. 20. yüzyıl İslamcılık düşüncesi içinde yazdığı kitaplar, şiirler ve kurduğu parti, düşünce ve hareketi ile ayrı bir yere sahip olan Karakoç, okumaya büyük bir sevgi besledi ve lise yıllarında Batı klasiklerine başladı. Mütefekkir Karakoç, Necip Fazıl Kısakürek'in çıkardığı Büyük Doğu dergisinin tutkulu bir okuyucusu oldu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesinin (SBF) sınav sonuçlarını beklerken, Necip Fazıl ile tanışmak üzere yanına giden Karakoç, Kısakürek ile tanıştıktan sonra bir daha hiç ayrılmadı. Karakoç, 1950'li yıllarda Büyük Doğu'nun sanat edebiyat sayfalarını yönetti, 1955'te ise üniversitenin maliye bölümünden mezun oldu. Maliye Bakanlığında Hazine Genel Müdürlüğü Dış Tediyeler Muvazenesi bölümünde 1955'te çalışmaya başlayan edebiyatçı, girdiği sınavı kazanarak 11 Ocak 1956’da maliye müfettiş yardımcısı oldu. Karakoç, 1959'da gelirler kontrolörü olarak İstanbul'a atandı, görevi gereği yurdun birçok yerini görme imkanı buldu. Usta edebiyatçı, askerlik vazifesini ise 1960-1961'de Ankara ve Ağrı'da yaptı.
İLK YAZILARI BÜYÜK DOĞU'DA YAYIMLANDI
İlk yazılarını 1950'li yıllarda Büyük Doğu'da yayımlayan Karakoç, 1963'ten itibaren Yeni İstanbul gazetesinde "Karakoç" imzasıyla günlük yazılar kaleme aldı. Diriliş dergisinden önce ve derginin yayına ara verdiği dönemlerde A Dergisi, Akpınar, Büyük Doğu, Düşünen Adam, Hilal, Hisar, İslam Düşüncesi, Mülkiye, Papirüs, Pazar Postası, Soyut, Şiir Sanatı, Türk Dili, Türk Yurdu gibi dergilerde deneme ve şiirleri yayımlandı. Yazar Karakoç, aralarında Yeni İstiklal, Babıalide Sabah ve Millî Gazete'nin de bulunduğu gazetelerde günlük yazılar yazmaya devam etti ve 1975'ten itibaren kendi çıkardığı "Diriliş" dergisi dışında hiçbir yerde yazmadı. Türk edebiyatının en sevilen şiirlerinden biri haline gelen "Mona Rosa" şiiriyle okuyucunun kalbinde taht kuran Karakoç, "Sürgün Ülkeden Başkentler Başkentine" şiirini ise çok sevdiği İstanbul'a yazdı. Şiir ve yazılarında, dergilerinde, kitaplarında ortaya koyduğu dünyayı gerçekleştirmek üzere 1990'da Diriliş Partisini kurdu. Karakoç, 7 yıl partinin genel başkanlığı görevini yürüttü. Diriliş Partisi, 19 Mart 1997'de kapatıldı.
MÜSLÜMANLARIN UYANIŞINA ESERLERİYLE EMEK VERDİ
Dünya savaşlarından yenik çıkan İslam dünyasının yeniden dirilişini amaç edinen ve yazı hayatı boyunca "diriliş" kavramı çevresinde zinde bir bilinç uyandırmaya çalışan mütefekkir Karakoç, eserleriyle dünya Müslümanlarının uyanışını sağlamayı amaçladı. Düşünce dünyasını sistematize eden diriliş kavramını ilk kez 1954'te kullanan Karakoç'un Tunus ve Cezayir’deki bağımsızlık savaşlarını konu alan "Bir Milletin Basübadelmevti" yazısının yer aldığı ilk dergi girişimi Yeni Ay, savcılığın izin vermemesi sebebiyle dağıtıma çıkmadan toplatıldı. Sezai Karakoç, ikinci dergi girişimini ise üniversite son sınıftayken iki sayı çıkan "Şiir Sanatı" dergisiyle yaptı. Garip akımının yalınlaştırdığı şiir ortamına bir lirizm aşısı yapan dergide Karakoç'un yanı sıra Cemal Süreya, Gülten Akın, Orhan Duru, Muzaffer Erdost, Rami Ayas, Seyfettin Başçıllar, Erdal Öz, Nuri Pakdil, Güner Başar, Nahit Güçlü, Baha Galip Tunalıgil, Abdullah Rıza Ergüven ve Şahinkaya Dil'in şiirleri yer aldı.
DİRİLİŞ DERGİSİYLE BİR NESLİN FİKİR DÜNYASINI YOĞURDU
Yayımlandığı yıllarda içerdiği yazılar nedeniyle defalarca kapatılan ve toplatılan Diriliş dergisi, bir edebiyat ve sanat dergisi olmasının yanı sıra, İslam düşüncesi ve siyasetinin şekillendiği bir yayın organı da oldu. Karakoç, 1960'ta Diriliş Dergisi’nin ilk sayısını çıkardı. Gazete formatında da yayımlanan Diriliş Dergisi’nin yayımını aralıklı olarak 1992 yılına kadar sürdürdü. Dergide İslam klasiklerinden, çağdaş İslam düşünür ve edebiyatçıların eserlerinden çevirilere yer verildi. Bunun yanı sıra Batı klasiklerinden ve çağdaş Batı edebiyatı ve düşüncesinden birçok metnin tercümesi yayımlandı. Dergide, bir taraftan Seyyid Kutub, Malik bin Nebi, Muhammed Hamidullah, Malcolm X, Muhammed İkbal, Seyyid Hüseyin Nasr Türk okuyucuyla tanıştırılıp, çağdaş Afrika edebiyatı tercüme edilirken, bir taraftan da başta Mesnevi olmak üzere Kuşeyri, İbni Hazm, Niyazi Mısri, Muhyiddin Arabi, Firdevsi, Aziz Mahmut Hüdayi'nin eserleri tercüme edildi. Doğu kadar Batı düşüncesi ve edebiyatına da açık olan Diriliş'te, Kierkegaard, Heidegger, Rene Guenon, Erich Fromm, Goethe, Rimbaud, Rilke, Ezra Pound, Virginia Wolf ve Faulkner'in de aralarında bulunduğu çok sayıda edebiyatçının yazı ve şiirleri okuyucuya sunuldu. Sezai Karakoç, yazın hayatı boyunca kendi adının yanı sıra Mehmet Leventoğlu, Zülküf Canyüce, Sait Yeni, M. Cemil, Mehmet Yasin, M. Yasin, Mehmet Yasinoğlu, Zafer Karip, M.B.Y., S.K., S.Y., M.L., M.Y., M.S. Karakoç, Mehmet C. Güneş müstearlarını kullandı. Usta edebiyatçı, 1968'de "MTTB Milli Hizmet Armağanı", 1970'te sürgündeki Macar yazarlarının takdir ve şükranlarının nişanesi olarak "Gümüş Hürriyet Madalyası", 1982'de "Türkiye Yazarlar Birliği Hikaye Ödülü", 1988’de "Üstün Hizmet Ödülü", 1991'de ise 22. Dünya Şairleri Kongresinde "World Academy of Art and Culture Ödülü"ne layık görüldü. Diyarbakır'da bir bulvara adı verilen Karakoç, 16 Kasım 2021'de İstanbul'daki evinde, kendi ifadesiyle "dünya sürgünü"nü tamamladı. Karakoç'un cenazesi "Şehzadebaşı'nda Gün Doğmadan" şiirinde "Yerleşecek yer aramamak, caminin avlusunda, soğuk bir taşa oturmak, gün doğmadan Şehzadebaşı'nda" mısrasıyla yer verdiği Şehzadebaşı Camii Haziresi'ne defnedildi. Karakoç'un şiirleri Büyük Doğu, Hisar (1951-54), Mülkiye (1952-53), İstanbul (1953-57) Şiir Sanatı (1955), Hamle (1955), Pazar Postası (1957-58), Türk Yurdu (1959), Hür Söz (1961), Soyut (1965), Hilal (1965) ve Diriliş (1960-92) dergilerinde yayımlandı.
SEZAİ KARAKOÇ'UN ESERLERİ:
Şiir:
Körfez (1959), Şahdamar (1962), Hızırla Kırk Saat (1967), Sesler (1968), Taha’nın Kitabı (1968), Gül Muştusu (1969), Şiirler I (Hızırla Kırk Saat) (1974), Şiirler II (Taha’nın Kitabı, Gül Muştusu) (1974), Şiirler III (Körfez, Şahdamar, Sesler) (1974), Şiirler IV (Zamana Adanmış Sözler) (1975), Şiirler V (Ayinler) (1977), Şiirler VI (Leylâ ile Mecnun) (1980), Şiirler VII (Ateş Dansı) (1987), Şiirler VIII (Alınyazısı Saati) (1989), Şiirler IX (Monna Rosa) (1998), Gün Doğmadan (Bütün Şiirleri) (2000).
Hikaye:
Hikayeler I (Meydan Ortaya Çıktığında) (1978), Hikâyeler II (Portreler) (1982).
İnceleme-Araştırma:
Yunus Emre (1965), Mehmet Akif (1968), Mevlana (1996).
Eleştiri:
Edebiyat Yazıları I (1982), Edebiyat Yazıları II (1986), Edebiyat Yazıları III (1996).
Tiyatro:
Piyesler I (1982), Armağan (1997)
Düşünce:
İslam’ın Dirilişi (1967), İslâm Toplumunun Ekonomik Strüktürü (1967), Dirilişin Çevresinde (1967), Yazılar (1967), İslam (1967), Kıyamet Aşısı (1968), Mağara ve Işık (1969), Allah’a İnanma ve İnsanlık (1970), Ölümden Sonra Kalkış (1970), Ruhun Dirilişi (1974), Çağ ve İlham I (1974), Yitik Cennet (1976), İnsanlığın Dirilişi (1976), Diriliş Neslinin Amentüsü (1976), Çağ ve İlham II (1977), Gündönümü (1977), Çağ ve İlham III (1980), Makamda (1980), Diriliş Muştusu (1980), Çağ ve İlham IV (1986), Düşünceler I (1986), Fizik Ötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi I (1995), Fizik Ötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi II (1995), Fizik Ötesi Açısından Ufuklar ve Daha Ötesi III (1995), Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı I (1996), Yapı Taşları ve Kaderimizin Çağrısı II (1996), Unutuş ve Hatırlayış (1996), Varolma Savaşı (1997), Düşünceler II (Kurumlar) (1997), Samanyolunda Ziyafet (2004).
Günlük Yazılar:
Sütun I (1967), Farklar (1967), Sütun II (1969), Sûr (1975), Gün Saati (1986).
Milli gazeteden alıntıdır rahmetle monarosanın şairi.
Dikkatimi çekti en küçükleri de eşek ve sıpasından vazgeçemiyor.:))
Türkçe tercümesine baktım özet olarak bir gürcü aile efradının büyük ihtimal ormana giderken söylediklerini tahmin ettiğim neşeli köylü şarkısı
Ne dediklerini tercüme edemesem de neşeleri yerinde ve gözlerinin içi gülüyor sanırım güzel ve keyifli birşeyler söylüyorlar
Ya ilahel alemin emaneten sahip olduğumuz nimetlerine karşı şükürden aciz kaldığımız zamanlar oluyor bari bu zamanlarda bizi tevbe-i istiğfar dan bizi ayırma amin.
Allah diyor ki sen buluş ve keşif yapmakla ilimden sadece deryada bir kuşun okyanusa gagasını batırmakla gagasındaki su kadar ilim öğrendin hem öğreneceğin çok şey var daha neler öğreneceksin hem çok cahilsin.hem daha yaşlanacaksın unutmakla malülsün hem de yaşlanmana izin verirsem belki bunayacaksın.vaktin kıymetini bil malikini bil tanı sahibini tanı.
bilim maddesel olarak keşif yapar buluş yapar ilerler hatta daha ilerler ilerler
Ancak keşif buluş ilerleme dediği şey bu manada evrende kâinatta Allah'ın kendine verdiği maddesel malzemelerle buldum keşfettim zanneder halbuki evren yaratılalı beri o malzemeleri zaten insanın önüne sergi yapan zat sadece bilim adamlarının b keşif yaptığında keşfettim dediğinde veya buluş yaptığında zaten vardı sen sadece sana verdiğim aklı gereğince kullanmadın ve bulma işlemini yaparken de zaten ben bunu kâinatta sana malzemeleriyle sundum sadece bu zamana kadar sen adeta kör gözlerle etrafa bakıyordun der gibi.Ve Allah diyor ki sana verdiğim malzemelerle bunu ben buldum ben keşfettim benim aklım erdi deme benim verdiğim akıl ile buldun benim verdiğim göz ile gördün benim verdiğim maddelerle keşfettin ve sana verdiğim bu imkanları senden almaya elbette Kadir'im ahmaklığı bırak sahibini malikini herşeye kadir olan Allah'ın kudretini tanı bir daha tabiri caizse şebeklik etme.hadi ilerle ilerle.
Siyasal islami hic bir zaman islamdan gormedim. Erbakani hic bir zaman samimi bulmadim. Nedenmi
Ryazis salihinden bu hadis
Ebû Mûsâ el–Eş’arî radıyallahu anh şöyle dedi:
Amcamın oğullarından ikisiyle Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in huzuruna girmiştim. Onlardan biri:
– Yâ Resûlallah! İdaresini Cenâb–ı Hakk’ın sana verdiği görevlerden birine bizi âmir tayin et! dedi. Öteki amca oğlu da benzeri bir şey söyledi.
Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Vallahi biz isteyeni veya görev hırsı bulunanı yönetici yapmıyoruz.”
Peki simdi gel de, secilmek hirsiyla bide miting yapani, miting miting iftira atani, dezanfarnosyon yapani, yalan soyleyen, yalan vaadde bulunana, secim rusveti dagitan kendini tekrar tekrar sectirmek icin her halti yiyene musluman de bu hadisi serif isiginda...
ya ilahi kudret ve kuvveti sonsuz ve külli şeyin Kadir olan Allah'ım bizi aşağıda nihayetinde dercettiğim manada yardımınla şükürden aciz bırakma sayimizde ihtiyarımızda ifamızda ölene kadar kuvvetli ve devamlı ihlas nasip eyle amin.
vatanını seven vatana karşı görevlerini en iyi yapandır diye bir söz var ben de diyorum ki en evvel sana bu toprakları çeşitli sebepler çerçevesinde yurt eden zat ve hem seni yok iken var eden zat hem seni bu topraklara malik ve sahip kılan zat olan n Allah'a karşı görevlerini gereği gibi ifa etmezsen hem de bu vatan topraklarına sahip olduğun için şükretmezsen vatanı emaneten senin tasarrufuna bırakan zat olan Allah tüm emaneti senden alacağı gibi vatanı dahi senden almaya Kadirdir.Neticede bu kudret ve kuvvetten rahatsız olup başka ölümlü fani suni mahlukatın Allah'a nisbeten yok hükmünde olan kudret(!) ve kuvvete (!)sığınmak ahmakane bir tutumdur.
Filistin meselesi benim açımdan her türlü iç ve dış siyasetin üstünde olduğunu inancım gereği bildirmek isterim ancak iç ve dış siyaset kim olursa olsun 75 yıldır inkarı imkansız devam eden yahudi-israil zulmünün karşısında olmak kaydıyla yanında olurum.
nasib kelimesi olumlu cümleler için kullanılır musibet kelimesi ise olumsuz anlamda kullanılır.zulum ile nasib kelimesini yan yana kullanmak benim açımdan zuldür.filistin meselesine gelince Filistinli masum ve mazlumların 75 yıldır zulüm görmesi 75 yıldır aralıksız fasılasız devam eden bir musibettir.musibetlerin defi noktasında her mümin bu musibetin def i ve refi için kendi gücü oranında mücadele edebilir.Ancak Allah'ın bu 75 yıldır aralıksız fasılasız süren zulüm neticesinde biz müminlere Yahudilerin yahudi zihniyetinin dünya labotuarinda nesil bir nifak nasıl bir mikrop olduğunu gösteriyor tabiki biz mümin olarak bunu idrak edebiliyoruz.Ancak İslam coğrafyasındaki gücü erki elinde bulunduran şahıs ve şahısların bu manada ancak koltuk makam ve seçim mücahidi olduklarını da gösteriyor bu aşamada biz yine Allah'ın kitabina ve Allahın gösterdiği rotaya Allah'ın yardımıyla itibar ediyoruz zira Allah'a ve rotasına gücü oranında itibar etmeyen Allah'ın yarattığı mahluklara itibar eder ki bu da En evvel itibar edilmesi gerekenden çıkıp rotasız bir gemide seyrüsefer etmeye benzer.Ne zaman ki Allah'ı aradan çıkarıp haşa kullara itibar ettiniz o zaman zaten zulme dahi gerek kalmadan Kur'an'ın deyimiyle kendinize zulmetmiş oldunuz demektir.Allah da kitabında hem en evvel kendisine itaat edilmesini hem de rasulune itaat edilmesini emrediyor.Bu minvalde hiç bir kul Allah ve rasulunü en evvel ve önce itaat edilecek olarak görmeden yukarıda bahsi geçen diğer kulları itibara layık görürse ve tercihini o yönde kullanırsa tercihine katlanır.
O zaman Filistin'deki zulmü de Allah istediği için nasip etti demektir sussun herkes ne diye feverân ediyoruz?
vatanını seven vatana karşı görevlerini en iyi yapandır diye bir söz var ben de diyorum ki en evvel sana bu toprakları çeşitli sebepler çerçevesinde yurt eden zat ve hem seni yok iken var eden zat hem seni bu topraklara malik ve sahip kılan zat olan n Allah'a karşı görevlerini gereği gibi ifa etmezsen hem de bu vatan topraklarına sahip olduğun için şükretmezsen vatanı emaneten senin tasarrufuna bırakan zat olan Allah tüm emaneti senden alacağı gibi vatanı dahi senden almaya mutlak kudrette Kadirdir.
Maria hanim, anladigim kadari ile benim soyledigim islam memleketinden siz islam ulkesi anlamissiniz. Malesef dunyada anladiginiz sekilde bir islam ulkesi yok. Benim islam memleketinden kastim, islam medeniyetinin hukum surdugu islam cografyasi.
Islam cografyasinda 1500 yildir, yunan, yunan olarak, bulgar bulgar olarak, kipti kipti olarak, kurt kurt olarak turk turk olarak yahudi yahudi olarak, kisacasi butun milletler dilleri ile kulturleri ile dinleri ile kalabilmis islamin hosgorusu sayesinde... yalanmi,
Oysa Avrupalilar gittikleri her yerde ne soykirimlar yapmislar. Ne soykirimlar... Bizzat amerika kitasinda yasayan biri olarak soyluyorum sadece amerika kitasinda en guneyinden en kuzeyine bugun konusulan resmi dillerin hepsi avrupa dilleri. inglizce, fransizca, ispanyolca, portekizce... sadece 4 yuz yilda avrupalilar, yerli medeniyetlerin sadece dillerini degil, soylarini medeniyetleri irklarini silmis supurmusler. Gececeksin bilimi ilimi. Bugun irailde soykirim yapiliyor. Medeni bati devleti erkaninin, halki tenzih ediyorum, giki cikiyormu. Okadar medeniler madem...
Ayrica
Benim dinim guzel ahlaki emrediyor. aynizamanda benim dinim ilimi/bilmi de emrediyor. Bundan haberin yokmu yoksa...
Her dindar ahlakli olmadigi gibi her dinsiz de ahlaksiz degil. Her ahlakli dinsiz olamadigi gibi her dindarda ahlaksiz degil.
Ama sana sunu da soyleyeyim, bugun ahlakli bir ataist, ahlaksiz bir muslumandan Allaha daha yakindir. Zira munafik kafirden asagidadir.
Gercek musluman olayina gelince, Maria hanim benim bildigim, ve anladigim kadari ile siz de muslumansiniz. Ben gercek musluman gosteremem, cunku ben kendimin bile nekadar mumin oldugumu bilmezken baskasini nasil bileyim size gostereyim. Siz musluman degilmisiniz. Kurani kerim okudugunuzu da soylemisti bir arkadas. gormek istemektense bence gercek musluman olmak istesin, siz dahil herkes...
Sizi gosteriyorum gunumuz muslumanlarina ornek olarak. Siz nekadar gercek muslumansaniz herkes kendince o kadar gercek musluman... o halde muslumanlardan sikayet ederken once herkes kendinden baslasin.
Islam tabiki bir yasayis bicimidir. Zaten herkesin islami hakkiyla yasadigi yerde toplum ona gore sekillenir.
Dinden bir haber idareciler tarafindan ustten inme, empoze edilen islam, sahsi munafikligin kurumsal munafikliga evrilmesinden baska birsey olamaz ki bu da katmerli munafikliktir. Bugun senin seriatla idare ediliyor dedigin yerlerin hepsi sahsi munafikligin kurunsal munafikliga evrilmis sekli....
Seninle benim aramdaki fark sen islam medeniyetini son 3 yuz yilini batinin son ucyuz yili ile karsilastiriyorsun. Oysa islam 1400 yildir parliyor. Islam medeniyetinin, ilimde bilimde, yasamda pasparlak ilk 11 yuzyulini ne yapalim. Gormezdenmi gelelim.
Ayrica yahudiler, Ulus millet dedigin adamlar 3000 senedir ulus millet alcak surunmesindeydiler. Katliam ustune katliam yasadi ulus milletleri avrupada. Sirf ulus olduklari icin cografyadan cografyaya surulduler. Su iki yuz senedir, hatta yuz senedir, hatta 70 senedir ingilizlerin eteklerinin altinda, haksiz kazancla, ahlaksizca kazandiklari paralarla , yaptiklari gizli teskilatlanmalarla, iclerine girdikleri milletleri arkadan vurarak yapmaya calistiklari zorbaliklari basari diye bana sunuyorsan, tesekkur ederim. Benim bunyem bu kadar assagiligi kaldirmaz. almayayim.
kuranda, onlarin bu ahlaksiz tavirlarindan insanlik bikmis olacakki, ulus devletleri ile ahir zamanda dunya sahnesinden kazinacaklarini soyluyor.
Vatan sevgisi, irk sevgisi dinini din kardesini sevmeye saymaya neden engel olsun. Neden ben turkum. Ama kurtten hic bir ustun yanim olamaz.
Aslinda ben sana soyleyeyim bugun turkiyede musluman bir turk turkun her turlusunu musluman gayri muslim kucaklar. Bagrina basar. Saygi duyar. Ama bugun ne kadar ataist turk varsa hepsi muslumandan nefret eder. Orumcek kafali der hakaret eder, bila istisna en egitimlisine bile orumcek kafali der. Yillarca gorduk bunu....
Örnek olması açısından Dünyanın neresinde İslam hukuku ile yönetilen ve sizin tabirinizle kurtulmuş, aydınlanmış bir ülke var. Ahlak dinle ilgili ise, eğitim, uygarlık, bilimle pek ilgisi yok ise neden Kanada da yaşayıp çocuk büyütüyorsunuz? Ben Haçlı savaşları barbarlık değildir demiyorum da siz kıyas yaptınız. Sürekli gerçek Müslüman deniyor ama yakın tarihe baktığımızda ben bir örnek göremedim. Varsa siz gösteriniz.
İslam bir yönetim değil yaşayış biçimi olmalı ve tüm inançlar da öyle. Dinle devlet yönetimi yapılırsa örnekleri ortada.
Milliyetçilik bir ilkedir. İlkesiz toplumlar sadece kalabalıktır. Bir milliyet aidiyeti olmazsa ulus olunamaz. Buna en iyi örnek yine Ortadoğudur. Devlet olmuş ama millet olamamış onca Ortadoğu ülkesi ümmet vicdanı ile ancak Arabistan da festival yapar.
Ancak İsrail gibi millet olmuş ve aidiyet duygusu gelişmiş bir toplum da işte böyle koca Ortadoğuyu tek ayak üstünde bekletir.
Vatan sevgisi olmazsa, ırk sevgisi olmazsa sonuçları ortadadır.
İyi geceler.
Size birsey diyeyimmi. Kesinlikle bu adamin eliyle Allah hepinizin mustahakinizi verecek gibi gozukuyor. Yazik olacak ulkeme ama. Elden saymak, sovmekten baska birsey gelmiyor.