orhan pamuk bence türk olduğunu unutmaya çalışıp sonra türk olmadığına inanıp türk olduğunu keşfetmeye çalışan bir tavır ve mesafededir bu topraklara bunu nerden anlıyoruz kitaplarında istanbulu bozca adayı falan anlatırken hep amneziye tutulmuş gibidir, yeni görüyormuş gibidir doğup büyüdüğü mekanları, beyni uyuşmuş gibidir ya da çooooook uzunca bir süredir buralarda yaşamayan birinin yıllar sonra dönüp gelip oraları gezerken ki duygu düşünce ve izlenimlerine sahiptir, yalnız bir şey dikkat çeker bu topraklara özlem duymamış gibidir, aradan geçen o uzuuuuuuuuun yıllar içerisinde
Edebiyat dünyasının en güçlü kalemlerinden bir...Kitaplarında en sevdiğim detaylardan biri de hikayede geçen tarihsel gerçeklikler.Çoğu zaman kitaba ara verip içinde yer alan konuları araştırıyorken buluyorum kendimi. Hakkında olumsuz yazanlar bazı önyargılardan bağımsız bir değerlendirme yapmalılar bence.Yazarların geçmişine ve özel hayatlarına göre kitap seçecek olsaydık çoğumuz okuyacak bir şey bulamazdık.
türkiye halkının çoğunluğu çok okumaz doğrudur ama okuyanı da öyle avrupalı gibi kedi besleme, köpek maması yapımı gibi basit şeyler okumaz. türk okuru nicelik olarak az ama nitelik olarak çok ilerdedir. lütfen türk okurunu küçümsemeyiniz. orhan pamuk elif şafak gibi milletine bir avrupalı kadar mesafeli davranan yazarları yazdıklarından tanır.
neredeyse tüm kitaplarını okudum. iyi bir anlatıcı daha ilerisi yok. yani bence hiç bir zaman bir romancı olamayacak. sadece yazmak için yazıyor, bir amacı bir gayesi yok gibi. kar kitabında sürekli vurguladığı bir şey vardı alman yapımı sex kasetlerindeki gibi seviştik diye. aynen kitapları da batı yapımı romanların tekrarı gibi, onları taklit eder gibi. hiç yerli bulmuyorum, hiç sahici değil. bir yorumcu diyor ki bence gün gelecek kitapları ders kitabı olarak okutulacak , neden olmasın tevfik fikretin kitapları da okunmuyor mu mesela kendisi abdülhamid hana suikast girişimini gerçekleştiren ermeniyi nasıl da övüyor o kitaplarda , nasıl da hayıflanıyor kurşun isabet etmedi diye. iktidara chp geliverir bir bakarsınız elif şafak, orhan pamuk badem gözlü kör misali baş yazarolurlar, avrupanın en maşası kabilinden.
Bütün yazılanları sabırla okudum. Sabırla diyorum çünkü eleştiri yok küfür var... Okuma alışkanlığı olmayan bir toplumda kelime haznesi de dar olur ve bu haznenin çoğu da küfürdür. Söyleyebileceği fazla bir şey olmayınca tek silahı küfür. Okumayan toplum, haliyle okuyandan çok biliyor ve çok kararlı oluyor. Çünkü güvendikleri güç odakları var. O odakların linç taburlarında gönüllü oluyorlar. Bu durumda saldıran küfür eden, taşlayan ne kadar çok olursa o insanın heykeli daha büyük olur, oluyor. Yani tarih onları layık olduğu yere oturtuyor. Çünkü söylenenler ve yazılanlar zamanla kendi doğruluğunu dayatıyor. Çoğunluk Orhan Pamuk'u Türkiye'ye layık görmüyor da, bu toplum Türkiye'ye layık mı onu sorgulayan hiç yok. Neden en az okuyan ülkeler arasındayız? Bunu bir sorgulayalım. Siyaset yapmayan bir aydın siyaset yapmayan bir yazar aranıyor... Sanki milliyetçilik yapmak siyaset değil ırkçılık siyaset değil... Siyasetsiz hayat var mı? Roman hayattan alınan bir parça değil mi? Kabul etmek gerekir. Orhan Pamuk var olanların en iyilerindendir. Dünyada Türkiye'nin yüzünü güldüren adamdır.
Orhan Pamuk bir zamanlar çok okuduğum sonra kişiliğine, söylemlerine sinir olup yeni kitaplarını almadığım ama şimdi tekrar okumaya başladığım bir yazar. İlk romanını Boğaziçinde öğrenciyken almıştım. Sessiz Ev.... Beni derinden etkilemişti. Cevdet Bey ve oğullarını da sevdim. Kara Kitabı da.
Bir avuç edebiyat sever onu okudurken son derece tutarlı, sahici bir adamdi. Nişantaşı'nda aile apartmanında oturan, oraya ait, ama neden ve niçinleri olan bir adam...
Sonra okunmaya başladı. Önce İletişim yayınlarına transfer oldu, kitaplarının reklamları yapıldı. İşletme fakültesi - Pazarlama bölümü mezunu olan ben bile edebi bir yazarın reklam yapılmasını bayağı bulmuştum. Ama zamanın ruhuna çok uygun bir eylemdi aslında. Sanat yapıtı da sonuç olan tüketim toplumunun alışveriş çılgınlığının bir parçasıydı.
Para kazandığında ilk iş olarak Cihangir'de manzaralı bir daire aldı. Nişantaşından kopuşu sonrası sahiciliği de azaldı sanki. Hedefi Nobel almaktı ve ona göre hareket etti. Her adımı planlıydı...
Avrupa ve Amerikalılar onu çok sevmeye başladılar(?) . Türkiye'de ise best seller olmuştu. Ama artık eleştirmenler onu yerden yere vuruyorlardı. Türkçesi kötüydü, cümleleri bozuktu, kurgusu sahteydi. En önemlisi Beyaz Kale bir İspanyol yazarın kitabından kopyalanmıştı....
Reklam nedeniyle romanlarını özellikle kadın okuyucuların aldığı ve kimsenin okumadığı, sadece rafları süslediği söylenmeye başladı...
Pamuk gibi, Robert Kolejli bir yazar olan romancı Pınar Kür bir televizyon programında yazar hakkındaki düşüncelerini şöyle anlatmış:
'İlk üç romanını okudum. Ondan sonra Kara Kitap'ını resmen kalemle, hocalık var ya serde, kağıt düzeltir gibi biraz Türkçesi'ni düzelterek okudum. Ondan sonra okumadım... Edebiyat sade dil olunca iyidir anlamına gelmez ama ifade bozukluğu diye bir şey var... O yüzden Benim Adım Kırmızı'yı veya diğer kitaplarını İngilizce okusam belki daha zevk alırım. Çünkü İngiliz sentaksına göre yazıyor... Hiç bir zaman yazar günlük piyasa ile uğraşmaz. Adamı vardır o satar, kendine göre reklam kampanyası yapar falan. Yazarın bizzat bununla uğraşmasını yadırgıyorum. Niye yaptı demiyorum, yapsın.'
İngiliz sentaksına göre yazmak konusunda Kür haklı bence cünkü küçük yaşta Türkçeyi iyi sökemeden İngilizce öğrenen kişilerde İngilizce düşünme durumu oluyor.
Ancak Orhan Pamuk dilin yanı sıra toplumu bilmemekle de suçlanıyor, örneğin İlber Ortaylı'da Orhan Pamuk'un bir eserinde geçen 'imam ikindi namazı saatinde caminin balkonuna çıkarak ikindi ezanı okudu' cümlesini cımbızla çekmiş ve söyle eleştirmiş
''bir kere namazın saati olmaz, vakti olur. saat ayrı, vakit ayrı bir kavramdır. camilerde balkon yoktur, minarenin şerefesi vardır. ezanı da imam okumaz, müezzin okur, o da şerefeye çıkmaz, içeriden okur.
Bizim olan ama bizden olmayan bu yazar hakkında o kadar çok eleştiri var ki..
Squidoo book club'ta bir Türk yazar tanıtmak düşüncesi ile yola çıktığımda da Orhan Pamuk'u yazmak aklımın ucundan bile geçmiyordu. Ama tüm eserleri bir çok dile çevrilen, hakkında makaleler yazılan Türk yazarların Orhan Pamuk ve Elif Şafak olduğunu gördüm. Diğer yazarlarımızın tek tük kitapları yabancı dillere çevrilmişti. Bir Fan Page hazırladım. Squidoo'da yayınladım.
http://www.squidoo.com/orhan-pamuk-fan-page
Orhan Pamuk Okudunuz mu diye de bir bölüm açtım.
Cevaplar: Never heard about him... New to me... vs. vs.
Orhan Pamuk bir zamanlar çok okuduğum sonra kişiliğine, söylemlerine sinir olup yeni kitaplarını almadığım ama şimdi tekrar okumaya başladığım bir yazar. İlk romanını Boğaziçinde öğrenciyken almıştım. Sessiz Ev.... Beni derinden etkilemişti. Cevdet Bey ve oğullarını da sevdim. Kara Kitabı da.
Bir avuç edebiyat sever onu okudurken son derece tutarlı, sahici bir adamdi. Nişantaşı'nda aile apartmanında oturan, oraya ait, ama neden ve niçinleri olan bir adam...
Sonra okunmaya başladı. Önce İletişim yayınlarına transfer oldu, kitaplarının reklamları yapıldı. İşletme fakültesi - Pazarlama bölümü mezunu olan ben bile edebi bir yazarın reklam yapılmasını bayağı bulmuştum. Ama zamanın ruhuna çok uygun bir eylemdi aslında. Sanat yapıtı da sonuç olan tüketim toplumunun alışveriş çılgınlığının bir parçasıydı.
Para kazandığında ilk iş olarak Cihangir'de manzaralı bir daire aldı. Nişantaşından kopuşu sonrası sahiciliği de azaldı sanki. Hedefi Nobel almaktı ve ona göre hareket etti. Her adımı planlıydı...
Avrupa ve Amerikalılar onu çok sevmeye başladılar(?) . Türkiye'de ise best seller olmuştu. Ama artık eleştirmenler onu yerden yere vuruyorlardı. Türkçesi kötüydü, cümleleri bozuktu, kurgusu sahteydi. En önemlisi Beyaz Kale bir İspanyol yazarın kitabından kopyalanmıştı....
Reklam nedeniyle romanlarını özellikle kadın okuyucuların aldığı ve kimsenin okumadığı, sadece rafları süslediği söylenmeye başladı...
Pamuk gibi, Robert Kolejli bir yazar olan romancı Pınar Kür bir televizyon programında yazar hakkındaki düşüncelerini şöyle anlatmış:
'İlk üç romanını okudum. Ondan sonra Kara Kitap'ını resmen kalemle, hocalık var ya serde, kağıt düzeltir gibi biraz Türkçesi'ni düzelterek okudum. Ondan sonra okumadım... Edebiyat sade dil olunca iyidir anlamına gelmez ama ifade bozukluğu diye bir şey var... O yüzden Benim Adım Kırmızı'yı veya diğer kitaplarını İngilizce okusam belki daha zevk alırım. Çünkü İngiliz sentaksına göre yazıyor... Hiç bir zaman yazar günlük piyasa ile uğraşmaz. Adamı vardır o satar, kendine göre reklam kampanyası yapar falan. Yazarın bizzat bununla uğraşmasını yadırgıyorum. Niye yaptı demiyorum, yapsın.'
İngiliz sentaksına göre yazmak konusunda Kür haklı bence cünkü küçük yaşta Türkçeyi iyi sökemeden İngilizce öğrenen kişilerde İngilizce düşünme durumu oluyor.
Ancak Orhan Pamuk dilin yanı sıra toplumu bilmemekle de suçlanıyor, örneğin İlber Ortaylı'da Orhan Pamuk'un bir eserinde geçen 'imam ikindi namazı saatinde caminin balkonuna çıkarak ikindi ezanı okudu' cümlesini cımbızla çekmiş ve söyle eleştirmiş
''bir kere namazın saati olmaz, vakti olur. saat ayrı, vakit ayrı bir kavramdır. camilerde balkon yoktur, minarenin şerefesi vardır. ezanı da imam okumaz, müezzin okur, o da şerefeye çıkmaz, içeriden okur.
Bizim olan ama bizden olmayan bu yazar hakkında o kadar çok eleştiri var ki..
Squidoo book club'ta bir Türk yazar tanıtmak düşüncesi ile yola çıktığımda da Orhan Pamuk'u yazmak aklımın ucundan bile geçmiyordu. Ama tüm eserleri bir çok dile çevrilen, hakkında makaleler yazılan Türk yazarların Orhan Pamuk ve Elif Şafak olduğunu gördüm. Diğer yazarlarımızın tek tük kitapları yabancı dillere çevrilmişti. Bir Fan Page hazırladım. Squidoo'da yayınladım.
http://www.squidoo.com/orhan-pamuk-fan-page
Orhan Pamuk Okudunuz mu diye de bir bölüm açtım.
Cevaplar: Never heard about him... New to me... vs. vs.
ayy adam kıskanılıyormu ne? bir sürü eleştiri nobeli ne karıştırıyorsunuz önce bi iki romanını alın okuyun değerlendirin öyle yorum yapın beğenmiyor olabilirsiniz ama bu ülkede ve dünyada Orhan Pamuk'u beğenen ve okuyan bir çok kitlenin olduğunu da unutmayın...... kendisi saygıyı sonuna kadar hak eden bir yazar ve aydındır........
Orhan Pamuk’u seversiniz yada sevmezsiniz.Hatta nefret bile edebilirsiniz(Tıpkı Nazım Hikmet gibi) Arabesk takılmayı da edebiyata tercih edebilirsiniz. Ama tarihe kazınan ve muhtemelen gelecekte ders kitaplarında okutulacak olan Nobel Edebiyat Ödüllü bir Türk romancısı olarak onu yok sayamazsınız.
Orhan Pamuk, çıkan son romanın tanıtımını yapmak üzere panele katılmış. Paneldekilere hitaben: - İşte son romanım, demiş. Orda bulunan bir hiciv ustası cevabı yapıştırmış: - Sahi son romanınızmı sayın Pamuk, ne mutlu bize?
'Kara Kitap' ı bir postmodern destandır (bence) Türk edebiyatında hiçbir zaman aşılamayacaktır, (yine bence) Goethe nin Faust uyla beraber dünya edebiyatının en büyük romanıdır.(Faustroman mıdır?) (Son olarak bence) Onu eleştirenler bir kitabını baştan sona okuyamadıklarından kızgınlıklarını bir şekilde göstermek isteyenlerdir.
yurdumda nobel ödülünü almış bildiğim kadarıyla tek insandır, aynı zamanda yazardır, bence artık yazmamalıdır, zira o yazdıkça ruhum daralmaktadır henüz başladığım hiç bi kitabını isteyerek okuyamadığım gibi severek okuyanıda bulamamışımdır, orhan pamuk'a burdan saygılarımla ve lütfen artık yazma
aldığı nobelinde tesiriyle bazı çevrelerce aydın ilan edildi. ama bence aydın değil. çünkü aydın; milletini karalayan ya da bunu yapanlara maşa olan değil, aksine milletini, değerlerini yüceltendir.
kara kitap.. yani onun ismi geçtiğinde.. aklıma insanların yüzlerini inceleme merakı işleniyor.. bugünden sonra nobel ödüllü yazar diye onu hatırlayacak olmam acı! yine de edebiyatıyla takdire şayan..
“Cenova'dan Napoli'ye giderken, hareketimizi haber alarak Ponz Adaları'nda bekleyen Türk donanmasının hücumuna uğradık.”
“Venedik'ten Napoli'ye gidiyorduk, Türk gemileri yolumuzu kesti.”
“Gene esir düşebiliriz korkusuyla, kürekçileri sıkıştırmaktan vazgeçtiler. Esir düşerlerse şikâyet göreni feci şekilde cezalandırırlar, hatta yok ederler.”
Doğu'da olduğum belli değil mi… Dünyanın neresinde olursa olsun, ister Doğu'da ister Batı'da, cemaatlerinden kopup kendilerini kitaplarla bir odaya kapatan yazarlar geleneğinin bir parçası olarak görmek isterim kendimi. Benim için hakiki edebiyatın başladığı yer kitaplarla kendini bir odaya kapatan adamdır.
Ödül alırken de söyledim; Ben boş sayfaya yavaş yavaş yeni kelimeler ekleyerek masamda oturdukça günler, aylar, yıllar geçtikçe, kendime yeni bir âlem kurduğumu, kendi içimdeki bir başka insanı, tıpkı bir köprüyü ya da bir kubbeyi taş taş kuran biri gibi ortaya çıkardığımı hissederdim. Biz yazarların taşları kelimelerdir. Onları elleyerek, birbirleriyle ilişkilerini hissederek, bazen uzaktan bakıp seyrederek, bazen parmaklarımızla ve kalemimizin ucuyla sanki onları okşayarak ve ağırlıklarını tartarak kelimeleri yerleştire yerleştire, yıllarca inatla, sabırla ve umutla yeni dünyalar kurarız. Türkçe'deki o güzel deyiş, iğneyle kuyu kazmak bana sanki yazarlar için söylenmiş gibi gelir.
bu kadar eleştiriyi yazanların kaçı bi kitabını okudu çok merak ediyorum açıkçası.. yahu eleştirecem diyorsan bile yinede oku ne kaybedersin.. ama okursan en azından elinde bazı veriler olur sağdan soldan duyduklarınla konuşmazsın.. hem ne biliyon belki adam gerçekten nobel'lik bi yazardır...
(aç gizli yüz'ü oku bari 130 sayfa bişey yok eğer o kadarda tembelsen artık sus bari demiyecem yinede, filmi çıktı bari onu izle e artık ben bunuda yapamam diyenler bi zahmet susversin cnm :)
Orhan Pamuk Nobel'i kazanıp Türkiye'yi ve halkını kaybeden ermeni yandaşı bir yazardır.En yakın zamanda Türkiye tarihi araştırması yapmasını isterdim.Elime geçse suratına eşşek damgası vururdum.
kendisi gerçekten iyi bir yazar olmasına rağmen NOBEL in aslında siyasi bir ödül verdiği için edebi yanına gölege düşen yazardır, Bir çok edebiyat profesörüne göre Yaşar kemal, Oğuz atay, Yahya Kemal Beyatlı (ki dünyada gelmiş geçmiş en iyi şiir yazan insanlardandır diye nitelendirilir kendisi) gibi ülkesinin orhan pamuktan çok daha iyi eserler vermiş kişileri Nobele konu bile olamazken, Orhan Pamuğun Nobel alması tamamiyle ermeni ve 301 açıklamasından kaynaklı olması beni üzen noktadır. Keşke bu açıklamalar yapılmadan yıllar önce yazılmış Benim adım kırmızıya yazıldıktan sonra Nobel verilseydi orhan pamuk yine o açıklamaları yapsaydı önemli değildi, şu şartlarda NOBEL in iğrençliği gözler önüne çıkıyor bunada üzülüyorum.
orhan pamuk
bence türk olduğunu unutmaya çalışıp sonra türk olmadığına inanıp türk olduğunu keşfetmeye çalışan bir tavır ve mesafededir bu topraklara
bunu nerden anlıyoruz
kitaplarında istanbulu
bozca adayı falan anlatırken hep amneziye tutulmuş gibidir, yeni görüyormuş gibidir doğup büyüdüğü mekanları, beyni uyuşmuş gibidir
ya da çooooook uzunca bir süredir buralarda yaşamayan birinin yıllar sonra dönüp gelip oraları gezerken ki duygu düşünce ve izlenimlerine sahiptir, yalnız bir şey dikkat çeker
bu topraklara özlem duymamış gibidir, aradan geçen o uzuuuuuuuuun yıllar içerisinde
Edebiyat dünyasının en güçlü kalemlerinden bir...Kitaplarında en sevdiğim detaylardan biri de hikayede geçen tarihsel gerçeklikler.Çoğu zaman kitaba ara verip içinde yer alan konuları araştırıyorken buluyorum kendimi. Hakkında olumsuz yazanlar bazı önyargılardan bağımsız bir değerlendirme yapmalılar bence.Yazarların geçmişine ve özel hayatlarına göre kitap seçecek olsaydık çoğumuz okuyacak bir şey bulamazdık.
okunması gereken bir diğer kitabı
masumiyet müzesi
Düzgün tümce oluşturmaktan aciz olmasının bir önemi yok. Önemli olan O'nun iyi bir "konu mankeni" olmasıdır.
"Hayatımın en mutlu günüymüş bilmiyordum. " buna benzer bir cümleyle başlayan masumiyet müzesi adli romanınından aklımda kalan
türkiye halkının çoğunluğu çok okumaz doğrudur ama okuyanı da öyle avrupalı gibi kedi besleme, köpek maması yapımı gibi basit şeyler okumaz. türk okuru nicelik olarak az ama nitelik olarak çok ilerdedir. lütfen türk okurunu küçümsemeyiniz. orhan pamuk elif şafak gibi milletine bir avrupalı kadar mesafeli davranan yazarları yazdıklarından tanır.
neredeyse tüm kitaplarını okudum. iyi bir anlatıcı daha ilerisi yok. yani bence hiç bir zaman bir romancı olamayacak. sadece yazmak için yazıyor, bir amacı bir gayesi yok gibi. kar kitabında sürekli vurguladığı bir şey vardı alman yapımı sex kasetlerindeki gibi seviştik diye. aynen kitapları da batı yapımı romanların tekrarı gibi, onları taklit eder gibi. hiç yerli bulmuyorum, hiç sahici değil.
bir yorumcu diyor ki bence gün gelecek kitapları ders kitabı olarak okutulacak , neden olmasın tevfik fikretin kitapları da okunmuyor mu mesela kendisi abdülhamid hana suikast girişimini gerçekleştiren ermeniyi nasıl da övüyor o kitaplarda , nasıl da hayıflanıyor kurşun isabet etmedi diye. iktidara chp geliverir bir bakarsınız elif şafak, orhan pamuk badem gözlü kör misali baş yazarolurlar, avrupanın en maşası kabilinden.
Bütün yazılanları sabırla okudum. Sabırla diyorum çünkü eleştiri yok küfür var... Okuma alışkanlığı olmayan bir toplumda kelime haznesi de dar olur ve bu haznenin çoğu da küfürdür. Söyleyebileceği fazla bir şey olmayınca tek silahı küfür. Okumayan toplum, haliyle okuyandan çok biliyor ve çok kararlı oluyor. Çünkü güvendikleri güç odakları var. O odakların linç taburlarında gönüllü oluyorlar. Bu durumda saldıran küfür eden, taşlayan ne kadar çok olursa o insanın heykeli daha büyük olur, oluyor. Yani tarih onları layık olduğu yere oturtuyor. Çünkü söylenenler ve yazılanlar zamanla kendi doğruluğunu dayatıyor. Çoğunluk Orhan Pamuk'u Türkiye'ye layık görmüyor da, bu toplum Türkiye'ye layık mı onu sorgulayan hiç yok. Neden en az okuyan ülkeler arasındayız? Bunu bir sorgulayalım. Siyaset yapmayan bir aydın siyaset yapmayan bir yazar aranıyor... Sanki milliyetçilik yapmak siyaset değil ırkçılık siyaset değil... Siyasetsiz hayat var mı? Roman hayattan alınan bir parça değil mi? Kabul etmek gerekir. Orhan Pamuk var olanların en iyilerindendir. Dünyada Türkiye'nin yüzünü güldüren adamdır.
Orhan Pamuk bir zamanlar çok okuduğum sonra kişiliğine, söylemlerine sinir olup yeni kitaplarını almadığım ama şimdi tekrar okumaya başladığım bir yazar. İlk romanını Boğaziçinde öğrenciyken almıştım. Sessiz Ev.... Beni derinden etkilemişti. Cevdet Bey ve oğullarını da sevdim. Kara Kitabı da.
Bir avuç edebiyat sever onu okudurken son derece tutarlı, sahici bir adamdi. Nişantaşı'nda aile apartmanında oturan, oraya ait, ama neden ve niçinleri olan bir adam...
Sonra okunmaya başladı. Önce İletişim yayınlarına transfer oldu, kitaplarının reklamları yapıldı. İşletme fakültesi - Pazarlama bölümü mezunu olan ben bile edebi bir yazarın reklam yapılmasını bayağı bulmuştum. Ama zamanın ruhuna çok uygun bir eylemdi aslında. Sanat yapıtı da sonuç olan tüketim toplumunun alışveriş çılgınlığının bir parçasıydı.
Para kazandığında ilk iş olarak Cihangir'de manzaralı bir daire aldı. Nişantaşından kopuşu sonrası sahiciliği de azaldı sanki. Hedefi Nobel almaktı ve ona göre hareket etti. Her adımı planlıydı...
Avrupa ve Amerikalılar onu çok sevmeye başladılar(?) . Türkiye'de ise best seller olmuştu. Ama artık eleştirmenler onu yerden yere vuruyorlardı. Türkçesi kötüydü, cümleleri bozuktu, kurgusu sahteydi. En önemlisi Beyaz Kale bir İspanyol yazarın kitabından kopyalanmıştı....
Reklam nedeniyle romanlarını özellikle kadın okuyucuların aldığı ve kimsenin okumadığı, sadece rafları süslediği söylenmeye başladı...
Pamuk gibi, Robert Kolejli bir yazar olan romancı Pınar Kür bir televizyon programında yazar hakkındaki düşüncelerini şöyle anlatmış:
'İlk üç romanını okudum. Ondan sonra Kara Kitap'ını resmen kalemle, hocalık var ya serde, kağıt düzeltir gibi biraz Türkçesi'ni düzelterek okudum. Ondan sonra okumadım... Edebiyat sade dil olunca iyidir anlamına gelmez ama ifade bozukluğu diye bir şey var... O yüzden Benim Adım Kırmızı'yı veya diğer kitaplarını İngilizce okusam belki daha zevk alırım. Çünkü İngiliz sentaksına göre yazıyor... Hiç bir zaman yazar günlük piyasa ile uğraşmaz. Adamı vardır o satar, kendine göre reklam kampanyası yapar falan. Yazarın bizzat bununla uğraşmasını yadırgıyorum. Niye yaptı demiyorum, yapsın.'
İngiliz sentaksına göre yazmak konusunda Kür haklı bence cünkü küçük yaşta Türkçeyi iyi sökemeden İngilizce öğrenen kişilerde İngilizce düşünme durumu oluyor.
Ancak Orhan Pamuk dilin yanı sıra toplumu bilmemekle de suçlanıyor, örneğin İlber Ortaylı'da Orhan Pamuk'un bir eserinde geçen 'imam ikindi namazı saatinde caminin balkonuna çıkarak ikindi ezanı okudu' cümlesini cımbızla çekmiş ve söyle eleştirmiş
''bir kere namazın saati olmaz, vakti olur. saat ayrı, vakit ayrı bir kavramdır. camilerde balkon yoktur, minarenin şerefesi vardır. ezanı da imam okumaz, müezzin okur, o da şerefeye çıkmaz, içeriden okur.
Bizim olan ama bizden olmayan bu yazar hakkında o kadar çok eleştiri var ki..
Squidoo book club'ta bir Türk yazar tanıtmak düşüncesi ile yola çıktığımda da Orhan Pamuk'u yazmak aklımın ucundan bile geçmiyordu. Ama tüm eserleri bir çok dile çevrilen, hakkında makaleler yazılan Türk yazarların Orhan Pamuk ve Elif Şafak olduğunu gördüm. Diğer yazarlarımızın tek tük kitapları yabancı dillere çevrilmişti. Bir Fan Page hazırladım. Squidoo'da yayınladım.
http://www.squidoo.com/orhan-pamuk-fan-page
Orhan Pamuk Okudunuz mu diye de bir bölüm açtım.
Cevaplar: Never heard about him... New to me... vs. vs.
Yorum yapmamayı tercih ediyorum....
http://bibliopola.blogspot.com/
Orhan Pamuk bir zamanlar çok okuduğum sonra kişiliğine, söylemlerine sinir olup yeni kitaplarını almadığım ama şimdi tekrar okumaya başladığım bir yazar. İlk romanını Boğaziçinde öğrenciyken almıştım. Sessiz Ev.... Beni derinden etkilemişti. Cevdet Bey ve oğullarını da sevdim. Kara Kitabı da.
Bir avuç edebiyat sever onu okudurken son derece tutarlı, sahici bir adamdi. Nişantaşı'nda aile apartmanında oturan, oraya ait, ama neden ve niçinleri olan bir adam...
Sonra okunmaya başladı. Önce İletişim yayınlarına transfer oldu, kitaplarının reklamları yapıldı. İşletme fakültesi - Pazarlama bölümü mezunu olan ben bile edebi bir yazarın reklam yapılmasını bayağı bulmuştum. Ama zamanın ruhuna çok uygun bir eylemdi aslında. Sanat yapıtı da sonuç olan tüketim toplumunun alışveriş çılgınlığının bir parçasıydı.
Para kazandığında ilk iş olarak Cihangir'de manzaralı bir daire aldı. Nişantaşından kopuşu sonrası sahiciliği de azaldı sanki. Hedefi Nobel almaktı ve ona göre hareket etti. Her adımı planlıydı...
Avrupa ve Amerikalılar onu çok sevmeye başladılar(?) . Türkiye'de ise best seller olmuştu. Ama artık eleştirmenler onu yerden yere vuruyorlardı. Türkçesi kötüydü, cümleleri bozuktu, kurgusu sahteydi. En önemlisi Beyaz Kale bir İspanyol yazarın kitabından kopyalanmıştı....
Reklam nedeniyle romanlarını özellikle kadın okuyucuların aldığı ve kimsenin okumadığı, sadece rafları süslediği söylenmeye başladı...
Pamuk gibi, Robert Kolejli bir yazar olan romancı Pınar Kür bir televizyon programında yazar hakkındaki düşüncelerini şöyle anlatmış:
'İlk üç romanını okudum. Ondan sonra Kara Kitap'ını resmen kalemle, hocalık var ya serde, kağıt düzeltir gibi biraz Türkçesi'ni düzelterek okudum. Ondan sonra okumadım... Edebiyat sade dil olunca iyidir anlamına gelmez ama ifade bozukluğu diye bir şey var... O yüzden Benim Adım Kırmızı'yı veya diğer kitaplarını İngilizce okusam belki daha zevk alırım. Çünkü İngiliz sentaksına göre yazıyor... Hiç bir zaman yazar günlük piyasa ile uğraşmaz. Adamı vardır o satar, kendine göre reklam kampanyası yapar falan. Yazarın bizzat bununla uğraşmasını yadırgıyorum. Niye yaptı demiyorum, yapsın.'
İngiliz sentaksına göre yazmak konusunda Kür haklı bence cünkü küçük yaşta Türkçeyi iyi sökemeden İngilizce öğrenen kişilerde İngilizce düşünme durumu oluyor.
Ancak Orhan Pamuk dilin yanı sıra toplumu bilmemekle de suçlanıyor, örneğin İlber Ortaylı'da Orhan Pamuk'un bir eserinde geçen 'imam ikindi namazı saatinde caminin balkonuna çıkarak ikindi ezanı okudu' cümlesini cımbızla çekmiş ve söyle eleştirmiş
''bir kere namazın saati olmaz, vakti olur. saat ayrı, vakit ayrı bir kavramdır. camilerde balkon yoktur, minarenin şerefesi vardır. ezanı da imam okumaz, müezzin okur, o da şerefeye çıkmaz, içeriden okur.
Bizim olan ama bizden olmayan bu yazar hakkında o kadar çok eleştiri var ki..
Squidoo book club'ta bir Türk yazar tanıtmak düşüncesi ile yola çıktığımda da Orhan Pamuk'u yazmak aklımın ucundan bile geçmiyordu. Ama tüm eserleri bir çok dile çevrilen, hakkında makaleler yazılan Türk yazarların Orhan Pamuk ve Elif Şafak olduğunu gördüm. Diğer yazarlarımızın tek tük kitapları yabancı dillere çevrilmişti. Bir Fan Page hazırladım. Squidoo'da yayınladım.
http://www.squidoo.com/orhan-pamuk-fan-page
Orhan Pamuk Okudunuz mu diye de bir bölüm açtım.
Cevaplar: Never heard about him... New to me... vs. vs.
Yorum yapmamayı tercih ediyorum....
http://bibliopola.blogspot.com/
ayy adam kıskanılıyormu ne? bir sürü eleştiri nobeli ne karıştırıyorsunuz önce bi iki romanını alın okuyun değerlendirin öyle yorum yapın beğenmiyor olabilirsiniz ama bu ülkede ve dünyada Orhan Pamuk'u beğenen ve okuyan bir çok kitlenin olduğunu da unutmayın......
kendisi saygıyı sonuna kadar hak eden bir yazar ve aydındır........
Orhan Pamuk’u seversiniz yada sevmezsiniz.Hatta nefret bile edebilirsiniz(Tıpkı Nazım Hikmet gibi) Arabesk takılmayı da edebiyata tercih edebilirsiniz. Ama tarihe kazınan ve muhtemelen gelecekte ders kitaplarında okutulacak olan Nobel Edebiyat Ödüllü bir Türk romancısı olarak onu yok sayamazsınız.
Orhan Pamuk, çıkan son romanın tanıtımını yapmak üzere panele katılmış. Paneldekilere hitaben:
- İşte son romanım, demiş.
Orda bulunan bir hiciv ustası cevabı yapıştırmış:
- Sahi son romanınızmı sayın Pamuk, ne mutlu bize?
Biraz mürekkep yalamış bir yurttaşımız :))
'Kara Kitap' ı bir postmodern destandır (bence) Türk edebiyatında hiçbir zaman aşılamayacaktır, (yine bence) Goethe nin Faust uyla beraber dünya edebiyatının en büyük romanıdır.(Faustroman mıdır?) (Son olarak bence) Onu eleştirenler bir kitabını baştan sona okuyamadıklarından kızgınlıklarını bir şekilde göstermek isteyenlerdir.
yurdumda nobel ödülünü almış bildiğim kadarıyla tek insandır, aynı zamanda yazardır, bence artık yazmamalıdır, zira o yazdıkça ruhum daralmaktadır henüz başladığım hiç bi kitabını isteyerek okuyamadığım gibi severek okuyanıda bulamamışımdır, orhan pamuk'a burdan saygılarımla ve lütfen artık yazma
'Maymun ormanda gezip dolaşıp, aslanın arkasından atıp, tutuyormuş.
Ne yapıp ediyorsun diyenlere; 'Valla içip, gezip aslanı da şöyle böyle yapıyorum' demiş.
Gel zaman, git zaman bu sözler aslanın kulağına gitmiş.
Aslan meydanı boş bulan maymunun bu cesaretini sınamak için 'Dur, şuna bir görüneyim' demiş.
Maymunun olduğu yere varıp;
'Maymun efendi ne yapıp ediyorsun? ' diye sert sert sormuş.
Aslanın halinden gevezeliklerinin aslanın kulağına gittiğini ve bunu bedelinin ağır olacağını da anlamış.
Hemen kendine çeki düzen vererek 'Ne yapayım ormanların kralı, himmetinizle
gezip, dolaşıyorum. Bazen içkiyi fazla kaçırıp, İ.ne… İ.ne… konuşuyorum' demiş.
aldığı nobelinde tesiriyle bazı çevrelerce aydın ilan edildi. ama bence aydın değil. çünkü aydın; milletini karalayan ya da bunu yapanlara maşa olan değil, aksine milletini, değerlerini yüceltendir.
kara kitap.. yani onun ismi geçtiğinde.. aklıma insanların yüzlerini inceleme merakı işleniyor.. bugünden sonra nobel ödüllü yazar diye onu hatırlayacak olmam acı! yine de edebiyatıyla takdire şayan..
Beyaz Kale’den…
“Cenova'dan Napoli'ye giderken, hareketimizi haber alarak Ponz Adaları'nda bekleyen Türk donanmasının hücumuna uğradık.”
“Venedik'ten Napoli'ye gidiyorduk, Türk gemileri yolumuzu kesti.”
“Gene esir düşebiliriz korkusuyla, kürekçileri sıkıştırmaktan vazgeçtiler. Esir düşerlerse şikâyet göreni feci şekilde cezalandırırlar, hatta yok ederler.”
-Orhan Pamuk-
daha yeni fark ettim de meğer aynı gün doğmuşuz biz...
Kendinizi nereye ait-yakın hissediyorsunuz, Doğu'ya mı, Batı'ya mı?
Doğu'da olduğum belli değil mi… Dünyanın neresinde olursa olsun, ister Doğu'da ister Batı'da, cemaatlerinden kopup kendilerini kitaplarla bir odaya kapatan yazarlar geleneğinin bir parçası olarak görmek isterim kendimi. Benim için hakiki edebiyatın başladığı yer kitaplarla kendini bir odaya kapatan adamdır.
yazıda var olmayı tercih ettiniz…
Ödül alırken de söyledim; Ben boş sayfaya yavaş yavaş yeni kelimeler ekleyerek masamda oturdukça günler, aylar, yıllar geçtikçe, kendime yeni bir âlem kurduğumu, kendi içimdeki bir başka insanı, tıpkı bir köprüyü ya da bir kubbeyi taş taş kuran biri gibi ortaya çıkardığımı hissederdim. Biz yazarların taşları kelimelerdir. Onları elleyerek, birbirleriyle ilişkilerini hissederek, bazen uzaktan bakıp seyrederek, bazen parmaklarımızla ve kalemimizin ucuyla sanki onları okşayarak ve ağırlıklarını tartarak kelimeleri yerleştire yerleştire, yıllarca inatla, sabırla ve umutla yeni dünyalar kurarız. Türkçe'deki o güzel deyiş, iğneyle kuyu kazmak bana sanki yazarlar için söylenmiş gibi gelir.
İşbirlikçi.
bu kadar eleştiriyi yazanların kaçı bi kitabını okudu çok merak ediyorum açıkçası..
yahu eleştirecem diyorsan bile yinede oku ne kaybedersin..
ama okursan en azından elinde bazı veriler olur sağdan soldan duyduklarınla konuşmazsın..
hem ne biliyon belki adam gerçekten nobel'lik bi yazardır...
(aç gizli yüz'ü oku bari 130 sayfa bişey yok eğer o kadarda
tembelsen artık sus bari demiyecem yinede, filmi çıktı bari onu izle
e artık ben bunuda yapamam diyenler bi zahmet susversin cnm :)
geçen gün gazetede okudum bir cümlede 4 yanlış yapıpta nobel ödülü alan yazarımız kimdir cevap orhan pamuk :)
Orhan Pamuk Nobel'i kazanıp Türkiye'yi ve halkını kaybeden ermeni yandaşı bir yazardır.En yakın zamanda Türkiye tarihi araştırması yapmasını isterdim.Elime geçse suratına eşşek damgası vururdum.
nobeli kazanmış ama halkını kaybetmiş kişi.tabi bu durumda halkı kim diye sormak lazım..
Yalancı ve işbirlikçi
kendisi gerçekten iyi bir yazar olmasına rağmen NOBEL in aslında siyasi bir ödül verdiği için edebi yanına gölege düşen yazardır, Bir çok edebiyat profesörüne göre Yaşar kemal, Oğuz atay, Yahya Kemal Beyatlı (ki dünyada gelmiş geçmiş en iyi şiir yazan insanlardandır diye nitelendirilir kendisi) gibi ülkesinin orhan pamuktan çok daha iyi eserler vermiş kişileri Nobele konu bile olamazken, Orhan Pamuğun Nobel alması tamamiyle ermeni ve 301 açıklamasından kaynaklı olması beni üzen noktadır. Keşke bu açıklamalar yapılmadan yıllar önce yazılmış Benim adım kırmızıya yazıldıktan sonra Nobel verilseydi orhan pamuk yine o açıklamaları yapsaydı önemli değildi, şu şartlarda NOBEL in iğrençliği gözler önüne çıkıyor bunada üzülüyorum.