Bence Kuran-kerim,okunması gereken en mühim kitaptır.bir çok kitabı okyabilirsiniz ama hepsinden önce okunması gereken kitap Kuran'dır.Ve okunduktan elimizden geldiğince uygulayabilmektir. Okumaktan mânâ ne Kişi Hakk'ı bilmektir Çün okudun bilmez isen Ha bir kuru emektir(yunus emre)
KURAN-I KERİM i bence herkes okumalı.ama mealini.anlamaya çalışmalı ve iman etmiş ise okuduklarını yaşamalı.yoksa ne bu dünyada nede ahirette kendimizi kurtaramayız.
*Gelişmekte olan ülkemizde alfabenin A'sından bir haberken, yurdum insanın, Arapça olmasına rağmen en çok okuduğu ve bildiği ve ahkam kestiği (kutsal) kitaptır.
*Türkçe meali bulunmaktadır.İlk olarak 'oku-oku-oku' dediği halde,kimse tenezzül edip Türkçe'sini okumamaktadır. Yetmiyormuş gibi, kitabı anlamak için Türkçe'sini okuyanları ve anladığı kadarıyla yorumlayanları suç işliyormuşçasına toplum içinde kınamaktadırlar. (bilgi her zaman korkutur)
*Hadislerin, ayetler ile genellikle karıştırıldığı ve Kur'an-ı Kerim'e itibar edilmeyip dinin hadisler ışığında yaşanması yoluyla, toplumda bir takım cahil ya da bilinçsiz insanların 'cehennem korkusu' ile korkutulup, ceplerinin boşaltıldığı yeni bir sermaye aracıdır.(itiraz etmeyin haberleri izleyin)
*İlkokuldan itibaren yaz tatili geldiğinde camilere Kur'an-ı Kerim öğrenmek için giderdik. Hala da gidiyorlar. O zamanlar tehlikesizdi kurslar, camiler...Elif, be, te, se, cim, ha, hı...yeterliydi. Sonra dedem kendisi öğretti sağolsun Arapçasını hala unutmadım...İyi öğrenince unutulmuyor.
*Genelde evlerde, işlemeli bez bir çantanın içine konur ve duvara yüksekçe bir yere asılır (hatırımda kalan hep yatakların başucundaki duvarlar) . Ya da dolap üstlerine vs. konur.
*Ele alınırken ve bırakılırken üç kere öpülüp alna dayanır.(Böyle öğretildi)
*Yalnız ben artık başım açıkta okuyorum. Çünkü başucu kitabı Kur'an. Yok ojem var, abdest alayım, şuydu buydu...Ya okumak istiyorum daha ne olsun. Bahanelere ne gerek var! Okuyorum, nasıl okuduğumun ne önemi var?
*Çarpıtılmaması gereken 'KUTSAL KİTAP'...Kur'an çarpmaz, Allah çarpar, öyle bir çarpar ki....Çarpıttığına pişman eder adamı.
bazı insanlar insanlarımızı güzel dinimiz islam ve onun yüce kitabı kuran-ı kerim den uzaklaştırmak için ellerinden geleni yaptı ve gördüğüm kadarıyla da yer yer başarılar elde etmişler. dinimizi safsatalarla doldurdular. buradaki yazıları görünce de bunu bir kez daha anladım. kurana abdestsizken dokunmayın diyenler, 15 günde bir hatim indirin yoksa onu terk etmiş olursunuz diyenler.... arkadaşlar unutmayalım islam dini kolaylıklar dinidir. kuran da onun sunduğu kolaylıklar önümüze konmuştur. böyle safsatalarla milletimizi uzaklaştırıyorlar islamdan. kuran kolaylıklar dininin yüce kitabıdır.
onu Allah indirmiştir ve onu koruyacak yine Allahtır.
'Ey iman edenler sizi ne mallarınız ne çocuklarınız yada evladınız Allah'ın zikrinden alıkoymasın kim bunu yaparsa işte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir' münafikun 9
Birşey diyeyim mi? Önce kafir olun alın elinize kendi yargılarınızla tartarak şöyle uzanıp rahat rahat okuyun. 1 gün mü 1 hafta mı sürer artık sizin akışınıza bağlı.
Sonra, eğer o kutsalsa sizi zaten tekrar kendine bağlar, yok eğer değilse en azından doğrularını alır hayat görüşünüzde yeri olur.
Yok illa kurallarına göre okuyacağım,, boy abdesti alıp göğüs hizamda tutacağım derseniz. Ve zaten iyiyi görmeye şartlandıysanız, olan tezat emirleri de iyimserlikle yoracağınızdan birşey anlamayacaksınız ki..
Muhammed Esed (Turkce) , Edip Yüksel, Yaşar Nuri Öztürk, Progressive Muslims (Ingilizce) , Rashad Khalifa (Ingilizce) meallerinin ve Arapca Kuran- Kerim'in oldugu bir web sayfasi:
kuran ilk başta sorgulayıcı bir insana sıradan bir kitap geliyor.sorguladıkca içinde kaybolmaktan çok yüzeyel yorumlar yaparak bu kadar gereksiz bir kitap olamaz diye kestirip atıyor. ama durum hiçte öyle kısa kestirip atılacak şeyler değil.kuranda insanlara anlatılan ve yapmaları gereken herşeyin bir açıklaması bilimsel olarak ortaya çıkıyor. şu anda tıp fakültesinde okuyan bir insan olarak bunları canlı olarak görünce daha da seviniyorum.aradıklarıma cevap alıyorum diye. geçen hafta başladığım fizik tedavi hareketleri ne kadar da çok namazın hareketlerine benziyordu.insanlara egzersiz amaçlı verilen hareketler yerine nerdeyse hocalarımız namaz kılmalarını önerecekti. erkeklerin altın takması neden yasaktı.çok düşündüm bunun üzerine.geçenlerde okuduğum bir yazıda erkeklerin cinsiyet kromazomuY üzerine olumsuz etkiler yapabileceği savunuluyor ve araştırması yapılıyordu. zina etmek neden bu kadar tehlikeliydi.herkes ilk başta AIDS diyecektir şimdi.ama onun yanında o kadar çok hastalık bulaşıyordu ki hatti hesabını hocalar ders saatleri içine sığdıramıyorlardı. sağlıklı bir insanın oruç tutmasının ne kadar mantıklı ve vücutları için ne kadar gerekli olduğunuda gastroenteroloji hocalarımız anlatıyordu.hergün düzenli olarak çalışan sindirim sistemini bir ay tatile çıkartmak kadar güzel bir şey yoktu.insan kendisi için düşünse.o kadar çalışma temposu içinde bir ay tatil yaptığını.iyice dinlendiğini.ama sağlıklı bir insan.hasta olana oruç tutmak zaten en büyük günahlardan biri. çünkü bize verilen bu bedenin tamamen emanetçiyiz. zekat vermenin yararından bahsetmeyeceğim bile.bence komunizm isteyenlerin ana kaynağı kapital değil kuran olmalı.çünkü onda itidal diye bir kavram varki bilmeyenler için söyleyeyim:aşırılıktan kaçınma.kimse ne çok zengin olsun; nede çok fakir.insanlar herzaman dayanışma içinde olsunlar.bundan mantıklı bir ekonomi politikası var mı acaba. size bunu gibi bir çok neden daha gösterirdim kuran mantığı için.ama sanırım bütün sitenin hafızası buna yetmez. bir de allah'ı arayan bazı arkadaşlar için son birşey demek istiyorum.niye bu kadar somut şeyler arrıyorlar ona inanmak için.illa başlarına bir mucize mi gelmesi lazım yada illa geleceğigörmeleri yada ne bileyim rüyalarında allahı görmeyi bekliyorlar.nedir istekleri. bana söylesin bu arkadaşlar.sevgi nedir.annelerine,sevgililerine; yakınlarına gösterdikleri sevgiyi ve aşkı nasıl gösteriyorlar.ellerinde somut bir cihaz mı var kendilerini ona bağlayıp senin sevgin şu kadar diyen.allahın varlığına inanmayan sevgisinden de şüphe etsin bence.onu da somut gösteren bir varlık yok çünkü henüz dünya üzerinde.
Kur‘ân, dünden-bugüne kendisine gönül verenleri aldatıp-şaşırtmadığı gibi, bundan sonra da aydınlık iklîmine teveccüh edenleri aldatmayacak hayal kırıklığına uğratmayacaktır. Zirâ, inanıyoruz ki, zihinler müspet fenlerle aydınlandığı, gönüller Hakk mârifetiyle şahlandığı ve varlık, ilim ve hikmet adesesi altında tedkîk ve araştırmaya tâbî tutulduğu sürece, ilimler adına verilen her hüküm Kurân’ın ruhuna uygunluk içinde cereyan edecektir.
Evet O, her zaman insanları ilme, ilmî araştırmaya, düşünce ve düşüncede sisteme, kâinat kitabını okumaya ve varlığın esrarını kavramaya davet edip yol gösteren bir kitap olmuş ve hakikî çıraklarını hep düşünen ve araştıran insanlar arasından seçmiştir.
Kur'an'ın Sarsılmazlığı:
Nâzil olduğu günden bu yana tam 14 asır geçmiş olmasına rağmen, Kur’ân’da öyle bâkir ve emsâlsiz meseleler vardır ki, bunların hakikatine henüz ilimlerin elleri ulaşamadığı gibi, ilmî seviye de fersah fersah onların gerisinde bulunmaktadır. Pozitif ilimler, Kur’ân’ın gösterdiği ufuklara ulaşıncaya kadar kim bilir daha kaç defa sarsılacak, kaç defa değişecektir. Beşer tarihinde kendini kabul ettirmiş nice nazariyeler vardır ki, zamanla hepsi de unutulmuş ve onların yerlerini yenileri almıştır. Birgün gelecek, mutlaka ilim yuvalarından kapı dışarı edilecek ve bu şekilde ilimler sarsıla sarsıla Allah (cc) ’ın sarsılmaz ve değişmez Kelâmı’nın ihtiva ettiği hakikatlere ulaşacaktır. Bu sebeple, sürekli sarsılan ve değişen müsbet ilimlerin arkasından, sarsıntı ve değişme nedir bilmeyen o muallâ beyanı koşturmamalı ve onu ilimlere uydurmaya çalışmamalıyız.
Evet, Kur’ân-ı Kerîm ve hadîs-i şeriflerin nurlu ve her zaman taze beyanlarının destek ve koltuk değneklerine ihtiyacı yoktur. Dışta hiç bir tezâhürü görülmese de, insan vicdanında apaydın sezilecek kadar parlaktır onlar. Bu kâbil pozitif netice ve istidlâller, olsa olsa bizim zavallı aklımıza konan toz ve toprağı alıp götürmeye mâtuf süpürgeler olabilir ancak. Bu cılız meseleler, o yüce hakikatları omuzlarında taşıyabilecek güçte değillerdir.
Herkes Herşeyi Kur’an’da Olduğu Gibi Göremez
Kur’ân’da her şey vardır ama herkes her şeyi O’nda olduğu gibi göremez. Gazalî’nin İhyâ’sında işaret ettiği gibi, Kur’ân-ı Kerîm’in sarîh ve zâhirî manâlarını havas gibi avâm da anlayabilir; bâtınî ve gizli manâlar ise müdakkik ve mütefekkir ilim erbabına mahsustur. Kur’ân’ın “İlim’de kök salıp, derinleşenler” (Âl-i İmran, 3/7) diye tavsif ettiği gavvaslar, O ummâna dalıp inci, mercan çıkarırlar. Ama, herkes O ummana dalamaz; herkes O’ndaki cevheri görüp takdir edemez. Antika bir eşyaya demirciler çarşısında ancak ağırlığı kadar kıymet verirler; fakat antikacının yanında paha biçilmez bir değeri vardır onun. Demek ki, Kur’ân’da çok şey, ancak çalışma, tefekkür ve ilhamla erbabının anlayabileceği nişanlar, işaretler, alâmetler ve ipuçları halinde bulunmaktadır.
Kâinatı ve insanı anlatan bir kitap olarak her şeyi beyan eden Kur’ân’da hiç bir şey eksik bırakılmamış (En’âm, 6/59) , yaş, kuru her şey, münderecatına dâhil edilmiştir. İbn-i Mes’ûd, “Kur’ân’da her şeye ait ilim indirilmiş ve her şey beyan edilmişse de, bizim ilmimiz O’ndaki her şeyi anlamaya yetmez” derken, İbn-i Abbas, “Devemin ipi kaybolsa, onu herhalde Allah’ın Kitabı’nda bulurum” demekte, Süyûtî ise, Kur’ân’da bütün ilimlerin yer aldığını ifade etmektedir (el-İtkan) .
Son Nebî’yle kemale erdirilmiş mükemmel Din İslâm’ın Kitab’ı ve dolayısıyla cihanşümûl olması hasebiyle Kur’ân, bütün zaman ve mekânlara aittir. O, müfessirinden fakîhine, sosyologundan psikoloğuna, mutasavvıfından filozofuna, fizikçisinden kimyacısına, herkese, her asırda ve her tabaka ve seviyede ders verir; Kur’ân’ı, O’nda kendini arayarak okuyan insan, “Kur’ân bana hitap ediyor, bana beni anlatıyor” der. Bir de O’nu gırtlağından aşağı indirerek okuyabilirse, işte o zaman başına gelmiş gelecek her şeyi, hayatındaki zikzaklarını, karanlık aydınlık bütün hallerini ve hastalıklarını O’nda keşfeder ve dertlerine deva, hastalıklarına şifa olacak ilaçları da yine onun eczanesinden alabilir. Kur’ân’da nefis terbiyesi, ruh ve kalb temizliği, vicdan muhasebesi, aile idâresi, çocuk terbiyesi, içtimaî münasebetler, âdâb-ı muaşeret kaideleri, ahlâkî meseleler, hukuk, iktisat, muamelât, kâinatta cârî kanunlar, ilim ve fenlerin esasları, medeniyet harikalarının fihristi ve daha neler neler vardır.
İlim, tecrübe ve deneyler neticesi kesinlik kazanan meseleleri kendine izafe ile ‘ilmi’ kabul ederken, kesinlik kazanmayanlara sadece birer teori ve tahmin nazarıyla bakar.
İlim, geleceğe ait fikir yürütmez. Sadece neticeyi söyler. Realite plânında durum bu olmakla beraber, Allah Resûlü (sav) , fevkalâdeden ve bir mucize eseri olarak bazı ilmî tesbitleri asırlarca evvelinden haber vermiş ve verdiği haberler aynen gerçekleşmiştir. Veya, o gün söylediği bazı hususları bugün ilim ancak keşfedip anlayabilmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de de bu mevzuyla alâkalı birçok âyet vardır. İster peygamberlere ait mucizeleri misâl getirmekle, isterse teşbih, temsil ve işaret yollarından birini kullanmakla olsun, Kur’ân, gelecekte varılacak merhaleyi çok önceden söylemiş ve bununla mucizevî yönlerine bir başkasını daha ekleyerek, Kelâmullah olduğunu bir diğer vecihten daha isbat etmiştir. Zira, muhit bir ilme sahib olmayan birinin çok çeşitli ilmî meselelerin asırlar sonra kazanacağı merhalelere asırlar öncesinden işarette bulunması, hattâ sarihe yakın bir üslupla onlardan bahsetmesi mümkün değildir. Halbuki Kur’ân, bunu yapmaktadır; öyleyse O, Kelâm-ı İlâhî’dir.
üzüntüsüz yaşama sanatını öğrenebilmenin temel kaynağı.....
kutsal kitabımız.
Dünya ve insan hayatını kullanma kılavuzu
Bence Kuran-kerim,okunması gereken en mühim kitaptır.bir çok kitabı okyabilirsiniz ama hepsinden önce okunması gereken kitap Kuran'dır.Ve okunduktan elimizden geldiğince uygulayabilmektir.
Okumaktan mânâ ne
Kişi Hakk'ı bilmektir
Çün okudun bilmez isen
Ha bir kuru emektir(yunus emre)
KURAN-I KERİM i bence herkes okumalı.ama mealini.anlamaya çalışmalı ve iman etmiş ise okuduklarını yaşamalı.yoksa ne bu dünyada nede ahirette kendimizi kurtaramayız.
öğüt
Her mahlukatin anlayamayacagi bir hakikat.. :)
feyzü'l-furkan
*Gelişmekte olan ülkemizde alfabenin A'sından bir haberken, yurdum insanın, Arapça olmasına rağmen en çok okuduğu ve bildiği ve ahkam kestiği (kutsal) kitaptır.
*Türkçe meali bulunmaktadır.İlk olarak 'oku-oku-oku' dediği halde,kimse tenezzül edip Türkçe'sini okumamaktadır. Yetmiyormuş gibi, kitabı anlamak için Türkçe'sini okuyanları ve anladığı kadarıyla yorumlayanları suç işliyormuşçasına toplum içinde kınamaktadırlar. (bilgi her zaman korkutur)
*Hadislerin, ayetler ile genellikle karıştırıldığı ve Kur'an-ı Kerim'e itibar edilmeyip dinin hadisler ışığında yaşanması yoluyla, toplumda bir takım cahil ya da bilinçsiz insanların 'cehennem korkusu' ile korkutulup, ceplerinin boşaltıldığı yeni bir sermaye aracıdır.(itiraz etmeyin haberleri izleyin)
*İlkokuldan itibaren yaz tatili geldiğinde camilere Kur'an-ı Kerim öğrenmek için giderdik. Hala da gidiyorlar. O zamanlar tehlikesizdi kurslar, camiler...Elif, be, te, se, cim, ha, hı...yeterliydi. Sonra dedem kendisi öğretti sağolsun Arapçasını hala unutmadım...İyi öğrenince unutulmuyor.
*Genelde evlerde, işlemeli bez bir çantanın içine konur ve duvara yüksekçe bir yere asılır (hatırımda kalan hep yatakların başucundaki duvarlar) . Ya da dolap üstlerine vs. konur.
*Ele alınırken ve bırakılırken üç kere öpülüp alna dayanır.(Böyle öğretildi)
*Yalnız ben artık başım açıkta okuyorum. Çünkü başucu kitabı Kur'an. Yok ojem var, abdest alayım, şuydu buydu...Ya okumak istiyorum daha ne olsun. Bahanelere ne gerek var! Okuyorum, nasıl okuduğumun ne önemi var?
*Çarpıtılmaması gereken 'KUTSAL KİTAP'...Kur'an çarpmaz, Allah çarpar, öyle bir çarpar ki....Çarpıttığına pişman eder adamı.
mutlak kanun
İnsanlara hem dünya hem ahiret adına Rehberlik adına yön veren,
Allahın biz kullarına gönderdiği 'Yüce Mesaj'.....
Fethullah Gülen Grubu
(http://www.antoloji.com/grup/fethullah-gulen)
Dört Kutsal Kitaplardan biri.
Kuranda herşeyin doğrusu bulunur.
bazı insanlar insanlarımızı güzel dinimiz islam ve onun yüce kitabı kuran-ı kerim den uzaklaştırmak için ellerinden geleni yaptı ve gördüğüm kadarıyla da yer yer başarılar elde etmişler. dinimizi safsatalarla doldurdular. buradaki yazıları görünce de bunu bir kez daha anladım. kurana abdestsizken dokunmayın diyenler, 15 günde bir hatim indirin yoksa onu terk etmiş olursunuz diyenler....
arkadaşlar unutmayalım islam dini kolaylıklar dinidir. kuran da onun sunduğu kolaylıklar önümüze konmuştur. böyle safsatalarla milletimizi uzaklaştırıyorlar islamdan. kuran kolaylıklar dininin yüce kitabıdır.
onu Allah indirmiştir ve onu koruyacak yine Allahtır.
'(Ey Muhammed) de ki:duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin' Furkan 77
'Rabbini içinden yalvararak ve korkarak yüksek olmayan bir sesle sabah ve akşam an gafillerden olma' Araf 295
'Ey iman edenler sizi ne mallarınız ne çocuklarınız yada evladınız Allah'ın zikrinden alıkoymasın kim bunu yaparsa işte onlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir' münafikun 9
Allahü Teala'nın insanları doğruya ve huzura götürmek için gönderdiği son Kitap.
Birşey diyeyim mi?
Önce kafir olun alın elinize kendi yargılarınızla tartarak şöyle uzanıp rahat rahat okuyun. 1 gün mü 1 hafta mı sürer artık sizin akışınıza bağlı.
Sonra, eğer o kutsalsa sizi zaten tekrar kendine bağlar, yok eğer değilse en azından doğrularını alır hayat görüşünüzde yeri olur.
Yok illa kurallarına göre okuyacağım,, boy abdesti alıp göğüs hizamda tutacağım derseniz. Ve zaten iyiyi görmeye şartlandıysanız, olan tezat emirleri de iyimserlikle yoracağınızdan birşey anlamayacaksınız ki..
Bütün kitapların onu anlamak için okunacağı kitaptır. mü'minin imanını kafirin dalaletini artıran kitaptır
'(Ey Ümmetim!) Sizden biriniz Allah ile konusmak istedigi zaman Kur`an okusun.'
Hadis-i Serif
Kişinin Kuran-ı Kerimden ezberlediği her ayet ile Allah katındaki kıymeti yükselir...
Muhammed Esed (Turkce) , Edip Yüksel, Yaşar Nuri Öztürk, Progressive Muslims (Ingilizce) , Rashad Khalifa (Ingilizce) meallerinin ve Arapca Kuran- Kerim'in oldugu bir web sayfasi:
http://19.org/km/
kuran ilk başta sorgulayıcı bir insana sıradan bir kitap geliyor.sorguladıkca içinde kaybolmaktan çok yüzeyel yorumlar yaparak bu kadar gereksiz bir kitap olamaz diye kestirip atıyor.
ama durum hiçte öyle kısa kestirip atılacak şeyler değil.kuranda insanlara anlatılan ve yapmaları gereken herşeyin bir açıklaması bilimsel olarak ortaya çıkıyor.
şu anda tıp fakültesinde okuyan bir insan olarak bunları canlı olarak görünce daha da seviniyorum.aradıklarıma cevap alıyorum diye.
geçen hafta başladığım fizik tedavi hareketleri ne kadar da çok namazın hareketlerine benziyordu.insanlara egzersiz amaçlı verilen hareketler yerine nerdeyse hocalarımız namaz kılmalarını önerecekti.
erkeklerin altın takması neden yasaktı.çok düşündüm bunun üzerine.geçenlerde okuduğum bir yazıda erkeklerin cinsiyet kromazomuY üzerine olumsuz etkiler yapabileceği savunuluyor ve araştırması yapılıyordu.
zina etmek neden bu kadar tehlikeliydi.herkes ilk başta AIDS diyecektir şimdi.ama onun yanında o kadar çok hastalık bulaşıyordu ki hatti hesabını hocalar ders saatleri içine sığdıramıyorlardı.
sağlıklı bir insanın oruç tutmasının ne kadar mantıklı ve vücutları için ne kadar gerekli olduğunuda gastroenteroloji hocalarımız anlatıyordu.hergün düzenli olarak çalışan sindirim sistemini bir ay tatile çıkartmak kadar güzel bir şey yoktu.insan kendisi için düşünse.o kadar çalışma temposu içinde bir ay tatil yaptığını.iyice dinlendiğini.ama sağlıklı bir insan.hasta olana oruç tutmak zaten en büyük günahlardan biri. çünkü bize verilen bu bedenin tamamen emanetçiyiz.
zekat vermenin yararından bahsetmeyeceğim bile.bence komunizm isteyenlerin ana kaynağı kapital değil kuran olmalı.çünkü onda itidal diye bir kavram varki bilmeyenler için söyleyeyim:aşırılıktan kaçınma.kimse ne çok zengin olsun; nede çok fakir.insanlar herzaman dayanışma içinde olsunlar.bundan mantıklı bir ekonomi politikası var mı acaba.
size bunu gibi bir çok neden daha gösterirdim kuran mantığı için.ama sanırım bütün sitenin hafızası buna yetmez.
bir de allah'ı arayan bazı arkadaşlar için son birşey demek istiyorum.niye bu kadar somut şeyler arrıyorlar ona inanmak için.illa başlarına bir mucize mi gelmesi lazım yada illa geleceğigörmeleri yada ne bileyim rüyalarında allahı görmeyi bekliyorlar.nedir istekleri.
bana söylesin bu arkadaşlar.sevgi nedir.annelerine,sevgililerine; yakınlarına gösterdikleri sevgiyi ve aşkı nasıl gösteriyorlar.ellerinde somut bir cihaz mı var kendilerini ona bağlayıp senin sevgin şu kadar diyen.allahın varlığına inanmayan sevgisinden de şüphe etsin bence.onu da somut gösteren bir varlık yok çünkü henüz dünya üzerinde.
Kainat kitabı kebirinde KURAN kainatı okuyor. YOK olmanın dayanılmaz komikliğini ortadan kaldırıyor.
Hiç bir kitabın bu kadar düşmanı ve seveni olmamıştır...
Kur'an'ın Doğruluğu:
Kur‘ân, dünden-bugüne kendisine gönül verenleri aldatıp-şaşırtmadığı gibi, bundan sonra da aydınlık iklîmine teveccüh edenleri aldatmayacak hayal kırıklığına uğratmayacaktır. Zirâ, inanıyoruz ki, zihinler müspet fenlerle aydınlandığı, gönüller Hakk mârifetiyle şahlandığı ve varlık, ilim ve hikmet adesesi altında tedkîk ve araştırmaya tâbî tutulduğu sürece, ilimler adına verilen her hüküm Kurân’ın ruhuna uygunluk içinde cereyan edecektir.
Evet O, her zaman insanları ilme, ilmî araştırmaya, düşünce ve düşüncede sisteme, kâinat kitabını okumaya ve varlığın esrarını kavramaya davet edip yol gösteren bir kitap olmuş ve hakikî çıraklarını hep düşünen ve araştıran insanlar arasından seçmiştir.
Kur'an'ın Sarsılmazlığı:
Nâzil olduğu günden bu yana tam 14 asır geçmiş olmasına rağmen, Kur’ân’da öyle bâkir ve emsâlsiz meseleler vardır ki, bunların hakikatine henüz ilimlerin elleri ulaşamadığı gibi, ilmî seviye de fersah fersah onların gerisinde bulunmaktadır. Pozitif ilimler, Kur’ân’ın gösterdiği ufuklara ulaşıncaya kadar kim bilir daha kaç defa sarsılacak, kaç defa değişecektir. Beşer tarihinde kendini kabul ettirmiş nice nazariyeler vardır ki, zamanla hepsi de unutulmuş ve onların yerlerini yenileri almıştır. Birgün gelecek, mutlaka ilim yuvalarından kapı dışarı edilecek ve bu şekilde ilimler sarsıla sarsıla Allah (cc) ’ın sarsılmaz ve değişmez Kelâmı’nın ihtiva ettiği hakikatlere ulaşacaktır. Bu sebeple, sürekli sarsılan ve değişen müsbet ilimlerin arkasından, sarsıntı ve değişme nedir bilmeyen o muallâ beyanı koşturmamalı ve onu ilimlere uydurmaya çalışmamalıyız.
http://www.tr.fgulen.com
Kur’an’ın Desteğe İhtiyacı Yoktur
Evet, Kur’ân-ı Kerîm ve hadîs-i şeriflerin nurlu ve her zaman taze beyanlarının destek ve koltuk değneklerine ihtiyacı yoktur. Dışta hiç bir tezâhürü görülmese de, insan vicdanında apaydın sezilecek kadar parlaktır onlar. Bu kâbil pozitif netice ve istidlâller, olsa olsa bizim zavallı aklımıza konan toz ve toprağı alıp götürmeye mâtuf süpürgeler olabilir ancak. Bu cılız meseleler, o yüce hakikatları omuzlarında taşıyabilecek güçte değillerdir.
Herkes Herşeyi Kur’an’da Olduğu Gibi Göremez
Kur’ân’da her şey vardır ama herkes her şeyi O’nda olduğu gibi göremez. Gazalî’nin İhyâ’sında işaret ettiği gibi, Kur’ân-ı Kerîm’in sarîh ve zâhirî manâlarını havas gibi avâm da anlayabilir; bâtınî ve gizli manâlar ise müdakkik ve mütefekkir ilim erbabına mahsustur. Kur’ân’ın “İlim’de kök salıp, derinleşenler” (Âl-i İmran, 3/7) diye tavsif ettiği gavvaslar, O ummâna dalıp inci, mercan çıkarırlar. Ama, herkes O ummana dalamaz; herkes O’ndaki cevheri görüp takdir edemez. Antika bir eşyaya demirciler çarşısında ancak ağırlığı kadar kıymet verirler; fakat antikacının yanında paha biçilmez bir değeri vardır onun. Demek ki, Kur’ân’da çok şey, ancak çalışma, tefekkür ve ilhamla erbabının anlayabileceği nişanlar, işaretler, alâmetler ve ipuçları halinde bulunmaktadır.
http://www.tr.fgulen.com
Kur’ân’da Hiçbir Şey Eksik Bırakılmamış
Kâinatı ve insanı anlatan bir kitap olarak her şeyi beyan eden Kur’ân’da hiç bir şey eksik bırakılmamış (En’âm, 6/59) , yaş, kuru her şey, münderecatına dâhil edilmiştir. İbn-i Mes’ûd, “Kur’ân’da her şeye ait ilim indirilmiş ve her şey beyan edilmişse de, bizim ilmimiz O’ndaki her şeyi anlamaya yetmez” derken, İbn-i Abbas, “Devemin ipi kaybolsa, onu herhalde Allah’ın Kitabı’nda bulurum” demekte, Süyûtî ise, Kur’ân’da bütün ilimlerin yer aldığını ifade etmektedir (el-İtkan) .
Son Nebî’yle kemale erdirilmiş mükemmel Din İslâm’ın Kitab’ı ve dolayısıyla cihanşümûl olması hasebiyle Kur’ân, bütün zaman ve mekânlara aittir. O, müfessirinden fakîhine, sosyologundan psikoloğuna, mutasavvıfından filozofuna, fizikçisinden kimyacısına, herkese, her asırda ve her tabaka ve seviyede ders verir; Kur’ân’ı, O’nda kendini arayarak okuyan insan, “Kur’ân bana hitap ediyor, bana beni anlatıyor” der. Bir de O’nu gırtlağından aşağı indirerek okuyabilirse, işte o zaman başına gelmiş gelecek her şeyi, hayatındaki zikzaklarını, karanlık aydınlık bütün hallerini ve hastalıklarını O’nda keşfeder ve dertlerine deva, hastalıklarına şifa olacak ilaçları da yine onun eczanesinden alabilir. Kur’ân’da nefis terbiyesi, ruh ve kalb temizliği, vicdan muhasebesi, aile idâresi, çocuk terbiyesi, içtimaî münasebetler, âdâb-ı muaşeret kaideleri, ahlâkî meseleler, hukuk, iktisat, muamelât, kâinatta cârî kanunlar, ilim ve fenlerin esasları, medeniyet harikalarının fihristi ve daha neler neler vardır.
http://www.tr.fgulen.com
Kur’an ve İlmin Olaylara Bakışı
İlim, tecrübe ve deneyler neticesi kesinlik kazanan meseleleri kendine izafe ile ‘ilmi’ kabul ederken, kesinlik kazanmayanlara sadece birer teori ve tahmin nazarıyla bakar.
İlim, geleceğe ait fikir yürütmez. Sadece neticeyi söyler. Realite plânında durum bu olmakla beraber, Allah Resûlü (sav) , fevkalâdeden ve bir mucize eseri olarak bazı ilmî tesbitleri asırlarca evvelinden haber vermiş ve verdiği haberler aynen gerçekleşmiştir. Veya, o gün söylediği bazı hususları bugün ilim ancak keşfedip anlayabilmiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de de bu mevzuyla alâkalı birçok âyet vardır. İster peygamberlere ait mucizeleri misâl getirmekle, isterse teşbih, temsil ve işaret yollarından birini kullanmakla olsun, Kur’ân, gelecekte varılacak merhaleyi çok önceden söylemiş ve bununla mucizevî yönlerine bir başkasını daha ekleyerek, Kelâmullah olduğunu bir diğer vecihten daha isbat etmiştir. Zira, muhit bir ilme sahib olmayan birinin çok çeşitli ilmî meselelerin asırlar sonra kazanacağı merhalelere asırlar öncesinden işarette bulunması, hattâ sarihe yakın bir üslupla onlardan bahsetmesi mümkün değildir. Halbuki Kur’ân, bunu yapmaktadır; öyleyse O, Kelâm-ı İlâhî’dir.
http://www.tr.fgulen.com