Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? sizce ne demek, Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? size neyi çağrıştırıyor?
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
Kendinizi bir dörtlükle ifade edebilir misiniz? terimi Aslı Birer tarafından tarihinde eklendi
Her ne kadar hüzünlü de olsa, hani acılar paylaşıldıkça azalır sevinçler de çoğalırmış. Bu bayram acımız da sevincimiz de ortak bundan sonra aynı acılarla sınanmamak dileğiyle herkese iyi bayramlar diliyorum.
Bu Gece En Hüzünlü Şiiri Yazabilirim
Duyasın Diye Beni
Seviyorum Suskunluğunu
Matilde'ye Sone
Yüz Aşk Sonesi VIII
Sessizliği Arıyorum
Umutsuz Bir Şarkı
Güz Çiçeklerinden Nazım'a Çelenk
Pablo Neruda
Sorumsuzdular, vurdumduymazdı dünya zevkine dalmış bencilliğin zirvesi çocuğum bu yüzdendir bayramlık niyetine kefen giyişin.
İkinci kez öldü içimde bayram coşkusu.
Ne güzeldi eskiden bu şarkı:(
İlk defa alamadım bu bayram şekerler çikolatalar sahipsiz sanki.
Ne güzel döküldün satır satır, şiir köprüdür gönülden gönüle dilden dile dolaşır hiç ummadığın yolları aşar, geçilmez denilen engelleri geçer, en sonunda kişi bendini de aşar Derya’ya dökülür.
Serzenişler var sayfalar dolusu seslenişlerinde kadın, fırtınalar kopuyor belli ki aklın ve yüreğin arası. Aklın limanı en güvenilir sığınak.
Ne Acı Bir İnsanın Sevdiği Birini Toprağa Vermesi,
Ve Sonunda Toprağa Vermesi,
Acılarım Şimdi Sonsuzluğun Boşluğunda.
İsyan Bayrağını Çekmiş Bu Gönül
İsyan Bayrağını Çekmiş Bu Gönül Bir Kere,
Sorarım Size,
İçimde Kopan bu fırtına ne.
Tuğba Dalgıç 9
Kayıt Tarihi : 3.3.2023 12:06:00
Şimdi on ikiye kadar sayacak
ve hep birlikte susacağız.
Bir an olsun toprağın yüzünde
konuşmayalım hiçbir dilde,
bir saniye duralım,
sallamayalım kollarımızı bu kadar.
Acelesiz, motorlarsız
ne mis kokan bir an olurdu,
birlikte hepimiz
apansız bir gariplikte.
İncitmezdi balinayı
balıkçılar soğuk denizde
tuz toplayan adam
bakardı yaralı ellerine
Yeşil savaşlar hazırlayanlar,
gazlı savaşlar, ateşli savaşlar,
yaşayanı kalmayan zaferler,
temiz giysiler giyerlerdi
yürüyüp kardeşleriyle
gölgede, bir şey yapmadan.
İstediğim karıştırılmasın
kesin eylemsizlikle:
ne yaparsa odur yaşam
bir işim yok benim uğruna hayatımızı
bu kadar sıradan olmasaydık,
ve bir an, hiçbir şey yapmasaydık,
belki dev bir sessizlik
yarıda kesebilirdi kederini
kendimizi hiç anlamayışımızın,
kendimizi ölümle korkutmanın,
belki de toprak öğretecek bize
ölü görünen her şeyin
Km aslında canlı olduğunu.
Şimdi on ikiye kadar sayacağım
Esessiz olun, ben gideceğim.
Pablo Neruda
Bazılarına görmek ve duymak İçin avuç içi kadar yürek yetmiş...
dinlenmesi tavsiye edilir:)
sevmişem seni;bir kekliğin sesini üzmekten sakınır gibi...
Ayrılık diyorum; ayrılık, en çokta gözlerime yağdı,
geceydi yağdı, gündüz de yağdı.
Sevemedim bir türlü yaprağın ağacı terk edişini
Sorsan adı bahardı
Ata kızı
Sevgiler Emi Öztürk
Bir gece vakti
Hoş geldiniz değerli paylaşımlarınız İçin teşekkür ederim...
Ana kuzusu bir çocuktum .
Büyüdüm kuzumun anası oldum.
Büyüdükçe dertler derya oldu.
Ben sattım tüm dertleri alan olmadı.
Çıktım arşa kadar bağırdım, kimseler duymadı.
Sonra kendimi sakladım kendime, ben bile bulamadım kendimi. ?? demiş kadının biri.
Sevgiler.
Teşekkür ederiz Mehmet bey
Yağmur yüklü bulutlar gibiydik gecenin karanlığını aydınlatırcasına yağardık fırtınalar kopardı, akılla yürek arası.
Ata kızı
Baştan aşağıya sevmekti kadın, gözünden ayak tırnağına kadar dopdolu
Yeni doğan güneşin toprağı ısıtması kadar karşılık beklemeden baştan aşağı sevmekti kadın. Güvercinin kanat çırpışıydı rüzgara, çocukça sevinişleriydi bir yudum gökyüzüne takla üstüne takla atışı bembeyaz yüreğiyle. Coşmasıydı yavrusuna büyüyen umutlarının yüreğine vuruşu. Uçmasıydı hayalleri mavi ufukları delercesine baba nasihatleriyle. Baştan aşağı sevmekti kadın.
Empatiden yoğrulmuştu o güzel düşleri tıpkı pamuk gibi yumuşacık ve şefkatli elleri dokundukça yeryüzünde melekler açardı toprakta çiçek niyetine. Küçük büyük melekler rengarenk sayesinde hiç solmayan renkleriyle dokunduğu her yer baştan aşağı sevgi.
Ata Kızı
Artık tünaydını da geçtik en iyisi iyi akşamlara bağlayalım:)
Hoş geldiniz sayfaya
Yüreğinize sağlık...
Kokulu günaydınlar getirdim sayfaya bakmayın öyle avuçlarımdaki beyaz renge hele bir dökeyim damla damla masmavi derya deniz. :)
Ata kızı
Yine seçimler.
Soru; ne kadar uygulayabiliyoruz?
Bakın bir serzeniş var:)
Hayatta suç aramak ..? Sizce
Hani aklın nüvelerinde gizli demiştik ya
Aristotelis’ in ahlak felsefesine göre mutluluk “eudaimonia” kavramının gelişmediğini söyleyebilir miyiz? :)
Siz nasıl değerlendirirsiniz soruyu?
Zehirli Sarmaşık Misali
Sen sen zehirli sarmaşık misali işledin sanki Bu Ara Yüreğime,
Bende napıyım susmuştum mecburen mapus kaderime,
Şimdi Soruyorum Sana Ey hayat benim suçum ne!
Tuğba Dalgıç 9
Kayıt Tarihi : 3.3.2023 19:18:00
Mesela;
Gülmek ömrü uzatır:) koskoca muazzam bir felsefedir.
Hayat zaman dilimi ve içinde bulunduğumuz kadarı bize ait.,onu nasıl şekillendireceğimizi de ancak biz ve tercihlerimiz belirler. Tercihlerimiz sonucunda ise mutlu ya da mutsuz oluruz. Videoda açlık hissini yok etmek için yemek yerken bunun mutluluk verici olduğunu ancak mutluluğun ileriki zamanlarda acıya dönüşmemesi için dozunda yemekten örnek vermişti. Fayda zarar hesabını yapmayı bilmek zordur bunu yapabilmek için zekâ gerekli olduğunu düşünüyorum ve videoda bu da zeka özürlü karakterin iyilik yapmak isterken nasıl bir insanı öldürebileceğini de gördük. Hayatta böyle değil mi? Tıpkı zehrin dozunda alındığında ilaç. Dozunu aştığında gerçek etkisini gördüğümüz bir zaman dilimi. Acının yokluğu koskoca bir boşlukta olabilir. Mutluluk hayatta az ile yetinmeyi bilip, çok ile dozu aşmadan dengeli yaşayabilmek belki de. Hayır diyebilmek yeri geldiğinde. ( kendine de) acının olmadığı yerde mutluluk olmaz düşünsenize acının tadını almayan dil, tatlıyı nasıl algılar? Mutluluk hedef değildir zaten. Acı da mutluluk da mevcut durumdur kişi ne ile mutlu olacağını bilir ve ona yönelik tercihler yapabilirse mutluluğu hayatına uyarlamış olur. Aslında mutlu olmak hayatın geneline yayılması demek bana göre dönem dönem elbette ki acılar yaşanacak kişiler doğru tercihler yaparak uzun vadede mutluluğu yakalayabilirse arada yaşayacağı acılardan dolayı ruhsal çöküşleri hem çok kolay atlatacak hem de genel baktığımızda bu kişi mutludur diyebileceğiz.( tersi durumda mutsuz)
Evliliklerden örnek vereyim. Biriyle onun kötü taraflarını bildiğiniz halde sadece ilginizi çeken bir özelliğinden dolayı sevdiniz ve evlendiniz Bu sizi kısa süreli mutlu edecektir. Onu elde edip onunla yaşamak tan haz alacak ama zaman geçtikçe bu özelliği her iki tarafıda mutlu etmeye yetmeyecek dahası uzun vadede mutsuzluğa dönüşecektir. Peki kişiler bunu bilinçli olarak yapmaz mi? Bence bilerek ve isteyerek işte tıpkı o yemeği dozunda yemek örneğindeki gibi kısa vadeli haz duygusunu uzun vadeli mutluluğa tercih etmek gibi. Yine aynı noktaya geldim; hayat ne verirsen onu geri verir. Ne eksik ne de Einstein düşüncesi gibi fazla.
Belki de cennet bu yüzden zordur..?
Mutlu olmayı başarmak yani. Oysa cehennem için uğraşmaya bile gerek yok. :)
Yazıyorum, yazdıkça yazasım geliyor, sanki bir türlü susmak bilmeyen beyin hücrelerimden taşan öğrenmek isteği bedenimin yetişemediği yerdeyken satır satır dünyayı geziyor.gezdikçe görüyor gördükçe yazıyorum.
August Rodin, yaşamında aldığı ilk büyük siparişinde, İtalyan şair Dante”nin İlahi Komedya eserinden esinlenerek, aslında hiçbir zaman tamamlayamayacağı “Cehennemin Kapıları”nı yapmaya başlar. Ortaya çıkan eserde kapının iki yanına Âdem ile Havva’yı yerleştirirken, üst tarafındaki heykelde Dante’nin kendisini tasvir eder. Fakat 1906’da biten heykelin bu kısmı “Düşünen Adam” adıyla, heykelin kendisinden daha fazla tanınır ve pek çok ülkede bahçelere, meydanlara, müzelere, üniversitelere heykelin kopyası dikilir.
Alıntı
Daha sonra Kemal Künmat tarafından 1951’de başlanıp
Mehmet Pişdar 1952’de tarafından tamamlanmış düşünen adam heykeli
“Fahri Celal Göktulga’ya, bu heykelin bir akıl hastanesinin bahçesinde bulunmasının neyi ifade ettiğini sorarlar. Göktulga yarı şaka yarı ciddi gülümseyerek “Hastane dışındakilerinin durumu içeridekilerden daha kötü, bu heykel onların durumu ne olacak diye düşünüyor” şeklinde yanıt verir.”
Alıntı
Önce yazının bu kısmından cevap vermek istedim:)
Zaten yapan heykeltraşın da anlatmak istediği çok farklı. Aslında yıllardır insanlar arasında dolaşan buna safsata diyorum. “Çok düşünmekten delirir insan” fikrini hiç benimsemedim. Bence tam tersine düşünmesini bilmeyen insan delirir çünkü yaşamını idame ettirebilmek için dışardan fikirler almak zorundadır. Ve herkesin fikri farklıdır ve sonunda aklı karışıp maalesef o ince çizgiyi aşıp aklını yitirebilir.
Cennet ve cehenneme gelince aslında ilk okunuşta dini boyutunu akla getirsede beyinde yaşanan fırtınaları ve halk arasında iyilik ve kötülük anlayışına atıftır. Cenneti de cehennemi de insanın kendisi yaratır. Asıl cennet ve cehennem aklın nüvelerinde saklı.
Bir de bir taşla iki kuş vurmak değil midir kalbinde güzellikleri yeşertip huzurlu yaşamaya çalışmak? Eğer ahiret dediklerinin tarlasıyla dünya ne ekiyorsak o biçiliyorsa. Hem dünyayı güzel yaşarken aynı paralelde Cenneti de kazanmış olmaz mıyız? Bence Cenneti kazanmak İçin dünyada acı çekmek formülü yanlış! :)
Sizce Mehmet bey?