İnsan sadece iyi bir yaşamı elde etmek değil, o elde ettiği iyi yaşamı güvence altına almak, bu konudaki istikrarı sürdürmek ister. Bu güvenlik sorunu insanın temel sorunlarından biri olagelmiştir. Dünya, herkesin herkesle savaş halinde olduğu bir yerdir. (Thomas Hobbes)
Gencecik, dipdiri bedenlerin içinde kendi ağırlığını dahi kaldıramayıp ezilen yaşlı ve hasta ruhlar bariz şekilde gözükmekte! Anlamsız imajlar, sahte görevler ve gereksiz kimlikler! Hızlı çürüyen, bu çürümeyi fark ettiğinden kendinden uzaklaşmak, diğer bedenlere tutunmak isteyen, bu yüzden soluğu her daim kalabalıkların ortasında alan 21.asır insanları!
Gelenekselliğin kurallarını tekrar tekrar hatırlatan, yeniden üreten etkinliklere ritüel denir. Sayısız ritüel ve etkinlikle toplumsal yapı rızasını yeniden inşa eder. İnsanları kendi bünyesine ait hissettirir. Her etkinlik kendini, ritüel araçları ile üretir. Evlilik, ölüm, açılış, şenlik vs… Toplumsal davranışlar durmadan tekrar eden ritüellerle pekiştirilir. Toplumsal görevler durmadan hatırlatılır.
Aklını başına topla Ariadne! Küçük kulakların var, Benim kulaklarım var sende! Bir akıllıca söz sok onların içine, Kişi kendini sevecekse Kendinden nefret etmesi gerekmez mi önce? (Friedrich Nietzsche-Dionysos Dithyrambosları)
Toplumun hudutları ile bireyin hudutları arasında fark vardır. İşte bu farkın fark edilemeyişidir tutsaklık! Bu basit yanlış anlamadır koca koca ömürleri yok eden, yemyeşil dünyaları kurutup yere düşüren.
Farklar kültürel ve tarihsel olarak iktidar ilişkileri matrixi içerisinde inşa edilir. iktidarlar bir grubu farklı olarak inşa eder ve gruplar arasında asimetrik güç ilişkileri meydana getirir. Bir grubu diğerine tabi kılar. Bir grubu diğerinin hizmetine verir ve sömürüsüne maruz bırakır. Bu komplex dinamiklerin deşifre edilmesi, bunların dekonstrüksiyonu, bu farklılıkların nasıl kurulduğunun ortaya çıkarılması etiğin bir koşuludur. temeli değil koşuludur.
Köprü altında gecelemek, zengine de fakire de eşit şekilde yasaktır. işin yanlışı zenginin zaten köprü altında geceleme zorunluluğunun ya da ihtiyacının olmamasıdır. ona bu yasağı koymanın manası yoktur. (Anatole France)
İçinde özgürlük olmayan eşitlik, sonunda despotizme götürür. Eşitliğin farklılığı mümkün kılması için eşitliğin içeriğinin özgürlük olması gerekir. (Hegel-Tinin fenomenolojisi)
Düşünme yöntemleri konusunda eğitilmemiş topluluklar, sorunların sonuçlarıyla mücadele eder dururlar. Oysa yapılması gereken sorunların sebeplerini tespit etmektir. Söz gelimi düşüncesiz insanların hastalık karşısında neler yaptıklarına bakın. Ağrı kesiciye yönelirler ağrının kaynağını umursamadan.
Her belirlenim aynı zamanda bir yadsımadır. Belirlenimlerden şiddet doğar. Kişiler hakikatleri kendileri belirledikleri ölçüde birileriyle çatışırlar. (BaRuch Spinoza)
Düşünmeye başlamak için için yenmeye başlamaktır. Bu başlangıçlarda toplumun fazla bir etkisi yoktur. Kurt insanın yüreğindedir. Yürekte aramak gerek onu. Yaşam karşısında uyanıklıktan ışık dışına kaçışa götüren bu ölümcül oyunu izlemek ve anlamak gerekir. (Albert Camus)
Balzac, yazdığı romanlardaki kurgusal karakterleri gerçek sanmaya başlamış yaşamının ilerleyen yıllarında. Delirecekse böyle delirmeli insan! Aşkla, tutkuyla! Ve hakkını çok çok fazlasıyla vermeli. İçi adeta boşalırcasına… Sağnak olup yağmalı satırlara..
Abd’deki özgürlük heykelinin karşısına bir de sorumluluk heykeli yapmak lazımdır. Sorumluluk bilinci olmadan özgürlük çok anlamlı değildir. (Viktor Frankl)
Klasik üretimi aslında yazardan ziyade okurun yaptığı bir faaliyettir. Okuru da burada kollektif olarak anlamak lazımdır. Topluluktan Topluma geçişin de koşulu, ortak klasiklerin varlığıdır. Kanonik referans setiniz yoksa toplum olamazsınız.
Bilgi çağında yaşıyoruz. Bilimde ve teknolojide büyük gelişmeler var. Bu gelişmelerin insanlığa katkısının ya da zararının ne olduğunu dikkatle araştıran kurumlar oluşturulmalıdır. Bir bilimsel gelişmenin hemen ardından konu ile ilgili bir etik kural gelmelidir. Etik soruların cevaplanması ve etik sorunların giderilmesi elzemdir.
Sevinç bir şeyleri değiştirmeye teşvik eder. Keder ise pasif hale getirir ve kişiyi ataletin içine sürükler. Genellikle ihtiyarlar toplumda kederci düşünceyi yaymaya çalışırlar ki insanlar pasif olsunlar, devlete tepki göstermesinler. (Spinoza-Tractatus Theologico Politicus)
İyi bir sosyolog, sıradan şeyi, sıradan görüneni sıradışı şekilde inceler. O sıradanlığın içinden inci bile çıkarabilir. Sıradanın, ufak tefeğin içinde toplumu yakalar. Bizi belirleyici olana götürebilir. Sıradan insana sıkıcı gelirken, meraklı olana, öğrenmek isteyene hazineler sunar sosyolog.
yakut, mine, zümrüt bana birdir kayalarla; bir gül dikeninden kanayan el neme yetmez? kâşâne, sedir, sırma, ışık onların olsun; bir köhne kitap, bir sarı kandil neme yetmez?
rûhum ki yanıktır ve şifâsızdır ezelden, sarmak dilesem, bir kara mendil neme yetmez?
dağlar neme yetmez, bağlar neme yetmez? bir kuş ki benim derdime ağlar, neme yetmez? yanmaz ateşinden deli gönlüm bu diyârın, gökten bir alev bağrımı dağlar, neme yetmez?
kestimse ümîd artık ezelden ve ebetten; bir eski rübâb ömrümü bağlar, neme yetmez?
bir çölde biten dal gibi ıssızsa da rûhum, dost âleminin ettiği kem söz neme yetmez? vardır anacak bir gün olup ismimi elbet, bir servinin altında dolan göz neme yetmez?
dağlar neme yetmez, bağlar neme yetmez? bir kuş ki benim derdime ağlar, neme yetmez?
Yeryüzünde pek çok canlı türü, jeolojik bir döneme adını verecek izlere yol açmadan yok olmuştur. İnsan böyle giderse büyük ve kirli izler bırakarak terk edecektir gezegeni. Antroposen adı kalıcı olacaktır. Gerçi jeologlar bunu kabul etmemektedir. Holosen devam etmektedir onlara göre.
Yunanca tekhne kelimesinde bir hile vardır çünkü insanın rahat yaşaması için doğanın kandırılması, öfkesinin yatıştırılması gerekir. Bu kelimenin ilk anlamı zanaatkarlık, sanatçılık, yetenek, beceri, el hüneri olsa da ikinci anlamı hile, hilekarlık, kurnazlık, dalaveredir. Yani bu kelime hem olumlu hem de olumsuz anlamlar içerir. Teknoloji, teknologia doğayı kandırıp insanı rahat ettirmektir. Doğanın kanunlarını alt ederek hile yapan insan aklı hybris, kibir ile dolar. Başka bir deyişle hile yapan insan kibirlidir. Kibirli olmadan teknolojiyi sonsuza dek kullanmak mümkün değildir.
Tek tek bireyler üzerine bina inşa edilmez. Kurumsallık önemlidir. Az gelişmiş ülkelerde şu günümüz şartlarında Newton gibi, Einstein gibi, Cuvier gibi kişilerin çıkması mümkün değildir. Tek tük çıkabilir ama başarılar kişilerle sınırlı kalmaktadır. Başarı saman alevi gibi olup yanar söner sadece.
İnsan sadece iyi bir yaşamı elde etmek değil, o elde ettiği iyi yaşamı güvence altına almak, bu konudaki istikrarı sürdürmek ister. Bu güvenlik sorunu insanın temel sorunlarından biri olagelmiştir. Dünya, herkesin herkesle savaş halinde olduğu bir yerdir. (Thomas Hobbes)
Zen budistleri der ki ‘’karnın acıkınca ye, uykun gelince uyu.’’ bunların dışında yapacağın her eylem ahlaksızcadır.
Gencecik, dipdiri bedenlerin içinde kendi ağırlığını dahi kaldıramayıp ezilen yaşlı ve hasta ruhlar bariz şekilde gözükmekte! Anlamsız imajlar, sahte görevler ve gereksiz kimlikler! Hızlı çürüyen, bu çürümeyi fark ettiğinden kendinden uzaklaşmak, diğer bedenlere tutunmak isteyen, bu yüzden soluğu her daim kalabalıkların ortasında alan 21.asır insanları!
Gelenekselliğin kurallarını tekrar tekrar hatırlatan, yeniden üreten etkinliklere ritüel denir. Sayısız ritüel ve etkinlikle toplumsal yapı rızasını yeniden inşa eder. İnsanları kendi bünyesine ait hissettirir. Her etkinlik kendini, ritüel araçları ile üretir. Evlilik, ölüm, açılış, şenlik vs… Toplumsal davranışlar durmadan tekrar eden ritüellerle pekiştirilir. Toplumsal görevler durmadan hatırlatılır.
Aklını başına topla Ariadne!
Küçük kulakların var,
Benim kulaklarım var sende!
Bir akıllıca söz sok onların içine,
Kişi kendini sevecekse
Kendinden nefret etmesi gerekmez mi önce?
(Friedrich Nietzsche-Dionysos Dithyrambosları)
Toplumun hudutları ile bireyin hudutları arasında fark vardır. İşte bu farkın fark edilemeyişidir tutsaklık! Bu basit yanlış anlamadır koca koca ömürleri yok eden, yemyeşil dünyaları kurutup yere düşüren.
Farklar kültürel ve tarihsel olarak iktidar ilişkileri matrixi içerisinde inşa edilir. iktidarlar bir grubu farklı olarak inşa eder ve gruplar arasında asimetrik güç ilişkileri meydana getirir. Bir grubu diğerine tabi kılar. Bir grubu diğerinin hizmetine verir ve sömürüsüne maruz bırakır. Bu komplex dinamiklerin deşifre edilmesi, bunların dekonstrüksiyonu, bu farklılıkların nasıl kurulduğunun ortaya çıkarılması etiğin bir koşuludur. temeli değil koşuludur.
Köprü altında gecelemek, zengine de fakire de eşit şekilde yasaktır. işin yanlışı zenginin zaten köprü altında geceleme zorunluluğunun ya da ihtiyacının olmamasıdır. ona bu yasağı koymanın manası yoktur. (Anatole France)
İçinde özgürlük olmayan eşitlik, sonunda despotizme götürür. Eşitliğin farklılığı mümkün kılması için eşitliğin içeriğinin özgürlük olması gerekir. (Hegel-Tinin fenomenolojisi)
Düşünme yöntemleri konusunda eğitilmemiş topluluklar, sorunların sonuçlarıyla mücadele eder dururlar. Oysa yapılması gereken sorunların sebeplerini tespit etmektir. Söz gelimi düşüncesiz insanların hastalık karşısında neler yaptıklarına bakın. Ağrı kesiciye yönelirler ağrının kaynağını umursamadan.
Her belirlenim aynı zamanda bir yadsımadır. Belirlenimlerden şiddet doğar. Kişiler hakikatleri kendileri belirledikleri ölçüde birileriyle çatışırlar. (BaRuch Spinoza)
Düşünmeye başlamak için için yenmeye başlamaktır. Bu başlangıçlarda toplumun fazla bir etkisi yoktur. Kurt insanın yüreğindedir. Yürekte aramak gerek onu. Yaşam karşısında uyanıklıktan ışık dışına kaçışa götüren bu ölümcül oyunu izlemek ve anlamak gerekir. (Albert Camus)
Balzac, yazdığı romanlardaki kurgusal karakterleri gerçek sanmaya başlamış yaşamının ilerleyen yıllarında. Delirecekse böyle delirmeli insan! Aşkla, tutkuyla! Ve hakkını çok çok fazlasıyla vermeli. İçi adeta boşalırcasına… Sağnak olup yağmalı satırlara..
Stirner çıkmaza güler, Nietzsche ise duvarlara saldırır. (Albert Camus)
Abd’deki özgürlük heykelinin karşısına bir de sorumluluk heykeli yapmak lazımdır. Sorumluluk bilinci olmadan özgürlük çok anlamlı değildir. (Viktor Frankl)
Klasik üretimi aslında yazardan ziyade okurun yaptığı bir faaliyettir. Okuru da burada kollektif olarak anlamak lazımdır. Topluluktan Topluma geçişin de koşulu, ortak klasiklerin varlığıdır. Kanonik referans setiniz yoksa toplum olamazsınız.
Bilgi çağında yaşıyoruz. Bilimde ve teknolojide büyük gelişmeler var. Bu gelişmelerin insanlığa katkısının ya da zararının ne olduğunu dikkatle araştıran kurumlar oluşturulmalıdır. Bir bilimsel gelişmenin hemen ardından konu ile ilgili bir etik kural gelmelidir. Etik soruların cevaplanması ve etik sorunların giderilmesi elzemdir.
Zengin payına düşenden memnun olandır.
Efendiler bile yoktur günümüzde. Köleler daha aşağıdaki köleleri yönetiyor. (Gilles Deleuze)
Sevinç bir şeyleri değiştirmeye teşvik eder. Keder ise pasif hale getirir ve kişiyi ataletin içine sürükler. Genellikle ihtiyarlar toplumda kederci düşünceyi yaymaya çalışırlar ki insanlar pasif olsunlar, devlete tepki göstermesinler. (Spinoza-Tractatus Theologico Politicus)
Bazıları acıdan düşünür. Bazıları acıdan düşünmeyi de bırakır.
İnsan, istediği şeyin aslında istediği şey olmadığını sonradan anlayan bir canlıdır.
İyi bir sosyolog, sıradan şeyi, sıradan görüneni sıradışı şekilde inceler. O sıradanlığın içinden inci bile çıkarabilir. Sıradanın, ufak tefeğin içinde toplumu yakalar. Bizi belirleyici olana götürebilir. Sıradan insana sıkıcı gelirken, meraklı olana, öğrenmek isteyene hazineler sunar sosyolog.
yakut, mine, zümrüt bana birdir kayalarla;
bir gül dikeninden kanayan el neme yetmez?
kâşâne, sedir, sırma, ışık onların olsun;
bir köhne kitap, bir sarı kandil neme yetmez?
rûhum ki yanıktır ve şifâsızdır ezelden,
sarmak dilesem, bir kara mendil neme yetmez?
dağlar neme yetmez, bağlar neme yetmez?
bir kuş ki benim derdime ağlar, neme yetmez?
yanmaz ateşinden deli gönlüm bu diyârın,
gökten bir alev bağrımı dağlar, neme yetmez?
kestimse ümîd artık ezelden ve ebetten;
bir eski rübâb ömrümü bağlar, neme yetmez?
bir çölde biten dal gibi ıssızsa da rûhum,
dost âleminin ettiği kem söz neme yetmez?
vardır anacak bir gün olup ismimi elbet,
bir servinin altında dolan göz neme yetmez?
dağlar neme yetmez, bağlar neme yetmez?
bir kuş ki benim derdime ağlar, neme yetmez?
Şükufe Nihal
Yeryüzünde pek çok canlı türü, jeolojik bir döneme adını verecek izlere yol açmadan yok olmuştur. İnsan böyle giderse büyük ve kirli izler bırakarak terk edecektir gezegeni. Antroposen adı kalıcı olacaktır. Gerçi jeologlar bunu kabul etmemektedir. Holosen devam etmektedir onlara göre.
Az gelişmiş topluluklarda kitleler yalanı doğrudan daha kolay kabul ederler. (Jürgen Habermas)
Özgürlük, güven ve refah. Bir toplum için bu üçünü en uygun dozlarda enjekte etmek çok zordur.
İnsanlar inandıkları şeyin niteliğinden ya da gerçekliğinden ziyade, inanma eğiliminin kendisine odaklanırlar çoğunlukla!
Yunanca tekhne kelimesinde bir hile vardır çünkü insanın rahat yaşaması için doğanın kandırılması, öfkesinin yatıştırılması gerekir. Bu kelimenin ilk anlamı zanaatkarlık, sanatçılık, yetenek, beceri, el hüneri olsa da ikinci anlamı hile, hilekarlık, kurnazlık, dalaveredir. Yani bu kelime hem olumlu hem de olumsuz anlamlar içerir. Teknoloji, teknologia doğayı kandırıp insanı rahat ettirmektir. Doğanın kanunlarını alt ederek hile yapan insan aklı hybris, kibir ile dolar. Başka bir deyişle hile yapan insan kibirlidir. Kibirli olmadan teknolojiyi sonsuza dek kullanmak mümkün değildir.
Tek tek bireyler üzerine bina inşa edilmez. Kurumsallık önemlidir. Az gelişmiş ülkelerde şu günümüz şartlarında Newton gibi, Einstein gibi, Cuvier gibi kişilerin çıkması mümkün değildir. Tek tük çıkabilir ama başarılar kişilerle sınırlı kalmaktadır. Başarı saman alevi gibi olup yanar söner sadece.