...bir tımarhanedeki tek aklı başında insan olduğum hissini tekrar yaşamaya başladım. Kendinizi üstün değil depresif ve ürkek hissettiriyor; çünkü iletişim kurabileceğiniz hiç kimse olmuyor.
"Asilerin, Kaybedenlerin, Hayalperestlerin, Küfürbazların, Günahkarların, Beyaz zencilerin, Aşağı tırmananların, Yola çıkmaktan çekinmeyenlerin, Uçurumdan atlayanların... Dili,sesi Yeraltı Edebiyatı..."
Yanında neyseniz o olduğunuz kişiye, ıssız insanlara, yollara ve öğle yemeğinden sonraki ilk dala gelsin. Soğuk içiniz ve yüksek sesle dinleyiniz. Beattim 84.01 FM...
Hayata babamızın çatısı altında her şeye inanan tatlı bir çocuk olarak başlarız, öyle değil mi? Sonra Laodiceanların günü gelir: lanetlenmiş, sefil, zavallı, kör ve çıplak olduğunuzu anlarsınız; ıstırap veren korkunç bir hortlak belirmiştir; kabus dolu bir hayatı tüyleriniz ürpererek yaşamaya başlarsınız.
Ruhumdaki karmaşalardan yorgun düştüm, Bir ağacın dalına kondum ve kar tanelerini izledim. Çok isterdim içimdeki karanlığın dışarıdaki beyazda kaybolabilmesini. Tekrar uçtum hiçliğe karışabilmenin temennisiyle, Ama evinden uzaklaşmak sadece bir daha ki mevsime kadar mümkündü. Göçmen bir kuşun hikayesi aslen özgürlük değildi, Döngü içinde sürüklenmekten ibaret bir hayat. Pusulam hep doğru yönü gösterdi, Bu onların doğrusuydu. Yudumladım bir kadehte kızıl şerri, Siz kanı damıttınız da içtiniz. Beyaz örtüye bir damla sıçradı, Artık tüm toprağın size sırtı dönük. Pes etmek bile yasak ağacın meyvesi. İmkansız mevte karşı gelebilmek, Bu tarihe el koyamamak adalet inancımı yitirme sebebim oldu. İradenin içindeki mahkumiyetten şikayetim. Kabuslarımdı dayattıklarınız zihnimin orta yerinde. Sahnelere sıkıştırılan sübliminal mesajlar sizin için benim niyetlerim. Baktığınız bir çerçeve değil, Ahırdan bozma tecrittesiniz. Ben uçtukça siz izlerimi gözlersiniz. Kaçacağım şehirlerden ve ütopyada çıplak bir ben Dokunacağım yasaklara, Sevaplardan elleriniz kırılacak. Her desibeli duyabiliyorum, Kısın artık kafa seslerinizdeki karanlığı!
Yağmurda yuvarlanan bir uzun yol treni var, Ve yazdığım mektupta gözyaşları. Dokunmak istediğim bir kadın var, Çok özlüyorum onu; ama kayıyor çevrede bir uydu gibi. Bob Dylan
Bir keresinde ona bir kitaptan, acıların insanları nasıl olgunlaştırıp büyüttüğüne değin bir kaç satır okumuştum, o da hemen yapıştırmıştı: "Acılar insanı büyütseydi, şu anda benim bu eve sığmamam lazımdı. Jack Kerouac
Daha dokunmadan kurudu İrem Çöllere bir türlü yağamıyorum Yeni bir koşuşun başlangıcında Biraz deprem sonrası Biraz şehir hülyası Bir kalp yangınından geriye kalan Siyah gözlerine beni de götür Artık bu yerlere sığamıyorum...
...Ne var ki bu özgürlük bir düşün farkına varmamızı sağlar: çürümüş, kirlenmiş, yabancılaştıran, içler acısı bir medeniyeti reddetmenin ifadesi olarak yürümek."
Herkesin savaştan yana olduğu bir dönemde savaşa karşıydım. İyi savaşı kötü savaştan ayırt edemiyordum-hala edemem. Ortalıkta henüz hippiler yokken hippiydim ben; Beat kuşağı gelmeden önce beat'tim. Bir protesto yürüyüşüydüm, tek başıma.
Artık dağların ötesindeki dünyaya dalabilirdim. Akşam haberlerine bakabilir ve dünyanın cehennemin dibine yol alışını seyrederken kendimi dışlanmış hissedebilirdim.
Ünlü filozof aristoyu kapısından alarak ellerini kelepcelerler. Karısı onu o halde görünce üzüntüden şunları söyler. Seni götürmeye ve bunları yapmaya hakları yok. İyi ya der o ünlü düşünce adamı karısına dönerek ya haklı olsalardı
...bir tımarhanedeki tek aklı başında insan olduğum hissini tekrar yaşamaya başladım. Kendinizi üstün değil depresif ve ürkek hissettiriyor; çünkü iletişim kurabileceğiniz hiç kimse olmuyor.
Ve Hipopotamlar Tanklarında Haşlandılar
"Asilerin,
Kaybedenlerin,
Hayalperestlerin,
Küfürbazların,
Günahkarların,
Beyaz zencilerin,
Aşağı tırmananların,
Yola çıkmaktan çekinmeyenlerin,
Uçurumdan atlayanların...
Dili,sesi
Yeraltı Edebiyatı..."
Yeraltı Sakinleri
Ah o yol yok mu o yol, neyse...
Allen'en haklısın sevgili İ.
Felsefesi güzel...
... eywallah dostum F.zaten körler ve sağırlar birbirini ağırlar sözü"yolda"yazılmıştır:))
.. şiir için söylüyorum: anne ve çocuk birbirinin "özü"dür,ne müstehcenligi kardeşim.
Güzel, güzel :))
.... 10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü'ne armağanımdır. Evet, bı anne yeleği gibi koruyacak sizi:)
Yanında neyseniz o olduğunuz kişiye, ıssız insanlara, yollara ve öğle yemeğinden sonraki ilk dala gelsin. Soğuk içiniz ve yüksek sesle dinleyiniz. Beattim 84.01 FM...
Hayata babamızın çatısı altında her şeye inanan tatlı bir çocuk olarak başlarız, öyle değil mi? Sonra
Laodiceanların günü gelir: lanetlenmiş, sefil, zavallı, kör ve çıplak olduğunuzu anlarsınız; ıstırap veren korkunç bir hortlak belirmiştir; kabus dolu bir hayatı tüyleriniz ürpererek yaşamaya başlarsınız.
Yolda, Jack Kerouac
Ankarada deniz olsa Adanaya kar yağsa
Ruhumdaki karmaşalardan yorgun düştüm,
Bir ağacın dalına kondum ve kar tanelerini izledim.
Çok isterdim içimdeki karanlığın dışarıdaki beyazda kaybolabilmesini.
Tekrar uçtum hiçliğe karışabilmenin temennisiyle,
Ama evinden uzaklaşmak sadece bir daha ki mevsime kadar mümkündü.
Göçmen bir kuşun hikayesi aslen özgürlük değildi,
Döngü içinde sürüklenmekten ibaret bir hayat.
Pusulam hep doğru yönü gösterdi,
Bu onların doğrusuydu.
Yudumladım bir kadehte kızıl şerri,
Siz kanı damıttınız da içtiniz.
Beyaz örtüye bir damla sıçradı,
Artık tüm toprağın size sırtı dönük.
Pes etmek bile yasak ağacın meyvesi.
İmkansız mevte karşı gelebilmek,
Bu tarihe el koyamamak adalet inancımı yitirme sebebim oldu.
İradenin içindeki mahkumiyetten şikayetim.
Kabuslarımdı dayattıklarınız zihnimin orta yerinde.
Sahnelere sıkıştırılan sübliminal mesajlar sizin için benim niyetlerim.
Baktığınız bir çerçeve değil,
Ahırdan bozma tecrittesiniz.
Ben uçtukça siz izlerimi gözlersiniz.
Kaçacağım şehirlerden ve ütopyada çıplak bir ben
Dokunacağım yasaklara,
Sevaplardan elleriniz kırılacak.
Her desibeli duyabiliyorum,
Kısın artık kafa seslerinizdeki karanlığı!
azalea-NeoBeat
Ruhu üşüyenın mevsimi bahar olmazmış
Gerçek mutluluk, beyin ve sanatla zenginleşen insan düşüncesinin özgürce gelişmesinden başka bir şey değildir...
Utopia, Thomas More
Yağmurda yuvarlanan bir uzun yol treni var,
Ve yazdığım mektupta gözyaşları.
Dokunmak istediğim bir kadın var,
Çok özlüyorum onu; ama kayıyor çevrede bir uydu gibi.
Bob Dylan
Yıldızlara oranla tüm yaşamı bir güncük süren Mayıs sineği gibiyiz.
Kozmos - Evrenin ve Yaşamın Sırları, Carl Sagan
Bir keresinde ona bir kitaptan, acıların insanları nasıl olgunlaştırıp büyüttüğüne değin bir kaç satır okumuştum, o da hemen yapıştırmıştı: "Acılar insanı büyütseydi, şu anda benim bu eve sığmamam lazımdı.
Jack Kerouac
çok seviyorum bu şarkıyı
...birde çölde çay filmi var idi Elif başgan:))
Daha dokunmadan kurudu İrem
Çöllere bir türlü yağamıyorum
Yeni bir koşuşun başlangıcında
Biraz deprem sonrası
Biraz şehir hülyası
Bir kalp yangınından geriye kalan
Siyah gözlerine beni de götür
Artık bu yerlere sığamıyorum...
Siyah Gözlerine Beni de Götür, N.G.
...Ne var ki bu özgürlük bir düşün farkına varmamızı sağlar: çürümüş, kirlenmiş, yabancılaştıran, içler acısı bir medeniyeti reddetmenin ifadesi olarak yürümek."
Yürümenin Felsefesi, Frédéric Gros
Herkesin savaştan yana olduğu bir dönemde savaşa karşıydım. İyi savaşı kötü savaştan ayırt edemiyordum-hala edemem. Ortalıkta henüz hippiler yokken hippiydim ben; Beat kuşağı gelmeden önce beat'tim.
Bir protesto yürüyüşüydüm, tek başıma.
Chinaski...
Artık dağların ötesindeki dünyaya dalabilirdim.
Akşam haberlerine bakabilir ve dünyanın cehennemin dibine yol alışını seyrederken kendimi dışlanmış hissedebilirdim.
Riçi...
Bir iple intihar da edebilirsin, salıncak da kurabilirsin..
Hayatın ipleri senin elinde...
D.
Ünlü filozof aristoyu kapısından alarak ellerini kelepcelerler. Karısı onu o halde görünce üzüntüden şunları söyler. Seni götürmeye ve bunları yapmaya hakları yok.
İyi ya der o ünlü düşünce adamı karısına dönerek ya haklı olsalardı
Karpuz şekerinden inşa ettik hayatlarımızı ve ardından rüyalarımız boyunca yol aldık çamlar ve taşlarla döşenmiş yollarda.
Riçi...
Kaybolmuş cenneti arayan bir adam , diğer dünyayı hiç düşlememiş birine aptal gözükebilir.
J.M.