hep ben miyim, o yaramaz çocuk tiplemesi, durduğu yerde suç işleyen.. dilime kement atma zamanı mı geldi..yoksa gözlerimi kapatma zamanı mı her duyarsızlığa... böyle mi sukûn bulur içimdeki tsunamiler acaba.. içinde ne olduğu belirsiz bir arzunun hevesiyle koştum karanlıkta.. daha yolun başında, yorulduğumu hissettim anlamsızlığa.. tebessümlerimi / hoş görümü bıraktım artık, sam yeli altındaki bir kaldırım taşına..
III ayrılık, beceri değildir; kutsal nedenlerle de olsa…, elbette çuvallanır, tekil tekil ya da çifter çifter, ayrılık deminde;
ki sonsuzluğa yelken açmışken; - bizi artık biz bile ayıramayız, bizi artık biz bile, ve; - bu zahirî bir ayrılık hepsi hepsi, gam yeme, demeli ah…,
mektup sohbet değil, muhabbettir; mektup, yâre salınmış bir güvencin ve dizeler yârin ruhuna üflenmiş fısıltılar…; elden ne gelir mektup beklemekten başka, bütün yollar engelliyse zarflara ve pullara,
kim diyebildi sevdiğine; - seni, öyle sevdim öyle sevdim ki, beni sevmemen mümkün olmadı…, ve; - sevdansız nefes alma imkânım kalmadı…, kim diyebildi;
ah yâr, sevginle eriyorum…, dağ taş dümdüz, yol alıyorum; bana irşâdınla verdiğin güçle, her gün daha iyi oluyorum, seni seviyorum…, ah;
Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır, Kırkbir kere maşallah demek bir ağız alışkanlığı mıdır? Kırkikindi yağmurları bozkır insanına bir armağan mıdır? Kırk sayfa mektup, Bilemezsin, Ah ne çok az'dır...
Hayır, Şehr-i Stanbul’un havasını birlikte solumak, bir kaplanla aynı kafese girmek gibi gelmiyor bana.. :) Bu şehirde ‘’var olduğunun farkında olmanın ve varlığınla çoğalmanın’’ verimliliğini idrak ediyorum muhterem.. Bir kaktüs’ün dikenlerinin yüzüme savrulmasından şikayet ediyordum ammâ fark edebildim ki meğer her dikenin ucunda ‘’letâfet ‘’ zerreleri varmış :) Sen talep etmesen de ‘’düşünmek zamanlarımı sana adamaktan’’ mutluyum aziz dost :)
AKARSUYA BIRAKILAN MEKTUP /H.H.Korkmazgil incecikti gül dalıydı dokunsam kırılacaktı dokunmadım kurudu gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç ağaçlar bükmesinler n'olursun boyunlarını neden akşam oluyorum tren kalkınca kırlangıçlar birdenbire çekip gidince mendiller sallanınca neden tıkanıyorum öyle çok acımasız ki öyle birdenbire ki az önceki çiçekler nasıl da diken diken gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç o sularda çimdik, bitti; köprüleri geçtik bitti o elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü, bitti artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz günler devlet alacağı, yıllar bir kadehcik buzlu rakı oyunlar oyuncaksı, oyuncaklar eski şarkı kavaklara oklu yürek çizip duran o çakı nerde şimdi nerde şimdi, nerde o kan sarhoşluğu gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
Bırakın bu da boyle olsun. Ben yine odamın siyah su damlaları sızan duvarları icinde büzüleyim. Kırık lambadan dökülen yarı karanlık icinde hep sizi düşünerek hareketli alnımı soguk avuclarıma kapayayım.. Bırakın bu da boyle olsun.. Yalnızlığın ona alısanlara verdigi teselli alkolun düskünlerine verdigi teselliden cok daha kuvvetli ve derindir.. Ben bunu bilirim. Ben kimsesizliğin hudutsuz acık denizleinde yuzmesini bilirim.. Ben umman dalgalarının basımın üstünde çırpınarak haykırdıkları geceler sabaha kadar nefesim kesik gozlerim kapalı durmasını bilirim. Belki kücük bir cevap yazarsınız.. Bu en hudutsuz açık denizde bana kıyılardan gorünen bir kurtarıcı ışık ümidi ve tesellisi verir. yazmazsanız ben yine ruhumun gecelerinde yalnız kalır ve karanlıklarına çekilir düşünür düşünür ve susarim.
burada, uzun uzun, bir durakta dur olmuşum. oradaydım, şimdi. burası araf'tan sonrasıdur...arafımı da, yazmıştım bir gün sana... sen o arafı okuyunca ağlamıştın. ben de yazarken dur...çok ağlamıştım hem de. esrar dede kadar ağlamıştım: 'ağlatmayacakdın, yola baktırmayacakdın; ol va'de-i tekrar-be-tekrarı unutma!
burası araf sonrasıdur. arafta çok bekledimdi. şimdi burada duracağım dur...
dünya yuvarlakmış! ..o dönüyor! durdur. dönenlere bir şeyim yok diyeceğim; dur. ben de döndüm zamanında...döndüm, durdum... şimdi dönmeye mecalim yok. dur.
dur up dur ay ım ben ar tık! dur an ol ay ım dur et miş ler ben i iç ten dur et miş ler. B.Keskin
Mektuplar ne kadar tehlikeli makineler. Galiba yavaş yavaş demode olmaları o kadar kötü bir şey değil. Mektuplar sonsuz kere okunabilir ve yorumlanabilir; hayal gücünü ve fantezileri harekete geçirebilir; ısrarcı olabilir, kor gibi yanan kıpkırmızı bir gösterge olabilir.
Sayın İnönü.Sizinle dertleşmek istiyorum.İzmir'li,Ankara'lı,Mehmet'i en az Diyarbakır'lı,Mardin'li,Urfalı Hasso,memo,Hüsso kadar sevip incitmemenizi canı gönülden dilerim.Kırk küsur iç kanama yapan bu durumun devamında eskiden olduğu gibi,şahsi bir menfaat,bir maksat mı vardır? Kürd'ü maddi ve manevi açlık ve susuzluğa terkederseniz,biz de haklı olarak başka kapıları çalacağız. M.Remzi Bucak:3. Ocak 1965
Saygıdeğer Şeyh Mahmut Berzenci Hazretlerisisin gibi yurdsever dindaşlarımın benimle birlikte çalışacaklarına inanıyorum.Erzurum Kongresi'ndeki bilriri ve tüzükleri size gönderiyorum.O bölgede İngiliz'lerin önüne geçilmesi pek çok gereklidir.Gözlerinizden öperim efendim.Eski 3. ordu müfettişi M.Kemal (13 Ağustos 1919)
mektup yazarken nerde olduğunu bilerek başlayacaksın. ama kendini öyle kaptırmalısın ve öyle ifade etmelisin ki bittiğinde nerde olduğunu hatırlamayasın...
:) msn sms mail facebook vs.. oldu gitti mektup ve mektup arkadaşlığı hala o duyguyu tatmak isteyen var ise bana mesaj bırakabilir... mektup yazarım :) okurum vs.. vs..
o kadar çok yazdım ki sana ama bir türlü cesaret edemedim vermeye... hala durur bende kalan mektuplar... seninle başlamıştı zaten mektuplar senden sonra devam edemez sandım ama hala yazıyorum herşeye hayata teknolojiye inat yazıyorum.. bütün duygularımla yazıyorum hissederek hissettirerek yazıyorum...
aslında teknolojinin insanları birbirinden uzaklaştırdığına insan ilişkilerini yok ettiğine inanan biri olduğum için daha gelenekçiyim..geleneksel olan şeylerin yürümesi gerektiğini düşünen biriyim..kendi yaşamımda yapabildiğim kadar yapmaya çalışır hala bayramlarda yılbaşında ısrarla kartpostallar gönderen bayram ziyaretlerini gerektiğince yerine getirmeye çalışan biri olarak mektup olayını da severim..ben sevginin dokunarak yaşanması gerektiğini, hasret ve özlem belirtilirken dokunduğun somut şeylerle bildirilmesi gerektiğini düşünürüm..dolayısıyla ucu yanık sevda mektupları askerimize yakınımıza hasretimizi göstermek için karaladığımız o mektubun farklı, şu an yapılan mesaj ve mail gibi soyut şeylerle bildirmenin daha farklı olduğunu düşünürüm..mektubun daha sıcak bir aracı olduğunu hep iddia ederim.ama bu aralar kendi yaşamımda mektuptan çektiğim kadar hiçbir şeyden çekmedim..şimdi mektup deyince ürperiyorum..herşey değiştiği gibi mektup anlayışıda değişmiş..en azından benim yaşamımda değişmiş..şu an yaşadığım mektup krizi buram buram kalleşlik kokuyor..nifak kokuyor...ayrılıklara neden olmak için karalanıyor...o yüzden ne kadar gelenekçide olsam şu aralar mektup lafı duymak istemiyorum...
Bak mektup yazmak tamammen bir incelik, bir tasarım harikası,bir yürek işidir. mektup yazmanın bir adab-ı muhaşereti vardır. mektup yazarken insan samimi davranır, yüreğinden gecenleri kaleme dökerken tamamen gercekcidir. Bunu bazen beyaz sayfalara bazen bir sigara kagıdına yada allı ğüllü sayfalara boşaltır içini. tek kişiye özel mektuplar zordur evet ama birde yeni yıl,kandil, bayram, evlilik, tebrik, taziye olunca onca kişiye ayrı ayrı tek tek mektup yazmak bence tamamen sevgi, saygı, özveri işidir. oturacan tek tek hepsinin adreslerini tespit edecen, sonra işte başlıyacan.... İyi olmanızı CENAB-I HAKYAN NİYAZ EDER...........diye sonra hepsinin halini hatırını sormak, tebrikmi,bayrammı yoksa taziyemi bunun için duygularını belirtmek ve en sona ALLAHA EMANET edip sayfayı kapatmak.......... söylermisiniz bu yorucu işi kıymet vermeyen yaparmı? yada sms mesajı ile herkese aynı anda ,herkese aynı mesajı 2sn yollaya bilirsiniz. Hem kim istemez ki bir yakınından mektub almayı.? Ögrenci mektupu,asker mektupu, hapishane mektupu okumakta yollamakta ne kadar ğüzeldir değilmi?
Çeşitli iletişim araçları arasında en duygulu olanıdır.Hele bir de el yazısı ile yazılmışsa... Yazmayı sevdiğim kadar almayı da severim.Bilhassa aldığım zamanlar heyecandan parmaklarımı titreten, sevinçten havalara zıplatan mucizevi bir kağıt. Ayrıca eşsiz bir hatıradır...
yazan insanınızın, el yazısıyla, eğik satırlarıyla,gözünüzün önüne gelen, size mektup yazarkenki haliyle gününüze/anınıza giriveren güzel soluğudur. size yönelmiş el,düşünce,nefestir. anlam değeri kadar sözegelmez nesne değeri de vardır. yazılmış,okunmuş,zarfa konmuş,postaneye götürülmüş, size yollanmıştır. artık sadece yazanın değil yazılanın da olmuştur.
hep ben miyim, o yaramaz çocuk tiplemesi, durduğu yerde suç işleyen..
dilime kement atma zamanı mı geldi..yoksa gözlerimi kapatma zamanı mı her duyarsızlığa...
böyle mi sukûn bulur içimdeki tsunamiler acaba..
içinde ne olduğu belirsiz bir arzunun hevesiyle koştum karanlıkta..
daha yolun başında, yorulduğumu hissettim anlamsızlığa..
tebessümlerimi / hoş görümü bıraktım artık, sam yeli altındaki bir kaldırım taşına..
III
ayrılık, beceri değildir;
kutsal nedenlerle de olsa…,
elbette çuvallanır,
tekil tekil ya da çifter çifter,
ayrılık deminde;
ki sonsuzluğa yelken açmışken;
- bizi artık biz bile ayıramayız, bizi artık biz bile,
ve;
- bu zahirî bir ayrılık hepsi hepsi, gam yeme,
demeli
ah…,
mektup sohbet değil, muhabbettir;
mektup, yâre salınmış bir güvencin
ve dizeler yârin ruhuna üflenmiş fısıltılar…;
elden ne gelir mektup beklemekten başka,
bütün yollar engelliyse zarflara ve pullara,
kim diyebildi sevdiğine;
- seni, öyle sevdim öyle sevdim ki,
beni sevmemen mümkün olmadı…,
ve;
- sevdansız nefes alma imkânım kalmadı…,
kim diyebildi;
ah yâr,
sevginle eriyorum…,
dağ taş dümdüz, yol alıyorum;
bana irşâdınla verdiğin güçle,
her gün daha iyi oluyorum,
seni seviyorum…,
ah;
Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır,
Kırkbir kere maşallah demek bir ağız alışkanlığı mıdır?
Kırkikindi yağmurları bozkır insanına bir armağan mıdır?
Kırk sayfa mektup,
Bilemezsin,
Ah ne çok az'dır...
Hayır, Şehr-i Stanbul’un havasını birlikte solumak, bir kaplanla aynı kafese girmek gibi gelmiyor bana.. :)
Bu şehirde ‘’var olduğunun farkında olmanın ve varlığınla çoğalmanın’’ verimliliğini idrak ediyorum muhterem..
Bir kaktüs’ün dikenlerinin yüzüme savrulmasından şikayet ediyordum ammâ fark edebildim ki meğer her dikenin ucunda ‘’letâfet ‘’ zerreleri varmış :)
Sen talep etmesen de ‘’düşünmek zamanlarımı sana adamaktan’’ mutluyum aziz dost :)
hasreti
ve tren ilerliyordu,
kadere yaklaşıyorduk
bir alacakaranlık bastı zamanı
gözlerim gözlerindeydi
ellerini tuttum titredin,
acı acı bir düdük öttü
birşeyler koptu içimizden
sonra tren durdu, indik
yollarımız ayrı ayrıydı
şimdi, o gün verdiğin yalnızlığı yaşıyorum...
Ya kalem bitti ne naz
Bu yalan gibi biraz
Ya istilada kalpler sessiz
Yazılmadı postacılar işsiz
AKARSUYA BIRAKILAN MEKTUP /H.H.Korkmazgil
incecikti
gül dalıydı
dokunsam kırılacaktı
dokunmadım
kurudu
gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
ağaçlar bükmesinler n'olursun boyunlarını
neden akşam oluyorum tren kalkınca
kırlangıçlar birdenbire çekip gidince
mendiller sallanınca neden tıkanıyorum
öyle çok acımasız ki öyle birdenbire ki
az önceki çiçekler nasıl da diken diken
gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç o sularda çimdik, bitti; köprüleri geçtik bitti
o elmanın tadı orda, o kuş çoktan öttü, bitti
artık çocuk değiliz, susarak da bir şeyler diyebiliriz
günler devlet alacağı, yıllar bir kadehcik buzlu rakı
oyunlar oyuncaksı, oyuncaklar eski şarkı
kavaklara oklu yürek çizip duran o çakı
nerde şimdi nerde şimdi, nerde o kan sarhoşluğu
gitme, sonbahar oluyorum, sonrası hiç
Bırakın bu da boyle olsun. Ben yine odamın siyah su damlaları sızan duvarları icinde büzüleyim. Kırık lambadan dökülen yarı karanlık icinde hep sizi düşünerek hareketli alnımı soguk avuclarıma kapayayım.. Bırakın bu da boyle olsun.. Yalnızlığın ona alısanlara verdigi teselli alkolun düskünlerine verdigi teselliden cok daha kuvvetli ve derindir.. Ben bunu bilirim. Ben kimsesizliğin hudutsuz acık denizleinde yuzmesini bilirim.. Ben umman dalgalarının basımın üstünde çırpınarak haykırdıkları geceler sabaha kadar nefesim kesik gozlerim kapalı durmasını bilirim. Belki kücük bir cevap yazarsınız.. Bu en hudutsuz açık denizde bana kıyılardan gorünen bir kurtarıcı ışık ümidi ve tesellisi verir. yazmazsanız ben yine ruhumun gecelerinde yalnız kalır ve karanlıklarına çekilir düşünür düşünür ve susarim.
Bu mektup sende dursun
dur.
burada, uzun uzun, bir durakta dur olmuşum.
oradaydım, şimdi.
burası araf'tan sonrasıdur...arafımı da, yazmıştım
bir gün sana...
sen o arafı okuyunca ağlamıştın.
ben de yazarken dur...çok ağlamıştım hem de.
esrar dede kadar ağlamıştım:
'ağlatmayacakdın, yola baktırmayacakdın;
ol va'de-i tekrar-be-tekrarı unutma!
burası araf sonrasıdur. arafta çok bekledimdi.
şimdi burada duracağım dur...
dünya yuvarlakmış! ..o dönüyor! durdur.
dönenlere bir şeyim yok diyeceğim; dur.
ben de döndüm zamanında...döndüm, durdum...
şimdi dönmeye mecalim yok. dur.
dur up dur ay ım
ben ar tık! dur an ol ay ım
dur et miş ler ben i iç ten dur et miş ler. B.Keskin
Mektuplar ne kadar tehlikeli makineler. Galiba yavaş yavaş demode olmaları o kadar kötü bir şey değil. Mektuplar sonsuz kere okunabilir ve yorumlanabilir; hayal gücünü ve fantezileri harekete geçirebilir; ısrarcı olabilir, kor gibi yanan kıpkırmızı bir gösterge olabilir.
Sayın İnönü.Sizinle dertleşmek istiyorum.İzmir'li,Ankara'lı,Mehmet'i en az Diyarbakır'lı,Mardin'li,Urfalı Hasso,memo,Hüsso kadar sevip incitmemenizi canı gönülden dilerim.Kırk küsur iç kanama yapan bu durumun devamında eskiden olduğu gibi,şahsi bir menfaat,bir maksat mı vardır? Kürd'ü maddi ve manevi açlık ve susuzluğa terkederseniz,biz de haklı olarak başka kapıları çalacağız.
M.Remzi Bucak:3. Ocak 1965
Saygıdeğer Şeyh Mahmut Berzenci Hazretlerisisin gibi yurdsever dindaşlarımın benimle birlikte çalışacaklarına inanıyorum.Erzurum Kongresi'ndeki bilriri ve tüzükleri size gönderiyorum.O bölgede İngiliz'lerin önüne geçilmesi pek çok gereklidir.Gözlerinizden öperim efendim.Eski 3. ordu müfettişi M.Kemal (13 Ağustos 1919)
mektup yazarken nerde olduğunu bilerek başlayacaksın. ama kendini öyle kaptırmalısın ve öyle ifade etmelisin ki bittiğinde nerde olduğunu hatırlamayasın...
:) msn sms mail facebook vs.. oldu gitti mektup ve mektup arkadaşlığı
hala o duyguyu tatmak isteyen var ise bana mesaj bırakabilir...
mektup yazarım :) okurum
vs.. vs..
o kadar çok yazdım ki sana ama bir türlü cesaret edemedim vermeye...
hala durur bende kalan mektuplar... seninle başlamıştı zaten mektuplar senden sonra devam edemez sandım ama hala yazıyorum herşeye hayata teknolojiye inat yazıyorum..
bütün duygularımla yazıyorum hissederek hissettirerek yazıyorum...
aslında teknolojinin insanları birbirinden uzaklaştırdığına insan ilişkilerini yok ettiğine inanan biri olduğum için daha gelenekçiyim..geleneksel olan şeylerin yürümesi gerektiğini düşünen biriyim..kendi yaşamımda yapabildiğim kadar yapmaya çalışır hala bayramlarda yılbaşında ısrarla kartpostallar gönderen bayram ziyaretlerini gerektiğince yerine getirmeye çalışan biri olarak mektup olayını da severim..ben sevginin dokunarak yaşanması gerektiğini, hasret ve özlem belirtilirken dokunduğun somut şeylerle bildirilmesi gerektiğini düşünürüm..dolayısıyla ucu yanık sevda mektupları askerimize yakınımıza hasretimizi göstermek için karaladığımız o mektubun farklı, şu an yapılan mesaj ve mail gibi soyut şeylerle bildirmenin daha farklı olduğunu düşünürüm..mektubun daha sıcak bir aracı olduğunu hep iddia ederim.ama bu aralar kendi yaşamımda mektuptan çektiğim kadar hiçbir şeyden çekmedim..şimdi mektup deyince ürperiyorum..herşey değiştiği gibi mektup anlayışıda değişmiş..en azından benim yaşamımda değişmiş..şu an yaşadığım mektup krizi buram buram kalleşlik kokuyor..nifak kokuyor...ayrılıklara neden olmak için karalanıyor...o yüzden ne kadar gelenekçide olsam şu aralar mektup lafı duymak istemiyorum...
Y.Sultan Selim ile Şah İsmail rarsındaki yazışmalarda,Sultanın dili Farsça,Şahın dili ise Türkçe olmuştur.
..................yazmak
Ve de karşılığını alamamak....
zarf-u mazrûf..
korkma sevgili; gecikmeli bir mektup seni mutlak alacak içine..
Sevdiklerimize sayfalar dolsu yazmak,ondan gelecek mektubu beklemek,
postacının yolunu gözlemek,
ne hoştu.
Mazide kaldı.
.
'Postacının elinden zarfı kapıp da parmaklarım titreye titreye açtığım zaman gözlerime inanamadım.
Tam bir sahife...
Senin yazınla bütün bir sahife.Ömrümde görmediğim şey! ..
Heyecandan tıkana tıkana bu sahifeyi okudum; sonra bir daha...bir daha....bir daha okudum.' B.Sden
.
Mektup sözü son günlerde Obama'yı akla getiriyor olmalı ki, herkes Obama'ya mektup yazıyor. Bu son mektup da Halk Ozanı Karamanlı Nevzat'tan.
Obama’ya mektup
Başarına çok sevindim inan ki,
Umduğumdan başka çıkma Obama.
Özdeşleştim hemen seninle sanki,
Tensel farklılığa bakma Obama.
Bush’la uyumluyduk, tam aynı çapta,
Çarptık, böldük yanılmadık hesapta.
Bırakın eşbaşkan kalayım BOP’ta,
Büyük hayalimi yıkma Obama.
Eğer olur ise yanında yerim,
Başka ne isterim oh! Allah Kerim.
Ben de senin gibi dozunda yerim,
Nolur ümüğümü sıkma Obama.
Zaman zaman belki hatamız oldu,
Hamdolsun dostluklar hep baki kaldı.
Bu dostun geçmişte dersini aldı,
Deliğe süpürüp tıkma Obama.
Ortadoğu sizin, güven sen bana,
Sakın üzülme sen dökülen kana.
Orda da, burda da halk bizden yana,
Ayağın sürçse de çökme Obama.
Gözden kaçırma sen koyduğum imi,
Söyleneni yanlış anlıyor kimi.
Nevzat’ın yazdığı mektup samimi,
Başka anlamlara çekme Obama.
Halk Ozanı Karamanlı Nevzat
Bir mektup
Üç satır yazı
Gönlünün karası....
hiç yazmadım...
Bak mektup yazmak tamammen bir incelik, bir tasarım harikası,bir yürek işidir.
mektup yazmanın bir adab-ı muhaşereti vardır.
mektup yazarken insan samimi davranır, yüreğinden gecenleri kaleme dökerken tamamen gercekcidir.
Bunu bazen beyaz sayfalara bazen bir sigara kagıdına yada allı ğüllü sayfalara boşaltır içini. tek kişiye özel mektuplar zordur evet ama birde yeni yıl,kandil, bayram, evlilik, tebrik, taziye olunca onca kişiye ayrı ayrı tek tek mektup yazmak bence tamamen sevgi, saygı, özveri işidir. oturacan tek tek hepsinin adreslerini tespit edecen, sonra işte başlıyacan....
İyi olmanızı CENAB-I HAKYAN NİYAZ EDER...........diye sonra hepsinin halini hatırını sormak, tebrikmi,bayrammı yoksa taziyemi bunun için duygularını belirtmek ve en sona ALLAHA EMANET edip sayfayı kapatmak..........
söylermisiniz bu yorucu işi kıymet vermeyen yaparmı?
yada sms mesajı ile herkese aynı anda ,herkese aynı mesajı 2sn yollaya bilirsiniz.
Hem kim istemez ki bir yakınından mektub almayı.? Ögrenci mektupu,asker mektupu, hapishane mektupu okumakta yollamakta ne kadar ğüzeldir değilmi?
ya kusura bakmayın biraz konu dışına çıkıyor ama.......muzaffer izgü gibi önemli bir şaheserin bu sitede olmaması bence çok saçma:(:(
Mevlâ’yı seversen dergâh-ı yâre
Arz et ahvâlimi bir beyân nâme
Gizli sırlarım var şâh-ı dildâre
Açılma ağyâre el-amân nâme
Çeşitli iletişim araçları arasında en duygulu olanıdır.Hele bir de el yazısı ile yazılmışsa... Yazmayı sevdiğim kadar almayı da severim.Bilhassa aldığım zamanlar heyecandan parmaklarımı titreten, sevinçten havalara zıplatan mucizevi bir kağıt. Ayrıca eşsiz bir hatıradır...
yazan insanınızın, el yazısıyla, eğik satırlarıyla,gözünüzün önüne gelen, size mektup yazarkenki haliyle gününüze/anınıza giriveren güzel soluğudur. size yönelmiş el,düşünce,nefestir. anlam değeri kadar sözegelmez nesne değeri de vardır. yazılmış,okunmuş,zarfa konmuş,postaneye götürülmüş, size yollanmıştır. artık sadece yazanın değil yazılanın da olmuştur.