Diller, uluslar ve ülkelerin dünyâdaki yeri ve medenî düzeylerini göstermeleri bakımından önemli yere sâhiptirler. Gerek geçmişte gerekse bugün, gelişmiş uluslarla ülkelerin dilleri de buna paralel olarak gelişmişlerdir. Çünkü… Onların ilim ve fikir adamlarıyla yazarları vardır. Onlar, o dili konuşup yazarak mütemâdiyen işlemişlerdir. Dilin anlatım gücü böylece artarken, kazanılmış yeni kelimelerle söz hazînesi (dağarcığı) de zenginleşmiştir. Müzikalite veyâ melodiyse ayrı unsurlardır. Bu iki tâbirle, dilin kulağa yansıması ve onun ses olarak algılanması kast edilmektedir. Dilin gelişmişliğinde anlatım gücü önemlidir, o başta gelir. Sonra söz hazînesini gösterebiliriz, yâni söz varlığı veyâ söz sayısını. Üçüncü sırayıysa müzikalite veyâ melodi dediğimiz husus alabilecektir. Bu çerçevede gelişmişler olarak ve eskiden yeniye doğru… Yunan (Klasik) , Roma (Latin) , Arap, Fars, Fransız, İngiliz, Alman ve Rus dillerini sayabiliriz. Çin ve Japon dilleri, ne kadar gelişirlerse gelişsinler, özel yapıları sebebiyle evrensel şansı bulunmayan varlıklardır! Klasik Yunan ve Latin dilleri gibi, artık tedâvülden kalkmış bizim Osmanlıca’yı sona bırakıyoruz. Klasik Yunan ve Latin dilleri, bugün sâdece ilim dilleri olarak önemlerini korumaktadırlar. Pratikteyse gündemden düşmüşlerdir. Yâni artık konuşulmamaktadırlar. Arapça, hem zamânının gelişmişi, hem de İslâm’ın dili olarak öne çıkmıştır. Bir zamanlar, yukarıda saydığımız üç unsurun hepsine birden sâhip olmuştur. Ne var ki, bugünün Arap ülkeleri zamâna ayak uyduramayıp gelişemeyince, bu dil de hâlen ve sürekle geriye düşmektedir. Bu maddenin asıl konusu Farsça… Hint dilleriyle akrabâ Farsça’nın, eldeki en eski yazılı eseri Zerdüşt’ün Avesta’sıdır. Bize önce Ömer Hayyam’ı çağrıştıran bu dil, onun önü ve ardındaki pek çok değerli yazarın elindeyse oya gibi işlenmiştir. Îran’ın dili Farsça da geçmişin bir gelişmişi olsa bile, bugün elinde hiçbir vâsıtası kalmayıp, gerilemek onun için daha fazla söz konusudur. Ağır-aksak bir tarzda konuşulan Farsça, âhengi (İşte bu söz de Farsça’dır!) ve müzikalitesiyle geçmişte özellikle edebiyat dili sayılmıştır. Fransızca, dünyânın gelişme çağına paralel olarak, gerek anlatım gücü, gerek söz hazînesi ve gerekse müzikalitesiyle popüler olmuştur. Onun gelişmesinde de, ilim ve fikir adamları, yazarlar başlıca etkendirler. Son yüz yılda, popüler olmuş İngilizce’ye ise bunu sağlayan İngiltere değil ABD’dir! Ancak aynı husus, yâni İngilizce’nin gelişmişliği, onun dünyânın en yaygın dili olmasından ibârettir. Yoksa, hele de ABD İngilizcesi için, her dilden devşirdiği yeni kelimeler ve teknolojinin yeni kavramlarını doğrudan isimlendirmekle kazandığı hazîne değildir! Almanca, önceleri içinde Latince sözlerin bolca bulunduğu kaba-saba bir Avrupa diliyken, artık ansiklopedileri dolduran ilim adamları, edebiyat ve diğer sanat dallarında yetişmiş büyük kimlikleri ve özellikle filozoflarıyla bugün olabildiğince gelişmiştir. Bir konu, bir kavram eğer Almanca’yla söylenmiş veyâ yazılmışsa, onu eğip-bükmek, hele de tevil etmek (çevirmek) , başka anlam vermek aslâ mümkün değildir! İnsanlığın anlatılması ve anlaşılması en zor konusu felsefedir. Felsefe yapılacak, dünyâda eğer bir dil varsa o sâdece Almanca’dır, derken… Bunun bizim şahsî kanaatimiz değil, uzmanların görüşleri olduğunu ekleyelim. Ne söz hazînesi İngilizce kadar zengin, ne de Fransızca gibi bir melodisi vardır. Fakat, gene de yeterli derecedeki söz varlığıyla işte böylesine olağanüstü bir dildir Almanca. Aynı Almanca, bir de özüne dönük olarak bilinmektedir. Dildeki yabancı kaynaklı sözler şaşılacak kadar az sayıdadırlar. [Bunu deyince, işçilerimizin gevelediği dil Almanca sanılmasın sakın! Burada, devlet dili olup “hoch Deutsch=hoh Doyç” denilen yüksek Almanca’dan bahsetmekteyiz. Ki, bu yüksek dili öyle her Alman bile konuşamamaktadır! ] Son olarak Rusça… O da, son ikiyüz yılda Ülke’de yetişen bir takım büyük değerler ve konuşulduğu geniş alan îtibârıyla gelişmiş dillerden biri sayılmaktadır. Şimdi gelelim, bizim Türk, Arap ve Fars karması üç takviyeli Osmanlıca’mıza… Çoktandır kullanılmayan bu dil, halka inemeyip, ancak Osmanlı sarayı ve onun dar çevresinde geçerli olmuştur. Muhakkak ki çok zor olan bir kültür dilidir. Yüksek Almanca gibi herkes tarafından konuşulup anlaşılamamış olsa bile, şüphesiz ki o da gelişmiştir. İçinde Türkçe unsurlara da yer verdiği, Türkiye’de oluşup geliştiği için bir anlamda Türkçe bile sayılabilecektir. İllâ… Evet illâ… Çok dar bir çevrede konuşulduğu cihetle, aslâ halka inememiştir. Orta-Doğu’nun miskin ve kaderci kültür ve tabiatından kurtulmak, Türk diyerek öze dönmek, özel ve çağdaş olmak, kalkınıp gelişmek adına önce onu terk etmek gerekiyordu. Atatürk de bunu yapmıştır! Öte yandan… Üstün bir zekâ, bir dehâ olduğu şüphesiz Atatürk’ün, Osmanlıca’ya fevkalâde vâkıf olup, onu aynı derecede iyi kullandığını bilmekteyizdir. Osmanlıca’yı bir anlatım aracı olarak görmek için, Atatürk’ün, sâdeleştirdiği söz ve beyanlarından sonuç çıkarabilmek pekâlâ mümkündür. Osmanlıca, nâdiren kuralları ve daha çok da bâzı sözleriyle, fakat en alt düzeyde bugün de yaşamaktadır. Bu husûsuysa, meselâ bu yazımız içinde bile görmek mümkündür! Nihâyet Türkçemiz… Geniş anlamıyla, Türkçe dünyânın başlıca dillerinden biridir. Ancak, bizim konuştuğumuzla birlikte değişik kolları vardır. Dilimiz, yâni Türkiye Türkçemizse, bize hâliyle yeterli ve güzel gelecektir. Başka türlü düşünemeyiz; çünkü o bizimdir, bize âittir. Birinci dereceden kültür aracımızdır. Türkçemizi dünyâ dilleri arasında değerlendirmek, ulus olarak kendi açımızdan hayli zor olacaktır. Bir şeyin içinde olmakla dışından bakmak arasında önemli fark vardır. Konunun duygusallığı bir yana… İçeriden bakan, gerçeği doğru ve tam göremeyip objektif olamayacaktır. Bir de, mukâyese için pek çok yabancı dili bilmek gereklidir.
benim dilim guzel bir dil ama kim ogrenmek isterse seve seve yardim ederim bana da sanal alemdeki arkadaslarim sabirla turkcede bilmedigim kelimeleri anlattilar ogrettiler burdan onlarada sevgiler saygilar :)
'Aşk dili' demişler Farsça için. Bunda divân edebiyatının etkisi büyük şüphesiz. Ayrıca Osmanlı hakkında 'Araplardan ve Perslerden çok fazla etkilenmişler' deyip sözde eleştirenleri anlamıyorum. Bugün hiç bir Arap veya İran'lı gelip bizde Arapça ve Farsça yazılan eserleri sahiplenmez, 'bize ait' demez. Bu demek oluyor ki bu kültür bize aittir, bizdendir, bu toprakların mahsûlüdür. Güzel ülkemin güzel başkentinde Japonca, Çince kursları bile varken 'Farsça ' dil kursunun olmaması ayrı bir mevzû tabi... Yok hafta sonu artan vaktim var harcayacak doğru düzgün yer bulamıyorum Ankara'da.. Tuhaf..
'ehnecen sehnecen' diye höynkürerek konuşan her daim kirli sakallı,bıyıklı iranlıların konuştuğu dil. kürtçenin atası olup kesinlikle kürtçeden daha estetiktir.
Osmanlı zamanında edebiyat dili olarak kullanılırdı. Herkesin bilmediği seçkin, ayrıcalıklı bir dil imiş zamanında.. Bugünün ingilizcesi.. Hatta bazı dil bilginleri Farsça'yı Osmanlıların ihya ettiğini söyler.. Ve bu dili meşhûr yapanda yine Osmanlılardır..
Bazan en azından şiirselliği bakımından Arapça ile mukayese edilme gafletine düşülen bir dil.Halbuki Farsça asıl kelimeleri göz önüne alınırsa çok zengin bir dil değildir.Bünyesinde en azından Osmanlıca kadar Arapça kelime taşımaktadır.Bununla beraber şiirsel şirin bir dil olduğu da gerçek.Ancak diğer dünya dilleri gibi Arapça ile ne şiir konusunda ne de estetik konusunda yarışamaz.Fars şiirinin Arap şiirinden üstün olduğu vehmi Arapların Kur'an-ı Kerim'in insanüstü belagatı ve fesahatı karşısında dillerinin tutulup ne kadar güzel şiir söyleseler de sönük kaldığını gerçeğini farkedemeyen kimselerin kuruntusudur.Farsça Arapça'dan üstün bir dil olsaydı pekala Kur'an-ı Kerim'in 'bunun benzeri bir sure getirin'meydan okumasına muhatap olanlar Araplar değil Farslar olurdu.
Dünyanın en kibar ve hoş dillerinden bir tanesi.Eskiler birine iltifat edecekleri zaman söyleceklerini Fars diline çevirirmiş. Ayrıca dil bilgisi kolay olan bir dil.
farsça,arapça ile bereber osmanlı'nın uydurma dili olmuştur.
Farsça ve Diğer Diller
Diller, uluslar ve ülkelerin dünyâdaki yeri ve medenî düzeylerini göstermeleri bakımından önemli yere sâhiptirler. Gerek geçmişte gerekse bugün, gelişmiş uluslarla ülkelerin dilleri de buna paralel olarak gelişmişlerdir. Çünkü… Onların ilim ve fikir adamlarıyla yazarları vardır. Onlar, o dili konuşup yazarak mütemâdiyen işlemişlerdir. Dilin anlatım gücü böylece artarken, kazanılmış yeni kelimelerle söz hazînesi (dağarcığı) de zenginleşmiştir. Müzikalite veyâ melodiyse ayrı unsurlardır. Bu iki tâbirle, dilin kulağa yansıması ve onun ses olarak algılanması kast edilmektedir.
Dilin gelişmişliğinde anlatım gücü önemlidir, o başta gelir. Sonra söz hazînesini gösterebiliriz, yâni söz varlığı veyâ söz sayısını. Üçüncü sırayıysa müzikalite veyâ melodi dediğimiz husus alabilecektir.
Bu çerçevede gelişmişler olarak ve eskiden yeniye doğru… Yunan (Klasik) , Roma (Latin) , Arap, Fars, Fransız, İngiliz, Alman ve Rus dillerini sayabiliriz. Çin ve Japon dilleri, ne kadar gelişirlerse gelişsinler, özel yapıları sebebiyle evrensel şansı bulunmayan varlıklardır! Klasik Yunan ve Latin dilleri gibi, artık tedâvülden kalkmış bizim Osmanlıca’yı sona bırakıyoruz.
Klasik Yunan ve Latin dilleri, bugün sâdece ilim dilleri olarak önemlerini korumaktadırlar. Pratikteyse gündemden düşmüşlerdir. Yâni artık konuşulmamaktadırlar. Arapça, hem zamânının gelişmişi, hem de İslâm’ın dili olarak öne çıkmıştır. Bir zamanlar, yukarıda saydığımız üç unsurun hepsine birden sâhip olmuştur. Ne var ki, bugünün Arap ülkeleri zamâna ayak uyduramayıp gelişemeyince, bu dil de hâlen ve sürekle geriye düşmektedir.
Bu maddenin asıl konusu Farsça… Hint dilleriyle akrabâ Farsça’nın, eldeki en eski yazılı eseri Zerdüşt’ün Avesta’sıdır. Bize önce Ömer Hayyam’ı çağrıştıran bu dil, onun önü ve ardındaki pek çok değerli yazarın elindeyse oya gibi işlenmiştir. Îran’ın dili Farsça da geçmişin bir gelişmişi olsa bile, bugün elinde hiçbir vâsıtası kalmayıp, gerilemek onun için daha fazla söz konusudur. Ağır-aksak bir tarzda konuşulan Farsça, âhengi (İşte bu söz de Farsça’dır!) ve müzikalitesiyle geçmişte özellikle edebiyat dili sayılmıştır.
Fransızca, dünyânın gelişme çağına paralel olarak, gerek anlatım gücü, gerek söz hazînesi ve gerekse müzikalitesiyle popüler olmuştur. Onun gelişmesinde de, ilim ve fikir adamları, yazarlar başlıca etkendirler. Son yüz yılda, popüler olmuş İngilizce’ye ise bunu sağlayan İngiltere değil ABD’dir! Ancak aynı husus, yâni İngilizce’nin gelişmişliği, onun dünyânın en yaygın dili olmasından ibârettir. Yoksa, hele de ABD İngilizcesi için, her dilden devşirdiği yeni kelimeler ve teknolojinin yeni kavramlarını doğrudan isimlendirmekle kazandığı hazîne değildir!
Almanca, önceleri içinde Latince sözlerin bolca bulunduğu kaba-saba bir Avrupa diliyken, artık ansiklopedileri dolduran ilim adamları, edebiyat ve diğer sanat dallarında yetişmiş büyük kimlikleri ve özellikle filozoflarıyla bugün olabildiğince gelişmiştir. Bir konu, bir kavram eğer Almanca’yla söylenmiş veyâ yazılmışsa, onu eğip-bükmek, hele de tevil etmek (çevirmek) , başka anlam vermek aslâ mümkün değildir! İnsanlığın anlatılması ve anlaşılması en zor konusu felsefedir. Felsefe yapılacak, dünyâda eğer bir dil varsa o sâdece Almanca’dır, derken… Bunun bizim şahsî kanaatimiz değil, uzmanların görüşleri olduğunu ekleyelim. Ne söz hazînesi İngilizce kadar zengin, ne de Fransızca gibi bir melodisi vardır. Fakat, gene de yeterli derecedeki söz varlığıyla işte böylesine olağanüstü bir dildir Almanca. Aynı Almanca, bir de özüne dönük olarak bilinmektedir. Dildeki yabancı kaynaklı sözler şaşılacak kadar az sayıdadırlar.
[Bunu deyince, işçilerimizin gevelediği dil Almanca sanılmasın sakın! Burada, devlet dili olup “hoch Deutsch=hoh Doyç” denilen yüksek Almanca’dan bahsetmekteyiz. Ki, bu yüksek dili öyle her Alman bile konuşamamaktadır! ]
Son olarak Rusça… O da, son ikiyüz yılda Ülke’de yetişen bir takım büyük değerler ve konuşulduğu geniş alan îtibârıyla gelişmiş dillerden biri sayılmaktadır.
Şimdi gelelim, bizim Türk, Arap ve Fars karması üç takviyeli Osmanlıca’mıza… Çoktandır kullanılmayan bu dil, halka inemeyip, ancak Osmanlı sarayı ve onun dar çevresinde geçerli olmuştur. Muhakkak ki çok zor olan bir kültür dilidir. Yüksek Almanca gibi herkes tarafından konuşulup anlaşılamamış olsa bile, şüphesiz ki o da gelişmiştir. İçinde Türkçe unsurlara da yer verdiği, Türkiye’de oluşup geliştiği için bir anlamda Türkçe bile sayılabilecektir.
İllâ… Evet illâ… Çok dar bir çevrede konuşulduğu cihetle, aslâ halka inememiştir. Orta-Doğu’nun miskin ve kaderci kültür ve tabiatından kurtulmak, Türk diyerek öze dönmek, özel ve çağdaş olmak, kalkınıp gelişmek adına önce onu terk etmek gerekiyordu. Atatürk de bunu yapmıştır! Öte yandan… Üstün bir zekâ, bir dehâ olduğu şüphesiz Atatürk’ün, Osmanlıca’ya fevkalâde vâkıf olup, onu aynı derecede iyi kullandığını bilmekteyizdir. Osmanlıca’yı bir anlatım aracı olarak görmek için, Atatürk’ün, sâdeleştirdiği söz ve beyanlarından sonuç çıkarabilmek pekâlâ mümkündür.
Osmanlıca, nâdiren kuralları ve daha çok da bâzı sözleriyle, fakat en alt düzeyde bugün de yaşamaktadır. Bu husûsuysa, meselâ bu yazımız içinde bile görmek mümkündür!
Nihâyet Türkçemiz… Geniş anlamıyla, Türkçe dünyânın başlıca dillerinden biridir. Ancak, bizim konuştuğumuzla birlikte değişik kolları vardır. Dilimiz, yâni Türkiye Türkçemizse, bize hâliyle yeterli ve güzel gelecektir. Başka türlü düşünemeyiz; çünkü o bizimdir, bize âittir. Birinci dereceden kültür aracımızdır. Türkçemizi dünyâ dilleri arasında değerlendirmek, ulus olarak kendi açımızdan hayli zor olacaktır. Bir şeyin içinde olmakla dışından bakmak arasında önemli fark vardır. Konunun duygusallığı bir yana… İçeriden bakan, gerçeği doğru ve tam göremeyip objektif olamayacaktır. Bir de, mukâyese için pek çok yabancı dili bilmek gereklidir.
Mete Esin
benim dilim guzel bir dil ama kim ogrenmek isterse seve seve yardim ederim bana da sanal alemdeki arkadaslarim sabirla turkcede bilmedigim kelimeleri anlattilar ogrettiler burdan onlarada sevgiler saygilar :)
cidamişi kerden: savaşmak
Ankarada farsça dil kursu var.Merak eden arkadaşlar batı sinemalarının üstünde..
'Aşk dili' demişler Farsça için.
Bunda divân edebiyatının etkisi büyük şüphesiz. Ayrıca Osmanlı hakkında 'Araplardan ve Perslerden çok fazla etkilenmişler' deyip sözde eleştirenleri anlamıyorum. Bugün hiç bir Arap veya İran'lı gelip bizde Arapça ve Farsça yazılan eserleri sahiplenmez, 'bize ait' demez. Bu demek oluyor ki bu kültür bize aittir, bizdendir, bu toprakların mahsûlüdür. Güzel ülkemin güzel başkentinde Japonca, Çince kursları bile varken 'Farsça ' dil kursunun olmaması ayrı bir mevzû tabi... Yok hafta sonu artan vaktim var harcayacak doğru düzgün yer bulamıyorum Ankara'da.. Tuhaf..
'Bir alttaki entrynin içinde kaç tane farsça kelime olduğunu söylemeyeceğim' cümlesini çağrıştıran terim.
'ehnecen sehnecen' diye höynkürerek konuşan her daim kirli sakallı,bıyıklı iranlıların konuştuğu dil.
kürtçenin atası olup kesinlikle kürtçeden daha estetiktir.
Osmanlı zamanında edebiyat dili olarak kullanılırdı.
Herkesin bilmediği seçkin, ayrıcalıklı bir dil imiş zamanında..
Bugünün ingilizcesi..
Hatta bazı dil bilginleri Farsça'yı Osmanlıların ihya ettiğini söyler..
Ve bu dili meşhûr yapanda yine Osmanlılardır..
öğrenmek istediğim dillerden
Bazan en azından şiirselliği bakımından Arapça ile mukayese edilme gafletine düşülen bir dil.Halbuki Farsça asıl kelimeleri göz önüne alınırsa çok zengin bir dil değildir.Bünyesinde en azından Osmanlıca kadar Arapça kelime taşımaktadır.Bununla beraber şiirsel şirin bir dil olduğu da gerçek.Ancak diğer dünya dilleri gibi Arapça ile ne şiir konusunda ne de estetik konusunda yarışamaz.Fars şiirinin Arap şiirinden üstün olduğu vehmi Arapların Kur'an-ı Kerim'in insanüstü belagatı ve fesahatı karşısında dillerinin tutulup ne kadar güzel şiir söyleseler de sönük kaldığını gerçeğini farkedemeyen kimselerin kuruntusudur.Farsça Arapça'dan üstün bir dil olsaydı pekala Kur'an-ı Kerim'in 'bunun benzeri bir sure getirin'meydan okumasına muhatap olanlar Araplar değil Farslar olurdu.
Bizim şair - edebiyatçı - emekli öğretmen Veysel Çolak'ın ifadesi ile Dünyan'nın 3 büyük dilinden (Türkçe ve Fransızca ile birlikte) biri...
bir zamanların İngilizcesi... en hoş, en tatlı dillerden...
iran ve afganistanını bir bölümünün konuştuğudil biraz kaba ama kızlarının konuştukları zaman çok tatlı olan bir dil
Dünyanın en kibar ve hoş dillerinden bir tanesi.Eskiler birine iltifat edecekleri zaman söyleceklerini Fars diline çevirirmiş.
Ayrıca dil bilgisi kolay olan bir dil.