Kod adı 'gişe görevlisi' olan ama asıl mesleğinin 'dağda bir kereste' olduğunu tahmin ettiğim bu arkadaşla aramızdaki 'kütüğümsü' kıvamdaki muhabbet kısa ve manasız cümleler üzerine kuruluydu.... grup dışında bılet satmayacağını söyledığın de bı uçan tekmeyı haketmıştı.. kendini grup sanan tekil şizofren muamelesine maruz kaldıktan ve 0-3 yaş zekasına hitab eden bi aydınlatıcı izahın ardından sonra; çok fena öfkelenmiş ama kaderime razı bir şekilde oradan ayrılmak üzereyken konuşmamıza kulak misafiri olduğunu söyleyen bir başka görevlinin duruma el koymasıyla bir bilet almış bulundum...
velhasıl.. gıttığıme değdi.. fılm guzel şey sinema güzel şey.. fragmanları izlemeyı sevıyorum :)
sinema beni benden alan birşey... ben avrupa filmlerini ve festival sinemacılığını seviorum... Türkiye'den festival sinemacılığında Egemen Billur, avrupadanda Peter Harcourt bayılıyorum... çağın ırmağında bazı filmlerini beğeniorum
Rahatlamak, günlük sıkıntılardan bir kaç saat içinde osla kurtulmak için gidilmesi gereken yerlerden biri. Gidip biraz cinayet ve savaş seyredelim :) (Garip bir durum rahatlamak için bir savaş filmine gidip insanların birbirini doğramasını izlemek, sanırım hepimiz biraz sadistiz)
Son zamanlarda yaşam tarzım. Gün içerisinde bazen 3 tane sığdırdığım oluyor. Kaliteli film bulmak Adapazarı gibi bir yerde oldukça zor. Amerikan sinemasının size dayattıklarını izlemek zorunda kalıyorsunuz çoğu zaman. Sinemaya da gitseniz aynı dvd de de izleseniz aynı. Lakin bunu hastalık haline getiren ben gibiler nadirende olsa lezzetli kareler izleyebiliyordur diye tahmin ediyorum. Tek bir örnek Cinema Paradiso (Cennet Sineması) gibi... Karpuz kabuğundan gemiler yapmak filmini de burda söyleyebiliriz. İki filminde sinemayla ilgili olmasını özellikle tercih ettim çünkü bu başlık beğendiğimiz filmleri ya da kült filmleri kapsamaz diye düşünüyorum. onları diğer sinema sitelerinin forumlarında boy boy okuyoruz ve yazıyoruz zaten. Sinema izleyelim güzelleşelim felsefesiyle, tüm arkadaşların bu lezzette film tavsiyelerini bekliyorum...
LİBERTARİAS.................ispanya devriminde kadınların rolünü anlatan mükemmel bir sinema söleni......................türkiyede BOYUT yayın grubundan çıktı sadece...................arayın bulun izleyin anadınmı..................
sinemanın başladığı noklta fotoğraftır,ard arda göz önünden geçen durağan resimler bir yanılsamaya neden olur ve gözümüz bu fotoğrafları hareketliymiş gibi görür
eski kız arkadaşımla eskiden birlikte sıkça gittiğim...(4aydır ayrıyım hiç gitmedim) ayıp sahneler çıktığı zaman ellerimle onun gözlerini kapattığım ama o sahnenin bir anını bile kaçırmadığım yer..
gerizekalı bir sanat dalı sektör her ne zıkkımın köküyse.....
milletin beynini yıkamaktan başka bi işe yaramayan modernist zımbırtıların uğraşı..haftada üç film seyreden kendini kültür kütüğü sanıyor.... tabi bazi seyredilesi filmler var çağrı ömer muhtar selahaddin eyyübi minyeli abdullah
adamlık yolunda hizmet eden filimler yukardakiler...
'Sinema büyüsü' diyorlar... Haklılar... Basit insanları, diğer insanların gözünde karizmatik birer abide haline getiren bir aktivite için güzel bir tamlama...
Kitaplardan sonra en iyi beyin yıkama aracı. Bizimkilerde olan kullanımı; Sadri Alışık'ın Uzay Yolu ile başlayan GORA ile devam eden bir Kasımpaşalı uzaya giderse ne olur? sorgulaması..
sinemada şapır şupur haşır huşur efektleriyle patlamış yiyenler yanındakiyle bi çayı eksik muhabbeti kuranlar film başladıktan yarım saat sonra teşrif edip bağıra bağıra bide koltuk arayanlar BİRLEŞİN VE SİZİN İÇİN ÖZEL SİNEMALAR AÇILMASINI SAĞLAYIN.DEVLET BUNU KARŞILAMAK ZORUNDA HAKKINIZI SAVUNUN KARDEŞLERRR...BEN SİZİN ARKANIZDAYIMMM...
'Şu sonuca vardım ki, kamera bir kayıt aygıtı değildir. Gözün görmediğini ortaya çıkaran bir mikroskoptur. Hem kamera insanın içine, dış görünümün altına da girer ve orada olup bitenleri, duygularla düşünceleri izler. Bunu hiç unutmayacaktım.' (Bir Yaşam, 212)
'Oyuncu ağlarsa seyirci ağlamaz. Seyircinin kendi kendine 'Kızcağız şu anda neler hissediyor ki? Ağlıyor mu acaba? ' diye sorması çok daha iyidir. Bu yönden de azı karar çoğu zarar diyebiliriz.' (Bir Yaşam, 295)
'Bana 'sahne ile perde oyunculuğu arasında ayrım yok mu? ' diye soran öğrenciler olmuştur. İlk filmimi yönetmezden önce, ben iki oyuncunun her iki dalda da iyi oyuncu olduğuna inanıyordum. İstisnalar vardı elbette: Jean Arthur perdede olağanüstü bir oyuncuydu ama sahnede hiç başarılı olmamıştı, olamazdı, olmayacaktı da.... Group’tan bazı dostlarımın da beyaz perdede aşırı kaçtıklarını görmüştüm. Sahne oyuncusu her gece aynı temsili sürdürmek durumundadır. Bu nedenle de bir teknik geliştirmesi gereklidir. Hem çarpıcı hem inanılır olmak, sesini iyi kullanmak, sözleri kıvrak konuşmak zorundadır. Biraz zeki olması işe yarar.
walla niye ben böyleyim, ama sinema salonunda saatlerce beklemekten nefret ediyorum..hatta bekleyemiyorum bile...:(( ama bu zamana kadar sonuna kadar izleyebildiğim sadece bi kaç film var, aslan kral, face of face ve matrix gibi...
Aronofsky derim tek kelimeyle!
Muhteşem filmler yapan sessiz dev adamı beyaz perdenin.
Film sinemada maç stadyumda izlenir
fakat kapitalizm bu keyfimizi'de çaldı maalesef:((
kare kare fotoğrafların ardı ardına geçmesi..
resm i geçit de diyebiliriz.
Kod adı 'gişe görevlisi' olan ama asıl mesleğinin 'dağda bir kereste' olduğunu tahmin ettiğim bu arkadaşla aramızdaki 'kütüğümsü' kıvamdaki muhabbet kısa ve manasız cümleler üzerine kuruluydu....
grup dışında bılet satmayacağını söyledığın de bı uçan tekmeyı haketmıştı..
kendini grup sanan tekil şizofren muamelesine maruz kaldıktan ve 0-3 yaş zekasına hitab eden bi aydınlatıcı izahın ardından sonra; çok fena öfkelenmiş ama kaderime razı bir şekilde oradan ayrılmak üzereyken konuşmamıza kulak misafiri olduğunu söyleyen bir başka görevlinin duruma el koymasıyla bir bilet almış bulundum...
velhasıl.. gıttığıme değdi..
fılm guzel şey sinema güzel şey.. fragmanları izlemeyı sevıyorum :)
sinema beni benden alan birşey... ben avrupa filmlerini ve festival sinemacılığını seviorum... Türkiye'den festival sinemacılığında Egemen Billur, avrupadanda Peter Harcourt bayılıyorum... çağın ırmağında bazı filmlerini beğeniorum
Türkiye'de ilk film 1896-1897 yıllarında İstanbul'da,Galatasaray'daki Sponek birahanesinde gösterilmiştir.
Dış mekenlarda çekilen ilk Türk Filmi Ö.Lütfü Akat'ın, baş rollerindeAyhan İşık ve Gülistan Güzey'ın oynadığı'Kanun Namına'filmidir.
Bedia Muvahhit,beyaz perdede görünen ilk kadın sanatçımızdır.
7. sanat toplumları yönlendirmede en etkili silah
sinemada film izleme keyfi bambaşka.
türk sinemasında favorim ulak ve yazgı müthişti gerçekten. birde egemen billur un bekleyiş filmi. gerçekten çok iyi çalışmalar var artık türkiyede.
Her insanın hayallerinin beyazperdede ki yansıması!
duvarların sınırları ötesinde, gerçekliğin dikişsiz elbisesi..
Rahatlamak, günlük sıkıntılardan bir kaç saat içinde osla kurtulmak için gidilmesi gereken yerlerden biri. Gidip biraz cinayet ve savaş seyredelim :)
(Garip bir durum rahatlamak için bir savaş filmine gidip insanların birbirini doğramasını izlemek, sanırım hepimiz biraz sadistiz)
Son zamanlarda yaşam tarzım. Gün içerisinde bazen 3 tane sığdırdığım oluyor. Kaliteli film bulmak Adapazarı gibi bir yerde oldukça zor. Amerikan sinemasının size dayattıklarını izlemek zorunda kalıyorsunuz çoğu zaman. Sinemaya da gitseniz aynı dvd de de izleseniz aynı. Lakin bunu hastalık haline getiren ben gibiler nadirende olsa lezzetli kareler izleyebiliyordur diye tahmin ediyorum. Tek bir örnek Cinema Paradiso (Cennet Sineması) gibi... Karpuz kabuğundan gemiler yapmak filmini de burda söyleyebiliriz. İki filminde sinemayla ilgili olmasını özellikle tercih ettim çünkü bu başlık beğendiğimiz filmleri ya da kült filmleri kapsamaz diye düşünüyorum. onları diğer sinema sitelerinin forumlarında boy boy okuyoruz ve yazıyoruz zaten. Sinema izleyelim güzelleşelim felsefesiyle, tüm arkadaşların bu lezzette film tavsiyelerini bekliyorum...
FURİA......................cnbc-e de tesadüf bir gece yarısı denk gelen çok enteresan ve bir o kadar carpıcı bir film......................
LİBERTARİAS.................ispanya devriminde kadınların rolünü anlatan mükemmel bir sinema söleni......................türkiyede BOYUT yayın grubundan çıktı sadece...................arayın bulun izleyin anadınmı..................
1900................TİM ROTH un devleştigi muhtesem bir basyapıt..............her eve lazım..........
dünyayı kurtaran adamın oğlu...
(tavşanın suyunun suyunun suyu..:=))
sinemanın başladığı noklta fotoğraftır,ard arda göz önünden geçen durağan resimler bir yanılsamaya neden olur ve gözümüz bu fotoğrafları hareketliymiş gibi görür
eski kız arkadaşımla eskiden birlikte sıkça gittiğim...(4aydır ayrıyım hiç gitmedim)
ayıp sahneler çıktığı zaman ellerimle onun gözlerini kapattığım ama o sahnenin bir anını bile kaçırmadığım yer..
bugün lanetli ada diye bi filme gittim.tavsiye etmiyorum perili köşk,halka,sihirli blmem ne falan fişman aynıları yani
gerizekalı bir sanat dalı sektör her ne zıkkımın köküyse.....
milletin beynini yıkamaktan başka bi işe yaramayan modernist zımbırtıların uğraşı..haftada üç film seyreden kendini kültür kütüğü sanıyor....
tabi bazi seyredilesi filmler var
çağrı
ömer muhtar
selahaddin eyyübi
minyeli abdullah
adamlık yolunda hizmet eden filimler yukardakiler...
üşütük popolar gibi değil....
BEFORE THE RAIN....manchewski......mutlaka izleyin.....
'Sinema büyüsü' diyorlar...
Haklılar...
Basit insanları, diğer insanların gözünde karizmatik birer abide haline getiren bir aktivite için güzel bir tamlama...
eh artık zamanı gelmişti...
pipom nerde benim...
Bu başaka bir duygu
hayatın anlamı..
Kitaplardan sonra en iyi beyin yıkama aracı.
Bizimkilerde olan kullanımı;
Sadri Alışık'ın Uzay Yolu ile başlayan GORA ile devam eden bir Kasımpaşalı uzaya giderse ne olur? sorgulaması..
Artık ozanın saz telleri film şeritleridir....
(KAFKA)
fransızlar küçük bütçelerle büyük hikayeler, amerikalılar büyük bütçelerle küçük hikayeler anlatırlar'
kitaplardan sonraki en büyük aşkım....
Sinema Beyaz Perdede oynatılan Film..
yasamın yansıması..sihirli bir sey ya bu...
sinemada şapır şupur haşır huşur efektleriyle patlamış yiyenler
yanındakiyle bi çayı eksik muhabbeti kuranlar
film başladıktan yarım saat sonra teşrif edip bağıra bağıra bide koltuk arayanlar
BİRLEŞİN VE SİZİN İÇİN ÖZEL SİNEMALAR AÇILMASINI SAĞLAYIN.DEVLET BUNU KARŞILAMAK ZORUNDA HAKKINIZI SAVUNUN KARDEŞLERRR...BEN SİZİN ARKANIZDAYIMMM...
ELIA KAZAN DİYOR Kİ...
'Şu sonuca vardım ki, kamera bir kayıt aygıtı değildir. Gözün görmediğini ortaya çıkaran bir mikroskoptur. Hem kamera insanın içine, dış görünümün altına da girer ve orada olup bitenleri, duygularla düşünceleri izler. Bunu hiç unutmayacaktım.' (Bir Yaşam, 212)
'Oyuncu ağlarsa seyirci ağlamaz. Seyircinin kendi kendine 'Kızcağız şu anda neler hissediyor ki? Ağlıyor mu acaba? ' diye sorması çok daha iyidir. Bu yönden de azı karar çoğu zarar diyebiliriz.' (Bir Yaşam, 295)
'Bana 'sahne ile perde oyunculuğu arasında ayrım yok mu? ' diye soran öğrenciler olmuştur. İlk filmimi yönetmezden önce, ben iki oyuncunun her iki dalda da iyi oyuncu olduğuna inanıyordum. İstisnalar vardı elbette: Jean Arthur perdede olağanüstü bir oyuncuydu ama sahnede hiç başarılı olmamıştı, olamazdı, olmayacaktı da.... Group’tan bazı dostlarımın da beyaz perdede aşırı kaçtıklarını görmüştüm. Sahne oyuncusu her gece aynı temsili sürdürmek durumundadır. Bu nedenle de bir teknik geliştirmesi gereklidir. Hem çarpıcı hem inanılır olmak, sesini iyi kullanmak, sözleri kıvrak konuşmak zorundadır. Biraz zeki olması işe yarar.
walla niye ben böyleyim, ama sinema salonunda saatlerce beklemekten nefret ediyorum..hatta bekleyemiyorum bile...:((
ama bu zamana kadar sonuna kadar izleyebildiğim sadece bi kaç film var, aslan kral, face of face ve matrix gibi...
son zamanlarda aramın açıldığı sevgilim
www.sinema.com ya da www.imdb.com da da yazacağım ama nedir bölümünden ve gruplardan pek zaman kalmıyor.
Bir bilet parasina, birkac saatligine, hayat, dus, bir baska kimlik satinalma.