...“ İkindiyle akşam arası uzadıkça uzasa. Ufukta güneş bir mızrak boyu, asılı kalsa. Böyle çabuk batmasa. Tan, bir göz kırpımı, böyle hızlı atmasa. Akşam olmak bilmese biraz, geceler bitmese. İçimde kocaman bir boşluk kalsa. Canım sıkılsa bir daha. Zaman bu kadar azalmasa. Bu kadar âhir-zaman olmasa.
Hayatıma giren her kolaylık fıtratımdan bir parça koparmasa.
Ömrümdeki en önemli hadise olarak kalsa bir ırmağın akışı.
Yaşam büyük, âmenna. Ama ben biraz azalsam. Sadeleşsem. Durulsam, arınsam.”
...sokağa karıştım kökünden sökük goncayım artık yol kenarı azıcık, bir az tomurcuk dibe çökmüş özlemlerimle tavşan kanı biraz, az bir âşık
anne gel sar çıvgınlarımı, topla beni eve katla camdaki şarkınla demle beni, fesleğenlerle süsle beni şekerle, karıştır elinle ev içir bana anne
sokağa çıktım soğuk çalan taçyaprağıyım terim yorgun geri çekilmiş özlemlerle biraz boşluğum, bir çok ayrılık biraz çatı biraz saçak altıyım, kopuk dökük goncayım artık
anne gel silkele tozumu, dür beni göğsüne katla yine büyüt harfle ninniyle, üç gün üç gece uyut beni hayatta yatır anne gözünün önüne kalın bir ev içi ser üstüme..
... âh
bir şey yok kafamın içinde
koyu kırmızı zerrelerin dolaşımından başka..
...“normal insan” rolünü
benimseyenler..
“...hiç delirmezler;
ne korkunç bir hayat sürüyorlardır
kim bilir..”
...ben
kendimin kardeşi
ve ruhumun yoldaşı..
...çağırdım kendimi
tüm ziyânlardan!
...unutmanın besmelesi..
“...seni bir unutuluşa bağışladım
ama
sen hiç
affedilmeyeceksin! “
...“ İkindiyle akşam arası uzadıkça uzasa.
Ufukta güneş bir mızrak boyu, asılı kalsa. Böyle çabuk batmasa.
Tan, bir göz kırpımı, böyle hızlı atmasa.
Akşam olmak bilmese biraz, geceler bitmese.
İçimde kocaman bir boşluk kalsa.
Canım sıkılsa bir daha.
Zaman bu kadar azalmasa.
Bu kadar âhir-zaman olmasa.
Hayatıma giren her kolaylık
fıtratımdan bir parça koparmasa.
Ömrümdeki en önemli hadise olarak kalsa
bir ırmağın akışı.
Yaşam büyük, âmenna.
Ama ben biraz azalsam.
Sadeleşsem.
Durulsam, arınsam.”
“…her gülün ziyânı
neden kokusu kadar..”
...“acı geçiyor /
acı geçiyor /
acı elbette geçiyor /
acı çekmiş olmak geçmiyor.”
...sokağa karıştım kökünden sökük goncayım artık
yol kenarı azıcık, bir az tomurcuk
dibe çökmüş özlemlerimle tavşan kanı biraz, az bir âşık
anne gel sar çıvgınlarımı, topla beni eve katla
camdaki şarkınla demle beni, fesleğenlerle süsle
beni şekerle, karıştır elinle ev içir bana anne
sokağa çıktım soğuk çalan taçyaprağıyım terim yorgun
geri çekilmiş özlemlerle biraz boşluğum, bir çok ayrılık
biraz çatı biraz saçak altıyım, kopuk dökük goncayım
artık
anne gel silkele tozumu, dür beni göğsüne katla
yine büyüt harfle ninniyle, üç gün üç gece uyut
beni hayatta yatır anne gözünün önüne
kalın bir ev içi ser üstüme..
...yedi kat göğün yetimiydin göğsümde
yol kokusu başın
şimdi kimin sesinde uyuyor?
kimin ırmağındasın şimdi
o dağdan bu ovaya sürdüğün at
şimdi kimin ağacına bağlı?
yeşerdi mi tarlan
acı kök tadın aldın mı dünyadan?
bir avlunun karanlığından bakıp
her aşk kusur soyundandır
dedin mi her kapıda?
yarık içinde tırmandığın dut dalı
sana da verdi mi yemişin?
herkesten bir taş eksiltirken
ördün mü duvarın?
onca aşk geçtin
hani ne var heybende?
her seferinde başka bir kapıdan
topuklarken ayrılığın atını
dinmek bildi mi içindeki sahra sesi?
onca yıl
veda ovasını gezip durdun da
gördün mü merhamet tepesini?