Beklerim seni... Eğer zaman geçecekse yüreğimde. Uğramayacaksa semtimize ayrılık. Sıcaklığın soğumayacaksa bedenimde Ve gözlerin. Hep aynı bakacaksa... Emin ol, beklerim seni. Zaman tükenene kadar...
Nazım
Portakal çiçek açtığı zaman Gözüm yollarda olacak...
Önce yoldaş, sonra yol diyor şair. Yolun güzelliği ise yoldaşın Güzelliğinden geliyor. Bir yola çıkacaksanız; Meselâ hayat gibi, yanınızda, Size değer veren, kıymetinizi bilen İnsana ve insanlara yer verin. Güzellik yolun güzelliği kadar yoldaşın da Güzelliğinden gelir.
Çünkü hayat; birinin tüm kalbiyle senin yanında olduğunu bildiğinde güzelleşiyor...
Çayı severim...kaçak çayı daha bir başka severim Hele bir de yağmur varsa dışarda Pencereye vuruyorsa hafiften damlalar Bir cam kenarı da bulduysam kendime İşte o zaman bir başka severim.."
Üniversite öğrencisi mantık yürütme sınavında. Profesör soruyor: - Uçakta 500 tuğla var. Biri düştü, kaç tane kaldı? Öğrenci: - 499. - Doğru. Peki, bir fili kaç adımda buzdolabına sokarsın? - Üç adımda. Buzdolabını aç; fili sok; buzdolabını kapat. Profesör: - Doğru! Peki, zürafayı kaç adımda sokarsın buzdolabına? - Dört adımda. Buzdolabını aç; fili çıkart; zürafayı sok; buzdolabını kapat. - Doğru! Aslanın doğum gününe tüm hayvanlar gitmiş, biri hariç. Hangisi? Öğrenci: - Zürafa. O hâlâ buzdolabında. - Doğru! Bir nine timsahlı bataklıktan geçmek istiyor. Bataklıkta kaç timsah var? - Sıfır. Onların hepsi aslanın doğum gününde. Profesör: - Doğru. Nine bataklığı geçmeye başlamış, fakat ölmüş. Neden? Öğrenci: - Kafatasının çatlaması sonucu. Profesör: - Nasıl yani ya? Oğrenci: - İlk soruda ki tuğla! Profesör: - Hadi be ….
Acılar İnsanı Daha Güçlü Kılar Dediler ; Başladık Her Şeye Eyvallah Demeye ; "Gidene Eyvallah...Yorana Eyvallah...Kırana Eyvallah... Hasılı ; Tozunu Alıyorum Bahanesiyle ; Yerden Yere Vurana Eyvallah Dedik... Ne Çok Alttan Aldık Her Sözü ; Ne Çok Tahammül Ettik... Güçlü Olalım Derken ; Suçlu Olduk...Göz Ardı Edildik... Hüzne Hüküm Giydik... "Suratlarımızla Beraber Yüreklerimizi de İdam Ettik... Doğrusu Biz , Kendimize Yazık Ettik... "Gereğinden Fazla Değer Verdik.. .Haddimizi Aşacak Kadar Sevdik...
Hatırlarmısın? Bizler Anadolu geleneği ile yetişen, geleneği uslubu ile büyüyen çocuklardık ve gün geldi ezeli düşmanlarımız topla tüfekle yıkamadığı kalelerimizi , ele geçiremedikleri topraklarımızı takdik değiştirip içten fethetmeye başladılar ilk önce modernlik adı altında, önce kızlarımızı soydular. Sonra evimize televizyon, cebimize telefonu koydular. Herşeyin menfaat, çıkar olduğu bunun için her yolun mubah olduğu sokuldu beyinlere. Sonra ne kadar savaş oyunları varsa ve ne kadar pislik varsa bebelerimizin beynine doldurdular, kadınlarımıza dizi adı altında evine eşine sadakati, sevgiyi unutturup evliyken başka erkeklerle düşmeyi kalkmayı, ne kadar entrika hile yalan varsa oturup izlemelerine seyirci kalırken, düşman dahada ileri gitti ve biz seyirci kalmaya devam ettik. Sadakati , sabrı unuttuk. Saygıyı hürmeti unuttuk. Komşuluğu unuttuk, Sevmeyi sevilmeyi. Birine yardım etmeyi, Hasta yatağında yatana bir tas çorba yapmayı unuttuk Gün geldi selamı sabahı unuttuk. Sırayla unuttuk. En son insanlığı unuttuk. Yanı başımızda olan herşeye suskun kaldık, seyirci kaldık. En mahrem saydığımız ailemizin içine kadar girdi ezeli düşmanlar, Akrabayı, anne babayı unuttuk. Bayramları el öpmeyi unuttuk. Neden diye sormayan, yargılamayan bir toplum olduk, Kadın kız kızan ne kadar çıplak resim varsa İnternete koyup ar edep haya duygusundan yoksun öylece boş beyinle çıplak bedenine kaç yorum kaç beğeni gelecek diye unuttuk anne olmayı ! Ve kutsal Kitabımızı, baş örtüsünü inanç için değilde amaç için kullanan insanlar olduk. Ve düşmanlar galip geldi ve kabul edin yenildik! Geride parçalanmış aileler. Modernliği ora bura açmak sanan diplomalı beyinler , Tek sayfa açıp kitap okumayan yıkanmış beyinler, Saygı. büyük nedir bilmeyen çocuklarımız kaldı . En kötüsü gerçek yaşamı sanalla karıştırıp orada olan herşeyi gerçek yaşamda uygulamaya kalktık. Sanalda yaşamaya başladık. Öldürmek keyif vermeye başladı. Geride öğretmeni saçını kes dedi diye o öğretmeni gözünü kırpmadan vuran çocuklarımız kaldı. Ve uzaktan bu yapılanlar ile öğünen düşmanlar Ve çaresiz kalan aileler kaldı, Kalbimizde geçmeyecek acılarla, Hepimize geçmiş olsun.....
Hayat; Seni kaç kişinin aradığı, Kiminle çıktığın ya da evli olduğun değildir. Kimlerin seni sevdiği, Hangi sporu yaptığın da değildir. Hayat, ayakkabıların, saçın, derinin rengi de değildir. Nerede yaşadığın veya işin de değildir. Girmeyi başardığın okullar da değildir. Hayat, Notlar, para, üniforma, beyaz önlükler ve giysiler hiç değildir.
Hayat; Kimi sevdiğin ve kimi incittiğindir. Kendin için neler hissettiğindir. Güven, mutluluk, şefkattir. Arkadaşlarına destek olmak ve Nefretin yerine sevgiyi koymaktır. Hayat; Kıskançlığı yenmek, Önemsemeyi öğrenmek ve Güven geliştirmektir.
Ne dediğin ve ne demek istediğindir. İnsanların sahip olduklarını değil, kendilerini olduğu gibi görmektir. Her şeyden önemlisi, Başkalarının hayatını olumlu yönde etkilemektir. Hayat, her şeye rağmen sevmek sevilmektir. ...
Manaya bakmayı bilmemişse Göz; Güzel de bir, çirkin de bir... Vermeye kudretsiz kalmışsa El; Zengin de bir, fakir de bir... Ezandan huzursuz olmuşsa Kulak; Duyan da bir, sağır da bir... Allah Aşkını tatmamışsa Gönül; Sevgi de bir, nefret de bir... Kul'luğun önüne geçmişse Kibir; Şeytan da bir, Melek de bir.. Ve ; Gaflet uykusuna dalmışsa Ruh.. Yaşam da bir, ölüm de bir.."
" Yaşlı bir bilge, çölde bir vahada oturmuş, düşünüyormuş. Genç birisi, ona yaklaşır ve der ki: - “Lütfen beni öğrencin olarak kabul et.” Bilge, parmağıyla kumların üzerinde düz bir çizgi çeker; - “Çizgiyi kısalt” der. Genç, avuçlarıyla çizginin yarısını siler. Bilge der ki: - “Git, öğren de gel!” Aradan bir süre geçtikten sonra delikanlı tekrar gelir. Bilge, yine bir çizgi çizer: - “Kısalt!” der. Delikanlı, bu kez çizginin yarısını avucu ve dirseğiyle kapatır. Bilge, onu da kabul etmez: -Git, öğren de gel! Uzun bir zaman sonra delikanlının tekrar yanına geldiğini gören Bilge, kumların üzerine yine bir çizgi çeker ve onu kısaltmasını ister. Delikanlı: - “Çok düşündüm ama bulamadım. Siz kısaltın!” Bilge, çizginin yanına daha uzun bir çizgi çeker: - “İşte şimdi kısaldı.” der... Bir zamanlar Dünyanın en çok satan Nokia diye bir telefon vardı Koreliler rakiplerini bitirmek için Nokyanın fabrikasını yerle bir etmeyi hiç düşünmediler Ondan çok daha iyisini Samsungu çok daha uygun fiyata yaparak bitirdiler Nokiayı Almanların benimde beğendiğim çok övündükleri Sig Sauer diye bir silahları vardı Canik diye bir Türk şirketi çok daha iyisini yaparak bitirdi Sig Saueri geçenlerde pes edip fabrikasını bile kapatmışlar İsrailin çok övündüğü Heron Amerikanın da Predatör denen ihaları vardı bir zamanlar silahlı olanını parayla bile vermiyorlardı bize Ama çılgın bir delikanlı çok daha iyisini çok daha ucuza yaparak Bayraktar ve Akıncıyla bitirdi saltanatlarını Hayatımızda karşımıza çıkan tüm düşmanlarla mutlaka savaşmamız gerekmiyor Onlardan çok daha gelişmişini yaptığımızda onlar zaten bizimle savaşmayı hayal dahi edemiyeceklerdir İşte Selçuk Bayraktar denen bir çılgın Türk işte bunu yapıyor Türkiyenin savunma sanayiinde ulaştığı yüksek teknolojiyi elin Amerikalısına İsraillisine İngilizine anlatabilirsiniz ama Bundan benim ne menfaatim var diyen tek ölçüsü kendi menfaati olan içimizdeki ahmaklara anlatamazsınız....."
" Gülmek sana çok yakışıyor"dedi adam Başını öne eğdi yavaşça kadın Biraz mahçup, çokça mutlu Ve dedi ki; "Senin eserin bu gülüş Sen geldin kalbim gülümsedi..."
". Dünya denilen bu kokuşmuş çöplükte
Herşeyden şüphe edebiliriz...
Bir annenin sevgisi hariç...."
Joyce
" Zaman
getir götür işi yapan bir kuryedir ..
Ya sevdiğinizi size getirir...
Ya da sevdiğinizi sizden alıp götürür..."
". Sustum...
İçimdeki çığlıkların notaları yandı ..."
Özlemin buruk bir tadı var,
Hele seni özlemenin;
Bir kokusu var,
Bütün çiçeklere değişmem.
Bir ışığı var,
Bir rengi var seni özlemenin;
Anlatılmaz.
Oğuzcan
( Portakal çiçeği olsun )
" Varsın hayat
Bildiği gibi gelsin.
Ceplerinde gökkuşağı taşıyan
İnsanlar var bu hayatta....."
Beklerim seni...
Eğer zaman geçecekse yüreğimde.
Uğramayacaksa semtimize ayrılık.
Sıcaklığın soğumayacaksa bedenimde
Ve gözlerin.
Hep aynı bakacaksa...
Emin ol, beklerim seni.
Zaman tükenene kadar...
Nazım
Portakal çiçek açtığı zaman
Gözüm yollarda olacak...
". Huzur bazen hafifçe yağan yağmurun sesi
Bazen de umutla semaya yükselen
Duanın neticesidir ..."
" Bazen olgunlaşmak için incinmek,
tecrübe kazanmak için kaybetmek gerekir..."
Önce yoldaş, sonra yol diyor şair.
Yolun güzelliği ise yoldaşın
Güzelliğinden geliyor.
Bir yola çıkacaksanız;
Meselâ hayat gibi, yanınızda,
Size değer veren, kıymetinizi bilen
İnsana ve insanlara yer verin.
Güzellik yolun güzelliği kadar yoldaşın da
Güzelliğinden gelir.
Çünkü hayat; birinin tüm kalbiyle senin yanında olduğunu bildiğinde güzelleşiyor...
Yücel
Çayı severim...kaçak çayı daha bir başka severim
Hele bir de yağmur varsa dışarda
Pencereye vuruyorsa hafiften damlalar
Bir cam kenarı da bulduysam kendime
İşte o zaman bir başka severim.."
Üniversite öğrencisi mantık yürütme sınavında. Profesör soruyor:
- Uçakta 500 tuğla var. Biri düştü, kaç tane kaldı?
Öğrenci:
- 499.
- Doğru. Peki, bir fili kaç adımda buzdolabına sokarsın?
- Üç adımda. Buzdolabını aç; fili sok; buzdolabını kapat.
Profesör:
- Doğru! Peki, zürafayı kaç adımda sokarsın buzdolabına?
- Dört adımda. Buzdolabını aç; fili çıkart; zürafayı sok; buzdolabını kapat.
- Doğru! Aslanın doğum gününe tüm hayvanlar gitmiş, biri hariç. Hangisi?
Öğrenci:
- Zürafa. O hâlâ buzdolabında.
- Doğru! Bir nine timsahlı bataklıktan geçmek istiyor. Bataklıkta kaç timsah var?
- Sıfır. Onların hepsi aslanın doğum gününde.
Profesör:
- Doğru. Nine bataklığı geçmeye başlamış, fakat ölmüş. Neden?
Öğrenci:
- Kafatasının çatlaması sonucu.
Profesör:
- Nasıl yani ya?
Oğrenci:
- İlk soruda ki tuğla!
Profesör:
- Hadi be ….
". Allah sevdiği kulunun kalbini
Sevdiği kulunun kalbiyle birleştirir..."
Hz Muhammed ( sav )
Acılar İnsanı Daha Güçlü Kılar Dediler ;
Başladık Her Şeye Eyvallah Demeye ;
"Gidene Eyvallah...Yorana Eyvallah...Kırana Eyvallah...
Hasılı ;
Tozunu Alıyorum Bahanesiyle ;
Yerden Yere Vurana Eyvallah Dedik...
Ne Çok Alttan Aldık Her Sözü ; Ne Çok Tahammül Ettik...
Güçlü Olalım Derken ; Suçlu Olduk...Göz Ardı Edildik...
Hüzne Hüküm Giydik...
"Suratlarımızla Beraber Yüreklerimizi de İdam Ettik...
Doğrusu Biz , Kendimize Yazık Ettik...
"Gereğinden Fazla Değer Verdik..
.Haddimizi Aşacak Kadar Sevdik...
" Tecrübe nedir biliyormusun?
Sen kel kaldıktan sonra
hayatın sana verdiği taraktır .."
Güzel bir haftasonu diliyorum cümleten!
Eski ama eskimeyen durumlar da vardır!
Hatırlarmısın?
Bizler Anadolu geleneği ile yetişen, geleneği uslubu ile büyüyen çocuklardık ve gün geldi ezeli düşmanlarımız topla tüfekle yıkamadığı kalelerimizi , ele geçiremedikleri topraklarımızı takdik değiştirip içten fethetmeye başladılar ilk önce modernlik adı altında, önce kızlarımızı soydular.
Sonra evimize televizyon,
cebimize telefonu koydular.
Herşeyin menfaat, çıkar olduğu bunun için her yolun mubah olduğu sokuldu beyinlere.
Sonra ne kadar savaş oyunları varsa ve ne kadar pislik varsa bebelerimizin beynine doldurdular,
kadınlarımıza dizi adı altında evine eşine sadakati, sevgiyi unutturup evliyken başka erkeklerle düşmeyi kalkmayı, ne kadar entrika hile yalan varsa oturup izlemelerine seyirci kalırken,
düşman dahada ileri gitti ve biz seyirci kalmaya devam ettik.
Sadakati , sabrı unuttuk.
Saygıyı hürmeti unuttuk.
Komşuluğu unuttuk,
Sevmeyi sevilmeyi.
Birine yardım etmeyi,
Hasta yatağında yatana bir tas çorba yapmayı unuttuk
Gün geldi selamı sabahı unuttuk.
Sırayla unuttuk. En son insanlığı unuttuk.
Yanı başımızda olan herşeye suskun kaldık, seyirci kaldık.
En mahrem saydığımız ailemizin içine kadar girdi ezeli düşmanlar,
Akrabayı, anne babayı unuttuk.
Bayramları el öpmeyi unuttuk.
Neden diye sormayan, yargılamayan bir toplum olduk,
Kadın kız kızan ne kadar çıplak resim varsa İnternete koyup ar edep haya duygusundan yoksun öylece boş beyinle çıplak bedenine kaç yorum kaç beğeni gelecek diye unuttuk anne olmayı !
Ve kutsal Kitabımızı, baş örtüsünü inanç için değilde amaç için kullanan insanlar olduk.
Ve düşmanlar galip geldi ve kabul edin yenildik!
Geride parçalanmış aileler.
Modernliği ora bura açmak sanan diplomalı beyinler ,
Tek sayfa açıp kitap okumayan yıkanmış beyinler,
Saygı. büyük nedir bilmeyen çocuklarımız kaldı .
En kötüsü gerçek yaşamı sanalla karıştırıp orada olan herşeyi gerçek yaşamda uygulamaya kalktık. Sanalda yaşamaya başladık.
Öldürmek keyif vermeye başladı.
Geride öğretmeni saçını kes dedi diye o öğretmeni gözünü kırpmadan vuran çocuklarımız kaldı.
Ve uzaktan bu yapılanlar ile öğünen düşmanlar
Ve çaresiz kalan aileler kaldı,
Kalbimizde geçmeyecek acılarla,
Hepimize geçmiş olsun.....
Gülden TAŞ
Hayat; Seni kaç kişinin aradığı, Kiminle çıktığın ya da evli olduğun değildir. Kimlerin seni sevdiği, Hangi sporu yaptığın da değildir. Hayat, ayakkabıların, saçın, derinin rengi de değildir. Nerede yaşadığın veya işin de değildir. Girmeyi başardığın okullar da değildir. Hayat, Notlar, para, üniforma, beyaz önlükler ve giysiler hiç değildir.
Hayat; Kimi sevdiğin ve kimi incittiğindir. Kendin için neler hissettiğindir. Güven, mutluluk, şefkattir. Arkadaşlarına destek olmak ve Nefretin yerine sevgiyi koymaktır. Hayat; Kıskançlığı yenmek, Önemsemeyi öğrenmek ve Güven geliştirmektir.
Ne dediğin ve ne demek istediğindir. İnsanların sahip olduklarını değil, kendilerini olduğu gibi görmektir. Her şeyden önemlisi, Başkalarının hayatını olumlu yönde etkilemektir.
Hayat, her şeye rağmen sevmek sevilmektir. ...
". Bir tek Allah'a ( c.c)
Yük olmazsın kâinatta..
Gerisi hep muhannet
Hep külfet..."
"Büyürken sadeliğin ne kadar güzel ve görkemli olduğunu öğreniyorsunuz."
Volo
Manaya bakmayı bilmemişse Göz;
Güzel de bir, çirkin de bir...
Vermeye kudretsiz kalmışsa El;
Zengin de bir, fakir de bir...
Ezandan huzursuz olmuşsa Kulak;
Duyan da bir, sağır da bir...
Allah Aşkını tatmamışsa Gönül;
Sevgi de bir, nefret de bir...
Kul'luğun önüne geçmişse Kibir;
Şeytan da bir, Melek de bir..
Ve ; Gaflet uykusuna dalmışsa Ruh..
Yaşam da bir, ölüm de bir.."
" Yaşlı bir bilge, çölde bir vahada oturmuş, düşünüyormuş.
Genç birisi, ona yaklaşır ve der ki:
- “Lütfen beni öğrencin olarak kabul et.”
Bilge, parmağıyla kumların üzerinde düz bir çizgi çeker;
- “Çizgiyi kısalt” der.
Genç, avuçlarıyla çizginin yarısını siler.
Bilge der ki:
- “Git, öğren de gel!”
Aradan bir süre geçtikten sonra delikanlı tekrar gelir. Bilge, yine bir çizgi çizer:
- “Kısalt!” der.
Delikanlı, bu kez çizginin yarısını avucu ve dirseğiyle kapatır. Bilge, onu da kabul etmez:
-Git, öğren de gel!
Uzun bir zaman sonra delikanlının tekrar yanına geldiğini gören Bilge, kumların üzerine yine bir çizgi çeker ve onu kısaltmasını ister.
Delikanlı:
- “Çok düşündüm ama bulamadım. Siz kısaltın!”
Bilge, çizginin yanına daha uzun bir çizgi çeker:
- “İşte şimdi kısaldı.” der...
Bir zamanlar Dünyanın en çok satan Nokia diye bir telefon vardı
Koreliler rakiplerini bitirmek için Nokyanın fabrikasını yerle bir etmeyi hiç düşünmediler
Ondan çok daha iyisini Samsungu çok daha uygun fiyata yaparak bitirdiler Nokiayı
Almanların benimde beğendiğim çok övündükleri Sig Sauer diye bir silahları vardı
Canik diye bir Türk şirketi çok daha iyisini yaparak bitirdi Sig Saueri geçenlerde pes edip fabrikasını bile kapatmışlar
İsrailin çok övündüğü Heron Amerikanın da Predatör denen ihaları vardı bir zamanlar silahlı olanını parayla bile vermiyorlardı bize
Ama çılgın bir delikanlı çok daha iyisini çok daha ucuza yaparak Bayraktar ve Akıncıyla bitirdi saltanatlarını
Hayatımızda karşımıza çıkan tüm düşmanlarla mutlaka savaşmamız gerekmiyor
Onlardan çok daha gelişmişini yaptığımızda onlar zaten bizimle savaşmayı hayal dahi edemiyeceklerdir
İşte Selçuk Bayraktar denen bir çılgın Türk işte bunu yapıyor
Türkiyenin savunma sanayiinde ulaştığı yüksek teknolojiyi elin Amerikalısına İsraillisine İngilizine anlatabilirsiniz ama
Bundan benim ne menfaatim var diyen tek ölçüsü kendi menfaati olan içimizdeki ahmaklara anlatamazsınız....."
Benimkisi, hiçbir zaman hiçbir şeyle açıklanamayacak kadar derin,
hiçkimsenin anlayamayacağı ölçüde
karmaşık ve acayip bir yorgunluktu.
Toptaş
" Aşk mücadelesi değil,
mücadele aşkı içinde ol..."
Peyami
" ah be anam
Sağ olsan da dizine yatsam
Ağlasam
Sende geçecek oğlum geçecek desen ..."
" İnsan sevdiği ve inandığı şey uğruna mücadele eder. "
Adolf
" Ey gönül
Bir sürü dostların Yanında elbet
Düşmanların da olacak...
Ama imtihan ya bu,
Onca düşmanın varken
Seni dostun vuracak..."
Rumî
" Üşümek için kışa
sevinmek için yaza
Hüzünlenmek için sonbahara
Gerek yok
İklim senin içinde....."
" Gülmek sana çok yakışıyor"dedi adam
Başını öne eğdi yavaşça kadın
Biraz mahçup, çokça mutlu
Ve dedi ki;
"Senin eserin bu gülüş
Sen geldin kalbim gülümsedi..."
" Karı - koca
Zevç - zevce
Ayakkabının iki teki gibi
Ama birbirinin aynısı değil
Beraber gidilen yolda yürüyebilmek için
İki teke ihtiyaç var...
Onun için insan eşiyle adam olmayı öğrenmek
İçin var...."
" Dört duvarın yok,
kapın yok
bacan yok
ama evimsin işte. . ."
" Portakallar çiçek açtığında
Seni bekliyorum.. "
Hiç görmedim demiştin
İlk benimle olacak...