"Kimsede görmediğim bir şiir yüzü al ve akşamı aşıyor Eski bir tanrı gibi kendi dininde Uzun süren bir dönemi düşlüyor olmalı İçindeki bir içkinin sıcaklığında" turgut bildiğiniz turgut
"..Sabaha karşı oturup ağladınız / Çünki sizin aşkınız vardı / Kurumuş çiçekleriniz vardı / Aşina yıldızınız gökte / Oturup çok çok ağladınız / Ağlayıp iyi ettiniz..."
“Durduğum yer benim değil iken, gidebilecek bir yerimin olmaması ne acı; gidebilecek bir yerim yok iken hâlâ ve inatla durmayışım ne gaflet; nihayetinde ölmüyorken yaşıyor olan insanın, yaşıyorken öldüğünü bilmemesi bu, bu ne tuhaf bir hayret.”
Bektaş mayıs böceği kadar yalnızdı Esaretinde hürriyetinde sevdasında Üç yaşında da yalnızdı, on beşte de, seksende de Yağmurların altında, bulakların kenarında Türküsünde, koşmasıda, şarkısında Tamamda da noksanda da Papatya gibi yalnızdı, kuşyemi gibi yalnızdı ...
Tavrım bir çok şeyi bulup coşmaktır Sonbahar geldi hüzün İlkbahar geldi kara hüzün Ey en akıllı kişisi dünyanın Bazen yaz ortasında gündüzün sevgim acıyor Kimi sevsem Kim beni sevse
Eylül toparlandı gitti işte Ekim filanda gider bu gidişle Tarihe gömülen koca koca atlar Tarihe gömülür o kadar
Sen ki, saçından tırnağına kadar Bir hürriyete bedelsin, Bu ılık saçlar, bu gözler; fakat her şeyden önce Yaşadığın için güzelsin.. Sevgiyle.. Rahmetle anıyorum üstad..
Senfoni Önce sesin gelir aklıma Çaresiz kaldıkça hep seni düşünürüm Güzel olan, dolgun başaklardaki sarışın sevinçli Sonra cumartesi günleri gelir Sonra gökyüzü gelir hemen kurtulurum Bir yağmur yağsa da, beraber ıslansak.” ... kaleminin ucunda yürek sesi barındıran şair....
BİRGÜN SABAH SABAH Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam, Uykudan uyandırsam seni: Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliç'ten. Vapur düdükleri ötmededir. Etraf alacakaranlık, Köprü açıktır henüz. Bir gün sabah sabah kapıyı çalsam...
Yolculuğum uzun sürmüş oldukça Gece demir köprülerden geçmiştir tren. Dağ başında beş on haneli köyler, Telgraf direkleri yollar boyunca Koşuşup durmuş bizle beraber.
Şarkılar söylemişim pencereden, Uyanıp uyanıp yine dalmışım. Biletim üçüncü mevki, Fakirlik hali. Lületaşından gerdanlığa gücüm yetmemiş, Sana Sapanca'dan bir sepet elma almışım..
Ver elini Haydarpaşa demişiz, Vapur rıhtımdadır pırıl pırıl, Hava hafiften soğuk, Deniz katran ve balık kokulu Köprüden kayıkla geçmişim karşıya, Bir nefeste çıkmışım bizim yokuşu...
Bir gün sabah sabah kapıyı vursam, -Kim o? dersin uykulu sesinle içerden. Saçların dağınıktır, mahmursundur. Kimbilir ne güzel görünürsün sevgilim, Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam, Uykudan uyandırsam seni, Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliç'ten. Fabrika düdükleri ötmededir.
4 Ağustos 1927’de Ankara’da doğdu. 22 Ağustos 1985’te İstanbul’da yaşamını yitirdi. Babası subaydı. İlköğrenimini çeşitli kentlerde tamamladı. 1946'da Bursa Işıklar Lisesi’ni, 1947'de Askeri Memurlar Okulu’nu bitirdi. Bir süre orduda subay olarak görev yaptı. 1958’de ordudan ayrıldı. Türkiye Selüloz ve Kağıt Fabrikaları Ankara Bürosu ile Sanayi Bakanlığı'nda çalıştı. 1968'de emekliye ayrıldı. İstanbul'a yerleşti. Yaşamını serbest yazar olarak sürdürdü. 1969'da öykü yazarı Tomris Uyar ile evlendi. İlk şiiri 'Yad' Haziran 1947’de Yedigün dergisinde çıktı. Çeşitli dergilerde yer alan şiirleriyle adını duyurdu. Ölçülü, uyaklı ilk dönem şiirlerinde daha çok kişisel yaşantısı üzerinde durdu. Aşk, ayrılık, ölüm temalarını işlediği bu dönem şiirlerinde Garip akımının izleri görülür. Daha sonra yoğun imgelerin ve simgeci bir söyleyişin etkili olduğu şiirleriyle İkinci Yeni'nin başlıca şairlerinden biri oldu. Sanatını halk şiirinin deyişleri ve divan şiirinin biçimlerinden yararlanarak geliştirdi. Büyük kent yaşamını bütün karmaşıklığı, parçalılığı ve sarsıntılarıyla içeren bir şiir oluşturdu. Lirik şiirin geleneksel sınırlarını zorladı. Şiirle düzyazı arasındaki ayrımı ortadan kaldırdı. Son dönem şiirlerinde başlangıçtaki zengin doku giderek yalınlaştı, daha karamsar olmaya başladığı görüldü. Türk şiiri üzerine yazıları ve edebiyat eleştirileriyle de ilgi topladı. Şiirleri İngilizce, Fransızca ve Sırpça'ya çevrildi. İkinci Yeni'nin, Edip Cansever ve Cemal Süreya ile birlikte öncü şairlerinden olan Turgut Uyar, hece ölçüsüyle yazdığı ve toplumsal konuları işleyen ilk iki kitabından (Arz-ı Hal, 1959; Türkiyem, 1952) sonra, Dünyanın En Güzel Arabistanı'yla (1959) bireyin iç dünyası, yalnızlığı ve açmazını eksen tutan bir yaklaşımla, dilde ve duyarlıkta yeni imkânları zorlayan bir şiirin peşinde oldu. Tütünler Islak (1962) ve Her Pazartesi'de (1968) koruduğu bu çizgiyi, Divan'la (1970) geleneksel şiirin kalıplarına, Toplandılar (1974) ve Kayayı Delen İncir'le (1982) söz konusu dönemde yaşanan sınıfsal mücadelenin yansımalarına açtı. Abdülhak Hamit Tarhan ve Yahya Kemal Beyatlı'dan Oktay Rifat ve Metin Eloğlu'na, tek şiirden yola çıkarak bir dizi şairi incelediği Bir Şiirden (1983) adlı bir de inceleme kitabı bulunan Turgut Uyar'ın, Tütünler Islak ile 1963 Yeditepe Şiir Armağanı; Kayayı Delen İncir İle 1982 Behçet Necatiğil Şiir Ödülü; ve Büyük Saat (1994) ile Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü vardır.
İkinci yeni şiir tarzını oldum olası sevmişimdir. Ama Turgut Uyar hep bir adı öndedir benim için... Gitgide daha çok yankılanan bir çığlık gibidir şiirleri. Bazı şiirler ikinci okuyuşunuzda farklı birşeyler daha hissettirir ya hani (özellikle ikinci yeni tarzı şiirlerde bunun olması muhtemel.) Turgut Uyar; ' ın kaleminde buna yer yoktur işte. 100 kere oku, 100 kere aynı şeyi hissedersin. En sevdiğim şiiri ise, Denge' dir.
'Hepinize iyiniyetle gülümsüyorum Hiçbirinizle dövüşemem Benim bir gizli bildiğim var Sizin alınız al inandım Morunuz mor inandım Ben tam kendime göre Ben tam dünyaya göre Ama sizin adınız ne Benim dengemi bozmayınız! '
Dünyanın En Güzel Arabistanı’nın düşleriyle seslendi… Arz-ı hal etti tanrıya, anadolunun çeşitli kışlalarından farklı, insanı kucaklayan bir şiir yeşerdi… acının tarihinde ve coğrafyasında dolaşan bir şiir…
Turgut Uyar ‘ikinci yeni’ nin farklı seslerinden biri olarak tanındı ve sevildi… Ankara’da başladığı yaşamı İstanbul’da sona erdiğinde tel üstündeki cambaz edalı şiiri kaldı geride:
“ Sizin adınız ne? .. Benim dengemi bozmayınız “..
gecenin şarkısı markısı kimindir hangi şarkısı üstelik gecenin şarkısı senin olsun ben istemem üstelik o şarkı herkesindir çünkü bulutlar konuşur kuşlar uyur ses uyanır şimdi kimindir gecenin şarkısı
kimi hüzzamdan bir şarkı besteler uykusunda otlar büyür ocaklara girilir madenlerde ne düşler görür insan kimbilir
... Yazık sevgime diyor birisi Güzel gözlü bir çocuğun bile O kadar korunmuş bir yazı yoktu Ne denmelidir bilemiyorum sevgim acıyor Gemiler gene gelip gidiyor Dağlar kararıp aydınlanacaklar Ve o kadar ...
"Kimsede görmediğim bir şiir
yüzü al ve akşamı aşıyor
Eski bir tanrı gibi kendi dininde
Uzun süren bir dönemi düşlüyor olmalı
İçindeki bir içkinin sıcaklığında" turgut bildiğiniz turgut
"ben kan diye başlamak isterim oysa gülün derdi başkadır
lâle bahardan yanadır çiğdem güneşten konu değişir" turgut bildiğiniz turgut
"Gizlenen, gösterilmeyen, hissettirilmeyen sevginin zerre değeri kıymeti yok gözümde.
Bu duvar da beni çok seviyor olabilir, bilemem…" UyarlarınTurgut
“Şimdi tarihte saat kaç ?”
"...kimsenin soyunu sopunu bulmak görevim değil/ kendi öykümü düzenlemek yetiyor bana...." u y a r l a r ı n t u r g u t
"..Sabaha karşı oturup ağladınız / Çünki sizin aşkınız vardı / Kurumuş çiçekleriniz vardı / Aşina yıldızınız gökte / Oturup çok çok ağladınız / Ağlayıp iyi ettiniz..."
“Durduğum yer benim değil iken, gidebilecek bir yerimin olmaması ne acı; gidebilecek bir yerim yok iken hâlâ ve inatla durmayışım ne gaflet; nihayetinde ölmüyorken yaşıyor olan insanın, yaşıyorken öldüğünü bilmemesi bu, bu ne tuhaf bir hayret.”
Ağustos yirmi iki, dediler:
" Ustan ölmüş..."
Çok komiksin Azrail...
Turgut Uyar ölür mü?
Bektaş mayıs böceği kadar yalnızdı
Esaretinde hürriyetinde sevdasında
Üç yaşında da yalnızdı, on beşte de, seksende de
Yağmurların altında, bulakların kenarında
Türküsünde, koşmasıda, şarkısında
Tamamda da noksanda da
Papatya gibi yalnızdı, kuşyemi gibi yalnızdı
...
İgneden ipliğe işte Bektaş, yapayalağuzdu...
Tavrım bir çok şeyi bulup coşmaktır
Sonbahar geldi hüzün
İlkbahar geldi kara hüzün
Ey en akıllı kişisi dünyanın
Bazen yaz ortasında gündüzün
sevgim acıyor
Kimi sevsem
Kim beni sevse
Eylül toparlandı gitti işte
Ekim filanda gider bu gidişle
Tarihe gömülen koca koca atlar
Tarihe gömülür o kadar
Turgut UYAR / Sevgim Acıyor
Sen ki, saçından tırnağına kadar
Bir hürriyete bedelsin,
Bu ılık saçlar, bu gözler; fakat her şeyden önce
Yaşadığın için güzelsin..
Sevgiyle.. Rahmetle anıyorum üstad..
“Ben aslında her şeyi sonradan öğrendim..
Herkes herkesi sonradan öğrenirmiş;
bunu da sonradan öğrendim.”
“El olduk efendim
Velhasıl ziyan olduk
Ziyadesiyle…”
Senfoni
Önce sesin gelir aklıma
Çaresiz kaldıkça hep seni düşünürüm
Güzel olan, dolgun başaklardaki sarışın sevinçli
Sonra cumartesi günleri gelir
Sonra gökyüzü gelir hemen kurtulurum
Bir yağmur yağsa da, beraber ıslansak.”
...
kaleminin ucunda yürek sesi barındıran şair....
Kurutulmuş bir çiçektiniz
BİRGÜN SABAH SABAH
Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
Uykudan uyandırsam seni:
Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliç'ten.
Vapur düdükleri ötmededir.
Etraf alacakaranlık,
Köprü açıktır henüz.
Bir gün sabah sabah kapıyı çalsam...
Yolculuğum uzun sürmüş oldukça
Gece demir köprülerden geçmiştir tren.
Dağ başında beş on haneli köyler,
Telgraf direkleri yollar boyunca
Koşuşup durmuş bizle beraber.
Şarkılar söylemişim pencereden,
Uyanıp uyanıp yine dalmışım.
Biletim üçüncü mevki,
Fakirlik hali.
Lületaşından gerdanlığa gücüm yetmemiş,
Sana Sapanca'dan bir sepet elma almışım..
Ver elini Haydarpaşa demişiz,
Vapur rıhtımdadır pırıl pırıl,
Hava hafiften soğuk,
Deniz katran ve balık kokulu
Köprüden kayıkla geçmişim karşıya,
Bir nefeste çıkmışım bizim yokuşu...
Bir gün sabah sabah kapıyı vursam,
-Kim o? dersin uykulu sesinle içerden.
Saçların dağınıktır, mahmursundur.
Kimbilir ne güzel görünürsün sevgilim,
Bir gün sabah vakti kapıyı çalsam,
Uykudan uyandırsam seni,
Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliç'ten.
Fabrika düdükleri ötmededir.
TURGUT UYAR (1927- 1985) TÜRK ŞAİR
4 Ağustos 1927’de Ankara’da doğdu. 22 Ağustos 1985’te İstanbul’da yaşamını yitirdi. Babası subaydı. İlköğrenimini çeşitli kentlerde tamamladı. 1946'da Bursa Işıklar Lisesi’ni, 1947'de Askeri Memurlar Okulu’nu bitirdi. Bir süre orduda subay olarak görev yaptı. 1958’de ordudan ayrıldı. Türkiye Selüloz ve Kağıt Fabrikaları Ankara Bürosu ile Sanayi Bakanlığı'nda çalıştı. 1968'de emekliye ayrıldı. İstanbul'a yerleşti. Yaşamını serbest yazar olarak sürdürdü. 1969'da öykü yazarı Tomris Uyar ile evlendi. İlk şiiri 'Yad' Haziran 1947’de Yedigün dergisinde çıktı.
Çeşitli dergilerde yer alan şiirleriyle adını duyurdu. Ölçülü, uyaklı ilk dönem şiirlerinde daha çok kişisel yaşantısı üzerinde durdu. Aşk, ayrılık, ölüm temalarını işlediği bu dönem şiirlerinde Garip akımının izleri görülür. Daha sonra yoğun imgelerin ve simgeci bir söyleyişin etkili olduğu şiirleriyle İkinci Yeni'nin başlıca şairlerinden biri oldu. Sanatını halk şiirinin deyişleri ve divan şiirinin biçimlerinden yararlanarak geliştirdi. Büyük kent yaşamını bütün karmaşıklığı, parçalılığı ve sarsıntılarıyla içeren bir şiir oluşturdu. Lirik şiirin geleneksel sınırlarını zorladı. Şiirle düzyazı arasındaki ayrımı ortadan kaldırdı. Son dönem şiirlerinde başlangıçtaki zengin doku giderek yalınlaştı, daha karamsar olmaya başladığı görüldü. Türk şiiri üzerine yazıları ve edebiyat eleştirileriyle de ilgi topladı. Şiirleri İngilizce, Fransızca ve Sırpça'ya çevrildi.
İkinci Yeni'nin, Edip Cansever ve Cemal Süreya ile birlikte öncü şairlerinden olan Turgut Uyar, hece ölçüsüyle yazdığı ve toplumsal konuları işleyen ilk iki kitabından (Arz-ı Hal, 1959; Türkiyem, 1952) sonra, Dünyanın En Güzel Arabistanı'yla (1959) bireyin iç dünyası, yalnızlığı ve açmazını eksen tutan bir yaklaşımla, dilde ve duyarlıkta yeni imkânları zorlayan bir şiirin peşinde oldu. Tütünler Islak (1962) ve Her Pazartesi'de (1968) koruduğu bu çizgiyi, Divan'la (1970) geleneksel şiirin kalıplarına, Toplandılar (1974) ve Kayayı Delen İncir'le (1982) söz konusu dönemde yaşanan sınıfsal mücadelenin yansımalarına açtı. Abdülhak Hamit Tarhan ve Yahya Kemal Beyatlı'dan Oktay Rifat ve Metin Eloğlu'na, tek şiirden yola çıkarak bir dizi şairi incelediği Bir Şiirden (1983) adlı bir de inceleme kitabı bulunan Turgut Uyar'ın, Tütünler Islak ile 1963 Yeditepe Şiir Armağanı; Kayayı Delen İncir İle 1982 Behçet Necatiğil Şiir Ödülü; ve Büyük Saat (1994) ile Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü vardır.
' Zamansız gelme elim kolum dağınıksa sarılamam. * dizelerinin sahibi büyücü şair.
İkinci yeni şiir tarzını oldum olası sevmişimdir. Ama Turgut Uyar hep bir adı öndedir benim için... Gitgide daha çok yankılanan bir çığlık gibidir şiirleri.
Bazı şiirler ikinci okuyuşunuzda farklı birşeyler daha hissettirir ya hani (özellikle ikinci yeni tarzı şiirlerde bunun olması muhtemel.)
Turgut Uyar; ' ın kaleminde buna yer yoktur işte. 100 kere oku, 100 kere aynı şeyi hissedersin. En sevdiğim şiiri ise, Denge' dir.
'Hepinize iyiniyetle gülümsüyorum
Hiçbirinizle dövüşemem
Benim bir gizli bildiğim var
Sizin alınız al inandım
Morunuz mor inandım
Ben tam kendime göre
Ben tam dünyaya göre
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız! '
Dünyanın En Güzel Arabistanı’nın düşleriyle seslendi…
Arz-ı hal etti tanrıya, anadolunun çeşitli kışlalarından farklı, insanı kucaklayan bir şiir yeşerdi…
acının tarihinde ve coğrafyasında dolaşan bir şiir…
Turgut Uyar ‘ikinci yeni’ nin farklı seslerinden biri olarak tanındı ve sevildi… Ankara’da başladığı yaşamı İstanbul’da sona erdiğinde tel üstündeki cambaz edalı şiiri kaldı geride:
“ Sizin adınız ne? ..
Benim dengemi bozmayınız “..
rahmet o’na….
İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım.. der Göğe Bakma Durağı'ında.
' Çıkmazın güzelliği ' makalesi çok iyiydi..
...
Bir sonbahar, bir sabah ve bir yağmur olacak
Toprak ve insan kokularıyla,
Uğultulu bir sarhoşluk içinde, yıllar için
Başımı alıp gideceğim.
Büyük Saat-sayfa 70
seni bağışlamam çünkü ben büyük bir dirim taşırım
çünkü ben ey derim ve severim ey demeyi bilenleri
akçaburgazlı yekta ve gülbeyaz ve sinan...
...bir ölüm nefes alırken bir dudakda
öbür bütün şeyleri nasıl anlatmalı...
bizim göğe bakma durağımız var demeeek ;)
Gecenin Şarkısı
gecenin şarkısı markısı kimindir
hangi şarkısı üstelik
gecenin şarkısı senin olsun ben istemem
üstelik o şarkı herkesindir
çünkü bulutlar konuşur
kuşlar uyur
ses uyanır
şimdi kimindir gecenin şarkısı
kimi hüzzamdan bir şarkı besteler uykusunda
otlar büyür
ocaklara girilir madenlerde
ne düşler görür insan kimbilir
gece onundur
belki bir kuruntudur yaralayan kalbimi
her insan bir uyumsuzluktur ölü olmadıkça
turgut uyar
uzanıp kendi yanaklarımdan öpüyorum... diyor herif daha ne desin
...
Yazık sevgime diyor birisi
Güzel gözlü bir çocuğun bile
O kadar korunmuş bir yazı yoktu
Ne denmelidir bilemiyorum
sevgim acıyor
Gemiler gene gelip gidiyor
Dağlar kararıp aydınlanacaklar
Ve o kadar
...
içi şiirle dışı de şairlikle kaplanmış bi şey