sanırsam bide tamer karadağlı usulü ana deme durumu var. o zaman anne anlamına gelen bu kelime birdenbire ' ana, buda nerden çıktı? ' anlamına dönüşüyo. ;))
ANA,, en kötü animda bile kollarini bana acan,elinde olsa bana dunyalari vemek isteyen,,kendi ac kalip beni doyuran,,benim icin cok seyden faz gecen,,fedakar ve vefakar ANAM,,seni seviyorum anam,,basimdan eksik etmesin allahim,,sen yanimda kal hep,,agladigimda hep saril bana,yine hep sev beni ve yine hep yaptigin gibi beni öp kokla senden baskasi gercek degil anam..
Doğurdun beni hacel arada kör karanlık bir gecede On altı yaşında beni İstanbul a saldın anacım Ama inan göbeğimi kopartığında bu kadar canım yanmamıştı Belki bu yüzden bu yüzden anacığım yüzüm gözüm kırık dolaşırım hala Avuçlar dolusu ağladım yalnızlığımda pek belli etmeden Ama en çok babam buzağımı kestiğinde ağlamıştım Şimdi bunlar nerden çıktı deme bana hep konuşmak istemişimdir yıllar yılı Ama olmadı Beklide kalabalık sülale olmanın bedeli Bir sofrada kahvaltıya doyamadım anacığım bırakta konuşayım Beklide ölesim gelmiş kim bilir bırakta ağlayayım ...
bembeyaz pamuk gibi, sade duru bir su, yemyeşil gözlü sevgilim..bana hep ondan sonralarla bağladığın uzun hikayeler anlatsan yine..keşke olsan yanımda..ananem...asil,güzel kadın, dedemin 50 yıllık aşkı Ayten..
ANA toprak demek,ANA şefkat demek,ANA ciğer demek ciğer.ANA lık cihandaki tüm mahlukata Yüce Allahın bağışladığı muhteşem bir olgudur.Yıllar önce ŞanlıUrfada bir kurumda çalışırken şahit olduğum bir olay beni derinden sarsmıştı.Zira az önce yaptığım tespiti o gün dahada iyi kavramıştım. O sıralar çocuklar küçük. Minnacık, hastalıklı,gözleri çapaklı bir kedi yavrusu bulmuşlar,onu bakıp iyileştirecek ve oynayacaklarını söyleyerek izin istediler.Merhamet duygular hoşuma gitti ve müsade ettim.Bunlar birkaç gün yavruyla canla başla ilgilendiler derken...Bir sabah işe gitmek üzere çıktığımda yavrucağın ölüp kaldığını gördüm üzülerek. Kuyruğundan tutup cansız bedenini çöp variline atıverdim.:(Öğlen yemeğe geldiğimde evde feryatfigan bahçeye taşıyordu.Onlar yavrunun kaybolduğunu sanıp üzülüyor ve onu bulmamı istiyorlardı minnacık elleriyle paçalarımı çekiştirerekten.Ben yaptığımı bile bile sırf gönülleri olsun diye bahçeyi çevreleyen mazıların aralarına bakarken dostlar birde ne göreyim::((( Ömrüm oldukça unutamıyacağım muhteşem,trajik,Yüce Allahın Gözüme gözüme soktuğu bir ANA hikayesiydi bu. Anne Kedi benim çöp variline atmış olduğum yavrusunu oradan bulup çıkarmış,onu mazıların gölgesinde bağrına basmış,çoktan ölmüş olan yavrucağının minnacık başını sütle dolu göğüslerine bastırıyordu mırıltılı şefkatiyle,bir yandanda diliyle tüylerini yalayıp temizliyordu.Birden dizlerimin bağının çözüldüğünü hissettim çöktüm ve ağlamaya başladım. İşte dostlarım uzun söze ne hacet.ANA buuuuu
ben bir anayım ve en iyi ben bilirim diyorum her aldığın nefes anne olduktan sonra artık onun için alınır sen diye bir şey yoktur o vardır onun için yaşarsın zevklerini ona göre ayarlarsın sabahlara kadar ya ona bir şey olursa diye düşünmekten uyku uyuyamazsın hep korkarsın nasıl bir şeydir bu tanrı bu kadar büyük sevgiyi nasıl vermiş en korktuğun şeylerden artık kendini değil sadece onu korumaya çalışırsın hep artar hiç eksilmez onunla olmak yorar kimi zaman ama onsuzda bir saniye kalamaz çıldırırsın
ANA Baba babadirda,ana ise baskadir.Doga anadir,evrende anadir her sey onlardan dogar,dogurganligin ve yaratinin semboludur ana.Anaya çok agitlar yakilmistir,siirler yazilmistir.Ne demis sehit olan er kendi olumunun ardindan'Aglarsa anam aglar,gerisi yalan aglar' UGUR
Dünyanın en samimi ve sıcak ismidir anne! ..Varlığımızın sebebidir onlar…Ufacık bir bebekken bizlere bütün mesaisini ayıran,gecesini ve uykusunu bölen,yemeyip yediren,içmeyip içiren ve merhamet kanatlarını ardına kadar açıp bize sığınak yapan bu cefakâr insanların hakkını ödemek mümkün müdür? Hiç sanmıyorum.Öderim diyen mübalağa yapıyordur. Kadını müşfik ve merhametli kılan annelik duygusudur.Dünyanın en muhterem varlığı annelerdir.Dinimiz anneye itaat etmeyi, vazifelerin en mühimi olarak görmüştür.Annesi ve babası sağ olanlar,bu mümtaz insanların varlığını bir fırsat ve nimet olarak görmelidir.Keza onların gönlünü alarak en kısa ve kestirme yoldan cennete ulaşmış oluruz.Hadiste belirtildiği gibi: “Cennet anaların ayağı altındadır.”Yaşadıkları sürece onlara “Öf” bile dedirtmemeliyiz.Onlara iyi muamele etmek,cennete gidişimizi kolaylaştırır. Resulullah Efendimiz, anne babaya hizmeti bir nevi cihat olarak görmüştür.Hadis ravilerinden İbnu Amr’ın, Peygamberimizle ilgili olarak naklettiği şu hadise çok manidardır: “Bir adam,cihada iştirak etmek için Efendimiz’den izin istedi.Resulullah: “Annen baban sağ mı? ” diye sordu.Adam “Evet” deyince “Onlara hizmet de cihat sayılır,sen onlara hizmet ederek cihat yap” buyurdu. Dünyada anne sevgisinin yerini tutacak hiçbir sevgi yoktur.Çocuklar annelerinin gözünde hiç büyümezler.Doksan yaşındaki annenin,yetmiş yaşındaki oğlunun başını dizinin üzerine koyup okşadığına çoklarınız şahit olmuştur.Annelerin karşılıksız ve katıksız sevgisi yıllar geçtikçe tüm tazeliğiyle sürüp gider. Atalarımız: “Yuvayı dişi kuş yapar” diyerek anaların önemini vurgulamışlardır.Her ne kadar evin reisi babaysa da, elmanın iki eşit yarısı hükmündeki bu iki cins,örnek bir işbirliği içerisinde çocuklarına sıcak bir zemin hazırlarlar.Karı koca arasındaki huzursuzluk aynen çocuklara da yansır.Dünyanın cennet ya da cehenneme dönüşmesi biraz da ebeveynin elindedir.Hayattan zevk almak ailedeki huzurla mümkündür.Müspet ortamda yetişen çocukların ruh sağlığı bozuk olmaz.Çocukların, annelerinden uzun süre ayrı kalmaları,onların ruhî gelişimini olumsuz olarak etkilemektedir.Anneler çocuğun ilk öğretmeni olma konumundadır.Problemleri çözmede çocuklara rehberlik ederler.Kişiye her gün balık getirmektense,ona balık tutmayı öğretmek daha faydalıdır.İşte çocuklarımıza yardımcı olurken de bu ölçüye riayet etmeliyiz. Çalışan annelerin,çocuklarıyla istenilen düzeyde ilgilenmeleri mümkün değildir.Fiziksel ve ruhsal olarak anneden ayrı kalma,davranış bozukluklarına yol açabilir.Çocuk mazeret kabul etmez.İlgi,sevgi,şefkat ve merhamet bekler. Anne ve babaya duyulan sevgi ve iştiyak,edebiyatımızda da yaygın bir tema olarak işlenmiştir.Özellikle şiirde,anne sevgisi önemli bir konu başlığıdır.Anneleri senede bir defa anmak asla yeterli değildir.Bence her gün anneler günüdür.Bu gibi belirli gün ve haftalar ancak birilerinin ticarî gayelerine hizmet edebilir.Annelerimizin kıymetini yaşarken bilelim.Onları yılın üç yüz altmış beş günü hoşnut etmenin yollarını araştıralım.Çünkü ana gibi yâr olmaz.Sözlerimi Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in “Anneciğim” adlı şiiriyle bitirmek istiyorum: “Ak saçlı başını alıp eline, Kara hülyalara dal anneciğim! O titrek kalbini bahtın yerine, Bir ince tül gibi sal anneciğim!
Sanma bir gün geçer bu karanlıklar, Zulmetin ardında yine zulmet var! Çocuklar hıçkırır,anneler ağlar, Yaşlı gözlerinle kal anneciğim! ”
Bütün inanç sistemlerinde anne babaya saygı ve sevgi esastır.Fakat İslâmiyet’in bu vefakâr ve cefakâr ikiliye verdiği önem öteki inanç sistemlerinin çok üstündedir. “Cennet anaların ayakları altındadır” hadis-i şerifi bunu açıkça göstermektedir. Analar sevgi ve merhamet abideleridir.Bizleri dokuz ay boyunca karınlarında taşıyan bu seçkin insanlara çok şey borçluyuz.Onların hakkını maddî varlıklarla ödememiz mümkün değildir.Bu konuda nasıl hareket etmemiz gerektiği İsra Suresi’nin 23 ve 24. ayetlerinde zikredilmiştir: “Rabbin,yalnız kendisine tapmanızı ve anneye babaya iyilik etmenizi emretti.İkisinden birisi,yahut her ikisi,senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa sakın onlara “öf” bile deme,onları azarlama,onlara güzel söz söyle,onlara acımadan dolayı küçülme kanadını indir ve: “Rabbim,bunlar beni nasıl (acıyıp) yetiştirdiyseler sen de bunlara öyle acı de.” Yeni nesil manevî duygulardan mahrum yetiştiği için anne baba kıymeti bilmiyor.Yaşlanan ebeveynine küstahça “moruk” diye hitap edebiliyor.Hatta bir kısmı anne babasını huzur evlerine gönderiyor.Uzun yıllar boyunca evlât çilesi çeken bu cefakâr insanlar,evden kovulmaya reva mıdır? Evinde mutlu olamayan insanın huzur evlerinde gerçek huzuru bulması hiç mümkün değildir.Meşhur bir hikaye vardır: “Adamın biri,eli kolu tutmayan babasından çok bıkmış.Düşünmüş,taşınmış,sonuçta babasını evden uzaklaştırmaya karar vermiş.Yaşlı adamı büyük bir sepetin içine koyarak dağın yolunu tutmuş.Dağa giderken yanına da küçük oğlunu arkadaş olarak almış.Menzile varınca sepeti yere bırakarak oradan hızla uzaklaşmaya çalışmış.Babasının sepeti almadığını gören oğul,babasına seslenmiş: -Baba sepeti unuttun,sepeti! ... Baba hiç de oralıklı olmadan şöyle demiş: -Bırak, ne yapacaksın sepeti? Bu durum karşısında o küçücük çocuk şu çarpıcı ve ibret verici cevabı vermiş: -Sen yaşlanınca ben de seni o sepetle buraya götüreceğim. Bu dehşet verici cevap,babayı derinden sarsmış.Yanlış yaptığını anlamış.Koşa koşa geri dönerek babasına sarılmış; kucağına alarak onu eve götürmüş.” Bu hadiseden çıkarılacak çok dersler vardır.Bu dünya etme bulma dünyasıdır.Rüzgâr eken fırtına biçer.Yarın gençler de yaşlanacaktır.Kervan böylece sürüp gidecektir.Nitekim Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Biz insana anne babasına iyilik etmesini tavsiye ettik.Annesi onu zayıflık üstüne zayıflık ile taşıdı,sütten ayrılması da iki yıl sürdü.Bana ve anne babana şükret,dönüşün ancak banadır.(dedik) (Lokman S.14.Ayet) Anne baba bulunmaz bir nimettir.Sağlıklarında kıymetlerini bilelim ki sonradan pişmanlık duymayalım.Onlar başımızın tacı,gönüllerimizin ilâcıdır.
Ana başa taç imiş, Her derde ilaç imiş, Bir evlat pir olsa da, Anaya muhtaç imiş.
Ana işte ana...varmı ki diyecek başka bir söz ana...
sanırsam bide tamer karadağlı usulü ana deme durumu var. o zaman anne anlamına gelen bu kelime birdenbire ' ana, buda nerden çıktı? ' anlamına dönüşüyo. ;))
ANA,, en kötü animda bile kollarini bana acan,elinde olsa bana dunyalari vemek isteyen,,kendi ac kalip beni doyuran,,benim icin cok seyden faz gecen,,fedakar ve vefakar ANAM,,seni seviyorum anam,,basimdan eksik etmesin allahim,,sen yanimda kal hep,,agladigimda hep saril bana,yine hep sev beni ve yine hep yaptigin gibi beni öp kokla senden baskasi gercek degil anam..
ana benimle bütünleşen acıyı kederi tatlıyı neşeyi paylaşandır
Çiçeklerin, dalbudak oldu anam..
Yanıbaşına bir gül de, ben verdim.
Gözümde ki yaşa, aldırma anam..
Uzat ellerini, öpmeye geldim....
Kadın
Başı ve sonu, hayatın
Buz rengi bir yıldırım.
Nasıl da bitti
Sen ve diğerleri
Unutulmaz sanmıştım, unutuldu
Senin gibileri
Bir kadını unutamadım
Anam,
O da ölüp gitti.
Bekir Tekoğlu
ana gibi yar olmaz...iyiki varsın anam..senin hakkın nasıl ödenir? ? ? ? ? ? ?
eli-ayağı 'öpülesi' diyecem Mai fena halde kızacak :)))
derde deva..
ana sıcağından mahrum kalanları,hayatları boyunca hiçbir güneş yeterince ısıtamaz:(
yalın anlamının dışında ana,şiir dünyasının en eski şiir ve edebiyat dergisidir.İmtiyaz sahibi Sn.Necla Ünal değerli bir şairdir
Doğurdun beni hacel arada kör karanlık bir gecede
On altı yaşında beni İstanbul a saldın anacım
Ama inan göbeğimi kopartığında bu kadar canım yanmamıştı
Belki bu yüzden bu yüzden anacığım yüzüm gözüm kırık dolaşırım hala
Avuçlar dolusu ağladım yalnızlığımda pek belli etmeden
Ama en çok babam buzağımı kestiğinde ağlamıştım
Şimdi bunlar nerden çıktı deme bana hep konuşmak istemişimdir yıllar yılı
Ama olmadı
Beklide kalabalık sülale olmanın bedeli
Bir sofrada kahvaltıya doyamadım anacığım bırakta konuşayım
Beklide ölesim gelmiş kim bilir bırakta ağlayayım
...
ana herşeyin başlangıcı, güzelliğin resmi, mutluğun anahtarı. ve güvenilirliğin tek tanımı.
hayatın öznesi
bembeyaz pamuk gibi, sade duru bir su, yemyeşil gözlü sevgilim..bana hep ondan sonralarla bağladığın uzun hikayeler anlatsan yine..keşke olsan yanımda..ananem...asil,güzel kadın, dedemin 50 yıllık aşkı Ayten..
tarif edilemez
Anam benim soğuk gecelerimin bekçisi, doyamadığım sevgi pınarımdır
-sen benim gibi anneyi öp te başına koy diye tepemde dört dönen şirin varlık..yüce insan..annem..ah bide azıcık sussa ;)
ana, annem, özverili ve benim için fazlasıyla mükemmel varlığım, canım...
Ana:
sana karşı hile bilmez,
sütüne bile su katmaz...
ANA toprak demek,ANA şefkat demek,ANA ciğer demek ciğer.ANA lık cihandaki tüm mahlukata Yüce Allahın bağışladığı muhteşem bir olgudur.Yıllar önce ŞanlıUrfada bir kurumda çalışırken şahit olduğum bir olay beni derinden sarsmıştı.Zira az önce yaptığım tespiti o gün dahada iyi kavramıştım. O sıralar çocuklar küçük. Minnacık, hastalıklı,gözleri çapaklı bir kedi yavrusu bulmuşlar,onu bakıp iyileştirecek ve oynayacaklarını söyleyerek izin istediler.Merhamet duygular hoşuma gitti ve müsade ettim.Bunlar birkaç gün yavruyla canla başla ilgilendiler derken...Bir sabah işe gitmek üzere çıktığımda yavrucağın ölüp kaldığını gördüm üzülerek. Kuyruğundan tutup cansız bedenini çöp variline atıverdim.:(Öğlen yemeğe geldiğimde evde feryatfigan bahçeye taşıyordu.Onlar yavrunun kaybolduğunu sanıp üzülüyor ve onu bulmamı istiyorlardı minnacık elleriyle paçalarımı çekiştirerekten.Ben yaptığımı bile bile sırf gönülleri olsun diye bahçeyi çevreleyen mazıların aralarına bakarken dostlar birde ne göreyim::((( Ömrüm oldukça unutamıyacağım muhteşem,trajik,Yüce Allahın Gözüme gözüme soktuğu bir ANA hikayesiydi bu. Anne Kedi benim çöp variline atmış olduğum yavrusunu oradan bulup çıkarmış,onu mazıların gölgesinde bağrına basmış,çoktan ölmüş olan yavrucağının minnacık başını sütle dolu göğüslerine bastırıyordu mırıltılı şefkatiyle,bir yandanda diliyle tüylerini yalayıp temizliyordu.Birden dizlerimin bağının çözüldüğünü hissettim çöktüm ve ağlamaya başladım. İşte dostlarım uzun söze ne hacet.ANA buuuuu
'Analar, çocukları için endişelenmek için yaratılmışlardır; kadınlar ise hiç tatmin olmamak için.'
Ursula K. Le Guin
Yerdeniz Öyküleri
................
Biraz doğruluk payı var gibi sanki........!
anne olanlara göre doğurmak şartmış o halet-i ruhiyeyi anlamak için...
nasılsın dünyanın en güzel annesi....? ..diye başlamak telefondaki cümlelere...
çünkü...
ana gibi yar olmaz...
ben bir anayım ve en iyi ben bilirim diyorum her aldığın nefes anne olduktan sonra artık onun için alınır sen diye bir şey yoktur o vardır onun için yaşarsın zevklerini ona göre ayarlarsın sabahlara kadar ya ona bir şey olursa diye düşünmekten uyku uyuyamazsın hep korkarsın nasıl bir şeydir bu tanrı bu kadar büyük sevgiyi nasıl vermiş en korktuğun şeylerden artık kendini değil sadece onu korumaya çalışırsın hep artar hiç eksilmez onunla olmak yorar kimi zaman ama onsuzda bir saniye kalamaz çıldırırsın
ANA
Baba babadirda,ana ise baskadir.Doga anadir,evrende anadir her sey onlardan dogar,dogurganligin ve yaratinin semboludur ana.Anaya çok agitlar yakilmistir,siirler yazilmistir.Ne demis sehit olan er kendi olumunun ardindan'Aglarsa anam aglar,gerisi yalan aglar'
UGUR
ANA GİBİ YÂR OLMAZ
M.NİHAT MALKOÇ
Dünyanın en samimi ve sıcak ismidir anne! ..Varlığımızın sebebidir onlar…Ufacık bir bebekken bizlere bütün mesaisini ayıran,gecesini ve uykusunu bölen,yemeyip yediren,içmeyip içiren ve merhamet kanatlarını ardına kadar açıp bize sığınak yapan bu cefakâr insanların hakkını ödemek mümkün müdür? Hiç sanmıyorum.Öderim diyen mübalağa yapıyordur.
Kadını müşfik ve merhametli kılan annelik duygusudur.Dünyanın en muhterem varlığı annelerdir.Dinimiz anneye itaat etmeyi, vazifelerin en mühimi olarak görmüştür.Annesi ve babası sağ olanlar,bu mümtaz insanların varlığını bir fırsat ve nimet olarak görmelidir.Keza onların gönlünü alarak en kısa ve kestirme yoldan cennete ulaşmış oluruz.Hadiste belirtildiği gibi: “Cennet anaların ayağı altındadır.”Yaşadıkları sürece onlara “Öf” bile dedirtmemeliyiz.Onlara iyi muamele etmek,cennete gidişimizi kolaylaştırır.
Resulullah Efendimiz, anne babaya hizmeti bir nevi cihat olarak görmüştür.Hadis ravilerinden İbnu Amr’ın, Peygamberimizle ilgili olarak naklettiği şu hadise çok manidardır: “Bir adam,cihada iştirak etmek için Efendimiz’den izin istedi.Resulullah: “Annen baban sağ mı? ” diye sordu.Adam “Evet” deyince “Onlara hizmet de cihat sayılır,sen onlara hizmet ederek cihat yap” buyurdu.
Dünyada anne sevgisinin yerini tutacak hiçbir sevgi yoktur.Çocuklar annelerinin gözünde hiç büyümezler.Doksan yaşındaki annenin,yetmiş yaşındaki oğlunun başını dizinin üzerine koyup okşadığına çoklarınız şahit olmuştur.Annelerin karşılıksız ve katıksız sevgisi yıllar geçtikçe tüm tazeliğiyle sürüp gider.
Atalarımız: “Yuvayı dişi kuş yapar” diyerek anaların önemini vurgulamışlardır.Her ne kadar evin reisi babaysa da, elmanın iki eşit yarısı hükmündeki bu iki cins,örnek bir işbirliği içerisinde çocuklarına sıcak bir zemin hazırlarlar.Karı koca arasındaki huzursuzluk aynen çocuklara da yansır.Dünyanın cennet ya da cehenneme dönüşmesi biraz da ebeveynin elindedir.Hayattan zevk almak ailedeki huzurla mümkündür.Müspet ortamda yetişen çocukların ruh sağlığı bozuk olmaz.Çocukların, annelerinden uzun süre ayrı kalmaları,onların ruhî gelişimini olumsuz olarak etkilemektedir.Anneler çocuğun ilk öğretmeni olma konumundadır.Problemleri çözmede çocuklara rehberlik ederler.Kişiye her gün balık getirmektense,ona balık tutmayı öğretmek daha faydalıdır.İşte çocuklarımıza yardımcı olurken de bu ölçüye riayet etmeliyiz.
Çalışan annelerin,çocuklarıyla istenilen düzeyde ilgilenmeleri mümkün değildir.Fiziksel ve ruhsal olarak anneden ayrı kalma,davranış bozukluklarına yol açabilir.Çocuk mazeret kabul etmez.İlgi,sevgi,şefkat ve merhamet bekler.
Anne ve babaya duyulan sevgi ve iştiyak,edebiyatımızda da yaygın bir tema olarak işlenmiştir.Özellikle şiirde,anne sevgisi önemli bir konu başlığıdır.Anneleri senede bir defa anmak asla yeterli değildir.Bence her gün anneler günüdür.Bu gibi belirli gün ve haftalar ancak birilerinin ticarî gayelerine hizmet edebilir.Annelerimizin kıymetini yaşarken bilelim.Onları yılın üç yüz altmış beş günü hoşnut etmenin yollarını araştıralım.Çünkü ana gibi yâr olmaz.Sözlerimi Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in “Anneciğim” adlı şiiriyle bitirmek istiyorum:
“Ak saçlı başını alıp eline,
Kara hülyalara dal anneciğim!
O titrek kalbini bahtın yerine,
Bir ince tül gibi sal anneciğim!
Sanma bir gün geçer bu karanlıklar,
Zulmetin ardında yine zulmet var!
Çocuklar hıçkırır,anneler ağlar,
Yaşlı gözlerinle kal anneciğim! ”
e-mektup: mnihatmalkoc@hotmail.com
AĞLARSA ANAM AĞLAR! ...
M.NİHAT MALKOÇ
Bütün inanç sistemlerinde anne babaya saygı ve sevgi esastır.Fakat İslâmiyet’in bu vefakâr ve cefakâr ikiliye verdiği önem öteki inanç sistemlerinin çok üstündedir. “Cennet anaların ayakları altındadır” hadis-i şerifi bunu açıkça göstermektedir.
Analar sevgi ve merhamet abideleridir.Bizleri dokuz ay boyunca karınlarında taşıyan bu seçkin insanlara çok şey borçluyuz.Onların hakkını maddî varlıklarla ödememiz mümkün değildir.Bu konuda nasıl hareket etmemiz gerektiği İsra Suresi’nin 23 ve 24. ayetlerinde zikredilmiştir:
“Rabbin,yalnız kendisine tapmanızı ve anneye babaya iyilik etmenizi emretti.İkisinden birisi,yahut her ikisi,senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa sakın onlara “öf” bile deme,onları azarlama,onlara güzel söz söyle,onlara acımadan dolayı küçülme kanadını indir ve: “Rabbim,bunlar beni nasıl (acıyıp) yetiştirdiyseler sen de bunlara öyle acı de.”
Yeni nesil manevî duygulardan mahrum yetiştiği için anne baba kıymeti bilmiyor.Yaşlanan ebeveynine küstahça “moruk” diye hitap edebiliyor.Hatta bir kısmı anne babasını huzur evlerine gönderiyor.Uzun yıllar boyunca evlât çilesi çeken bu cefakâr insanlar,evden kovulmaya reva mıdır? Evinde mutlu olamayan insanın huzur evlerinde gerçek huzuru bulması hiç mümkün değildir.Meşhur bir hikaye vardır: “Adamın biri,eli kolu tutmayan babasından çok bıkmış.Düşünmüş,taşınmış,sonuçta babasını evden uzaklaştırmaya karar vermiş.Yaşlı adamı büyük bir sepetin içine koyarak dağın yolunu tutmuş.Dağa giderken yanına da küçük oğlunu arkadaş olarak almış.Menzile varınca sepeti yere bırakarak oradan hızla uzaklaşmaya çalışmış.Babasının sepeti almadığını gören oğul,babasına seslenmiş:
-Baba sepeti unuttun,sepeti! ...
Baba hiç de oralıklı olmadan şöyle demiş:
-Bırak, ne yapacaksın sepeti?
Bu durum karşısında o küçücük çocuk şu çarpıcı ve ibret verici cevabı vermiş:
-Sen yaşlanınca ben de seni o sepetle buraya götüreceğim.
Bu dehşet verici cevap,babayı derinden sarsmış.Yanlış yaptığını anlamış.Koşa koşa geri dönerek babasına sarılmış; kucağına alarak onu eve götürmüş.”
Bu hadiseden çıkarılacak çok dersler vardır.Bu dünya etme bulma dünyasıdır.Rüzgâr eken fırtına biçer.Yarın gençler de yaşlanacaktır.Kervan böylece sürüp gidecektir.Nitekim Rabbimiz şöyle buyuruyor:
“Biz insana anne babasına iyilik etmesini tavsiye ettik.Annesi onu zayıflık üstüne zayıflık ile taşıdı,sütten ayrılması da iki yıl sürdü.Bana ve anne babana şükret,dönüşün ancak banadır.(dedik) (Lokman S.14.Ayet)
Anne baba bulunmaz bir nimettir.Sağlıklarında kıymetlerini bilelim ki sonradan pişmanlık duymayalım.Onlar başımızın tacı,gönüllerimizin ilâcıdır.
e-mektup: mnihatmalkoc@hotmail.com
ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar...
Ana kelimesi kibar gelmediğinden midir nedir Anne terimine yüz tane yazı yazılmış ama daha Ana terimi anca yeni açıldı...