" Ayrılık ne biliyor musun? Ne araya yolların girmesi, Ne kapanan kapılar, Ne yıldız kayması gecede, Ne ceplerde tren tarifesi, Ne de turna katarı gökte.
" Bir yerden sevmeye devam edebilir miydim .? Çünkü sevmek, yarıda kalan bir kitaba devam etmek gibi kolay bir iş değildi. Ya hiç sevmemişsem bugüne kadar ..?
" Adabı vardır sevmenin, Tırnaklarını geçirip, Dört elle yapışacaksın senin olan yüreğe.! ! Öyle sıkı tutacaksınki; iç geçirecek cümle alem. Seyirlik sevda yelkeniyle dalgalara inat, Boğulsanda boğuşacaksın...."
" Ayağı kayan bir çocuk kadar şaşkınım Bilemedim düz yolda yürümenin imlasını Kanayan dizlerime bakıp ta Ağlamayı öğrenemediğim gibi Büyülendim ama büyüyemedim Aklım ermedi aynalara ve suya Yüzümü gösterip, kalbimi Neden sakladıklarını öğrenemedim Şaşkınım cahilim ben bu dünyada...."
" Birini güzel olduğu için sevmezsin ki Sen sevdiğin için güzeldir o Sırf sen seviyorsun diye herkesten farklıdır Herkesten başka bakar gözleri Onu özel kılan sensin Senin sevgin... "
" ilmiyle amel etmeyen kişiler Kendi nefsinde denemedikleri şeyi tavsiye edenler Kitap yüklü eşekler gibidir " ********
Çocuğun birisi bal yiyince vücudunda yaralar çıkıyormuş, ama bir türlü bal yemeyi de bırakamıyormuş.
Ailesi, çocuklarının bal tutkusunu önleyebilmek için hekimlere gitmişler, tedbirler uygulamışlar, ama nafile!
Sonunda, tavsiye üzerine, Ebu Hanife Hazretlerine gitmişler.
İmam Ebu Hanife, sorunu dinledikten sonra çocuğun ana ve babasına; “Kırk gün sonra gelin” demiş.
Anne ve baba buna bir anlam veremese de çaresizlik içinde mecburen geri dönmüşler.
Kırk gün geçtikten sonra tekrar Ebu Hanife Hazretlerinin huzuruna varmışlar. İmam-ı Âzam, çocukla kısa bir görüşme yaptıktan sonra ona; “Bundan sonra bal yeme evlâdım!” demiş.
Sonra da çocuğun ailesine dönüp; “Tamam, gidebilirsiniz.” demiş.
Anne-baba şaşkınlık içinde; “Bu mudur yani?” dermişçesine birbirine bakmışlar.
Öyle ya, kırk gün bekleyip de sonunda sadece bir cümle duymak, anlaşılır bir durum değilmiş.
Fakat karşılarındaki zat da devrin en büyük alimi… Sıradan birisi değil ki…
Onun dediği gibi yapmışlar ve evlerine dönmüşler.
Sonraki günlerde bakmışlar ki çocukları artık bal istemiyor!
Merak etmişler bunun sebebini.
İmam-ı Âzam’a tekrardan rahatsız etmişler ve ona; “Efendim, ona bir cümle söylediniz. Nasıl onu baldan vazgeçirebildiniz? Nedir bunun hikmeti?” diye sormuşl Gülümseyerek şöyle cevap vermiş İmam-ı Azam Ebu Hanife: “Kırk gün önce, ben de bal yiyordum. Bal yiyen birinin, başkasına ‘bal yeme’ demesi etkili olmazdı. Sizin ilk gelişinizde bal yemeyi kestim, önce nefsimde denedim bunu. Kendim bunu bırakmanın mümkün olduğunu görünce sözüm de ona tesir etti.”
" EY benim iyimser hallerim, Çabuk aldanışlarım, Alttan alışlarım. Hatayı hep kendimde buluşlarım, Değmeyecekleri kafama takışlarım. Yoktan yere, akıp giden gözyaşlarım. Herkesi, insan yerine koyuşlarım. Hepinize Elveda... Artık ben kimsenin, Hiç kimsesi olmayacağım....."
" bir güneş yanaşıyor ufuklarıma açıyor kapılarınıi İniyor yolcuları tek tek ışıl ışıl bir tek sen olmuyorsun içlerinde benim beklediğim sen.. işte o an ben henüz hareket etmiş olan gecenin arkasına asılıp seni özlemeye gidiyorum....
bir bulut yanaşıyor gözlerime açıyor kapılarını iniyor yolcuları tek tek damla damla bir tek sen olmuyorsun içlerinde benim beklediğim sen.. işte o an ben hüzün gemilerine binip senı özlemeye gidiyorum....
bir rüzgar yanaşıyor yüreğime açıyor kapılarını iniyor yolcuları tek tek efil efil bir tek sen olmuyorsun içlerinde benim beklediğim sen.. işte o an ben içimdeki fırtınaya tutunup seni özlemeye gidiyorum....
bir gece yanaşıyor düşlerime açıyor kapılarını iniyor yolcuları tek tek renk renk bir tek sen olmuyorsun içlerinde benim beklediğim sen.. işte o an ben kabusların içine karışıp seni özlemeye gidiyorum....
geldiğinde yoksam eğer inmiyorsam ellerine yanaşan dokunuşlardan bil ki seni özlemeye gitmişim....
" Ayrılık ne biliyor musun?
Ne araya yolların girmesi,
Ne kapanan kapılar,
Ne yıldız kayması gecede,
Ne ceplerde tren tarifesi,
Ne de turna katarı gökte.
İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık......................."
" Acılarınızın
yerini göstermeyin
sarmayacaklar.............
sizi vuracakları yeri
öğrenmiş olacaklar........."
" Yağmurun, nereye, nasıl ve ne kadar düşeceğine
sahibi karar verir,
bize düşen ıslanmaktır..."
" Bir yerden sevmeye devam edebilir miydim .?
Çünkü sevmek, yarıda kalan bir kitaba devam etmek gibi kolay bir iş değildi.
Ya hiç sevmemişsem bugüne kadar ..?
Ve bir sabah gelirsin
Günışığıyla birlikte odama...
Nergiz mi kokar o an
gül mü...? anlamam...
Karma karışık bir bahar kokusu..
Dolar ciğerlerime..
Menekşe gözlüm....
Yeni bir dünya var ,
anlıyor musun Olric?
Her şeyi geride bırakmak gerekiyor
.Bir sabah kalkacaksın arkana bakmadan.........".
" Adabı vardır sevmenin,
Tırnaklarını geçirip,
Dört elle yapışacaksın senin olan yüreğe.! !
Öyle sıkı tutacaksınki; iç geçirecek cümle alem.
Seyirlik sevda yelkeniyle dalgalara inat,
Boğulsanda boğuşacaksın...."
". Duygular kendi eceli ile ölmez
Mutlaka bir katili vardır...."
" Değmeyen şeyler var hayatta..
Üzülmeye değmeyen ayrılıklar..
Düşünmeye değmeyen anılar..
Ve konuşmaya bile değmeyen insanlar gibi...."
" İnsanlar asıl niyetlerini ve gerçek renklerini 3 ay sonra belli eder...
Kimse 3 aydan daha uzun dayanamaz..
Sabırlı ol ve izle..."
Pacino
" Sizi anlıyorum sayın Kediler
Muhterem köpekler
Saygıdeğer kuşlar
Hepinizi anlıyorum..
Ben de sizin gibiyim
İnsanları çözemiyorum...."
öyle merâsimi de olmaz aşkın,
" mezarı iki kişi kazarsın,
tabuta seni koyarlar..."
Bana en çok hüzün yakıştı
O hüzün ki bana Kal-u belada yapıştı....
" Kalbinde herkesi aynı yere koyamazsın.
Çiçekler büyüsün diye otları yolman gerekir......."
". İçim insanlardan yorgun ,
hep çocuk yanımdan yedim vurgun
Artık içimden konuşup ,
kimse yokken gülüyorum ..."
" Ayağı kayan bir çocuk kadar şaşkınım
Bilemedim düz yolda yürümenin imlasını
Kanayan dizlerime bakıp ta
Ağlamayı öğrenemediğim gibi
Büyülendim ama büyüyemedim
Aklım ermedi aynalara ve suya
Yüzümü gösterip, kalbimi
Neden sakladıklarını öğrenemedim
Şaşkınım cahilim ben bu dünyada...."
" Biz sevdiklerinizin üstünü
her gece dua ile örteriz..."
" Birini güzel olduğu için sevmezsin ki
Sen sevdiğin için güzeldir o
Sırf sen seviyorsun diye herkesten farklıdır
Herkesten başka bakar gözleri
Onu özel kılan sensin
Senin sevgin... "
". Biri sizi gerçekten sevmißse yanınızda olacak bir yol illa bulur..
Bahaneler sevgisizler içindir..."
" Bu gün "AF" var yüreğimde;
Gözaltına aldığım,
tüm şiirleri serbest bırakıyorum ..."
". Gönül ancak doğruluğuna kesin
inandığı şey ile serinler...."
İbn Arabi
" Ölsen haberi olmayacak,
birisine kırılmamalısın.
Sözleri bir araya getirip Şiir yazmak,
sizi anlamayan kalpte yaşamaktan daha kolaydır......"
". Hikmet ehli derki :
Mutluluk modern zamanların uydurmasıdır...
Eskiler Bahtiyar olmak derlerdi...
Bahtıyla barışık olmak...."
" ilmiyle amel etmeyen kişiler
Kendi nefsinde denemedikleri şeyi tavsiye edenler
Kitap yüklü eşekler gibidir "
********
Çocuğun birisi bal yiyince vücudunda yaralar çıkıyormuş, ama bir türlü bal yemeyi de bırakamıyormuş.
Ailesi, çocuklarının bal tutkusunu önleyebilmek için hekimlere gitmişler, tedbirler uygulamışlar, ama nafile!
Sonunda, tavsiye üzerine, Ebu Hanife Hazretlerine gitmişler.
İmam Ebu Hanife, sorunu dinledikten sonra çocuğun ana ve babasına; “Kırk gün sonra gelin” demiş.
Anne ve baba buna bir anlam veremese de çaresizlik içinde mecburen geri dönmüşler.
Kırk gün geçtikten sonra tekrar Ebu Hanife Hazretlerinin huzuruna varmışlar.
İmam-ı Âzam, çocukla kısa bir görüşme yaptıktan sonra ona; “Bundan sonra bal yeme evlâdım!” demiş.
Sonra da çocuğun ailesine dönüp; “Tamam, gidebilirsiniz.” demiş.
Anne-baba şaşkınlık içinde; “Bu mudur yani?” dermişçesine birbirine bakmışlar.
Öyle ya, kırk gün bekleyip de sonunda sadece bir cümle duymak, anlaşılır bir durum değilmiş.
Fakat karşılarındaki zat da devrin en büyük alimi… Sıradan birisi değil ki…
Onun dediği gibi yapmışlar ve evlerine dönmüşler.
Sonraki günlerde bakmışlar ki çocukları artık bal istemiyor!
Merak etmişler bunun sebebini.
İmam-ı Âzam’a tekrardan rahatsız etmişler ve ona; “Efendim, ona bir cümle söylediniz. Nasıl onu baldan vazgeçirebildiniz? Nedir bunun hikmeti?” diye sormuşl
Gülümseyerek şöyle cevap vermiş İmam-ı Azam Ebu Hanife: “Kırk gün önce, ben de bal yiyordum. Bal yiyen birinin, başkasına ‘bal yeme’ demesi etkili olmazdı. Sizin ilk gelişinizde bal yemeyi kestim, önce nefsimde denedim bunu. Kendim bunu bırakmanın mümkün olduğunu görünce sözüm de ona tesir etti.”
". Stockholm sendromu imiş benimkisi...."
" Acemi bahçıvan, gülün celladı olurmuş, ..."
" EY benim iyimser hallerim,
Çabuk aldanışlarım,
Alttan alışlarım.
Hatayı hep kendimde buluşlarım,
Değmeyecekleri kafama takışlarım.
Yoktan yere, akıp giden gözyaşlarım.
Herkesi, insan yerine koyuşlarım.
Hepinize Elveda...
Artık ben kimsenin,
Hiç kimsesi olmayacağım....."
Nazım
" Kalp kırmayı, gönül yıkmayı umursamıyor.
ve sonra kalkıp imandan bahsediyor insan..."
çok meşgulüm bu aralar...
yalnızlığın romanını yazıyorum....
kimsenin duyamadığı sözcüklerle...
kimsenin okuyamadığı harflerle...
kimsenin beni anlamasınıda beklemiyorum...
umut denen kuşu kafesten kaçıralı çok zaman oldu...
kafam boş.. yüreğim boş... ellerim boş..
gönül köşküm tarumar....
onca kalabalığın içinde biçareyim..
kimsesizim.. gereksizim..
eskiden şiirler yazardım aşk kokan..
sitem anlatan.. buram buram özlem tüten..
şimdi herşeyini kumar masasında kaybetmiş kumarbaz gibiyim.........wolfson 2013
" bir güneş yanaşıyor ufuklarıma
açıyor kapılarınıi
İniyor yolcuları tek tek
ışıl ışıl
bir tek sen olmuyorsun içlerinde
benim beklediğim sen..
işte o an ben
henüz hareket etmiş olan
gecenin arkasına asılıp
seni özlemeye gidiyorum....
bir bulut yanaşıyor gözlerime
açıyor kapılarını
iniyor yolcuları tek tek
damla damla
bir tek sen olmuyorsun içlerinde
benim beklediğim sen..
işte o an ben
hüzün gemilerine binip
senı özlemeye gidiyorum....
bir rüzgar yanaşıyor yüreğime
açıyor kapılarını
iniyor yolcuları tek tek
efil efil
bir tek sen olmuyorsun içlerinde
benim beklediğim sen..
işte o an ben
içimdeki fırtınaya tutunup
seni özlemeye gidiyorum....
bir gece yanaşıyor düşlerime
açıyor kapılarını
iniyor yolcuları tek tek
renk renk
bir tek sen olmuyorsun içlerinde
benim beklediğim sen..
işte o an ben
kabusların içine karışıp
seni özlemeye gidiyorum....
geldiğinde yoksam eğer
inmiyorsam ellerine yanaşan dokunuşlardan
bil ki
seni özlemeye gitmişim....
ne zaman dönerim bilmem...."