Yani yoldan geçerken hem de rahatsız ettiği birine pislik diyen bir kafa, üstelik bin yıl görmesen aklına gelmez öyle güzel, kıyafetini de beğenmiyor . beraber ol daha neler gelir başına artık en yakın pencereden başla nerelere gider, zihniyet çok önemli, bedava da bir şey yok, herkes sınavını paşa paşa verecek bunun kadını, erkeği yok, ama, gene de ben kadınları çok severim o başka, ama, bunun bir yararı yok, çünkü öyle bir yetki kimse de yok.
Babam akciğer kanseri 3A evrede.Adenokarsinom hücreli. 21günde bir karboplatin ve paklitaksel kemoterapi aldı.Son pet çekimi gayet iyi. Alternatif tedaviye devam ediyoruz.
Uzun araştırmalar sonucu onlarca hasta ve hasta yakınına ulaştım.Aşağıda ismini verdiğim ürünlerden bir diyet programı uyguladık. (1) Kefir (2) D.Vitamin (3) Karbonat (4) Çörekotu (5) S.Kantaron (6) Z.Yağ (7) Zerdeçal (8) T.Zençefil (9) Ginseng (10) Reishi Mantarı (11) Kombu Mantarı Çayı (12) Gümüş Suyu (13) Propolis (14) DMSO (15) Oks.li Su (16) Buğday Çimi (17) Çekirdeksiz Üzüm.Limon.Keçiboynuzu
Nebulzatör ile soluma(12-13-14-15)
kullandık.Doktorların mucize dediği sonuç aldık.Hastalık oldukça geriledi. melihserdar@gmail.com
Muhammed Ali Adıgüzel, Sanatçı – Yazar FARKLI BAKIŞ namesinan@hotmail.com a.m.a.sinan@hotmail.com
Gündelik hayatın keşmekeş esi, sayın okuyucularımızla aramıza, yine uzunca bir süre, mesafe koymamıza sebebiyet oluşturdu…
Kıbrıs Tv de Düriye Hanım’ın konukluğundan sonra, daha birçok Tv, Radyo gazete vb. kurumlardaki konuklumuz ve daha birçok davet, konser konferans vb..yle, koca bir zaman dilimini daha, süratle geride bıraktık…
Büyük düşünmenin, bir o kadar da, büyük yükü olmakta maalesef…
Şuan; Türkiye’mizin Adıyaman’ında, Uluslar arası bir Dernekle (Kanserle Mücadele ve Kanserli Hastalara Yardım Derneği) , insanlığın hizmetinde olmaya başladık…
Evet, eyer izin verirseniz, bu gün, bu dernekten, biraz bahsetmek istiyorum…
Adından da anlaşılacağı üzere, bu dernek, her yönüyle, sadece ve sadece, insan ve hizmet odaklıdır…
Genel merkezi, Adıyaman ilimiz olan Derneğin faaliyet alanı da, başta tüm Türkiye olmak üzere, bütün dünyadır…
Yine bu dernek, faaliyet alanı ile ilgili olarak, hem ilinde, hem de ülkesinde, bir ilktir…
Bu dernek, bizce ülkemiz ve tüm dünya açısından, olmazsa olmaz, çok geç kalınmış bir gereklilikti…
Derneğin tüzüğü ise, oldukça geniş bir içerik ve kapsama sahiptir…
Dilerseniz, 54 maddelik Dernek tüzüğünün, hiç olmazsa, ilk birkaç maddesini, buradan sizlere duyurmaya çalışalım:
DERNEK TÜZÜĞÜ
A) DERNEĞİN ADI VE MERKEZİ.
Madde 1-Derneğin Adı: 1. Derneğin adı “KANSERLE MÜCADELE VE KANSERLİ HASTALARA YARDIM DERNEĞİ” dir. 2. Kısa adı “KAMEKAD” dır.
Madde 2-Derneğin Merkezi: Derneğin merkezi “ADIYAMAN (MERKEZ) ” dir.
B) DERNEĞİN AMACI VE BU AMACI GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN DERNEKÇE SÜRDÜRÜLECEK ÇALIŞMA KONULARI VE ÇALIŞMA BİÇİMLERİ İLE FAALİYET ALANI. Madde 3-Derneğin Amacı:Derneğimizin Birincil Önceliği Başta Kanserli Hastalar Olmak Üzere Amansız Tüm Hastalık Türleri İle İlgili Olarak Ulusal ve Uluslararası Birey ve Toplumları Din,Irk,Cinsiyet ve Benzeri Gibi Hiçbir Ayrım Gözetmeksizin Uyarmak Bilgilendirmek Erken Teşhis ve Tedaviye için yönlendirileceklerdir ve Çabalanacaktır… 2) Başta Kanserli Hastalarımız olmak üzere Amansız Hastalıkların Pençesine Düşmüş,Gerek Ulusal Gerekse ‘de Uluslar Arası Yardıma Muhtaç Tüm Birey ve Toplumların gerek Maddi gerek Manevi Anlamda Yanında Olmak (Onlara Ayni ve Nakdi Yardımlarla Desteklemek) tir…
3) Kısaca Derneğimiz Tüm Hastalar ve Hastalıklarla İlgili Maddi Manevi Zor Durumda Olan İnsanlarımızın ‘da Yanında Yer Alacaktır…
4) Derneğimiz Başta Eğitim ve Sanat, El Sanatları ve Diğer Dallarda Bir Çok Mesleki, Kursların Gerek üyelerimizin gerekse diğer insanlarımızın da bu Kurslardan Faydalanmalarında Yardımcı ve Desteklerimizle Yanlarında Olacağız…
5) Derneğimiz Kuruluş Amacına Uygun Olarak Lokal, kafe (İçkisiz) Tahsis Etmek, Hasta ve Hasta Yakınlarına Konaklama, Gündüz ve Gece Bakım ve Barınma Evleri ve Bunun Gibi Faaliyetleri ‘de Gerçekleştirilecektir…
6) Derneğimiz Kendisiyle Aynı Amaç Doğrultusunda Çaba Harcayan Gerek Ulusal Gerekse ‘de Uluslararası Kurum ve Kuruluşlar ‘la İş Birliği Yapacaktır…
7) Derneğimizin Amacı Doğrultusunda Hizmet Ederek Her Dalda Etkinliklerimizin Olacağı ve Bu Doğrultuda Sergi,Kermes,Tiyatro,Konser,Panel,Konferans ve Bunun Gibi Daha Farklı Dallarda Etkinlikler Düzenlenecek.Öncelikle de Kanserli Hastalarımız Başta Olmak Üzere Tüm Amansız Hastalıklarla ‘da İlgili Olarak Gerek Yurt İçinden Gerekse de Yurt Dışından Olmak Üzere Uzman Doktorlarımızın Yada Profesörlerimizin Toplum ve Bireylerimizin Bu Konular Hakkında Bilgilenmelerini Sağlayacağız..
8) Derneğimiz iİeri Zamanlarda Gerekli Görürse Gerek Yurt İçinde Gerekse de Yurt Dışında Şube Yada Temsilci ‘lik. Verilip Açılacaktır…
9) Derneğimizin Amaçları Doğrultusunda Gerekli Mercilerden ‘de İzin Almak Kaydıyla Uygun Görülen Merkezlerde ve Bunun Gibi Noktalarda Bağış Kutusu Konularak ‘da Derneğimize Yardımlar Sağlanacaktır…
10) Derneğimiz insanlık yararına gerek ulusal gerekse de uluslar arası düzeyde sürekli faaliyet ve hareketli olacaktır…
11) Derneğimiz bütün mağdurların ve mağduriyetleri ayırmaksızın çözümüne odaklanacaktır..
12) Derneğimiz Afet, Savaş, olağan ve olağan üstü zamanlar ‘da ihtiyaç sahibi hastalar başta gelmek üzere bayanlar ve çocukların tümü Birey ve Toplumun gıda, giyim, sağlık, eğitim, yakacak, kira, barınma ve bunun gibi tüm hususlarda ‘da ayni nakti her türlü yanında bulunacak ve yardım edecektir…
Vb gibi… Derneğin tüzük maddeleri, zengin içeriğiyle,uzayıp gitmektedir…
Bu derneğin kuruluş süreci, birçok açıdan, oldukça zorlayıcıydı…
Ama her şeye rağmen, yaşanmış tüm zorlukların üstünü de örterek, Derneğimiz başarıyla kurulmuş ve faaliyetlerine başlamıştır… Tüm bu süreçte, yanımızda olmuş, bu sürece öyle ya da böyle destek vermiş, bütün herkese, buradan bir daha teşekkür etmeyi, bir borç bilirim…
Bu arada, Derneğimizin, her türlü dostça yardım, destek ve işbirliğine açık olduğunu da, buradan belirtmeden, geçemeyeceğim…
Umarız, ülkemize ve bütün insanlığa, hayırlı olur…
Yazarın Diğer Yazıları
2011 – 2012 Yeni Yıl Analizi Van Depremi ve Olumsuzluk Sarmalı Seçimler sonrasında ülkemizin gidişatı Baştan Sona 2011 Seçim Analizi… Wikileaks sarsıntıları, Ortadoğu çıkmazı, KKTC bilmecesi ve dış siyasetimiz Ülkemiz insanı bu kadar mı sahipsiz? .. Makul kafalardaki, koca koca acaba Adım Adım, Normalleşmeye BABA ERENLERDEN, AZ DUYULMUŞ, EŞSİZ ESİNTİLER OYLAMAYA SUNULACAK OLAN, ON İKİ EYLÜL REFERANDUMU CENAB-I ALLAH, HEPİMİZE SABIR VE DAYANMA GÜCÜ VERSİN… Maalesef her gün ölüyoruz Küresel ekonomik kriz’in seyri, AB ve Türkiye cephesi Dış siyasetimiz, İsrail – Filistin çıkmazı ve gemi baskını Cumhuriyet Halk Partisi ve büyük dönüşüm Yazık Bu Ülkeye, Buncası Revamı Al Birini, Vur Birine Büyük Çelişki… Gerçek Hayattan İzlenimler DTP’nin kapatılması hiç kimse için süpriz olmadı Dersim Katliamı Farklı bir değerlendirme Neleeer oluyooor böyleee... Büyük resmi, biraz daha, farklı hissedebilmek Küresel Ekonomik Krizin, Seyri KKTC’ye, farklı bir bakış Halk şiirinin, yurtdışındaki yüzü ve gurbetçi ozanlarımız Açılımları Açarken, Gözden Kaçanlar Sol yanımız, sancılıdır bizim Ülkemiz de son durum Büyük düşünen milletler, büyümeye muktedir olur AÇILIMLARI AÇMANINDA, ARTIK VAKTİ GELMEDİ Mİ? ÜLKEMİZ GERÇEKLİĞİNDEN, FARKLI BİR KESİT Katsayı tartışmalarına, nasıl bir bakış açısıyla, yaklaşılmalı? Bir dönüm nokası niteliğinde ki, Nabucco projesi ve dış siyasetimiz Asker’e, sivil mahkemelerde, yargılama yolu açan, yeni yasa hamlesi Gizemli taşların, bir o kadar gizemli dünyası Kuran-ı azümşan’dan, altın öğütler Ülkemiz gündemi ile ilgili, en kısa ve en öz, yorum İran'nın normalleşmeye olan mesafesi, makul mü? AB üyelik yolundaki Türkiye’nin, daha hala, tartıştıkları gündeme bakın Yıkım üstüne yıkım yaşanırken, sosyal devlet anlayışı, kış uykusunda mı? Dünyanın gündemi, siyahi Başbakan’dan mesajlar ve dış siyasetimiz Dünyada olup bitenler ve biz insanoğlu Farklı etnik kimlikte olanlar, ülkemizden kovuldu Değinebildiklerim ve daha söylemek istediklerim 'İster terör, ister güneydoğu, ister kürt meselesi deyin, bu Türkiye'nin birinci sorunudur, halledilmesi lazımdır' Yiğidin hakkınıda vermeli Yeniden atağa geçen, keneler ve kırım - Kongo kanamalı ateşi Son sürat akan, ülkemiz gündemi ve yeni kabine Dünya ve ülkemizde, küresel ekonomik krizin seyri Yoksa gerçekten insan insanın kurdu mudur? Dünya gündemi ve hız kesmeyen domuz gribi Has bahçeden derilenler Yeni Anayasa çalışmaları ve Cumhurbaşkanlığının süresi Ermenistan'la ilişkilerimiz ve 1 Mayıs işçi bayramı 23 Nisan, Ulusal Eğemenlik ve Çocuk Bayramı Ergenekon davası ve Ermenistan’la ilişkilerimiz Engellilerin problemlerine, kulak tıkamayalım ABD Başkanı Barak Obama'nın, Türkiye ziyareti Ülkemiz gündeminde, öne çıkan gelişmeler İşte şimdi, ülkemizin gerçek gündemine, dönmenin vaktidir Yerel seçim sonuçlarının analizi İşte yine bir yerel seçim ve söz hakkı milletin Türkiye'nin, yeni dış politika, manevraları Nevruz Bayramı İki farklı Türkiye resmi Bilmem söylesem mi, söylemesem mi? Yabancı atasözlerinden bir demet İlerimi, gerimi yoksa bir ileri, iki gerimi? ABD - Türkiye, AB - Türkiye, Bölgesel ve Küresel'de Türkiye Acaba gerçekten, ne yapmak istediğimizin, farkındamıyız? İslam'dan bir kesit (10) Türkiye'de, sol ve sol'da birlik Aslında olması gerekenler Karamsar olmamak eldemi? Şu olup bitenlere hak verebilmek gerçekten çok zor Şu seçim sürecinde yaşananların, ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış Görünen köyde, kılavuza ne hacet, efendi... Ülkemiz gündemine farklı bir bakış Nasrettin Hoca'nın hayatı ve düşündüren fıkraları Dünya ve Dünya gündemine dair izlenimler Eğitim sistemimiz ve eğitim sistemimizdeki aksaklıklar Hala en büyük problemimiz küresel kriz Yerel seçimlere doğru giderken... Tüm Dünya ile birlikte ülkemizinde kaybedecek zamanı yok Bir ülke deneme tahtasına çevrilmemelidir Siyaset her zaman için ince ayar gerektirir Şeyh Edebali'nin zamana yenilmeyen öğütleri Belkide insan olmak en üstün kimliktir İslam'dan bir Kesit (9) Küresel dünyanın gereği küresel bakıştır Sanat'ta sadece sanat değildir Ergenekon yargılaması durmak, durulmak bilmiyor Türkiye'nin dünyada ve bölgesinde ki, rolüne dair Ülkemizede adım adım değişmesi gerekenler Nihayet Başkan Bush, sahneyi, Barak Obama'ya bıraktı Global ekonomik kriz ne aşamadadır? Avrupa Birliği'ne üyelik en vazgeçilmez önceliğimiz midir? Bir ileri iki geri, bir yönetim anlayışımız olamaz Ergenekon çıkmazı ve kan rengi Ortadogu'ya devam İslam'dan bir kesit (8) Atasözleri'mizden düşündüren bir demet Ergenekon çıkmazı ve kan rengi Orta Doğu'da son durum Türkiye'de tarım ve hayvancılığın son durumu Ergenekon davası aldı başını gidiyor Ortadoğu, bu gidişle daha neler görecek Filistin, İsrail çekişmesinden düşündüren ayrıntılar 2009 yeni yılında, dünyanın genel nabzı İSRAİL VE FİLİSTİN'İN BİTMEK BİLMEYEN SAVAŞI Oldukça ilginç duran, bir Türkiye resmi Halk şiiri ve halk şiirinde başkaldırı Küresel iklim bozuklukları ve su sorunları İslamdan bir kesit (7) Dünya gündemine ilişkin özet değerlendirmeler 1915 Ermeni'lerine ilişkin hız kesmeyen tartışmalar Babaerenlerden düşündüren esintiler Türkiye kabuğunu kırma yoluna gitmelidir Dokuz günlük tatil ve sonrası gündem İslamdan bir kesit Barışsa her gün bayram, hak için canbaş kurban Dünya gündeminde öne çıkanlar… Evliyaların sertçesmesinden altın öğütler Ülkemize özgü duran gündem maddeleri Söz konusu olan seçimlerse gerisi teferuattır İslamdan bir kesit (5) Dünya ve ülkemiz gündeminde öne çıkanlar Bilgelerin dilinden vecizler Ortadoğu'dan, Irak'a ve Türkiye'den, Kuzey Irak'a Muhalefet'te süt'ten çıkmış ak kaşık değil 24 Kasım öğretmenler günü İslamdan bir kesit (4) Resmi oluşturan değişkenler 2-B Arazilerine ilişkin olarak Ne söyleyeceğini bilmiyor insan Hayvanlar ve hayvan hakları Dünyada ve ülkemizde son durum İslamdan bir kesit (3) Devlet'i yönetmek zor iştir zor Sokak çocuklarının son durumu Barak Obama ve etkileşimleri Uzlaşı ve hoşgörü Hem Mustafa, Hem Kemal, Hem de Atatürk AB RAPORU VE NELER DEĞİŞMELİ İslamdan bir kesit (2) Kriz yönetimi ABD,'den, AB.'ye ve Türkiye'den, Kıbrıs' a Çatırdayan sağlık sistemi Cumhuriyet Bayramı Krizler ve öngörü İslamdan bir kesit (1) Ergenekon ve Türban Nereye kadar Yine bir kış Makul olan Yuh yuh Küresel ve yöresel Büyüteçle Bakmalı (2) Büyüteçle Bakmalı (1) Kadın hakları Aslında herşey çok açık Mertlik Bozuldu Felaket Senaryoları Afalayan Gündem Tiyatro ve Yeşilçam Bektaşi fıkraları Ülkemiz Kanıyor Uluslararası arenadaki duruşumuz Toki ve inşaatları İşte Yine Bir Bayram Tespit
Kanser, Latincede yengeç anlamına gelen 'crab' sözcüğünden türetilmiştir. Yunanlı hekim Hipokrat, hastalığın başladığı bölgeden diğer organlara yayılmasını gözlemleyerek bu tanımlamayı yapmıştır. Ölümden niye korkacağım ki? Ben varken o yoktur, o gelince de ben olmayacağım.
teyzemde kanser hastası ve böyle bir hastalıgın teselli cümlelerini bulmak kadar zor bişey olmasa gerek. bütün kanser hastalarına rabbım şifalar versin diyorum.
1) Herkesin vücudunda kanser hücreleri vardır. Bu kanser hücreleri birkaç milyara kadar çoğalmadıkça standart testlerde görülmezler. Doktorlar kanser hastalarına tedaviden sonra vücutlarında artık kanser hücresi kalmadığını söyledikleri zaman, bu yalnızca kanser hücrelerinin testlerle saptanamayacak düzeyde olduğu anlamına gelir.
2) Bir kişinin hayatı boyunca 6 ile 10 kez kanser hücreleri oluşabilir.
3) Kişinin bağışıklık sistemi güçlü olduğu zaman kanser hücreleri yok edilir ve çoğalarak tümör oluşturmalarına engel olunur.
4) Bir kişide kanser olması, o kişide çoklu beslenme eksikliği olduğuna işaret eder. Bunlar genetik, çevresel, beslenme ve yaşam tarzı faktörlerine bağlı olabilir.
5) Çoklu beslenme eksiklini yenebilmek için diyeti değiştirmek ve ek takviye almak bağışıklık sistemini güçlendirir.
6) Kemoterapi hem hızlı çoğalan kanser hücrelerini, hem de kemik iliğinde, sindirim sisteminde v.s.'deki hızlı büyüyen sağlıklı hücreleri yok eder ve karaciğer, böbrekler, kalp, akciğerler v.s.'de organ tahribatına yol açar.
7) Radyasyon kanser hücrelerini yok ederken; sağlıklı hücre, doku ve organları da yakar, yaralar ve zarar verir.
8) Kemoterapi ve radyasyon başlangıçta tümörün küçülmesine yol açar. Kemoterapi ve radyasyon tedavisinin uzaması tümörün daha fazla yok olmasına yol açmaz.
9) Kemoterapi ve radyasyondan dolayı vücut çok fazla toksin yüklenmesine maruz kalınca, bağışıklık sistemi ya tehlikeye düşer, ya da yıkılır; dolayısıyla kişi çeşitli enfeksiyonlara ve komplikasyonlara yenik düşer.
10) Kemoterapi ve radyasyon kanser hücrelerinde mutasyona neden olabilir ve dirençlerinin artarak yok edilmelerini zorlaştırabilir. Cerrahi işlem de kanser hücrelerinin başka taraflara atlamasına neden olabilir.
11) Kanser hücreleri ile savaşmakta etkili bir yöntem ise onları çoğalmak için ihtiyaçları olan gıdalardan yoksun ve aç bırakmaktır.
KANSER HÜCRELERİ AŞAĞIDAKİLERLE BESLENİRLER:
a- Şeker kanser besleyicidir. Şekeri kesilerek kanser hücrelerinin önemli bir gıdası kesilmiş olur. NutraSweet, Equal, Spoonful v.s. gibi tatlandırıcılar zararlı olan Aspartam ile yapılırlar. Daha iyi bir tatlandırıcı Manuka balı veya molastır, ama az miktarda alınmalıdırlar. Sofra tuzunda beyazlatıcı olarak kimyasallar bulunmaktadır. Daha iyi bir seçenek Bragg'in aminosu veya deniz tuzudur.
b- Süt vücudun, özellikle sindirim sisteminde, mukus üretmesine neden olur. Kanser mukusla beslenir. Süt yerine tatlandırılmamış soya sütü tüketilerek kanser hücreleri aç bırakılabilir.
c- Kanser hücreleri asit ortamda gelişirler. Et temelli diyet asittir ve sığır eti veya domuz eti yerine bol balık ve az tavuk eti yemek en iyisidir. Ette, özellikle kanserli kişilere zararı olan, canlı hayvan antibiyotikleri, büyüme hormonları ve parazitleri bulunur.
d- %80 taze sebze ve meyve suyu, kepekli tahıllar, tohumlar, nohutgiller ve biraz meyveden oluşan bir diyet vücudu bazik (alkali) ortamda tutar. %20 de fasulye içeren pişmiş gıdalardan oluşabilir. Taze sebze suları kolayca emilip 15 dakika içinde hücre düzeyine ulaşabilen ve sağlıklı hücreleri besleyen ve çoğalmalarını hızlandıran canlı enzimler içerirler. Sağlıklı hücre üretimi için gerekli olan canlı enzimlerin sağlanması amacıyla, taze sebze (sebzelerin çoğunluğu ve fasulye filizi) yiyin veya suyunu için ve günde 2-3 kez çiğ sebze yiyin. Enzimler 40o C'de yok olurlar.
e- Yüksek kafein içerikli kahve, çay ve çikolatadan uzak durun. Yeşil çay daha iyi bir seçenektir ve kanserle savaşan özellikleri vardır. Bilinen toksinler ve ağır metaller içeren musluk suyu yerine arıtılmış veya filtrelenmiş su içiniz. Damıtılmış su asittir, kaçınılmalıdır. 12) Et proteininin sindirimi zordur ve çok sindirim enzimi ister. Bağırsaklarda duran sindirilmemiş et çürür ve daha çok toksin birikimine neden olur.
13) Kanser hücrelerinin duvarları sert protein ile kaplıdır. Et yemekten kaçınarak veya azaltarak, kanser hücrelerinin protein duvarlarına saldıran enzimler daha çok açığa çıkar ve vücudun öldürücü hücrelerinin kanser hücrelerini yok etmelerini sağlar.
14) Bazı destek maddeleri (IP6, Flor-ssence, Essiac, anti-oksidanlar, vitaminler, mineraller, EFA'lar v.s..) bağışıklık sistemini güçlendirerek, vücudun kendi öldürücü hücrelerinin kanser hücrelerini yok etmesine yardımcı olur. E vitamini gibi diğer destek maddelerinin de, vücudun hasarlı, istenmeyen veya ihtiyaç olmayan hücrelerin atılmasının normal yolu olan, apoptoziz veya programlanmış hücre ölümüne yardımcı olduğu bilinmektedir.
15) Kanser zihinsel, bedeni ve ruhsal bir hastalıktır. Öngörülü ve olumlu bir ruh kanser savaşçısını muzaffer yapar. Öfke, affetmezlik ve acı bedeni stresli ve asitli bir ortama sokar. Seven ve affeden bir ruha sahip olmayı öğrenin. Sakin olmayı ve hayatın tadını çıkarmayı öğrenin.
16) Kanser hücreleri oksijenli ortamda gelişemezler. Günlük egzersizler ve derin nefes alma hücre düzeyine kadar daha fazla oksijen alınmasına yardımcı olur. Oksijen terapisi kanser hücrelerini yok etmek için diğer bir yöntemdir.
JOHN HOPKINS HASTANESİ'NDEN KANSER GÜNCELLEMESİ 1) Mikrodalga fırına plastik kap koymayınız. 2) Dondurucuya su şişesi koymayınız. 3) Mikro dalga fırınına plastik ambalaj koymayınız. 4) John Hopkins Hastanesi bunu yakın bir zamanda bülteninde yayınlamıştır. Bu bilgi Walter Reed Ordu Tıp Merkezi tarafından da yayınlanmaktadı r. Dioksin kimyasalları kansere, özellikle de göğüs kanserine, neden olmaktadır. Dioksinler vücudumuzun hücreleri için son derece zehirlidir. Plastik şişelerdeki suyu dondurmayınız, çünkü bu plastiğin içindeki dioksinin salınmasına neden olur. Castle Hastanesi Sağlıklılık Programı Yöneticisi Dr. Edward Fujimoto bu sağlık tehdidini anlatmak için yakınlarda bir televizyon programına çıktı. Dioksinleri ve bizim için ne kadar kötü olduklarını anlattı. Plastik kaplar içindeki yiyeceklerimizi mikrodalga Lütfen bu makaleyi hayatınızda sizin için önemli olan herkese gönderin.
İnsanın, Depresyon veya Anksiyete bozuklukları ile de uğraşmasına sebep olabilecek bir hastalık.. Allah herkesi bu hastalıktan korusun ve de acil şifalar versin..
Japonya ve Avustralya da yapılan bir araştırmada, mide ve kemik kanserleri üzerinde başarılı olunmuştur. Bu tür kanserlere yakalanan hastalar günde bir kaşık bal ve bir kaşık tarçını bir ay süreyle günde üç defa almalıdırlar.
bazi kanser türlerininin (mesela tumor) cok basit ameliyatlarla gecmiste yok edildiginin, dolayisiyla ozellikle 3. dunya ülkelerinde kemo terapinin (pahali oldugu icin) yerine bu yontemin gelistirilmesi gerektigine okumustum. Ama bu basit yöntem, ilac sektorunun baskisiyla midir nedir, uygulanmiyor.
bkz.cekoslavak doktor fortyn'nin isole yontemiyle iyilestirdigi kanserli hastalar.
Kanser 200'den fazla türde olan bir hastalık grubu olup, kontrolsüz çoğalan ve yayılan anormal hücreler şeklinde tanımlanır... Kanserin görülme sıklığını iki temel faktör etkiler... Bunlar kalıtımsal faktörler ve çevresel faktörlerdir... Kalıtımsal faktörler, ailemizden aldığımız genetik mikrastır ve değişmesi mümkün değildir... Çevresel faktörler ise, sigara içimi, sağlıksız beslenme, fiziksel aktivite yetersizliği, obezite, belirli bazı enfeksiyona neden olan organizmalar, bazı ilaç tedavileri, güneş ışınları, besinlerin içerisinde bulunan kanser yapıcı maddeler, çalışma alanlarında bulunabilecek kanser yapıcı öğeler ve soluduğumuz havada, içtiğimiz suda ve besinlerimizin temelini oluşturan toprakta bulunabilecek kanser yapıcı ajanlardır. Bu nedenle kanseri bir alın yazısı olarak görmek doğru değildir...Anadolu Sağlık Merkezi'nden Beslenme ve Diyet Uzmanı Çağatay Demir'in verdiği bilgilere göre; kanser oluşumunda beslenmenin çok önemli bir faktör olduğunun anlaşılması üzerine bilim adamları bitkilerde bulunan bir takım maddeler üzerine daha çok çalışmalar yapmıştır... Bu çalışmalar neticesinde 'fitokimyasal' terimi ortaya çıkmıştır... Fitokimyasal terimi, bitkisel besinler tarafından üretilen çok çeşitli bileşiklerden ileri gelmektedir... Fito Yunanca'da bitki anlamına gelmektedir, kimyasal ise bitkilerde doğal olarak oluşan kimyasal bileşikleri belirtmektedir... Bu bileşikler meyvelerde, sebzelerde, fasülyede, tahıllarda ve diğer bitkilerde bulunmaktadır... Çok çeşitli fitokimyasal içeren sebze ve meyvelerin tüketimi arttırılarak kanser riskinin yüzde 30 ila yüzde 40 oranında azaltılabileceği bilimadamları tarafından bulunmuştur... Fitokimyasalların çeşitli mekanizmalarla kanser oluşturan hücreleri etkisiz hale getirdiği bilinmektedir... Bütün meyve, sebze ve baklagiller fitokimyasal içerdiği için bu maddeleri vücuda almakta oldukça basittir... Örnek olarak havuç 100'den fazla fitokimyasal içerir... Fitokimyasalları n 8 binden fazla olduğu bilinmekte olup, günümüzde bunların 150 kadarı üzerinde çalışmalar yapılmıştır... İşte kansere karşı savaşta birkaç etkili besin... .Domatesin Gücü Antikanserojen aktivite gösteren karotenoidlerden biri olan likopen, domateste bulunan vitamin A benzeri bir bileşik olup prostat, meme ve akciğer gibi bazı kanser türlerinde kanser riskini azalttığı yönünde araştırmalar mevcuttur. Likopenin antikansorejen etkiyi antioksidan özelliği ile yerine getirdiği düşünülmektedir. Son yıllarda 47.000 kişi üzerinde yapılan bir çalışmada, domates ve ürünlerini haftada 10 porsiyon ve daha fazlasını tüketenlerde prostat kanser riskinin %35 oranında azaldığı kanıtlanmıştır. 1994 yılında İtalya'da yapılan bir araştırmada yüksek miktarda domates tüketiminin sindirim sistemi kanser riskini düşürdüğü bildirilmiştir. Likopenin en iyi kaynağı domatesten yapılmış ürünlerdir. Likopen, işlenmiş domates ürünlerinin (salça, ketçap, domates çorbası vs.) yağ ile birlikte tüketilmesiyle, vücut tarafından çiğ domatese göre daha iyi kullanılır. Çeşitli araştırmalarla kanıtlanan bu özellik, likopenin yağda eriyen bir besin öğesi olmasından ve domateste Trans formunda bulunan likopenin pişirme veya benzeri işlemler sırasında cis formuna dönmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Likopen karpuz, greyfurt ve kayısı gibi kırmızı meyve ve sebzelerde de bulunur. Karoten Zengini Mandalina Yapılan çeşitli araştırmalar sonucu, mandalinada bulunan ve ona turuncu rengini veren karoten maddesinin sağlık üzerine birçok olumlu etkisi ortaya kondu. Japonya'da yapılan iki farklı çalışmaya göre karoten deposu olan mandalinanın, kansere yakalanma riskinin azalttığı azalttığı bulundu. Mandalinanın bunun yanında karaciğer hastalıkları, damar sertliği ve şeker hastalığı riskini azalttığı, mandalina suyu içen hepatit hastalarının ise karaciğer kanserine yakalanmadıkları tespit edildi. Brokoli, Karnabahar, Lahana ve Brüksel Lahanası Bu gruptaki besinlerin yapısı oldukça karmaşık olduğu için, yapılarında bulunan kanser önleyen bileşikler veya bileşik toplulukları tam olarak açıklanamamaktadır. Kanser türleri arasında üçüncü sırada görülme sıklığıyla kolon kanseri ve Amerika'da yaşam boyunca her 6 erkekten birinde görülen prostat kanseri riskini azaltan bu besinler, yüksek oranda C vitamini, beta-karoten, lif, kalsiyum, folik asit ve birçok fitokimyasal madde içerirler. Bu besinlerin yapısında bulunan bileşikler DNA zedelenmesini baskılayan veya bloke Eden enzimleri tetikler, tümör büyüklüğünü ve östrojen benzeri hormonların etkinliğini azaltır. Geçmiş Yılların İlacı, Sarımsak Sarımsak yüksek miktarda saponin, fosfor, potasyum, kükürt, çinko, orta miktarda selenyum, A ve C vitaminleri ile AZ miktarda DA kalsiyum, magnezyum, sodyum, demir, manganez ve B kompleks vitaminlerini içerir. Sarımsağa karakteristik kokusunu veren ve biyolojik aktivitesinin çoğunu sağlayan içindeki allisin, allilik sülfitler gibi organik kükürtlü bileşiklerdir. Soğan ve sarımsakta bulunan bu maddeler karsinojenlerin atılımını arttırır ve tümör hücre çoğalmasını baskılayan enzimleri uyarırlar. Ayrıca sarımsağın antibakteriyel olduğu bilinmektedir. Sarımsağın bir başka bilinen özelliği ise midede bulunan Helikobakter Pilori adlı bakterinin üremesini önleyerek, bu bakterinin midedeki miktarını azaltmaktır. Bu bakteri mide kanseri ile ilişkilendirildiği için, sarımsak dolaylı yoldan mide kanserinden de koruyabileceği konusunda veriler bulunmaktadır. Çin'de geniş bir grupta yürütülen bir çalışmada, soğan ve sarımsak tüketimi ile mide kanseri gelişme riski arasında ters bir ilişki bulunmuştur. Kırk bin menopoza girmiş kadında yapılan bir çalışmada sarımsak tüketiminin kolon kanserine karşı koruyucu olduğu bildirilmiştir. İtalya ve İsviçre'de yapılan araştırmalara göre soğan ve sarımsak tüketen yaşlı yetişkinlerin, barsak, yumurtalık, gırtlak ve böbrek gibi bazı kanser türlerine yakalanma risklerinin en düşük seviyede olduğu bildirilmiştir. Sarımsaktan en iyi şekilde faydalanmanın yolu, çiğ olarak doğrayıp tüketmektir. Sarımsağa uygulanan pişirme dahil çeşitli işlemler, sarımsağın sağlık için yararlı aktivitesini engellemektedir. Antioksidan Deposu Üzüm İnsan vücudunda meydana gelen birtakım olaylar sonucunda serbest radikaller oluşur. Serbest radikaller ise hücre hasarına neden olarak kanser gibi pek çok rahatsızlığın ortaya çıkmasına neden olurlar. Örneğin hücrenin yapısını oluşturan lipitleri etkileyerek, hücre zarını zedeleyebilir ve neticesinde hücrenin yapı ve bütünlüğünde bozulmalar meydana gelebilir. Ayrıca bir nükleik asit olan ve genetik bilgi taşıyan DNA molekülüne zarar vererek genlerde bozulmalara neden olabilirler. Serbest radikallerin bu gibi etkileri başta kanser olmak üzere, kalp damar hastalıkları ve diyabet gibi çok ciddi hastalıkların ortaya çıkmasına neden olur. Üzüm içerdiği flavonoid bileşenlere bağlı olarak potansiyel antioksidan (serbest radikalleri etkisiz hale getiren) etkinlik gösterir, bu özelliği nedeniyle plazma antioksidan kapasiteyi yükselterek oksidasyona bağlı DNA hasarını ve hücrelere zarar veren bileşenlerin düzeyini azaltır. Yapılan çalışmalar üzümün bu etkisinden dolayı başta kanser olmak üzere bir çok hastalığın oluşumunu önlediğini göstermiştir. Doğal Östrojen Hormonu Soya Soya ve soya ürünleri fitoöstrojen kaynakları olup bu besinler insan vucudunda üretilen doğal östrojen hormonu gibi davranır. Bu bileşiklerin östrojenik etkisi zayıf olmakla beraber, insan vücudunda hem östrojenik aktivite yaparlar, hem de doğal östrojen etkilerini baskılayıcı etki gösterirler. Menopoz sonrası kemik erimesinin temel nedeni östrojen eksikliğidir. Özellikle menopoz sonrası kadınlarda fitoöstrojenik etki gösteren soya ürünleri önem taşır. Fitoöstrojenler özellikle hormon bağımlı olan kanserleri kontrol ve önlenmesinde rol oynarlar. Meme kanseri, testis ve prostat kanseri gibi östrojen ilişkili kanserler fitoöstrojen alımının yüksek olduğu ülkelerde daha düşük oranlarda görülmektedir. Soyanın kanserden koruyucu etkisinin yanı sıra, kemik erimesi, diyabet, böbrek hastalığı, menopoz semptomları, kolesterol ve kardiyovasküler hastalıklar üzerine olumlu etki gösterdiği birçok çalışma ile desteklenmiştir. Soyafasülyesi diğer bitkisel kaynaklı besinlere göre daha yüksek protein içermesinden dolayı, doymuş yağlardan zengin et ürünleri yerine tüketilmesi oldukça sağlıklı bir tercihtir. Soya sütü ve tofu da günlük beslenmede yer verilmesi gereken besinlerdir. Kanser Hücrelerinin Büyümesini Engelleyen Yeşil Çay Yeşil ve siyah çay, Camellia Sinensis bitkisinin yapraklarından elde edilir. Yeşil çay, siyah çayla aynı bitkiden elde edilmesine rağmen; aralarındaki tek farklılık, işleme tekniğinden kaynaklanır. Siyah çay kurutulurken oksijenle tepkimeye girerken yeşil çayda bu işeleme izin verilemez, dolayısıyla içerisindeki antioksidan maddelerin azalmasına karşı korunmuş olur. Her iki çayda da kafein bulunur, ancak yeşil çaydaki kafein oranı daha düşüktür. Çinliler sağlık durumlarını geliştirmek için yaklaşık 3.000 yıldır yeşil çay içmekteler. Yeşil çay özellikle Japonya ve Çin gibi Asya bölgelerinde tüketilmekte olup, sağlık üzerine olumlu etkieri ortaya çıktığından beri batı ülkelerinde de popülerlik kazanmıştır. Çaydaki antioksidan polifenolik bileşikler kanser ve kardiyovasküler hastalıklara karşı koruyucu etkisi olduğu bilinmektedir. Çayda bulunan temel antioksidan madde kateşindir. Bu bileşik, kanser hücrelerinin büyümesi için gerekli olan enzimi bloke ederek kanser hücrelerinin büyümesini önler. Japon kadınlarda günde beş bardak ya da daha çok çay içilmesinin evre I ve II meme kanseri tekrarını azalttığı göstermiştir. Bazı araştırmalar ise yeşil çayın prostat, mide ve yemek borusu kanser riskini azalttığını belgelemiştir. Kanserden Yüzde 75-80 Oranında Korunmak İçin... · Günde en az 5 porsiyon çeşitli renkte meyve ve sebze tüketin. · Sağlıklı kilonuzu sürdürebilmek için kalorisi düşük yiyecek ve içecekler tercih edin. · İşlenmiş tahıl ürünleri yerine, tam tahıllı ürünleri tercih edin. · Kırmızı et tüketimini sınırlandırın, işlenmiş et ürünleri (sucuk, salam, sosis, hazır köfte vs.) tüketmeyin. · Sigara içmeyin. · Haftada 5 gün en az 30 dakikalık orta derecede fiziksel aktivite yapın. · Sağlıklı kilonuzu hayatınız boyunca sürdürün
Nerede, ne zaman karşımıza çıkacağını bilemiyoruz... İnsanı yorgunluktan bitap düşürür... Direnmek ve mücadele etmek şart... ÇÜnkü çok sinsi bir şekilde ilerler... Düşman bile uyur ama o asla...
Tavsiye edilen kantaron otu Toroslarda yetişen uzun saplı kantaron otudur. Bu kantaron otu sabaha karşı, güneş yükselmeden, temmuz ve ağustos aylarında toplanır ve gölgede evin içinde kurutulur. Güneş görmemesi lazımdır.
KANTARON OTU SUYUNUN HAZIRLANIŞI:
Kantaron otunun 100 gramı 5 litre suda kaynatılır. Yani çelik tencerede 5 litre su kaynamaya (fokurdamaya) başlayınca içine 100 gram kantaron otu çiceği (yaprakları da içinde olabilir) atılır ve yüksek ateşte 50 dakika, veya kısık ateşte 1 saat kaynatılır. Kaynama işlemi bitince ateş kapatılır ve 12 saat boyunca kantaron suyu kendi haline bırakılır.
12 saat sonunda süzülür ve kantaron suyu cam kavanozlara alınarak buzdolabında saklanır.(Kantaron otu suyu dayanıklı bir su değildir. Bu nedenle bir haftalık içilecek kadar yapılmalıdır. 15 gün içinde kantaron otunun suyunun etkisi kalmamaktadır.)
Sabah, öğle, akşam aç karına birer su bardağı içilir. Tadı acıdır. İçine kesinlikle tatlandırıcı koyulmaz. Hele şeker hiç koyulmaz. Sade olarak içilir.
Kantaron otu suyuna yaklaşık 3,5 - 4 ay devam etmek gerekir. Bu süre sonunda Allah'ın izniyle kanser hastası şifa bulur.
Kantaron otu suyu, yumuşak doku kanserlerinin tedavisinde çok etkilidir. Daha uzun sürede yaklaşık 6-8 aylık bir sürede kemik kanserine de iyi gelmektedir.
Kantaron otu ucuz bir ottur. Ben eşimin hastalığı için 1 kg kantaronu 25 ytl'ye elde ettim. eşim 2 kg kantaron ile iyileşti. Oysa devlet, eşimin kanser hastalığı için kendi cebinden bugüne kadar yaklaşık 100 milyar TL'nın üzerinde ödeme yaptı. Ve eşim neredeyse yerinden kalkamaz duruma gelmişti.
Allah'a şükür, şimdi çok iyi. Kanser hastası olanlar beni her zaman (gece/gündüz) arayabilirler. Hiç çekinmeyin. Bu hastalığın herkesi nasıl perişan ettiğini ben çok iyi bilirim.
Allah tüm hastalara acil şifalar versin.
Av.İlhan Demir Marmara Sok. 16/7 Sıhhiye/Ankara Tel:0312-4315680 cep: 0533 7179766
(konuyla bağlantılı olarak bulduğum bir başka mesaj) Kantaron tedavisini bana tavsiye eden ve eşimin karnındaki yaklaşık 25 cm uzunluğundaki kanserli tümörün tedavisini sağlayan Gazi Üniversitesi KBB Bölüm Başkanı Prof. Dr. Erdoğan İnal'ın e-mail adresi şöyledir:
Çağımızın vebası kanser, herkesin yüreğini ağzına getiren tehlikeli bir hastalıktır. Kanser'in ne kadar ağır bir hastalık olduğunu eşim kanser hastalığına yakalanınca anladık.
Önce göğsü alındı. Sonra 6 kür kemoterapi uygulandı. Bir yıl sonra kemiklere sıçradı. Hem radyoterapi, hem kemoterapi uygulandı. Maaselef hiçbir faydası olmadı. Tek faydası ağrılarının azalmasıydı. Ancak kanser vücut üzerinde yayılmaya devam ediyordu. Kemoterapi sırasında eşimin karnında yaklaşık 25 cm büyüklüğünde bir tümor oluştu. Normal tedaviden umudu kesmiştik.
İşte bu sırada alternatif kanser tedavisine yöneldik. A, C, E vitaminleri ile birlikte DMSO, Beres Csep damla, Prolysin C, İmmunex gibi bağışıklık sistemini tavkiye edici ilaç ve bitkisel destek ürünlerine yöneldik.
İşte tam bu sırada değerli dostum Gazi Üniversitesi KBB Bölüm Başkanı Prof. Dr. Erdoğan İnal hoca; 'Kayınpederim mesane kanseri olmuştu. Tam 7 kere ameliyat oldu. Fakat bir türlü iyileşmedi. En sonunda birisinin tavsiyesi ile kantaron otunu kaynatıp suyunu içirdik. 3,5 ay sonra çekilen filmlerde ve tetkiklerde kayınpederimde mesane kanserinden eser kalmadığını gördüm. Sen de eşine kantaron otunun suyunu içir. ' dedi.
Prof. Dr. Erdoğan İnal hocanın tavsiyesine uydum. Ozon tedavisi ile birlikte kantaron otu suyunu eşime içirdim. Yaklaşık 50 gün sonra karnından alınan doku örnekleri üzerinde yapılan patalojik incelemelerde 'kanser tümöründen' eser kalmadığını, geriye sadece yağ dokusunun kaldığını gördük. Eşimin kemiklerinde de mevcut olan kanser hastalığının, kemiklerdeki son durumunu bilmiyoruz. Bu durumu ancak, kemiklerde MR çekimi sonrası anlayabileceğiz. Ancak eşimin karnındaki o kocaman kitlede kanser hastalığından eser kalmadı. Kantaron otu birçok yararları bilinen bir bitkidir. 79 çeşidi olduğubelirtilmektedir.
KANTARON OTU KESİNLİKLE BAHARATÇILARDAN ALINARAK KULLANILACAK BİR BİTKİ DEĞİLDİR. ÇOK BÜYÜK DİKKATİ GEREKTİRMEKTEDİR. YAN ETKİLERİ OLAN BİR BİTKİDİR.
KANSER TEDAVİSİNDE KULLANILACAK KANTARON OTU, BAHARATÇILARDA SATILAN ÇAYLIK KANTARON OTU OLMAYIP, YURT DIŞINA İHRAÇ EDİLEN İLAÇLIK KANTARON OTUDUR. BAZI BAHARATÇILAR FIRSATTAN İSTİFADE İLE KANSER HASTASININ ÖLÜMÜNE SEBEP OLACAK ÇAYLIK KANTARON OTUNU KANSER TEDAVİSİNDE KULLANILAN İLAÇLIK KANTARON OTU DİYE SATMAKTAN ÇEKİNMEMEKTEDİRLER.
AYRICA BU TÜR BAHARATÇILARI TABİBLER ODASINA VE TARIM İL MÜDÜRLÜKLERİNE ŞİKAYET ETMENİZ HALİNDE HAKLARINDA GEREKLİ CEZA DAVALARI AÇILACAK VE HAPİS CEZASI ALACAKLARDIR.
BAZI BAHARATÇILARDA; İLK 6 AY 100 GRAM KANTARON OTU KULLANIN, SONRA 200 GRAMA ÇIKARIRSINIZ DİYE SON DERECE TEHLİKELİ TARİFLER VERMEKTEDİRLER. SİZE YAZILI BELGE VEREN BAHARATÇILARA BU BELGELER ÜZERİNDE KAŞELERİNİ VURUP İMZALARINI ATMALARINI DA SÖYLEYİN.
Kanser tedavisinde kullanılan kantaron otu, ilaç yapımı için toplanan özel bir tür olup, genel olarak yurt dışına ihraç edilmektedir.
Kantaron otunun tedariki konusunda yardımcı olabilirim. Doğru kantaron otunu kullanmamanız durumunda size hiçbir şifa vermeyecektir. Gelişi güzel baharatçılardan alınan kantaron otu güneşte kurutulan ve kanseri tedavi etmek bir tarafa tam aksine güneşte kurutulduğu için kanseri tetikleyen cinsi olma ihtimali çok yüksek olacağından kantaron otu temin konusunda Kanser-Der Kanserden Korkmayanlar Sağlık Eğitim ve Araştırma Derneği isimli derneğimizden ya da bizzat benden yardım isteyebilirsiniz.
Derneğimizi ve alternatif kanser tedavisini tanıttığımız kanserdenkorkma.com veb sitemizde daha fazla bilgiler bulabilirsiniz.
Allah tüm hastalara acil şifalar versin.
Av.İlhan Demir Marmara Sok. 16/7 Sıhhiye/Ankara Tel:0312-4315680 - cep: 0533 7179766 (www.cagatayyolda.net/forum/dan alıntıdır)
Bu muhtemelen kanser üzerine okuyacaginiz en önemli makaledir. Çalışmasına devam eden ve bunu genişleten Johanna Budwig ile bir görüşme yaptım. Ofisime döndüm ve sonunda, ne olup bittiğini tam olarak anladım ve bunu size aktarıyorum.
Önce, bir kanser hücresinin metabolizmasini tanımladığı için, Otto Warburg tıp dalında 1931 Nobel Ödülünü kazandi. O, hücrenin aniden anaerobic(oksijensiz) olduğunu ve sadece fermentasyon olarak tanımlanabilecek bir formda metabolize etmek için büyük miktarlarda glukoza (seker) gereksinim duyduğunu belirtti:
“Kanserin başlıca nedeni beden hücrelerinin normal oksijen solunumunun, anaerobic hücre solunumu ile yerdeğiştirmesidir” - Otto Warburg
Hücre, glukozu (seker; kanser sekeri sever) alır ve laktik asit salgılar, laktik asit asidik bir çevre meydana getirir.. Kanser beslenmesi için asidik bir çevreye gereksinim duyar ve bunun tersine dengeli alkali bir çevrede ise yasayamaz.
Dr. Garnett Poly – MVA için araştırmasında keşfettiği gibi, kanser ile ilgili elektriksel bir bağlantı vardır.
Çin tıbbı, yüzyıllardır (4 – 6 bin yıldır) yaşam gücünü enerji olarak tanımladı. Çinliler meridyen sisteminin haritasını çıkardı, meridyen sistemi 1994’te geleneksel tıp tarafından yeniden haritalandı (en küçük elektrik miktarını ölçen yüksek – teknolojili alet kullanarak) . Bu meridyenler boyunca bizim yaşam gücümüz yolculuk yapar: Çinlilere göre Chi (Ki) , biz bunu enerji olarak adlandırabiliriz.
1968’de canlı hücrelerin ışık ürettiği keşfedildi. Işığın miktarı hücrenin sağlığını tayin eder. Işık ne kadar parlak olursa, hücre o kadar sağlıklı olur. Ilginç, değil mi?
Ellili yillarda, Johanna Budwig kanser denklemine ekleme yapti. O, normal, sağlıklı hücrelerde “elektriksel olarak pozitif olan çekirdek ve yüksek derecede doymamış yağ asidiyle elektriksel olarak negatif olan hücre zarı arasinda bir iki kutupluluk (dipolarite) buluyoruz” dedi.
O, “Elektronların oksijene büyük ilgisi var, oksijeni seviyorlar. Elektronlar oksijeni çekiyor ve nefes alıp vermemizi canlandırıyorlar.” diye devam ediyor. “Nefes alma” ile, Budwig her canlı hücrede yaşamın nefesinden sözediyor.
Şimdi, sağlıklı bir hücrenin resmine sahibiz, normal bir tarzda büyüyen, gelişen ve kendi kopyasını yapan bir hücre. Sonra Budwig, öncelikle hücre zarındaki değişimleri tanımlayarak kanserin oluşumunu tanımlamaya devam ediyor.
Hücre zarı lipidler veya yağlardan oluşur. Budwig’in sözünü ettiği yüksek derecede doymamış yağ asidi omega – 3 yağ asitleri olarak adlandırılır. Bunlar “balık yağları” ile ilgilidir, geleneksel tıp bile bunu tavsiye eder. Amerika’da bir dizi balık yağı satmayan bir eczane bulamazsınız. Bu yağlar ayrıca başka gidalarda da bulunur, ama en çok ketende (keten tohumu) bulunur.
Bir hücre duvarındaki başka bir lipid de kolesteroldur. Ve siz bunun korkunç bir şey olduğunu düşünürsünüz. Hücrelerinizin her birindeki kolesterol hücre duvarı içinde “hidrofobik” bir bağ oluşturur. Hidrofobik “sudan korkan” anlamına gelir. Bu, hücrelerimizin bu fonksiyonunu tanımlamak için hoş bir yoldur, ancak yaşamlarımızda bu, basitçe bir yağmurda erimememizin veya duş aldığımızda çözülmememizin nedenini belirtir. Hücrelerimiz suya direnç gösterir. bu direnç olmasaydı, suda – çözünür olurduk ve bir yağmurda çözünürdük.
Bu ülkede diyetlerimiz bu yüksek derecede doymamış yağ asitlerinden yoksundur ve trans yağlar (veya kismen hidrojene edilmiş yağlar) olarak bilinen insan yapımı yağları aşırı miktarda içerir. Bu yağlar (hidrojene yağlar) kolesterole çok benzer ve bedenlerimiz farkı anlayamaz. Bu yağlar hücre duvarlarımıza girer ve elektrik yükünü bozar. Elektrik yükü olmayınca, hücrelerimiz boğulmaya başlar. Oksijen olmayınca, hücrenin bunun yerine koyabileceği tek yol anaerobic olarak solunum yapmaktir.(Bunlar ayrıca çok dayanıklı yağlardır ve 20 – yıllık raf ömürleri vardir. Bunlar hücresel değişim işlemini engeller veya besinleri içeri almayı ve atıkları dışarı atmayı önler. Trans yağlar ayrıca Tip II diabetlerden sorumludur, çünkü insulin çok büyük bir moleküldür, kolesterol olmayan ve insan yapımı yağlarla oluşturulan hücre duvarından geçmesi çok uzun sürer.)
Neler olduğunu görüyor musunuz?
Bir dakika diyetlerimize bakalım. Bir naturopat ile markete gittim, yanında çok küçük elektrik miktarlarını ölçen bir alet vardı. Bu alet o kadar hassastı ki, gitmeden önce meridyenlerimdeki ve akupunktur noktalarındaki yükleri ölçtü.
Markette, çesitli gıdaların içindeki enerjiyi ölçtü. Evet, her şeyin enerjisi var ve daha iyi bir gıdanın daha fazla enerjisi vardır. O bana organik sebzelerin geleneksel olarak üretilmiş sebzelerden daha fazla enerjiye sahip olduğunu gösterdi. Dışarı çıktığımızda, aldığımız birkaç kutulanmis sebzeyi açtı. Taze fasulye ve domatesin (ikisi de kutulanmış) kuşkonmaz ve kutulanmış meyvelerden daha fazla enerjisi vardı. O, domates ve taze fasulyenin kutulanmış olarak alınabilecek tek sebzeler olduğunu söyledi.
Yaşam elektrikseldir. Doğulu hekimlere göre, hastalık enerji akışındaki blokaj veya bozulma ile başlar. Bu ülkede, hastalık belirtilerle başlar. Enerji akışındaki blokaj veya bozulma, belirtilerden 7 veya 8 adım öncedir. Böylece, tahmin edebileceğiniz gibi, Dogu’da koruyucu hekimlik uygulanır ve burada, batıda geleneksel tıp uygulanır.
Küçük kanser hücremize ve Dr. Budwig’e geri dönersek: O, bir hücrenin elektriksel yükünü kaybetmesinin bir çok nedeni olduğunu, ama fıstık yağının (peanut butter) kanserli hücrenin çok genel bir nedeni olduğunu belirtiyor. Buna inanabilir misiniz? Fıstık yağı gibi basit bir şey kansere neden oluyor? Çoğu fıstık yağları hidrojene edilmiştir. Neden? Ayrılmasını (ayrışmasını) önlemek için. Doğal fıstık yağlarınıza gidip bir bakın. Çoğu buzdolabında tutulur, çünkü bu ayrışmayı önlemek için onların uyguladığı bir şeydir.
Budwig ayrıca, kemoterapi nedeniyle oluşan ikincil/paralel (collateral) hasarları tanımlayarak devam ediyor. O, kemoterapinin de sağlıklı hücrelerde bu enerji kaybına neden olduğunu söylüyor; kemoterapi ve radyasyon sağlıklı hücrelerdeki normal enerji akışını tahrip ederek, onları kanserli olmaya hazır hale getiriyor. Budwig, daha sağlıklı hücrelerin iyileşmesi üzerine odaklanacaklarına, kanser hücrelerini çoğalttıkları için kanser endüstrisine karşı çıktı. Başka bir deyişle, sağlıklı hücreleri koruyun, özen gösterin ve kanser kendi kendini iyileştirir diyordu.
Bu kemotoksik ilaçları araştıran ve ürettiren Kanser Araştırmaları Merkez Komitesi, onların endüstrisini yaralayan bu kadının etrafta dolaşıp bu beyanatları vermesinden hoşlanmadı ve yalanlar söylediği, iftira attığı ve bu olaganüstü ilaçlari yapan bu mükemmel insanlari incittiği için Budwig’e karşı dava açtılar. Mahkemede, yargıç, her iki tarafın ifadelerini inceledikten sonra, kanser araştırıcılarını bir kenara çekti ve onlara bu kadının üzerine gitmemelerini söyledi. Mahkeme, yönetici yargıcın sözlerini kaydetti: “Doktor Budwig’in dökümanları ve raporları kesindir. Bilimsel dünyada bir skandal olacakır, çünkü halk kesinlikle Doktor Budwig’i destekleyecektir.”
Bunun önemini anlıyor musunuz? Bu kadın kanseri iyileştirmek için dökümante edilmiş bir yönteme sahipti ve tibbi topluluk buna sahip değildi. Onlar kanser hücrelerini öldüreceklerdi, ama onu tedavi edemeyeceklerdi. Budwig sadece diyet ile kanserin iyileştirilebileceğini bildiriyordu.
Üzücü gerçek şu ki, bilim kanser/yağ bağlantısını yıllardır biliyordu. Budwig’in araştırmasından yıllar önce, onlar yağda bir şeyler olduğunu biliyordu. Onun ilk çalışmasından yıllar sonra, çok yağ içeren diyetin kansere götürebileceğini artık biliyoruz. Ayrica, Akdeniz diyetinin % 60 yağ içerdiğini biliyoruz, ancak onlarda çok az kanserli oranı olduğu da biliniyor.. Buradan, tüm yağların aynı durumda olmadığını öğrenmiş oluyoruz. Çünki Akdeniz diyeti zeytinyağı ağırlıklıdır.
Ve şimdi, omega – 3 yağ asitleri olarak tanınan yüksek derecede doymamış yağ asitlerini biliyoruz. Bunlar ayrıca Temel Yağ Asitleri (EFAs - Essential Fatty Acids) olarak adlandırılır. Bunlar temel olarak adlandırılır, isteğe bağlı oldukları için değil, bunlar isteğe bağlı/seçmeli değildir. Bunlar sağlık için zorunludur, çünkü beden bunları kendisi yapamaz.
Zamanın başlangıcından beri bunlar sağlık için zorunlu olsa da, ancak son zamanlarda, Omega 3 yağ asitlerinin insan sağlığı için önemi tartışılmaktadır. (Çeviri; Saffet)
1 bardak organic(kimyasal katkı bulunmayan) ev peyniri(az yağlı, çok sert olmayan, en iyisi evde kendinizin yaptığı) veya ev yoğurdu 2-5 çorba kaşığı keten tohumu yağı 1-3 çorba kaşığı taze öğütülmüş keten tohumu Kitleyi yumuşatmak için yeteri miktar su Küçük bir arnavut biberi
İsteğe bağlı: Az bir miktar sarmısak Az bir miktar kırmızı biber
Bu karışımı blendırda çok yumuşak oluncaya kadar karıştırın
Hergün isteğinize uygun bir miktarı yemeye devam edin.
Keten tohumu yağı(Bezir yağı) diyetini ilk defa gündeme getiren Dr. Johanna Budwig bir Alman biyokimyacı ve katı ve sıvı yağlar üzerinde uzmandır. Uluslar arası pekçok kanser araştırmacısı Dr. Budwig’in önerdiği diyeti olumlu karşılamıştır. Bunlardan biri olan Dr Dan C. Roehm şöyle iddia etmiştir.”bu diyet, diğer diyetlerden kat kat üstün ve anti kanser diyeti olarak çok başarılıdır.”
Budwig’in düşüncesine göre; diyet hem durdurucu(önleyici) , hem de tedavi edici olmalıdır. Kanser oluşumunu teşvik eden ve diğer pekçok kronik hastalıklara neden olan Oksidas oluşumunun sorumlusu ise linolik asidin yokluğudur.
Faydalı oksidas fermentleri etleri korumak için kullanılan nitratlar ile ve gıdalardaki yağların yüksek sıcaklıkta ısıtılmaları veya kaynatılmaları ile yok edilmektedir.
Teori şöyledir: Organizmadaki oksijenin kullanımı, yağları suda eriyebilir yapan ve peynirde, cevizde, soğanda, prasada, sarmısakta ve bilhassa ev peynirinde mevcut olan sülfirik içeriğinin protein bileşenleri tarafından uyarılabilir.
Hücre solunumunun fermentleri yüksek derecede doymamış yağ asitleri ile yakından ilişkilidir. Burada söz konusu olan yağlar yüksek linolik asit içeren rafine edilmemiş ve soğuk pres edilmiş yağlardır. Bu yağların dışındaki yağların tüketilmesi ise faydadan çok zarar verir.
En iyi kombinasyon, ev peyniri ve keten tohumu yağıdır. Keten tohumu taze ürün olmalıdır. Hurma, incir, armut, elma ve üzüm gibi doğal şeker içeren karbonhidratlar da diyetin içindedir. Bal da faydalıdır. Sentetik Avitamin preparasyonlarının çoğu kötüdür. Çünki oksidasyon ürünleri içerirler, fakat havuçtan oluşturulan provitamin karoten tüketilebilir. B Vitaminin, yayık ayranı, yoğurt ve doğal maya ile alınması faydalıdır.
Önerilen diyet her çeşit kronik hastalıklar için bilhassa kalp hastalıkları, sinir bozuklukları, mavsal iltihapları ve habis urlar için ilaç olarak gösteriliyor. İşitme ve görme bozukluklarını iyileştiriyor. Çocuk ve bebekler için ideal bir besleyicidir. Bu diyetin laktik asit fermentleri ile desteklenmesi ile etkinliğinin arttırılabileceği ifade edilebilir.
Bu diyette yasak olan gıdalar:
1-Şeker mutlak olarak yasaktır. Taze sıkılmış diğer sebze/meyve sularını tatlandırmak için üzüm suyu eklenebilir. 2-Diğer yasaklar: Tüm hayvani yağlar Tüm salata yağları(piyasadaki mayonezler) Kimyasal katkılı ve hormonlu bütün etler Tereyağlar Margarinler Koruyucu katkı maddeli etler(koruyucular keten tohumu yağının metabolize olmasını bloke eder)
Faydalı uygulamalar:
1- Havuç, kereviz, elma ve kırmızı pancar gibi sebzelerin taze sıkılmış suları
2- Günde 3 defa nane, kuşburnu veya üzüm çayı isteğe bağlı olarak balla tatlandırılabilir. Bir bardak çay öğlenden evvel içilebilir.
GÜNLÜK PLAN
Kahvaltıdan önce- Bir bardak tatlı yoğurt veya lahana suyu alınır.
Kahvaltı- 2çorba kaşığı keten tohumu yağı ve balla kaplanmış mısır gevreği ve mevsimine göre kiraz, çilek, kayısı, şeftali ve rendelenmiş elma gibi yaş meyve. Hergün çeşni değiştirilebilir. Kabuklu kuru yemişler ve özellikle yer fıstığı yenmeyecek.Bitki çayları veya siyah çay.
Sabah çayı(saat10) - Bir bardak taze havoc suyu, elma, kereviz veya pancar-elma suyu alınır.
Öğle- Yoğurtlu çiğ salata-Keten tohumu yağlı mayonez. Yeşil salatalara ilave olarak rendelenmiş şalgam, havoc, yer lahanası, turp, lahana veya karnabahar. Ayrıca maydanoz eklenebilir.
Öğleden Sonra-(saat 16) küçük bir bardak taze sıkılmış meyve suyu ile birlikte 1-2 çorba kaşığı bal ve keten tohumu karışımı.
Egzoz gazları, fabrika bacalarının kustuğu kanserojenler, içme sularımıza karışan sanayi atıkları, bir yandan da belediyelerin temizlemek için suya kattıkları klor, fast food gıdalardaki, hazır yiyeceklerdeki tehlikeli katkı maddelerine karşı elimizde iki silah var: EKMEĞİMİZ ve ZEYTİNYAĞIMIZ Doktor İlhami Güneral, bugün dünyanın en önemli kanser ilacı olarak kabul edilen köpekbalığı kıkırdağının Küba'nın ihracat kalemleri arasında ilk sırada yer alışını gülümseyerek karşılıyor. Köpekbalığından çıkarılan squalene adlı madde sızma zeytinyağında bol miktarda bulunuyor. Günde 100 cl. Zeytinyağı tüketimi ile köpekbalığı kıkırdağından alınacak kadar squalene alınır...
Dr. İlhami Güneral ile sürdürdüğümüz dizinin beşinci gününde ülkemizde de bol miktarda bulunan, ancak ne yazık ki yeterince tüketmediğimiz zeytinyağı birinci tartışma konumuzu oluşturuyor. Bu konuşma sırasında Dr. Güneral, Dr. Klinkhamer'in şu sözünü anımsamadan edemiyor: 'Büyük ilaç firmaları, havucun ya da baklanın sağlık yönünden değerini araştırmayı istemezler. Zira kendi ürünlerine büyük yatırımları vardır. Para musluğu neredeyse, ilgi ve araştırma da o tarafta. Böylece anlaşılıyor ki, konvansiyonel tıbbın kanser problemini çözmesi olanaksızdır' Köpekbalığı kıkırdağı yerine ZEYTİNYAĞI Dr. Güneral, zeytinyağının da ABD'de unutturulmak istendiğini anlatıyor. Biz de bir süre önce İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yayımlanan 'Tarihten Günümüze İzmir Mutfağı' adlı kitabımızda, zeytinyağının Akdeniz'in bir mucizesi olduğunun altını çizdiğimizi söylüyoruz. Gerçekten de, Akdeniz'de kalp krizleri ve kanser dünya ortalamalarının çok altındaydı. Konuşmamızda hem fikir olduk ki, egzoz gazları, fabrika bacalarının kustuğu kanserojen- ler, içme sularımıza karışan sanayi atıkları, bir yandan da belediyelerin temizlemek için suya kattıkları klor, fast food gıdalardaki, hazır yiyeceklerdeki tehlikeli katkı maddelerine karşı elimizde iki silah vardı: Ekmeğimiz ve zeytinyağımız... ikisine de çok iyi sahip çıkmalıydık. Bir süredir gazetelerde ilanlar çıkıyor, TV'lerde haberlerini izliyoruz. Köpekbalığı kıkırdağı AIDS ve kansere iyi gelmektedir, hatta önleyicidir. Doktor Güneral'e soruyoruz: - Köpekbalığı kıkırdağı gerçekten önleyici mi? - Evet önleyicidir. Köpek balığı karaciğerinde bulunan Squalene maddesi tümörlerin yok edilmesinde yapıtaşı niteliğindedir. Bu madde bazı böceklerde ve karıncalarda da vardır. Squalene kanser tedavisinde başarı ile kullanılmaktadır. En önemli üreticisi Küba'nın da önemli bir zenginlik kaynağıdır. Ancak unutmayınız ki bu maddenin en çok bulunduğ madde ise bizim sızma, geleneksel yöntemlerle çıkarılmış zeytinyağıdır. Zeytinyağında yüzde 2 oranında Squalene bulunur. Günde en az 100 cl. Zeytinyağı tüketen bir kişi gerektiği kadar Squalene almış olur. Amerikan Tabipler Birliği'nin yayınladığı Archive of Internal Medicine Dergisi'nin 12 Ocak 1998 sayısında çıkan bir makale hayati bilgiler içeriyor. İsveç'teki Karolinska Enstitüsü'nden başta Dr. Alicya Wolk olmak üzere 8 bilim adamının yıllar süren 61.471 kadın üzerinde yaptıkları araştırma da şu çok önemli sonucu vermiştir: Zeytinyağı kanser riskini yüzde 50'ye yakın azaltmaktadır. Buna mukabil soya, mısır, ayçiçek yağları, hayvani yağlar ve margarinler kanser riskini yüzde 69 yükseltmektedir. O nedenle buğday kadar önemli olan zeytinyağının tüketiminin artmasına çalışmamız gerekiyor. Yüksek ateş tedavisi
İki yıl kadar önce Rusya'da bir grup hekimin kanserli hücreleri yüksek ateş tedavisiyle öldürdüğü iddia edilmiş, ancak başta Türkiye'deki 'ortodoks' hekimler tarafından bu iddia kabul görmemişti. Dr. ilhami Güneral ile yaptığımız söyleşi de bu konuyu da gündeme getirdik. Güneral bu yöntemin de doğru bir yöntem olduğu kanısında, ancak sadece Ruslar'ın bildiği iddiasına katılmıyor. Bakın uzmanımız bu konuda neler diyor: -Bu iddialar doğru mudur? -Kanser hücreleri 42 derecenin üzerindeki ısıya dayanmaz ve ölür. Bu, ta Mısırlılar zamanından beri bilinen ve tedavi maksadıyla uygulanan bir yöntemdir. Günümüzde bu uygulamalar daha bilimsel yöntemlerle, lokal olarak iyi odaklanmış, ultrason, mikro dalga ve radyo dalgalarıyla yapılır. Kanser kitlesi 42-44 C dereceye kadar ısıtılır ve böylece sağlıklı komşu dokulara zarar vermeden tümör kitlesi tahrip edilir. - Türkiye'de neden uygulanmıyor? - Bu kadar sade, böylesine etkili ve zararsız bir kanser tedavisi, ne yazık ki, ülkemiz onkologları tarafından ya bilinmediğinden, ya da ilaç firmalarına sadakatten kanser hastalarına ulaşamıyor. Yüksek ateş şokunun kanseri tedavi etmesi yanında, koruyucu niteliğini de gösteren çok parlak bir örnek verelim: Bundan 50 yıl kadar önce Orta İtalya'da Pontine Bataklığı diye anılan ve adeta sıtma tarlası olan bir bölge vardı. 500 kilometrekarelik bir bölgede hemen herkes sıtma geçirmekte ve bu hastalığın sık sık nükseden yüksek ateş krizlerini yaşamaktaydı. Fakat bu bölge yerlileri arasında hiçbir kanser olayı saptanmamıştı. Görüldüğü gibi yüksek ateş kanseri önleyici bir etken… Dr. Güneral'dan kanserlilere tavsiyeler...
1) Gün boyu, susadıkça, evde yapılmış fazla koyu olmayan sebze çorbaları ve taze sıkılmış sebze ve meyve suları içiniz. Bu vücudunuza gereken vitamin, mineral ve enzimleri depolar ve ayrıca vücudu toksinlerden temizler. 2) Ne içmede ne de pişirmede asla klorlu olabilecek su kullanmayın. Özellikle pişirme sırasında klor yoğunluk kazanabileceğinden daha da tehlikeli olabilir. 3) Gıdalarınızı paslanmaz çelik ya da cam kaplarda pişirin. Az su kullanın. Düdüklü tencere, mikro dalga fırını ve alüminyum kap kullanmayın. 4) Alkollü içki kullanmayın. Yoğun sigara dumanı olan yerlerden kaçın. 5) Rafine besinler ve muamele görmüş gıdaları kullanmayın. Yedikleriniz ne derecede doğal ve taze iseler o kadar yararlıdırlar. 6) Toksik maddelerle ilaçlanmış sebze ve meyveleri kullanmayın. Bahçeniz varsa bu ürünleri kendiniz yetiştirin. 7) Tuzu azaltın ve iyotlu tuz kullanın. 8) Patates, kuru fasulye, fındık, yeşil sebzeler gibi potasyum yönünden zengin gıdalar alın... 9) En az 8 saat uyuyun. Gündüz ara sıra dinlenin. Elinizden geldiğince hareketli olun. 10) Bitki çayları için, kekik, kuşburnu, ıhlamur, adaçayı gibi, 11) Beyaz ekmek yerine, çavdar, yulaf, kepek ekmeği ve bulgur kullanın. Esmer pirinç de tavsiye edilir. 12) Sadece koyun sütünden yapıldığına inandığınız peynir ve yoğurtları yiyin. 13) Taze meyve yerken, içerdiği şeker düzeyine göre elma, armut ve portakal gibi iri meyveler günde 3-4 tane, çilek, vişne; kiraz ve ahududu gibi meyveler 150/200 gram yenebilir. 14) Zeytinyağı kullanın. 15) Taze olarak beyaz etli derin su balıkları yiyin. 16) Kuzu eti ve ciğeri yiyin. 17) Kavrulmamış kayısı çekirdeği yiyin 18) Bol bol ısırgan otu yiyin... Tohumunu balla karıştın, kendisini börek ya da salata şeklinde yiyin. 19) Acı biber dışındaki baharatları kullanabilirsiniz. 20) Soğan ve sarımsağı da bol bol tüketin...
Çok uzaktı, sadece başkalarının yaşadığı, 'allah sabır versin' dedirtendi bana, acımaz ama yinede üzülürdüm yaşananlara ve bunu bizzat yaşayanlara.
Insan kanser olunca sadece kendi değil tüm ailesi de oluyor çünkü. Ölüm bedende değil sadece. Sevgi dolu bir ailenin göçüşünü izlersin elin kolun bağlı artık hiç bir zaman müziğin olmadığı, zoraki gülümseme dışında kimsenin kahkaha atmadığı bir yuva oluşur o şen şakrak ev. Çırpınışlar faydasızdır çoğu zaman çünkü son zaten belirlenmiştir tanrı tarafından.
Kim ne derse desin, acıdır bu şekilde ölmek, hiç bir zaman kabullenmez insan. Ama yinede Allah sabrını veriyor verdiği acının, kısacası kimse ölenle ölmüyor, hoş bazen yaşayanlarda gerçekten yaşıyormu diye merak etmiyorum değil. Allah tüm hastalara acil şifalar versin diyorum. Ölümcül hastalarada sabır ve dayanacak güç..
Buda bizim için var olan bir sancı...Yaşamayan bu konuda sadece duyguları doğrultusunda konuşabilir...Yaşayanlarsa bazen isyan eder niye ben diye...Bazen de kabullenir ve teslim olur...Bazıları ise isyanını bastırmasını aklı ve yüreği yolu ile bilir ve direnir...Mücadele eder...Ben herkes gibi sonumu bilmiyorum ve bunada eğer Allah yazmamışsa yenilmeyecem der...Kader, evet vardır...Alın yazısı ne ise onu görmek...Ama inanç, akıl ve yürekle her şeyin iyisini ve güzelini istemek ve çaba sarf etmek...Teslimiyet sadece korkakların yapabileceği bir şeydir...Ne kadar uzun yaşadığımız önemli değildir...Yaşadığımız sürenin kalitesi önemlidir...Faydalı olabilmek, insan olabilmek çok önemli...Allah herkese bir nefeslik ömürler verir...Bu nefes bazen uzun soluklu olur, bazen kısa soluklu...Hayır da, şer de Allahtandır demek ama insan gibi yaşamak...
kalıtım önemli bir faktör. neden beni buldu gibi sama sapan sorularla kendinizi daha da güçsüzleştirmeyin. milyonlarca insan bu hastalıklı hücrelerle yaşıyor bir şekilde. ve bundan daha acı veren hastalıklar da var. tedavi sürecindeyse pozitif olmak ve etrafınızda pozitif insanları barındırmanız gerekiyor. ağlayan sızlayanları kalp kırmak pahasına uzaklaştırın etrafınızdan.keyif veren insanları artırın.keyif veren yerlere gibin.kaygılarınızı atıp teslim olun o büyük güce. veren O,vardır bir sebebi.ve dilerse yine üzerinizden alacak da ancak O'dur. kimsenin ümitle bakmadığı bir anda şaşırtabilirsiniz insanları.Ol der ve oluverir.bu kadar. güzel düşünün.bu en büyük ilaçtır. sonra gülmeyin ama kaplumbağa kanı. evet. bu gerçekten etkili. rahatsızlıların geneli akılda başlar ve akılda biter. aklınıza mukayyet olun.gerisi gelir.
Yani yoldan geçerken hem de rahatsız ettiği birine pislik diyen bir kafa, üstelik bin yıl görmesen aklına gelmez öyle güzel, kıyafetini de beğenmiyor . beraber ol daha neler gelir başına artık en yakın pencereden başla nerelere gider, zihniyet çok önemli, bedava da bir şey yok, herkes sınavını paşa paşa verecek bunun kadını, erkeği yok, ama, gene de ben kadınları çok severim o başka, ama, bunun bir yararı yok, çünkü öyle bir yetki kimse de yok.
Babam akciğer kanseri 3A evrede.Adenokarsinom hücreli.
21günde bir karboplatin ve paklitaksel kemoterapi aldı.Son pet çekimi gayet iyi.
Alternatif tedaviye devam ediyoruz.
Uzun araştırmalar sonucu onlarca hasta ve hasta yakınına ulaştım.Aşağıda ismini verdiğim ürünlerden bir diyet programı uyguladık.
(1) Kefir
(2) D.Vitamin
(3) Karbonat
(4) Çörekotu
(5) S.Kantaron
(6) Z.Yağ
(7) Zerdeçal
(8) T.Zençefil
(9) Ginseng
(10) Reishi Mantarı
(11) Kombu Mantarı Çayı
(12) Gümüş Suyu
(13) Propolis
(14) DMSO
(15) Oks.li Su
(16) Buğday Çimi
(17) Çekirdeksiz Üzüm.Limon.Keçiboynuzu
Nebulzatör ile soluma(12-13-14-15)
kullandık.Doktorların mucize dediği sonuç aldık.Hastalık oldukça geriledi.
melihserdar@gmail.com
gelip bizi bulsa 'hz eyyüb' gibi derdimizi sevmeyi denerdik belki...
fakat o hep en değerlilerimize değdiği için nefret ediyorum...
vücudunuzdaki d vitamini ni ölçtürün eğer d vitamini eksikliğiniz varsa mutlaka d vitamini takviyesi alın.
Bazen kendimi ve derdimi anlatmaya çalışırken yakalandığım hastalık.
GERÇEK HAYATTAN İZLENİMLER
Muhammed Ali Adıgüzel, Sanatçı – Yazar
FARKLI BAKIŞ
namesinan@hotmail.com
a.m.a.sinan@hotmail.com
Gündelik hayatın keşmekeş esi, sayın okuyucularımızla aramıza, yine uzunca bir süre, mesafe koymamıza sebebiyet oluşturdu…
Kıbrıs Tv de Düriye Hanım’ın konukluğundan sonra, daha birçok Tv, Radyo gazete vb. kurumlardaki konuklumuz ve daha birçok davet, konser konferans vb..yle, koca bir zaman dilimini daha, süratle geride bıraktık…
Büyük düşünmenin, bir o kadar da, büyük yükü olmakta maalesef…
Şuan; Türkiye’mizin Adıyaman’ında, Uluslar arası bir Dernekle (Kanserle Mücadele ve Kanserli Hastalara Yardım Derneği) , insanlığın hizmetinde olmaya başladık…
Evet, eyer izin verirseniz, bu gün, bu dernekten, biraz bahsetmek istiyorum…
Adından da anlaşılacağı üzere, bu dernek, her yönüyle, sadece ve sadece, insan ve hizmet odaklıdır…
Genel merkezi, Adıyaman ilimiz olan Derneğin faaliyet alanı da, başta tüm Türkiye olmak üzere, bütün dünyadır…
Yine bu dernek, faaliyet alanı ile ilgili olarak, hem ilinde, hem de ülkesinde, bir ilktir…
Bu dernek, bizce ülkemiz ve tüm dünya açısından, olmazsa olmaz, çok geç kalınmış bir gereklilikti…
Derneğin tüzüğü ise, oldukça geniş bir içerik ve kapsama sahiptir…
Dilerseniz, 54 maddelik Dernek tüzüğünün, hiç olmazsa, ilk birkaç maddesini, buradan sizlere duyurmaya çalışalım:
DERNEK TÜZÜĞÜ
A) DERNEĞİN ADI VE MERKEZİ.
Madde 1-Derneğin Adı:
1. Derneğin adı “KANSERLE MÜCADELE VE KANSERLİ HASTALARA YARDIM DERNEĞİ” dir.
2. Kısa adı “KAMEKAD” dır.
Madde 2-Derneğin Merkezi: Derneğin merkezi “ADIYAMAN (MERKEZ) ” dir.
B) DERNEĞİN AMACI VE BU AMACI GERÇEKLEŞTİRMEK İÇİN DERNEKÇE SÜRDÜRÜLECEK ÇALIŞMA KONULARI VE ÇALIŞMA BİÇİMLERİ İLE FAALİYET ALANI.
Madde 3-Derneğin Amacı:Derneğimizin Birincil Önceliği Başta Kanserli Hastalar Olmak Üzere Amansız Tüm Hastalık Türleri İle İlgili Olarak Ulusal ve Uluslararası Birey ve Toplumları Din,Irk,Cinsiyet ve Benzeri Gibi Hiçbir Ayrım Gözetmeksizin Uyarmak Bilgilendirmek Erken Teşhis ve Tedaviye için yönlendirileceklerdir ve Çabalanacaktır…
2) Başta Kanserli Hastalarımız olmak üzere Amansız Hastalıkların Pençesine Düşmüş,Gerek Ulusal Gerekse ‘de Uluslar Arası Yardıma Muhtaç Tüm Birey ve Toplumların gerek Maddi gerek Manevi Anlamda Yanında Olmak (Onlara Ayni ve Nakdi Yardımlarla Desteklemek) tir…
3) Kısaca Derneğimiz Tüm Hastalar ve Hastalıklarla İlgili Maddi Manevi Zor Durumda Olan İnsanlarımızın ‘da Yanında Yer Alacaktır…
4) Derneğimiz Başta Eğitim ve Sanat, El Sanatları ve Diğer Dallarda Bir Çok Mesleki, Kursların Gerek üyelerimizin gerekse diğer insanlarımızın da bu Kurslardan Faydalanmalarında Yardımcı ve Desteklerimizle Yanlarında Olacağız…
5) Derneğimiz Kuruluş Amacına Uygun Olarak Lokal, kafe (İçkisiz) Tahsis Etmek, Hasta ve Hasta Yakınlarına Konaklama, Gündüz ve Gece Bakım ve Barınma Evleri ve Bunun Gibi Faaliyetleri ‘de Gerçekleştirilecektir…
6) Derneğimiz Kendisiyle Aynı Amaç Doğrultusunda Çaba Harcayan Gerek Ulusal Gerekse ‘de Uluslararası Kurum ve Kuruluşlar ‘la İş Birliği Yapacaktır…
7) Derneğimizin Amacı Doğrultusunda Hizmet Ederek Her Dalda Etkinliklerimizin Olacağı ve Bu Doğrultuda Sergi,Kermes,Tiyatro,Konser,Panel,Konferans ve Bunun Gibi Daha Farklı Dallarda Etkinlikler Düzenlenecek.Öncelikle de Kanserli Hastalarımız Başta Olmak Üzere Tüm Amansız Hastalıklarla ‘da İlgili Olarak Gerek Yurt İçinden Gerekse de Yurt Dışından Olmak Üzere Uzman Doktorlarımızın Yada Profesörlerimizin Toplum ve Bireylerimizin Bu Konular Hakkında Bilgilenmelerini Sağlayacağız..
8) Derneğimiz iİeri Zamanlarda Gerekli Görürse Gerek Yurt İçinde Gerekse de Yurt Dışında Şube Yada Temsilci ‘lik. Verilip Açılacaktır…
9) Derneğimizin Amaçları Doğrultusunda Gerekli Mercilerden ‘de İzin Almak Kaydıyla Uygun Görülen Merkezlerde ve Bunun Gibi Noktalarda Bağış Kutusu Konularak ‘da Derneğimize Yardımlar Sağlanacaktır…
10) Derneğimiz insanlık yararına gerek ulusal gerekse de uluslar arası düzeyde sürekli faaliyet ve hareketli olacaktır…
11) Derneğimiz bütün mağdurların ve mağduriyetleri ayırmaksızın çözümüne odaklanacaktır..
12) Derneğimiz Afet, Savaş, olağan ve olağan üstü zamanlar ‘da ihtiyaç sahibi hastalar başta gelmek üzere bayanlar ve çocukların tümü Birey ve Toplumun gıda, giyim, sağlık, eğitim, yakacak, kira, barınma ve bunun gibi tüm hususlarda ‘da ayni nakti her türlü yanında bulunacak ve yardım edecektir…
Vb gibi… Derneğin tüzük maddeleri, zengin içeriğiyle,uzayıp gitmektedir…
Bu derneğin kuruluş süreci, birçok açıdan, oldukça zorlayıcıydı…
Ama her şeye rağmen, yaşanmış tüm zorlukların üstünü de örterek, Derneğimiz başarıyla kurulmuş ve faaliyetlerine başlamıştır…
Tüm bu süreçte, yanımızda olmuş, bu sürece öyle ya da böyle destek vermiş, bütün herkese, buradan bir daha teşekkür etmeyi, bir borç bilirim…
Bu arada, Derneğimizin, her türlü dostça yardım, destek ve işbirliğine açık olduğunu da, buradan belirtmeden, geçemeyeceğim…
Umarız, ülkemize ve bütün insanlığa, hayırlı olur…
Yazarın Diğer Yazıları
2011 – 2012 Yeni Yıl Analizi
Van Depremi ve Olumsuzluk Sarmalı
Seçimler sonrasında ülkemizin gidişatı
Baştan Sona 2011 Seçim Analizi…
Wikileaks sarsıntıları, Ortadoğu çıkmazı, KKTC bilmecesi ve dış siyasetimiz
Ülkemiz insanı bu kadar mı sahipsiz? ..
Makul kafalardaki, koca koca acaba
Adım Adım, Normalleşmeye
BABA ERENLERDEN, AZ DUYULMUŞ, EŞSİZ ESİNTİLER
OYLAMAYA SUNULACAK OLAN, ON İKİ EYLÜL REFERANDUMU
CENAB-I ALLAH, HEPİMİZE SABIR VE DAYANMA GÜCÜ VERSİN…
Maalesef her gün ölüyoruz
Küresel ekonomik kriz’in seyri, AB ve Türkiye cephesi
Dış siyasetimiz, İsrail – Filistin çıkmazı ve gemi baskını
Cumhuriyet Halk Partisi ve büyük dönüşüm
Yazık Bu Ülkeye, Buncası Revamı
Al Birini, Vur Birine
Büyük Çelişki…
Gerçek Hayattan İzlenimler
DTP’nin kapatılması hiç kimse için süpriz olmadı
Dersim Katliamı
Farklı bir değerlendirme
Neleeer oluyooor böyleee...
Büyük resmi, biraz daha, farklı hissedebilmek
Küresel Ekonomik Krizin, Seyri
KKTC’ye, farklı bir bakış
Halk şiirinin, yurtdışındaki yüzü ve gurbetçi ozanlarımız
Açılımları Açarken, Gözden Kaçanlar
Sol yanımız, sancılıdır bizim
Ülkemiz de son durum
Büyük düşünen milletler, büyümeye muktedir olur
AÇILIMLARI AÇMANINDA, ARTIK VAKTİ GELMEDİ Mİ?
ÜLKEMİZ GERÇEKLİĞİNDEN, FARKLI BİR KESİT
Katsayı tartışmalarına, nasıl bir bakış açısıyla, yaklaşılmalı?
Bir dönüm nokası niteliğinde ki, Nabucco projesi ve dış siyasetimiz
Asker’e, sivil mahkemelerde, yargılama yolu açan, yeni yasa hamlesi
Gizemli taşların, bir o kadar gizemli dünyası
Kuran-ı azümşan’dan, altın öğütler
Ülkemiz gündemi ile ilgili, en kısa ve en öz, yorum
İran'nın normalleşmeye olan mesafesi, makul mü?
AB üyelik yolundaki Türkiye’nin, daha hala, tartıştıkları gündeme bakın
Yıkım üstüne yıkım yaşanırken, sosyal devlet anlayışı, kış uykusunda mı?
Dünyanın gündemi, siyahi Başbakan’dan mesajlar ve dış siyasetimiz
Dünyada olup bitenler ve biz insanoğlu
Farklı etnik kimlikte olanlar, ülkemizden kovuldu
Değinebildiklerim ve daha söylemek istediklerim
'İster terör, ister güneydoğu, ister kürt meselesi deyin, bu Türkiye'nin birinci sorunudur, halledilmesi lazımdır'
Yiğidin hakkınıda vermeli
Yeniden atağa geçen, keneler ve kırım - Kongo kanamalı ateşi
Son sürat akan, ülkemiz gündemi ve yeni kabine
Dünya ve ülkemizde, küresel ekonomik krizin seyri
Yoksa gerçekten insan insanın kurdu mudur?
Dünya gündemi ve hız kesmeyen domuz gribi
Has bahçeden derilenler
Yeni Anayasa çalışmaları ve Cumhurbaşkanlığının süresi
Ermenistan'la ilişkilerimiz ve 1 Mayıs işçi bayramı
23 Nisan, Ulusal Eğemenlik ve Çocuk Bayramı
Ergenekon davası ve Ermenistan’la ilişkilerimiz
Engellilerin problemlerine, kulak tıkamayalım
ABD Başkanı Barak Obama'nın, Türkiye ziyareti
Ülkemiz gündeminde, öne çıkan gelişmeler
İşte şimdi, ülkemizin gerçek gündemine, dönmenin vaktidir
Yerel seçim sonuçlarının analizi
İşte yine bir yerel seçim ve söz hakkı milletin
Türkiye'nin, yeni dış politika, manevraları
Nevruz Bayramı
İki farklı Türkiye resmi
Bilmem söylesem mi, söylemesem mi?
Yabancı atasözlerinden bir demet
İlerimi, gerimi yoksa bir ileri, iki gerimi?
ABD - Türkiye, AB - Türkiye, Bölgesel ve Küresel'de Türkiye
Acaba gerçekten, ne yapmak istediğimizin, farkındamıyız?
İslam'dan bir kesit (10)
Türkiye'de, sol ve sol'da birlik
Aslında olması gerekenler
Karamsar olmamak eldemi?
Şu olup bitenlere hak verebilmek gerçekten çok zor
Şu seçim sürecinde yaşananların, ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış
Görünen köyde, kılavuza ne hacet, efendi...
Ülkemiz gündemine farklı bir bakış
Nasrettin Hoca'nın hayatı ve düşündüren fıkraları
Dünya ve Dünya gündemine dair izlenimler
Eğitim sistemimiz ve eğitim sistemimizdeki aksaklıklar
Hala en büyük problemimiz küresel kriz
Yerel seçimlere doğru giderken...
Tüm Dünya ile birlikte ülkemizinde kaybedecek zamanı yok
Bir ülke deneme tahtasına çevrilmemelidir
Siyaset her zaman için ince ayar gerektirir
Şeyh Edebali'nin zamana yenilmeyen öğütleri
Belkide insan olmak en üstün kimliktir
İslam'dan bir Kesit (9)
Küresel dünyanın gereği küresel bakıştır
Sanat'ta sadece sanat değildir
Ergenekon yargılaması durmak, durulmak bilmiyor
Türkiye'nin dünyada ve bölgesinde ki, rolüne dair
Ülkemizede adım adım değişmesi gerekenler
Nihayet Başkan Bush, sahneyi, Barak Obama'ya bıraktı
Global ekonomik kriz ne aşamadadır?
Avrupa Birliği'ne üyelik en vazgeçilmez önceliğimiz midir?
Bir ileri iki geri, bir yönetim anlayışımız olamaz
Ergenekon çıkmazı ve kan rengi Ortadogu'ya devam
İslam'dan bir kesit (8)
Atasözleri'mizden düşündüren bir demet
Ergenekon çıkmazı ve kan rengi Orta Doğu'da son durum
Türkiye'de tarım ve hayvancılığın son durumu
Ergenekon davası aldı başını gidiyor
Ortadoğu, bu gidişle daha neler görecek
Filistin, İsrail çekişmesinden düşündüren ayrıntılar
2009 yeni yılında, dünyanın genel nabzı
İSRAİL VE FİLİSTİN'İN BİTMEK BİLMEYEN SAVAŞI
Oldukça ilginç duran, bir Türkiye resmi
Halk şiiri ve halk şiirinde başkaldırı
Küresel iklim bozuklukları ve su sorunları
İslamdan bir kesit (7)
Dünya gündemine ilişkin özet değerlendirmeler
1915 Ermeni'lerine ilişkin hız kesmeyen tartışmalar
Babaerenlerden düşündüren esintiler
Türkiye kabuğunu kırma yoluna gitmelidir
Dokuz günlük tatil ve sonrası gündem
İslamdan bir kesit
Barışsa her gün bayram, hak için canbaş kurban
Dünya gündeminde öne çıkanlar…
Evliyaların sertçesmesinden altın öğütler
Ülkemize özgü duran gündem maddeleri
Söz konusu olan seçimlerse gerisi teferuattır
İslamdan bir kesit (5)
Dünya ve ülkemiz gündeminde öne çıkanlar
Bilgelerin dilinden vecizler
Ortadoğu'dan, Irak'a ve Türkiye'den, Kuzey Irak'a
Muhalefet'te süt'ten çıkmış ak kaşık değil
24 Kasım öğretmenler günü
İslamdan bir kesit (4)
Resmi oluşturan değişkenler
2-B Arazilerine ilişkin olarak
Ne söyleyeceğini bilmiyor insan
Hayvanlar ve hayvan hakları
Dünyada ve ülkemizde son durum
İslamdan bir kesit (3)
Devlet'i yönetmek zor iştir zor
Sokak çocuklarının son durumu
Barak Obama ve etkileşimleri
Uzlaşı ve hoşgörü
Hem Mustafa, Hem Kemal, Hem de Atatürk
AB RAPORU VE NELER DEĞİŞMELİ
İslamdan bir kesit (2)
Kriz yönetimi
ABD,'den, AB.'ye ve Türkiye'den, Kıbrıs' a
Çatırdayan sağlık sistemi
Cumhuriyet Bayramı
Krizler ve öngörü
İslamdan bir kesit (1)
Ergenekon ve Türban
Nereye kadar
Yine bir kış
Makul olan
Yuh yuh
Küresel ve yöresel
Büyüteçle Bakmalı (2)
Büyüteçle Bakmalı (1)
Kadın hakları
Aslında herşey çok açık
Mertlik Bozuldu
Felaket Senaryoları
Afalayan Gündem
Tiyatro ve Yeşilçam
Bektaşi fıkraları
Ülkemiz Kanıyor
Uluslararası arenadaki duruşumuz
Toki ve inşaatları
İşte Yine Bir Bayram
Tespit
Kanser, Latincede yengeç anlamına gelen 'crab' sözcüğünden türetilmiştir. Yunanlı hekim Hipokrat, hastalığın başladığı bölgeden diğer organlara yayılmasını gözlemleyerek bu tanımlamayı yapmıştır. Ölümden niye korkacağım ki? Ben varken o yoktur, o gelince de ben olmayacağım.
teyzemde kanser hastası ve böyle bir hastalıgın teselli cümlelerini bulmak kadar zor bişey olmasa gerek. bütün kanser hastalarına rabbım şifalar versin diyorum.
nefret ediyorum senden hiç 1 şeyden etmediğim kadar.....
1) Herkesin vücudunda kanser hücreleri vardır. Bu kanser hücreleri birkaç milyara kadar çoğalmadıkça standart testlerde görülmezler. Doktorlar kanser hastalarına tedaviden sonra vücutlarında artık kanser hücresi kalmadığını söyledikleri zaman, bu yalnızca kanser hücrelerinin testlerle saptanamayacak düzeyde olduğu anlamına gelir.
2) Bir kişinin hayatı boyunca 6 ile 10 kez kanser hücreleri oluşabilir.
3) Kişinin bağışıklık sistemi güçlü olduğu zaman kanser hücreleri yok edilir ve çoğalarak tümör oluşturmalarına engel olunur.
4) Bir kişide kanser olması, o kişide çoklu beslenme eksikliği olduğuna işaret eder. Bunlar genetik, çevresel, beslenme ve yaşam tarzı faktörlerine bağlı olabilir.
5) Çoklu beslenme eksiklini yenebilmek için diyeti değiştirmek ve ek takviye almak bağışıklık sistemini güçlendirir.
6) Kemoterapi hem hızlı çoğalan kanser hücrelerini, hem de kemik iliğinde, sindirim sisteminde v.s.'deki hızlı büyüyen sağlıklı hücreleri yok eder ve karaciğer, böbrekler, kalp, akciğerler v.s.'de organ tahribatına yol açar.
7) Radyasyon kanser hücrelerini yok ederken; sağlıklı hücre, doku ve organları da yakar, yaralar ve zarar verir.
8) Kemoterapi ve radyasyon başlangıçta tümörün küçülmesine yol açar. Kemoterapi ve radyasyon tedavisinin uzaması tümörün daha fazla yok olmasına yol açmaz.
9) Kemoterapi ve radyasyondan dolayı vücut çok fazla toksin yüklenmesine maruz kalınca, bağışıklık sistemi ya tehlikeye düşer, ya da yıkılır; dolayısıyla kişi çeşitli enfeksiyonlara ve komplikasyonlara yenik düşer.
10) Kemoterapi ve radyasyon kanser hücrelerinde mutasyona neden olabilir ve dirençlerinin artarak yok edilmelerini zorlaştırabilir. Cerrahi işlem de kanser hücrelerinin başka taraflara atlamasına neden olabilir.
11) Kanser hücreleri ile savaşmakta etkili bir yöntem ise onları çoğalmak için ihtiyaçları olan gıdalardan yoksun ve aç bırakmaktır.
KANSER HÜCRELERİ AŞAĞIDAKİLERLE BESLENİRLER:
a- Şeker kanser besleyicidir. Şekeri kesilerek kanser hücrelerinin önemli bir gıdası kesilmiş olur. NutraSweet, Equal, Spoonful v.s. gibi tatlandırıcılar zararlı olan Aspartam ile yapılırlar. Daha iyi bir tatlandırıcı Manuka balı veya molastır, ama az miktarda alınmalıdırlar. Sofra tuzunda beyazlatıcı olarak kimyasallar bulunmaktadır. Daha iyi bir seçenek Bragg'in aminosu veya deniz tuzudur.
b- Süt vücudun, özellikle sindirim sisteminde, mukus üretmesine neden olur. Kanser mukusla beslenir. Süt yerine tatlandırılmamış soya sütü tüketilerek kanser hücreleri aç bırakılabilir.
c- Kanser hücreleri asit ortamda gelişirler. Et temelli diyet asittir ve sığır eti veya domuz eti yerine bol balık ve az tavuk eti yemek en iyisidir. Ette, özellikle kanserli kişilere zararı olan, canlı hayvan antibiyotikleri, büyüme hormonları ve parazitleri bulunur.
d- %80 taze sebze ve meyve suyu, kepekli tahıllar, tohumlar, nohutgiller ve biraz meyveden oluşan bir diyet vücudu bazik (alkali) ortamda tutar. %20 de fasulye içeren pişmiş gıdalardan oluşabilir. Taze sebze suları kolayca emilip 15 dakika içinde hücre düzeyine ulaşabilen ve sağlıklı hücreleri besleyen ve çoğalmalarını hızlandıran canlı enzimler içerirler. Sağlıklı hücre üretimi için gerekli olan canlı enzimlerin sağlanması amacıyla, taze sebze (sebzelerin çoğunluğu ve fasulye filizi) yiyin veya suyunu için ve günde 2-3 kez çiğ sebze yiyin. Enzimler 40o C'de yok olurlar.
e- Yüksek kafein içerikli kahve, çay ve çikolatadan uzak durun. Yeşil çay daha iyi bir seçenektir ve kanserle savaşan özellikleri vardır. Bilinen toksinler ve ağır metaller içeren musluk suyu yerine arıtılmış veya filtrelenmiş su içiniz. Damıtılmış su asittir, kaçınılmalıdır.
12) Et proteininin sindirimi zordur ve çok sindirim enzimi ister. Bağırsaklarda duran sindirilmemiş et çürür ve daha çok toksin birikimine neden olur.
13) Kanser hücrelerinin duvarları sert protein ile kaplıdır. Et yemekten kaçınarak veya azaltarak, kanser hücrelerinin protein duvarlarına saldıran enzimler daha çok açığa çıkar ve vücudun öldürücü hücrelerinin kanser hücrelerini yok etmelerini sağlar.
14) Bazı destek maddeleri (IP6, Flor-ssence, Essiac, anti-oksidanlar, vitaminler, mineraller, EFA'lar v.s..) bağışıklık sistemini güçlendirerek, vücudun kendi öldürücü hücrelerinin kanser hücrelerini yok etmesine yardımcı olur. E vitamini gibi diğer destek maddelerinin de, vücudun hasarlı, istenmeyen veya ihtiyaç olmayan hücrelerin atılmasının normal yolu olan, apoptoziz veya programlanmış hücre ölümüne yardımcı olduğu bilinmektedir.
15) Kanser zihinsel, bedeni ve ruhsal bir hastalıktır. Öngörülü ve olumlu bir ruh kanser savaşçısını muzaffer yapar. Öfke, affetmezlik ve acı bedeni stresli ve asitli bir ortama sokar. Seven ve affeden bir ruha sahip olmayı öğrenin. Sakin olmayı ve hayatın tadını çıkarmayı öğrenin.
16) Kanser hücreleri oksijenli ortamda gelişemezler. Günlük egzersizler ve derin nefes alma hücre düzeyine kadar daha fazla oksijen alınmasına yardımcı olur. Oksijen terapisi kanser hücrelerini yok etmek için diğer bir yöntemdir.
JOHN HOPKINS HASTANESİ'NDEN KANSER GÜNCELLEMESİ
1) Mikrodalga fırına plastik kap koymayınız.
2) Dondurucuya su şişesi koymayınız.
3) Mikro dalga fırınına plastik ambalaj koymayınız.
4) John Hopkins Hastanesi bunu yakın bir zamanda bülteninde yayınlamıştır. Bu bilgi Walter Reed Ordu Tıp Merkezi tarafından da yayınlanmaktadı r. Dioksin kimyasalları kansere, özellikle de göğüs kanserine, neden olmaktadır. Dioksinler vücudumuzun hücreleri için son derece zehirlidir. Plastik şişelerdeki suyu dondurmayınız, çünkü bu plastiğin içindeki dioksinin salınmasına neden olur.
Castle Hastanesi Sağlıklılık Programı Yöneticisi Dr. Edward Fujimoto bu sağlık tehdidini anlatmak için yakınlarda bir televizyon programına çıktı. Dioksinleri ve bizim için ne kadar kötü olduklarını anlattı. Plastik kaplar içindeki yiyeceklerimizi mikrodalga
Lütfen bu makaleyi hayatınızda sizin için önemli olan herkese gönderin.
İnsanın, Depresyon veya Anksiyete bozuklukları ile de uğraşmasına sebep olabilecek bir hastalık.. Allah herkesi bu hastalıktan korusun ve de acil şifalar versin..
Japonya ve Avustralya da yapılan bir araştırmada, mide ve kemik kanserleri üzerinde başarılı olunmuştur. Bu tür kanserlere yakalanan hastalar günde bir kaşık bal ve bir kaşık tarçını bir ay süreyle günde üç defa almalıdırlar.
bazi kanser türlerininin (mesela tumor) cok basit ameliyatlarla gecmiste yok edildiginin, dolayisiyla ozellikle 3. dunya ülkelerinde kemo terapinin (pahali oldugu icin) yerine bu yontemin gelistirilmesi gerektigine okumustum. Ama bu basit yöntem, ilac sektorunun baskisiyla midir nedir, uygulanmiyor.
bkz.cekoslavak doktor fortyn'nin isole yontemiyle iyilestirdigi kanserli hastalar.
sayemde bütün aile onkolog oldu. Bir gün gidersem şayet arkamda en az 3 tane bilim adamı bırakacağım :)))
mantarlarla tedevisi olunabilicek gözüken lanet hastalık
valla ne soyliyeyim allah kimsenin basına vermesin..
Kanser 200'den fazla türde olan bir hastalık grubu olup, kontrolsüz çoğalan ve yayılan anormal hücreler şeklinde tanımlanır... Kanserin görülme sıklığını iki temel faktör etkiler... Bunlar kalıtımsal faktörler ve çevresel faktörlerdir... Kalıtımsal faktörler, ailemizden aldığımız genetik mikrastır ve değişmesi mümkün değildir... Çevresel faktörler ise, sigara içimi, sağlıksız beslenme, fiziksel aktivite yetersizliği, obezite, belirli bazı enfeksiyona neden olan organizmalar, bazı ilaç tedavileri, güneş ışınları, besinlerin içerisinde bulunan kanser yapıcı maddeler, çalışma alanlarında bulunabilecek kanser yapıcı öğeler ve soluduğumuz havada, içtiğimiz suda ve besinlerimizin temelini oluşturan toprakta bulunabilecek kanser yapıcı ajanlardır. Bu nedenle kanseri bir alın yazısı olarak görmek doğru değildir...Anadolu Sağlık Merkezi'nden Beslenme ve Diyet Uzmanı Çağatay Demir'in verdiği bilgilere göre; kanser oluşumunda beslenmenin çok önemli bir faktör olduğunun anlaşılması üzerine bilim adamları bitkilerde bulunan bir takım maddeler üzerine daha çok çalışmalar yapmıştır... Bu çalışmalar neticesinde 'fitokimyasal' terimi ortaya çıkmıştır... Fitokimyasal terimi, bitkisel besinler tarafından üretilen çok çeşitli bileşiklerden ileri gelmektedir... Fito Yunanca'da bitki anlamına gelmektedir, kimyasal ise bitkilerde doğal olarak oluşan kimyasal bileşikleri belirtmektedir... Bu bileşikler meyvelerde, sebzelerde, fasülyede, tahıllarda ve diğer bitkilerde bulunmaktadır... Çok çeşitli fitokimyasal içeren sebze ve meyvelerin tüketimi arttırılarak kanser riskinin yüzde 30 ila yüzde 40 oranında azaltılabileceği bilimadamları tarafından bulunmuştur... Fitokimyasalların çeşitli mekanizmalarla kanser oluşturan hücreleri etkisiz hale getirdiği bilinmektedir... Bütün meyve, sebze ve baklagiller fitokimyasal içerdiği için bu maddeleri vücuda almakta oldukça basittir... Örnek olarak havuç 100'den fazla fitokimyasal içerir... Fitokimyasalları n 8 binden fazla olduğu bilinmekte olup, günümüzde bunların 150 kadarı üzerinde çalışmalar yapılmıştır... İşte kansere karşı savaşta birkaç etkili besin...
.Domatesin Gücü
Antikanserojen aktivite gösteren karotenoidlerden biri olan likopen, domateste bulunan vitamin A benzeri bir bileşik olup prostat, meme ve akciğer gibi bazı kanser türlerinde kanser riskini azalttığı yönünde araştırmalar mevcuttur. Likopenin antikansorejen etkiyi antioksidan özelliği ile yerine getirdiği düşünülmektedir. Son yıllarda 47.000 kişi üzerinde yapılan bir çalışmada, domates ve ürünlerini haftada 10 porsiyon ve daha fazlasını tüketenlerde prostat kanser riskinin %35 oranında azaldığı kanıtlanmıştır. 1994 yılında İtalya'da yapılan bir araştırmada yüksek miktarda domates tüketiminin sindirim sistemi kanser riskini düşürdüğü bildirilmiştir. Likopenin en iyi kaynağı domatesten yapılmış ürünlerdir. Likopen, işlenmiş domates ürünlerinin (salça, ketçap, domates çorbası vs.) yağ ile birlikte tüketilmesiyle, vücut tarafından çiğ domatese göre daha iyi kullanılır. Çeşitli araştırmalarla kanıtlanan bu özellik, likopenin yağda eriyen bir besin öğesi olmasından ve domateste Trans formunda bulunan likopenin pişirme veya benzeri işlemler sırasında cis formuna dönmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Likopen karpuz, greyfurt ve kayısı gibi kırmızı meyve ve sebzelerde de bulunur.
Karoten Zengini Mandalina
Yapılan çeşitli araştırmalar sonucu, mandalinada bulunan ve ona turuncu rengini veren karoten maddesinin sağlık üzerine birçok olumlu etkisi ortaya kondu. Japonya'da yapılan iki farklı çalışmaya göre karoten deposu olan mandalinanın, kansere yakalanma riskinin azalttığı azalttığı bulundu. Mandalinanın bunun yanında karaciğer hastalıkları, damar sertliği ve şeker hastalığı riskini azalttığı, mandalina suyu içen hepatit hastalarının ise karaciğer kanserine yakalanmadıkları tespit edildi.
Brokoli, Karnabahar, Lahana ve Brüksel Lahanası
Bu gruptaki besinlerin yapısı oldukça karmaşık olduğu için, yapılarında bulunan kanser önleyen bileşikler veya bileşik toplulukları tam olarak açıklanamamaktadır. Kanser türleri arasında üçüncü sırada görülme sıklığıyla kolon kanseri ve Amerika'da yaşam boyunca her 6 erkekten birinde görülen prostat kanseri riskini azaltan bu besinler, yüksek oranda C vitamini, beta-karoten, lif, kalsiyum, folik asit ve birçok fitokimyasal madde içerirler. Bu besinlerin yapısında bulunan bileşikler DNA zedelenmesini baskılayan veya bloke Eden enzimleri tetikler, tümör büyüklüğünü ve östrojen benzeri hormonların etkinliğini azaltır.
Geçmiş Yılların İlacı, Sarımsak
Sarımsak yüksek miktarda saponin, fosfor, potasyum, kükürt, çinko, orta miktarda selenyum, A ve C vitaminleri ile AZ miktarda DA kalsiyum, magnezyum, sodyum, demir, manganez ve B kompleks vitaminlerini içerir. Sarımsağa karakteristik kokusunu veren ve biyolojik aktivitesinin çoğunu sağlayan içindeki allisin, allilik sülfitler gibi organik kükürtlü bileşiklerdir. Soğan ve sarımsakta bulunan bu maddeler karsinojenlerin atılımını arttırır ve tümör hücre çoğalmasını baskılayan enzimleri uyarırlar. Ayrıca sarımsağın antibakteriyel olduğu bilinmektedir.
Sarımsağın bir başka bilinen özelliği ise midede bulunan Helikobakter Pilori adlı bakterinin üremesini önleyerek, bu bakterinin midedeki miktarını azaltmaktır. Bu bakteri mide kanseri ile ilişkilendirildiği için, sarımsak dolaylı yoldan mide kanserinden de koruyabileceği konusunda veriler bulunmaktadır. Çin'de geniş bir grupta yürütülen bir çalışmada, soğan ve sarımsak tüketimi ile mide kanseri gelişme riski arasında ters bir ilişki bulunmuştur. Kırk bin menopoza girmiş kadında yapılan bir çalışmada sarımsak tüketiminin kolon kanserine karşı koruyucu olduğu bildirilmiştir. İtalya ve İsviçre'de yapılan araştırmalara göre soğan ve sarımsak tüketen yaşlı yetişkinlerin, barsak, yumurtalık, gırtlak ve böbrek gibi bazı kanser türlerine yakalanma risklerinin en düşük seviyede olduğu bildirilmiştir.
Sarımsaktan en iyi şekilde faydalanmanın yolu, çiğ olarak doğrayıp tüketmektir. Sarımsağa uygulanan pişirme dahil çeşitli işlemler, sarımsağın sağlık için yararlı aktivitesini engellemektedir.
Antioksidan Deposu Üzüm
İnsan vücudunda meydana gelen birtakım olaylar sonucunda serbest radikaller oluşur. Serbest radikaller ise hücre hasarına neden olarak kanser gibi pek çok rahatsızlığın ortaya çıkmasına neden olurlar. Örneğin hücrenin yapısını oluşturan lipitleri etkileyerek, hücre zarını zedeleyebilir ve neticesinde hücrenin yapı ve bütünlüğünde bozulmalar meydana gelebilir. Ayrıca bir nükleik asit olan ve genetik bilgi taşıyan DNA molekülüne zarar vererek genlerde bozulmalara neden olabilirler. Serbest radikallerin bu gibi etkileri başta kanser olmak üzere, kalp damar hastalıkları ve diyabet gibi çok ciddi hastalıkların ortaya çıkmasına neden olur.
Üzüm içerdiği flavonoid bileşenlere bağlı olarak potansiyel antioksidan (serbest radikalleri etkisiz hale getiren) etkinlik gösterir, bu özelliği nedeniyle plazma antioksidan kapasiteyi yükselterek oksidasyona bağlı DNA hasarını ve hücrelere zarar veren bileşenlerin düzeyini azaltır. Yapılan çalışmalar üzümün bu etkisinden dolayı başta kanser olmak üzere bir çok hastalığın oluşumunu önlediğini göstermiştir.
Doğal Östrojen Hormonu Soya
Soya ve soya ürünleri fitoöstrojen kaynakları olup bu besinler insan vucudunda üretilen doğal östrojen hormonu gibi davranır. Bu bileşiklerin östrojenik etkisi zayıf olmakla beraber, insan vücudunda hem östrojenik aktivite yaparlar, hem de doğal östrojen etkilerini baskılayıcı etki gösterirler. Menopoz sonrası kemik erimesinin temel nedeni östrojen eksikliğidir. Özellikle menopoz sonrası kadınlarda fitoöstrojenik etki gösteren soya ürünleri önem taşır.
Fitoöstrojenler özellikle hormon bağımlı olan kanserleri kontrol ve önlenmesinde rol oynarlar. Meme kanseri, testis ve prostat kanseri gibi östrojen ilişkili kanserler fitoöstrojen alımının yüksek olduğu ülkelerde daha düşük oranlarda görülmektedir.
Soyanın kanserden koruyucu etkisinin yanı sıra, kemik erimesi, diyabet, böbrek hastalığı, menopoz semptomları, kolesterol ve kardiyovasküler hastalıklar üzerine olumlu etki gösterdiği birçok çalışma ile desteklenmiştir.
Soyafasülyesi diğer bitkisel kaynaklı besinlere göre daha yüksek protein içermesinden dolayı, doymuş yağlardan zengin et ürünleri yerine tüketilmesi oldukça sağlıklı bir tercihtir. Soya sütü ve tofu da günlük beslenmede yer verilmesi gereken besinlerdir.
Kanser Hücrelerinin Büyümesini Engelleyen Yeşil Çay
Yeşil ve siyah çay, Camellia Sinensis bitkisinin yapraklarından elde edilir. Yeşil çay, siyah çayla aynı bitkiden elde edilmesine rağmen; aralarındaki tek farklılık, işleme tekniğinden kaynaklanır. Siyah çay kurutulurken oksijenle tepkimeye girerken yeşil çayda bu işeleme izin verilemez, dolayısıyla içerisindeki antioksidan maddelerin azalmasına karşı korunmuş olur. Her iki çayda da kafein bulunur, ancak yeşil çaydaki kafein oranı daha düşüktür.
Çinliler sağlık durumlarını geliştirmek için yaklaşık 3.000 yıldır yeşil çay içmekteler. Yeşil çay özellikle Japonya ve Çin gibi Asya bölgelerinde tüketilmekte olup, sağlık üzerine olumlu etkieri ortaya çıktığından beri batı ülkelerinde de popülerlik kazanmıştır.
Çaydaki antioksidan polifenolik bileşikler kanser ve kardiyovasküler hastalıklara karşı koruyucu etkisi olduğu bilinmektedir. Çayda bulunan temel antioksidan madde kateşindir. Bu bileşik, kanser hücrelerinin büyümesi için gerekli olan enzimi bloke ederek kanser hücrelerinin büyümesini önler. Japon kadınlarda günde beş bardak ya da daha çok çay içilmesinin evre I ve II meme kanseri tekrarını azalttığı göstermiştir. Bazı araştırmalar ise yeşil çayın prostat, mide ve yemek borusu kanser riskini azalttığını belgelemiştir.
Kanserden Yüzde 75-80 Oranında Korunmak İçin...
· Günde en az 5 porsiyon çeşitli renkte meyve ve sebze tüketin.
· Sağlıklı kilonuzu sürdürebilmek için kalorisi düşük yiyecek ve içecekler tercih edin.
· İşlenmiş tahıl ürünleri yerine, tam tahıllı ürünleri tercih edin.
· Kırmızı et tüketimini sınırlandırın, işlenmiş et ürünleri (sucuk, salam, sosis, hazır köfte vs.) tüketmeyin.
· Sigara içmeyin.
· Haftada 5 gün en az 30 dakikalık orta derecede fiziksel aktivite yapın.
· Sağlıklı kilonuzu hayatınız boyunca sürdürün
ameliyat
kemoterapi
radyoterapi
alternatif tıp
:(
Hadi canım babacım hadi...
Dişini biraz daha sık, yeneceğiz inşallah hastalığı...
Lütfen bırakma elimizi...
Nerede, ne zaman karşımıza çıkacağını bilemiyoruz... İnsanı yorgunluktan bitap düşürür... Direnmek ve mücadele etmek şart... ÇÜnkü çok sinsi bir şekilde ilerler... Düşman bile uyur ama o asla...
Nezle ve gripten bile daha yaygın olduğunu düşündüğüm, çok tehlikeli bir hastalık.
KANTARON OTUNUN TOPLANIŞI:
Tavsiye edilen kantaron otu Toroslarda yetişen uzun saplı kantaron otudur. Bu kantaron otu sabaha karşı, güneş yükselmeden, temmuz ve ağustos aylarında toplanır ve gölgede evin içinde kurutulur. Güneş görmemesi lazımdır.
KANTARON OTU SUYUNUN HAZIRLANIŞI:
Kantaron otunun 100 gramı 5 litre suda kaynatılır. Yani çelik tencerede 5 litre su kaynamaya (fokurdamaya) başlayınca içine 100 gram kantaron otu çiceği (yaprakları da içinde olabilir) atılır ve yüksek ateşte 50 dakika, veya kısık ateşte 1 saat kaynatılır. Kaynama işlemi bitince ateş kapatılır ve 12 saat boyunca kantaron suyu kendi haline bırakılır.
12 saat sonunda süzülür ve kantaron suyu cam kavanozlara alınarak buzdolabında saklanır.(Kantaron otu suyu dayanıklı bir su değildir. Bu nedenle bir haftalık içilecek kadar yapılmalıdır.
15 gün içinde kantaron otunun suyunun etkisi kalmamaktadır.)
Sabah, öğle, akşam aç karına birer su bardağı içilir. Tadı acıdır. İçine kesinlikle tatlandırıcı koyulmaz. Hele şeker hiç koyulmaz. Sade olarak içilir.
Kantaron otu suyuna yaklaşık 3,5 - 4 ay devam etmek gerekir. Bu süre sonunda Allah'ın izniyle kanser hastası şifa bulur.
Kantaron otu suyu, yumuşak doku kanserlerinin tedavisinde çok etkilidir. Daha uzun sürede yaklaşık 6-8 aylık bir sürede kemik kanserine de iyi gelmektedir.
Kantaron otu ucuz bir ottur. Ben eşimin hastalığı için 1 kg kantaronu 25 ytl'ye elde ettim. eşim 2 kg kantaron ile iyileşti. Oysa devlet, eşimin kanser hastalığı için kendi cebinden bugüne kadar yaklaşık 100 milyar TL'nın üzerinde ödeme yaptı. Ve eşim neredeyse yerinden kalkamaz duruma gelmişti.
Allah'a şükür, şimdi çok iyi. Kanser hastası olanlar beni her zaman (gece/gündüz) arayabilirler. Hiç çekinmeyin. Bu hastalığın herkesi nasıl perişan ettiğini ben çok iyi bilirim.
Allah tüm hastalara acil şifalar versin.
Av.İlhan Demir
Marmara Sok. 16/7 Sıhhiye/Ankara
Tel:0312-4315680
cep: 0533 7179766
(konuyla bağlantılı olarak bulduğum bir başka mesaj) Kantaron tedavisini bana tavsiye eden ve eşimin karnındaki yaklaşık 25 cm uzunluğundaki kanserli tümörün tedavisini sağlayan Gazi Üniversitesi KBB Bölüm Başkanı Prof. Dr. Erdoğan İnal'ın e-mail adresi şöyledir:
einal@gazi.edu.tr
kanser ve kantoron otu
Çağımızın vebası kanser, herkesin yüreğini ağzına getiren tehlikeli bir
hastalıktır. Kanser'in ne kadar ağır bir hastalık olduğunu eşim kanser
hastalığına yakalanınca anladık.
Önce göğsü alındı. Sonra 6 kür kemoterapi uygulandı. Bir yıl sonra
kemiklere sıçradı. Hem radyoterapi, hem kemoterapi uygulandı. Maaselef
hiçbir faydası olmadı. Tek faydası ağrılarının azalmasıydı. Ancak kanser
vücut üzerinde yayılmaya devam ediyordu. Kemoterapi sırasında eşimin
karnında yaklaşık 25 cm büyüklüğünde bir tümor oluştu. Normal tedaviden
umudu kesmiştik.
İşte bu sırada alternatif kanser tedavisine yöneldik. A, C, E vitaminleri
ile birlikte DMSO, Beres Csep damla, Prolysin C, İmmunex gibi bağışıklık
sistemini tavkiye edici ilaç ve bitkisel destek ürünlerine yöneldik.
İşte tam bu sırada değerli dostum Gazi Üniversitesi KBB Bölüm Başkanı
Prof.
Dr. Erdoğan İnal hoca; 'Kayınpederim mesane kanseri olmuştu. Tam 7 kere
ameliyat oldu. Fakat bir türlü iyileşmedi. En sonunda birisinin tavsiyesi
ile kantaron otunu kaynatıp suyunu içirdik. 3,5 ay sonra çekilen filmlerde
ve tetkiklerde kayınpederimde mesane kanserinden eser kalmadığını gördüm.
Sen de eşine kantaron otunun suyunu içir. ' dedi.
Prof. Dr. Erdoğan İnal hocanın tavsiyesine uydum. Ozon tedavisi ile
birlikte kantaron otu suyunu eşime içirdim. Yaklaşık 50 gün sonra
karnından
alınan doku örnekleri üzerinde yapılan patalojik incelemelerde 'kanser
tümöründen' eser kalmadığını, geriye sadece yağ dokusunun kaldığını
gördük.
Eşimin kemiklerinde de mevcut olan kanser hastalığının, kemiklerdeki son
durumunu bilmiyoruz. Bu durumu ancak, kemiklerde MR çekimi sonrası
anlayabileceğiz. Ancak eşimin karnındaki o kocaman kitlede kanser
hastalığından eser kalmadı.
Kantaron otu birçok yararları bilinen bir bitkidir. 79 çeşidi olduğubelirtilmektedir.
KANTARON OTU KESİNLİKLE BAHARATÇILARDAN ALINARAK KULLANILACAK BİR BİTKİ DEĞİLDİR. ÇOK BÜYÜK DİKKATİ GEREKTİRMEKTEDİR. YAN ETKİLERİ OLAN BİR BİTKİDİR.
KANSER TEDAVİSİNDE KULLANILACAK KANTARON OTU, BAHARATÇILARDA SATILAN ÇAYLIK KANTARON OTU OLMAYIP, YURT DIŞINA İHRAÇ EDİLEN İLAÇLIK KANTARON OTUDUR. BAZI BAHARATÇILAR FIRSATTAN İSTİFADE İLE KANSER HASTASININ ÖLÜMÜNE SEBEP OLACAK ÇAYLIK KANTARON OTUNU KANSER TEDAVİSİNDE KULLANILAN İLAÇLIK KANTARON OTU DİYE SATMAKTAN ÇEKİNMEMEKTEDİRLER.
BAHARATÇILARIN, KANTARON OTUNU KANSER İÇİN KULLANILAN KANTARON OTU DİYE SİZE SATMALARI HALİNDE, O BAHARATÇI HAKKINDA DERHAL CUMHURİYET SAVCILIĞINA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNUN.
AYRICA BU TÜR BAHARATÇILARI TABİBLER ODASINA VE TARIM İL MÜDÜRLÜKLERİNE ŞİKAYET ETMENİZ HALİNDE HAKLARINDA GEREKLİ CEZA DAVALARI AÇILACAK VE HAPİS CEZASI ALACAKLARDIR.
BAZI BAHARATÇILARDA; İLK 6 AY 100 GRAM KANTARON OTU KULLANIN, SONRA 200 GRAMA ÇIKARIRSINIZ DİYE SON DERECE TEHLİKELİ TARİFLER VERMEKTEDİRLER. SİZE YAZILI BELGE VEREN BAHARATÇILARA BU BELGELER ÜZERİNDE KAŞELERİNİ VURUP İMZALARINI ATMALARINI DA SÖYLEYİN.
Kanser tedavisinde kullanılan kantaron otu, ilaç yapımı için toplanan özel bir tür olup, genel olarak yurt dışına ihraç edilmektedir.
Kantaron otunun tedariki konusunda yardımcı olabilirim. Doğru kantaron otunu kullanmamanız durumunda size hiçbir şifa vermeyecektir. Gelişi güzel baharatçılardan alınan kantaron otu güneşte kurutulan ve kanseri tedavi etmek bir tarafa tam aksine güneşte kurutulduğu için kanseri tetikleyen cinsi olma ihtimali çok yüksek olacağından kantaron otu temin konusunda Kanser-Der Kanserden Korkmayanlar Sağlık Eğitim ve Araştırma Derneği isimli derneğimizden ya da bizzat benden yardım isteyebilirsiniz.
Derneğimizi ve alternatif kanser tedavisini tanıttığımız kanserdenkorkma.com veb sitemizde daha fazla bilgiler bulabilirsiniz.
Allah tüm hastalara acil şifalar versin.
Av.İlhan Demir
Marmara Sok. 16/7 Sıhhiye/Ankara
Tel:0312-4315680 - cep: 0533 7179766 (www.cagatayyolda.net/forum/dan alıntıdır)
KANSERİ NASIL İYİLEŞTİRİRSİNİZ?
Bu muhtemelen kanser üzerine okuyacaginiz en önemli makaledir. Çalışmasına devam eden ve bunu genişleten Johanna Budwig ile bir görüşme yaptım. Ofisime döndüm ve sonunda, ne olup bittiğini tam olarak anladım ve bunu size aktarıyorum.
Önce, bir kanser hücresinin metabolizmasini tanımladığı için, Otto Warburg tıp dalında 1931 Nobel Ödülünü kazandi. O, hücrenin aniden anaerobic(oksijensiz) olduğunu ve sadece fermentasyon olarak tanımlanabilecek bir formda metabolize etmek için büyük miktarlarda glukoza (seker) gereksinim duyduğunu belirtti:
“Kanserin başlıca nedeni beden hücrelerinin normal oksijen solunumunun, anaerobic hücre solunumu ile yerdeğiştirmesidir” - Otto Warburg
Hücre, glukozu (seker; kanser sekeri sever) alır ve laktik asit salgılar, laktik asit asidik bir çevre meydana getirir.. Kanser beslenmesi için asidik bir çevreye gereksinim duyar ve bunun tersine dengeli alkali bir çevrede ise yasayamaz.
Dr. Garnett Poly – MVA için araştırmasında keşfettiği gibi, kanser ile ilgili elektriksel bir bağlantı vardır.
Çin tıbbı, yüzyıllardır (4 – 6 bin yıldır) yaşam gücünü enerji olarak tanımladı. Çinliler meridyen sisteminin haritasını çıkardı, meridyen sistemi 1994’te geleneksel tıp tarafından yeniden haritalandı (en küçük elektrik miktarını ölçen yüksek – teknolojili alet kullanarak) . Bu meridyenler boyunca bizim yaşam gücümüz yolculuk yapar: Çinlilere göre Chi (Ki) , biz bunu enerji olarak adlandırabiliriz.
1968’de canlı hücrelerin ışık ürettiği keşfedildi. Işığın miktarı hücrenin sağlığını tayin eder. Işık ne kadar parlak olursa, hücre o kadar sağlıklı olur. Ilginç, değil mi?
Ellili yillarda, Johanna Budwig kanser denklemine ekleme yapti. O, normal, sağlıklı hücrelerde “elektriksel olarak pozitif olan çekirdek ve yüksek derecede doymamış yağ asidiyle elektriksel olarak negatif olan hücre zarı arasinda bir iki kutupluluk (dipolarite) buluyoruz” dedi.
O, “Elektronların oksijene büyük ilgisi var, oksijeni seviyorlar. Elektronlar oksijeni çekiyor ve nefes alıp vermemizi canlandırıyorlar.” diye devam ediyor. “Nefes alma” ile, Budwig her canlı hücrede yaşamın nefesinden sözediyor.
Şimdi, sağlıklı bir hücrenin resmine sahibiz, normal bir tarzda büyüyen, gelişen ve kendi kopyasını yapan bir hücre. Sonra Budwig, öncelikle hücre zarındaki değişimleri tanımlayarak kanserin oluşumunu tanımlamaya devam ediyor.
Hücre zarı lipidler veya yağlardan oluşur. Budwig’in sözünü ettiği yüksek derecede doymamış yağ asidi omega – 3 yağ asitleri olarak adlandırılır. Bunlar “balık yağları” ile ilgilidir, geleneksel tıp bile bunu tavsiye eder. Amerika’da bir dizi balık yağı satmayan bir eczane bulamazsınız. Bu yağlar ayrıca başka gidalarda da bulunur, ama en çok ketende (keten tohumu) bulunur.
Bir hücre duvarındaki başka bir lipid de kolesteroldur. Ve siz bunun korkunç bir şey olduğunu düşünürsünüz. Hücrelerinizin her birindeki kolesterol hücre duvarı içinde “hidrofobik” bir bağ oluşturur. Hidrofobik “sudan korkan” anlamına gelir. Bu, hücrelerimizin bu fonksiyonunu tanımlamak için hoş bir yoldur, ancak yaşamlarımızda bu, basitçe bir yağmurda erimememizin veya duş aldığımızda çözülmememizin nedenini belirtir. Hücrelerimiz suya direnç gösterir. bu direnç olmasaydı, suda – çözünür olurduk ve bir yağmurda çözünürdük.
Bu ülkede diyetlerimiz bu yüksek derecede doymamış yağ asitlerinden yoksundur ve trans yağlar (veya kismen hidrojene edilmiş yağlar) olarak bilinen insan yapımı yağları aşırı miktarda içerir. Bu yağlar (hidrojene yağlar) kolesterole çok benzer ve bedenlerimiz farkı anlayamaz. Bu yağlar hücre duvarlarımıza girer ve elektrik yükünü bozar. Elektrik yükü olmayınca, hücrelerimiz boğulmaya başlar. Oksijen olmayınca, hücrenin bunun yerine koyabileceği tek yol anaerobic olarak solunum yapmaktir.(Bunlar ayrıca çok dayanıklı yağlardır ve 20 – yıllık raf ömürleri vardir. Bunlar hücresel değişim işlemini engeller veya besinleri içeri almayı ve atıkları dışarı atmayı önler. Trans yağlar ayrıca Tip II diabetlerden sorumludur, çünkü insulin çok büyük bir moleküldür, kolesterol olmayan ve insan yapımı yağlarla oluşturulan hücre duvarından geçmesi çok uzun sürer.)
Neler olduğunu görüyor musunuz?
Bir dakika diyetlerimize bakalım. Bir naturopat ile markete gittim, yanında çok küçük elektrik miktarlarını ölçen bir alet vardı. Bu alet o kadar hassastı ki, gitmeden önce meridyenlerimdeki ve akupunktur noktalarındaki yükleri ölçtü.
Markette, çesitli gıdaların içindeki enerjiyi ölçtü. Evet, her şeyin enerjisi var ve daha iyi bir gıdanın daha fazla enerjisi vardır. O bana organik sebzelerin geleneksel olarak üretilmiş sebzelerden daha fazla enerjiye sahip olduğunu gösterdi. Dışarı çıktığımızda, aldığımız birkaç kutulanmis sebzeyi açtı. Taze fasulye ve domatesin (ikisi de kutulanmış) kuşkonmaz ve kutulanmış meyvelerden daha fazla enerjisi vardı. O, domates ve taze fasulyenin kutulanmış olarak alınabilecek tek sebzeler olduğunu söyledi.
Yaşam elektrikseldir. Doğulu hekimlere göre, hastalık enerji akışındaki blokaj veya bozulma ile başlar. Bu ülkede, hastalık belirtilerle başlar. Enerji akışındaki blokaj veya bozulma, belirtilerden 7 veya 8 adım öncedir. Böylece, tahmin edebileceğiniz gibi, Dogu’da koruyucu hekimlik uygulanır ve burada, batıda geleneksel tıp uygulanır.
Küçük kanser hücremize ve Dr. Budwig’e geri dönersek: O, bir hücrenin elektriksel yükünü kaybetmesinin bir çok nedeni olduğunu, ama fıstık yağının (peanut butter) kanserli hücrenin çok genel bir nedeni olduğunu belirtiyor. Buna inanabilir misiniz? Fıstık yağı gibi basit bir şey kansere neden oluyor? Çoğu fıstık yağları hidrojene edilmiştir. Neden? Ayrılmasını (ayrışmasını) önlemek için. Doğal fıstık yağlarınıza gidip bir bakın. Çoğu buzdolabında tutulur, çünkü bu ayrışmayı önlemek için onların uyguladığı bir şeydir.
Budwig ayrıca, kemoterapi nedeniyle oluşan ikincil/paralel (collateral) hasarları tanımlayarak devam ediyor. O, kemoterapinin de sağlıklı hücrelerde bu enerji kaybına neden olduğunu söylüyor; kemoterapi ve radyasyon sağlıklı hücrelerdeki normal enerji akışını tahrip ederek, onları kanserli olmaya hazır hale getiriyor. Budwig, daha sağlıklı hücrelerin iyileşmesi üzerine odaklanacaklarına, kanser hücrelerini çoğalttıkları için kanser endüstrisine karşı çıktı. Başka bir deyişle, sağlıklı hücreleri koruyun, özen gösterin ve kanser kendi kendini iyileştirir diyordu.
Bu kemotoksik ilaçları araştıran ve ürettiren Kanser Araştırmaları Merkez Komitesi, onların endüstrisini yaralayan bu kadının etrafta dolaşıp bu beyanatları vermesinden hoşlanmadı ve yalanlar söylediği, iftira attığı ve bu olaganüstü ilaçlari yapan bu mükemmel insanlari incittiği için Budwig’e karşı dava açtılar. Mahkemede, yargıç, her iki tarafın ifadelerini inceledikten sonra, kanser araştırıcılarını bir kenara çekti ve onlara bu kadının üzerine gitmemelerini söyledi. Mahkeme, yönetici yargıcın sözlerini kaydetti: “Doktor Budwig’in dökümanları ve raporları kesindir. Bilimsel dünyada bir skandal olacakır, çünkü halk kesinlikle Doktor Budwig’i destekleyecektir.”
Bunun önemini anlıyor musunuz? Bu kadın kanseri iyileştirmek için dökümante edilmiş bir yönteme sahipti ve tibbi topluluk buna sahip değildi. Onlar kanser hücrelerini öldüreceklerdi, ama onu tedavi edemeyeceklerdi. Budwig sadece diyet ile kanserin iyileştirilebileceğini bildiriyordu.
Üzücü gerçek şu ki, bilim kanser/yağ bağlantısını yıllardır biliyordu. Budwig’in araştırmasından yıllar önce, onlar yağda bir şeyler olduğunu biliyordu. Onun ilk çalışmasından yıllar sonra, çok yağ içeren diyetin kansere götürebileceğini artık biliyoruz. Ayrica, Akdeniz diyetinin % 60 yağ içerdiğini biliyoruz, ancak onlarda çok az kanserli oranı olduğu da biliniyor.. Buradan, tüm yağların aynı durumda olmadığını öğrenmiş oluyoruz. Çünki Akdeniz diyeti zeytinyağı ağırlıklıdır.
Ve şimdi, omega – 3 yağ asitleri olarak tanınan yüksek derecede doymamış yağ asitlerini biliyoruz. Bunlar ayrıca Temel Yağ Asitleri (EFAs - Essential Fatty Acids) olarak adlandırılır. Bunlar temel olarak adlandırılır, isteğe bağlı oldukları için değil, bunlar isteğe bağlı/seçmeli değildir. Bunlar sağlık için zorunludur, çünkü beden bunları kendisi yapamaz.
Zamanın başlangıcından beri bunlar sağlık için zorunlu olsa da, ancak son zamanlarda, Omega 3 yağ asitlerinin insan sağlığı için önemi tartışılmaktadır.
(Çeviri; Saffet)
Kaynak: http://www.mnwelldir.org/docs/cancer1/budwig.htm http://home.online.no/~dusan/diseases/cancer/cancer_dr_budwig.html Dr.Johanna Budwig’in önerdiği Diyet:
Blendirinize aşağıdaki maddeleri koyun:
1 bardak organic(kimyasal katkı bulunmayan) ev peyniri(az yağlı, çok sert olmayan, en iyisi evde kendinizin yaptığı) veya ev yoğurdu
2-5 çorba kaşığı keten tohumu yağı
1-3 çorba kaşığı taze öğütülmüş keten tohumu
Kitleyi yumuşatmak için yeteri miktar su
Küçük bir arnavut biberi
İsteğe bağlı:
Az bir miktar sarmısak
Az bir miktar kırmızı biber
Bu karışımı blendırda çok yumuşak oluncaya kadar karıştırın
Hergün isteğinize uygun bir miktarı yemeye devam edin.
Keten tohumu yağı(Bezir yağı) diyetini ilk defa gündeme getiren Dr. Johanna Budwig bir Alman biyokimyacı ve katı ve sıvı yağlar üzerinde uzmandır. Uluslar arası pekçok kanser araştırmacısı Dr. Budwig’in önerdiği diyeti olumlu karşılamıştır. Bunlardan biri olan Dr Dan C. Roehm şöyle iddia etmiştir.”bu diyet, diğer diyetlerden kat kat üstün ve anti kanser diyeti olarak çok başarılıdır.”
Budwig’in düşüncesine göre; diyet hem durdurucu(önleyici) , hem de tedavi edici olmalıdır. Kanser oluşumunu teşvik eden ve diğer pekçok kronik hastalıklara neden olan Oksidas oluşumunun sorumlusu ise linolik asidin yokluğudur.
Faydalı oksidas fermentleri etleri korumak için kullanılan nitratlar ile ve gıdalardaki yağların yüksek sıcaklıkta ısıtılmaları veya kaynatılmaları ile yok edilmektedir.
Teori şöyledir: Organizmadaki oksijenin kullanımı, yağları suda eriyebilir yapan ve peynirde, cevizde, soğanda, prasada, sarmısakta ve bilhassa ev peynirinde mevcut olan sülfirik içeriğinin protein bileşenleri tarafından uyarılabilir.
Hücre solunumunun fermentleri yüksek derecede doymamış yağ asitleri ile yakından ilişkilidir. Burada söz konusu olan yağlar yüksek linolik asit içeren rafine edilmemiş ve soğuk pres edilmiş yağlardır. Bu yağların dışındaki yağların tüketilmesi ise faydadan çok zarar verir.
En iyi kombinasyon, ev peyniri ve keten tohumu yağıdır. Keten tohumu taze ürün olmalıdır. Hurma, incir, armut, elma ve üzüm gibi doğal şeker içeren karbonhidratlar da diyetin içindedir. Bal da faydalıdır. Sentetik Avitamin preparasyonlarının çoğu kötüdür. Çünki oksidasyon ürünleri içerirler, fakat havuçtan oluşturulan provitamin karoten tüketilebilir. B Vitaminin, yayık ayranı, yoğurt ve doğal maya ile alınması faydalıdır.
Önerilen diyet her çeşit kronik hastalıklar için bilhassa kalp hastalıkları, sinir bozuklukları, mavsal iltihapları ve habis urlar için ilaç olarak gösteriliyor. İşitme ve görme bozukluklarını iyileştiriyor. Çocuk ve bebekler için ideal bir besleyicidir. Bu diyetin laktik asit fermentleri ile desteklenmesi ile etkinliğinin arttırılabileceği ifade edilebilir.
Bu diyette yasak olan gıdalar:
1-Şeker mutlak olarak yasaktır. Taze sıkılmış diğer sebze/meyve sularını tatlandırmak için üzüm suyu eklenebilir.
2-Diğer yasaklar:
Tüm hayvani yağlar
Tüm salata yağları(piyasadaki mayonezler)
Kimyasal katkılı ve hormonlu bütün etler
Tereyağlar
Margarinler
Koruyucu katkı maddeli etler(koruyucular keten tohumu yağının metabolize olmasını bloke eder)
Faydalı uygulamalar:
1- Havuç, kereviz, elma ve kırmızı pancar gibi sebzelerin taze sıkılmış suları
2- Günde 3 defa nane, kuşburnu veya üzüm çayı isteğe bağlı olarak balla tatlandırılabilir. Bir bardak çay öğlenden evvel içilebilir.
GÜNLÜK PLAN
Kahvaltıdan önce- Bir bardak tatlı yoğurt veya lahana suyu alınır.
Kahvaltı- 2çorba kaşığı keten tohumu yağı ve balla kaplanmış mısır gevreği ve mevsimine göre kiraz, çilek, kayısı, şeftali ve rendelenmiş elma gibi yaş meyve. Hergün çeşni değiştirilebilir. Kabuklu kuru yemişler ve özellikle yer fıstığı yenmeyecek.Bitki çayları veya siyah çay.
Sabah çayı(saat10) - Bir bardak taze havoc suyu, elma, kereviz veya pancar-elma suyu alınır.
Öğle- Yoğurtlu çiğ salata-Keten tohumu yağlı mayonez. Yeşil salatalara ilave olarak rendelenmiş şalgam, havoc, yer lahanası, turp, lahana veya karnabahar. Ayrıca maydanoz eklenebilir.
Öğleden Sonra-(saat 16) küçük bir bardak taze sıkılmış meyve suyu ile birlikte 1-2 çorba kaşığı bal ve keten tohumu karışımı.
ZEYTİNYAĞI mucizesi!
Egzoz gazları, fabrika bacalarının kustuğu kanserojenler, içme sularımıza karışan sanayi atıkları, bir yandan da belediyelerin temizlemek için suya kattıkları klor, fast food gıdalardaki, hazır yiyeceklerdeki tehlikeli katkı maddelerine karşı elimizde iki silah var: EKMEĞİMİZ ve ZEYTİNYAĞIMIZ
Doktor İlhami Güneral, bugün dünyanın en önemli kanser ilacı olarak kabul edilen köpekbalığı kıkırdağının Küba'nın ihracat kalemleri arasında ilk sırada yer alışını gülümseyerek karşılıyor. Köpekbalığından çıkarılan squalene adlı madde sızma zeytinyağında bol miktarda bulunuyor. Günde 100 cl. Zeytinyağı tüketimi ile köpekbalığı kıkırdağından alınacak kadar squalene alınır...
Dr. İlhami Güneral ile sürdürdüğümüz dizinin beşinci gününde ülkemizde de bol miktarda bulunan, ancak ne yazık ki yeterince tüketmediğimiz zeytinyağı birinci tartışma konumuzu oluşturuyor.
Bu konuşma sırasında Dr. Güneral, Dr. Klinkhamer'in şu sözünü anımsamadan edemiyor: 'Büyük ilaç firmaları, havucun ya da baklanın sağlık yönünden değerini araştırmayı istemezler. Zira kendi ürünlerine büyük yatırımları vardır. Para musluğu neredeyse, ilgi ve araştırma da o tarafta. Böylece anlaşılıyor ki, konvansiyonel tıbbın kanser problemini çözmesi olanaksızdır'
Köpekbalığı kıkırdağı yerine ZEYTİNYAĞI
Dr. Güneral, zeytinyağının da ABD'de unutturulmak istendiğini anlatıyor. Biz de bir süre önce İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından yayımlanan 'Tarihten Günümüze İzmir Mutfağı' adlı kitabımızda, zeytinyağının Akdeniz'in bir mucizesi olduğunun altını çizdiğimizi söylüyoruz. Gerçekten de, Akdeniz'de kalp krizleri ve kanser dünya ortalamalarının çok altındaydı.
Konuşmamızda hem fikir olduk ki, egzoz gazları, fabrika bacalarının kustuğu kanserojen- ler, içme sularımıza karışan sanayi atıkları, bir yandan da belediyelerin temizlemek için suya kattıkları klor, fast food gıdalardaki, hazır yiyeceklerdeki tehlikeli katkı maddelerine karşı elimizde iki silah vardı: Ekmeğimiz ve zeytinyağımız... ikisine de çok iyi sahip çıkmalıydık.
Bir süredir gazetelerde ilanlar çıkıyor, TV'lerde haberlerini izliyoruz. Köpekbalığı kıkırdağı AIDS ve kansere iyi gelmektedir, hatta önleyicidir. Doktor Güneral'e soruyoruz:
- Köpekbalığı kıkırdağı gerçekten önleyici mi?
- Evet önleyicidir. Köpek balığı karaciğerinde bulunan Squalene maddesi tümörlerin yok edilmesinde yapıtaşı niteliğindedir. Bu madde bazı böceklerde ve karıncalarda da vardır. Squalene kanser tedavisinde başarı ile kullanılmaktadır. En önemli üreticisi Küba'nın da önemli bir zenginlik kaynağıdır. Ancak unutmayınız ki bu maddenin en çok bulunduğ madde ise bizim sızma, geleneksel yöntemlerle çıkarılmış zeytinyağıdır. Zeytinyağında yüzde 2 oranında Squalene bulunur. Günde en az 100 cl. Zeytinyağı tüketen bir kişi gerektiği kadar Squalene almış olur. Amerikan Tabipler Birliği'nin yayınladığı Archive of Internal Medicine Dergisi'nin 12 Ocak 1998 sayısında çıkan bir makale hayati bilgiler içeriyor. İsveç'teki Karolinska Enstitüsü'nden başta Dr. Alicya Wolk olmak üzere 8 bilim adamının yıllar süren 61.471 kadın üzerinde yaptıkları araştırma da şu çok önemli sonucu vermiştir: Zeytinyağı kanser riskini yüzde 50'ye yakın azaltmaktadır. Buna mukabil soya, mısır, ayçiçek yağları, hayvani yağlar ve margarinler kanser riskini yüzde 69 yükseltmektedir. O nedenle buğday kadar önemli olan zeytinyağının tüketiminin artmasına çalışmamız gerekiyor.
Yüksek ateş tedavisi
İki yıl kadar önce Rusya'da bir grup hekimin kanserli hücreleri yüksek ateş tedavisiyle öldürdüğü iddia edilmiş, ancak başta Türkiye'deki 'ortodoks' hekimler tarafından bu iddia kabul görmemişti.
Dr. ilhami Güneral ile yaptığımız söyleşi de bu konuyu da gündeme getirdik. Güneral bu yöntemin de doğru bir yöntem olduğu kanısında, ancak sadece Ruslar'ın bildiği iddiasına katılmıyor. Bakın uzmanımız bu konuda neler diyor:
-Bu iddialar doğru mudur?
-Kanser hücreleri 42 derecenin üzerindeki ısıya dayanmaz ve ölür. Bu, ta Mısırlılar zamanından beri bilinen ve tedavi maksadıyla uygulanan bir yöntemdir. Günümüzde bu uygulamalar daha bilimsel yöntemlerle, lokal olarak iyi odaklanmış, ultrason, mikro dalga ve radyo dalgalarıyla yapılır. Kanser kitlesi 42-44 C dereceye kadar ısıtılır ve böylece sağlıklı komşu dokulara zarar vermeden tümör kitlesi tahrip edilir.
- Türkiye'de neden uygulanmıyor?
- Bu kadar sade, böylesine etkili ve zararsız bir kanser tedavisi, ne yazık ki, ülkemiz onkologları tarafından ya bilinmediğinden, ya da ilaç firmalarına sadakatten kanser hastalarına ulaşamıyor. Yüksek ateş şokunun kanseri tedavi etmesi yanında, koruyucu niteliğini de gösteren çok parlak bir örnek verelim: Bundan 50 yıl kadar önce Orta İtalya'da Pontine Bataklığı diye anılan ve adeta sıtma tarlası olan bir bölge vardı. 500 kilometrekarelik bir bölgede hemen herkes sıtma geçirmekte ve bu hastalığın sık sık nükseden yüksek ateş krizlerini yaşamaktaydı. Fakat bu bölge yerlileri arasında hiçbir kanser olayı saptanmamıştı. Görüldüğü gibi yüksek ateş kanseri önleyici bir etken…
Dr. Güneral'dan kanserlilere tavsiyeler...
1) Gün boyu, susadıkça, evde yapılmış fazla koyu olmayan sebze çorbaları ve taze sıkılmış sebze ve meyve suları içiniz. Bu vücudunuza gereken vitamin, mineral ve enzimleri depolar ve ayrıca vücudu toksinlerden temizler.
2) Ne içmede ne de pişirmede asla klorlu olabilecek su kullanmayın. Özellikle pişirme sırasında klor yoğunluk kazanabileceğinden daha da tehlikeli olabilir.
3) Gıdalarınızı paslanmaz çelik ya da cam kaplarda pişirin. Az su kullanın. Düdüklü tencere, mikro dalga fırını ve alüminyum kap kullanmayın.
4) Alkollü içki kullanmayın. Yoğun sigara dumanı olan yerlerden kaçın.
5) Rafine besinler ve muamele görmüş gıdaları kullanmayın. Yedikleriniz ne derecede doğal ve taze iseler o kadar yararlıdırlar.
6) Toksik maddelerle ilaçlanmış sebze ve meyveleri kullanmayın. Bahçeniz varsa bu ürünleri kendiniz yetiştirin.
7) Tuzu azaltın ve iyotlu tuz kullanın.
8) Patates, kuru fasulye, fındık, yeşil sebzeler gibi potasyum yönünden zengin gıdalar alın...
9) En az 8 saat uyuyun. Gündüz ara sıra dinlenin. Elinizden geldiğince hareketli olun.
10) Bitki çayları için, kekik, kuşburnu, ıhlamur, adaçayı gibi,
11) Beyaz ekmek yerine, çavdar, yulaf, kepek ekmeği ve bulgur kullanın. Esmer pirinç de tavsiye edilir.
12) Sadece koyun sütünden yapıldığına inandığınız peynir ve yoğurtları yiyin.
13) Taze meyve yerken, içerdiği şeker düzeyine göre elma, armut ve portakal gibi iri meyveler günde 3-4 tane, çilek, vişne; kiraz ve ahududu gibi meyveler 150/200 gram yenebilir.
14) Zeytinyağı kullanın.
15) Taze olarak beyaz etli derin su balıkları yiyin.
16) Kuzu eti ve ciğeri yiyin.
17) Kavrulmamış kayısı çekirdeği yiyin
18) Bol bol ısırgan otu yiyin... Tohumunu balla karıştın, kendisini börek ya da salata şeklinde yiyin.
19) Acı biber dışındaki baharatları kullanabilirsiniz.
20) Soğan ve sarımsağı da bol bol tüketin...
Çok uzaktı, sadece başkalarının yaşadığı, 'allah sabır versin' dedirtendi bana, acımaz ama yinede üzülürdüm yaşananlara ve bunu bizzat yaşayanlara.
Insan kanser olunca sadece kendi değil tüm ailesi de oluyor çünkü. Ölüm bedende değil sadece. Sevgi dolu bir ailenin göçüşünü izlersin elin kolun bağlı artık hiç bir zaman müziğin olmadığı, zoraki gülümseme dışında kimsenin kahkaha atmadığı bir yuva oluşur o şen şakrak ev. Çırpınışlar faydasızdır çoğu zaman çünkü son zaten belirlenmiştir tanrı tarafından.
Kim ne derse desin, acıdır bu şekilde ölmek, hiç bir zaman kabullenmez insan. Ama yinede Allah sabrını veriyor verdiği acının, kısacası kimse ölenle ölmüyor, hoş bazen yaşayanlarda gerçekten yaşıyormu diye merak etmiyorum değil. Allah tüm hastalara acil şifalar versin diyorum. Ölümcül hastalarada sabır ve dayanacak güç..
Buda bizim için var olan bir sancı...Yaşamayan bu konuda sadece duyguları doğrultusunda konuşabilir...Yaşayanlarsa bazen isyan eder niye ben diye...Bazen de kabullenir ve teslim olur...Bazıları ise isyanını bastırmasını aklı ve yüreği yolu ile bilir ve direnir...Mücadele eder...Ben herkes gibi sonumu bilmiyorum ve bunada eğer Allah yazmamışsa yenilmeyecem der...Kader, evet vardır...Alın yazısı ne ise onu görmek...Ama inanç, akıl ve yürekle her şeyin iyisini ve güzelini istemek ve çaba sarf etmek...Teslimiyet sadece korkakların yapabileceği bir şeydir...Ne kadar uzun yaşadığımız önemli değildir...Yaşadığımız sürenin kalitesi önemlidir...Faydalı olabilmek, insan olabilmek çok önemli...Allah herkese bir nefeslik ömürler verir...Bu nefes bazen uzun soluklu olur, bazen kısa soluklu...Hayır da, şer de Allahtandır demek ama insan gibi yaşamak...
kalıtım önemli bir faktör.
neden beni buldu gibi sama sapan sorularla kendinizi daha da güçsüzleştirmeyin.
milyonlarca insan bu hastalıklı hücrelerle yaşıyor bir şekilde.
ve bundan daha acı veren hastalıklar da var.
tedavi sürecindeyse pozitif olmak ve etrafınızda pozitif insanları barındırmanız gerekiyor.
ağlayan sızlayanları kalp kırmak pahasına uzaklaştırın etrafınızdan.keyif veren insanları artırın.keyif veren yerlere gibin.kaygılarınızı atıp teslim olun o büyük güce.
veren O,vardır bir sebebi.ve dilerse yine üzerinizden alacak da ancak O'dur.
kimsenin ümitle bakmadığı bir anda şaşırtabilirsiniz insanları.Ol der ve oluverir.bu kadar.
güzel düşünün.bu en büyük ilaçtır.
sonra gülmeyin ama kaplumbağa kanı.
evet. bu gerçekten etkili.
rahatsızlıların geneli akılda başlar ve akılda biter.
aklınıza mukayyet olun.gerisi gelir.
An gelir, gülümseyerek karşılamayı öğreniyor insan...