İbn Ömer anlatıyor: “Bir gün Allah Resûlü (sav) (benim de aralarında bulunduğum bir topluluğa), “Bana bir ağaç söyleyin ki o ağaç Müslüman’a benzer, Rabbinin izniyle her zaman meyve verir ve yap rakları da dökülmez.” buyurdu. İçimden, “Bu, hurma ağacıdır.” demek geldi. Fakat orada Ebû Bekir ve Ömer varken konuşmayı uygun bulmadım. Ancak onlar da konuşmayınca Allah Resûlü, “Bu, hurma ağacıdır.” buyurdu.”
Ömer b. Hattâb’ın naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: " “Ameller niyete göredir. Herkes sadece niyetinin karşılığını alır. Kim Allah ve Resûlü için hicret ederse, hic reti Allah ve Resûlü’nedir. Kim de erişeceği bir dünyalık veya evleneceği bir kadından dolayı hicret ederse, onun hicreti de hicretine sebep olan şeydir.
Abdullah b. Ömer’in (ra) işittiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: " “Hepiniz sorumlusunuz ve hepiniz yönettiklerinizden mesulsünüz. Devlet başkanı bir sorumludur ve yö nettiklerinden mesuldür. Evin beyi bir sorumludur ve yönettiklerinden mesuldür. Evin hanımı da bir so rumludur ve yönettiklerinden mesuldür. Hizmetçi de efendisinin malı üzerinde bir sorumludur ve yönet tiklerinden mesuldür.”
Hicret” sözlükte kişinin başkasını el, dil veya kalben terk etmesi manalarına gelir.1 Terim olarak “Hicret: Peygamberimizin (s.a.v.) Mekke'den Medine'ye göç etmesidir.
Ömer b. Hattâb’ın naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Eğer siz gereği gibi Allah’a tevekkül etmiş olsaydınız, tıpkı sabahleyin kursakları boş olarak çıkıp (akşam) doymuş bir şekilde dönen kuşların rızıklandırıldığı gibi sizler de rızıklandırılırdınız.”
Enes b. Mâlik anlatıyor: Resûlullah (sav) bana dedi ki: " “Evlâdım! Eğer kalbinde hiç kimseye karşı hile olmadan sabaha ve akşama erişmeyi başarabilirsen bunu yap. İşte bu benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimi yaşatırsa beni sevmiş olur, kim de beni severse cen nette benimle birlikte olur.”
Abdullah b. Amr’dan nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Merhametliler, Rahmân’ın merhamet ettiği kimselerdir. Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin! ‘Rahim’ Rahmân’(dan) bir bağdır. Kim onunla irtibatını sürdürürse Allah da onunla irtibatını sürdürür; kim de onu koparırsa Allah da o kimseyle ilişkisini koparır.” (T1924 Tirmizî, Birr, 16)
Hz. Âişe’den nakledildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Nikâh benim sünnetimdir. Kim benim sünnetime uygun davranmazsa benden değildir. Evlenin. Çünkü ben (kıyamet günü diğer) ümmetlere karşı sizin çokluğunuzla iftihar edeceğim...” (İM1846 İbn Mâce, Nikâh, 1)
Abdullah (b. Mes’ûd) anlatıyor: Biz Hz. Peygamber’in (sav) yanında olan ve evlenme imkânı bulamayan gençlerdik. Resûlullah (sav) bize şöyle buyurdu: “Ey gençler! Evlenme imkânı bulanınız evlensin. Çünkü evlenmek, gözü haramdan çevirmek ve iffeti korumak için en iyi yoldur. Evlenme imkânı bulamayan da oruç tutsun. Çünkü orucun, kişi için şehveti kesme özelliği vardır.” (B5066 Buhârî, Nikâh, 3)
Hz. Âişe’den nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “İyi erkeklerle iyi kadınları (birbirleriyle) evlendirin.” (DM2212 Dârimî, Nikâh, 10)
Ebû Hüreyre’den (ra) nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Bir kadınla dört şeyden dolayı evlenilir: Malı, soyu, güzelliği ve dini için. Sen dindar olanını seç ki iki elin bereket görsün.” (B5090 Buhârî, Nikâh, 16)
Hz. Âişe’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Birlikte olacağınız eşler konusunda seçici davranın, denginizle evlenin. (Kızlarınızı da) emsalleriyle evlendirin.” (İM1968 İbn Mâce, Nikâh, 46)
Ebû Hâtim el-Müzenî’nin naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Dinini ve ahlâkını beğendiğiniz bir kimse size (dünür olarak) geldiğinde onu (kızınızla) nikâhlayın. Böyle yapmazsanız, yeryüzünde fitne ve bozgunculuk çıkar...” (T1085 Tirmizî, Nikâh, 3)
Sâlim b. Abdullah’ın, babasından (Abdullah b. Ömer’den) (ra) naklettiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Yağmur ve nehir sularıyla sulanan veya kendiliğinden sulanan (mahsuller)de zekât miktarı onda bir; (hayvanlarla veya kovalarla) sulanan (mahsuller)de ise, yirmide bir oranındadır.” (B1483 Buhârî, Zekât, 55)
Hz. Âişe diyor ki, “Allah Resûlü’nü (sav) şöyle derken işittim: ‘Üzerinden bir yıl geçmeyen mal zekâta tâbi değildir.” (İM1792 İbn Mâce, Zekât, 5)
Muâz (b. Cebel) anlatıyor: “Allah Resûlü (sav) beni (Yemen’e vali olarak) gönderirken şöyle buyurdu: ‘...(Zenginlerin) mallarının en iyisini zekât olarak almaktan kaçın. Mazlumun bedduasından da sakın. Çünkü mazlumun duasıyla Allah arasında perde yoktur.’” (M121 Müslim, Îmân, 29)
Ebû Hüreyre’nin naklettiğine göre, Allah Resûlü (sav) kendisine ilk ürün getirildiğinde şöyle buyururdu: “Allah’ım, şehrimizde (Medine’de) meyvelerimizde ve ölçeklerimizde bereket üstüne bereket ver!” (M3335 Müslim, Hac, 474)
İbn Abbâs’ın naklettiğine göre..., Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Sizden biri yemek yediği zaman, ‘Allah’ım, bu yemeği bizim için bereketli eyle ve bize bundan daha hayırlısını ikram eyle.’ desin.” (D3730 Ebû Dâvûd, Eşribe, 21)
vahşî b. Harb’in, babası aracılığı ile dedesinden naklettiğine göre, Hz. Peygamber’in (sav) ashâbı, “Ey Allah’ın Resûlü, yiyoruz ama doymuyoruz!” deyince Peygamber Efendimiz, “Ayrı ayrı yiyor olmalısınız.” demiş, onlar, “Evet” deyince ise şöyle buyurmuştu: “Yemeği topluca yiyin ve (başlarken) Allah’ın adını anın ki, bereketli olsun.” (D3764 Ebû Dâvûd, Et’ıme, 14; İM3286 İbn Mâce, Et’ıme, 17)
Evet, bereket ancak O’nunla kâimdir ve Kerem Sahibine bağlanmayan her niyetin semeresi kısırlığa mahkûmdur. İnsa noğlu Allah Resûlü’nün dilinden dökülen şu düsturu unutmamalıdır: “Be reket Allah’tandır.”2
Ebû Hüreyre’nin bildirdiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Bir kimse camiye gitme niyetiyle evinden çıktığında, attığı bir adımla kendisine bir sevap yazılır, diğer adımıyla bir günahı silinir.” (N706 Nesâî, Mesâcid, 14; HM8240 İbn Hanbel, II, 320)
“Mescide giderken ve ailemin yanına dönerken attığım her adım karşılığında Allah’tan ecir ve sevap umuyorum.” Bunun üzerine Nebî (sav), “Allah bütün bunları sana verdi.15 Hakikaten, hesap ettiğin (Allah’tan umduğun) şey senindir.” buyurur.16
Allah Teâlâ’nın, “Ben Allah’ım. Ben Rahmân’ım. (Ana) rahmini ben yarat tım. Ona kendi (Rahmân) adımdan ad verdim. Kim akrabalık bağlarını gözetirse ben de onu gözetirim. Kim de akraba ile bağını keserse ben de onunla bağımı keserim.”10 buyurduğunu dile getiren Peygamber Efendimiz, bu bağın ar kasındaki mânevî güce işaret eder gibidir aslında. Bu güç, Rahmân olan Allah’ın inayetidir.
Hırsızlık yapıldıktan sonra sadece failin cezalandırılması yönünde atılacak bir adım suçu önlemeye yetmeyecektir. Kişiyi hırsızlığa iten sebepler araştırılma lı, bu sebeplerin ortadan kaldırılmasına çalışılmalıdır. Bu konuda tek tek bireylere, bir bütün olarak topluma ve devlete düşen görevler vardır. Suçu önleme konusunda atılacak en önemli adım, küçüklükten itibaren birey lerin bu yönde eğitilmesidir. Nitekim Hz. Peygamber çok küçük bir eşya yı çalmanın bile Allah’ın gazabına sebep olacağını belirtmiş ve “Allah bir yumurta çalıp da eli kesilen ve bir urgan çalıp da eli kesilen hırsıza (bile) lânet eder.”34 buyurmuştur.
Ebû Hüreyre’nin (ra) naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “Yüce Allah, ‘Ben salih kullarım için cennette hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği ve hiçbir insanın hayal edemeyeceği birtakım nimetler hazırladım.” (B3244 Buhârî, Bed’ü’l-halk, 8)
“Her peygamberin ümmeti için yaptığı bir dua vardır. Ben duamı kıyamet gününde ümmetime şefaat için sakladım.”42 cümlesi, ümmetinin selâmeti için geleceğe uzanan ölümsüz arzusunun ötelere taşınmasıydı.
herkes mutlu onlara şimdi mutlu olmayı garanti eden biri olabilirdi
çamurdan bir kuşa üflerdi kuş uçardı insanlar iyileşirdi
peki neden cehenneme inanalım bu mutlu dünyada neden cennete inanalım
sadece korkmak için mi
kuşa üflemediğini düşün kuş uçmuyor insanların inancı da zayıf
şimdi herkes zengin inanan biri fakir ekmeği bile yok aç
yarım hurmayla da olsa cehennemden korununuz o da yoksa güzel bir söz söyleyiniz ateşten korunmak için ya cehennemden cehennemliklerin yiyecekleri dünyaya damlasaydı dayanamazdınız geçim kaynaklarımız mahvolurdu yiyeceği zakkum olan nasıl dayanacak
şimdi kat kat arttırılmış faiz yemeyin şimdi düşün ki en hafif cehennem cezası iki ateşten ayakkabı giymek
sen o fakir insana umut ol sen herkesin hak ettiği bir güzellikten söz et kendin şimdi şimdi sen dilenen birinin cennetlik olduğunu da aç oku yine
mescitleri de sadece en faziletli iyi insanlar yapar
kıyamette ise birine şunu birine bunu diyen ikiyüzlüler de olacak
faziletlerin en büyüğü affetmek değil mi öyle evet
ne açıdan affettiniz ki beni şimdi ben de inanıyorum "kuşa bile"
Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Cennete, kalpleri kuş kalbi gibi (saf ve hassas) olan insanlar girecektir.” (M7162 Müslim, Cennet, 27)
İbn Abbâs’ın (ra) naklettiğine göre, Resûlullah (sav) Muâz b. Cebel’i Yemen’e gönderirken şöyle buyurmuştur: “...Mazlumun bedduasından sakın. Çünkü onunla Allah arasında perde yoktur.” (B1496 Buhârî, Zekât, 63; M121 Müslim, Îmân, 29)
bence o mu belki benim sevdiğim şarkıyı seviyor olsa ama hoca da okuyor hocanın okuduğunu biz dinlemiştik o gece biraz aynı mekanda başkasından yine de ama mümkün mü bir yerde sahne alması
alıyorsa herkes mutlu mu ben gitsem mutlu olur muydum kendisi yeterince mutlu mu
hangi kadın isa'nın ihaneti tablosunu sevmez ki zaten bence ben o şarkıyı okumasa mıydım
yine de neden bankamatikte şifremi biliyordu hangi noktada ben elazığ'a kuran yollamaktan vaz geçtim
ne açıdan biz şimdi aynı yoldayız gerçi pek çok komşumuz var
olabilir gerçi neden yalan olsun böyle birisi ben miyim SES KÜTLESİ DUYAN
Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: “(Şayet) biriniz, mali imkânlar bakımından ve bedenen kendisinden daha iyi durumda olanlara (imrenip) bakacak olursa; bir de (bu yönlerden) kendisinden daha kötü durumda olanlara baksın!” (B6490 Buhârî, Rikâk, 30; M7428 Müslim, Zühd, 8)
Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Münafığın alâmeti üçtür: Konuştuğunda yalan söyler, kendisine bir şey emanet edildiğinde ihanet eder, söz verdiği zaman sözünde durmaz.” (B2749 Buhârî, vesâyâ, 8; M211 Müslim, Îmân, 107)
Kişinin dünyada saadetine vesile olacak, âhirette ise kendisi hakkın da şahitlik yapacak komşusunun seçimine dikkatleri çekmek isteyen Mer hamet Elçisi şöyle buyurmuştur: “Ev almadan önce komşu, yola çıkmadan önce de arkadaş arayın.”
Benî Mustalik Seferi’nde Abdullah b. Übey ile ilgili gerçek ortaya çıktığında, “İzin ver de şu münafığın boynunu vurayım!” diyen Hz. Ömer’e, “Bırak onu! İnsanlar, ‘Muhammed arkadaşlarını öldürüyor!’ demesinler.” cevabını vererek yanlış bir izlenim bırakmak iste mediğini belirtmişti.27
ben allah'ın isimlerini okudukça sen de bana allah kafi dese daha iyiydi diyorsun belki
ama sesini kısmayınca ve inanılmaz derecede rahatsız edici yüksek ve çirkin sesini kısmayınca bana yalan söylemiş, ben dua etmemiş de edebiyat ansiklopedisi imişim, sessizliğe ihtiyacım oldukça eşek gibi iki çirkin ses algılanan satırlarda ilgisiz kalmışım gibi olmadı mı sizce artık
sınır çizginizi ben çizemem öyle değil mi ben eşek değilim ne de olsa
Abdullah b. Abbas'ın naklettiğine göre, Resülullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Allah, bid'atını bırakmadıkça bid'at sahibinin amelini kabul etmeyi reddeder." (İM50 İbn Mace, Sünnet, 7)
bir hadis okumuştum Hz Muhammed (sav) için hapis yatınız diye
16-.......Enes ibn Mâlik (R) şöyle demiştir: Medîne'de bir câriye kadın üzerinde gümüş zînet eşy aları olduğu hâlde dışarı çıkmıştı. Enes dedi ki: Bir Yahûdî o kadına bir taş atmış. Enes dedi ki: Yaralı kadın ölmek üzere iken Peygamber'in yanına getirildi. Peygamber (S) ona: — "Seni fulân kimse mi öldürdü?" diye sordu. 2389/17823 Kadın ("Hayır" ma'nâsına) başını yukarı kaldırdı. Peygamber soruyu tekrar etti ve: — "Seni fulân kimse mi öldürdü?" buyurdu. Kadın yine ("Hayır" yerine) başını kaldırdı. Peygamber üçüncü defasında: — "Seni fulân kimse mi öldürdü?" diye sordu. Bu sefer kadın "Evet" ma'nâsına başını aşağıya indirdi. Bunun üzer ine Rasûlullah o Yahudi'yi çağırttı (da soruşturma yapıp suçunu i'tirâf edince) onu da iki taş arasında öldürdü [21] .
İbn Ömer anlatıyor: “Bir gün Allah Resûlü (sav) (benim de aralarında bulunduğum bir topluluğa),
“Bana bir ağaç söyleyin ki o ağaç Müslüman’a benzer, Rabbinin izniyle her zaman meyve verir ve yap
rakları da dökülmez.” buyurdu. İçimden, “Bu, hurma ağacıdır.” demek geldi. Fakat orada Ebû Bekir ve
Ömer varken konuşmayı uygun bulmadım. Ancak onlar da konuşmayınca Allah Resûlü, “Bu, hurma
ağacıdır.” buyurdu.”
Ömer b. Hattâb’ın naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"
“Ameller niyete göredir. Herkes sadece niyetinin karşılığını alır. Kim Allah ve Resûlü için hicret ederse, hic
reti Allah ve Resûlü’nedir. Kim de erişeceği bir dünyalık veya evleneceği bir kadından dolayı hicret ederse,
onun hicreti de hicretine sebep olan şeydir.
Abdullah b. Ömer’in (ra) işittiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"
“Hepiniz sorumlusunuz ve hepiniz yönettiklerinizden mesulsünüz. Devlet başkanı bir sorumludur ve yö
nettiklerinden mesuldür. Evin beyi bir sorumludur ve yönettiklerinden mesuldür. Evin hanımı da bir so
rumludur ve yönettiklerinden mesuldür. Hizmetçi de efendisinin malı üzerinde bir sorumludur ve yönet
tiklerinden mesuldür.”
Hicret” sözlükte kişinin başkasını el, dil veya kalben terk etmesi manalarına gelir.1 Terim olarak “Hicret: Peygamberimizin (s.a.v.) Mekke'den Medine'ye göç etmesidir.
Ömer b. Hattâb’ın naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Eğer siz gereği gibi Allah’a tevekkül etmiş olsaydınız, tıpkı sabahleyin kursakları boş olarak çıkıp (akşam)
doymuş bir şekilde dönen kuşların rızıklandırıldığı gibi sizler de rızıklandırılırdınız.”
Enes b. Mâlik anlatıyor: Resûlullah (sav) bana dedi ki:
"
“Evlâdım! Eğer kalbinde hiç kimseye karşı hile olmadan sabaha ve akşama erişmeyi başarabilirsen bunu
yap. İşte bu benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimi yaşatırsa beni sevmiş olur, kim de beni severse cen
nette benimle birlikte olur.”
Abdullah b. Amr’dan nakledildiğine göre,
Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Merhametliler, Rahmân’ın merhamet ettiği kimselerdir. Siz yeryüzündekilere
merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin! ‘Rahim’ Rahmân’(dan) bir
bağdır. Kim onunla irtibatını sürdürürse Allah da onunla irtibatını sürdürür;
kim de onu koparırsa Allah da o kimseyle ilişkisini koparır.”
(T1924 Tirmizî, Birr, 16)
Hz. Âişe’den nakledildiğine göre,
Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Nikâh benim sünnetimdir. Kim benim sünnetime uygun davranmazsa benden
değildir. Evlenin. Çünkü ben (kıyamet günü diğer) ümmetlere karşı sizin
çokluğunuzla iftihar edeceğim...”
(İM1846 İbn Mâce, Nikâh, 1)
Abdullah (b. Mes’ûd) anlatıyor: Biz Hz. Peygamber’in (sav) yanında
olan ve evlenme imkânı bulamayan gençlerdik. Resûlullah (sav)
bize şöyle buyurdu: “Ey gençler! Evlenme imkânı bulanınız evlensin.
Çünkü evlenmek, gözü haramdan çevirmek ve iffeti korumak için en iyi
yoldur. Evlenme imkânı bulamayan da oruç tutsun. Çünkü orucun, kişi
için şehveti kesme özelliği vardır.”
(B5066 Buhârî, Nikâh, 3)
Hz. Âişe’den nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle
buyurmuştur: “İyi erkeklerle iyi kadınları (birbirleriyle) evlendirin.”
(DM2212 Dârimî, Nikâh, 10)
Ebû Hüreyre’den (ra) nakledildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle
buyurmuştur: “Bir kadınla dört şeyden dolayı evlenilir: Malı, soyu, güzelliği ve
dini için. Sen dindar olanını seç ki iki elin bereket görsün.”
(B5090 Buhârî, Nikâh, 16)
Hz. Âişe’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Birlikte olacağınız eşler konusunda seçici davranın, denginizle evlenin.
(Kızlarınızı da) emsalleriyle evlendirin.”
(İM1968 İbn Mâce, Nikâh, 46)
Ebû Hâtim el-Müzenî’nin naklettiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle
buyurmuştur: “Dinini ve ahlâkını beğendiğiniz bir kimse size (dünür olarak)
geldiğinde onu (kızınızla) nikâhlayın. Böyle yapmazsanız, yeryüzünde fitne ve
bozgunculuk çıkar...”
(T1085 Tirmizî, Nikâh, 3)
Sâlim b. Abdullah’ın, babasından (Abdullah b. Ömer’den) (ra)
naklettiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: “Yağmur ve
nehir sularıyla sulanan veya kendiliğinden sulanan (mahsuller)de zekât miktarı
onda bir; (hayvanlarla veya kovalarla) sulanan (mahsuller)de ise, yirmide bir
oranındadır.”
(B1483 Buhârî, Zekât, 55)
Hz. Âişe diyor ki, “Allah Resûlü’nü (sav) şöyle derken işittim: ‘Üzerinden
bir yıl geçmeyen mal zekâta tâbi değildir.”
(İM1792 İbn Mâce, Zekât, 5)
Muâz (b. Cebel) anlatıyor: “Allah Resûlü (sav) beni (Yemen’e vali olarak)
gönderirken şöyle buyurdu: ‘...(Zenginlerin) mallarının en iyisini zekât
olarak almaktan kaçın. Mazlumun bedduasından da sakın. Çünkü mazlumun
duasıyla Allah arasında perde yoktur.’”
(M121 Müslim, Îmân, 29)
Ebû Hüreyre’nin naklettiğine göre, Allah Resûlü (sav) kendisine ilk
ürün getirildiğinde şöyle buyururdu: “Allah’ım, şehrimizde (Medine’de)
meyvelerimizde ve ölçeklerimizde bereket üstüne bereket ver!”
(M3335 Müslim, Hac, 474)
İbn Abbâs’ın naklettiğine göre..., Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Sizden biri yemek yediği zaman, ‘Allah’ım, bu yemeği bizim için bereketli eyle
ve bize bundan daha hayırlısını ikram eyle.’ desin.”
(D3730 Ebû Dâvûd, Eşribe, 21)
AMİN.
vahşî b. Harb’in, babası aracılığı ile dedesinden naklettiğine göre,
Hz. Peygamber’in (sav) ashâbı, “Ey Allah’ın Resûlü, yiyoruz ama
doymuyoruz!” deyince Peygamber Efendimiz, “Ayrı ayrı yiyor
olmalısınız.” demiş, onlar, “Evet” deyince ise şöyle buyurmuştu:
“Yemeği topluca yiyin ve (başlarken) Allah’ın adını anın ki, bereketli olsun.”
(D3764 Ebû Dâvûd, Et’ıme, 14; İM3286 İbn Mâce, Et’ıme, 17)
EVET
gezdik burhaniye pazarını
şimdi ben sizi affettim
neyine inanmadınız ki tekrar "bana" sordunuz
???
o bi sonraki şarkım
Evet, bereket ancak O’nunla kâimdir ve Kerem
Sahibine bağlanmayan her niyetin semeresi kısırlığa mahkûmdur. İnsa
noğlu Allah Resûlü’nün dilinden dökülen şu düsturu unutmamalıdır: “Be
reket Allah’tandır.”2
Ebû Hüreyre’nin bildirdiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle
buyurmuştur: “Bir kimse camiye gitme niyetiyle evinden çıktığında, attığı bir
adımla kendisine bir sevap yazılır, diğer adımıyla bir günahı silinir.”
(N706 Nesâî, Mesâcid, 14; HM8240 İbn Hanbel, II, 320)
“Mescide giderken ve ailemin yanına dönerken attığım her adım
karşılığında Allah’tan ecir ve sevap umuyorum.” Bunun üzerine Nebî (sav),
“Allah bütün bunları sana verdi.15 Hakikaten, hesap ettiğin (Allah’tan umduğun)
şey senindir.” buyurur.16
Allah Teâlâ’nın, “Ben Allah’ım. Ben Rahmân’ım. (Ana) rahmini ben yarat
tım. Ona kendi (Rahmân) adımdan ad verdim. Kim akrabalık bağlarını gözetirse
ben de onu gözetirim. Kim de akraba ile bağını keserse ben de onunla bağımı
keserim.”10 buyurduğunu dile getiren Peygamber Efendimiz, bu bağın ar
kasındaki mânevî güce işaret eder gibidir aslında. Bu güç, Rahmân olan
Allah’ın inayetidir.
Hırsızlık
yapıldıktan sonra sadece failin cezalandırılması yönünde atılacak bir adım
suçu önlemeye yetmeyecektir. Kişiyi hırsızlığa iten sebepler araştırılma
lı, bu sebeplerin ortadan kaldırılmasına çalışılmalıdır. Bu konuda tek tek
bireylere, bir bütün olarak topluma ve devlete düşen görevler vardır. Suçu
önleme konusunda atılacak en önemli adım, küçüklükten itibaren birey
lerin bu yönde eğitilmesidir. Nitekim Hz. Peygamber çok küçük bir eşya
yı çalmanın bile Allah’ın gazabına sebep olacağını belirtmiş ve “Allah bir
yumurta çalıp da eli kesilen ve bir urgan çalıp da eli kesilen hırsıza (bile) lânet
eder.”34 buyurmuştur.
Ebû Hüreyre’nin (ra) naklettiğine göre,
Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:
“Yüce Allah, ‘Ben salih kullarım için cennette hiçbir gözün görmediği, hiçbir
kulağın işitmediği ve hiçbir insanın hayal edemeyeceği
birtakım nimetler hazırladım.”
(B3244 Buhârî, Bed’ü’l-halk, 8)
“Her peygamberin ümmeti için yaptığı bir dua vardır. Ben duamı kıyamet gününde ümmetime
şefaat için sakladım.”42 cümlesi, ümmetinin selâmeti için geleceğe uzanan
ölümsüz arzusunun ötelere taşınmasıydı.
herkes mutlu
onlara şimdi mutlu olmayı garanti eden biri olabilirdi
çamurdan bir kuşa üflerdi
kuş uçardı
insanlar iyileşirdi
peki neden cehenneme inanalım bu mutlu dünyada
neden cennete inanalım
sadece korkmak için mi
kuşa üflemediğini düşün
kuş uçmuyor
insanların inancı da zayıf
şimdi herkes zengin
inanan biri fakir
ekmeği bile yok
aç
yarım hurmayla da olsa cehennemden korununuz
o da yoksa güzel bir söz söyleyiniz ateşten korunmak için
ya cehennemden cehennemliklerin yiyecekleri dünyaya damlasaydı
dayanamazdınız
geçim kaynaklarımız mahvolurdu
yiyeceği zakkum olan nasıl dayanacak
şimdi kat kat arttırılmış faiz yemeyin
şimdi düşün ki en hafif cehennem cezası iki ateşten ayakkabı giymek
sen o fakir insana umut ol
sen herkesin hak ettiği bir güzellikten söz et kendin şimdi
şimdi sen dilenen birinin cennetlik olduğunu da aç oku yine
mescitleri de sadece en faziletli iyi insanlar yapar
kıyamette ise birine şunu birine bunu diyen ikiyüzlüler de olacak
faziletlerin en büyüğü affetmek değil mi
öyle evet
ne açıdan affettiniz ki beni şimdi
ben de inanıyorum "kuşa bile"
Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle
buyurmuştur: “Cennete, kalpleri kuş kalbi gibi (saf ve hassas) olan
insanlar girecektir.”
(M7162 Müslim, Cennet, 27)
:)
Cennete girecek olan topluluklardan öyleleri vardır ki kalpleri kuş kalbi gibidir
onlar korkar
ürperir
oradan oraya savrulurlar
ANLADIM.
ÇOK ŞÜKÜR.
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Ben, dünyada da ahirette de Meryem'in oğluna insanların en yakınıyım. Benimle onun arasında başka bir peygamber yok.
BENCE DE.
İbn Abbâs’ın (ra) naklettiğine göre, Resûlullah (sav) Muâz b. Cebel’i
Yemen’e gönderirken şöyle buyurmuştur: “...Mazlumun bedduasından
sakın. Çünkü onunla Allah arasında perde yoktur.”
(B1496 Buhârî, Zekât, 63; M121 Müslim, Îmân, 29)
o konu yani
biri burada elazığ'lı
belki doğru tabii
bence o mu belki benim sevdiğim şarkıyı seviyor
olsa ama hoca da okuyor
hocanın okuduğunu biz dinlemiştik o gece biraz aynı mekanda başkasından
yine de ama mümkün mü bir yerde sahne alması
alıyorsa herkes mutlu mu
ben gitsem mutlu olur muydum
kendisi yeterince mutlu mu
hangi kadın isa'nın ihaneti tablosunu sevmez ki
zaten bence ben o şarkıyı okumasa mıydım
yine de neden bankamatikte şifremi biliyordu
hangi noktada ben elazığ'a kuran yollamaktan vaz geçtim
ne açıdan biz şimdi aynı yoldayız
gerçi pek çok komşumuz var
olabilir gerçi neden yalan olsun
böyle birisi ben miyim
SES KÜTLESİ DUYAN
SİZ SÜTTEN ÇIKMIŞ AK KAŞIK
ben de salavat okuyacaktım yani
gıybet
YANİ TESADÜF DEĞİL
ben mor çatıda çalışmasaydım
"hz peygamberin müzik ve hadis kitabını eve dönüş yolunda satın alamazdım"
siz artık susabilirdiniz
SUSMADINIZ.
Onlar da "susma" diyor her ihtimale karşı
GIYBETİ YAPILAN SÖYLESİN
hepsi televizyona çıkıp yaptı ama
senin zihnini okuyup
SİZ BURADA BENİM ZİHNİMDE EDEBİYAT OKUDUĞUNUZU İDDİA ETTİNİZ
ben de kitap yazdım somehow
"siz kitabınızı sadaka vermek zorunda değilsiniz"
bu da hadis
yapmayın
yani neden sadece ben bunları okuduğumu anladım
?
FİTNE ÇOK ÇİRKİN
BAZEN adam öldürmek gibi
neden
çünkü ben şu halde bir dua ettim etmemişim gibi yaşıyoruz
bir de kendi yaratılışım için niyet ettim
etmemişim gibiyiz
EMİN MİSİNİZ SES KÜTLESİ OLARAK KİTAP OKUMAK İSTEDİĞİNİZDEN?
Bize siz bağış yapamazsınız dediler;
ben hapishanelere kitap yolladım
şimdi soyut bir dünyada aynı kitabı okumaya çalıştığım bir hapishane var
SİZ CENNET NEDİR BİLİR MİSİNİZ?
Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah (sav) şöyle
buyurmuştur: “(Şayet) biriniz, mali imkânlar bakımından ve bedenen
kendisinden daha iyi durumda olanlara (imrenip) bakacak olursa; bir de (bu
yönlerden) kendisinden daha kötü durumda olanlara baksın!”
(B6490 Buhârî, Rikâk, 30; M7428 Müslim, Zühd, 8)
Ebû Hüreyre’den (ra) rivayet edildiğine göre,
Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:
“Münafığın alâmeti üçtür: Konuştuğunda yalan söyler, kendisine bir şey emanet
edildiğinde ihanet eder, söz verdiği zaman sözünde durmaz.”
(B2749 Buhârî, vesâyâ, 8; M211 Müslim, Îmân, 107)
Kişinin dünyada saadetine vesile olacak, âhirette ise kendisi hakkın
da şahitlik yapacak komşusunun seçimine dikkatleri çekmek isteyen Mer
hamet Elçisi şöyle buyurmuştur: “Ev almadan önce komşu, yola çıkmadan
önce de arkadaş arayın.”
Benî Mustalik Seferi’nde Abdullah b.
Übey ile ilgili gerçek ortaya çıktığında, “İzin ver de şu münafığın boynunu
vurayım!” diyen Hz. Ömer’e, “Bırak onu! İnsanlar, ‘Muhammed arkadaşlarını
öldürüyor!’ demesinler.” cevabını vererek yanlış bir izlenim bırakmak iste
mediğini belirtmişti.27
SEN EŞEKTEN BİLE ÇİRKİN SESİNLE DALGA GEÇERKEN
İNSANLAR RESİMLERİNİ KOYUYORDU
VE ALLAH BANA KAFİ DERKEN BİLE SÖYLEDİĞİN CÜMLEYİ KİME BORÇLUSUN PEKİ DEDİKÇE DE
SEN SADECE SÖYLEDİN
OKUMAZSAN TABİİ ÖYLE OLUR
ALLAH DA SENİ BELKİ AFFEDER BENİ AFFEDERSE DİYORDUN
"BEN İSA PEYGAMBER DEĞİLİM ÇÜNKÜ"
buradan sonrası birinci sayfaya kadar bu şekilde gelişti bence artık
BİR ROMAN YAZABİLİRİM İSTERSEM
her romana da çirkin sesli eşeği koyacaktık olsaydı
o konuyu da sevmemiştiniz
BİLMİYORUM ARTIK
ben allah'ın isimlerini okudukça
sen de bana allah kafi dese daha iyiydi diyorsun belki
ama sesini kısmayınca ve inanılmaz derecede rahatsız edici yüksek ve çirkin sesini kısmayınca bana yalan söylemiş, ben dua etmemiş de edebiyat ansiklopedisi imişim, sessizliğe ihtiyacım oldukça eşek gibi iki çirkin ses algılanan satırlarda ilgisiz kalmışım gibi olmadı mı sizce artık
sınır çizginizi ben çizemem öyle değil mi
ben eşek değilim ne de olsa
şimdi sen kendi bağına girerken Allah bana kafi dese iyi olmaz mıydı denilen adamı okuyorsun
bidat
1.
İslamlıkta Hazreti Muhammet’ten sonra ortaya çıkan değişik yargılar ve ilkeler.
2.
sonradan türeyen şey.
Abdullah b. Abbas'ın naklettiğine göre,
Resülullah (sav) şöyle buyurmuştur:
"Allah, bid'atını bırakmadıkça bid'at sahibinin amelini kabul etmeyi reddeder."
(İM50 İbn Mace, Sünnet, 7)
bir hadis okumuştum Hz Muhammed (sav) için hapis yatınız diye
bu konuyla ilgili sanırım
16-.......Enes ibn Mâlik (R) şöyle
demiştir: Medîne'de bir câriye
kadın üzerinde gümüş zînet eşy
aları olduğu hâlde dışarı çıkmıştı.
Enes dedi ki: Bir Yahûdî o
kadına bir taş atmış.
Enes dedi ki: Yaralı kadın ölmek
üzere iken Peygamber'in yanına
getirildi. Peygamber (S) ona:
— "Seni fulân kimse mi
öldürdü?" diye sordu.
2389/17823
Kadın ("Hayır" ma'nâsına)
başını yukarı kaldırdı. Peygamber
soruyu tekrar etti ve:
— "Seni fulân kimse mi
öldürdü?" buyurdu.
Kadın yine ("Hayır" yerine)
başını kaldırdı. Peygamber üçüncü
defasında:
— "Seni fulân kimse mi
öldürdü?" diye sordu.
Bu sefer kadın "Evet" ma'nâsına
başını aşağıya indirdi. Bunun üzer
ine Rasûlullah o Yahudi'yi çağırttı
(da soruşturma yapıp suçunu
i'tirâf edince) onu da iki taş
arasında öldürdü [21]
.
Mesela Allah HZ İsa'ya misallerle ve benzetmelerle bütün doğayı ve toplum kanunlarını anlatmıştır.
Biz o açıdan inanıyoruz cennete:))
Evet evet
bir hadiste okumuştum çünkü
elinde bir fidan olan hiç geciktirmeden diksin
bu konuyla da alakalı sanırım
öyle mi:))