Hem kafanızda herşeye kadir bir yaratıcı hayal edeceksiniz, bu tanrının canlıları bir şeylere muhtac olarak neden yarattıgını sorgulamayacaksınız, sonra da yaratıcının verdiklerine karşı kul un muteşekkkir olması nedeniyle namaz kılması gerekiyor diyeceksiniz. Diger taraftanda yaratıcının bir şeyleri verdiğini one surerken hep iyi şeyleri ornekleyeceksiniz ama dunyadaki tum dogal ve insani felaketleri, olumleri, savaşları, sefaletleri de yaratıcının vermesi gerektiğini hic gormemezlikten geleceksiniz peeehhhhh
Uyanın ve gozlerinizi acın, tarih boyunca toplumların mitolojileri olmuştur. Bu mitolojiler bilimsel yoklugun urunleridir. ha yunan, ha hitit, ha sumer, ha roma, ha da arap mitolojisi, hiç birisinin digerinden farkı yoktur.
Ateizm, bazı insanların, yaratıcının olmadığı şeklinde gelişen inançsızlık inancıdır. Oysa insan bir sineğin kanadını bile yapmaktan acizdir. Bir iğne bile ustasız olamaz. İnsanlık sorumluluğundan kaçış, insana yakışmayan bir haslet olsa gerekir. Sahip olduğumuz bütün nimetlerin bize bahşedildiği, karşılığında da bizden sadece teşekkür etmemiz gerektiği gerçektir. Farzedelim ki, bir mağazadan alışveriş yaptınız.Karşılığı olan parayı vermeyip de, 'o mağaza sahibi zaten zengin. Benim parama ihtiyacı yok ki' derseniz, bu borç ödemeden kaçmak değil midir? Allah'ın namaza ihtiyacı yoktur. Bilakis bizim ihtiyacımız vardır. Çünkü verilen nimetlere karşı borcumuzdur. Ateistin kaçacak yeri yok. Dönüş ancak O'nadır. Zira insanlar, yaşadıklarından, yaptıklarından ve yapması gerekirken yapmadıklarından tek tek sorguya çekileceklerdir. Ebedi hayatı kazanmak için, Allah'ın buyrukları doğrultusunda hareket etmek, çok onurlu, karlı ve şerefli bir uğraştır.
ateızm de kendı arasnda cesıtlenır eger arastırdıysanız ben pratık ateıstım yanı varlıgını kabul edıp hayatından soyutlamak en mantıklısıda bu tanrının dayattıklarıyla yoluma devam etmem mumkun degl o yuk bana fazla en guzelı ne ben ona ne o bana karısmasın mutlu mesut yasayalım hem ne var canım ılla tapınmak sartmı onun benım kılacagım namaza ıhtıyacımı var eger varsa egosunu tatmın eden bı varlık demektırkı boyle bı varlıkta benım hayatıma mudahale edemez ettırmem!
yaptığımız iyilikler, yapmaktan çekindiğimiz kötülükler ve korkmadığımız ölüm... bunlar hep O'na inandığımız ve O'nun rızasını arzuladığımız için... ateistin anlamına gelince: bunları menfaat için yaptığımıza inanan zihniyete sahip kişiler sanırım ateistler...Allah ıslah etsin...
iyilik yapıyorsunuz,karşılık alacaksınız diye,kötülük yapmıyorsunuz,cezalandıralacaksınız diye,ölümden korkmuyorsunuz sevdiklerinizle buluşabilme ihitmali var diye,ölümden korkmuyorsunuz,nasılsa dirilecek ve sonsuza kadar yaşayabileceksiniz diye.söylermisiniz kim daha çıkarcı ve beklentili,inananmı,inanmayanmı? ? ?
İNANÇLI ATEİST Ünlü bir üniversitede ateist öğrenciler bir sınıfta toplanır ve orada derslerini işlerler. Ünlü bir profesör bir gün derslerine girer. Öğrencileri üç guruba ayırır ve ayrı sınıflarda tutar.Yanında işlemeli kapalı kutular vardır.Bunların gizemli ve sırlı kutular olduğunu, uzak doğudan getirildiğini söyler.Birinci guruba kutularını dağıtır ve şöyle söyler.'Ellerinizi kutuya koyun ve bir dakka kadar bekleyin. Tanrıya inanmayanların ellerinde benekler oluşacak.'Öğrencilerin hepsi ellerini kutulara sokar, bir dakka sonra çıkardıklarında hiç bir şeyin değişmediğini farkederler.Profesör bu kez diğer sınıfa geçer ve onlarada kutuları dağıtır.'Şimdi ellerinizi bu gizemli kutuların içine bir dakka koyun. İnanmayanların parmak uçları sızlayacak ve kararacak ' der.Öğrencilerin bir kısmı terddüt eder, ama çoğunluk ellerini kutuya koyar.Bir dakka sonunda ellerini çıkardıklarında hiç bir şeyin değişmediğini farkederler.Profesör bu kez diğer sınıfa yani üçüncü guruba geçer.Yine gizemli kutuları dağıtır ve onlara derki'Ellerinizi bir dakkalığına bu tılsımlı kutuların içine koyun.İnanmayanların elleri ve parmakları yok olacaktır.' der.Herkes birbirinin gözüne bakar ve cesarat edemezler.Kutuları geri iade ederler.Profesör onlara şöyle der:Ellerinizi kutulara koysaydınız hiç bir şey olmayacaktı.İnancınızı denedim.Şunu anladımki, aramızda inanmayan kimse yotur. Zorluklar ve tehlike arttıkça insanlar sığınacak birini arar. İşte o Tanrıdır.İnsanlardaki sevme ve sevilme duygusu yok olmadıkça tanrı hep var olacaktır.
Bizim evimizin yapımında hiçbir mimar, mühendis, usta, işçi görev yapmamış. Sizin ev nasıl oldu diye soruyorsanız ateistlere sorun belki cevap alırsınız.
ailesi dindar olup kendi ateist olan bir çok insan varken,ailesi ateist olup kendi dindar olan yok gibi, buda ateizmin dinden daha fazla düşünme kapasitesi gerektirdiğini gösterir.
İmam-ı Azam Ebu Hanifi Hazretleri henüz çocuk yaşta iken, bir gün bir ateist tarafından düelloya davet edilir... Ateist, tanrının var olmadığını; İmam-ı Azam Hz. ise Allah'ın var olduğunu savunacaktır... Gün ve saat gelir, ateist düello mekanına gelir, seyirciler de şahitler de gelir. Fakat İmam-ı Azam Hz. ortalarda yoktur. Ateist tam 'bakın korktu' diye dalga geçmeye başlarken İmam-ı Azam Hz. mekana gelir... Ateist hemen 'nerede kaldın, korktun mu yoksa' diye çıkışır... İmam-ı Azam Hz. 'benim evim nehrin karşısındadır, bir ağacın yanına gittim ve sandal ol da karşıya geçeyim dedim, bekledim ama ağaç sandal olmadı' der... Ateist gülerek 'ağaç hiç kendi kendine sandal olur mu bee' diye dalga geçerken, cevap suratına yapışır. İmam-ı Azam Hz. der ki ' be kafir, bir ağacın kendi kendine sandal olacağına inanmıyorsun da, bütün evrenin kendi kendine var olacağına nasıl inanıyorsun' der... Ateist apışıp kalır ve cevap veremez, anında mekanı terkeder...
Şimdi bak çeşmelere, çaylara, ırmaklara.. Yerden, dağlardan kaynamaları tesadüfî değildir. Çünki: Onlara terettüb eden âsâr-ı rahmet olan faidelerin ve semerelerin şehadetiyle ve dağlar da bir mîzan-ı hâcetle iddiharlarının ifadesi ile ve bir mîzan-ı hikmetle gönderilmelerinin delaletiyle gösteriliyor ki; bir Rabb-ı Hakîm'in teshiriyle ve iddiharıyladır. Ve kaynamaları ise, onun emrine heyecanla imtisâl etmeleridir.
Şimdi yerdeki bütün taşların ve cevâhirlerin ve mâdenlerin envâ'ına bak. Bunların tezyinatları ve menfaatlı hâsiyetleri bir Sâni'-i Hakîm'in tezyini ile, tertibi ile, tedbiri ile, tasviri ile olduğunu, onlara müteallik hakîmane faideleri ve mesalih-i hayatiyye ve levâzımât-ı insâniyye ve hâcât-ı hayvaniyeye muvafık bir tarzda ihzârları gösteriyor.
Şimdi çiçeklere, meyvelere bak! Bunların gülümsemeleri ve tadları ve güzellikleri ve nakışları ve koku vermeleri; bir Sâni'-i Kerîm'in, bir Mün'im-i Rahîm'in sofrasında birer târife, birer dâvetname hükmünde olarak muhtelif renk ve koku ve tadlarla her nev'e ayrı ayrı târife ve dâvetname olarak verilmiştir.
Şimdi kuşlara bak! Onların söyleşmeleri ve cıvıldaşmaları, bir Sâni'-i Hakîm'in intak ve söyletmesi olduğuna delil-i kat'î ise, hayret verir bir tarzda birbirine o seslerle müdâvele-i hissiyat ve ifade-i maksad etmeleridir.
Şimdi bulutlara bak! Yağmurun şıpıltıları, mânasız bir ses olmadığına ve şimşek ile gök gürlemesi, boş bir gürültü olmadığına kat'î delil ise, hâlî bir boşlukta o acaibi îcad etmek ve onlardan
sh: » (S: 714)
âb-ı hayat hükmündeki damlaları sağmak ve zemin yüzündeki muhtaç ve müştak zîhayatlara emzirmek, gösteriyor ki: O şırıltı, o gürültü, gâyet mânidar ve hikmettardır ki: bir Rabb-i Kerîm'in emriyle, müştaklara o yağmur bağırıyor ki: «Sizlere müjde, geliyoruz! ..» mânasını ifade ederler.
Şimdi göğe bak! Gök içinde hadsiz ecramdan yalnız Kamere dikkat et! Onun hareketi, bir Kadîr-i Hakîm'in emriyle olduğu, ona müteallik ve yeryüzüne ait mühim hikmetlerdir ki, başka yerde Beyân ettiğimizden kısa kesiyoruz.
İşte ziyadan tut, tâ Kamer'e kadar saydığımız küllî unsurlar gâyet geniş bir tarzda ve büyük bir mikyasta bir pencere açar. Bir Vâcib-ül Vücud'un vahdetini ve Kemâl-i kudretini ve âzamet-i saltanatını gösterir, ilân ederler.
Farklı olmak adına göze alınabilecek en büyük risk. Ülkeyi kurtarırım mantığındaki üniversite bir öğrencisi. Boş tenekenin tını. Olması yada olmamasının önemli olmadığı sosyal gerçeğe tutulan kafa. Psikolojik bozukluğun arayışı. Küfretmenin dayanılmaz hafifliği.
bence en dındar olanlar hıc olmazsa sorguluyorlar dını.ot gıbı ailelerinin verdikleri o kalıplasmıs düşünceleri kabullenmıyorlar.en cok dını bılgıyen sahıp olanlar
B i r i n c i s i: 'Evcedethü'l-Esbâb' Yani: 'Esbab bu şey'i îcad ediyor.'
İ k i n c i s i: 'Teşekkele Bînefsihi' Yâni: 'Kendi kendine teşekkül ediyor, oluyor, bitiyor.'
Ü ç ü n c ü s ü: 'İktezathü't-Tabiat' 'Yâni: 'Tabiîdir, tabiat iktiza edip îcad ediyor.'
Dördüncüsü: Bir Kadîr-i Zülcelâl'in kudretiyle îcad edilir. Mâdem aklen bu dört yoldan başka yol yoktur; evvelki üç yol muhal, battal, mümteni', gayr-i kabil oldukları kat'i isbat edilse; bizzarure ve bilbedahe dördüncü yol olan tarîk-i vahdâniyyet şeksiz şüphesiz sabit olur.
bediüüzzaman hz. ateizmin ne kadar komik ve acınası bir durum olduğunu yukarıdaki iddaları çürüterek gösteriyor. mür. TABİAT RİSALESİ
insan Allahı tanımadan nasıl yasabilir ki.. zor durumda kaldıgında kimden yardım ister kimden medet umar.. inancsız nasıl yasabilir ki insan? bizlere inanc nurunu bahsettigin icin sonsuz sükürler olsun ya rabbi... onlara da ver bu güzellikleri.. elhamdülillah..
ateizm? ? ? modaymış gibi duruyor.. bence yaratılan her kişinin içinde din olmasa da bir yaradanın varlığı duygusu vardır.. özgürlüklerine çok düşkün insanlar bile tanrıya bağlanamadan yapamazlar.... nerden çıktı ve geliştirildi ise bu kavram! ! ! şaşıyorum ve meraklanıyorum...
Ne kadar zırvalamışsınız.
Hem kafanızda herşeye kadir bir yaratıcı hayal edeceksiniz, bu tanrının canlıları bir şeylere muhtac olarak neden yarattıgını sorgulamayacaksınız, sonra da yaratıcının verdiklerine karşı kul un muteşekkkir olması nedeniyle namaz kılması gerekiyor diyeceksiniz. Diger taraftanda yaratıcının bir şeyleri verdiğini one surerken hep iyi şeyleri ornekleyeceksiniz ama dunyadaki tum dogal ve insani felaketleri, olumleri, savaşları, sefaletleri de yaratıcının vermesi gerektiğini hic gormemezlikten geleceksiniz peeehhhhh
Uyanın ve gozlerinizi acın, tarih boyunca toplumların mitolojileri olmuştur. Bu mitolojiler bilimsel yoklugun urunleridir. ha yunan, ha hitit, ha sumer, ha roma, ha da arap mitolojisi, hiç birisinin digerinden farkı yoktur.
Hosca ve sevgiyle kalın. Hakan
inançsızlık sistemi'ne inanan kişi.
Ateizm, bazı insanların, yaratıcının olmadığı şeklinde gelişen inançsızlık inancıdır. Oysa insan bir sineğin kanadını bile yapmaktan acizdir. Bir iğne bile ustasız olamaz. İnsanlık sorumluluğundan kaçış, insana yakışmayan bir haslet olsa gerekir. Sahip olduğumuz bütün nimetlerin bize bahşedildiği, karşılığında da bizden sadece teşekkür etmemiz gerektiği gerçektir.
Farzedelim ki, bir mağazadan alışveriş yaptınız.Karşılığı olan parayı vermeyip de, 'o mağaza sahibi zaten zengin. Benim parama ihtiyacı yok ki' derseniz, bu borç ödemeden kaçmak değil midir? Allah'ın namaza ihtiyacı yoktur. Bilakis bizim ihtiyacımız vardır. Çünkü verilen nimetlere karşı borcumuzdur. Ateistin kaçacak yeri yok. Dönüş ancak O'nadır. Zira insanlar, yaşadıklarından, yaptıklarından ve yapması gerekirken yapmadıklarından tek tek sorguya çekileceklerdir. Ebedi hayatı kazanmak için, Allah'ın buyrukları doğrultusunda hareket etmek, çok onurlu, karlı ve şerefli bir uğraştır.
bana göre ateizm bir insanın başına gelebilecek en kötü şey
ateızm de kendı arasnda cesıtlenır eger arastırdıysanız ben pratık ateıstım yanı varlıgını kabul edıp hayatından soyutlamak en mantıklısıda bu tanrının dayattıklarıyla yoluma devam etmem mumkun degl o yuk bana fazla en guzelı ne ben ona ne o bana karısmasın mutlu mesut yasayalım hem ne var canım ılla tapınmak sartmı onun benım kılacagım namaza ıhtıyacımı var eger varsa egosunu tatmın eden bı varlık demektırkı boyle bı varlıkta benım hayatıma mudahale edemez ettırmem!
ateistlik başkalarının inançlarına burnunu sokmak olmamalı...
yaptığımız iyilikler, yapmaktan çekindiğimiz kötülükler ve korkmadığımız ölüm... bunlar hep O'na inandığımız ve O'nun rızasını arzuladığımız için... ateistin anlamına gelince: bunları menfaat için yaptığımıza inanan zihniyete sahip kişiler sanırım ateistler...Allah ıslah etsin...
iyilik yapıyorsunuz,karşılık alacaksınız diye,kötülük yapmıyorsunuz,cezalandıralacaksınız diye,ölümden korkmuyorsunuz sevdiklerinizle buluşabilme ihitmali var diye,ölümden korkmuyorsunuz,nasılsa dirilecek ve sonsuza kadar yaşayabileceksiniz diye.söylermisiniz kim daha çıkarcı ve beklentili,inananmı,inanmayanmı? ? ?
Ömrünü bilime (!) , sevgiye (!) , kardeşliğe (!) adamış insanlar (mış) .. :))
bilgelik demektir
İNANÇLI ATEİST
Ünlü bir üniversitede ateist öğrenciler bir sınıfta toplanır ve orada derslerini işlerler. Ünlü bir profesör bir gün derslerine girer. Öğrencileri üç guruba ayırır ve ayrı sınıflarda tutar.Yanında işlemeli kapalı kutular vardır.Bunların gizemli ve sırlı kutular olduğunu, uzak doğudan getirildiğini söyler.Birinci guruba kutularını dağıtır ve şöyle söyler.'Ellerinizi kutuya koyun ve bir dakka kadar bekleyin. Tanrıya inanmayanların ellerinde benekler oluşacak.'Öğrencilerin hepsi ellerini kutulara sokar, bir dakka sonra çıkardıklarında hiç bir şeyin değişmediğini farkederler.Profesör bu kez diğer sınıfa geçer ve onlarada kutuları dağıtır.'Şimdi ellerinizi bu gizemli kutuların içine bir dakka koyun. İnanmayanların parmak uçları sızlayacak ve kararacak ' der.Öğrencilerin bir kısmı terddüt eder, ama çoğunluk ellerini kutuya koyar.Bir dakka sonunda ellerini çıkardıklarında hiç bir şeyin değişmediğini farkederler.Profesör bu kez diğer sınıfa yani üçüncü guruba geçer.Yine gizemli kutuları dağıtır ve onlara derki'Ellerinizi bir dakkalığına bu tılsımlı kutuların içine koyun.İnanmayanların elleri ve parmakları yok olacaktır.' der.Herkes birbirinin gözüne bakar ve cesarat edemezler.Kutuları geri iade ederler.Profesör onlara şöyle der:Ellerinizi kutulara koysaydınız hiç bir şey olmayacaktı.İnancınızı denedim.Şunu anladımki, aramızda inanmayan kimse yotur. Zorluklar ve tehlike arttıkça insanlar sığınacak birini arar. İşte o Tanrıdır.İnsanlardaki sevme ve sevilme duygusu yok olmadıkça tanrı hep var olacaktır.
Bizim evimizin yapımında hiçbir mimar, mühendis, usta, işçi görev yapmamış. Sizin ev nasıl oldu diye soruyorsanız ateistlere sorun belki cevap alırsınız.
ne kadar inkar etsenizde o mezar taşları sizi susturacaktır.
ailesi dindar olup kendi ateist olan bir çok insan varken,ailesi ateist olup kendi dindar olan yok gibi, buda ateizmin dinden daha fazla düşünme kapasitesi gerektirdiğini gösterir.
İmam-ı Azam Ebu Hanifi Hazretleri henüz çocuk yaşta iken, bir gün bir ateist tarafından düelloya davet edilir... Ateist, tanrının var olmadığını; İmam-ı Azam Hz. ise Allah'ın var olduğunu savunacaktır... Gün ve saat gelir, ateist düello mekanına gelir, seyirciler de şahitler de gelir. Fakat İmam-ı Azam Hz. ortalarda yoktur. Ateist tam 'bakın korktu' diye dalga geçmeye başlarken İmam-ı Azam Hz. mekana gelir... Ateist hemen 'nerede kaldın, korktun mu yoksa' diye çıkışır... İmam-ı Azam Hz. 'benim evim nehrin karşısındadır, bir ağacın yanına gittim ve sandal ol da karşıya geçeyim dedim, bekledim ama ağaç sandal olmadı' der... Ateist gülerek 'ağaç hiç kendi kendine sandal olur mu bee' diye dalga geçerken, cevap suratına yapışır. İmam-ı Azam Hz. der ki ' be kafir, bir ağacın kendi kendine sandal olacağına inanmıyorsun da, bütün evrenin kendi kendine var olacağına nasıl inanıyorsun' der... Ateist apışıp kalır ve cevap veremez, anında mekanı terkeder...
ateist hiçbirşeye inanmamak değil yaradana inanmamaktur ve ateistlerinde inandığı şeyler vardır
cahillik......
Kendi düşüncelerini savunmak yerine başka bir düşünceyi
yıkmaya çalışan Kendi hallerine bırakmak gerek
Bence dünyada ateist olan bir kişi bile yoktur; çünkü doğru veya yanlış olsun her yüreğin inandığı bir varlık vardır.
Şimdi bak çeşmelere, çaylara, ırmaklara.. Yerden, dağlardan kaynamaları tesadüfî değildir. Çünki: Onlara terettüb eden âsâr-ı rahmet olan faidelerin ve semerelerin şehadetiyle ve dağlar da bir mîzan-ı hâcetle iddiharlarının ifadesi ile ve bir mîzan-ı hikmetle gönderilmelerinin delaletiyle gösteriliyor ki; bir Rabb-ı Hakîm'in teshiriyle ve iddiharıyladır. Ve kaynamaları ise, onun emrine heyecanla imtisâl etmeleridir.
Şimdi yerdeki bütün taşların ve cevâhirlerin ve mâdenlerin envâ'ına bak. Bunların tezyinatları ve menfaatlı hâsiyetleri bir Sâni'-i Hakîm'in tezyini ile, tertibi ile, tedbiri ile, tasviri ile olduğunu, onlara müteallik hakîmane faideleri ve mesalih-i hayatiyye ve levâzımât-ı insâniyye ve hâcât-ı hayvaniyeye muvafık bir tarzda ihzârları gösteriyor.
Şimdi çiçeklere, meyvelere bak! Bunların gülümsemeleri ve tadları ve güzellikleri ve nakışları ve koku vermeleri; bir Sâni'-i Kerîm'in, bir Mün'im-i Rahîm'in sofrasında birer târife, birer dâvetname hükmünde olarak muhtelif renk ve koku ve tadlarla her nev'e ayrı ayrı târife ve dâvetname olarak verilmiştir.
Şimdi kuşlara bak! Onların söyleşmeleri ve cıvıldaşmaları, bir Sâni'-i Hakîm'in intak ve söyletmesi olduğuna delil-i kat'î ise, hayret verir bir tarzda birbirine o seslerle müdâvele-i hissiyat ve ifade-i maksad etmeleridir.
Şimdi bulutlara bak! Yağmurun şıpıltıları, mânasız bir ses olmadığına ve şimşek ile gök gürlemesi, boş bir gürültü olmadığına kat'î delil ise, hâlî bir boşlukta o acaibi îcad etmek ve onlardan
sh: » (S: 714)
âb-ı hayat hükmündeki damlaları sağmak ve zemin yüzündeki muhtaç ve müştak zîhayatlara emzirmek, gösteriyor ki: O şırıltı, o gürültü, gâyet mânidar ve hikmettardır ki: bir Rabb-i Kerîm'in emriyle, müştaklara o yağmur bağırıyor ki: «Sizlere müjde, geliyoruz! ..» mânasını ifade ederler.
Şimdi göğe bak! Gök içinde hadsiz ecramdan yalnız Kamere dikkat et! Onun hareketi, bir Kadîr-i Hakîm'in emriyle olduğu, ona müteallik ve yeryüzüne ait mühim hikmetlerdir ki, başka yerde Beyân ettiğimizden kısa kesiyoruz.
İşte ziyadan tut, tâ Kamer'e kadar saydığımız küllî unsurlar gâyet geniş bir tarzda ve büyük bir mikyasta bir pencere açar. Bir Vâcib-ül Vücud'un vahdetini ve Kemâl-i kudretini ve âzamet-i saltanatını gösterir, ilân ederler.
bir varmış..bir yokmuş..
bir heves... yanlış bir yol...
Farklı olmak adına göze alınabilecek en büyük risk.
Ülkeyi kurtarırım mantığındaki üniversite bir öğrencisi.
Boş tenekenin tını.
Olması yada olmamasının önemli olmadığı sosyal gerçeğe tutulan kafa.
Psikolojik bozukluğun arayışı.
Küfretmenin dayanılmaz hafifliği.
bunları yazdım çünkü yaşadım.
çok sevdiğim bir söz vardır; 'düşen uçakta ateist olmaz...' işte bu söz onları çok çok iyi anlatan sözlerden birisidir..
bence en dındar olanlar hıc olmazsa sorguluyorlar dını.ot gıbı ailelerinin verdikleri o kalıplasmıs düşünceleri kabullenmıyorlar.en cok dını bılgıyen sahıp olanlar
B i r i n c i s i: 'Evcedethü'l-Esbâb' Yani: 'Esbab bu şey'i îcad
ediyor.'
İ k i n c i s i: 'Teşekkele Bînefsihi' Yâni: 'Kendi kendine teşekkül
ediyor, oluyor, bitiyor.'
Ü ç ü n c ü s ü: 'İktezathü't-Tabiat' 'Yâni: 'Tabiîdir, tabiat iktiza edip îcad ediyor.'
Dördüncüsü: Bir Kadîr-i Zülcelâl'in kudretiyle îcad edilir. Mâdem aklen bu dört yoldan başka yol yoktur; evvelki üç yol muhal, battal, mümteni', gayr-i kabil oldukları kat'i isbat edilse; bizzarure ve bilbedahe dördüncü yol olan tarîk-i vahdâniyyet şeksiz şüphesiz sabit olur.
bediüüzzaman hz. ateizmin ne kadar komik ve acınası bir durum olduğunu yukarıdaki iddaları çürüterek gösteriyor.
mür. TABİAT RİSALESİ
cehaleti,korkuyu,yenen özgürlesen INSAN.dir
insan Allahı tanımadan nasıl yasabilir ki.. zor durumda kaldıgında kimden yardım ister kimden medet umar.. inancsız nasıl yasabilir ki insan? bizlere inanc nurunu bahsettigin icin sonsuz sükürler olsun ya rabbi... onlara da ver bu güzellikleri.. elhamdülillah..
ateizm? ? ?
modaymış gibi duruyor..
bence yaratılan her kişinin içinde din olmasa da bir yaradanın varlığı duygusu vardır..
özgürlüklerine çok düşkün insanlar bile tanrıya bağlanamadan yapamazlar....
nerden çıktı ve geliştirildi ise bu kavram! ! !
şaşıyorum ve meraklanıyorum...
bediüzzaman hz lerinin risale-i nur larla küfrü zir-ü zeber etmesiyle nur
aleminin maskarası olan şahıslar.