"...... Önce gözlerin girer odamdan içeri Sonra ellerin, saçların dudakların Bir bir hatırlarım Her sabah senin olan ne varsa Yüzüm aydınlanır Şarkılar söylemek gelir içimden Yakında bir kuş öter Uzaklarda bir tren sesi Sonra kornalar, çocuk ağlamaları Vapur düdükleri Sesler bir uğultu halinde yükselir büyük şehirlerden Ve alışılmış bir yaşamaktır çöker omuzlarıma Sarar benliğimi birden Büyük, devamlı dalgalar halinde duygularım Her sabah seninle başlar."
MÜJDAT GEZEN ANLATIYOR Şehirlinin biri bir köyden geçerken bir su kuyusunun etrafında dönüp dolanan bir eşek görmüş. Eşeğin gözleri bağlı, boynunda da bir çıngırak varmış.
Adam, az ötede çalışan köylüye sormuş: "Bu eşeğin gözleri neden bağlı?" Köylü cevap vermiş: "Düz gittiğini sansın da başı dönmesin diye, bey." "Peki, boynundaki çıngırak neden?" "Eşek durursa, çıngırağın sesi de durur. Ben uzaktan 'deh' diye seslenirim. Eşek yine dönmeye başlar." "Peki ya durup da kafasını sallayarak çıngırağın sesini çıkarmaya devam ederse?"
Köylü dayanamamış: “Aman beyim" demiş, "senin kadar akıllı eşeği nerden bulacağız?”
".....Bir ülkeye kimine göre 8 milyon, kimine göre 12 milyon kişiyi kontrolsüzce sokarsanız isterseniz PKK’daki her teröristin “ayakkabı numarasını” ve hatta göz rengini bilin böyle eylemleri engelleyemezsiniz.
Uluslararası mafyanın merkez üssü yaptığı, IŞİD yöneticilerinin Şişli’nin göbeğinde yol kesip, adam öldürüp kadın kaçırdığı, adında "İslam" sözcüğü olan örgütlerin seks hesaplaşmaları yaptığı bir alanda, dua etmemiz gereken şey şimdilik sadece bir bombanın patlamış olmasıdır.
Türkiye’yi Ortadoğu’nun ve hatta Orta Asya’nın çöplüğüne çevirdiğiniz zaman, o çöplükte her şey olur.
Adına bazen PKK derler, bazen IŞİD, bazen de hiç duymadığınız yeni bir örgüt..."
".......... Ben alışılmış şeyleri sevmem, bilirsin Yaşamaksa dilediğim gibi yaşamalıyım Sevmekse gönlümce sevmeliyim Kendi ellerimle yazmalıyım alın yazımı Ölmekse istediğim anda ölmeliyim ve yaşıyorsam Her şey bambaşka olmalı seninle Alışılmış şeylerden öte Yalanlardan, düzenlerden uzak Yeter, yeter artık Dönmesin o eski plak Her şey gölümüzce olsun Bulsun Dilediği zaman ellerim ellerini Paylaşalım seninle bütün geceleri Sabahları, akşam üzerlerini Görülmemişi görelim, tadılmamışı tadalım Şarkılar söyleyelim kimsenin bilmediği Yüzüm her zaman aydınlık olsun aydınlığında Her zaman sevgiyle gülsün gözlerimin içi Yeter artık, yeter Kırılsın o çemberler Sarsın her yanımızı bir yaşama sevinci Ayrılıklar, kederler, gözyaşları bitsin Bütün bir ömür boyunca Seninle başlayan sabahlarım Seninle sürüp gitsin."!
Neyzen'e sormuşlar: “Bu iktidar ne zaman gider?” Cevaplamış: “Bir bayram günü...” “Nereden bildin?” “Çünkü" demiş Neyzen, "o gün halk bayram yapacak da ondan.”
Sebepsiz sevmektir aşk, Nedeni olmadan bağlanmak birine. Gözlerine baktığında erimektir içten içe. Ellerini tuttuğunda titremektir tüm benliğinle. Hatta sarılamamaktır utançtan, Çünkü utanmaktır sevmek aslında, Sevmek nedir aslen? Ölmek mi uğruna? Yaşamak mı onunla? Sevmek mi ömür boyunca? Yoksa ayrılmak mı gerekince? Nedir insanı başkasına bağlayan? Güzelliği mi? Bilmez kimse bu soruların cevabını.. Kimi sever güzelini, kimi sever özelini…
DAHA NASIL MUTLU OLUNUR LO? 1 Bugün mutlu olmaya karar verdim :))
Bunun için önce gün ağarırken uyanıp, bizimkileri uyandırmadan giyinerek evden çıktım. Karşı tepeye tırmandım ve güneşin doğuşunu seyrettim. Doğanın uyandığını, kıpırdadığını hissetmek tadına doyulmayacak bir duyguydu.
Ortalık aydınlandığında, uzakta bir bahçedeki kadınları izledim, ağaçlardan meyve devşiren... Emeğin şiirini yazıyor gibiydiler.
Öylesine dalmışım ki onlara, arkamdaki bahçeli tek katlı evden yükselen bir sesle kendime gelebildim; bir bebeğin gülücüğüydü o ses...Umudu hissettim o gülücükte...Mutluluğu, güzelliği hissettim.
Evin kapısını çalıp, anneden izin alarak, o bebeğin o gülücüğünü, saçlarını okşayarak saatlerce dinleyesim geldi. Ama tabii ne kapıyı çaldım, ne de bebeği -saçlarını okşayarak- dinledim... "Deli mi nedir?" derler adama!
DAHA NASIL MUTLU OLUNUR LO? 2 Saat ilerliyordu. İş yerime tlf açıp, gelemeyecegimi bildirdim, çünkü "hastaydım" güya :)) Patron yemedi, "Ne hastalığı lan?!" diye höykürürcesine yükseltti çatlak sesini... Aynı tonda karşılık verdim, "Konuşma lan! İstifa ediyo'm, kes hesabı!" Ve kapattım yüzüne telefonu.
Ardından karımı aradım. İlk sözü, "Nerdesin kör olasıca?" oldu. Olsun, desin, hayat arkadaşım o benim, hakkıdır. Anlattım istifa ettiğimi. Anında koydu tepkisini, "İyi boq yemişsin, boyun devrilsin, e mi?" Ve telefonu kapattı yüzüme.
Birden rahatladığımı farkettim. Ohh yarabbi şükür! Yıllardır yapmak istediğimi nihayet yapmıştım. Sahip olmak istediğim kişiliğe kavuşmuştum. Sonrası umurumda değildi, pazarda limon satar, kazanır ve evime götürürdüm ekmeğimi anasını sat'im.
Derin bir nefes aldım verdim. Köşedeki simitçiden bir simit aldım. Isırdım, nefisti, "sabahın"dı bunlar, çıtır çıtırdı. Simidimi yiyerek ve Grup Vitamin'in “Ellere var da bize yok mi” şarkısını ıslıkla çalıp ilkokul birinci sınıf bebesi gibi sekerek yürüdüm gittim.
DAHA NASIL MUTLU OLUNUR LO? 3 Şu anda kentin yukarılarında bir parktayım. Yarım ekmek arası tük'rük köfteyle şişe ayranını götürüyorum iştahla...Yemyeşil ağaçlar ve cıvıl cıvıl kuşlar arasındayım.
Gün batımını bekliyorum, heyecanlıyım. O keyfi de yaşayıp eve gideceğim, yarına hazırlanacağım. Çünkü malum, yarın pazarda yeni işime başlayacağım; limon pazarlama... Hi ho ha!
Eve dolmuşla döneceğim. Yıllardır firmanın tahsis ettiği otomobilden başka taşıt yüzü görmemiştim. Şoförüm ne desem "eyvallah"ı çekiyordu. Umarım dolmuş şoförü bi zonta'lık yapar da "ağız burun, kafa göz" dalarız birbirimize... Offf, ne büyük bir mutluluk olur kim bilir... İçim içime sığmıyor, tutmayın beni.
Bugün ben çok mutlu oldum. Güneşin doğuşunu seyrederek, emekçileri izleyerek, bir bebeğin gülücüğüyle, çıtır bir simitle, şunla bunla; yani küçücük şeylerle...
Bu mutluluğu, eve döndüğümde yeniden aşık olarak pekiştireceğim. Kime mi yeniden aşık olacağım? Karıma ve ikiz kızlarıma elbette.
Size de tavsiye ederim küçük şeylerle mutlu olmayı... Deneyelim mi? Ha'di buy'run.
Sen Kamalist değilsin Turhan kardeşim. Şayet Kamalist olsaydın çoktan birbirimize girmiştik :) Bilmukabele :) Yine silerim Turhan Kardeşim ama seçim tarihi uzun :)
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK ve MÜCADELE ARKADAŞLARI, Cuma dualarında ONLARI yok sayan ulusal onurdan yoksun karanlık türlerin inadına her Cuma bu başlıkta anılmaktadır. Herkes davetlidir.
FIKRA BU YA... Adamın biri, bir seyahat için uçağın merdivenlerini çıkarken kulağına bir ses gelmiş: "Binme, bu uçak düşecek!"
Adam dönmüş bakmış, kimse yok, ama içine de bir kurt düşmüş, binmemiş. İkinci uçağı beklerken, tv'de bir ara haber: "Ülke Hava Yollarının Xy 745 sefer sayılı, 08:30 uçağı düştü, kurtulan olmadı!"
Şoke olan adam korkmuş, gara koşmuş hızlı trene bilet almış, tam binecekken, aynı ses kulağında: "Binme, bu tren raydan çıkacak! "
Dönmüş bakmış, yine kimse yok, ama trene de binmemiş. Gardan çıkmış, bir çay bahçesine girip, sakinleşmek için bir çay söylemiş. Tam o sırada tv'de bir ara haber daha: "Kuzeye gitmekte olan hızlı tren raydan çıktı! 31 ölü, 43 ağır 90 yaralı!"
Tüyleri ürperen adam Allah'ına şükretmiş ve bu kez otogara koşup ilk otobüse bilet almış. Ama tam binerken yine o ses: "Freni patlayacak, binme!"
Dönmüş, yine kimse yok! Dayanamamış, bağırmış: "Sen kimsin yaa?!" "Ben senin iyilik meleğinim!" Adam iyice köpürmüş: "Ulan" demiş, "evlenirken neredeydin?!"
İnsanlar dörde ayrılır: Bazısı bilmez, ama bilmediğini bilmez; o ahmaktır, uzak dur... Bazısı bilmez, ama bilmediğini bilir; o cahildir, eğit... Bazısı bilir, ama bildiğini bilmez; o uykudadır, uyandır....Bazısı bilir, üstelik bildiğini bilir; o bilgedir, peşinden git." (Hint Atasözü)
Hmm, anladım.
Tşk ederim.
Reçete:
Merhamet ve özveri..
"......
Önce gözlerin girer odamdan içeri
Sonra ellerin, saçların dudakların
Bir bir hatırlarım
Her sabah senin olan ne varsa
Yüzüm aydınlanır
Şarkılar söylemek gelir içimden
Yakında bir kuş öter
Uzaklarda bir tren sesi
Sonra kornalar, çocuk ağlamaları
Vapur düdükleri
Sesler bir uğultu halinde yükselir büyük şehirlerden
Ve alışılmış bir yaşamaktır çöker omuzlarıma
Sarar benliğimi birden
Büyük, devamlı dalgalar halinde duygularım
Her sabah seninle başlar."
(Ümit Yaşar Oğuzcan'dan...)
Gönüllere giden yolun reçetesi ne peki? :))
"Gönüllere girmeden kafalara giremezsiniz"..
GEÇMİŞE YOLCULUK
"nasıl iş bu
her yanına çiçek yağmış
erik ağacının
ışık içinde yüzüyor
neresinden baksan
gözlerin kamaşır
oysa ben akşam olmuşum
yapraklarım dökülüyor
usul usul
adım sonbahar"
(Attila İlhan / Adım Sonbahar)
MÜJDAT GEZEN ANLATIYOR
Şehirlinin biri bir köyden geçerken bir su kuyusunun etrafında dönüp dolanan bir eşek görmüş. Eşeğin gözleri bağlı, boynunda da bir çıngırak varmış.
Adam, az ötede çalışan köylüye sormuş:
"Bu eşeğin gözleri neden bağlı?"
Köylü cevap vermiş:
"Düz gittiğini sansın da başı dönmesin diye, bey."
"Peki, boynundaki çıngırak neden?"
"Eşek durursa, çıngırağın sesi de durur. Ben uzaktan 'deh' diye seslenirim. Eşek yine dönmeye başlar."
"Peki ya durup da kafasını sallayarak çıngırağın sesini çıkarmaya devam ederse?"
Köylü dayanamamış:
“Aman beyim" demiş, "senin kadar akıllı eşeği nerden bulacağız?”
Ölmüş eşek kurttan korkmaz. (Atasözü)
İSTANBUL'DAKİ HAİN SALDIRI
".....Bir ülkeye kimine göre 8 milyon, kimine göre 12 milyon kişiyi kontrolsüzce sokarsanız isterseniz PKK’daki her teröristin “ayakkabı numarasını” ve hatta göz rengini bilin böyle eylemleri engelleyemezsiniz.
Uluslararası mafyanın merkez üssü yaptığı, IŞİD yöneticilerinin Şişli’nin göbeğinde yol kesip, adam öldürüp kadın kaçırdığı, adında "İslam" sözcüğü olan örgütlerin seks hesaplaşmaları yaptığı bir alanda, dua etmemiz gereken şey şimdilik sadece bir bombanın patlamış olmasıdır.
Türkiye’yi Ortadoğu’nun ve hatta Orta Asya’nın çöplüğüne çevirdiğiniz zaman, o çöplükte her şey olur.
Adına bazen PKK derler, bazen IŞİD, bazen de hiç duymadığınız yeni bir örgüt..."
- ALINTI
"..........
Ben alışılmış şeyleri sevmem, bilirsin
Yaşamaksa dilediğim gibi yaşamalıyım
Sevmekse gönlümce sevmeliyim
Kendi ellerimle yazmalıyım alın yazımı
Ölmekse istediğim anda ölmeliyim
ve yaşıyorsam
Her şey bambaşka olmalı seninle
Alışılmış şeylerden öte
Yalanlardan, düzenlerden uzak
Yeter, yeter artık
Dönmesin o eski plak
Her şey gölümüzce olsun
Bulsun
Dilediği zaman ellerim ellerini
Paylaşalım seninle bütün geceleri
Sabahları, akşam üzerlerini
Görülmemişi görelim, tadılmamışı tadalım
Şarkılar söyleyelim kimsenin bilmediği
Yüzüm her zaman aydınlık olsun aydınlığında
Her zaman sevgiyle gülsün gözlerimin içi
Yeter artık, yeter
Kırılsın o çemberler
Sarsın her yanımızı bir yaşama sevinci
Ayrılıklar, kederler, gözyaşları bitsin
Bütün bir ömür boyunca
Seninle başlayan sabahlarım
Seninle sürüp gitsin."!
(Ümit Yaşar Oğuzcan'dan...)
Neyzen'e sormuşlar:
“Bu iktidar ne zaman gider?”
Cevaplamış:
“Bir bayram günü...”
“Nereden bildin?”
“Çünkü" demiş Neyzen, "o gün halk bayram yapacak da ondan.”
CAN (YÜCEL) Usta'dan...
SEBEPSİZ SEVMEKTİR AŞK
Sebepsiz sevmektir aşk,
Nedeni olmadan bağlanmak birine.
Gözlerine baktığında erimektir içten içe.
Ellerini tuttuğunda titremektir tüm benliğinle.
Hatta sarılamamaktır utançtan,
Çünkü utanmaktır sevmek aslında,
Sevmek nedir aslen?
Ölmek mi uğruna?
Yaşamak mı onunla?
Sevmek mi ömür boyunca?
Yoksa ayrılmak mı gerekince?
Nedir insanı başkasına bağlayan?
Güzelliği mi?
Bilmez kimse bu soruların cevabını..
Kimi sever güzelini, kimi sever özelini…
CAN YÜCEL
Söz, tabancadan fırlayan mermi gibidir, geriye dönmez! (Rus Atasözü)
YILLARIN ÖTESİNDEN
(Babamın Plaklarından)
DAHA NASIL MUTLU OLUNUR LO? 1
Bugün mutlu olmaya karar verdim :))
Bunun için önce gün ağarırken uyanıp,
bizimkileri uyandırmadan giyinerek evden çıktım. Karşı tepeye tırmandım ve güneşin doğuşunu seyrettim. Doğanın uyandığını, kıpırdadığını hissetmek tadına doyulmayacak bir duyguydu.
Ortalık aydınlandığında, uzakta bir bahçedeki kadınları izledim, ağaçlardan meyve devşiren... Emeğin şiirini yazıyor gibiydiler.
Öylesine dalmışım ki onlara, arkamdaki bahçeli tek katlı evden yükselen bir sesle kendime gelebildim; bir bebeğin gülücüğüydü o ses...Umudu hissettim o gülücükte...Mutluluğu, güzelliği hissettim.
Evin kapısını çalıp, anneden izin alarak, o bebeğin o gülücüğünü, saçlarını okşayarak saatlerce dinleyesim geldi. Ama tabii ne kapıyı çaldım, ne de bebeği -saçlarını okşayarak- dinledim... "Deli mi nedir?" derler adama!
DAHA NASIL MUTLU OLUNUR LO? 2
Saat ilerliyordu.
İş yerime tlf açıp, gelemeyecegimi bildirdim, çünkü "hastaydım" güya :)) Patron yemedi, "Ne hastalığı lan?!" diye höykürürcesine yükseltti çatlak sesini... Aynı tonda karşılık verdim, "Konuşma lan! İstifa ediyo'm, kes hesabı!" Ve kapattım yüzüne telefonu.
Ardından karımı aradım.
İlk sözü, "Nerdesin kör olasıca?" oldu.
Olsun, desin, hayat arkadaşım o benim, hakkıdır. Anlattım istifa ettiğimi. Anında koydu tepkisini, "İyi boq yemişsin, boyun devrilsin, e mi?" Ve telefonu kapattı yüzüme.
Birden rahatladığımı farkettim.
Ohh yarabbi şükür!
Yıllardır yapmak istediğimi nihayet yapmıştım. Sahip olmak istediğim kişiliğe kavuşmuştum. Sonrası umurumda değildi,
pazarda limon satar, kazanır ve evime götürürdüm ekmeğimi anasını sat'im.
Derin bir nefes aldım verdim.
Köşedeki simitçiden bir simit aldım. Isırdım, nefisti, "sabahın"dı bunlar, çıtır çıtırdı. Simidimi yiyerek ve Grup Vitamin'in “Ellere var da bize yok mi” şarkısını ıslıkla çalıp ilkokul birinci sınıf bebesi gibi sekerek yürüdüm gittim.
DAHA NASIL MUTLU OLUNUR LO? 3
Şu anda kentin yukarılarında bir parktayım. Yarım ekmek arası tük'rük köfteyle şişe ayranını götürüyorum iştahla...Yemyeşil ağaçlar ve cıvıl cıvıl kuşlar arasındayım.
Gün batımını bekliyorum, heyecanlıyım.
O keyfi de yaşayıp eve gideceğim, yarına hazırlanacağım. Çünkü malum, yarın pazarda yeni işime başlayacağım; limon pazarlama... Hi ho ha!
Eve dolmuşla döneceğim.
Yıllardır firmanın tahsis ettiği otomobilden başka taşıt yüzü görmemiştim. Şoförüm ne desem "eyvallah"ı çekiyordu. Umarım dolmuş şoförü bi zonta'lık yapar da "ağız burun, kafa göz" dalarız birbirimize... Offf, ne büyük bir mutluluk olur kim bilir... İçim içime sığmıyor, tutmayın beni.
DAHA NASIL MUTLU OLUNUR LO? 4
Bitiriyorum...
Bugün ben çok mutlu oldum.
Güneşin doğuşunu seyrederek, emekçileri izleyerek, bir bebeğin gülücüğüyle, çıtır bir simitle, şunla bunla; yani küçücük şeylerle...
Bu mutluluğu, eve döndüğümde yeniden aşık olarak pekiştireceğim. Kime mi yeniden aşık olacağım? Karıma ve ikiz kızlarıma elbette.
Size de tavsiye ederim küçük şeylerle mutlu olmayı... Deneyelim mi?
Ha'di buy'run.
Yeni Güne Günaydın :))
YENGE'nin DÖNÜŞÜ
(Ooo piti piti, çamaşır sepeti)
Sen Kamalist değilsin Turhan kardeşim. Şayet Kamalist olsaydın çoktan birbirimize girmiştik :)
Bilmukabele :)
Yine silerim Turhan Kardeşim ama seçim tarihi uzun :)
GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
ve
MÜCADELE ARKADAŞLARI,
Cuma dualarında ONLARI yok sayan ulusal onurdan yoksun karanlık türlerin inadına her Cuma bu başlıkta anılmaktadır. Herkes davetlidir.
DÜNDEN BUGÜNE OTOBÜS/ 2
DÜNDEN BUGÜNE OTOBÜS/ 1
FIKRA BU YA...
Adamın biri, bir seyahat için uçağın merdivenlerini çıkarken kulağına bir ses gelmiş: "Binme, bu uçak düşecek!"
Adam dönmüş bakmış, kimse yok,
ama içine de bir kurt düşmüş, binmemiş. İkinci uçağı beklerken, tv'de bir ara haber:
"Ülke Hava Yollarının Xy 745 sefer sayılı, 08:30 uçağı düştü, kurtulan olmadı!"
Şoke olan adam korkmuş, gara koşmuş hızlı trene bilet almış, tam binecekken, aynı ses kulağında: "Binme, bu tren raydan çıkacak! "
Dönmüş bakmış, yine kimse yok, ama trene de binmemiş. Gardan çıkmış, bir çay bahçesine girip, sakinleşmek için bir çay söylemiş. Tam o sırada tv'de bir ara haber daha: "Kuzeye gitmekte olan hızlı tren raydan çıktı! 31 ölü, 43 ağır 90 yaralı!"
Tüyleri ürperen adam Allah'ına şükretmiş ve bu kez otogara koşup ilk otobüse bilet almış. Ama tam binerken yine o ses: "Freni patlayacak, binme!"
Dönmüş, yine kimse yok!
Dayanamamış, bağırmış:
"Sen kimsin yaa?!"
"Ben senin iyilik meleğinim!"
Adam iyice köpürmüş:
"Ulan" demiş, "evlenirken neredeydin?!"
BUGÜN NE YİYECEYİS?
Tavuk stranagoff
Balcan buğulama
Kuzu kulağı sorbe
Wine (peNpe)
İnsanlar dörde ayrılır:
Bazısı bilmez, ama bilmediğini bilmez; o ahmaktır, uzak dur... Bazısı bilmez, ama bilmediğini bilir; o cahildir, eğit... Bazısı bilir, ama bildiğini bilmez; o uykudadır, uyandır....Bazısı bilir, üstelik bildiğini bilir; o bilgedir, peşinden git." (Hint Atasözü)
YILLARIN ÖTESİNDEN
(Duygusal bir şarkıyla ince mizahın bir arada kullanıldığı nefis bir video)