Kültür Sanat Edebiyat Şiir

küçük iskender sizce ne demek, küçük iskender size neyi çağrıştırıyor?

küçük iskender terimi Kubilay Devrim tarafından tarihinde eklendi

  • Sultan Fatih Yağcı
    Sultan Fatih Yağcı

    Yazdıklarının bir erkeğe yazıldığını düşünmek..
    ah!
    işte bu yüzden okuyamıyorum yazdıklarını..

  • Vera Tunahan
    Vera Tunahan

    adamın bi cümleleri var

    bi de cinsel yaşamı.

    gerisi yalan sanki.

  • Vera Tunahan
    Vera Tunahan

    kişisel sitesinin girişi de kendi gibi.

  • Esra Şeker
    Esra Şeker

    erotika (içinde en sevdiğim şiir 'ne çok') , suzidilara, periler ölürken özür diler

  • Yellow Submarine
    Yellow Submarine

    Homo olduğunu öğrenene kadar bazı şiirlerini okuyup ne romantik adam dememe sebep olan ama gerçeği öğrendikten sonra romantik yöndeki duygularımı sıfırlayan -yazık oldu- ve fakat dehası asla ve kat'a tartışılmayan sanat adamı.

  • Ahmet Sogutmaz
    Ahmet Sogutmaz

    şair abimiz ama biraz yumusak diyolardı demi

  • Atakan Kartaltepe
    Atakan Kartaltepe

    Evet! Küçük...hattâ haddinden fazla küçük...Öyle değil mi İskendeeer? ..

  • İnanna Mana
    İnanna Mana

    Tanrım,o serseri ruhuna,ve ruhundaki karmaşaya hastayım.nasılda inceden oynar kelimelerle........................................

  • Esra Satıcı
    Esra Satıcı

    küçük İskender mahlasıyla tanınan Derman İskender Över, 28 Mayıs 1964 yılında İstanbul'da dünyaya geldi. Kabataş Erkek Lisesi'ni bitirdikten sonra İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'ne girdi ve beş yıl eğitim gördü. Kendi arzusuyla bıraktığı tıp eğitimini takiben İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü'ne de üç yıl kadar devam etti. Ağır basan sanat hayatı onu akademik ortamdan kopartarak edebiyat ve sinemaya sürükledi.

    'Marjinal şair' olarak tanınmaya başlaması 1985 yılıdır. Günümüze değin bunca yıllık süreye onlarca şiir ve özgür metin, bir günlük, üç roman, iki özel derleme, bir inceleme, bir antoloji olmak üzere birçok kitap sığdırdı. Kimi Avrupa ülkelerinde çıkan antolojilerde şiirleri basıldı. Kanada'da yayımlanan Descant adlı edebiyat dergisinin Türkiye özel sayısında, ABD'de ise Murat Nemet Nejat'ın 'eda' kavramında yoğunlaştığı Türk şairlerinden çeviri antolojisinde kendine yer buldu. 2000 yılında İtalya'da düzenlenen Avrupalı Genç Şairler Yarışması'nda (La Giovane Poesia D'europa Nel 1999) ilk ona girdi ve bu şairlerle birlikte kitaplaştırıldı. Yine aynı yıl içersinde uzun zamandır sinema dalındaki jürisinde de yer aldığı Orhon Murat Arıburnu Ödülleri'nde 'Bir Çift Siyah Deri Eldiven' adlı şiir kitabıyla birincilik alarak ödüllendirildi. İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Fotoğraf Bölümü master öğrencilerine 'Postmodernizmin Görsel Malzemeye Etkisi' üzerine bir seminer verdi. 2001 yılında Almanya'da, 2002'de de Hollanda'nın çeşitli şehirlerindeki etkinliklerde konuşmacı olarak ve şiir performanslarıyla yeraldı. 2003 yılında Berlin'de düzenlenen İlk Türkiyeli Eşcinseller Kongresi'nde bu konudaki dekleresini okudu. 2004'te Newyork'ta ve Kuzey Carolania'da üniversitelerde konuşma yaptı ve tek kişilik okuma gecelerine konuk oldu. Ayrıca Türkiye'de farklı üniversitelerde ve liselerde panellere, workshop'lara katıldı. 2005 ODTÜ Bahar Şenliği'nde ODTÜ Genç Yazarlar Topluluğu için bir açıkhava söyleşisine konuk olarak katıldı. Bir dönem seslendirme, senaristlik, radyo programcılığı, şiir matineleri de yapan küçük İskender, içlerinde 'Ağır Roman' ve 'O Şimdi Asker'in de bulunduğu beş filmde de oyuncu olarak rol aldı. Halen Varık, Adam Sanat, Yasak Meyve, Kaçak Yayın adlı dergiler ağırlıklı olmak üzere yazmaya ve kitaplaşmış eserlerini yayımlamaya devam etmektedir. Resmi internet adresi: http://www.kucukiskender.com/

    kitap listesi

    Kitapların ilk yayımlanış tarihleri ve şu anda bulundukları yayınevleri dikkate alınmıştır
    Şiir

    * Gözlerim Sığmıyor Yüzüme (1988 / Adam Yayınları)
    * Erotika (1991 / Adam Yayınları)
    * Yirmi5April (1994 / YKY)
    * Periler Ölürken Özür Diler (1994 / Gendaş)
    * Suzidilara (1996 / Adam Yayınları)
    * Güzel Annemin Hayal Gücü (Tek Baskılık Kitap) (1996 / Hera Şiir Kitaplığı)
    * Ciddiye Alındığım Kara Parçaları (1997 / YKY)
    * Papağana Silah Çekme! (1998 / Om Yayınları)
    * Alp Krizi (Tek Baskılık Kitap) (1999 / Çalıntı Yayınları)
    * Gözyaşlarım Nal Sesleri (1999 / Adam Yayınları)
    * Bir Çift Siyah Deri Eldiven (2000 / Adam Yayınları)
    * İpucu Bırakma Sanatı (2000 / Om Yayınları)
    * Bahname (2000 / Om Yayınları)
    * Klarnet (2001 / Om Yayınları)
    * Kahramanlar Ölü Doğar (2001 / Om Yayınları)
    * Çürük Et Deposu (2001 / Adam Yayınları)
    * Bir Nedeni Yok Yalnızca Öptüm (2002 / Om Yayınları)
    * Eski Kral Deposu (2002 / Adam Yayınları)
    * Siyah Beyaz Denizatları (Toplu Şiirler I) (2003 / Gendaş)
    * Barudî (Kürtçe Çeviri) (2003 / Piya)
    * Dicle ile Fırat (2004 / Gendaş)
    * Bir Daha Bana Benzeme Angel! (2004 / Varlık)

    Serbest Metinler

    * Dedem Beni Korkuttu Hikâyeleri (1992 / Parantez)
    * İkizler Burcu Hikâyeleri (1993 / Parantez)
    * 666 (1994 / Gendaş)
    * The Kırmızı Başlıklı İstasyon Şefi (1996 / Parantez)
    * Belden Aşağı Aşk Hikâyeleri (1996 / Parantez)
    * Pop H'art (1997 / İnkılâp)
    * Balık Burcu Hikâyeleri (2000 / Parantez)
    * Made In Hell (2001 / İnkılâp)
    * Insectisid (2002 / Stüdyo İmge)
    * Necronomicon / Ölüm Kitabı (2004 / Turuncu Medya)
    * Burç Hikayeleri (2005 / Sel Yayıncılık)

    Romanlar

    * Flu'es (1998 / Parantez)
    * Cehenneme Gitme Yöntemleri (1999 / Parantez)
    * Zatülcenp (2000 / İnkılâp)

    Özel Derlemeler

    * Kanlı Lağım Fareleri'den küçük İskender'e (2001 / Stüdyo İmge)
    * Aşk Şiirleri Kolonisi (2004 / Everest)

    İnceleme / Eleştiri

    * Şiirli Değnek (1995 / YKY)
    * Eflatun Sufleler (2002 / Gendaş)
    * Rimbaud'ya Akıl Notları (2004 / Alkım)

    Günce

    * Cangüncem (1996 / Gendaş)

  • Hayat Suyu
    Hayat Suyu

    Ne zaman iki halkın savaş meselsi ona sorulsa, 'Bu iki halktan kız ve erkekler birbirine aşık olama savaşta' der. Hep aynı cevap.
    'Oğlum bırak şimdi aşk meşk sex felen filan, orda insanlar ölüyo be adam' diyesim gelir. Kendi kendime der otururum yerime.

  • Drag Bonfire
    Drag Bonfire

    hiçbir filmin yatak odamla ilgisi yoktur.. yanlızca rastlantısal benzerliklerden sözedilebilir.. koynumda uyuyan yönetmen delikanlılar, yeraltından çıkartılmış ve kayganlaştırıcı kremle ovulup parlatılmışlardır.. bizim sevişmelerimize kimse Oscar veremez..

    küçük iskender
    belden aşağı aşk hikayeleri..

  • Mehmet Safa
    Mehmet Safa

    kelime tanrının küçük iskender'in değil.
    tanrı'nın hayallerinden kotarılmış şeydir şiir?

  • Oktay Karaca
    Oktay Karaca

    o çocuklarla sabahlarken terkedilmiş bir senaryonun
    kötü adam karakterlerinde,
    herkes seçtiği rolün repliğiyle boğuşurken
    kostümler bol gelirken, dar gelirken bedenlere
    kim 'kamera! ' dedi, kim 'stop! ' dedi bilinmezken
    binlerce bobin kutusu içinde ararken kendi karakutumuzu
    hepimizin bir asistanı var sonunda vurduğumuz
    aşk ile çekememezlik arasında hep ihtiyaç duyduğumuz!

  • Sezgin Yeşiltaş
    Sezgin Yeşiltaş

    Ne zaman bu güzel diye başlayıp midem bulanarak bitirdiğim çoğu şiirin altındaki imzanın sahibi

  • Alibozdemir
    Alibozdemir

    o çok iyi bir şair,aykırı yani derdi var adamın..öyle oturup masa başında 'kurgu'layıp imge salataları yapmıyor..aydın geçinen bazı pipo'ların tırsıp geri çekildiği dönemlerde adam en ağır yazıları yazabiliyor..yaşadığını yazıyor her şeyden önce..eşcinselliğini de yazacak,anarşistliğini de,alkol bağımlılığını da..yaşıyor çünkü..bunları yazmaktan daha doğal ne olabilir? pop h'art,666,çok ayıp bir şey mutluluk ve gözlerim sığmıyor yüzüme çok iyi kitaplar..adama bok atmadan önce bir okuyun be kardeşim,oğlandır diye atamazsınız böyle bir şairi..

  • Tuba Bilen
    Tuba Bilen

    tanışmak için çıldırıyorum umarım bi gün tanışırız harika bi şair en sıkıcı dönemlerimde beni hayata döndüren şair

  • Seda Nil
    Seda Nil

    ayda bi kez karsına cıkıp sana tapıyorum dedigim adam.gülümseyerek bira ikram edişinden gece aradıgımda kötüyüm deyişine kadar her tavrına hasta oldugum adam.

  • Oktay Karaca
    Oktay Karaca

    mekanı:neva
    yazım tarzı: Homo Sapıkiens
    Cinsel Tercihi: Kimse bilmiyor
    İç çamaşırı: Bebek Kundağı (Yanlış anlamayın bi fotosu varda ordan bildim :)
    Hergün içtiği içecek: Su.
    Normalmi: HAYIR.... :)

  • Elif B
    Elif B

    İkizler burcu insanı..İyi şair..dolu insan...güzel insan...
    Aids olmasından korktuğum...

  • Sait Diyapoğlu
    Sait Diyapoğlu

    o zamanlar yaçadığım şehre -mardine- yeni açılan bir hastane sebebiyle bir doktor kızı gelmişti ankara'dan..içmek istediğini söylemişti, bunu o şehirde ancak araba içinde yapabilmiştik..lise iki ya da lise sondaydım ve toplumcu gerçekçi şiirden hemen hemen sıyrılmak üzereydim..o zaman işte k. iskender diye biri çıktı karşıma.. ilk alp'in defteri'ni ezberlemiştim..ve nedendir bilmem, kızların sevmediğini düşünürdüm hep.. o kız o gece bana k.iskender'i tanıyıp tanımadığımı sormuştu..ben hemen alp'in defterine başlamıştım.

    şimdi de görüyorum ki genelde bayanlar yazmış bu kısma. yanılmışım..
    tüm kanlı lağım fareleri'ne..

  • Yıldız Erdogan
    Yıldız Erdogan

    ben Onu savunmak, birilerine begendirmek, ballandıra ballandıra anlatıp pazara cıkarmak derdinde degilim. Ama Onu daha once niye okumadıgıma hayıflanıp duruyorum...onu okumadıgım gunlerime acıyorum...ben onun sozcukleriyle, tamamlanmamıs cumleleriyle, kendi pesinden kosan tumceleriyle, o kendine bile aldırmaz tavırlarıyla yasamayı seviyorum....hepsi bu....
    'Onlar, okurlarım.

    Onlar, okur olmayı edebiyatı sevdikleri için seçmediler. Mideleri yıkansın diye okudular.

    Bileklerindeki kesikler dikilsin diye okudular.

    Potansiyel negatif enerji dağılsın diye okudular.

    Benden korkmak için okudular.

    Bir kez daha haklılıklarına ağlamak için okudular.

    Doğru düşündükleri onaylansın diye okudular.

    Dertleşebilmek için okudular. İçlerini dökebilmek için okudular.

    Yaptıklarının yasak, ayıp, günah olmadığına bir başkası da arka çıkabildiği için okudular.

    Yabancı altkültür yazarlarından sıkıldıkları için okudular.

    Bana haykırabilmek, benimle itişip kakışabilmek, arkadaşlarından, benzerlerinden haber alabilmek için okudular.

    Beni bir gazetenin üçüncü sayfası gibi, o, ölümle yüzyüze gelebilme cesareti taşımanın gururunun bedenleri nasıl kavurduğunu kanıtlamak için okudular.

    Son sigarayı, son alkol yudumunu paylaşabileceklerini öngördükleri için okudular.

    Şehirlerine gittiğimde beşinci sınıf otel odaları yerine onların küçük bekar evlerinde bir yer yatağında uyuyacağıma yemin edebildikleri için okudular.

    Beni 1 mayıs meydanında, bir gay clupta, bir rock barda görebildikleri için okudular.

    Sahici olduğum, onlara yalan söylemediğim, söyleyemeyeceğim, çok azarlarsa yatağa atabilecekleri için okudular. Çok gençtiler. Onlar ta yolun başında terkedilindi; bu unutuş, bu yok sayma kabullenemez, bağışlanamaz. Çünkü yanlarında ne bir harita, ne bir pusula ne de güvenecekleri bir yandaş vardı.


    Ben bu insanları tanımadan sevmek mecburiyetinde bırakıldım; olumsuz bir mecburiyet değildi bu elbette, tam tersine kavmini bulmuş, uzun zamandır yalnız yaşayan bir adam gibiydim. Gittiğim en uçlarda bile bana saldıracak ya da sevecek birileri vardı mutlaka. Yukarı aşağı, yatay her noktada yeterince düşman ve dost! Sesimi, gitgide çığlığa dönüşen sesimi duyurabilmiştim. Onlar biliyordu: Marksist kökenli bir anarşisttim artık. Onlar biliyordu: Çocukken tacize uğramadan, kadınlarla birlikte ola ola gayliğimi keşfetmiştim ve herkes kadar mutlu, herkes kadar aşk acılarıyla derbederdim. Onlar biliyordu: Keyif verici maddelerle haşır neşirdi. Haşır neşir arkadaşlarımdan kimileri ölmüştü. Onların da arkadaşları ölmüştü. Hepimizin birileri ölüp ölüp duruyordu. Ve işin boktan yanı, tutkuyla bağlı olduğumuz, güzel insanlardı gidenler. Hırçındık bize saldıranlara. Şevkatliydik kollarını açıp bekleyenlerin karşısında hep. Hep özledik. Huzurdan gebermeyi, eşitliği, özgürlüğü, paylaşmanın fevkaladeliğini. Olmayacağını bile bile bekledik. Onlar biliyordu: İntiharın zembereğine çomak sokuyordum kırılmak pahasına. Hüznü kızıştırmak, üstümüze çekmenin altında elbette puştluk vardı. Farkındaydık. Çünkü zayıftık ve karşımızdakine vurabileceğimiz tek bir yumruktu. Gücümüz ortadaydı işte. Onlar biliyordu: Ölümle burun burunaydım. Peşimdeki faşist kiralık katillerle, yatağımda zincirle beni boğmaya kalkanlarla, evimi soyanlarla, kleptomanlarla, ihanetlerle, sahtekarlıklarla cebelleşiyorduö. Onlar biliyordu: Önceleri asker kaçağıydım. Ve yurtdışına çıkıp orada yaşananları görüp yazılarıma aktarmak için ani bir kararla askere gittim. Param yoktu. Bu ülkede kalemiyle, ek bir iş yapmadan ayatka durmaya çabalayan tek adam olduğumun bilincindeydiler. Onlar biliyordu: Popüler kültüre de düşkündüm. Sarhoş olup zırlarken Chopin dinlenmeyeceğini anlayacak kadar zekiydim. Batıdan çalıntı bir altkültürün bize, Ortadoğu'ya uymayacağını, bunun yapmacık, sahte kaçacağını söylediğimi işitmişlerdi. Onlar biliyordu: Sinemaya da gönüllüydüm. Ayrıca komiktik de. Dalga geçmesini Öğrenmiştik. Onlar biliyordu: Yaşamadığım halde başımdan geçmiş gibi anlatılan ve kulaktan kulağa yayılan olaylar vardı. Oysa ben hiçbir şeyi saklayamayacak kadar tek hücreliydim. Basitten iğreniyordum. Kolaycılıkatn iğreniyordum. İçten pazarlık ve sömürgecilik, insani değerlerin hiçe sayılması, bağımsızlığın kısıtlanması midemi kaldırmakla kalmıyordu. Bütün bu anlamlara açtığım savaşta sürüyü avucunda tutma yöntemlerinden gelenekselcilik ve ahlak da paylarını alıyordu. Onlar biliyordu: Rock tabanlıydım. Otonom oluşumlardan yanaydım. İşgal evleri düşleri kuruyordum. Seksin pervasızca kullanılmasını istiyordum. Töreye anne, devlete baba dediğimin altını onlar çiziyordu zaten. Onlar biliyordu: Biz bir bütündük. Kırılmış bir bardaktan etrafa saçılmış cam parçacıklarıydık. Üstümüze basmaya çalışanın ayağını kanatmak ödevimizdi.

    Aslında çoktular. Suskunlukları yüzünden az gibi görünüyorlardı. Çünkü onlar bir darbenin içine doğmuşlardı.1980'in çocuklarıydı onlar. En ağır koşullardan geçen ailelerin, ezilmiş, işkence görmüş, ruhsal bunalımlar geçirmiş anne-babaların evlatlarıydılar. İsyanlarını politik merkezde değil, sosyal hayatta göstermenin güzelliğine kapıldılar. Kısmen haklıydılar da. Kimse onlarla konuşmuyor ve asla anlatmıyordu.

    Yalnızca gördüklerini yorumlama şansına sahiptiler. Yol göstericiler yoktu, kaybolmuşlardı. Müzik, uyuşturucu ve bir parça kitapla, seyredebildikleri altkültür filmleriyle kendilerine bir ifade biçimi geliştirme uğraşına girdiler. Ne ebeveynler, ne politikacılar, ne sanatçılar ne de hızla gelişen teknoloji onların utangaç ama isyankar olmalarını engelleyebildi. Odalarına kapanmak, hücrelerini oluşturmak ve oradan kişisel anlamlar çıkarmak tek yol gibiydi.

    Sonra buluştuk. Mektuplar, mailler, kapıma bırakılmış notlar, imzalanıp gönderilmiş kitaplar, kolajlanmış resimler, imza günleri, telefon görüşmeleri, cep telefonu mesajları, söyleşiler, bana hazırlanmış defterlerle buluştuk. Zarflardan çıkan kanlı cam parçacıkları, akineton tabletleri, kurutulmuş böcekler aslında herşeyi ifade etmeye yetiyordu. Benim bildiğimi onlar da biliyordu: Artık söylenebilecek söz kalmasa da, ortak bir dilimizin varlığı kesindi. Bu tükenişte, bu yere çakılmış uçağın enkazında belalı şizofrenler gibi karnımızı doyurmak için birbirimizi yiyecektik. Bizim kriterlerimiz kendiliğinden oluşmuştu. Küçük, saldırgan ve naif bir orduyduk.

    Karşılıklı sevdalar, nefretlerle çoğaldık. Onlar biliyordu: Hissettiklerini benim önüme sürdüler. Onları anladığımı, bununla birlikte bir çare bulamadığımı onlar da biliyordu.

    Onların bildiklerini, onların ürettiklerini onlara ve onları merak etmeyenlere sunmak için hazırladım bu kitabı. Kelimelere dokunmadan, imlaları düzeltmeden. Tıpkı bana geldikleri gibi. Amaç ne: Hem kardeşlerin birbirlerini tanımaları, hem ürettikleriyle bir sese dönüşmeleri hem de bir nebze bu dönemin gençliğinin neler yaşayıp nelerin peşinde olduklarının sosyolojik dökümü diye adlandırılsın arzusundayım. Yüzlerce mektuptan, mailden ve nottan bir seçme yaptım. Diğer imzalar kırılmasın. Çok özellerin burda işi yok. Özellikle mail dışındakileri saklıyorum. Soyadlarını çıkarttım; adresleri bozdum. Kimi yerlerde de incinme olasılığı nedeniyle kısaltmalar yapmayı uygun görmemi bağışlayın, bağışlasınlar. Neydi sıkıntım: Tamamlanıp bir puzzle havasına bürünelim hevesine kapıldım. Mamafih, böyle bir ülkede bu çalışmanın bir megalomani ürünü sayılabileceği de açık. Derdim(iz) değil. Keşke her ot ne boka yaradığını bilse. Ben biliyorum. Onlar biliyor. Yani, biz biliyoruz. '

    küçük İskender
    haziran 2001, istanbul

  • Sanem Demirer
    Sanem Demirer

    umarım bunu buraya yazmak basıma bela açmasın.umarım iskender i sevenler benimle gurur duysun.umarım iskender de bir narsist olsun :P
    Dudaklarım gerisin geriye çekildi; ağdalı bir sıvının ağır, ağır örttüğü korkunun biçim
    kazanıp ayağa kalktığı ve ‘hey bana bir şeyler söylemenin vakti geldi’ dediği zamanlarda bekledim seni; gözlerimi kapadım.bekledim.beklerken, özlemenin hangi geçitleri
    geçilemez kıldığını, hangi duyguların insanı hayata kazandırdığını, basite indirgenmiş
    hüzünlerin geceleri dinlenmeye müsait şarkılarla şahlandığını anlatamadım.evet,
    bilmiyordum.

    .....
    Bilmiyordum, kelimelerden arınmış bir cümle kurar gibi sevişmeyi.sevişirken sözlük
    kullanıyordum hala.ama seni seviyordum.ve sevdiğimi, sevgimi anlatma telaşıyla hata
    üstüne hata yapıyordum sana.sana yaklaşamıyordum.yasaklanmıştın adeta.çiğnemeye
    çalıştığım bir yasak olsan da, uzakta dursan da, o korkunç şeklini korusan da, fark et-
    yordu hiçbir şey.küçük bir ateş.küçücük bir ateştin sen.sönmekten ürken bir ateş.bir su
    damlasıyla bütün görkemini kaybedebilecek bir ateş.aşkın mecali kalmamıştı.sessizce sokuldum yanına acıyla irkildin.gülümsedim.gülümsememe anlam veremedin elbette.
    Kimdi bu? Ne istiyordu? tanımadığın biri hatırlarını darmadağın etmeyi planlamış bir
    Yabancı.fuzuli bir beden karşındaki.usulca uzandım,

    Bir nedeni yok, yalnızca öptüm.....
    .................................................................

    kimi geceler penceremden uzayı seyrederim.uzayın adını ben koymadım.uzayın adını
    yıldızlar, gezegenler kendi aralarında kararlaştırmışlar.rahatlatır beni o.bütün yağmurlar
    uzayın derinliklerinden gelip yağar diye düşünürüm.yağmurlar başka galaksilerden gelip yağar.romantizme uyum sağlamak için değil.öyle.işin gerçeği budur.yağmurlar bu dünyaya
    ait sanma.bembeyaz bir yalnızlığın olmalı senin de.lekelenmeye müsait bir yalnızlık.
    Tedirginliğini buna bağlıyorum seni seyrederken.pişmansın.pişmansın kapıp koy
    Veremediğin için sanki, elinde olsa avaz avaz bağıracaksın sokaklarda, neyim ben diye
    Haykıracaksın.olmuyor tabi.olmuyor.sıyrılır gibi lüzumsuz bir yerden sıyrılıp kendi affına sığınıyorsun.beni de anlayacağın günler gelecek.beni de göreceksin.benimle tamamlanacak
    Bir şeye benziyorsun çünkü.korkma lütfen,

    Bir nedeni yok, yalnızca öptüm....
    ....................................................................


    çocukluğumdan söz etmek isterim sana, eğer sıkılmazsan.bir gün otururuz evde, ben sana
    hayatımı anlatırım dakika dakika.kaç yaşımdaysam o kadar yıl sürer konuşmam.çay
    pişiririz.çaydanlığa su yerine votka koyarız sen dilersen.sonra da sen anlatırsın:sevdiğim
    filmleri, sevdiğin parçaları, sevdiğin canlıları, sevdiğin...hep sevdiğin şeylerden konu açar-
    sın.ben sıkılmam.ben seninle sıkılmamayı seni ararken öğrendim.seni hayal ederken
    keşfettim sıkılmamanın azametini.bir insan bir insanı sıkamaz.bir insan canı isterse sıkılır
    hacimler açarım sana içimde dolman için, oraya akman için, hacimler açarsın bana:çağlayarak
    gelirim.endişelenmen gereksiz,

    bir nedeni yok yalnızca öptüm....
    ...............................................................


    olması gerektiği kadar fedakar biriyim aslında; daha fazlasını umma açıkçası.endişelerim, ideallerim, halletmeye çalıştığım meselelerim var.
    Başkalaşmaya çalışıyorum.göz ardı edilmiş tutumlar edinmek hoş.değişmek
    Hiç de zor değil.yalnızca özgür olabilsem, sorun kalmayacakmış gibi sanki.
    Anlaşılmak istiyorum; sevdiğim bir şarkıyı herhangi biriyle paylaşırken
    Aynı duyguları hissetmek arzusu bu.evet tıpkı bu.sese, ahenge kapılırken,
    Kendini müziğin ritmine verirken yanında bir diğerinin olabilmesi, görkemli
    Bir anda birlikte sadeleşebilmek.birlikte dansetmek gibi.sen hastayken başucunda
    Birinin sabaha kadar oturması gibi.arada bir alnındaki teri silmesi, üstünün açılmamasına dikkat etmesi gibi.bir başkası için hayatta kalma çabası gibi sanki
    Ölmek için değil yaşamak için uğraşmak gibi, ummadan, hayal etmeden, sıradan,
    Olduğu gibi.doğal ve ciddi.ciddi ciddi hayatla mücadele edebilme gücü.bu gücü
    Yan yanayken yaratabilme yeteneği.ben bu yeteneğin bir parçası olarak sokuluyorum
    Sana.masallarla geliyorum.efsanelerle geliyorum.herhangi bir insanın birikimiyle
    Geliyorum aslında.art niyetsizim inan,

    Bir nedeni yok, yalnızca öptüm.....
    ................................................................................

    bazı sorulara cevap bulamadım; kuşkusuz gerekli de değildi bu.soruyu soru halinde
    bırakıp sahici yanını korumaya çalışmam cehalet mi sanıldı acaba? bedenlerin bedenler
    den istedikleri ruhların ruhlardan çıkarttıkları, karşılıklı acıların birbirlerinin etkisini
    arttırdıkları vakitlerde düştün aklıma, aklıma yayıldın.ne kaybedebilir, ne kazanabilirdim
    ki artık:ortadaydım işte.bir başkasının mal varlığına dönüşmeden yaşayabilmenin
    yalnızlığıydı bu.hayır! melankoli diye adlandırma bu durumu; ortak açı yakalayamama
    sorunu galiba.her kadın gibi doğurmak, her erkek gibi dağların doruklarında biraz
    gözden uzak hüzünlenme denemeleri aslında.kusura bakma kafam biraz dağınık...

    bir nedeni yok yalnızca öptüm...
    .............................................................................

    insan inandığı şeyler uğruna muhteşem hatalarda yapabilir.kızmamalısın.darılmamalısın
    eğer bir kardeşlik varsa aranızda.sevgi hoşgörü takıntıları da değil.bir elmanın kırmızı
    olması, bir gülün öyle kokması, bir derdin halledilmesinin ardından gelen ferahlık kadar
    sıradan ve güzeldir hata yapmak da.aşka çılgınlığın yakıştığı çağları neden unutalım
    neden tarihin çuvalına tıkalım tatlı serseriliği az biraz sergüzeşt olmayı, ılımlılık mı
    kurtaracak insanlığı? alttan alma mı örtecek bunca çirkefi, zorluğu belayı? demokrasi senin
    saçlarından güzel olamaz, senin yüzünden güzel olamaz krediler, faizler, repolar, tahviller.
    Dünyanın en uzun gecesi 21 aralık değil, beni terk ettiğin gecedir.beni üzdüğün yorduğun
    Yıprattığın gecedir.bir kabahat mi gerçekten kendi dışında birine hayranlık beslemek
    Gerçekten kırıyorsun beni,

    Bir nedeni yok yalnızca öptüm....
    ...............................................................................








    birinin peşindeyim ben tanımsız bıraktığım birinin.sessizliğin doyurduğu, biçimli ve
    endişeli birinin.düşüncelerimi zapteden, kelimelerimi korkutan birinin.yanında huzurlu
    uyuduğum, mutlu uyandığım birinin.onunla olmakla, onunla birlikte yaşamakla gizli
    bir gurur duyduğum, asla kıskançlığa ya da sahiplenmeye dönüşmeyen bir tutkuyla
    bağlandığım birinin.onu arıyorum göğe her baktığımda; bir melek gibi uzanıp yüzüme
    dokunacağını tasarlıyorum.bütün aşkların payına düşen şiddetten arınmış, başkalarına
    aynı birbirimize farklı koktuğumuz bir sevginin yolu bu.cesaretimi ondan alıyorum
    ve yine ona ben cesaret veriyorum mücadele ruhunda.bir sır gibi saklıyoruz misafirliği
    hüzün bitince geri döneceğiz çağımıza.insanlığa karışmaya hazır yapışık kalpler taşıyoruz
    aşkımızda.bizim aşkımız hakikaten beden gücü gerektiriyor akıl kadar.yapacak çok işimiz
    var.dövüşecek çok düşmanımız var.kucaklayacak çok arkadaşımız var.bizim sebebimiz
    bu.bizim fazlalığımız bu.belki de iksirimiz.kanayan yüzlerle çevrili bir gezegende
    fırtınaya karışan bellek tozlarımızla, erdemlerimizle, ideallerimizle ayaktayız, yalan s
    söylemiyorum,

    bir nedeni yok yalnızca öptüm....
    ..........................................................................

    evet, sen de isterdin sanırım huzurlu yaşayabileceğin bir hayatın planlarını
    şimdiden yapabilmeyi; kolaya indirgenmiş, biraz fazlalılığı aşırılıkta aramayan,
    ölçülü bir heyecanla kritersiz bir maceraya aday kahraman olmayı.rüzgara dur
    yağmura yağma, mevsime değiş demeyi; doğru hepimizde biraz tanrıyı
    kıskanmak var galiba.bütün günahlar da bundan kaynaklanıyor adeta.hırslarımızın
    çekincelerimizin odağı burası.kazanmaktan çok kaybetmeyi göze alabiliyoruz.
    Çikolata bile kurtlanabilir, dondurma erir, çiçek solar.galiba önemli olan, onları
    Yerinde yaşamak, yerinde korumak! birer hatıraya dönüşseler bile! kaç doğuma, kaç
    Ölüme şahit olduğunu hatırlayabiliyor musun? sevmek ifade edebilmek kadar ifadeyi
    Unutmamaktır da...


    Şimdi sessizce uzaklaşmalıyım.çünkü beni anlamadığını, anlamak için uğraşmadığını
    Hatta bunu önemsemediğini biliyorum.aynı otobandaydık ve birimiz birimizin yanından
    Geçip gitti.hafızasızlığı gurur saymanın adil yanı.hangimiz süratliydik önemi kalmadı, hangimiz daha özveriliydik bunun da...umarım mutlu olursun bunu bir çöküntü anında söylemiyorum.hiç kimse aldatmadı ötekini; yalnızca böyleydik işte.yüzüme öyle bakma nefretle,

    Bir nedeni yok, yalnızca öptüm...
    ..........................................................................................................









    benden uzaklaştıkça bana ait olanlardan yakanı sıyırdıkça rahatlayacağını, her şeye
    yeniden başlayabileceğini sanıyorsun.kim bilir doğrudur belki de.adımın yaşamadığı
    adımın özlemle anılmadığı yerlerde kime umut verebilirim ki zaten.romantizmin tehlikesi
    büyük, romantizmin esrarı büyüleyici, romantizmin kanına girdiği insanlar bencil ve
    hırslı!
    ben seninle yaşlanabilecek kadar erken yola çıkmayı istemiştim; maceramız uzundu
    çünkü.maceramızın tahakküm altına alınamayacak kadar mükemmel olması
    donanımımızla ilgiliydi.yani sen ne kadar sevecensen ben n e kadar az yıpratıcıysam
    o da o kadar mükemmeldi.özveri denilebilir buna.evet buna özveri demek beni mutlu
    ediyor.insan özverinin çocuklara ad olarak verilebileceği bir dünyada tanımını
    kaybediyor, miladını kaybediyor, peygamberlerini kaybediyor.bu kaybedişteki kaosun
    ritmiyle çekiliyorum sana.sen bir mıknatıssın şeffaf ve ben çekilirken sana içimdeki
    alelade metal parçalarıyla kan şekerim düşüyor, tansiyonum düşüyor, ağrılarım düşüyor
    ağzım düşüyor, ellerim, en çok da ellerim düşüyor.sakın, sakın ha üstüne alınma,

    bir nedeni yok, yalnızca öptüm....
    ..............................................


    ben seni kırmak için yaratılmadım.
    Uzun zamandır seni planlıyorum haksızca;
    Cezalandırılacak kadar mı yabancı tanınmaz ve uç yüklüydüm, belki seni çok
    Yıprattığımın, yaşama yönelik trafik işaretlerinin ortasında yalnız bıraktığımın
    Elbette farkına vardım, ama her şey mi benim aleyhte var oluşumla açıklanabilir
    Beni başta sana olmak üzere kimliklere karşı saldırganlaştıran koşulları tek başıma
    Ben mi oluşturdum.seni kaybettim.bunu biliyorum.seni kaybettiğimi sen çekip
    Gitmeden önce de biliyordum.ortadaydı.bedel ve kefalet ortadaydı.senin hakkında
    Bir satır yazmamaya çalışmamın nedenini hiç düşündün mü, sana ait olanları içten
    İçe koruma uğraşı mıydı bu sanki:kuşkusuz hala da saygıyla ağlıyorum, büyük bir
    Tesadüfe yenildim, büyük bir eksen kaymasıyla, sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan
    Tavşan gibi,

    Bir nedeni yok, yalnızca öptüm...
    ...........................................................


    elbette kızıyorsun bana, belki de en çok bu zayıflığıma kızıyorsun:tedirginliğime,
    seni kaybetme endişeme, telaşıma, şaşkınlığıma, titreyişime, ürpermeme, anlamlarını
    anlamamış kelimelerle yetinmeme, müzakerelerde bulunmama, buhranların yorduğu bir gençlik yaşamama, bilincimi sana yönlendirmeme, sürekli, sürekli içmeme, kelimelerin
    kifayetsiz olma durumuna, vs ye vs ye...inadıma öfkeleniyorsun.hırçınlığıma
    öfkeleniyorsun.seni bırakmamama, seni özgürlüğüne salmamama hiddetleniyorsun
    bu da aşk işte! bu da entrika! bu da soysuzlaşmanın, aşkın getirdiği dalaveralarla
    kendine kilitlenmenin başka bir çeşidi.peki anahtar nerde sevgilim, peki anahtarın
    üzerindeki yivler kimin eseri, dur dur bağırma

    bir nedeni yok, yalnıc öptüm...
    ..............................



    bunlar da geçecek şüphesiz.seni unutmama kaç yüzyıl kaldı ki...bir küsme bir burulma
    biçimiyle gidişinin ardından şehrin gri cephelerine fevkalade ağır bir el bombası gibi
    düşen bunaltının bıraktığı korkunç acının unutulmasına kaç yüzyıl kaldı ki..yaralandım
    bütün noktalarımdaki nöbetçiler yaralandı.ölü de var dudaklarımda.çığırından çıkmış bir
    ayaklanma gibi ağlamakta yalnızlığım.bir gerçek aramıyorum felakete.bir bahane
    bulamıyorum arkadaşlarımın beni teselli etmek için söyledikleri kelimelerin hanesinde
    ama yokluğunu doldurmuyor sevda siyasetinin hançerleri.ama bilemiyorum yağmurun ardından artık hangimiz suçlanacak..eğer hissediyorsan,

    bir nedeni yok, yalnızca öptüm.....
    ................................................................................

    ben sende ardı arkası kesilmeyen bir korku sevdim.ben cüce bir çocuk sevdim sen de
    sıska.şiddetli ve hayret uyandıran manevralarla kendi kanına olan saplantılı aşkını
    sevdim.o rutubet kokan loş yüzündeki kanalizasyonları, az kelimeyle kurduğun
    cümlelerindeki gizli soru işaretlerini, barlardan çatlak bir bardak gibi atılmayı beklemeni
    serserice patlamalarını, yuttuğun toplu iğneleri ve bir film hilesi hissi uyandıran
    utangaç hasret pozisyonlarını sevdim.dokunamadım sana parmak uçlarım neşterdi çünkü.
    kırılan bir kemiğin sesiyle veda ederken,

    bir nedeni yok, yalnızca öptüm.....
    .......................................................................

  • Oğuzhan Demirci
    Oğuzhan Demirci

    iyi adam eşcinsel olmasa daha çok severdim

  • Alim Vedat
    Alim Vedat

    O bu dünyaya helede Türkiye ye ait değil..
    başka bir ülkede olsaydı belki onu anlayan olurdu...

  • Xxx
    Xxx

    dikkatli okunursa anlasilabileceklerden
    kolay okunma sairi degil kesinlikle.
    oyle misralari var ki tam da soylenilmesi gerektigi gibi soylemis ve iyi de soylemis.
    dediklerine yazdiklarine ne marjinal denilebilir ne de sacmalik ne de bir ise yaramadigi soylenebilir. ve her konusu acildiginda cinsel secimine gonderme-ilesme yapilmasi henuz o kafalarda cinsel secim ve ozgurluk bilincinin tam olarak yerine oturmadigini gosterir ancak.

  • Berfin Numa
    Berfin Numa

    bir zavallı...sadece radikal söylemler ve sapkınlıklarıyla var olmaya çalışıyor.eşcinselliğe eyvallah...kendi seçimidir.bir sürü eşcinsel sanatçı var, bununki başka bir şey.

  • Harun Kesik
    Harun Kesik

    $owwmen...! ! !

    Bu adam tam Reha Muhtar Malzemesi...

    Yani Yaramazlar dann..