umarım bunu buraya yazmak basıma bela açmasın.umarım iskender i sevenler benimle gurur duysun.umarım iskender de bir narsist olsun :P Dudaklarım gerisin geriye çekildi; ağdalı bir sıvının ağır, ağır örttüğü korkunun biçim kazanıp ayağa kalktığı ve ‘hey bana bir şeyler söylemenin vakti geldi’ dediği zamanlarda bekledim seni; gözlerimi kapadım.bekledim.beklerken, özlemenin hangi geçitleri geçilemez kıldığını, hangi duyguların insanı hayata kazandırdığını, basite indirgenmiş hüzünlerin geceleri dinlenmeye müsait şarkılarla şahlandığını anlatamadım.evet, bilmiyordum.
..... Bilmiyordum, kelimelerden arınmış bir cümle kurar gibi sevişmeyi.sevişirken sözlük kullanıyordum hala.ama seni seviyordum.ve sevdiğimi, sevgimi anlatma telaşıyla hata üstüne hata yapıyordum sana.sana yaklaşamıyordum.yasaklanmıştın adeta.çiğnemeye çalıştığım bir yasak olsan da, uzakta dursan da, o korkunç şeklini korusan da, fark et- yordu hiçbir şey.küçük bir ateş.küçücük bir ateştin sen.sönmekten ürken bir ateş.bir su damlasıyla bütün görkemini kaybedebilecek bir ateş.aşkın mecali kalmamıştı.sessizce sokuldum yanına acıyla irkildin.gülümsedim.gülümsememe anlam veremedin elbette. Kimdi bu? Ne istiyordu? tanımadığın biri hatırlarını darmadağın etmeyi planlamış bir Yabancı.fuzuli bir beden karşındaki.usulca uzandım,
Bir nedeni yok, yalnızca öptüm..... .................................................................
kimi geceler penceremden uzayı seyrederim.uzayın adını ben koymadım.uzayın adını yıldızlar, gezegenler kendi aralarında kararlaştırmışlar.rahatlatır beni o.bütün yağmurlar uzayın derinliklerinden gelip yağar diye düşünürüm.yağmurlar başka galaksilerden gelip yağar.romantizme uyum sağlamak için değil.öyle.işin gerçeği budur.yağmurlar bu dünyaya ait sanma.bembeyaz bir yalnızlığın olmalı senin de.lekelenmeye müsait bir yalnızlık. Tedirginliğini buna bağlıyorum seni seyrederken.pişmansın.pişmansın kapıp koy Veremediğin için sanki, elinde olsa avaz avaz bağıracaksın sokaklarda, neyim ben diye Haykıracaksın.olmuyor tabi.olmuyor.sıyrılır gibi lüzumsuz bir yerden sıyrılıp kendi affına sığınıyorsun.beni de anlayacağın günler gelecek.beni de göreceksin.benimle tamamlanacak Bir şeye benziyorsun çünkü.korkma lütfen,
Bir nedeni yok, yalnızca öptüm.... ....................................................................
çocukluğumdan söz etmek isterim sana, eğer sıkılmazsan.bir gün otururuz evde, ben sana hayatımı anlatırım dakika dakika.kaç yaşımdaysam o kadar yıl sürer konuşmam.çay pişiririz.çaydanlığa su yerine votka koyarız sen dilersen.sonra da sen anlatırsın:sevdiğim filmleri, sevdiğin parçaları, sevdiğin canlıları, sevdiğin...hep sevdiğin şeylerden konu açar- sın.ben sıkılmam.ben seninle sıkılmamayı seni ararken öğrendim.seni hayal ederken keşfettim sıkılmamanın azametini.bir insan bir insanı sıkamaz.bir insan canı isterse sıkılır hacimler açarım sana içimde dolman için, oraya akman için, hacimler açarsın bana:çağlayarak gelirim.endişelenmen gereksiz,
bir nedeni yok yalnızca öptüm.... ...............................................................
olması gerektiği kadar fedakar biriyim aslında; daha fazlasını umma açıkçası.endişelerim, ideallerim, halletmeye çalıştığım meselelerim var. Başkalaşmaya çalışıyorum.göz ardı edilmiş tutumlar edinmek hoş.değişmek Hiç de zor değil.yalnızca özgür olabilsem, sorun kalmayacakmış gibi sanki. Anlaşılmak istiyorum; sevdiğim bir şarkıyı herhangi biriyle paylaşırken Aynı duyguları hissetmek arzusu bu.evet tıpkı bu.sese, ahenge kapılırken, Kendini müziğin ritmine verirken yanında bir diğerinin olabilmesi, görkemli Bir anda birlikte sadeleşebilmek.birlikte dansetmek gibi.sen hastayken başucunda Birinin sabaha kadar oturması gibi.arada bir alnındaki teri silmesi, üstünün açılmamasına dikkat etmesi gibi.bir başkası için hayatta kalma çabası gibi sanki Ölmek için değil yaşamak için uğraşmak gibi, ummadan, hayal etmeden, sıradan, Olduğu gibi.doğal ve ciddi.ciddi ciddi hayatla mücadele edebilme gücü.bu gücü Yan yanayken yaratabilme yeteneği.ben bu yeteneğin bir parçası olarak sokuluyorum Sana.masallarla geliyorum.efsanelerle geliyorum.herhangi bir insanın birikimiyle Geliyorum aslında.art niyetsizim inan,
Bir nedeni yok, yalnızca öptüm..... ................................................................................
bazı sorulara cevap bulamadım; kuşkusuz gerekli de değildi bu.soruyu soru halinde bırakıp sahici yanını korumaya çalışmam cehalet mi sanıldı acaba? bedenlerin bedenler den istedikleri ruhların ruhlardan çıkarttıkları, karşılıklı acıların birbirlerinin etkisini arttırdıkları vakitlerde düştün aklıma, aklıma yayıldın.ne kaybedebilir, ne kazanabilirdim ki artık:ortadaydım işte.bir başkasının mal varlığına dönüşmeden yaşayabilmenin yalnızlığıydı bu.hayır! melankoli diye adlandırma bu durumu; ortak açı yakalayamama sorunu galiba.her kadın gibi doğurmak, her erkek gibi dağların doruklarında biraz gözden uzak hüzünlenme denemeleri aslında.kusura bakma kafam biraz dağınık...
bir nedeni yok yalnızca öptüm... .............................................................................
insan inandığı şeyler uğruna muhteşem hatalarda yapabilir.kızmamalısın.darılmamalısın eğer bir kardeşlik varsa aranızda.sevgi hoşgörü takıntıları da değil.bir elmanın kırmızı olması, bir gülün öyle kokması, bir derdin halledilmesinin ardından gelen ferahlık kadar sıradan ve güzeldir hata yapmak da.aşka çılgınlığın yakıştığı çağları neden unutalım neden tarihin çuvalına tıkalım tatlı serseriliği az biraz sergüzeşt olmayı, ılımlılık mı kurtaracak insanlığı? alttan alma mı örtecek bunca çirkefi, zorluğu belayı? demokrasi senin saçlarından güzel olamaz, senin yüzünden güzel olamaz krediler, faizler, repolar, tahviller. Dünyanın en uzun gecesi 21 aralık değil, beni terk ettiğin gecedir.beni üzdüğün yorduğun Yıprattığın gecedir.bir kabahat mi gerçekten kendi dışında birine hayranlık beslemek Gerçekten kırıyorsun beni,
Bir nedeni yok yalnızca öptüm.... ...............................................................................
birinin peşindeyim ben tanımsız bıraktığım birinin.sessizliğin doyurduğu, biçimli ve endişeli birinin.düşüncelerimi zapteden, kelimelerimi korkutan birinin.yanında huzurlu uyuduğum, mutlu uyandığım birinin.onunla olmakla, onunla birlikte yaşamakla gizli bir gurur duyduğum, asla kıskançlığa ya da sahiplenmeye dönüşmeyen bir tutkuyla bağlandığım birinin.onu arıyorum göğe her baktığımda; bir melek gibi uzanıp yüzüme dokunacağını tasarlıyorum.bütün aşkların payına düşen şiddetten arınmış, başkalarına aynı birbirimize farklı koktuğumuz bir sevginin yolu bu.cesaretimi ondan alıyorum ve yine ona ben cesaret veriyorum mücadele ruhunda.bir sır gibi saklıyoruz misafirliği hüzün bitince geri döneceğiz çağımıza.insanlığa karışmaya hazır yapışık kalpler taşıyoruz aşkımızda.bizim aşkımız hakikaten beden gücü gerektiriyor akıl kadar.yapacak çok işimiz var.dövüşecek çok düşmanımız var.kucaklayacak çok arkadaşımız var.bizim sebebimiz bu.bizim fazlalığımız bu.belki de iksirimiz.kanayan yüzlerle çevrili bir gezegende fırtınaya karışan bellek tozlarımızla, erdemlerimizle, ideallerimizle ayaktayız, yalan s söylemiyorum,
bir nedeni yok yalnızca öptüm.... ..........................................................................
evet, sen de isterdin sanırım huzurlu yaşayabileceğin bir hayatın planlarını şimdiden yapabilmeyi; kolaya indirgenmiş, biraz fazlalılığı aşırılıkta aramayan, ölçülü bir heyecanla kritersiz bir maceraya aday kahraman olmayı.rüzgara dur yağmura yağma, mevsime değiş demeyi; doğru hepimizde biraz tanrıyı kıskanmak var galiba.bütün günahlar da bundan kaynaklanıyor adeta.hırslarımızın çekincelerimizin odağı burası.kazanmaktan çok kaybetmeyi göze alabiliyoruz. Çikolata bile kurtlanabilir, dondurma erir, çiçek solar.galiba önemli olan, onları Yerinde yaşamak, yerinde korumak! birer hatıraya dönüşseler bile! kaç doğuma, kaç Ölüme şahit olduğunu hatırlayabiliyor musun? sevmek ifade edebilmek kadar ifadeyi Unutmamaktır da...
Şimdi sessizce uzaklaşmalıyım.çünkü beni anlamadığını, anlamak için uğraşmadığını Hatta bunu önemsemediğini biliyorum.aynı otobandaydık ve birimiz birimizin yanından Geçip gitti.hafızasızlığı gurur saymanın adil yanı.hangimiz süratliydik önemi kalmadı, hangimiz daha özveriliydik bunun da...umarım mutlu olursun bunu bir çöküntü anında söylemiyorum.hiç kimse aldatmadı ötekini; yalnızca böyleydik işte.yüzüme öyle bakma nefretle,
Bir nedeni yok, yalnızca öptüm... ..........................................................................................................
benden uzaklaştıkça bana ait olanlardan yakanı sıyırdıkça rahatlayacağını, her şeye yeniden başlayabileceğini sanıyorsun.kim bilir doğrudur belki de.adımın yaşamadığı adımın özlemle anılmadığı yerlerde kime umut verebilirim ki zaten.romantizmin tehlikesi büyük, romantizmin esrarı büyüleyici, romantizmin kanına girdiği insanlar bencil ve hırslı! ben seninle yaşlanabilecek kadar erken yola çıkmayı istemiştim; maceramız uzundu çünkü.maceramızın tahakküm altına alınamayacak kadar mükemmel olması donanımımızla ilgiliydi.yani sen ne kadar sevecensen ben n e kadar az yıpratıcıysam o da o kadar mükemmeldi.özveri denilebilir buna.evet buna özveri demek beni mutlu ediyor.insan özverinin çocuklara ad olarak verilebileceği bir dünyada tanımını kaybediyor, miladını kaybediyor, peygamberlerini kaybediyor.bu kaybedişteki kaosun ritmiyle çekiliyorum sana.sen bir mıknatıssın şeffaf ve ben çekilirken sana içimdeki alelade metal parçalarıyla kan şekerim düşüyor, tansiyonum düşüyor, ağrılarım düşüyor ağzım düşüyor, ellerim, en çok da ellerim düşüyor.sakın, sakın ha üstüne alınma,
bir nedeni yok, yalnızca öptüm.... ..............................................
ben seni kırmak için yaratılmadım. Uzun zamandır seni planlıyorum haksızca; Cezalandırılacak kadar mı yabancı tanınmaz ve uç yüklüydüm, belki seni çok Yıprattığımın, yaşama yönelik trafik işaretlerinin ortasında yalnız bıraktığımın Elbette farkına vardım, ama her şey mi benim aleyhte var oluşumla açıklanabilir Beni başta sana olmak üzere kimliklere karşı saldırganlaştıran koşulları tek başıma Ben mi oluşturdum.seni kaybettim.bunu biliyorum.seni kaybettiğimi sen çekip Gitmeden önce de biliyordum.ortadaydı.bedel ve kefalet ortadaydı.senin hakkında Bir satır yazmamaya çalışmamın nedenini hiç düşündün mü, sana ait olanları içten İçe koruma uğraşı mıydı bu sanki:kuşkusuz hala da saygıyla ağlıyorum, büyük bir Tesadüfe yenildim, büyük bir eksen kaymasıyla, sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan Tavşan gibi,
Bir nedeni yok, yalnızca öptüm... ...........................................................
elbette kızıyorsun bana, belki de en çok bu zayıflığıma kızıyorsun:tedirginliğime, seni kaybetme endişeme, telaşıma, şaşkınlığıma, titreyişime, ürpermeme, anlamlarını anlamamış kelimelerle yetinmeme, müzakerelerde bulunmama, buhranların yorduğu bir gençlik yaşamama, bilincimi sana yönlendirmeme, sürekli, sürekli içmeme, kelimelerin kifayetsiz olma durumuna, vs ye vs ye...inadıma öfkeleniyorsun.hırçınlığıma öfkeleniyorsun.seni bırakmamama, seni özgürlüğüne salmamama hiddetleniyorsun bu da aşk işte! bu da entrika! bu da soysuzlaşmanın, aşkın getirdiği dalaveralarla kendine kilitlenmenin başka bir çeşidi.peki anahtar nerde sevgilim, peki anahtarın üzerindeki yivler kimin eseri, dur dur bağırma
bir nedeni yok, yalnıc öptüm... ..............................
bunlar da geçecek şüphesiz.seni unutmama kaç yüzyıl kaldı ki...bir küsme bir burulma biçimiyle gidişinin ardından şehrin gri cephelerine fevkalade ağır bir el bombası gibi düşen bunaltının bıraktığı korkunç acının unutulmasına kaç yüzyıl kaldı ki..yaralandım bütün noktalarımdaki nöbetçiler yaralandı.ölü de var dudaklarımda.çığırından çıkmış bir ayaklanma gibi ağlamakta yalnızlığım.bir gerçek aramıyorum felakete.bir bahane bulamıyorum arkadaşlarımın beni teselli etmek için söyledikleri kelimelerin hanesinde ama yokluğunu doldurmuyor sevda siyasetinin hançerleri.ama bilemiyorum yağmurun ardından artık hangimiz suçlanacak..eğer hissediyorsan,
bir nedeni yok, yalnızca öptüm..... ................................................................................
ben sende ardı arkası kesilmeyen bir korku sevdim.ben cüce bir çocuk sevdim sen de sıska.şiddetli ve hayret uyandıran manevralarla kendi kanına olan saplantılı aşkını sevdim.o rutubet kokan loş yüzündeki kanalizasyonları, az kelimeyle kurduğun cümlelerindeki gizli soru işaretlerini, barlardan çatlak bir bardak gibi atılmayı beklemeni serserice patlamalarını, yuttuğun toplu iğneleri ve bir film hilesi hissi uyandıran utangaç hasret pozisyonlarını sevdim.dokunamadım sana parmak uçlarım neşterdi çünkü. kırılan bir kemiğin sesiyle veda ederken,
bir nedeni yok, yalnızca öptüm..... .......................................................................
kim sonuna kadar kendini aldatmadan aldatabilmiştir bir diğerini? ! aldatan aldanan değil midir? ! gerçeğin ne tarafında olursan yalan diğer tarafta olduğundan aptal yerine konan sen değil, aldatanın ta kendisidir! ne aldattığını ne de seni sadece kendisini kandırır :))
'sana bugün bir şey söylemek istiyorum, uzun süredir bildiğim bir şey.sen de çoktandır biliyorsun bunu, ama belki kendi kendine henüz itiraf etmiş değilsin.sana şimdi kendim hakkında, senin yazgın, bizim yazgımız hakkında bildiklerimi açıklayacağım.sen, harry, hep bir sanatçı hayatı yaşadın için hep sevinçle, inançla dolup taştı, büyük ve ölümsüz şeylerin peşinde koştun hep, sevimli ve küçük şeylerden asla memnunluk duymadın.ne var ki yaşam seni uaydnırıp kendine yaklaştırdıkça çaresizliğin büyüdü, acıların, korkuların ve umarsızlıkların batağına giderek daha çok saplandın, gırtlağına kadar gömüldün içine, bir zaman güzel ve kıtsal bilip baş tacı ettiğin şeyler, insanlara ve bizim yüce misyonumuza beslediğin inanç imdadına koşamadı, hepsi yitirdi değerini unufak oldu, inancın soluyacak havadan yoksun kaldı.havasızlıktan boğulmak ise çok acı bir ölümdür.yalan mı harry? bu senin yazgın öyle değil mi? başımı sallayarak evet dedim, evet evet. yaşam konusunda bir fikrin vardı; içinde bir inanç, bir beklenti yaşıyordu:eylemlere, acılara ve özverilere hazırdın.ama yavaş yavaş anladın ki, dünya hiç de senden eylemler ve özverilerde falan bulunmanı istemiyor, yaşam kahraman rollerine ve benzeri şeylere yer veren bir kahramanlık destanı değil, insanların yiyip içmeler, kahve yudumlamalar, örgü örmeler, iskambil oynamalar ve radyo dinlemelerle yetinip hallerine şükrettikleri rahat bir orta sınıf evidir.kim bunun başka türlüsünü ister, kim gönlünde yiğitliği ve güzelliği barındırır, büyük yazarları ya da ermişleri baş tacı ederse o bir aptaldır, bir don kişottur.güzel, ben de aynı durumu yaşadım dostum:seçkin yeteneklerle donatılmış bir kızdım, yüce bir örneği kendime rehber edinerek yalamak, kendi kendime yüce istekler yöneltmek onurlu görevleri yerşne getirmek için yaratılmıştım.büyük ibr yazgıyı omuzlayabilir, bir kralın eşi, bir devrimcinin sevgilisi, bir dahiin kızkardeşi, bir ideal uğrunda ölümü göze alan bir kişinin annesi olabilirdim.ama yaşam az buçuk beğeni sahibi kibar bir fahiş eolmama izin verdi sadece. bu kadarını bile le geçirmem kolay olmadı! bütün bunlar başıma geldi işte! bir süre çaresizliğe kapıldım, olup ibtenlerin suçunu uzun süre kendimde aradım.yaşam ne de olsa her zaman haklıdır diye düşündüm yaşam düşlerimle alay edip eğlendiyse, o zaman düşlerim salakçaydı demek haklı yanları yoktu diye geçirdim içimden.böyle düşünmem bir işime yaramadı.gözlerim iyi görüp kulaklarımiyi işittiğiinden biraz da meraklı biri olduğumdan yaşam denilen şeyi inceden inceye adamakıllı gözden geçirdim, bildik tanıdıklarımı komşularımı pek çok insanı ve bunların yazgılarını bir bir inceledim; gördüm ki harry haklıymış düşlerim yerden göğe haklıymış tıpkı seninkiler gibi.yaşamsa gerçekten haksızdı.senin gibi bir insanın yalnızlık ürkeklik ve umutsuzluk içinde usturaya el atmak zorunda kalması ne kadar doğruysa benim gibi bir kadının bir para babasının yanında çalışıp zavallılık ve anlamsızlık içinde yaşlanmasından, para babası böyle biriyle parasının hatırı için avlanmesinden ya da bir çeşit fahişe olup çıkmasından başka seçenek bulamayışı o kadar doğruydu.benim içine düştüğüm sefalet belki daha çok maddi ve ahlaki seninki ise daha çok manevi idi ama ikisi de aynı kapıya çıkıyordu.sanıyor musun senin fokstrottan korkmanı barlardan ve dans salonlarından tiksinmeni caz müziğine ve bütün o ıvır zıvıra karşı direnmeni anlamayacak biriyim? hem de çok iyi anlıyorum hepsini, senin politikadan nefret etmeni de anlıyorum parti ve basın mensuplarının boş boğazlıklarından ve sorumsuz davranışlarından üzüntü duymanı da hem geçmi ş hem gelecekteki savaşa ilişkin umarsızlığını da günümüzde düşünme okuma inşaat mimari eğlence müzik ve eğitimd izlenen yol konusundaki karamsarlığını da.haklısın bozkırkurdu, yerden göğe haklısın.öyleyken yok olup gitmekten başka elinden bir şey gelmiyor.bugünün pek az şeyle yetinen basit ve rahat dünyası için fazla iddialı ve açsın, seni kendi içinden tükürüp atıyor bu dünya, onun boyutlarının dışına taşıyorsun.günümüzde yaşamak, yaşamaktan zevk alımak isteyen birinin senin gibi benim gibi bir insan olmaması gerekiyor, zırıltı yerine gerçek müzik, eğlence yerine kıvanç para yerine ruh, gelişigüzel etkinlikler yerine gerçek iş, oyunyerine gerçek tutuku arayan birine bu sevimli dünya yurt olamaz...” BOZKIRKURDU. HERMANN HESSE i yeterince okumamıs olanlar neden yazma gereği duymuşlar anlamadım, oldukça da kızdım! bir şeyi eleştirebilmek, hakkında fikir sahibi olabilmek için yürünmesi gereken yol o şeyin oluşturulurken yüründüğü yoldan farksızdır.aynı çaba ve özveri gerekir.bu yüzden boş konuşmayın!
umarım bunu buraya yazmak basıma bela açmasın.umarım iskender i sevenler benimle gurur duysun.umarım iskender de bir narsist olsun :P
Dudaklarım gerisin geriye çekildi; ağdalı bir sıvının ağır, ağır örttüğü korkunun biçim
kazanıp ayağa kalktığı ve ‘hey bana bir şeyler söylemenin vakti geldi’ dediği zamanlarda bekledim seni; gözlerimi kapadım.bekledim.beklerken, özlemenin hangi geçitleri
geçilemez kıldığını, hangi duyguların insanı hayata kazandırdığını, basite indirgenmiş
hüzünlerin geceleri dinlenmeye müsait şarkılarla şahlandığını anlatamadım.evet,
bilmiyordum.
.....
Bilmiyordum, kelimelerden arınmış bir cümle kurar gibi sevişmeyi.sevişirken sözlük
kullanıyordum hala.ama seni seviyordum.ve sevdiğimi, sevgimi anlatma telaşıyla hata
üstüne hata yapıyordum sana.sana yaklaşamıyordum.yasaklanmıştın adeta.çiğnemeye
çalıştığım bir yasak olsan da, uzakta dursan da, o korkunç şeklini korusan da, fark et-
yordu hiçbir şey.küçük bir ateş.küçücük bir ateştin sen.sönmekten ürken bir ateş.bir su
damlasıyla bütün görkemini kaybedebilecek bir ateş.aşkın mecali kalmamıştı.sessizce sokuldum yanına acıyla irkildin.gülümsedim.gülümsememe anlam veremedin elbette.
Kimdi bu? Ne istiyordu? tanımadığın biri hatırlarını darmadağın etmeyi planlamış bir
Yabancı.fuzuli bir beden karşındaki.usulca uzandım,
Bir nedeni yok, yalnızca öptüm.....
.................................................................
kimi geceler penceremden uzayı seyrederim.uzayın adını ben koymadım.uzayın adını
yıldızlar, gezegenler kendi aralarında kararlaştırmışlar.rahatlatır beni o.bütün yağmurlar
uzayın derinliklerinden gelip yağar diye düşünürüm.yağmurlar başka galaksilerden gelip yağar.romantizme uyum sağlamak için değil.öyle.işin gerçeği budur.yağmurlar bu dünyaya
ait sanma.bembeyaz bir yalnızlığın olmalı senin de.lekelenmeye müsait bir yalnızlık.
Tedirginliğini buna bağlıyorum seni seyrederken.pişmansın.pişmansın kapıp koy
Veremediğin için sanki, elinde olsa avaz avaz bağıracaksın sokaklarda, neyim ben diye
Haykıracaksın.olmuyor tabi.olmuyor.sıyrılır gibi lüzumsuz bir yerden sıyrılıp kendi affına sığınıyorsun.beni de anlayacağın günler gelecek.beni de göreceksin.benimle tamamlanacak
Bir şeye benziyorsun çünkü.korkma lütfen,
Bir nedeni yok, yalnızca öptüm....
....................................................................
çocukluğumdan söz etmek isterim sana, eğer sıkılmazsan.bir gün otururuz evde, ben sana
hayatımı anlatırım dakika dakika.kaç yaşımdaysam o kadar yıl sürer konuşmam.çay
pişiririz.çaydanlığa su yerine votka koyarız sen dilersen.sonra da sen anlatırsın:sevdiğim
filmleri, sevdiğin parçaları, sevdiğin canlıları, sevdiğin...hep sevdiğin şeylerden konu açar-
sın.ben sıkılmam.ben seninle sıkılmamayı seni ararken öğrendim.seni hayal ederken
keşfettim sıkılmamanın azametini.bir insan bir insanı sıkamaz.bir insan canı isterse sıkılır
hacimler açarım sana içimde dolman için, oraya akman için, hacimler açarsın bana:çağlayarak
gelirim.endişelenmen gereksiz,
bir nedeni yok yalnızca öptüm....
...............................................................
olması gerektiği kadar fedakar biriyim aslında; daha fazlasını umma açıkçası.endişelerim, ideallerim, halletmeye çalıştığım meselelerim var.
Başkalaşmaya çalışıyorum.göz ardı edilmiş tutumlar edinmek hoş.değişmek
Hiç de zor değil.yalnızca özgür olabilsem, sorun kalmayacakmış gibi sanki.
Anlaşılmak istiyorum; sevdiğim bir şarkıyı herhangi biriyle paylaşırken
Aynı duyguları hissetmek arzusu bu.evet tıpkı bu.sese, ahenge kapılırken,
Kendini müziğin ritmine verirken yanında bir diğerinin olabilmesi, görkemli
Bir anda birlikte sadeleşebilmek.birlikte dansetmek gibi.sen hastayken başucunda
Birinin sabaha kadar oturması gibi.arada bir alnındaki teri silmesi, üstünün açılmamasına dikkat etmesi gibi.bir başkası için hayatta kalma çabası gibi sanki
Ölmek için değil yaşamak için uğraşmak gibi, ummadan, hayal etmeden, sıradan,
Olduğu gibi.doğal ve ciddi.ciddi ciddi hayatla mücadele edebilme gücü.bu gücü
Yan yanayken yaratabilme yeteneği.ben bu yeteneğin bir parçası olarak sokuluyorum
Sana.masallarla geliyorum.efsanelerle geliyorum.herhangi bir insanın birikimiyle
Geliyorum aslında.art niyetsizim inan,
Bir nedeni yok, yalnızca öptüm.....
................................................................................
bazı sorulara cevap bulamadım; kuşkusuz gerekli de değildi bu.soruyu soru halinde
bırakıp sahici yanını korumaya çalışmam cehalet mi sanıldı acaba? bedenlerin bedenler
den istedikleri ruhların ruhlardan çıkarttıkları, karşılıklı acıların birbirlerinin etkisini
arttırdıkları vakitlerde düştün aklıma, aklıma yayıldın.ne kaybedebilir, ne kazanabilirdim
ki artık:ortadaydım işte.bir başkasının mal varlığına dönüşmeden yaşayabilmenin
yalnızlığıydı bu.hayır! melankoli diye adlandırma bu durumu; ortak açı yakalayamama
sorunu galiba.her kadın gibi doğurmak, her erkek gibi dağların doruklarında biraz
gözden uzak hüzünlenme denemeleri aslında.kusura bakma kafam biraz dağınık...
bir nedeni yok yalnızca öptüm...
.............................................................................
insan inandığı şeyler uğruna muhteşem hatalarda yapabilir.kızmamalısın.darılmamalısın
eğer bir kardeşlik varsa aranızda.sevgi hoşgörü takıntıları da değil.bir elmanın kırmızı
olması, bir gülün öyle kokması, bir derdin halledilmesinin ardından gelen ferahlık kadar
sıradan ve güzeldir hata yapmak da.aşka çılgınlığın yakıştığı çağları neden unutalım
neden tarihin çuvalına tıkalım tatlı serseriliği az biraz sergüzeşt olmayı, ılımlılık mı
kurtaracak insanlığı? alttan alma mı örtecek bunca çirkefi, zorluğu belayı? demokrasi senin
saçlarından güzel olamaz, senin yüzünden güzel olamaz krediler, faizler, repolar, tahviller.
Dünyanın en uzun gecesi 21 aralık değil, beni terk ettiğin gecedir.beni üzdüğün yorduğun
Yıprattığın gecedir.bir kabahat mi gerçekten kendi dışında birine hayranlık beslemek
Gerçekten kırıyorsun beni,
Bir nedeni yok yalnızca öptüm....
...............................................................................
birinin peşindeyim ben tanımsız bıraktığım birinin.sessizliğin doyurduğu, biçimli ve
endişeli birinin.düşüncelerimi zapteden, kelimelerimi korkutan birinin.yanında huzurlu
uyuduğum, mutlu uyandığım birinin.onunla olmakla, onunla birlikte yaşamakla gizli
bir gurur duyduğum, asla kıskançlığa ya da sahiplenmeye dönüşmeyen bir tutkuyla
bağlandığım birinin.onu arıyorum göğe her baktığımda; bir melek gibi uzanıp yüzüme
dokunacağını tasarlıyorum.bütün aşkların payına düşen şiddetten arınmış, başkalarına
aynı birbirimize farklı koktuğumuz bir sevginin yolu bu.cesaretimi ondan alıyorum
ve yine ona ben cesaret veriyorum mücadele ruhunda.bir sır gibi saklıyoruz misafirliği
hüzün bitince geri döneceğiz çağımıza.insanlığa karışmaya hazır yapışık kalpler taşıyoruz
aşkımızda.bizim aşkımız hakikaten beden gücü gerektiriyor akıl kadar.yapacak çok işimiz
var.dövüşecek çok düşmanımız var.kucaklayacak çok arkadaşımız var.bizim sebebimiz
bu.bizim fazlalığımız bu.belki de iksirimiz.kanayan yüzlerle çevrili bir gezegende
fırtınaya karışan bellek tozlarımızla, erdemlerimizle, ideallerimizle ayaktayız, yalan s
söylemiyorum,
bir nedeni yok yalnızca öptüm....
..........................................................................
evet, sen de isterdin sanırım huzurlu yaşayabileceğin bir hayatın planlarını
şimdiden yapabilmeyi; kolaya indirgenmiş, biraz fazlalılığı aşırılıkta aramayan,
ölçülü bir heyecanla kritersiz bir maceraya aday kahraman olmayı.rüzgara dur
yağmura yağma, mevsime değiş demeyi; doğru hepimizde biraz tanrıyı
kıskanmak var galiba.bütün günahlar da bundan kaynaklanıyor adeta.hırslarımızın
çekincelerimizin odağı burası.kazanmaktan çok kaybetmeyi göze alabiliyoruz.
Çikolata bile kurtlanabilir, dondurma erir, çiçek solar.galiba önemli olan, onları
Yerinde yaşamak, yerinde korumak! birer hatıraya dönüşseler bile! kaç doğuma, kaç
Ölüme şahit olduğunu hatırlayabiliyor musun? sevmek ifade edebilmek kadar ifadeyi
Unutmamaktır da...
Şimdi sessizce uzaklaşmalıyım.çünkü beni anlamadığını, anlamak için uğraşmadığını
Hatta bunu önemsemediğini biliyorum.aynı otobandaydık ve birimiz birimizin yanından
Geçip gitti.hafızasızlığı gurur saymanın adil yanı.hangimiz süratliydik önemi kalmadı, hangimiz daha özveriliydik bunun da...umarım mutlu olursun bunu bir çöküntü anında söylemiyorum.hiç kimse aldatmadı ötekini; yalnızca böyleydik işte.yüzüme öyle bakma nefretle,
Bir nedeni yok, yalnızca öptüm...
..........................................................................................................
benden uzaklaştıkça bana ait olanlardan yakanı sıyırdıkça rahatlayacağını, her şeye
yeniden başlayabileceğini sanıyorsun.kim bilir doğrudur belki de.adımın yaşamadığı
adımın özlemle anılmadığı yerlerde kime umut verebilirim ki zaten.romantizmin tehlikesi
büyük, romantizmin esrarı büyüleyici, romantizmin kanına girdiği insanlar bencil ve
hırslı!
ben seninle yaşlanabilecek kadar erken yola çıkmayı istemiştim; maceramız uzundu
çünkü.maceramızın tahakküm altına alınamayacak kadar mükemmel olması
donanımımızla ilgiliydi.yani sen ne kadar sevecensen ben n e kadar az yıpratıcıysam
o da o kadar mükemmeldi.özveri denilebilir buna.evet buna özveri demek beni mutlu
ediyor.insan özverinin çocuklara ad olarak verilebileceği bir dünyada tanımını
kaybediyor, miladını kaybediyor, peygamberlerini kaybediyor.bu kaybedişteki kaosun
ritmiyle çekiliyorum sana.sen bir mıknatıssın şeffaf ve ben çekilirken sana içimdeki
alelade metal parçalarıyla kan şekerim düşüyor, tansiyonum düşüyor, ağrılarım düşüyor
ağzım düşüyor, ellerim, en çok da ellerim düşüyor.sakın, sakın ha üstüne alınma,
bir nedeni yok, yalnızca öptüm....
..............................................
ben seni kırmak için yaratılmadım.
Uzun zamandır seni planlıyorum haksızca;
Cezalandırılacak kadar mı yabancı tanınmaz ve uç yüklüydüm, belki seni çok
Yıprattığımın, yaşama yönelik trafik işaretlerinin ortasında yalnız bıraktığımın
Elbette farkına vardım, ama her şey mi benim aleyhte var oluşumla açıklanabilir
Beni başta sana olmak üzere kimliklere karşı saldırganlaştıran koşulları tek başıma
Ben mi oluşturdum.seni kaybettim.bunu biliyorum.seni kaybettiğimi sen çekip
Gitmeden önce de biliyordum.ortadaydı.bedel ve kefalet ortadaydı.senin hakkında
Bir satır yazmamaya çalışmamın nedenini hiç düşündün mü, sana ait olanları içten
İçe koruma uğraşı mıydı bu sanki:kuşkusuz hala da saygıyla ağlıyorum, büyük bir
Tesadüfe yenildim, büyük bir eksen kaymasıyla, sihirbazın şapkasında sıkışıp kalan
Tavşan gibi,
Bir nedeni yok, yalnızca öptüm...
...........................................................
elbette kızıyorsun bana, belki de en çok bu zayıflığıma kızıyorsun:tedirginliğime,
seni kaybetme endişeme, telaşıma, şaşkınlığıma, titreyişime, ürpermeme, anlamlarını
anlamamış kelimelerle yetinmeme, müzakerelerde bulunmama, buhranların yorduğu bir gençlik yaşamama, bilincimi sana yönlendirmeme, sürekli, sürekli içmeme, kelimelerin
kifayetsiz olma durumuna, vs ye vs ye...inadıma öfkeleniyorsun.hırçınlığıma
öfkeleniyorsun.seni bırakmamama, seni özgürlüğüne salmamama hiddetleniyorsun
bu da aşk işte! bu da entrika! bu da soysuzlaşmanın, aşkın getirdiği dalaveralarla
kendine kilitlenmenin başka bir çeşidi.peki anahtar nerde sevgilim, peki anahtarın
üzerindeki yivler kimin eseri, dur dur bağırma
bir nedeni yok, yalnıc öptüm...
..............................
bunlar da geçecek şüphesiz.seni unutmama kaç yüzyıl kaldı ki...bir küsme bir burulma
biçimiyle gidişinin ardından şehrin gri cephelerine fevkalade ağır bir el bombası gibi
düşen bunaltının bıraktığı korkunç acının unutulmasına kaç yüzyıl kaldı ki..yaralandım
bütün noktalarımdaki nöbetçiler yaralandı.ölü de var dudaklarımda.çığırından çıkmış bir
ayaklanma gibi ağlamakta yalnızlığım.bir gerçek aramıyorum felakete.bir bahane
bulamıyorum arkadaşlarımın beni teselli etmek için söyledikleri kelimelerin hanesinde
ama yokluğunu doldurmuyor sevda siyasetinin hançerleri.ama bilemiyorum yağmurun ardından artık hangimiz suçlanacak..eğer hissediyorsan,
bir nedeni yok, yalnızca öptüm.....
................................................................................
ben sende ardı arkası kesilmeyen bir korku sevdim.ben cüce bir çocuk sevdim sen de
sıska.şiddetli ve hayret uyandıran manevralarla kendi kanına olan saplantılı aşkını
sevdim.o rutubet kokan loş yüzündeki kanalizasyonları, az kelimeyle kurduğun
cümlelerindeki gizli soru işaretlerini, barlardan çatlak bir bardak gibi atılmayı beklemeni
serserice patlamalarını, yuttuğun toplu iğneleri ve bir film hilesi hissi uyandıran
utangaç hasret pozisyonlarını sevdim.dokunamadım sana parmak uçlarım neşterdi çünkü.
kırılan bir kemiğin sesiyle veda ederken,
bir nedeni yok, yalnızca öptüm.....
.......................................................................
ulysses in yazarı! kendi için yazmış kanımca defalarca okuduktan sonra bu kararı verdim ama yine okucam.postmodernist olmasına rağmen tutuyorum..
'tarih uyanmaya çalıştığım bir kabustu'
we decide who we are (recruit)
i always tell the truth, even when i lie (scarface)
kim sonuna kadar kendini aldatmadan aldatabilmiştir bir diğerini? ! aldatan aldanan değil midir? ! gerçeğin ne tarafında olursan yalan diğer tarafta olduğundan aptal yerine konan sen değil, aldatanın ta kendisidir! ne aldattığını ne de seni sadece kendisini kandırır :))
özal çocukları
'sana bugün bir şey söylemek istiyorum, uzun süredir bildiğim bir şey.sen de çoktandır biliyorsun bunu, ama belki kendi kendine henüz itiraf etmiş değilsin.sana şimdi kendim hakkında, senin yazgın, bizim yazgımız hakkında bildiklerimi açıklayacağım.sen, harry, hep bir sanatçı hayatı yaşadın
için hep sevinçle, inançla dolup taştı, büyük ve ölümsüz şeylerin peşinde koştun hep, sevimli ve küçük şeylerden asla memnunluk duymadın.ne var ki yaşam seni uaydnırıp kendine yaklaştırdıkça çaresizliğin büyüdü, acıların, korkuların ve umarsızlıkların batağına giderek daha çok saplandın, gırtlağına kadar gömüldün içine, bir zaman güzel ve kıtsal bilip baş tacı ettiğin şeyler, insanlara ve bizim yüce misyonumuza beslediğin inanç imdadına koşamadı, hepsi yitirdi değerini unufak oldu, inancın soluyacak havadan yoksun kaldı.havasızlıktan boğulmak ise çok acı bir ölümdür.yalan mı harry? bu senin yazgın öyle değil mi?
başımı sallayarak evet dedim, evet evet.
yaşam konusunda bir fikrin vardı; içinde bir inanç, bir beklenti yaşıyordu:eylemlere, acılara ve özverilere hazırdın.ama yavaş yavaş anladın ki, dünya hiç de senden eylemler ve özverilerde falan bulunmanı istemiyor, yaşam kahraman rollerine ve benzeri şeylere yer veren bir kahramanlık destanı
değil, insanların yiyip içmeler, kahve yudumlamalar, örgü örmeler, iskambil oynamalar ve radyo dinlemelerle yetinip hallerine şükrettikleri rahat bir orta sınıf evidir.kim bunun başka türlüsünü ister, kim gönlünde yiğitliği ve güzelliği barındırır, büyük yazarları ya da ermişleri baş tacı ederse o bir aptaldır, bir don kişottur.güzel, ben de aynı durumu yaşadım dostum:seçkin yeteneklerle donatılmış bir kızdım, yüce bir örneği kendime rehber edinerek yalamak, kendi kendime yüce istekler yöneltmek onurlu görevleri yerşne getirmek için yaratılmıştım.büyük ibr yazgıyı omuzlayabilir, bir kralın eşi, bir devrimcinin sevgilisi, bir dahiin kızkardeşi, bir ideal uğrunda ölümü göze alan bir kişinin annesi olabilirdim.ama yaşam az buçuk beğeni sahibi kibar bir fahiş eolmama izin verdi sadece. bu kadarını bile le geçirmem kolay olmadı! bütün bunlar başıma geldi işte! bir süre çaresizliğe kapıldım, olup ibtenlerin suçunu uzun süre kendimde aradım.yaşam ne de olsa her zaman haklıdır diye düşündüm
yaşam düşlerimle alay edip eğlendiyse, o zaman düşlerim salakçaydı demek haklı yanları yoktu diye geçirdim içimden.böyle düşünmem bir işime yaramadı.gözlerim iyi görüp kulaklarımiyi işittiğiinden
biraz da meraklı biri olduğumdan yaşam denilen şeyi inceden inceye adamakıllı gözden geçirdim, bildik tanıdıklarımı komşularımı pek çok insanı ve bunların yazgılarını bir bir inceledim; gördüm ki harry haklıymış düşlerim yerden göğe haklıymış tıpkı seninkiler gibi.yaşamsa gerçekten haksızdı.senin gibi bir insanın yalnızlık ürkeklik ve umutsuzluk içinde usturaya el atmak zorunda kalması ne kadar doğruysa benim gibi bir kadının bir para babasının yanında çalışıp zavallılık ve anlamsızlık içinde yaşlanmasından, para babası böyle biriyle parasının hatırı için avlanmesinden ya da bir çeşit fahişe olup çıkmasından başka seçenek bulamayışı o kadar doğruydu.benim içine düştüğüm sefalet belki daha çok maddi ve ahlaki seninki ise daha çok manevi idi ama ikisi de aynı kapıya çıkıyordu.sanıyor musun senin fokstrottan korkmanı barlardan ve dans salonlarından tiksinmeni caz müziğine ve bütün o ıvır zıvıra karşı direnmeni anlamayacak biriyim? hem de çok iyi anlıyorum hepsini, senin politikadan nefret etmeni de anlıyorum parti ve basın mensuplarının boş boğazlıklarından ve sorumsuz davranışlarından üzüntü duymanı da hem geçmi ş hem gelecekteki savaşa ilişkin umarsızlığını da günümüzde düşünme okuma inşaat mimari eğlence müzik ve eğitimd izlenen yol konusundaki karamsarlığını da.haklısın bozkırkurdu, yerden göğe haklısın.öyleyken yok olup gitmekten başka elinden bir şey gelmiyor.bugünün pek az şeyle yetinen basit ve rahat dünyası için fazla iddialı ve açsın, seni kendi içinden tükürüp atıyor bu dünya, onun boyutlarının dışına taşıyorsun.günümüzde yaşamak, yaşamaktan zevk alımak isteyen birinin senin gibi benim gibi bir insan olmaması gerekiyor, zırıltı yerine gerçek müzik, eğlence yerine kıvanç para yerine ruh, gelişigüzel etkinlikler yerine gerçek iş, oyunyerine gerçek tutuku arayan birine bu sevimli dünya yurt olamaz...” BOZKIRKURDU.
HERMANN HESSE i yeterince okumamıs olanlar neden yazma gereği duymuşlar anlamadım, oldukça da kızdım!
bir şeyi eleştirebilmek, hakkında fikir sahibi olabilmek için yürünmesi gereken yol o şeyin oluşturulurken yüründüğü yoldan farksızdır.aynı çaba ve özveri gerekir.bu yüzden boş konuşmayın!
bakınız ekşi sözlük yazarları :)))
morning has broken..........
geçmişim.bugünüm.yarınım.kafamın içinde durmadan çalan.çalmış olan.çalacak olan........