Aşk ki; Güneşi yıkayıp dönencenin son virajinda Yıldızları astığım ve sabahı kuruladığım... Benden dökülen tere, Her dokunuşumda tanrıçalaştığım Tacım bir kan pıhtısıydı içime düşen Başımın üstüne taht Inancıma aşk....
Erkek kadına dedi ki: -Seni seviyorum, ama nasıl? avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp parmaklarımı kanatarak kırasıya, çıldırasıya...
Erkek kadına dedi ki: -Seni seviyorum, ama nasıl? kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz, yüzde yüz, yüzde bin beşyüz yüzde hudutsuz kere yüz...
Kadın erkeğe dedi ki: -Baktım dudağımla, yüreğimle, kafamla; severek, korkarak, eğilerek, dudağına, yüreğine, kafana. Şimdi ne söylüyorsam karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana...
Ve artık biliyorum: Toprağın Yüzü güneşli bir ana gibi En son, en güzel çocuğunu emzirdiğini...
Bence bi kız için oturup şiir yazmak o şiiri onunla paylaşmak beklediğin tepkiyi alamayıncada bidaha arkana bile bakmadan çekip gitmek inşallah doğru düşünüyorumdur yoksa kızcaza yazık olmuş demektir nokta
Aşk mı o ne? Hiç tatmadığım bilmediğim bir duygu ve tatmıyacağım. Ben hiç sevmedim ama seveceğim. O gün gelecek,bekliyorum ve deyeceğine inanıyorum. Sevmek var aşık olmak! yok diyorum.
^^To be or not to be, That is all the question^^..demiş Mr.William Shakespeare… Olmak veya olmamak..veya nereye kadar olmak…sensiz olmak…hiç olmamak… mı yoksa? Aşık olmak veya olmamak..Sahip olmak veya olmamak...Hepsi boş aslında….ve cümleler yüklemsiz…
Aşk bir rus ruleti…ve ben…aldım silahı elime sevgili..dayadım başıma… Tetiği çektiğimde o acımasız safir kurşun çıkacak tabancadan..o ölümcül kurşun…adı AŞK....
Belki de öleceğim..biliyorum….ve farkındayım …ama cesurum sevgili….cesurum…ve deli…ve hatta körüm ve kılavuzumsa çılgınlık… Olsun varsın..varsın o kurşun beynimi parçalasın…ben razı olduktan sonra kim karışır ki bana sevgili…Alan memnun satan memnun değil mi? ..Belki de ben mazoşistimdir..veya ruhum müptela belki aşka…bağımlıyım belki bir sigara gibi....psişik ve fizyolojik olarak bağımlı…ki bile bile sadece bir tutku olduğunu ve bile bile bitmeye ve ölmeye mahkum olduğunu bu duygunun…
Dayadım bak başıma silahı..görüyor musun? .. istemsiz ve elimde değil.. Aşk cesarettir sevgili..Ya tetiği çektiğinde kurşun değilse gelecek olan…ya bir ilkbahar varsa sonrasında…rengarenk güllerle dolu bir gülistansa sonu…ve üzerinde cıvıldaşan şirin kanaryalar varsa o gülistanın? … tamam..belki de gök gürleyecek…şimşekler çakacak….belki zifiri karanlık kaplayacak gönderi…ama bunu göze almalıyım sevgili…
Tabancadan gelen öldürücü bir ‘’click’’sesinden sonra derin bir nefes alacağım belki..ve belki de şükredeceğim sonrasında aldığım her nefes için…ve kalbimin her minik tıkırtısı için..
Gözlerimi kapattığımda kaf dağını düşleyeceğim belki sonrasında sevgili…seni kurtarmak için yola çıkıp anka kuşunun üzerine bindiğim zaman ve ‘’gak’’ dediğinde yemek, ’’guk’’dediğinde su verdiğim zaman ağzına anka kuşunun… kaf dağının ardındaki pınara ulaşıp oradan bir tas su doldurabileceğim..ve her acıya deva bu suyu sana içirmek için gökyüzündeki düşler ülkesine geri geleceğim sevgili…..iyileşeceksin sonra..ve bunu sadece bir gülüşün için yapacağım… karşılıksız…. beklentisiz… çünkü aşk bunu gerektirir sevgili..
Ölümse korkulan son…Ben ölümü ellerimde tuttum her gün sevgili…azraille yaptığım pazarlıkların haddi hesabı olmadı hiç Deli Dumrul misali…çetele bile tutamazdım..o kadar ki çoktu ölüm yanıbaşımda…avucuma aldığım kanadı yaralı bir serçe gibi nabzını ve son soluğunu dinledim ölümün....ve hissettim onu yüreğimde soğuk bir bıçak gibi her doğan yeni gün..
İşte bu yüzden ben ölmekten korkmam sevgili…aynaya baktığımda hala gülücükler kaplayabiliyorsa silüetimi…ve kanayan gözlerimden ötede….gözlerimdeki bulutlardan yağmurlar boşaldıktan sonra bile…hala yumruklarımı sıkıp..başımı gökyüzüne kaldırıp..meydan okuyabiliyorsam hayata… ve ilahi tesadüfler zinciri olan acı kaderime…ben güçlüyüm sevgili..viraneler kaplayan gönlümden yeni bir şehir inşa edecek kadar güçlüyüm..ve hatta her gün yine ve yeniden ölecek ve yeniden aynı inatla dirilecek kadar kadar…güçlüyüm…
***Hiç umutlarınızın bittiğini sandığınız 'tamam, hiç daha kötüsü olmamıştı' dediğiniz zamanlarınız oldu mu. Ya da 'bittim, mahvoldum' dediğiniz? Damağınızda acımsı bir tadın hiç geçmediğini; yüreğinizdeki o mengenenin de canınızı sıktıkça sıktığını hiç hissettiniz mi? Yalnızsınızdır... Savunmasızsınızdır... Yorgunsunuzdur... Anlatamaz, anlayamazsınız da. Gözünüzde bir damla yaş, her an hazırdır akmaya. Sebepli yada sebepsiz... Soğuktur elleriniz, belki ısıtacak bir elin olmamasından. Çirkinsinizdir kendinizce. Aynalara da küs... Gözlerinizdeki pırıltılar yok oldu, yok olacak gibidir...Çaresizsinizdir. Sebep çoktur. Ya parasızsınızdır, ya terkedilmiş, ya hasta. Aslında yüzlerce ya da’dır sizi bu hale getiren. Ne zaman geçecek bilmezsiniz. 'Umut garibin ekmeği'..umarda umarsınız. Ya çaba?
Oysa hiç gördünüz mü, kim bilir kaç gün olmuş dalından koparılmış kasımpatlarını? Hala dimdik, hala ayakta, hala pırıl pırıl. Koparılmaya inat ve solmamaya kararlı.
Oysa; aklımız hep güllerdedir, hep lalelerde... Solmak, kurumak çok kolay. Oysa dimdik ayakta durabilmek önemli olan. Yılmamak zorluklardan... Hayallerden, umutlardan vazgeçmemek asıl olan. Ne dersiniz denemeye var mısınız kasımpatı olmayı? Herşeye rağmen, herşeye inat...***
Ben bir kasımpatıyım sevgili..inatçı bir kasımpatı…senin can suyuna, yani ilgine ve şevkatine hasret…hayallerden ve umutlardan vazgeçemeyen, iflah olmaz derecede duygusal ve iyimser bir kasımpatıyım işte... koparılmaya rağmen solmamaya kararlı…bir kasımpatı…
Ve şimdi silahı sana uzatıyorum…rus ruletinde sıra sana geçti artık sevgili..ben göze aldım ölümü..ve ateşledim tabancayı..
Bak ben ölmedim…ama kim garanti verebilir ki bir meçhule…haklısın aslında sevgili…isteksizsin…korkuyorsun...ürkeksin...anlıyorum aslında…kendimi senin yerine koyup düşünüyorum da…yapmazdım..yapamazdım belki de ben de…Korkardım belki.. Bilmiyorum… ama aşk göze almaktır bunu sevgili..
Ya da kendini mutsuzluğa ve müebbet hapse mahkum etmek…Orası senin kararın işte sevgili..Benden geçti artık….ben vebalimi ve hatta diyetimi ödedim..Artık borcum yok kendime..
Ve silah artık elinde sevgili…şimdi olmak veya olmamak zamanıdır…cesur olmak zamanıdır..
Başına dayamak veya dayamamak…Tetiği çekmek veya çekmemek…işte bütün mesele…BU….
Nedir şu aşk...? Aşk hayatın bize hazırladığı en güzel sürprizdir, bu yüzden de kalpleri ne zaman ele geçireceği hiç belli değildir. Daha ne olduğunu bile anlayamadan onun hükümdarlığına giriverirsiniz. Aşk; en yalın biçimde anlatılan tek kavramdır o, adı kendisidir zaten. Onu anlatmak için sonu gelmez cümleler kurmanıza gerek yoktur, 'Aşık oldum' dediğiniz an akan sular durur, küçücük çocuk bile sizi rahatlıkla anlayabilir, çünkü aşkın dili tektir.
Bir Leyla düşlemesidir aşk. Yanmaktır bir gülün kırmızısında, türküler yakmaktır sevgiliye. Gün batımlarında tutulan sevdaları gün doğumlarında aramanın adıdır aşk. Seherlerde bülbülün yanık nağmelerinde gül hasreti çekmektir; güle rengini veren, yüreğini veren bülbül olmaktır aşk. Ve biz şimdi büyüsü kaybolmuş zamanlarda aşkın peşine düştük. Pazar pazar gezinen Zeliha olduk aşkımıza bir Yusuf bulmak için. Yusuf, esrarını gizleyen ebedi iffetti.
Mecnun’a özendik sevdamızı bir Leyla’ya yüklemek için. Leyla bir ışıktı, ab–ı hayattı aşkı filizlendiren. Ferhat olup Şirin’ler hatırına gönül kazmasını yamaç yüreklere vurmak istedik. Şirin, gönül aynasında aşkı büyüten bir suretti. Bitmeyen özlemler büyütüyoruz bağrımızda. Leyla’ya, Şirin’e, Aslı’ya adadığımız yüreklerimiz vardır. Suretten öte aradığımız bir yâr vardır. Yârin adıyla yan yana bilinsin istediğimiz adlarımız vardır.
“Aşk” ile “ilgi duyma”nın karıştırıldığı bir dönemde yaşıyoruz. Artık güllerimiz Leyla kokmuyor, sevda kokmuyor. Aşkın ilk basamağına dahi çıkamadık. Tutkulara takılıp kaldık. Dergâha gelen delikanlıya şeyhin “Sen git, âşık ol da gel, aşkı bil de gel! ” dediği kadar dahi olsa, yüreklerimize işleyemedik aşk nakışını. Gönül toprağına atamadık aşk tohumunu. Nadasa bırakılmış yüreklerimize bir Leyla tohumu düşmedi.
Biz ölümsüz ve günahsız aşklara değil, günübirlik sevdalara takılıp kaldık. Cismaniyetin ağında ateş böceklerini yıldız sayanlar gibi, tutkuları aşk sandık. Talihsiz yanılgılarla yanlış ateşlerde yandı ruhumuz.
Sonu “kaf”la biten, “aşk”ta kalb vardır. Kaf, kalbidir aşkın. Aşkın kalbini çıkarıp aldığınızda geriye “aş” (k) kalır, ceset kalır, madde kalır. Mecnun’un aşkına özenip de yürüdüğümüz yollar, çöl değil. Oysa aşk, çölde haz verir insana. Kalb, çöl yanmışlığında kanıyorsa aşk vardır. Aşk, yanmışlıkla daha bir lezzet verir aşığa. Susuzluktan çatlayan dudaklardan dökülen Leyla adı, cânân adı, can verir ölür ruhlara. Çölde ceylanların sürmeli gözlerinde Leyla’yı görenler, aşka uyanır seherlerde. Ve aşkın büyüsü örülür seherlerde. Toprak öperken alınlarımızdan, aslında Leyla’dır buseler konduran. Bizim seherlerimizde ceylanlar yok artık. Biz seherlerimizi uykulara feda ettik, göremiyoruz Leyla bakışlı ceylanları. Üstümüze güneşler doğar oldu. Geceler boyu yıldızlarla söyleşip de onlara elveda diyemedik gün doğumlarında. Biz, ceylanların gözlerini öpemedik, bu gözler Leyla’nın gözlerine benziyor diye. Uykulara feda ettiğimiz seherlere ağlayamadık. Leylasızlığa akmadı göz yaşlarımız.
Biz sevemedik yaratılanı Yaratan’dan ötürü. Yunus mektebinde diz çöküp okuyamadık aşk kitabını. Oysa, varlığın özünde sevda hamuru vardı. O hamuru besleyen aşkın pişmanlık gözyaşı vardı. Adem ile Havva’dan dökülen. Şimdi ezeli pişmanlıklara değil, günübirlik sancılara akar oldu gözyaşlarımız.
Aşıklar değirmen taşı gibi gece gündüz döner dururlar. Ağlarlar, inlerler, bir kararları yoktur. Değirmen taşının dönmesi ırmağın akışına delildir. Hiç kimse bu ırmak duruyor, diyemez. Sen arktaki ırmağı görmüyorsan, gel de değirmen taşının dönüşünü seyret. Gizli sevgiliyi göremiyorsan onun eseri olan göklerdeki dünyaların dönüşünü seyret. Feleğin aşk yüzünden bir kararı, bir durup dinlenmesi yoktur. Ey gönül, sen de durup dinlenmeyi arama, yıldız gibi dön, dolaş...
*arzu ettiğin kişiye sahip olamazsan acı çekersin işte bu aşktır,
*arzuladığın kişiyi kaybetmek üzereysen yemek yiyemezsin canın istemez bu aşktır,
*bu kişiyi kaybedersen herşeyi kaybettiğini sanırsın, dünyanın sonunun geldiğini zannedersin işte bu aşktır,
*bu kişiyi kaybedersen hiç mutlu olmayacağını zannedersin,o kişiden başka hiç kimseyle sevişemeyeceğini sanırsın, kimseyi arzulamayacağını sanırsın bu aşktır,
*ama o kişiyi elde edersen, her gün o kişi yanındaysa, sabah akşam birlikteysen o kişiden bıkarsın,hatta başkalarına yönelirsin..işte o zaman aşk ölür
**Yani…Aşk diye birşey yoktur…
SAHİP OLMAK veya OLMAMAK.. .......................GERÇEK OLAN BUDUR..^^
aşk; ağustos ortasında ılık bir yağmur..... nehir kenarında sohbet, meltem esintisi eşliğinde..... postacının yolunu gözlemek heyecan içinde..... telefonun ekranına baka kalmak kalp atışlarınn sesleriyle.....
bazen acı.... bazen hüzün.... bazen gözyaşı.... genelde mutluluk..... sonsuz mutluluk......
Ben öyle sevmek istedim ki seni… Ellerimle yüzünü avuçlarımın içine alıp…tam gözlerinin içine bakmalıydım…gözlerini gözlerimden kaçırmana izin vermeden…sıcacık gülümsememi ve sevgiyle dolu yüreğimi gözlerimin kahverengi ebruli aynasına yansıtıp…
^^Seni seviyorum…hep sevdim…..sonsuza kadar da seveceğim… Beni severken yorulmayacaksın…senden karşılık beklemeyeceğim…sadece sınırsız ve beklentisiz....ve sonsuza kadar….Seni seveceğim….^^ demeliydim…
Ve önce tek tek gözlerine ve dudaklarına bir öpücük kondurup sözlerimi gözyaşlarımla mühürlemeliydim…
halbuki aşk,başka ne olsundu hayatın mazereti...
Aşk ki;
Güneşi yıkayıp dönencenin son virajinda
Yıldızları astığım ve sabahı kuruladığım...
Benden dökülen tere, Her dokunuşumda tanrıçalaştığım
Tacım bir kan pıhtısıydı içime düşen
Başımın üstüne taht
Inancıma aşk....
L is for the way you look at me
O is for the only one I see
V is very, very extraordinary
E is even more than anyone that you adore can
Nat King Cole
Özlemim....gel artık....
Kurtar bu zavallı ruhumu zalimlerin elinden....
Elimden tut...ve mavi ummanlara götür beni....
Yeşil ormanlara götür...
Gökkuşaklarını göster bana....
Göster ki...
Artık üşümesin yüreğim....
Ağlamasın gözlerim.....
Varlığınla....can ver bana......
O kadar ki....
Ana rahmine dönen kalbimden...
Bir bebek doğsun dünyaya...
Ve o bebeğin adı....AŞK....olsun....
eternalflame
bence işin içinde vefa da varsa dünyanın en güzel duygusu
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...
Kadın erkeğe dedi ki:
-Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana...
Ve artık
biliyorum:
Toprağın
Yüzü güneşli bir ana gibi
En son, en güzel çocuğunu emzirdiğini...
Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olanın parmaklarına
başımı kurtarmam kâbil
değil!
Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak...
Sen
yürümelisin,
beni bırakarak...
Kadın sustu.
SARILDILAR
Bir kitap düştü yere...
Kapandı bir pencere...
AYRILDILAR...
Nazım Hikmet Ran
Bence bi kız için oturup şiir yazmak
o şiiri onunla paylaşmak
beklediğin tepkiyi alamayıncada
bidaha arkana bile bakmadan çekip gitmek
inşallah doğru düşünüyorumdur
yoksa kızcaza yazık olmuş demektir nokta
yalan dostlarım aşk die bşi aşk dediin 3 günlük eğlence bilemedin 5 gün sürsün kapılıpta sürünen çok :)))
yemeye doyamadıgın acı..........
ask bence kısa sureli yasanan hisler yogunlugu ve devamında insanı
alıp sevgi yolunun basına bırakan birseydir...
aşk = kağıtlı soyutluk yazısında sözcüksüz anlam somutluğu
Aşk mı o ne?
Hiç tatmadığım bilmediğim bir duygu ve tatmıyacağım.
Ben hiç sevmedim ama seveceğim.
O gün gelecek,bekliyorum ve deyeceğine inanıyorum.
Sevmek var aşık olmak! yok diyorum.
^^To be or not to be, That is all the question^^..demiş Mr.William Shakespeare…
Olmak veya olmamak..veya nereye kadar olmak…sensiz olmak…hiç olmamak… mı yoksa?
Aşık olmak veya olmamak..Sahip olmak veya olmamak...Hepsi boş aslında….ve cümleler yüklemsiz…
Aşk bir rus ruleti…ve ben…aldım silahı elime sevgili..dayadım başıma…
Tetiği çektiğimde o acımasız safir kurşun çıkacak tabancadan..o ölümcül kurşun…adı AŞK....
Belki de öleceğim..biliyorum….ve farkındayım …ama cesurum sevgili….cesurum…ve deli…ve hatta körüm ve kılavuzumsa çılgınlık…
Olsun varsın..varsın o kurşun beynimi parçalasın…ben razı olduktan sonra kim karışır ki bana sevgili…Alan memnun satan memnun değil mi? ..Belki de ben mazoşistimdir..veya ruhum müptela belki aşka…bağımlıyım belki bir sigara gibi....psişik ve fizyolojik olarak bağımlı…ki bile bile sadece bir tutku olduğunu ve bile bile bitmeye ve ölmeye mahkum olduğunu bu duygunun…
Dayadım bak başıma silahı..görüyor musun? .. istemsiz ve elimde değil..
Aşk cesarettir sevgili..Ya tetiği çektiğinde kurşun değilse gelecek olan…ya bir ilkbahar varsa sonrasında…rengarenk güllerle dolu bir gülistansa sonu…ve üzerinde cıvıldaşan şirin kanaryalar varsa o gülistanın? …
tamam..belki de gök gürleyecek…şimşekler çakacak….belki zifiri karanlık kaplayacak gönderi…ama bunu göze almalıyım sevgili…
Tabancadan gelen öldürücü bir ‘’click’’sesinden sonra derin bir nefes alacağım belki..ve belki de şükredeceğim sonrasında aldığım her nefes için…ve kalbimin her minik tıkırtısı için..
Gözlerimi kapattığımda kaf dağını düşleyeceğim belki sonrasında sevgili…seni kurtarmak için yola çıkıp anka kuşunun üzerine bindiğim zaman ve ‘’gak’’ dediğinde yemek, ’’guk’’dediğinde su verdiğim zaman ağzına anka kuşunun… kaf dağının ardındaki pınara ulaşıp oradan bir tas su doldurabileceğim..ve her acıya deva bu suyu sana içirmek için gökyüzündeki düşler ülkesine geri geleceğim sevgili…..iyileşeceksin sonra..ve bunu sadece bir gülüşün için yapacağım… karşılıksız…. beklentisiz… çünkü aşk bunu gerektirir sevgili..
Ölümse korkulan son…Ben ölümü ellerimde tuttum her gün sevgili…azraille yaptığım pazarlıkların haddi hesabı olmadı hiç Deli Dumrul misali…çetele bile tutamazdım..o kadar ki çoktu ölüm yanıbaşımda…avucuma aldığım kanadı yaralı bir serçe gibi nabzını ve son soluğunu dinledim ölümün....ve hissettim onu yüreğimde soğuk bir bıçak gibi her doğan yeni gün..
İşte bu yüzden ben ölmekten korkmam sevgili…aynaya baktığımda hala gülücükler kaplayabiliyorsa silüetimi…ve kanayan gözlerimden ötede….gözlerimdeki bulutlardan yağmurlar boşaldıktan sonra bile…hala yumruklarımı sıkıp..başımı gökyüzüne kaldırıp..meydan okuyabiliyorsam hayata… ve ilahi tesadüfler zinciri olan acı kaderime…ben güçlüyüm sevgili..viraneler kaplayan gönlümden yeni bir şehir inşa edecek kadar güçlüyüm..ve hatta her gün yine ve yeniden ölecek ve yeniden aynı inatla dirilecek kadar kadar…güçlüyüm…
***Hiç umutlarınızın bittiğini sandığınız 'tamam, hiç daha kötüsü olmamıştı' dediğiniz zamanlarınız oldu mu. Ya da 'bittim, mahvoldum' dediğiniz?
Damağınızda acımsı bir tadın hiç geçmediğini; yüreğinizdeki o mengenenin de canınızı sıktıkça sıktığını hiç hissettiniz mi?
Yalnızsınızdır... Savunmasızsınızdır... Yorgunsunuzdur...
Anlatamaz, anlayamazsınız da. Gözünüzde bir damla yaş, her an hazırdır akmaya. Sebepli yada sebepsiz...
Soğuktur elleriniz, belki ısıtacak bir elin olmamasından. Çirkinsinizdir kendinizce. Aynalara da küs...
Gözlerinizdeki pırıltılar yok oldu, yok olacak gibidir...Çaresizsinizdir. Sebep çoktur.
Ya parasızsınızdır, ya terkedilmiş, ya hasta. Aslında yüzlerce ya da’dır sizi bu hale getiren. Ne zaman geçecek bilmezsiniz.
'Umut garibin ekmeği'..umarda umarsınız. Ya çaba?
Oysa hiç gördünüz mü, kim bilir kaç gün olmuş dalından koparılmış kasımpatlarını? Hala dimdik, hala ayakta, hala pırıl pırıl. Koparılmaya inat ve solmamaya kararlı.
Oysa; aklımız hep güllerdedir, hep lalelerde... Solmak, kurumak çok kolay. Oysa dimdik ayakta durabilmek önemli olan. Yılmamak zorluklardan...
Hayallerden, umutlardan vazgeçmemek asıl olan.
Ne dersiniz denemeye var mısınız kasımpatı olmayı? Herşeye rağmen, herşeye inat...***
Ben bir kasımpatıyım sevgili..inatçı bir kasımpatı…senin can suyuna, yani ilgine ve şevkatine hasret…hayallerden ve umutlardan vazgeçemeyen, iflah olmaz derecede duygusal ve iyimser bir kasımpatıyım işte... koparılmaya rağmen solmamaya kararlı…bir kasımpatı…
Ve şimdi silahı sana uzatıyorum…rus ruletinde sıra sana geçti artık sevgili..ben göze aldım ölümü..ve ateşledim tabancayı..
Bak ben ölmedim…ama kim garanti verebilir ki bir meçhule…haklısın aslında sevgili…isteksizsin…korkuyorsun...ürkeksin...anlıyorum aslında…kendimi senin yerine koyup düşünüyorum da…yapmazdım..yapamazdım belki de ben de…Korkardım belki.. Bilmiyorum… ama aşk göze almaktır bunu sevgili..
Ya da kendini mutsuzluğa ve müebbet hapse mahkum etmek…Orası senin kararın işte sevgili..Benden geçti artık….ben vebalimi ve hatta diyetimi ödedim..Artık borcum yok kendime..
Ve silah artık elinde sevgili…şimdi olmak veya olmamak zamanıdır…cesur olmak zamanıdır..
Başına dayamak veya dayamamak…Tetiği çekmek veya çekmemek…işte bütün mesele…BU….
Çünkü Aşk’ın gerektirdiği…..BU…..
Eternalflame/Aşk'ın rus ruleti
Aşk acı çekmektir...
Nedir şu aşk...? Aşk hayatın bize hazırladığı en güzel sürprizdir, bu yüzden de kalpleri ne zaman ele geçireceği hiç belli değildir. Daha ne olduğunu bile anlayamadan onun hükümdarlığına giriverirsiniz. Aşk; en yalın biçimde anlatılan tek kavramdır o, adı kendisidir zaten. Onu anlatmak için sonu gelmez cümleler kurmanıza gerek yoktur, 'Aşık oldum' dediğiniz an akan sular durur, küçücük çocuk bile sizi rahatlıkla anlayabilir, çünkü aşkın dili tektir.
Bir Leyla Düşlemesi
Bir Leyla düşlemesidir aşk. Yanmaktır bir gülün kırmızısında, türküler yakmaktır sevgiliye. Gün batımlarında tutulan sevdaları gün doğumlarında aramanın adıdır aşk. Seherlerde bülbülün yanık nağmelerinde gül hasreti çekmektir; güle rengini veren, yüreğini veren bülbül olmaktır aşk.
Ve biz şimdi büyüsü kaybolmuş zamanlarda aşkın peşine düştük. Pazar pazar gezinen Zeliha olduk aşkımıza bir Yusuf bulmak için. Yusuf, esrarını gizleyen ebedi iffetti.
Mecnun’a özendik sevdamızı bir Leyla’ya yüklemek için. Leyla bir ışıktı, ab–ı hayattı aşkı filizlendiren.
Ferhat olup Şirin’ler hatırına gönül kazmasını yamaç yüreklere vurmak istedik. Şirin, gönül aynasında aşkı büyüten bir suretti.
Bitmeyen özlemler büyütüyoruz bağrımızda. Leyla’ya, Şirin’e, Aslı’ya adadığımız yüreklerimiz vardır. Suretten öte aradığımız bir yâr vardır. Yârin adıyla yan yana bilinsin istediğimiz adlarımız vardır.
“Aşk” ile “ilgi duyma”nın karıştırıldığı bir dönemde yaşıyoruz. Artık güllerimiz Leyla kokmuyor, sevda kokmuyor. Aşkın ilk basamağına dahi çıkamadık. Tutkulara takılıp kaldık. Dergâha gelen delikanlıya şeyhin “Sen git, âşık ol da gel, aşkı bil de gel! ” dediği kadar dahi olsa, yüreklerimize işleyemedik aşk nakışını. Gönül toprağına atamadık aşk tohumunu. Nadasa bırakılmış yüreklerimize bir Leyla tohumu düşmedi.
Biz ölümsüz ve günahsız aşklara değil, günübirlik sevdalara takılıp kaldık. Cismaniyetin ağında ateş böceklerini yıldız sayanlar gibi, tutkuları aşk sandık. Talihsiz yanılgılarla yanlış ateşlerde yandı ruhumuz.
Sonu “kaf”la biten, “aşk”ta kalb vardır. Kaf, kalbidir aşkın. Aşkın kalbini çıkarıp aldığınızda geriye “aş” (k) kalır, ceset kalır, madde kalır.
Mecnun’un aşkına özenip de yürüdüğümüz yollar, çöl değil. Oysa aşk, çölde haz verir insana. Kalb, çöl yanmışlığında kanıyorsa aşk vardır. Aşk, yanmışlıkla daha bir lezzet verir aşığa. Susuzluktan çatlayan dudaklardan dökülen Leyla adı, cânân adı, can verir ölür ruhlara. Çölde ceylanların sürmeli gözlerinde Leyla’yı görenler, aşka uyanır seherlerde. Ve aşkın büyüsü örülür seherlerde. Toprak öperken alınlarımızdan, aslında Leyla’dır buseler konduran.
Bizim seherlerimizde ceylanlar yok artık. Biz seherlerimizi uykulara feda ettik, göremiyoruz Leyla bakışlı ceylanları. Üstümüze güneşler doğar oldu. Geceler boyu yıldızlarla söyleşip de onlara elveda diyemedik gün doğumlarında. Biz, ceylanların gözlerini öpemedik, bu gözler Leyla’nın gözlerine benziyor diye. Uykulara feda ettiğimiz seherlere ağlayamadık. Leylasızlığa akmadı göz yaşlarımız.
Biz sevemedik yaratılanı Yaratan’dan ötürü. Yunus mektebinde diz çöküp okuyamadık aşk kitabını.
Oysa, varlığın özünde sevda hamuru vardı. O hamuru besleyen aşkın pişmanlık gözyaşı vardı. Adem ile Havva’dan dökülen. Şimdi ezeli pişmanlıklara değil, günübirlik sancılara akar oldu gözyaşlarımız.
Aşk; Mecnun gibi çöle düşmek, Leyla'yı reddetmektir.
Aşk; yaradılanı değil,Yaradan'ı sevmektir.
Aşıklar değirmen taşı gibi gece gündüz döner dururlar. Ağlarlar, inlerler, bir kararları yoktur. Değirmen taşının dönmesi ırmağın akışına delildir. Hiç kimse bu ırmak duruyor, diyemez. Sen arktaki ırmağı görmüyorsan, gel de değirmen taşının dönüşünü seyret. Gizli sevgiliyi göremiyorsan onun eseri olan göklerdeki dünyaların dönüşünü seyret. Feleğin aşk yüzünden bir kararı, bir durup dinlenmesi yoktur. Ey gönül, sen de durup dinlenmeyi arama, yıldız gibi dön, dolaş...
sevgi...
tutku...
kiskanclik...
vefa...
fedakarlik...
umut...
mutluluk...
hayal...
ödün vermek...
ve üzüntü...
sorun...
caresizlik...
aşk,,,aşk,,,aşk
yağmur yağdıktan sonra güneş açtığında,meydanan gelen GÖKKUŞAĞININ dibindeki altınların anımsatıyor.
Yorucu...yıpratıcı...acıtıcı...fırtınalı...
Aşk diye bir şey yoktur…
*arzu ettiğin kişiye sahip olamazsan acı çekersin işte bu aşktır,
*arzuladığın kişiyi kaybetmek üzereysen yemek yiyemezsin canın istemez bu aşktır,
*bu kişiyi kaybedersen herşeyi kaybettiğini sanırsın, dünyanın sonunun geldiğini zannedersin işte bu aşktır,
*bu kişiyi kaybedersen hiç mutlu olmayacağını zannedersin,o kişiden başka hiç kimseyle sevişemeyeceğini sanırsın, kimseyi arzulamayacağını sanırsın bu aşktır,
*ama o kişiyi elde edersen, her gün o kişi yanındaysa, sabah akşam birlikteysen o kişiden bıkarsın,hatta başkalarına yönelirsin..işte o zaman aşk ölür
**Yani…Aşk diye birşey yoktur…
SAHİP OLMAK veya OLMAMAK..
.......................GERÇEK OLAN BUDUR..^^
-gerçekten aşık bu sefer...
-nerden anladın?
-çay içmiş...hem de iki bardak :)
- :))) nasıl yani?
-o çay içmez...
-neden?
-dişleri sararmasın die :)
Geçici istekler.
Yalana tabi olma.
Gereksiz anlık duygular.
Beyinin yerine hormonlarını dinlediğin anlar.
Aşk mı, açılımı şudur: (a) cıyı (ş) evkle (k) abullenmek demektir :)
kazandı....
kazanacak....
aşk;
ağustos ortasında ılık bir yağmur.....
nehir kenarında sohbet, meltem esintisi eşliğinde.....
postacının yolunu gözlemek heyecan içinde.....
telefonun ekranına baka kalmak kalp atışlarınn sesleriyle.....
bazen acı....
bazen hüzün....
bazen gözyaşı....
genelde mutluluk.....
sonsuz mutluluk......
Ben öyle sevmek istedim ki seni…
Ellerimle yüzünü avuçlarımın içine alıp…tam gözlerinin içine bakmalıydım…gözlerini gözlerimden kaçırmana izin vermeden…sıcacık gülümsememi ve sevgiyle dolu yüreğimi gözlerimin kahverengi ebruli aynasına yansıtıp…
^^Seni seviyorum…hep sevdim…..sonsuza kadar da seveceğim…
Beni severken yorulmayacaksın…senden karşılık beklemeyeceğim…sadece sınırsız ve beklentisiz....ve sonsuza kadar….Seni seveceğim….^^ demeliydim…
Ve önce tek tek gözlerine ve dudaklarına bir öpücük kondurup sözlerimi gözyaşlarımla mühürlemeliydim…
hiç bir zaman unutamayacğım birini çağrıştırıyor..
herkesin hakkında bir şeyler söylediği ama ne olduğu hala çözülememiş ve çözülemeyecek olan bir olgu
Tam olarak ne olduğunu bilen birisinin olduğunu sanmıyorum...
Gerçek aşk neymiş gördüm Menzil köyünde
Gerisi çelik çomakmış hayalimde...