aşk bence mehmet günsur demek o adama aşığım... onu çok seviyorum... neyse şaka bi yana (mehmet günsuru çok beğeniyorum sadece anlıycanız) bence YALAN DOSTUM AŞK DİYE BİŞEY YOK...
AŞK sevdiğinle yanyanaysan cehennemde yanıyor olsan da hissetmemendir ki arada mesafe varsa hasret varsa beynini bir sincabın kemirmesinden başka bi şey değildir..
Yaşak niçin bu denli çiğ ve çıplaktı. İnsan uçsuz bucaksız bir bozkırda güzelliği arıyordu boş yere. Aşk denen incelik, soyut bir kavram olarak bizi o kadar büyülerken, yaşantıya karışınca inanılmaz bir vahşet ve kaba güç olup çıkıyordu. Hep bir seven, bir de sevilen vardı galiba. Sevenin inceliklerine üst üste kabagücün çekiçleriyle vuruyordu karşı taraf... Boş evlerde akşam yüzleri takınmış anneler yok ama eve dönüş zamanı. Ayaz durdurmuş akşamüstünü. Akşam olmayacak boşuna bekleme. Düşünüyorum; kimse kimseyi sevmiyor artık, kimse beni ben kimseyi kimse kimseyi....
aşk insanın hayal dünyasında kurduğu ve gerçek hayatta yaşamak istediği duyğu butünüdür. bazen insan kendini bu duygulara çok kaptırır ve gelişmeler istediği gibi gitmediği zaman hayal kırıklığına ugrar hoş bir duygudur yaşanmaya değer ben tecrübe konuşuyor :)))) ama acısı kötü oluyo baştan uyarıyım sonra sölemedi demeyin.....
aşkı aşk gibi yaşayacaktık ölümü ölüm gibi anlamazsınız yani tahrip gücü yüksek güneşler gibi patlayacaktık milyonlarca şiir doğacaktı can çekişmelerimizden
Aşk; 'Karanlık Orman'ın yüreğindeki billur pınardan 'Küçük Menekşe'sinin toprağına bir avuç can suyu vermesiymiş ki; ‘Küçük Menekşe’sinin aşkı daha da büyüsün diye ;) *
Aşk başlangıcı olan fakat bir türlü bitmeyen,tükenmeyen sürekli kendini yeniliyen kalp ve şekil değiştiren,zaman zaman canımızı acıtan ve zaman zaman bizi göklere çıkaran kalp sızısı... aşk hayatı çağrıştırıyor..aşk bana onu çağrıştırıyor...aşk bana yalnızlığı,sessizliği,ölümü çağrıştırıyor..
aşk: olsa olmayan olmasa da olmayan acı çekmeye endekslenmiş duygu birikimlerinin kişi üzerinde yoğunlaşmasıyle başlayan zaman zaman mükemelliği zaman zamansa dibe batmayı öngürür. verdiği mutluluktan çoğunu her zaman götürür fakat kişisel yapılar ne kadar sağlam temeller üzerinde kurulursa kurulsun bir kezde olsa onu tadar ne işte o zaman ne bırakabilirsin ne de bırakınca acı çekmeyi bırakabilirsin her halükarda seni kendine sarar ve onla da onsuz da bir boşluğa düşersin gece uykularını bölen şey acılarını doruklara çıkaran şey aslında hep odur kişinin kendi içinde her zaman olan ve hiç bir zaman atamadığı duygudur aşk ama gerçek aşklar tıpkı cinler periler gibidir bahsini herkes eder fakat gözüyle gören ve yaşayan pek azdır çünkü efsane aşklar kişilerin aşka bakış açısını belirleyen sıradan yalanlardır öyle aşklar hiç olmadı ve olmayacak....
Ask,ilahi kudretin bize gonderdigi bir hediyedir.O hediyeyi helal dairesi icinde en guzel bir sekilde kullanmak insana dunyada cenneti yasatabilir tipki colun ortasinda acan gulun o colu col olmaktan cikarip cennet bahcesi yapmasi gibi...
Nerde o? Hep bunu soruyorum kaybolduğunda gözlerin. Ne kadar geç kaldı! Düşünüp inciniyorum, yoksul, aptal, kasvetli duyuyorum kendimi geliyorsun sen, bir esintisin şeftali ağaçlarından uçan.
Bu yüzden seviyorum seni, bu yüzden değil, o kadar neden var ki, o kadar az, böyle olmalı aşk kuşatan, genel, üzgün, müthiş, bayraklarla donanmış, yaslı, yıldızlar gibi çiçek açan, bir öpüş kadar ölçüsüz.............
Aşk; anlamını ve gerekçelerini bilmeden(daha doğrusu bilmeye bile ihtiyaç hissetmeden) sadece gelecek ile ilgili, aşık olunanın yanında olmayı herşeyden çok istemek ve o his içerisinde yaşamdan sadece aşık olunan ile ilgili karar vermeye çalışma çabası diyebilirim.
En terbiyesiz şiirlerle seviştim her gelişinde Her gidişinde intiharlar özledim Bekleyişlerinde eskiyen yüzüm Yağmurlar biriktirdi her mevsimden Uzun upuzun bir köprü oldum önünde Geç beni yürü beni bul beni diye
Ne zaman ellerin elime değse İnsan yüreğim o zaman çarpar Yalnızlık bir o zaman terk eder beni Tutar eşsiz gözlerin dağınık saçlarımdan O ışıktan dünyasına sürükler beni Ellerin bir bir ayıklar Eski halimden ne kalmışsa Doldurur sevgiyle, umutla, aşkla Suyum çekilmişse, içim boşalmışsa Verdiğin mutluluktan, sunduğun aydınlıktan Bir anda değişir bakışlarım Çözülmüş bir yumağı Yeniden sarmaya başlarım...........
Bence Aşk: Ulaşılamayan ve hayal edilen bir konu; bu bir insan olabilir bir eşya olabilir, veya başka birşey... aklınıza ne gelirse o olur. Bunlara çekilen özlem ve duygu yoğunluğu. Sonuç ya mutluluk ve sevgiye dönüşür yada hüsrana...
-Doktor abla…baksana bi…. -Canım sen burada mıydın?
-Sen niye evine gitmedin doktor abla? -Bugün nöbetçiyim canım..
-Yani bu gece benimle yap boz oynayacak mısın? -Oynarız tabii güzelim…ama yemeğini güzel ye olur mu…(yemek saatidir)
-Tamam o zaman hepsini bitiririm… -Tamam o zaman biz de oynarız…ben önce diğer kardeşleri muayene edip geliyorum..
SAHNE V
Yapbozlar oynanır…hırsız polisler tekrarlanır….otobüslerle eve gidilir…iyileşmek için gene hastaneye gelinir….
Gece doktorun kapısı çalınır… Genç kadın kapıyı açar…karşısında hemşiresi vardır yan servisin…Enes bir saattir ağlıyor doktor hanım…sizinle olmak istiyor….
Genç kadın hemen yatağına koşar adımlarla ulaşır… -Neden ağladın sen bakalım bu kadar güzelim…? ..Yazık gözyaşlarına.. -Ben çok korktum Selin abla…bide seni çok özledim….
Ellerini uzatır…hemen atlar kucağa..bacaklarını beline dolar ablasının…uzaklaşırlar…
-Canımcım bir daha ağlama olur mu…kıyamam sana bak…çok üzülürüm sonra… -Annem gelecek di mi Selin abla? -Gelecek tabii canım… Gözlerinden pıtır pıtır gözyaşı damlaları dökülmektedir…Minik çocuğa sıkıca sarılmış…başını omzuna yaslamış olan bebekten saklamaktadır gözyaşlarını….
Yan servisin hastalarındandı bu güzel erkek çocuğu….Ailesi ALL(Akut Lenfoblastik Lösemi) …kan kanseri halkın deyişiyle….olduğunun öğrendiği günden beri öncelikle bu minik yavruyu ihmal etmeye başlamış…ziyaretler beşken bir olmuş…sonra çocuk hastaneye terk edilmiş bir konumda aylardır anne ve babasını görmemişti….Servisin daimi yatağını kendi evinin yatağı gibi kullanmaya başlamış….hemşireler ve personel verirse yer…yatağa koyarsa uyur olmuştu…
Kemoterapiden saçları dökülmüştü Enes in…şirin ve tatlı ötesi tavırlarıyla tüm servisi kendine aşık etmiş…ziyaretçilerin bile etrafında fır dönmelerine neden olmuştu….
-Bana başka ne alacaksın Selin abla? -Ne almamı istersin güzelim? ...hadi kantine gidelim….
Elele tutuşup anneyle çocuğu gibi tıpış tıpış yürürler…kantine varılır…bilimum çikolata gofret ve sakız çeşitleriyle oyuncak bir köpek seçilir…el kol dolu olarak geriye dönülür…yolun yarısında Enes yorulur…
-Ayaklarım yürümüyor Selin abla…tökezlemiştir…minik bedeni yaşından çok büyük acılara göğüs germiştir her zaman… -Tamam canım gel kucağıma bakalım sen….kucağa alınır…Başını omzuna yaslar huzurla…servise yollanılır…
Gece beraber kahvaltılar yapılır…minik bir bebeği yedirir gibi anne şevkatiyle ve sevgiyle besler çocuğu genç kadın….sonra yataklar yapılır…doktor odasına gidilir…yan yana çekyatlar hazırlanır…genç kadın bir saat uyuyacak olsa da minik çocukla olsun istemektedir…
Sabah uyanınca miniğe turuncu terlikleri giydirilir ve kahvaltıya gönderilir..ve hasta bakmaya devam edilir….
İnsanlar rutin hayatlarında sağlığın kıymetini bilmeden umarsızca yaşamaktayken yazılmıştır bu satırlar…. Çünkü….Aşkın gerçek ve güzel yüzü…Budur….
aşk bence mehmet günsur demek o adama aşığım... onu çok seviyorum... neyse şaka bi yana (mehmet günsuru çok beğeniyorum sadece anlıycanız) bence YALAN DOSTUM AŞK DİYE BİŞEY YOK...
aşk tek kişiliktir...bunu bilir bunu söylerim...
Aptalın
Şapşala
Kanmasıdır.....
'' AŞK acı çekmektir''(ico)
hayat nedir biliyormusun
ne yapar ne deder
hayat oyunlar oynar
insanların üzerinde
bizim evet bizim üzerimizde
oyunlar oynayarak
bize sahneler yaratarak
ve her birimizi baş role koyarak
bu oyunların tek amacı
bizi dipsiz kuyulara
aynı zamanda karanlık
dipsiz kuyulara çekmek.
gelirsin kuyu başına durursun öylece yanlız başına
direnirsin uzuncabir süre
hayata ve karanlık kuyu başına.
hayat sana hala sahneler yaratır
baş roldesindir her zamanki gibi
amacı seni kuyuya itmek değildir
senin kuyuya atlamanı ister.
sen direnirsin atlamassın
atlayamassın istesen bile
hayat sabırsızlanır arkandan
durmaz iter seni yukarıdan.
düşmüşsündür birkere
tutunursun dişinle,tırnağınla
öylece kalırsın sesiz ve usulca.
yapamassın birşey durursun öylece.
güçün tükenmek üzeredir
ha düştün ha düşecen
hayat bunların üzerinede
elini kolunu bağlar,izler.
bir mucize olur aniden
tam düştün düşecen
biri tutar elinden
şaşırır kalırsın bilmeden.
daha demin sana düşman olan hayat
şimdi sana dost olmuştur
seni kuyuya iten hayat
seni oradan çıkarmaya çalışır.
karşında iki çift göz durur
mavi,ve anlamlı bakan gözler
aşık olmuşsundur birkere
hayat sana çıkmak için fırsat verir
elin ayağın çözülmüştür
artık seni yukarıdan çeken biri vardır
hayat bir kapı açar sana
kurtulursun bilemessin
çıkarsın kuyudan uzaklaşırsın
artık hayatta iki kişisindir
iki mavi gözle berabersindir
için kaynar bilemessin
hayat işte böyledir
bilemessin ne yapacağını
aniden hamle yapar
iter seni çıkarır seni
yazar:Hasan TOKSOY
aşk bir şeydir
hiçbir şeydir
derin bişeydir aşk
o yalnızca
bir sözcük değildir
AŞK sevdiğinle yanyanaysan cehennemde yanıyor olsan da hissetmemendir ki arada mesafe varsa hasret varsa beynini bir sincabın kemirmesinden başka bi şey değildir..
Yaşak niçin bu denli çiğ ve çıplaktı. İnsan uçsuz bucaksız bir bozkırda güzelliği arıyordu boş yere. Aşk denen incelik, soyut bir kavram olarak bizi o kadar büyülerken, yaşantıya karışınca inanılmaz bir vahşet ve kaba güç olup çıkıyordu. Hep bir seven, bir de sevilen vardı galiba. Sevenin inceliklerine üst üste kabagücün çekiçleriyle vuruyordu karşı taraf...
Boş evlerde akşam yüzleri takınmış anneler yok ama eve dönüş zamanı. Ayaz durdurmuş akşamüstünü. Akşam olmayacak boşuna bekleme.
Düşünüyorum; kimse kimseyi sevmiyor artık, kimse beni ben kimseyi kimse kimseyi....
aşk insanın hayal dünyasında kurduğu ve gerçek hayatta yaşamak istediği duyğu butünüdür. bazen insan kendini bu duygulara çok kaptırır ve gelişmeler istediği gibi gitmediği zaman hayal kırıklığına ugrar hoş bir duygudur yaşanmaya değer ben tecrübe konuşuyor :)))) ama acısı kötü oluyo baştan uyarıyım sonra sölemedi demeyin.....
aşkı aşk gibi yaşayacaktık ölümü ölüm gibi anlamazsınız
yani tahrip gücü yüksek güneşler gibi patlayacaktık
milyonlarca şiir doğacaktı can çekişmelerimizden
Aşk;
'Karanlık Orman'ın yüreğindeki billur pınardan
'Küçük Menekşe'sinin toprağına
bir avuç can suyu vermesiymiş
ki;
‘Küçük Menekşe’sinin aşkı daha da büyüsün diye ;) *
Aşk; doğru ya da yanlış, her şeyi cesurca söyleyebilmekmiş.
Güvenin boşa çıkarılmaması,sonsuz sevgiyi hak etmekmiş ;) *
aptallar akıllılardan pek az şey öğrenir; ancak akıllılar aptallardan çok şey! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! ! bana göre; aşk sevdası peşinde koşanlar, akıllıca bir iş yaptıklarını düşünürken; aptallığın kölesi olmaya mahkumdur........................
her eve lazım :)
Aşk başlangıcı olan fakat bir türlü bitmeyen,tükenmeyen sürekli kendini yeniliyen kalp ve şekil değiştiren,zaman zaman canımızı acıtan ve zaman zaman bizi göklere çıkaran kalp sızısı...
aşk hayatı çağrıştırıyor..aşk bana onu çağrıştırıyor...aşk bana yalnızlığı,sessizliği,ölümü çağrıştırıyor..
bilinmez gerceklik..
aşk ne kadar anlatılırsa anlatılsın..ne kelimerle süslenilirse süslensin..onu anlatmaya yetmez..hiçbir..tanım..hep eksik anlatılır..o tanımsızdır...
aşk: olsa olmayan olmasa da olmayan acı çekmeye endekslenmiş duygu birikimlerinin kişi üzerinde yoğunlaşmasıyle başlayan zaman zaman mükemelliği zaman zamansa dibe batmayı öngürür. verdiği mutluluktan çoğunu her zaman götürür fakat kişisel yapılar ne kadar sağlam temeller üzerinde kurulursa kurulsun bir kezde olsa onu tadar ne işte o zaman ne bırakabilirsin ne de bırakınca acı çekmeyi bırakabilirsin her halükarda seni kendine sarar ve onla da onsuz da bir boşluğa düşersin gece uykularını bölen şey acılarını doruklara çıkaran şey aslında hep odur kişinin kendi içinde her zaman olan ve hiç bir zaman atamadığı duygudur aşk ama gerçek aşklar tıpkı cinler periler gibidir bahsini herkes eder fakat gözüyle gören ve yaşayan pek azdır çünkü efsane aşklar kişilerin aşka bakış açısını belirleyen sıradan yalanlardır öyle aşklar hiç olmadı ve olmayacak....
Ask,ilahi kudretin bize gonderdigi bir hediyedir.O hediyeyi helal dairesi icinde en guzel bir sekilde kullanmak insana dunyada cenneti yasatabilir tipki colun ortasinda acan gulun o colu col olmaktan cikarip cennet bahcesi yapmasi gibi...
aşk insanın herşeyini kilitleyen anahtardır
Aşkı güven besler,
Aşk sadakattir, paylaşmaktır..
Nerde o? Hep bunu soruyorum
kaybolduğunda gözlerin.
Ne kadar geç kaldı! Düşünüp inciniyorum,
yoksul, aptal, kasvetli duyuyorum kendimi
geliyorsun sen, bir esintisin
şeftali ağaçlarından uçan.
Bu yüzden seviyorum seni, bu yüzden değil,
o kadar neden var ki, o kadar az,
böyle olmalı aşk
kuşatan, genel,
üzgün, müthiş,
bayraklarla donanmış, yaslı,
yıldızlar gibi çiçek açan,
bir öpüş kadar ölçüsüz.............
Pablo Neruda / Aşk
henüz tam anlamıyla tatmadığım duygu...
Aşk; anlamını ve gerekçelerini bilmeden(daha doğrusu bilmeye bile ihtiyaç hissetmeden) sadece gelecek ile ilgili, aşık olunanın yanında olmayı herşeyden çok istemek ve o his içerisinde yaşamdan sadece aşık olunan ile ilgili karar vermeye çalışma çabası diyebilirim.
En terbiyesiz şiirlerle seviştim her gelişinde
Her gidişinde intiharlar özledim
Bekleyişlerinde eskiyen yüzüm
Yağmurlar biriktirdi her mevsimden
Uzun upuzun bir köprü oldum önünde
Geç beni yürü beni bul beni diye
Bir ateşi beraber koruduk rüzgardan
Avuçlarımızda bir yerlerdeydi aşk
Bir sigara içimlik zaman kadar yakın
Aramızdaki masa kadar uzak...
Bu adreste öyle biri yok.Başka adres deneyiniz.:=))
Ne zaman ellerin elime değse
İnsan yüreğim o zaman çarpar
Yalnızlık bir o zaman terk eder beni
Tutar eşsiz gözlerin dağınık saçlarımdan
O ışıktan dünyasına sürükler beni
Ellerin bir bir ayıklar
Eski halimden ne kalmışsa
Doldurur sevgiyle, umutla, aşkla
Suyum çekilmişse, içim boşalmışsa
Verdiğin mutluluktan, sunduğun aydınlıktan
Bir anda değişir bakışlarım
Çözülmüş bir yumağı
Yeniden sarmaya başlarım...........
Ümit Yaşar Oğuzcan
Bence Aşk: Ulaşılamayan ve hayal edilen bir konu; bu bir insan olabilir bir eşya olabilir, veya başka birşey... aklınıza ne gelirse o olur. Bunlara çekilen özlem ve duygu yoğunluğu. Sonuç ya mutluluk ve sevgiye dönüşür yada hüsrana...
bnce aşk çokk anlatılamayan bir duygu. bazen acı bazende mutluluk verıo tanımını yapamıorum cunku cok karmasık bı duygu
AŞK’IN GERÇEK VE GÜZEL YÜZÜ….
SAHNE I
-Baksana bi….
-Efendim canım?
-Şuradaki dolabın üzerinde duran otobüs senin mi?
-Değil tatlım…çocuklar oynasın diye koymuşlar oraya…
-Bana verir misin peki..ben oynayabilir miyim?
-Veriririm tabi..senin adın ne?
-Enes..
-Peki bu otobüsle nasıl oynayacaksın Enes…?
-Ben şöför olucam..sürüp evime gidicem..
-Peki canım..
Enes uzaklaşır…
SAHNE II
-Baksana bi…
-Efendim canım…
Gülerek elindeki tabancayı doğrultur.tabanca ilginç gürültüler çıkararak ateşlenir…
-Eller yukarı…
-Ama sen beni vurdun…
-Ama ben polisim ki…sen de hırsızsın..
-Ama ya ben hırsız değilsem…
-Şakacıktan vurdum..hadi hırsız polis oynayalım…
-Peki…
-Baksana bi…elindeki oyuncak telefonu göstererek..
-Bu benim telsizim biliyor musun?
-Kaç yaşındasın sen bakiyim?
-Parmaklarını göstererek……Üç….
-Enes ne seversin sen ablacım?
-Bey blade…bana alır mısın?
-Alırım tabii….başka ne istersin?
-Sakız bi de…
Hırsız polis oyunu göğe yükselen kahkahalarla son bulur…minik çocuk sonunda kendini gıdıklanmakta bulmuştur çünkü….
SAHNE III
Enes bir hemşirenin kucağındadır..gözlerinin feri kalmamış..titremektedir…
-Nooldu güzelim sana..?
-Ateşim çıktı doktor abla…
-Canımsın…ateş düşürücü verildi mi bu çocuğa?
-Verdik doktor hanım…ama nötropenide gene…kemoterapi sonrasıydı…ateş düşürücü yanıt vermiyor…
-Canım bir şeye ihtiyacın var mı?
-O ışıklı toplardan al bana doktor abla…hani yere atınca ışığı yananlardan…
-Tamam canım….
Halsiz boynu bükük Enes…hemşirenin kucağında uzaklaşır…
SAHNE IV
-Doktor abla…baksana bi….
-Canım sen burada mıydın?
-Sen niye evine gitmedin doktor abla?
-Bugün nöbetçiyim canım..
-Yani bu gece benimle yap boz oynayacak mısın?
-Oynarız tabii güzelim…ama yemeğini güzel ye olur mu…(yemek saatidir)
-Tamam o zaman hepsini bitiririm…
-Tamam o zaman biz de oynarız…ben önce diğer kardeşleri muayene edip geliyorum..
SAHNE V
Yapbozlar oynanır…hırsız polisler tekrarlanır….otobüslerle eve gidilir…iyileşmek için gene hastaneye gelinir….
Gece doktorun kapısı çalınır…
Genç kadın kapıyı açar…karşısında hemşiresi vardır yan servisin…Enes bir saattir ağlıyor doktor hanım…sizinle olmak istiyor….
Genç kadın hemen yatağına koşar adımlarla ulaşır…
-Neden ağladın sen bakalım bu kadar güzelim…? ..Yazık gözyaşlarına..
-Ben çok korktum Selin abla…bide seni çok özledim….
Ellerini uzatır…hemen atlar kucağa..bacaklarını beline dolar ablasının…uzaklaşırlar…
-Canımcım bir daha ağlama olur mu…kıyamam sana bak…çok üzülürüm sonra…
-Annem gelecek di mi Selin abla?
-Gelecek tabii canım…
Gözlerinden pıtır pıtır gözyaşı damlaları dökülmektedir…Minik çocuğa sıkıca sarılmış…başını omzuna yaslamış olan bebekten saklamaktadır gözyaşlarını….
Yan servisin hastalarındandı bu güzel erkek çocuğu….Ailesi ALL(Akut Lenfoblastik Lösemi) …kan kanseri halkın deyişiyle….olduğunun öğrendiği günden beri öncelikle bu minik yavruyu ihmal etmeye başlamış…ziyaretler beşken bir olmuş…sonra çocuk hastaneye terk edilmiş bir konumda aylardır anne ve babasını görmemişti….Servisin daimi yatağını kendi evinin yatağı gibi kullanmaya başlamış….hemşireler ve personel verirse yer…yatağa koyarsa uyur olmuştu…
Kemoterapiden saçları dökülmüştü Enes in…şirin ve tatlı ötesi tavırlarıyla tüm servisi kendine aşık etmiş…ziyaretçilerin bile etrafında fır dönmelerine neden olmuştu….
-Bana başka ne alacaksın Selin abla?
-Ne almamı istersin güzelim? ...hadi kantine gidelim….
Elele tutuşup anneyle çocuğu gibi tıpış tıpış yürürler…kantine varılır…bilimum çikolata gofret ve sakız çeşitleriyle oyuncak bir köpek seçilir…el kol dolu olarak geriye dönülür…yolun yarısında Enes yorulur…
-Ayaklarım yürümüyor Selin abla…tökezlemiştir…minik bedeni yaşından çok büyük acılara göğüs germiştir her zaman…
-Tamam canım gel kucağıma bakalım sen….kucağa alınır…Başını omzuna yaslar huzurla…servise yollanılır…
Gece beraber kahvaltılar yapılır…minik bir bebeği yedirir gibi anne şevkatiyle ve sevgiyle besler çocuğu genç kadın….sonra yataklar yapılır…doktor odasına gidilir…yan yana çekyatlar hazırlanır…genç kadın bir saat uyuyacak olsa da minik çocukla olsun istemektedir…
Sabah uyanınca miniğe turuncu terlikleri giydirilir ve kahvaltıya gönderilir..ve hasta bakmaya devam edilir….
İnsanlar rutin hayatlarında sağlığın kıymetini bilmeden umarsızca yaşamaktayken yazılmıştır bu satırlar….
Çünkü….Aşkın gerçek ve güzel yüzü…Budur….
Derin bir iç çekişle birlikte…
Eternalflame