Aşk, ezeli ve ebedi varlığın 'Ben sizin Rabbınız değil miyim' hitabını duyan ve cemalini gören ruhlarımızın, bedene hapsolduğunda ne ve nasıl olduğunu unuttuğu o sesi ve o cemali araması serüvenidir.
Fuzuli'nin dediği gibi 'Alemde aşktan başka herşey dedikodudur.' 'Aşk imiş her ne var alemde İlim bir kîl ü kâl imiş ancak'
Aşk, belirli bir kalıp altında alınamayacak, 'şudur veya budur' gibi sözlerle ifadesi mümkün olmayan ve de hissedilen bir duygunun belirli bir derece biçimi olarak gösterilemeyecek bir olgudur. Genel geçer bir yargıdır. İnsandan insana değişkenlik gösterir. Herkez kendinden birşey katar. Bazen basitleşerek, bir erkeğin, güzel bulup beğendiği bir kızdan, karşılık alabilme ihtimali olduğunu anladığı anda hissettiği bir duygu oluverir, bazende yücelip, iki sevgilinin arasındaki duyguların insanüstü boyuta çıkışı. Soyut bir kavram olmasına karşın, 'Beni ne kadar seviyorsun? ' gibi sorularla nicel anlama büründürülmeye çalışılmıştır. Küçümsediğim düşünülmesin :)
O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır. Gün gelir ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur. Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar. Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular yoktur. Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili. İnsan bir başka ışığa teslim olur...
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir. Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur. Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında. Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de... Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da. Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de... Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan... Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer. Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya... İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır. Kimselere veremez sevgisini, kimselere kendini anlatamaz, evlere kapanır... Bazen denizler, kıyılar çeker insanı. İnsan bu kapılmayı anlayamaz, oysa çok eski bir yerde yaşanmasından korkulup vazgeçilmez aşkların sızısıdır bu. Bu sızı, bu yenilgi mevsimlerle yıllarla devredilir başka insanlara... Bir insanın yaptığı bir hatanın tüm insanlara yayılması gibi...
İşte şimdi biz de sevgili, ya olmadık zamanlarda umutsuzluğa kapılıp, soluğu evlerde alacağız, ya da denizler, kıyılar çekecek bizi. Nasıl biz başkalarının korkaklığını taşıyorsak, başkaları da bizim korkaklığımızı taşıyacak, yenilgimizi, umutsuzluğumuzu... Birazdan sabah olacak...Para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular başlayacak... Bunlar varsa ve bizim için geçerliyse aşk yoktur ve hiç olmamıştır sevgili. Birbirimizi kandırmayalım... Hadi güne hazırlan. Yaşadıklarımızı unutmaya çalış.
Aşk bize güvenip verdiği büyüsünü, sırlarını, cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, o yaban ağrısını geri alacak. Bunlar olurken içimiz bir an çok üşüyecek, sonra geçecek...
Hadi, oyalanma birazdan yarın olacak... Aşkta yarın yoktur sevgili...
AŞK CANDAN ÖNCE CANANI SEVMEK DÜŞÜNMEK, ONUN KARŞISINDA KENDİNİ BİR YAĞMUR DAMLASI EYLEYEBİLMEKTİR. O İSTERSE SICAKLIĞIYLA BUHAR OLUP UÇACAK BİR YAMUR DAMLASI OLABİLMEK. İSTESİN YETERKİ O (C.C) YAĞMUR DAMLASIDA OLURUM, BİR GÖZYAŞIDA; AŞKIYLA YANDIRDIĞI.... BEN SENİ SEVDİM RABBİM. NOLUR SENDE BENİ SEV.... AŞK BAKİ OLANDIR. GEÇİCİ OLAN KUTSAL OLAMAZ. BİR TEK AŞK VARDIR ODA AŞK-I BEKA OLAN VE KALBE GÜL AÇTIRAN....
...Nadir bulunan hazinedir.. sahip oldugunda kaybederim diye korkarsin..iskencedir.. yitirdiginde asil iskence baslar..varligi bir dert yoklugu ayri bir dert..
Yıllardır hakkında bildiğim ve söylediğim herşeyin son 1.5 ayda yıkıldığı kısaca derdine düşmeden insanın tarif edebilmesi son derece güç ruh hali. Maalesef bu dertle muzdaribim.
Aşk, ezeli ve ebedi varlığın 'Ben sizin Rabbınız değil miyim' hitabını duyan ve cemalini gören ruhlarımızın, bedene hapsolduğunda ne ve nasıl olduğunu unuttuğu o sesi ve o cemali araması serüvenidir.
Fuzuli'nin dediği gibi 'Alemde aşktan başka herşey dedikodudur.'
'Aşk imiş her ne var alemde
İlim bir kîl ü kâl imiş ancak'
aşk yok yok yok aşk bence sadece arzulamaktır....
bence önce sewinip sonra üzülmektir
Sadece tutku
Aşk, belirli bir kalıp altında alınamayacak, 'şudur veya budur' gibi sözlerle ifadesi mümkün olmayan ve de hissedilen bir duygunun belirli bir derece biçimi olarak gösterilemeyecek bir olgudur. Genel geçer bir yargıdır. İnsandan insana değişkenlik gösterir. Herkez kendinden birşey katar. Bazen basitleşerek, bir erkeğin, güzel bulup beğendiği bir kızdan, karşılık alabilme ihtimali olduğunu anladığı anda hissettiği bir duygu oluverir, bazende yücelip, iki sevgilinin arasındaki duyguların insanüstü boyuta çıkışı. Soyut bir kavram olmasına karşın, 'Beni ne kadar seviyorsun? ' gibi sorularla nicel anlama büründürülmeye çalışılmıştır. Küçümsediğim düşünülmesin :)
Aşk tutkudur. Tutku herzaman güzel olmayabilir. Zaman değerlidir. Zaman geri getirlemez. Aşkı tutku olmaktan çıkarmalıyız.
aşk guzel ama acıdır
Senide kelimelere sığdırmaya çalışıyorlarya AŞK... pes doğrusu
kimi enayiler kapılır bu rüzgarda kimi kamillerde alçalır bu hayatta hangisi güzelki aşkı güzel bulalım bu dünya da
AŞK! ! ! !
İki kalbin bir ömre sığdırabileceği tüm duyguları o kısacık anlarda, soluk soluğa yaşamaktır.
Aşk bu dünyanın ölçüleriyle açıklanamaz sevgili.
O ilkel bir acıdır, yaban bir ağrıdır.
Gün gelir ve içimizdeki o çok eski bir şeye dokunur. Sonra bir perde açılır ve yolculuk başlar.
Bu yolculukta artık para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular yoktur.
Aşkın kendi gerçekliği vardır sevgili. İnsan bir başka ışığa teslim olur...
Aşkta yarın yoktur sevgili. Zaman ileri doğru değil, içeri, yüreklere, derinlere doğru işlemeye başlar, bilgeleşir.
Hiç bilmediği sezgileriyle buluşur. Yükü çok ağırdır, kendiyle buluşmuştur.
Hem dışındadır dünyanın, hem de ortasında. Hindistan'da Ganj Nehri'nin kıyısında yakılan yoksul adamın hissettikleri de onunladır, yitirdikleri de...
Newyork'ta, bir sokakta, o kartondan kulübesinde yaşayan kadının çıplak yalnızlığı da.
Her şey onunladır, ona emanettir sanki, ama o, çıldırtıcı bir yalnızlık içindedir yine de...
Aşkın kültürlü olmakla, bilgili olmakla da ilgisi yoktur sevgili, kanımıza karışan ilkel acı, o yaban ağrıyla hiçbir kitabın yazmadığı hakikatlere daha yakınızdır, inan...
Kim demişti hatırlamıyorum, aşk varlığın değil, yokluğun acısıdır diye. Belki de bu yüzden ilk gençliğimde, o yoğun aşık olduğum yıllarda, gözüme uyku girmez, dudağımda bir ıslıkla bütün gece şehri, o karanlık, o hüzünlü sokakları dolaşır, insanları uykularından uyandırmak isterdim. Uyanıp, içimde derin bir sızıyla uyanan o derin sancının acısına ortak olsunlar diye...
Aşk çok eski bir şeydir sevgili. Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer. Sevdiğimiz insanların çocuklukları da... Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer.
Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider, hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...
İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır. Kimselere veremez sevgisini, kimselere kendini anlatamaz, evlere kapanır...
Bazen denizler, kıyılar çeker insanı. İnsan bu kapılmayı anlayamaz, oysa çok eski bir yerde yaşanmasından korkulup vazgeçilmez aşkların sızısıdır bu. Bu sızı, bu yenilgi mevsimlerle yıllarla devredilir başka insanlara...
Bir insanın yaptığı bir hatanın tüm insanlara yayılması gibi...
İşte şimdi biz de sevgili, ya olmadık zamanlarda umutsuzluğa kapılıp, soluğu evlerde alacağız, ya da denizler, kıyılar çekecek bizi.
Nasıl biz başkalarının korkaklığını taşıyorsak, başkaları da bizim korkaklığımızı taşıyacak, yenilgimizi, umutsuzluğumuzu...
Birazdan sabah olacak...Para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş, anneler ve korkular başlayacak...
Bunlar varsa ve bizim için geçerliyse aşk yoktur ve hiç olmamıştır sevgili. Birbirimizi kandırmayalım...
Hadi güne hazırlan. Yaşadıklarımızı unutmaya çalış.
Aşk bize güvenip verdiği büyüsünü, sırlarını, cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, o yaban ağrısını geri alacak.
Bunlar olurken içimiz bir an çok üşüyecek, sonra geçecek...
Hadi, oyalanma birazdan yarın olacak...
Aşkta yarın yoktur sevgili...
şöyle bir şey; arkamda bir ayak sesi ve bir sıçrayış..
AŞK DOĞANIN KENDİNİ DEVAM ETTİRMESİ İÇİN İNSANI KANDIRMASIDIR AMA KİM KANMAK İSTEMEZKİ...
Böyle bişey yok.
dokunmayon ağlarım...
acı çekmek...
AŞK CANDAN ÖNCE CANANI SEVMEK DÜŞÜNMEK, ONUN KARŞISINDA KENDİNİ BİR YAĞMUR DAMLASI EYLEYEBİLMEKTİR. O İSTERSE SICAKLIĞIYLA BUHAR OLUP UÇACAK BİR YAMUR DAMLASI OLABİLMEK. İSTESİN YETERKİ O (C.C) YAĞMUR DAMLASIDA OLURUM, BİR GÖZYAŞIDA; AŞKIYLA YANDIRDIĞI.... BEN SENİ SEVDİM RABBİM. NOLUR SENDE BENİ SEV....
AŞK BAKİ OLANDIR. GEÇİCİ OLAN KUTSAL OLAMAZ. BİR TEK AŞK VARDIR ODA AŞK-I BEKA OLAN VE KALBE GÜL AÇTIRAN....
Aşk...yalnızlaşıp..kendini tanımaktır...
Aşkı daha tanımadım ama sevgi çok güzel bir şey ise kimbilir aşk nasıldır?
aşk=acı sevgi=mutluluk,huzur,güven...
...Nadir bulunan hazinedir..
sahip oldugunda kaybederim diye korkarsin..iskencedir..
yitirdiginde asil iskence baslar..varligi bir dert yoklugu ayri bir dert..
alemi alem yapan üç harf ile beş nokta
ademi adem yapan üç harf ile beş nokta
Aşk korunup gözetilirse sahiplerini mutlu eden büyü gibidir.
Yıllardır hakkında bildiğim ve söylediğim herşeyin son 1.5 ayda yıkıldığı kısaca derdine düşmeden insanın tarif edebilmesi son derece güç ruh hali. Maalesef bu dertle muzdaribim.
A klın baştan çıkıp gitmesi
Ş ikayet
K imsesizlik
A klın baştan çıkıp gitmesi
Ş ikayet
K ORKUYLA YÜZLEŞMEK
Aşk bir insana susamaktır..
Aşka gönül ile düşersen yanarsın.
Zeka ile düşersen kavrulursun.
Akıl ile düşersen çıldırırsın.
Duygu ile düşersen gülünç olursun.
Aşka düşmezsen kalabalığa karışırsın.
Ezilirsin !
Sersem sersem bakınıp durma,
Bir yol seç !
......Özdemir ASAF
Aşk diye birşey yoktur:(hayal edilen soyut birşey imiş) birisi bana çok iyi öğretti:(
günümüzde maalesef cinsellikle özdeşleştirilen kavram.
aşk çok ama çok nadirdir